18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3O**3=T0S 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ROPORTAJ ABDÜLCANBAZ TURHAN SELÇUK HKIÎKİJLAD3 l^EHALAHI fstarbul Lale Devri'niyaşarken korsanların bastığı Bababurnu'na Osmanh'nın son kalesi Babakaleyapıldı Asya'nmbîttiği yer Hikmet 'in dediği gibi bir kısrak başı gibi Akdeniz 'e uzanan Anadoîu Yarım Adası 'nın batısındaki en uç burnundayapılan Babakale 1723'te yerleşime açılmış... Bu kale Osmanlı 'nın son kalesi olmuş... ^ • ^ ^ u h a f duygular içındeyım. ' m ' Başımı kaldınp bulutlara m balayorum;canımkuşolup m uçmak istemiyor. Denize JL. bakıyorum; balık olup yüz- tcek istemı/orum. Arkama bakıyorum; ,_jjçük tepelere doğruyürümek ıstiyorum. Kûçük tepelerden ovalara inmek; vadi- lade yüriiyüp büvük dağlara tırman- rcak; sonrabrlan, stepleri, çölleri aşmak; diha sonra başka dağlardan geçip baş- kîovalarda yürümek... Yürümek ama hep yiıümek istiyorum ve sonunda bulun- duğum bu noktanın öteki en uç nokta- sna varmayı düşünüyorum... Çanakkale'nin Babakale köyünde Be- rhg Boğaz'mn kıyısını düşlüyorum. 'Certmcate' Koskoca Asya anakarasının en baö- sndan en doğusuna bakıyorum! Portekiz'de Atlas Okyanusu kıyısın- dıbirdenizfenerine götürmüşlerdi; Av- -vpa'nuı en batı noktası diye. AvTupa'nın eabaû noktasına gelenler, "ayakbasn ser- trkası"na adlaruu yazdırma kuyruğu- nıgirmişlerdi. Portekiz'e gitmeden çok önce ve Av- npa'nın en batı noktasından habersiz- kâAsya'nın en batı noktasına geldiğim- deturistlere bir sertifıka verilebileceği- nyazmıştım... Şimdi baktım, Babaka- lc'de muhtann odasmda bir "certifica- b" duruyor. Ama hâlâ Babakale'ye ge- lıyok; gelip de sertifıka kuyruğuna gi- ren yok. Babakale, 2OO'ü bulmayan hanede 5OO'ü bulmayan nüfusu ve 20'yi aşma- yanpansiyon yatağı ile kendi halinde ya- şıyor. Çevresindeki kıyılara, tepelere yerieşen yazlıkçılarda olmasa hepten yal- nız bir köy. Köyün geçimi balıkçılıktan ve zeytin- cilikten... Balıkçı bannağı yıllardır bitirilme- miş; bu gidişle kış dalgalan koca kaya- ]an alıp götürecek; bannağın bile ban- nacak yeri kalmayacak... Yol deseniz, Babakale'de bitiyor; öte- ki bunın Behramkale'ye gitmek için ge- ri dönmek gerekiyor. Babakale'ye Çanakkale'den Ezine'ye gelip, Ezine'nin içinden geçip Gülpınar üzerinden geliniyor. Köy yollan bir Ege Denizi'ni gösteriyor, virajlı tepelerin ar- kasına bir saklıyor... Babakale'ye gelince Ege'nin bir ya- nrm Bozcaada, öteki yanını Midilli ka- patıyor. Burun, denize sekiz-on metre yük- sekliğinde bir tepe olarak uzanıyor. Bur- nun ucunda bir fener; fenerin gerisi ka- le... Kalenin yanı mezarlık... Kalenin ve mezarlığın önü kıyı... Kıyıda, dalgalar- la haşır neşir olan küçük kayalar; Ber- ign Boğazı'ndan kopup gelen koskoca Asya anakarasının son parçalan... Şu kayanın üstünden atlayın; Asya bitiyor... Buradan denize açıhn; Asya bitiyor... Babakale'nin "baba"hğının nereden geldiği rivayete dayanıyor... Latif ya da Hakyemez ya da Emek- yemez adında bir babadan söz ediliyor... Baba'nın, Piri Reis'in gemisine kıyıda ateş yakarak yol gösterdiği söyleniyor. "Baba", Babakale'nin yanındaki me- zarlıktayatıyor... Ege kıyılannda hangi taşı kaldırsanız altından tarih çıkar... Babakale tam tersi; Troia ile Assos ara- sında olup da antikçağı yaşamamış... Ortaçağı bile yaşamamış... Nâzım Hikmet'in dediği gibi, bir kıs- rak başı gibi Akdeniz'e uzanan Anado- lu Yanmadası 'nın batıdaki bu en uç bur- nu, 1723'te yerleşime açılmış... Osmanlı' nın son kalesi Osmanlı Istanbul'da Lale Devri'ni ya- şarken Midilli'den Bababumu'na çıkan korsanlar yöredeki köylen yağmalar- mış... SadrazamNevşehirb Damat Ibra- him Paşa, vezirlerden Kaptan Mustafa Paşa'yı göre\lendirmiş... Mustafa, Ba- babumu'na gelmiş ve tam da burna ko- ca bir kale inşaettirmiş... 1723 'te yapı- lan bu kale, Osmanlı'nın son kalesi ol- muş... Kalenin restorasyonu, sonunda bit- mek üzere. Restorasyon biraz abarülmış gibi, çünkü ortaya yepyeni bir kale çık- mış... Günümüz Türkçesiyle kalenin kitabe- sinde şöyle diyor: Bu yer terk edilmiş, uykuda, sessiz se- dasız bir yer idi. Nefret edilen körii Frenk korsanlannın saldırdığı, banndı- ğı yer idi. Bu havaliye yerieşen Hazre- ti Muhammet'in ümmetini, din düş- manlan yaptığı seferlerle durmadan so- yuyor, yağma ediyorlardı. VezirKaptan Mustafa Paşa, ki o zat-ı pak, yani Al- lah'a ve padişaha yakın insanlara kar- şı hayır ve ihsanda bulundu. Düşmam dağın eteğinden çıkarmak için hemen çahşmalara başladı. Kaptan Mustafa Paşa bu kaleden başka, Babakale köyün- de hamam, çeşme ve cami yaptı. Kale- nin etrafı surla çe\Tİlerek buraya Müs- lüman Türkler yerleştırildi. Bir tarih sa- hifesine sığmayacak kadar önemli olan bu kale tamamlandığı vakit, şair Vehbi kendisını zorlayarak 1155'te yapılmış olan, yani yapılış tarihini hesaplayıp yazdı. Mustafa Paşa yapısı oldu, bu sağ- lam güzel kale. Boğaz girişinde yapı- lan bu kaleyi Allah düşmanın hilesin- den korusun. Kaleyle yaptırılan hamam Vehbi. kitabesinı kalenin \apımından 15 yıl sonra yazmış... Kalenin etrafunn surla çe\Tİli olduğunu ve buraya Türk- lerin yerleştrrildiğıni anlatıyor, ama çev- rede kale duvarlan dışında bir duvar gö- rünmüyor. Büyük olasılık, ahali, asker- lerle birlikte kalenin içine yerleştirilmiş olmalı. Kaleyle birlikte yaptınlan hamam, 20. yüzyıhn ortasına kadar yaşamış... Son- kıyılannda hangi taşı kaldırsanız altından tarih çıkar. Babakale tam tersi; Troia ile Assos arasında olup da antikçağı yaşamamış... Ortaçağı bile yaşamamış... ra çeşme gibi sizlere ömür olmuş. Ca- mi iseyerinde duruyor... "Babakale"nin "baba'sı ve babanın adının "latif" olu- şu da camidekı kitabedenkaynaklanryor... Günümüz Türkçesiyle caminin kitabe- si: Pek değerli ve latif olan Baba, bu ye- nn karanlığını aydınlattı. Bababurnu de- mekle meşhurbu yerönceleri MüsKiman- lara saldn^n Frenk eşkıyasınm banndı- ğızorvemeşakkatlibiryeridi. Bunuha- ber alan Kaptan Paşa. ferman çıkanp Müslümanlan bu beldeyi \-atan tutma- ya teş\ik etti ve ilk iş olarak bu temiz mabedi yaptrrdı. Her zaman korunmuş bu kalenin ibadethanesine gizlilik âle- minin ilhanundan can kulağıyla işıtilen bumısralarla tarih düşüldü. Sene 1140- 1141. Babakale'nin şirîn camil Camı. dikdörtgen planlı, kiremit ça- tılı, küçük taş minareli... Tavam ve son cemaat yeri ahşap... Çatıyı taşıyan sü- tunlar ağaç... Şirin ve şipşirin. Üstelik Babakale'nin ilk ve tek camisi.Babaka- le'nın "baba"bğı, Latif'in "baba"lığj Bektaşilikten mi geliyor?Ale\T Türk- menlerden mi geliyor?Babakaleliler "Hayır" diyorlar, ama tam da bilmiyor- lar../ Zaten Babakale tam bilinmiyor... Dış surlan onanlan kalenin içi kazıl- mayı bekliyor... Tanh, Babakale'nin tam ortasında yatıyor! GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAJN ERİNÇ Zalerimizin Bayramı... Atatürk ve silah arkadaşlarının Türkiye'yi "Türk'ün ateşle imtihanı" olarak nitelendirilecek bir dönemde hem yüzünün akıyla hem de genç ve dinçleşmiş olarak çıkardıkları büyük zaferin 82'nci yıldönümünü kıvançla kutluyoruz. Yaklaşık 10 yılı kapsayan savaş günlerinin ço- ğunlukla yoksul Osmanirsından Türkiye Cumhu- riyeti yurttaşlığına ulaşmadaki en önemli köşe taşlanndan biridir "Başkomutanlık Meydan Sa- vaşı". Bu nedenledir ki Türk Silahlı Kuvvetleri, ebedi başkomutanlan Mustafa Kemal Atatürk'ten aldıkları bayrağı taşımanın bilinci içinde Cumhu- riyeti sahiplenmektedir. Atatürk'ün, daha savaşın kesin zaferie sonuç- lanmamış olduğu dönemde bir yandan ülkesinin ekonomik bağımsızlığını da öngören düşüncele- rini açıklarken bir yandan da Tekalif-i Milliye (zo- runlu ulusal vergi) olarak halkın elindekilerin yüz- de 40'ını alması, savaş dönemindeki kararlılığın başka bir yüzünü yansıtmaktadır. Alınanlar için verilecek senedin düzenlenmesin- deki yaklaşımı da kendisine olan güvenin kanıtı- nı oluşturmaktadır. Verilecek senede "Zaferden sonra aynen iade" ibaresinin yazılmasını öngörmüşken Maliye Veki- li Hasan Bey'in (Hasan Fehmi Ataç) tipik bürok- rat yaklaşımıyla "Zaferin elde edilmesihalinde ay- nen iade" ibaresini önermesi üzerine yerinden fırlayarak "Ne demek zaferin elde edilmesi ha- linde... Zafer elbette elde edilecektir. Şüphe mi ediyorsun!" diye bağırması o dağdağalı günler- deki güvenini gözler önüne sermektedir. Büyük zaferin ardından Izmir'in kurtanlışı son- rasında onu dünya askerlik tarihine "en kesin so- nuçlu tek zaferin komutanı" olarak geçiren ba- şansını sanki unutmuşçasına banşı sağlamaya ve korumaya karariı bir kişilik olarak görmek, dün- yayı bir kez daha şaşırtmıştır. Türkiye artık kılıçla elde ettiği zaferi, diğer alan- lardaki başarılarla da taçlandıracağı bir döneme girmiştir. Atatürk'ün "tam bağımsızlık" olarak ni- telendirdiği Türkiye'nin bağımsızlığının yalnızca egemenlikle sınırlandırılamayacağını vurgulayan görüşü, teker teker uygulama alanlanna aktanl- mıştır. • • • Büyük Zafer'in 82'nci yıldönümünde Atatürk dönemindeki ilerlemenin kimi alanlarda durak- saması, kimi alanlarda da geriye gitmiş olmasın- dan karamsarlığa kapılmak çok yanlış olur. Kendimize bu durumda da Atatürk'ün güveni- ni örnek almalıyız. Laiklik ilkesini örselemeye yönelik girişimler, küreselleşmeye kayıtsız koşulsuz destek verme eğiliminin giderek yoğunlaşması geleceğe olan gü- venimizi sarsmamalıdır. • • • Her ulusal günün yıldönümünde olduğu gibi bu yıl da "Mustafa Kemal'in Samsun'a Anado- lu'yu kurtarmak için Ulu Hakan Sultan Vahdet- tin Han tarafından gönderildiği" safsatalannı du- yup okuyabiliriz. Bilimsellik adına "resmi tarih karşıtlığı" nitele- mesinin ardına sığınarak ulusal başanlara ve ki- şilere birer kulp takmaya kalkışanlar bugünlerde de karşımıza çıkabilir. Hurafe turizminin kol gezmeye niyetlendiği Ça- nakkale savaş alanlarındaki çarpıtmaya hiç ses çıkarmayanların ciddiyetine ve iyi niyetine güven- mek, bizi daha da karanlığa götürmenin yollan- na taş döşemekle eşdeğerii bir aymazlık olur. 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın arifesinde gör- meye başladığımız coşku, geleceğimizin de gü- vencesidir. Bayramımız kutlu olsun... oerinc@ cumhurfyet.com.tr Arkeolojik araştırmalar Semih Güneri ügisidiktenyukındı SAADET USLU İZMİR - Erzurum Bulamaç Höyük'te yaptığı kazılarda, Or- ta Asya'da Türk Kültü- rü'nün arkeolojik kay- naklannı araştuan Av- rasya Arkeoloji Araş- tırmalan Bilim Derne- ği Başkanı Dr. Semih Güneri ilgisizlikten ya- kındı. Devlet Planlama Teş- kilatı tarafından des- teklenen Erzurum Bu- lamaç Höyük kazılan- nın başkanlığını yürü- ten, Dokuz Eylül Üni- versitesi öğretim üye- si Dr. Semih Güneri, çalışmalarının, Orta Asya'da Türk Külrürü- nün Arkeolojik Kay- nakları (OTAK) adlı uluslararası projenin Türkiye ayağı olduğu- nu söyledi. Avrasya resmi tezine göre Orta Asya'da Türkler'in ta- rihinin MS 6. yüzyıla dayandığını söyleyen Güneri, son 3 yıllık ça- hşmalarda bu tezin de- ğiştirilmesıni gerekti- recek sonuçlara ulaş- tıklarını vurguladı. Türklerin Orta As- ya 'daki prototarihleri- ne devlet kurumlannın gereken ilgiyi göster- mediğini anlatan Se- mih Güneri, "Kimse bu keşiflerin farkmda değil. Rus meslektaşla- nmıznı da dediği gibi, Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı, keş- fedflecek hemen hemen hiçbir şeyi kalmamış Hekn arkeoJojisine her yıl a>ırdığı yatınmın yüzde birini A\Tasya Türkarkeoionsine a\ır- mışolsaydı. bugün üni- versitelerimizde Türk arkeolojisi diye bir ana- bilim dalıoJurdu" dedi. Muayene, Teşhis, Tedavl TÜRK KALP VAKFI 19MayısCad.No:8ŞişMstanbul Tel: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35 Intemet http://www.tkv.org.tr e-tnail: geasekreter -• tkv.org.tr koordinatorıa tkv.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle