Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 EKİM 2005 CUMARTESİ
14 KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr
Aydın Esen'in yeni albümü 'Flash Point' Tone Center etiketiyle müzik severlerle buluştu
'Müziği paylaşmak...'BULENT ERGUDEN
Piyanist ve kompozitör Aydın
Esen'in 'Flash Point' adlı 2005
yılı albümü Tone Center etıketıy-
le çıkti. AJbümde ünlü müzisyeni-
mizle birlıkte saksofoncu Dave Le-
idman. basta Antony Jackson ve
davulda Steve Smith çalmakta. Ay-
nca, Aydın Esen ve davulcu Şenol
Küçükyıldırım 10 Ekim akşamı
15. Akbank Caz Festivali kapsa-
mında bir konser gerçekleştirecek-
ler.
Aydın Esen, Türkiye'den çıkan en
önemli müzisyenlerden biri. Ger-
çek anlamıyla uluslararası tek caz-
cımız. Dünyada onu müzikseverler
belki yeterince tanımıyorlar, ama
müzisyenler çok ıyi tanıyor. Pıya-
nıstlıği, cazcılığı, kompozitörlüğü,
çağdaş müziğe ve elektronik ses-
lere olan ılgisi onu fazlasıyla çok
yönlü yapmakta. Daha konservaru-
var yıllannda müzik teorilenni ve
kurallannı değiştirmeye çalışmış.
Ses galaksıleri içerisinde yolculuk
ehneyi, keşiflerde bulunmayı se-
viyor. Dört yılhk ünlü Berklee caz
akademisini bir yılda bitirmesi,
uluslararası Paris Piyano Yanşma-
sı'nda bırincılık alması, Miroslav
Vitus, Pat Metheny, Roy Haynes
gibi birçok caz ustasıyla sürekli ça-
lıyor olmasını bılmemız onun mü-
zÜcal değerini yeterince anladığımız
anlamına gelmiyor. Türkiyeli mü-
zikseverler olarak Esen' in müziği-
ni anlamak ıçin yeterlı çabayı gös-
termedığimizı düşünmekteyım.
Yaptığı müzığin çok karmaşık ve
modern, anlaşılması güç olduğu
düşüncesi hem çok doğru değil,
hem de onun müziğini anlamamak
içın bir gerekçe değil. Kendisiyle
son çalışmalan ve müzik anlayışı
üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Kayıt New Yorkta yapıldı
- Akbank Caz Festivali kapsa-
mında Şenol Küçükyıldırım'la
birlikte çalacaksınız. Piyano, da-
vul ikilisi ilginç bir konsept.
AYDIN ESEN - Şenol'la 80'li
yıllarda Berklee Müzik Okulu'nda
tanışmıştım. Zor bir konu olan da-
vul üzerine çok kafa yordu. Çok ye-
tenekli, arayışlannı ve gelişimini
sürdürmekte. Ben aslında son yıl-
larda fazla çalma eğiliminde deği-
lim. Zaten dünyada değil bir top-
A ydın Esen,
Türkiye'den çıkan en
önemli müzisyenlerden
biri. Gerçek
anlamıyla uluslararası
tek cazcımız.
Dünyada onu
müzikseverler
belki yeterince
tanımıyorlar,
ama müzisyenler
çok iyi tanıyor.
Piyanistliği, cazcılığı,
kompozitörlüğü,
çağdaş müziğe ve
elektronik seslere olan
ilgisi onu fazlasıyla
çok yönlü yapmakta.
luluğun, ikı kışının bile bir araya ge-
lip çalışması oldukça zorlaştı. Yi-
ne de bir araya gelip konser hava-
sında çalmak zevkli olabıliyor. Kon-
serde beklenmedik faktörler de or-
taya çıkabilir.
- Yeni çıkan 'Flash Point' albü-
münüzden bahsedebilir miyiz?
'Timescape'te birlikte çaldıgınız
Steve Smith ve Antony Jackson dı-
şında kadroya Dave Leibman gir-
miş.
ESEN - Dave on yıldır bu proje
ıçın beni anyordu. "Timescape"
albümünü çok beğenmiş, "Bana
da böyle bir albüm yapalım" de-
mekteydi. Cazdakı en önemli kar-
deşliklerden biri de dığer cazcıla-
rın çalışmalarını takip etmektir.
Toplulukla birlikte bir Avrupa tu-
ru yaptık. Kayıt ise mayıs ayında
New York'ta gerçekleşti.
- Her ne kadar yakın bir geç-
mişte solo piyano konserinizi din-
lediysem de konserlerde ve kayıt-
larda daha çok topluluklarla çal-
mayı tercih ettiğinizi gözlemliyo-
rum. Sizin için solo çalmak ve
toplulukla çalmak arasında ne
gibi farklar var?
ESEN - Solo çalmak müzik açı-
smdan sınırsızmış gibi gözükse de
smırsız ve kontrolsüz şeyleri pek
sevmem. Çalarken kompozisyonal
yapı ortaya çıkmalıdır. Çocuklu-
ğumda Mozart, Beethoven, Cho-
pin, Monteverdi gibi bestecilerin
bu şekilde müzik yaptıklannı his-
setmiştim. Çok ciddi eserler bir-
kaç dakika içınde belirlenebilir.
Tek çalarken de, toplulukla çalar-
ken de önce kompozisyonun kafa-
mızda oluşması çok önemli. Doğal
olarak bu son anda bir şeyler değiş-
mez anlamına gelmiyor. Hiçbir şey
canınızın ıstedıgiyle doğrudan il-
gili değildir. Solo ve toplulukla ça-
larken ortak olan şey müzik sana-
tıdır. Bazen olağanüstü bir basçı
ya da davulcu, topluluk içerisinde
kendi başlanna dinlendiğinde çok
iyi olup, parça adına ilgisiz yerle-
re gelebiliyorlar. "Ben kendim-
den eminim, çok iyi çalarım" di-
yenlenn bazen çok gülünç durum-
lara düştüklenni iyi müzik dinleyi-
cisi anlayabiliyor. Toplulukla ça-
larken bazen harika şeyler de orta-
ya çıkabilir. Her şeyin bir anda olup
bittiği konser ortamlannda, iyi mü-
zisyenler şans faktörünü iyi kulla-
rurlar. Bugün daha çok telefon def-
terine bakarak bütçeye göre en iyi-
ler aranıp toplulukîar oluşturul-
makta. Benım albümlerde çaldı-
ğun müzisyenler, 25-30 yılhk be-
raberlığim olan arkadaşlanm. Mil-
yonlarca insanın müzisyenleri ta-
kip etmesi çok heyecan verici bir
durum. Daha çok duyabilmek, da-
ha çok paylaşabilmeİc gerekmekte.
Toplulukla çalarken doğaçlama gi-
bi eski ve kalitesiz bir kavramı kul-
lanmak istemem. Bence müzik bir
yerlerde uçuşur ve sizin bunu insan-
larla paylaşmanız çok önemlidir.
- Bazılannca Miles Davis'le bit-
tiği söylenen caz müziği sizce
2000'li yülarda nerelere gidiyor.
ESEN - Caz konusu çok önem-
lidir. Miles öldüğünde beni Sony
Colombia şirketinden aradılar ve bir
caz albümü yapmamı istediler. O
zamanlar bazı insanlar tarafından
anlaşıldığımı görmek beni şaşırt-
mıştı. 1992 yılında kaydettiğim
"Anadolu" albümü Miles sonrası
cazı olarak düşünülmüştü. Miles
Davis, VVayne Shorter, John Colt-
rane gibi zenci müzisyenlerin ge-
tirdıği boyutlardan sonra, akıllı be-
yazlann getirdikleriyle caz büyük
bir şans daha yakaladı. Hem akus-
tik hem de avangart müziğin geli-
şimi bu tarzı yükseklere çıkardı.
Ben New Orleans cazıyla büyüme-
dim. Zaten olay toprakla ilgili de-
ğil. Miles Davis'ten sonra birkaç
adam benzer şekilde Charlie Par-
ker'dan önce de az sayıda iyi caz-
cı vardı. Bu kişiler caz müziğini
aydınlattılar. Müzisyenlerin yolu
iyi anlaması gerekmekte. Onlar an-
layamazsa diğer insanlar ne yapsın.
Âşık Veysel bu yolu çok iyi anla-
mıştı. Kendini yapabileceklerinle sı-
nırlamamalısın.
Hayatında müzik
Iklncl planda
- Müziğin sizin için anlamı ne-
dir?
ESEN - Sanatlann sanatı olan
müzıkte, kulağınızla duyduğunuz
seslerin neye göre güzel olduğu be-
lirsizdir. Bence olayın güzellikle
de pek ilgisi yok. Xenakis'in yap-
tığı anti müziğe ben hâlâ güzel di-
yorum, ama bunu sorgulayan çok
kişi var. Benim için yaşam daha
önemli olup müzik hep ikinci plan-
da kalmıştır. Müzikte yapılacak çok
çok önemli işler var. Bunlar kişi-
sel olmaktan çok dünyayla ilgili
olarak görülmelidir. Her şey çok
ince noktalara bağlı. Güneşten ge-
len bir ışık, topluiğne ucunun mil-
yarlara bölünmüş hali kadar küçük
bır noktadan gelerek bizi aydınla-
tır. Olaylara bu açıdan bakıhnalı.
Son olarak benim insanlara bir şey-
ler öğretmek gibi bir amacım ol-
madığını, yalnızca müziğüni pay-
laşmak istediğimi belirtmek is-
tiyorum.
Steve McCurry'nin sergisi 16 Ekim'e dek Topkapı Sarayı Darphane-i Amire'de görülebilir
Insanlarm gözlerinin içine bakmak
NENA ÇALİDİS
O, aslında 1978'den beri fotoğraf çeki-
yor, fakat 1984 yılında Pakistan'daki bir
mültecı kampında görüntülediği ve
kendisini National Geographic dergisinin
kapağına taşıyan 'Afgan Kızı' ıle ünlendi.
Sözünü ettiğimiz fotoğraf sanatçısı Ste-
ve McCurry, şimdi de 'Kutsal Yolculuk'
adlı fotoğraf sergisiyle sanatseverlerle bu-
luştu.
16 Ekim'e dek Topkapı Sarayı Darpha-
ne-i Amire'de görülebilecek olan sergide
sanatçının Nepal, Kamboçya, Afganıstan
ve Burma'da çektiği 50 fotoğrafı yer alı-
yor.
McCurry, sergisinin konusunun 'mane-
viyat' olmasını özellikle istemiş. Böyle
bir konunun Istanbul'la örtüştüğünü düşü-
nüyor ve ekliyor, "Bu sergi 20 yıl boyun-
ca farklı ülkelerde ibadet eden insanla-
nn yapıtlarından oluşuyor. İnsanlar iba-
det etmek için bazen bir aylık yolu kate-
debiliyorlar."
İç savasların yaşandığı
birçok yerl haber yaptı
Eski Yugoslavya'nın parçalanışını, Iran-
Irak savaşını, Beyrut, Kamboçya, Filipin-
ler, Körfez Savaşı, Sri Lanka ve Afganis-
tan dahil, uluslararası çatışmalarm ve iç sa-
vaşlann yaşandığı pek çok bölgeyi haber
yaptı. McCurry çektiği fotoğraflarda sa-
vaşın daha çok insanlar üzerine bıraktığı
izleri gözler önüne senyor. Bunun nede-
nini de şöyle açıklıyor: "Fotoğraflarımın
çoğu insan temelli. Çünkü ben de bir in-
sanım. tnsanlann nasıl yaşadığıyla ve
aramızdaki benzerüklerle çok ilgileni-
yorum. tnsanlann hayat tarzları beni bü-
yülüyor. Benzerliklerimiz beni etkili-
yor."
McCurry'nin oldukça zor zamanlan ol-
muş. Pakistan'da tutuklanıp zincire vurul-
muş, Hindistan'da bir dini bayramda fana-
tik kalabalık ıçinde dövülmüş. Tüm bu
zorluklara rağmen Steve McCurry yaptı-
ğı işten söz ederken mavi gözlerinin içi par-
otoğraflanmın çoğu ınsan
temelli. Çünkü ben de bir
insanım. însanlann nasıl
yaşadığıyla ve aramızdaki
benzerliklerle çok
ilgileniyorum. însanlann
hayat tarzlan beni
büyülüyor.
Benzerliklerimiz ve
aynılıklarımız beni
etkiliyor.'
lıyor anlarıyor: "Benim için fotoğraf çek-
mek açıkhava kahvesinde oturmak gi-
bi. Fotoğraf çekerken gözemliyorum,
bu da benim çok hoşuma gidiyor.
Bazı yerlere gitmek ve o yerlerle ilgi
insanlara bilgi vermek önemli."
Dünyarun dört bir yanına gıden Steve
McCurry'nin savaşın soğuk yüzüyle bu-
run buruna geldıği zamanlar da olmuş. Ki-
mi zaman parçalanan bir ceset, kimi zaman
havaya uçurulan bir okul... McCurry'nin
tanık olduğu ve bazen çekıp çekmemeİc ara-
sında tereddütte kaldığı kareler olmuş ol-
masına, ama o bu durumunu şöyle açıklı-
yor: "Duygularımız işimize karışır. Ben
cerrah gibiyim. İnsanlar bazen hayatta
kalır, bazen ölür."
1984 yılında çektiği ve 17 yıl boyunca
yeşil gözlü 'Afgan Kızı'nın izini süren sa-
natçının en az o fotoğran kadar hikâyesi olan
birçok yapıtı bulunduğunu söylüyor: "İn-
sanlar en çok o fotoğrafın hikâyesini me-
rak ettiler."
26 kez Afganistan'da bulunan Steve
McCurry, bu toprağa olan sevgisini arka-
daşlanyla kurduğu ImageAsia adlı gönül-
lü sivil toplum örgütüyle göstermeye ça-
lışıyor. McCurry, yaptıkları çalışmalar
şöyle yorumluyor: "Afganistan'da eğiti-
mi yaygınlaştırmak için bir sivil toplum
örgürü kurduk. Kâr amacı güdûlmüyor.
Bu sivil toplum örgütü Afganistan'ın
uzak bölgelerindeki insanlara ulaşma-
ya çahşıyor. Ilk etapta oradaki çocuk-
İara kitap yolladık. Amacımız oradaki
insanlann eğitim görmeleri."
Birçok ödül kazandı
Ulusal Basm Fotoğrafçılan Derneği'nin
1984 Yılın Dergi Fotoğrafçısı Ödülü da-
hil, fotomuhabirlik alanında önemli ödül-
ler kazanmış.
1985'te, Dünya Basm Fotoğraflan Yanş-
ması'nda bir ilke imza atmış, dört birinci-
lik ödülünün dördüne de değer görüldü.
1986 ve 1992'de Oliver Rebbot'u Anma
Ödülü'nün sahibi olan McCurry, 1995'te
uluslararası fotoğrafçılık alanmda önem-
li bir konuma sahip olan Magnum'a katıl-
dı. Sanatçmm yayımlanmış beş kitabı şun-
lar; 'The Imperial Way' (1985), 'Mon-
soon' (1988), 'Portraits' (1999), Ulusal
Basm Fotoğrafçılan Dernegi'nce 2000 yı-
lımn en iyi kitabı seçilen 'South Southe-
ast' (2000) ve 'Sanctuary: The Temples
of Angkor Wat'(2002).
Fotomuhabirliğine 1979 yılında Rus iş-
galinden yedi ay önce yerel kıyafetler için-
de gizlice Pakistan smınnı geçip asi güç-
lerin kontrolündeki Afganistan'a girmesiy-
le başlamış. Ülkeden çıkarken fihn rulo-
lanm giysilerin içine diken ve çektiği ka-
reler tüm dünyada yayımlanan sanatçı, o
yıl üstün cesaret ve girişimcilik sergileyen
fotoğrafçılara verilen 'Robert Capa Yurt-
dışında En İyi Fotoğraf Haberciliği Al-
tın Madalyası'na değer görülmüş.
SANATA BAKIŞ
SELMİ ANDAK
Opera ve Bale Perdesini
Açıyor
TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Opera ve
Balesi 2005-2006 yılı yeni mevsimi, dünyaca ün-
lü koreograf ve balerın Meriç Sümen'in Genel Mü-
dür olarak, Istanbul Devlet Opera ve Balesi Mü-
dürü olarak da değerli müzisyen Kerim Soysal'ın
yönetiminde perdelerini açıyor.
Istanbul Devlet Opera ve Balesi 1 Ekim 2005 Cu-
martesi (bugün) AKM'de perdesini ünlü Fransız
bestecisi Georges Bizet'nin popüler olmuş Car-
men Operası ile açıyor. Operayı konuk şef Fab-
rizio Ventura yönetiyor... Beppe De Tomasi re-
jiyi, Mehmet Güleryüz afiş tasarımını, Selçuk
Borak koreografiyi gerçekleştirdi.
Mozart'ın özellikle büyük bir prodüksiyon nite-
liğinde, ölümsüz yapıtı sayılan "Sihirli Flüt" Ope-
rası 15 Ekim 2005 tarihinde bir ilk gösteri (prömi-
yer) olarak sahneye konacak. Sahneye Aytaç
Manizade uyguluyor. Serdar Yalçın orkestrayı yö-
netiyor...
tstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin önemli bir
günü yaşanacak: Kuruluşunun 45. yılı 17 Kasım
2005 Perşembe günü bir gala konseri ile kutla-
nacak...
19 Kasım 2005 tarihinde Bengier ve Sun'a ait
olan "Guguk Kuşu" balesi sezonun yeni eserleri
arasında ilk gösterisi (prömiyer) olarak yer alıyor.
29 Kasım Salı günü Ankara Devlet Opera ve
Balesi Istanbul'da izleyenlere Reşat Nuri Gün-
tekin'in ünlü romanından, müziğini Erkan Yük-
sel'in deriediği, koreografisini Merih Çimenciler'in
uyguladığı "Çalıkuşu" balesi'ni sunacak.
Istanbul Devlet Opera ve Balesi bu alanda dün-
yanın ölümsüz bestecılerinden ve Italya'da "Ger-
çekçilik akımı" usta yaratıcılarından Giacomo
Puccini'nin lirik karakterde müzikli birdramı sim-
geleyen Manon Leseaut operasını sahneye ye-
ni koyan önder Gökseven'in emeği, konuk şef
Fabrizio Ventura'nın yönetimi ile sanatseverlere
yeni bir yorum ve tasarım sunuyor.
Sahneye koyuculuğun en deneyimli ve yıllarını
başarıyla güçlendiren ustası Yekta Kara'nın sah-
neye koyduğu ve orkestra şefi Fabrizio Ventu-
ra'nın yönettiği ve geçen dönem geniş beğeni
kazanmış Donizetti'nin "Belisaho"su bu mevsim
de tekrarlanıyor.
Besteci Carl Orff'un dünyaca tanınmış "Carmi-
na Burana" adlı sahne kantatı, bir perdelik bale
olarak yorumlanıyor. Müziğini FahirAtakoğlu'nun,
koreografisini Aysun Aslan'ın üstlendiği "Ağır
Roman Dans Tiyatrosu", Piazzola'nın "Alyoşa",
Ali Aykaç'ın "Anadolu Formlan"adlı birer perde-
lik baleleri, Çetin Işıközlü'nün bestelediği "Em-
rah ile Selvihan" balesi repertuvarı içeriyor... Ço-
cuk izleyiciler için geniş ilgi uyandıran müzikaller
arasında geçen mevsim sahnelenen Rossini'nin
"Kül Kedisi", Thomas'ın "Sihirbaz Oz Çocuk",
Schmidt'in "Fantastik Gençlik", Selmi Andak'ın
bestesi, Gurçil ÇeJiktaş'ın yazdığı, Sümeray An-
man'ın sahneye koyduğu "Uyuyan Güzel" bu
mevsim de yeniden sahneleniyor.
lafp Apaydm üzerine araştrma kitabı
• Kültür Servisi - Van Yüzüncü Yıl Cniversitesi
Yeni Türk Edebiyah Ana Bilün Dalı öğretim
üyelerinden Doç. Dr. Kemal Erol; Talip
Apaydın'ın hayatı, romanları, öyküleri,
düzyazılan üzerine üç yıldan beri çahştığı geniş
oylumlu inceleme ve araştırma kitabını
tamamladı. Talip Apaydın'ın hayatı, sanatı,
düşünce dünyası, romanlan, öyküleri, roman ve
öykülerinde kullandığı dil ve anlatım olmak üzere
beş ana başlık altında yazılan 722 sayfalık yapıt,
2005 yılı Ağustos ayı içinde Van Üniversitesi
Yayınlan arasında yayımlandı.
Yrimaz Onay'n Trometheia' oyunu
• Kültür Servisi - Yılmaz Onay'm, çoğu kez
Aıschylos'un 'Zincire Vurulmuş
Prometheus'u ile kanştınlan
'Prometheia' oyunu, 'Theatenverk Nederland'
organizasyonuyla Hollanda'da çevrilip
yayunlanmasının ardından 8 Ekim akşamı,
tartışmacı ve denemeci oyunlann şenliği olarak
nitelenen '4 Daachse' festivalinde sahnelenecek.
Hollandalı ekibin sunuşu ile
Hollandaca, bir Türk ekibin sunuşu
ile de Türkçe olarak art arda oynanacak
olan oyun, festivalde yazannın da katıhmıyla
tartışılacak. Hollanda'nın çeşitli kentlerinde
izlenebilecek olan oyun, ünlü Prometheus
söylencesini işliyor.
Emperyalizme karşı mitinge gidiyoruz
BELEDİYEİŞÇİLERİ
TiyatroSttıdyosu
Morris Panych
BUGÜN, YARIN
-TEYZEM VE BEN-(kara gulduru)
Çeviren: Füsun Günersel • Yöneten: Ahmet Levendoğlu
Müzik: Selim Atakan • Tasarım: Hakan Dündar
Işık Tasarımi: Murat Kılıç
Oynayanlar: Mehmet Ali Kaptanlar • Serda Kondeler Aktuna
AFİFE JAİISAHNESİ: 5.6,7,8,9,19.20.21.22 EKİM SAAT: 20:ÛL
OVÜN ATÖLVESİ: 25.26,31 EKİM SAAT: 20.30
İSM2.KAT:2S ?9 EKİM SAAT moü
»KW.titlielliirk.com
0212 478 0 600