Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 OCAK 2005 PAZAR
10 P A Z A R Y A Z I L A R I d'shabC« cumhuriyet.com.tr
Sürgün heryerde yalnızdır
M
ilyonlarca insanıtnız takılmış bir
göçmen bulutun kanadına ve
arkasında binlerce yıllık tarihiyle
güzelim Anadolu'yu bırakarak Avrupa'ya
savnılmuş yıllar önce. Uzaklaştıkça büyüyor
çoğunun gözündc vc gönlünde ülkemiz.
Avrupa'nın bütün ülkelerinde aradıklan geride
bıraktıkları Türkiye aslında. Benim de
Brüksel'dcki evimin penceresi bazen
Istanbul'a, bazen de Tokat'a bakıyor.
Adımızın nasıl telaffu/ edildiğinin bilinmediği
diyarlardaki geçici yabancı diller kalıcı
yabancıhklarımızı saklamaya yetmese de
sadece resnıen değil, fiilen de Belçikalıymışız
gibi kendimizi kandırmaya devam ediyoruz. En
son bir yıl önce Brüksel-Frankfurt yolunda,
otomobilimde Ziiltü Livaneli ve Sezen'den
dinlediğim ve her keresinde gözlerimin
yaşardığı "her durakta her uykuda/ sürgün her
nefeste yalnızdır" parçasinı artık dinlemcye
cesaret edemediğimi söylcscm beni anlar
tnısınız? Flafta içinde, Studio Oyuncuları'nın
kuruculanndan tiyatrocu, yazar ve yönetmen
Şahika Tekand'la, 26 Ocak'ta Türkiye
Festivali'nın final etkınliği olarak Brüksel
üüzel Sanatlar Sarayı - Bozar'da sahnelenecek
"Oidipus Sürgünde" oyununun tanıtımı içın
geldiği Brüksel'de sohbet ederken oyundakı
"Sürgün, bir insan ile doğup büyüdüğu yer
;u asında, bcnlik ile benliğin gerçek yuvası
arasıiHİa zorla açılmış olan onulmaz bir gediktir.
Özündeki kederin üstesinden gelmek ıııüınkün
depdir... Sürgünde elde edilen kazanımlar
sonsuza dek arkada bırakılmış bir şcyin
kaybedilmesiyle sürekli olarak baUalanır..."
tümcelerıni anımsıyorum. Avrupa'daki Türkleri
de bu bağlamda değerlendirmemiz
gerekmez mi? Onlar sürgün
edilmedıler ama geri dönüşü
olmayan bir şekilde her şeyi
Türkiye'de bırakarak Avrupa'ya
geldiler. Sürekli olarak bir şeyler
kazanırkcn aslında bir şeyleri de
kaybetme duygusunu yaşıyorlar.
Oidipus Sürgünde'nin kahramanı
Oidipus, Atina'ya kabul edilebilmek
ıçin önyargıları aşmak zorunda kalıyor.
Avrupa'daki ortalama bir Türk vatandaşı da her
gün, 2500 yıl öncesinde olduğu gibi, bu tür
önyargılara maruz kalıyor. Bazı insanlar kendı
bedenlerinde sürgünler ve gittikleri yerlere de
onu taşıyorlar. Dünyada da milyonlarca
Oidipus var zaten! lşte o yüzden "Sürgün her
yerde hep yalnızdır". Tekand beni anlıyor,
BRÜKSEL
ERDİNÇ UTKl
"Sadece Avrupa'da yaşayan Türkler açısından
değil, bütün dünyada bu 'öteki'lik meselesi var,
neye göre öteki? Ötekilik fazlaea oynanmış bir
künu haline geldi. İçi buşaltıldı. I lallnıki birine
göre öteki ve kendi içinde öteki olmak meselesi
prensiplere dayalı, inançlara dayalı, sizi
tanımlayan özeüiklere dayalı bir şeydir. Ben
oyunda empati eksikliğini anlattım. Sadece
kültürel farklıhklar olarak değil, biz birey bireye
de bunu kaybettik. Ama sürgün olma
ya da yabancı addedilme durumu çok
trajik bir durum. Sürekli kendinizi
savunmak durumunda kaldığınız bir
hayat çok üzücü. Bu, Türldye'dcki bir
aydın için de geçeıli. Bir yere göre
yabancıysanız, bunu hep
yaşıyorsunuz. Ama benim oyunum
şunu yapıyor tabü: Soruları sormak
ve cevapları aramak cesareti
gösterildiğinde birbirine göre farkh olan şeyler
de birbiriıû kabul cdebiUr. Kendisi olmaktan
vazgeçmeksizin. Eğer herkes içiıı geçeıli ilkeler
ve doğrular varsa dünyanın neresinden
olursanız olun yan yana gelebilirsiniz." Oyunda,
insanların duyarsızlaştırılmasına karşın
sorgulayın, mesajı veriliyor. Bir arkadaşım
Tekand ile buluşmamızdan önce, "Etranmda
olanlan öğrenmek istiyorum ama bunu yapınca
huzursuz oluyorum. Sorgulamayıp yaşamak da
beni huzursuz eder" diyerek benim de
düşüncelenmi özetlemiştı. "Huzurve
huzuısuzluk birlikte olmadan yapabilirler mi"
diye soruyorum Tekand'a. "Huzur aramak
huzııı su/lugu göze almakla mümkün. Gerçeğe
ulaşma çabası en kıymetli şey. Bunu
kaybedersek her şeyi kaybederiz" diyerek beni
rahatlatıyor "Günümüzün tragedyasını" ise
"İlkelerimizi kaybetmek. Dünyayı
değiştirebileceğimize inanmayı kaybetmek.
İnsanların soru sormayı kaybetmiş olnıası"
diye özetliyor. Sohbetimiz "huzurlu" olmasa
da "mutlu son"la bitıyor. Tekand umutlu
konuşuyor: "Aslında her birey yaşamı fark
etmek, yaşanu değiştirmek, küçük alanlarda da
olsa mutlu olmak ve ilcıiemek şansına sahiptir.
Peki bunu niye yapamıyor? Soru sormayı
unuttu, mesele bu. Dünyayı değiştirme
potansiyeli her zaman var. Ben çok basit bir
yerde, elimizi uzatsak altında olduğuna
inanıyorum." Elımi uzatıyorum ve altında
yüreğımi buluyorum. Daha paylaşımcı ve
insancıl bir dünya ıçın akıntıya yürek çekmeye
devam etmekten başka da seçeneğimiz yok!
erdincutku(« binfıkir.be
Karlann
anımsattıklarıT"*v ışarıda kar yağıyor.
/ 1 Yumuşacık, ağır ağır,
JLS lertemiz ve sıcak. Insanın
içini sımsıcak saran bir tarafı var
karın, bembeyaz soğuğuna, kendine
rağmen. Küçüklüğümden bcri kış
ayları ve kar bir ılıklık verir içime.
Muşmulayı, kestaneyi, kabak
tatlısını ve soğuk geceyi ısıtan
sıcak yorganımı çağnştırır. Yahut da
tatil edilen okulları, dışanda
oynanan kartopunu, buz kesen
ayaklan, kalorıferin üstüne dizilen
eldiveııleri, berelerı, ıslanmış
çorapları, pencerc önünde ısınmayı.
Yıllar var ki muşmula yemedim,
hatta neredeyse tadını unuttum
çocukluğumun bu meyvesinin.
Hatırladığım kadarıyla çok sevilen,
dört başı mamur bir meyvc değildi,
ama ben nedense severdim bu çok
çekirdekli, az etli, ekşımtrak
meyveyi.Türkiye'de hâlâ yetişiyor
mu bilemiyorum, burada
hiç görmedim. Dışarıya
çıkıp kartopu oynamayalı
da epey oldu, ama biz
büyüklerin hayatını ne
kadar zorlaşlırsa da, bir
çocuk gibi karı sevmekten
hiç vazgeçemedim. Şimdi
de böyle sıcacık bir kar — — -
yağıyor dışanda, içimi ılık
ılık ısıtıyor, çocukluğumun sıcacık
kış günlerini bir bir geri getiriyor.
Sanıyorum, karın çağnştırdığı bir
başka duygu da dışanda öylesine
vahşi, afTctmez bir doğa varkcn
evlerimizde sıcacık oluşumuzun
verdiği güvcn duygusu olsa gerek.
Pencereden scyredcbilme
ayncalığına, sıcacık kaloriferimizin,
sobamızın önünde ısınabilme
lüksüne sahip olmamız. "İçeride,
güvende" olmanın rahatlığıyla, karı
scvebilmenin bize tanınmış bir
ayrıcalık olduğunu bile düşünmeden.
Küçük şeyler diye düşündüğümüz
şcylerin aslında ne denlı büyük
şeyler olduğunu bilmeden.
Piyangodan şaııslı bıleti çekerek
doğduğumuzu, doğum yerimizin
bile bir "büyük ikramiye" olduğunu
unutarak. 17 Ağustos Marmara
depremi bana, çocukluğumdan beri
beni neşelendircn karın aynı
zamanda nc kadar da acımasız ve
zorlu olabildiğinı anımsatmışü,
tepesinde çatısı olmayanlar için.
O zaman karı sevdığım için
utanmıştım. 26 Aralık 2004'te Sri
Lanka'da, Tayland'da, tindonezya'da
bir anne, bir çocuk, bir baba,
torununu kurtaramamış bir dcde
olmak. Ya da Maldiv Adaları'nda
tatil yapan bir turist. Bilemiyorum,
belki de doğal olarak, Batı insanı
kendini Endonezya'daki annenin
yerine değil dc Maldiv'de tatil yapan
turistin yerine koyarak
felaketzedelere büyük bir sempati
duydu, acılarını hissetti. Benim
görebildiğım kadanyla medyaııın
ilgi odağı, daha çok bölgede tatil
yapan, mesela balayına gitmiş
turistler ve hikâyeleri oldu.
Orada yaşamlarını ya da en
yakınlarını kaybeden halk ise tüm
bu sempatıye rağmen "150 bin"
rakamından ıbaret kaldı. Zaten yerel
yönetımler bile Batılı turistlerin
aranmasına ya da kimliklerinin
belirlenmesine öncelık
verdiler. Anlaşılan,
Batılı hayatlar daha
kıymetliydi. Şimdi
dünyanın hemen her
yerinden yardımlar
yağıyor. Zengin
devletler birbirleriyle
— — — yanş yapıyor.
Depremden önce de
çok kolay olmayan yaşam,
depremden sonra çok büyük
acılarla devam ediyor ve yüz
binlerce insanın geri dönebileceği
bir çatısı artık yok.. Yaşamlannı
kurtarabilen turistler evlerine
döndüler. Felaketi televizyon
ekranlannda izliyorlar. Araya
reklamlar giriyor. Bir kozmetik
reklamı, gülen yüzler. Sonra da
yeni çıkan bir araba modeli hızla
yol alıyor güzel yollarda. Sonra
yine Endonezya geliyor ekrana.
Şaka gibi. Oyun gibi. Orada öyle bir
dramın yaşandığına inanası
gelmiyor insanın, bu araba
reklamından sonra. Küçük şeylerle
mutlu olmak diye bir söz vardır
hani. Aslında küçük şeyler diye
bir şey yok. Yaşıyorsak ve
sevdiklerimız de yanımızda ise
hele bir de sağlıklıysak piyangodan
büyük ikramıyeyi kazanmışız
demek kı. ükurlarımızın 2005
yılının büyük ıkramiyelerle dolu
geçmesi dıleğıyle, iyi pazarlar...
TORONTO
•*•BERNADEMİRYOL
Rusya'da
emeklüer
isyanetti
Rıısya'nın Saint
Petersburg kentinde dün
binlerce emekli dev bir
protesto gösterisi yaptı.
Emekli maaşlarındaki
kesintileri ve sosyal
güvenlik sisteminc
getirilen kısıtlamaları
protesto cdcn cmekliler,
Saint Petersburg'un ana
caddesini traflğe kapattı.
Eylcın sırasında polis
olağanüsrü güvenlik
önlemleri aldı.
(Fotoğraf RIİUT1İRS)
Arabalar ve alabalıklar!~TT" onstanz Gölü'nden
mC Stuttgart'a dönmek için
_/. \ ~ Alb tepelerinı aşmak
gerek. Tabıi Sıngen ya da Ulm
üzerınden otobanı kullanarak,
daha çabuk da varabılirsinız
Stuttgart'a. Fakat Meeresburg,
Sigmarıngen, Reutlingen
üzerinden giden ara yolu takip
ederseniz Güney Almanya'nın
güzelliklerıni yaşarsınız. Az ötede,
Donaueschingen'de yeryüzüne
çıkmış Tuna Nchrı kıyısında biraz
dınlenir, tepelerde yükselen
şatoları, manastırları hayranlıkla
seyredersıniz, zamanınız bolsa
çıkar ziyaret edersiniz. Kimi
yamaçlarda küçük telefenklere,
güneşli havada kayak yapanlara
hayranlıkla bakarsınız. Stuttgart'a
bir saat kala Lıchtenstein yöresi
yemek molası içın en uygun yer.
Burada kale kalıntılarını gezmek,
"Sisler Mağarası" ile "Ayılar İni"
adlı ikı derin mağaraya girmek
damlataşlar arasında yüzlerce
metre yerin altma inmek ilginç ve
de heyecan vericı. Soğuk, sonsuz
derinlikler ürpertici. Tekrar
yeryüzüne çıkınca şöyle bir nefes
almak da rahatlatıcı. Kalenin az
ötesinde, küçük bir köyde, eski bir
yapı buralara gelenlerin ilgisıni
çekıyor. Yüz yıllık bu beyaz bina
eski birtrikotaj fabrikası. Şimdi
kapısında "Otomobil Müzesi"
yazıyor. 1934 modeli Rolls-
Royce'lar, 1912 ve 1933 modeli
Mercedes'ler, 1924 modeli
Peugeot, 1934 modeli Austin,
Opel, Fiat'lar... Ve daha birçok
"old-timer" otomobıller.
Bu paha bıçilmez değerler
karşısında yalnız eski
otomobil meraklıları
heyecanlanmıyor.
Zengin bir fabrıkatör,
194O'lı yılların sonunda
onları toplamaya
başlıyor. Aradan geçen
uzun sürede yüzün
üzerınde otomobilin
sahibi oluyor. Yıllarca
önce boşaltılmış bu trikotaj
fabrikası şimdi onun "müzesi". İki
katlı tarihi yapının bütün salonları
pınl pırıl eski otomobiller ve
motosikletlcrle dolu. Köşe
salonlardan bınnde de 2. Dünya
Savaşı'ndan kalma askeri
aıaçlar duruyor. Kuzey Afhka
çöllerindeki savaşlara katılmış bu
ılgınç kamyonlar ve cipler kum
renginde... Yol ormanlann içinden
STUTTCART
* * .
AHMETARPAD
geçıyor, kıvnla kıvrıla, dımdık
iniyor. Ağaçların dallarından
dökülen karlar asfaltı
beyazlaştırmış. Aşağılarda dar
bir vadı, küçük bir dere. Berrak
sulan hızla akıyor. Pırıl pırıl.
Taş bir köprü, üzerinde çocuklar.
Ekmek atıyorlar deredekı
alabalıklara. Kıyısında alabahk
lokantalan. Ycmek molası için
en güzel yer. Yanında bol patates
salatası, şarabı ya da
birasıyla taptaze bir
alabahk... Kızartrna
olabilır, haşlama da.
Honau, alabahk yemek
isteyen büyük kent
insanlarının özellikle
hafta sonlannda akııı
eltiğı, lokantalannı
doldurduğu küçük bir
köy. Tepesindeki Lichtenstein
kalesinin kalıntıları ürpertici
görünüyor. Aşağı yııvarlanmamak
içın yamacın sivrisine yapışmış.
Alb tepeleri kayak merkezleri,
ormanı bol yamaçlan, derınlikleri
ürpertici mağaralan, ortaçağ
kaleleri, rahipli manastırlanyla
ılgınç bir yöre. Hele Rolls-
Royce'ları ve alabalıkları ile...
www.ahmet-arpad.de
PARIS
hekimi
G
eçen salı giinü postacı resmi damgalı
bir zarf bırakmıştı. Iflah olmaz bir
"ürküntü" ile açtım. Hükümetin
"Sosyal Sigortalar ve Hastalık Saııdıkları
Reformu" bızım eve dc girmışti. 6 sayfalık
formüllerıtı başlığı -özetle- "Aile Doktoru
Bildirimi"ydi. . Fransa tüm "ülkedaşlanna"
(yurttaşlar artı yabancılar) a/amı sağlık
hizmetlerini sağlayan toplumlar
sıralamasında, Dünya Sağlık Örgütü'nün 2 yıl
önccki verilerine göre en başında geliyor.
Ancak sakinleştirici ilaçlarda ABD'den sonra
dünya ikincisi, antibıyotilderde Avrupa
şampiyonu, ilaç bağımlısı Fransızlann bu
pahalı tutkusunu frenlcmek gerekiyordu. Önce
sosyalist Lionel Jospin, sonra liberal-
muhafazakâr Jean-Pierre Ralîariıı hükümeti
bir dizi reform yapmayı denediler. Sosyal
sigortalar açığının, AB'nin koyduğu kamu
harcamalan sınırının artarak aşılmasına neden
baş kalemlerden olması sağ sol hükümctlcri
sürekli aynı yakıcı sorunla karşı karşıya
bırakıyordu. "Gediknasıl kapanacak?..."
"İktidarsız" bir kcsim solun, "zenginlerden
alın" tıradıyla "açgözlü" neoliberal sağın
"köküne kadar özel" çığlıkları arasında
gerçekçi yol bulmak pek kolay değildi.
1997de "EnıeklilikReformu" yapayım
derken ıktıdan sola kaptıran muhafa/akâr
Alain Juppe örneği de belleklerden kolayca
silinmeyecek denli canlıydı. Sosyal söylemde
geleneksel solla boy ölçüşebılen
Cumhurbaşkanı Jacques Chirac sadık
başbakanı Raffarin'ı yeni reformlarda
ihtiyatlı(l) adımlar atmaya teşvik ctti. Sosyal
kazanımlarını yıtırmeyi pek sevmeyen
Fransı/ları önce sosyal sıgorta kasalarındaki
bütçe vahametıne ikna
etmek gerekiyordu.
AB destekli yoğun bir
kampanya yaşaııdı.
Şimdılık kamuoyu
durumu kavramışa
benzıyordu. İş, doktor
ve ilaç kullanımındaki
_ ısraf ve suiistimalin
önünü almaya
gelmışti.. 38 tnılyonu 16 yaşın üstünde 61
milyon Fransız (artı 5 mılyon yabancı)
elektronik yeşıl "hayati kart'Marı ile 10
senedir fişlenmeye adaydı. 2007'de hepımiz
merkezı sağlık sısteminde mükemmelen (!)
fışleneceğiz. Yeşil kartlarımız gerçek sağlık
(kimlik) kartımız olacak. Yetkililere göre,
aklına esenin aklına yatan doktora gittiği,
neredeyse gönlüııce tedavi gördüğü
özgürlükler ortamı biraz aşırıydı. Mademki
tek tek bireylerin bılgileri de tek merkezde
toplanmaya başlamıştı. Sıra her hastaya,
pardon her sıgortalıya şahseıı sorumlu doktor
bulmaya gelmışti, yanı aile doktoru...
Fransa'da her sıgortalı sağlığına yılda
ortalama 1793 huro harcıyor, 10 kişıden 9'u
40 paket ilaç tüketıyor. 1793 liuro'nun yüzde
81 'i hastaya hastalık sandığınca geri ödenıyor
veya lıasta başlangıçta yalnızca yüzde 19'unu
ödüyor. Her iki durumda da sigortalı ek kamu
veya özel sigorta sandıklarına aıdat ödüyorsa
çoğu zaman masrafını yüzde yüz geri alıyor
veya baştan hiç para ödemıyor. Hastane
masraflarının dışında en yüksek kalem ilaçlar
olduğundan hükümet sorumlu aile doktoru
aracılığıyla ilaç tüketıminı denetım altına
almak istiyor. Sigortahlar mart sonuna kadar
"Aile Doktoru BildirimT doldurup,
doktorlarına im/alatıp sosyal sıgorta
merkezlenne iletmek zorundalar. Iletmezlerse
sağlık giderlerinın ödenmeme riski var.
Reform için gerekli konvansiyonu bu hafta
çoğunluğu temsil eden üç sendika ve hastalık
sandığı imzaladı. Tarifeleri daha önce serbest
bırakılan uzman doktorlara karşın, tabipler
odasına kayıtlı 55 bin aile hekimının vizite
ücretinın dondurulması iki azınlık sendikasını
tedirgin ediyor. Hcm meslek haysiycti hem de
gelirleri adına meslektaşlarını bıldırımlcri
imzalamamaya çağırıyorlar. Hükümet bu
engelı atlatırsa bir taşla birkaç kuş vurmuş
olacak. Yalnızca sigortahlar değil, doktorlar
da denetime girmiş olacak... Lıbeıal piyasa
ekonomısı yeni bir mevzı mi kazanacak?
Yoksa sosyal refah devleti çağına uygun yeni
biçimlere mi bürünecek? Her şey sigortalıların
bilinç ve mücadele azmine bağlı...
ugur.hukum(a paris.com
UGIJRHUKUM
G®leri • Sergi • Atölye • S©n®tevi
Saygun DURA
"BENİM GERÇEGİM"
"MY REFLECTED REALITY"
13 OCAK -13 MART 2005
I'.TANIUJI
KMÜC.RAF MtKKt/l
Tarlubaşı Bulvarı No272 Beyoglu
T +90 (212) 238 11 60
G A I t H I
S İ N A N M İ R T A Ş
"Yükümü Bıraktığım Yer" I 13 Ocak - 26 Şubat 2005
Tııphanc Gjl.ita Munıhanesı Cad No 175 Beyoğlu/Istanbul Tel 0212 244 91 41-42 / Fax 2449144
ınyılteJgriU'rıbmvıl com tr wwwgalerıbınyıl com tr (Gateri 16 Ocak Pazar guniı saat: 12.00-1630 arasi açıkhr,)
S A N A T G A L E R I S I S S A N A T E V I
XEL1'05SANAT
SERGİLERİ
HÜLYA KÜPÇÜOĞLU - İCLAL ERENTÜRK
TÜLAY EKLER - TÜRKAN KARALİ YÜKSEL
14 OCAK-3 ŞUBAT 2005
a Mah Motla Cad Gııneş Apl No 1 <> K.ıt 1 Od
K.ıılıköy İSTANİJUL
I 0?1b 450 17 6S • Fa* 0216 i'ıO 1 / 68
DOLUCA
EYLUL
SANAT GALERİSI
FEYZA
HÜLYA GÜNEL
SAİT GÜNEL
Resim & Seramik Sergisi
11 Ocak - 31 Ocak 2005
NIŞANTAŞI AKKIRMAN SK NO 59
ŞIŞU/ISTANBUL
Tel (212)231 68 46-231 69 56
e-maıl eylulsanatgalensı@yahoo com
ınlo@eylulsanatgalerısı com
GALERI ve SERGI
(0212) 293 89 78
perareklam@perareklam.com tr
_> Atmı/v/ıftff/ı@.w/>ı'/tı/ı/f//e.conı (0212) 2}),1
5! bakraçt^" 1 SANAT İGALERİSI
SEMA ÇULAM
(Resim)
SEFER ÖZTÜRK
(Keçe)
03 Ocak - 28 Ocak 2005
Tel 0216 362 18 26 Fax 4109197
Sınan Ercan Sok No 38 Oztor Sıtesı
BBIok 81090 Kozyatağı Istanbul
www bakrac com
Pazar harıç açıgız 11 00 18 00
AKIF POROY
Resim Sergisi
11 Ocak 5 Şubat 2005
o A L t R 1
CDA
Husrev Gerede Cd N 102/8 (HrmSk)
ly» IST Tel: 259 22 08
www galerıoda com
HoBi
ISMAIL BIRET
RESİM SERGİSİ
14 OCAK - 10 ŞUBAT 2005
Valıkonagı Cad Pasaj 73 Nışantaşı 80200
Tel (0212)2252337 • Fax (0212)2966470
www hobıgalerı com • ınfo@hobıga!erı com
OBSESYON N E S N E L E R I VE DEĞIŞİM
Arzu Çılgın
6 Ocak- 12$ubat2005
DENIZ MUZESI SANAT GALERİSI
Akaretler / Beşiktaş - İstanbul (0212) 327 43 45
(Galeri girişi Barbaros Hayrettin iskelesi yanındaki kapıdandır)
(Pazar dahil hergün 10.00 - 18.00 arasında açıktır.)