18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 TEMMUZ 2004 CUMARTES OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Depreşen Uyuzluk DİKKAT ederseniz, basına ve hatta katılacak olanlara göre, bügünkü CHP Olağanüstü Kurultayı'nın önemli ku- suru 'seyircisiz" olmasıymış. Eski kurultayfann "seyir"ye- ri olduğunu ve günlerce "davetiye" krizlerinin yaşandıgmı bilenler için befki doğru bir kusur buluş. Bu kusura. bir öl- çüde, deJegeler dışındaki "parti üyeleri'nin dışlanmışlıgı- nı da ekleyebilirsiniz. Ama, Genel Başkanı'nın çağn gerekçesini anımsarsa- nız, bunlan mazur gösterecek bir neden de bulabilırsiniz. "Bazı milletyekillerinin yerei seçimlşr önceşinden başla- yarak ısraıiâ sürdürdükleri, parti bûtûnlüğünü zedeleyen, parti çalışmalanna zarar veren, Türkiye'nin gündemini saptınan faaliyetlerinin değertendirilmesi" için toplanacak kuıuftayın "genişletilmiş birdisiplin tartışması" nitelıği ta- şıdığı sonucuna da vanlabilır. Boyte olunca, "ironik" bir yaklaşımla, toplantıyı "aşın demokratik" bulmanız ve Or- x taçağ Avrupası'ndaki kent meydanlannın kalabalık jürili yargılamalanna benzetmeniz de mürnkündür. j j i r başka kusurolarak, çağnnın muhaliflerce hazırlanan ^_ DL tüzük kurultayı"na ön almak amacıyla Genel Baş- kan'ca "hınzırca" düşünülmüş bir manevra oluşundan. „_ - ' delege listesinin açıklanmayışından falan söz edilebılir. Doğaısunu ısterseniz, bunlar aslında Genel Başkan'ın klasık anlam/yla "usta siyasetçi" oluşunu ve karşısındaki muhalefetin de dağınıklığını gösteren söylemler olduğu için pek de inandıncı ve sempati toplayıcı sayılmaz. Aal kusuru gözden uzak tutmaya da yetmez. Asıl kusur. böyle bir "olağanüstü" kuruftayın, çağnyı ya- panlarca ve çağnya uyanlarca, Genel Başkan'ın par- tiyi yönetiş tarzına odak/anmasıdır. Sanki asıl konu yönetimin "demokratik' olup drnayışry- mış gibı. Partinin pusulası şaşmışsa, yönetiş demokratik olsa n'dacak, dmasa n'olacak? Bundan, yanı ıdeotojik sap- ma kimsenin gündeminde değil. Genel Başkan bundan soz etmeyebilir. Zaten, onun sap- malan bılinıyor Ya muhaliflen? AltanÖymen'ın.yandaşlanylabirlikteyaptığıaçıklama- da bu konunun kınntısı bile yok. Bedri Baykam da, her- kes gibı, "demokrası ve hukuk kurallannın hiçe sayılma- s/"ndan söz etmekte. Ertuğrul Günay, "Solcular ekono- miyle, yoksullukla, işsizlikle, eşitsizlikle savaşacaklanna dinle, kılık kıyafetle uğraşıyoıiar" diyerek doğrulara doku- nuyor ama, düzen değişıkliğine yönelik bir ıdeolojik çıkış yönünü gündeme getirmiyor. "Ithal ıdeolog" Kemal Derviş ıse, "Atatürkçû kökeni- mizle çağdaş sosyal demokrasinin deneyımini kaynaştır- mak"tan dem vurmakta. Ama. Erdal Inönü'yle partiye bu- laşan "sosyal demokrasi" uyuzluğu onda da depreşmişe benziyor. Sanki, burası gelışmesini tamamlamış bir Batı ül- kesi de sıra doğru paylaşıma ve kapitalizmin yaralannı sar- maya gelmış gibı. Yanda bırakılmış bir cumhunyetçı kaf- kınmayı devrimci plancılıkla ele almaktan söz eden yok. Türkiye 'îslam Cumhuriyeti' Olmayacak... Doç. Dr. Hüner TUNCER A KP Hükümetiiktidara gddiğin- den bu yana Türkiye. dış poüti- kasuıda""güdümlü* ve "bağım- h" bir çizgi benimsemıştır. ABD, ülkemizin bir "îslam Cumhuri- yeti'' olarak Ortadoğu'daki diğer devletlere örnek olmasmı istemekte ve tasarladığı "Bü- yük Ortadoğu Projes" çerçevesinde, Türki- ye'ye böyle bir rol biçmektedir. AKP Hükü- meti de, bu rolü hıç sorgulamadan ve tartış- madan kabul etmişe benzemektedir. Peki, AKP Hükümeti'nin de amacı. Atatürk'ün kurmuş olduğu laik Cumhuriyet rejimini yı- karak, onun yerine dine dayai bir rejim kur- mak değıl midir? Görülüyor ki, bu konuda ABD ile AKP Hükümeti'nin görüşleri ara- sında bir koşutluktan söz etmek hiç de gerçek- lere aykın olmayacaktır. ABD, bılindiği gibi, Irak'a demokrasi reji- mini getirmek amacıyla bu ülkenin içişlerine kanştığını öne sürmektedir. Peki, Irak dahil, Ortadoğu'nun öteki ülkelerinde de, îslam di- nine bağlı rejimlerin kurulmasıyla mı bu ül- kelere demokrasi getirilecektir? îslam dinine dayah olarak kurulmuş bir rejimle demokra- si yönetimi nasıl bağdaşünlabilinir? ABD'nın de içinde bulunduğu "Ban" dünyasında, de- mokratik rejimler, dine dayanarak mı bu ül- keleri yönetmektedir0 Burada, yine Batılı 'nın "çifte standart"ı ile karşı karşıya kalıyoruz. Baülı kendiülkesinde. dinden soyutiannuş ola- rak demokrasi rejimini benimserken, kendi dışındaki dünyada, bu rejimi din ile bağdaşü- rarak uygulamayı öngörmektedir. Neden? Çünkü dın öğesi ile beyınleri uyuşturulan halklan Batılı'nın kendi denetimi altına alma- sı ve bu halkJann kendi amaçlan doğrultusun- da yönetilmesinı sağlaması, hiç kuşkusuz çok daha kolay olacaktır. Işte. Büyük Atatürk, BadJı'nın bu "çifte standart" uygulamasuu çok ryi görmüşve tüm Batı dünyasına meydan okuyarak, laik ve tam bağımsız Türk Curnhuriyeti 'ni kurmuştu. Lo- zan'da, Batılılar, Atatürk yönerimmi dize ge- tirememişler ve istediklerini, bu genç devle- tin karşılannda "eğflip bükülmeyen'' temsil- cilenne yaptırtamamışlardı. Ne yazıktır ki, Atatürk 'ten sonra ülkemizi yönetenler, Ata- türk döneminin dış politikasındakı onurlu çiz- giyi hiçbir zaman tutturamamışlar ve Batılı- larkarşısında yine "Osmanhzihııi\"eti''yle ha- reket etmişlerdir. Burada, Atatürk döneminin onurlu dış po- ütikasmdan bir örnek vermek isterim: Bınn- ci Dünya Savaşı'nın sonucunda, savaştan ga- lip çıkan büyük devletlerin önderliğiyle, dün- yada banş ve ıstikran kurmak ye sürdürmek amacıyla, Milleder Cemiyeti Örgütü kurul- muştu (1). Osmanh Devleti Birinci Dünya Sa- vaşı'nda yenilgiye uğradığı için, Türkiye, Mil- letler Cemiyeti'nin asli üyeleri arasına alınma- mıştı. Ancak, Birinci Dünya Savaşı 'nı sona erdi- ren Versailles Banş Antlaşması 'ndan lasa bir süre sonra, uluslararası ilişkilerde oluşan de- ğişmeler sonucunda, savaşta yenilen devlet- ler de örgüte üye alınmaya başlandı. Bu bağ- lamda, Türkiye'nin de, o yıllarda Milletler Cemiyeti ne üye olması söz konusuydu. Hükümet yetkilileri, Atatürk'e, ülkemizin de Milletler Cemiyeti'ne üye olabilmesi için, bir an önce Örgüt'e üyelik başvurusunda bu- lunması yolunda telkinlerde bulunmaktaydı. Ancak, onurlu bir dış poütika uygulamaktan hiçbir zaman ödün vermemiş olan "O Büyük tnsan", Türkiye'nin üyeliğinin, Milletler Ce- miyeti'nebizzatkendjsinin başMirmasıyoluv- la değil; ancakMillederCemiyetiOrgütü'nün, Türkiye'yi üyeüğe davet etmesi yoluyia ger- çekleşebiİeceğini dile getirmişti. Nitekim, Milletler Cemiyeti Genel Kurulu, 6 Temmuz 1932'de, Ispanya temsilcisinin öne- risı ve Yiınanistan temsilcisinin de desteğiyie, Türkiye'nin örgüte da\etini öngören bir ka- rar tasansını kabul etti. Ancak bu davet üze- rinedir ki, Türkiye Büyük Millet Mechsi, da- veti kabul ettiğine ilişkin bir karar aldı. Tür- kiye, MilletlerCemiyeti"ne 18 Temmuz I932'de Genel Kurul'un oybirliğiyle aldığı bir karar- la üye olmuştur. Llkemizin Milleder Cemiye- ti nezdindeki ilk temsilcisi ise (yazann büyük dayısı olan) Cemal Hüsnü Taray'dL Türk Hükümetleri artık şu gerçeği iyice görmelidirler ki, yalnızca Batılı de\let adam- lannın "sırnıu snudayarak'' ve onlann her dediklerine "evet" diyerek, birdış poütika uy- gulanamaz ve böyle bir dış politikayla Türki- ye'nin ulusal çıkarlan korunamaz. Bu tür bir dış polıtika yürütmenin hiçbir işe yaramadı- ğını, son dönemde Kıbns sorununa çözüm arayışı çabalannda açık bir bıçimde gördük. Onuıiu bir dış potitika yüriitebiimek. an- cak Atatürk gibi, deha sahibi ve "ulusunu her şeyin üstünde tutan" büyük insanlarm harcı- dırî (1) MillederCemiyeti (eski deyimiyleCemi- yet-i Akvam), tldnci Dünya Savaşı'na varan fspanya Iç Savaşı'nda (1936-39) Avustur- ya'nın, Almanya taraftndan ilhakında (Ansch- İuss) (1938), Çekoslovakya'mn bölünmesin- de (1938-39) ve Polonya'nın Almanya tara- findan işgalinde (1939) gösterdığı başansız ve pasıf tutumunun sonucunda, resmen feshe- dilmeden, 1946'dagörevini Birleşmiş Millet- ler'e devretmişti. Cemiyet'in yasal varlığı ise, 31 Temmuz 1947'de ortadan kalktı. Cumhuriyetimizin Temeli ve Kültür... Dikmen SEYMEN K endi kültür de- ğerlerine sahip çıkan toplumlar varlıklarını koruyabi- BİJSAM Sosyo-Kültürel Amşhrmalar Grubu Bşk. lirler. Vatan, kültüre sa- lumların sosyal yapı- hıp çıkılmadan koru- sını oluşturan, dil, bi- namaz. Tarih bunun ör- lim, sanat, eğitim, ge- nekleriyle dolu. Top- lenek ve inançlardır. Bu ortak değerlerin bü- tünlük içinde gelişti- rilmesi ve korunması durumunda kültür et- kınlik kazanır. Kültür değerlerimi- ze sahip çıkabiliyor mu- yuz? Toplumlan bir arada tutan ve değerler bü- tünlügünü oluşturan kültürdür. Kültür, önce- likle bireyin ve toplu- mun kendi olabilme ve bunu koruyabilme ira- desine dayanır. Bu irade olmadan, değerler bütünlügü sağlanamaz. Geçenler- de TV'de bir vatandaş, "Biz değer verilmeye, sevilmeye hasretiz. Bu yüzden de kendimizi göstermek ve biz bura- dayız demeye ihtiyacı- mızvar rı diyordu. Top- lumumuzun içinde bu- lunduğu ruh haline bir örnek. Bu örneğin en çarpıcı yanı ise, sevgi ve insani değer özle- mi. Her insan, kendini ifade ederken "Ben bu- radayım" der. Ancak, buradaki ince ayrıntı, kendini ifadenin öte- sinde bir haykınşın var- hğıdır. Toplumumuz sevgiye, ilgiye aç, öz- güvensiz bir çocuk gi- bi. Dikkat çekmek için elinden ne geliyorsa yapmaya çalışıyor. Va- tandaşlanmız artık kendileri olmaktan uzak. Salt özlemleri doğrultusunda birileri ya da başkaları gibi ol- ma öykünmesi içinde- ler. Kendilerine varlık alanlan yaratmak için her yola başvuruyor- lar. Ayrıca, kendileri olamadıkları gibi baş- kası da olamıyorlar. Iş- te kültürel çöküntü bu- dur. Öykünen bir top- lumun, kendi kültür de- ğerlerini koruyamaya- cağı açıktır. Kültür politikası, gitgide tek boyutlulu- ğa indirgeniyor. Kül- türü oluşturan değer- ler bütünlügü, bazen inanç, bazen gelenek, bazen de diğer öğeler öne çıkartılarak sığ- laştırılıyor. Ve kültür bütünlügü böylece çö- küyor. Bunu aşmak için "kültürel strateji" ge- rekli. Her alanda oldu- ğu gibi, bu alandaki ek- siklik de, bireyi ve do- layısı ile toplumu bir- birine yabancılaştır- maktadır. Ulus bilinci- nin kaybına sebep ol- maktadır. Ve onu yal- nızlaştırarak cehalete sürüklemektedir. Atatürk, 1936'da Cumhuriyeti tanımlar- ken neden kültür olgu- sunu vurgulamıştı? İnsan! Her zaman göz ardı ettiğimız bir değer. insan, yaşamın odak noktasıdır. Ve kültür, salt insana da- irdir, onun varlık ne- denidir. Değerini, geli- şimini, iletişimini ve bütünlüğünü kuran tek dayanağıdır. Atatürk, bunu göz ardı etmemişti. O, in- sana değer vermiş, merkeze insani koy- muştu. Her adımında bunu görmek mümkün. "Cumhuriyetin temeli küitürdür" derken bu bütünsel bilinçle, insa- na verdiği önem ve de- ğeri vurgulamıştı. Insanın, bir değer ol- duğu ve bu değeri taşı- mak, yaşamak istedıği göz ardı edilemez. in- san, bir değer değil de, bir araca indirgeniyor- sa ortada bir yanlış var demektir. Insanın hiç- leştirildiği yerde, sev- gi olmaz. Ve sevgisiz- lik, hastalıklı bir top- lum oluşturur. Bılım, sanat, eğitim, gelenek, inanç ve dil. Kültürün temelini oluş- turan bu alanlan, birbi- rine bağlı, iç içe geçmış bir bütün olarak gör- meliyiz. Ivedilikle kül- tür bütünlügü bilincini geliştırip etkin kılma- lıyız. Kendi kültür varhğı- mıza dayanan 'ulus ol- ma bilinci'ni oluştura- madığımız sürece, Tür- kiye'nin, smırlanna sa- hip çıkacak vatandaşı kalmayacaktır. Tıpkı, sadece daha rahat bir yaşam uğruna KKTC'nin başına ge- lenlergibı... Bugün AB'ye girme uğruna, demokratikleş- me sürecinden geçtiği- miz ve geçerken de ga- ni gani tavizler verdı- ğimiz yazılıp çiziliyor. Ya da tam tersi bir gö- rüşle bu süreç, uygar- lık standardını yakala- ma şansı olarak değer- lendiriliyor. Bu noktada da, sor- madan edemiyorum. Atatürk'ün, insani te- mel alarak kurduğu Cumhuriyetimizde de- mokrasinin temel de- ğerleri yok muydu?.. Yoksa biz mı demokra- siyi özümseyip yaşa- ma geçıremedik?.. Kendi vatandaşlarımı- za, hak ettiği değeri vermedik... Güvenme- dik... Sevmedik... PENCERE Kötü Bir liyatro Denemesi... Kötü tiyatro!.. - Abicim, sen Bush'ı/n fotoğrafına baki. Dekor şahanet.. Arkasında Ortaköy Camisi, onun üstün- de Boğaz Köprüsü!.. Adam hem dinler arasında- ki diyaloğu vurguluyor, hem kıtalar arasında köp- rü kuruyor... Eeee, ne demezsin?.. Kaç zamandır bu işin tezgâhtarlan tarafından hazırlanan dekor, aktör, kostüm üzerine çalışma, sonucunu verdi!.. Bizim medyanın Mütareke bası- nına taş çıkartan köşelerinde heyecan, alkış, yala- kalık, kuyruk sallama yanşı pazarlandı... Avrupa Biriiği üyesi Fransa'nın Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın bile Bush'un karşısında sabrı tükendi, adam dedi kı: "- Biz dost ve müttefik olabiliriz, ama, uşak de- ğiliz..." Ya biz neyiz?.. Kötü tiyatro!.. Senaryo dökülüyor, oyuncularfe- laket, başoyuncu evlere şenlik, yönetmen geri ze- kâlı... • Bu kötü tiyatro ortamında "dinler arası diyalog" deyişi de çok geçiyor; Filistin'de, Irak'ta Müslüma- nın canına okunurken bizim medyanın geri zekâlı- lan ABD Başkanı'nın Ortaköy'deki hersatın ya/an kokan nutkuna yalancıktan inandılar... Ne üçkâğıtçıdır bizimkiler; bunlardan kimileri vak- tiyle Türkiye'yi Sovyet Cumhuriyeti yapmak haya- lini kurarlardı; şimdi moda dağişti, piyasada geçer- li yeni "kuram" şöyle: - Biz kendi kendimizi yönetemiyoruz, Ameri- ka'nın bir eyaleti olsakrefaha kavuşunız... Osmanlı'nın mirasçısı olarak "Amerikan Impara- toriuğu" gerçeğini kabul etmek "realpolitik"e uy- gun değil miymiş?.. • Amerika'da bir Hıristiyan tarikatına bağlıymış Bush; bizimkiler de Türkiye'de kendi tarikatlannın müritleri değiller mi'... Tencere yuvarlanıp kapağını buluyor... Üstelik Ortaköy'deki nutuk "üç dinin birieştiğiyer- de "atılmadı mı?.. Ne kötü bir tiyatro.. Ne berbat senaryo.. llkeL Ucuz.. Seyirciyı adam yerine koymayan bayağı kurnaz- lık... Baba Erenler vaktiyle Ortaköy'de papazla dost- tu; ama, hem kendisini bilirdi, hem karşısındakine gerçek değerini verirdi; birlikte şarap içerlerdi.. Gel zaman git zaman, papaz hastalandı, kötü- ledi, öteki dünyaya gitti gidecekken Bektaşi'yi ça- ğırttı. Baba Erenler gidip baktı ki yakın dostu ölüm döşeğinde yatıyor, konuşmak istiyor, dudakları tit- riyor... Papaz tam Baba Erenler'e bir şeyler söyleyecek- ken Bektaşi eliyle adamın ağzını kapattı... Odada bulunanlar bozuldular: - Ne yapryorsun yahul. • ; Bektaşi yanıtladı: - Ben bu pezevengi iyi tanınm, şimdi bir kelimei şahadet getirir, doğru Cennet'e gider... Giderayak Ortaköy Camisi'nin önünde hak yo- luna ginmiş görünen Sayın Bush'un kimse ağzını kapatamazdı; ama, Başkan'ın günahlan bağışlan- dı mı?.. Yoksa Bush yine de Saddam'dan daha beter gü- nahkâr mı?.. KUTLAMA Süper LJg hakemlerınden Ciineyt çakır ile Camze Karaağaç çakır yaşamlanr» bıieştrdier. Genç çifte ömür boyu mutluluklar dieriz. Cumhuriyet Gazetesi i&r**?*^^ Spor Servisi Çalışanlan BilimveGelecek 'in Temmuz sayısı bayilerde! DOĞU UTOPYALARI Ender HeJvoao§lü, Demir Kücükoydın, Ömer Tuncef, Kason Aydın, Nedim Gursel, Ahmet Soit Akçay Batı'do ve Oogu'dc öîopya *e Dojı'nun iitopyosı, bireyin ötopyosj mı? fmk'm Trtbmfi Kenf'i. ff» Meyfin "Hı^İn Votzon'j,teıNefe'fe TJıoffffls Mraer, ^ ı Be&addin «e www.bjfenvegetecelt.toin So.tzağoa Coddesı Ncne SdctA 15/4 Be/o#u - İSTANBUL Tefc 0212.244 97 95 Türioye Gazeteciter Cemıyetı'nin yayınladığı gûnlûk Bizim Cazete Ülke sorunlanna ılişkın raporlanyla, araşörmalanyla, köşe yazılanyla, taratsız haberteriyle sail topiumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olıın. Tel: 0.212.51108 75 Bağ-Kur Müdürlüğü'nde ismim ve imzam olan boş bir kâğıdı kaybettim. Hükümsüzdür. HİLAL ŞEKER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle