Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 TEMMUZ 2004 CUMARTES
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Depreşen Uyuzluk
DİKKAT ederseniz, basına ve hatta katılacak olanlara
göre, bügünkü CHP Olağanüstü Kurultayı'nın önemli ku-
suru 'seyircisiz" olmasıymış. Eski kurultayfann "seyir"ye-
ri olduğunu ve günlerce "davetiye" krizlerinin yaşandıgmı
bilenler için befki doğru bir kusur buluş. Bu kusura. bir öl-
çüde, deJegeler dışındaki "parti üyeleri'nin dışlanmışlıgı-
nı da ekleyebilirsiniz.
Ama, Genel Başkanı'nın çağn gerekçesini anımsarsa-
nız, bunlan mazur gösterecek bir neden de bulabilırsiniz.
"Bazı milletyekillerinin yerei seçimlşr önceşinden başla-
yarak ısraıiâ sürdürdükleri, parti bûtûnlüğünü zedeleyen,
parti çalışmalanna zarar veren, Türkiye'nin gündemini
saptınan faaliyetlerinin değertendirilmesi" için toplanacak
kuıuftayın "genişletilmiş birdisiplin tartışması" nitelıği ta-
şıdığı sonucuna da vanlabilır. Boyte olunca, "ironik" bir
yaklaşımla, toplantıyı "aşın demokratik" bulmanız ve Or-
x taçağ Avrupası'ndaki kent meydanlannın kalabalık jürili
yargılamalanna benzetmeniz de mürnkündür.
j j i r başka kusurolarak, çağnnın muhaliflerce hazırlanan
^_ DL
tüzük kurultayı"na ön almak amacıyla Genel Baş-
kan'ca "hınzırca" düşünülmüş bir manevra oluşundan.
„_ - ' delege listesinin açıklanmayışından falan söz edilebılir.
Doğaısunu ısterseniz, bunlar aslında Genel Başkan'ın
klasık anlam/yla "usta siyasetçi" oluşunu ve karşısındaki
muhalefetin de dağınıklığını gösteren söylemler olduğu
için pek de inandıncı ve sempati toplayıcı sayılmaz.
Aal kusuru gözden uzak tutmaya da yetmez.
Asıl kusur. böyle bir "olağanüstü" kuruftayın, çağnyı ya-
panlarca ve çağnya uyanlarca, Genel Başkan'ın par-
tiyi yönetiş tarzına odak/anmasıdır.
Sanki asıl konu yönetimin "demokratik' olup drnayışry-
mış gibı. Partinin pusulası şaşmışsa, yönetiş demokratik
olsa n'dacak, dmasa n'olacak? Bundan, yanı ıdeotojik sap-
ma kimsenin gündeminde değil.
Genel Başkan bundan soz etmeyebilir. Zaten, onun sap-
malan bılinıyor
Ya muhaliflen?
AltanÖymen'ın.yandaşlanylabirlikteyaptığıaçıklama-
da bu konunun kınntısı bile yok. Bedri Baykam da, her-
kes gibı, "demokrası ve hukuk kurallannın hiçe sayılma-
s/"ndan söz etmekte. Ertuğrul Günay, "Solcular ekono-
miyle, yoksullukla, işsizlikle, eşitsizlikle savaşacaklanna
dinle, kılık kıyafetle uğraşıyoıiar" diyerek doğrulara doku-
nuyor ama, düzen değişıkliğine yönelik bir ıdeolojik çıkış
yönünü gündeme getirmiyor.
"Ithal ıdeolog" Kemal Derviş ıse, "Atatürkçû kökeni-
mizle çağdaş sosyal demokrasinin deneyımini kaynaştır-
mak"tan dem vurmakta. Ama. Erdal Inönü'yle partiye bu-
laşan "sosyal demokrasi" uyuzluğu onda da depreşmişe
benziyor. Sanki, burası gelışmesini tamamlamış bir Batı ül-
kesi de sıra doğru paylaşıma ve kapitalizmin yaralannı sar-
maya gelmış gibı. Yanda bırakılmış bir cumhunyetçı kaf-
kınmayı devrimci plancılıkla ele almaktan söz eden yok.
Türkiye 'îslam Cumhuriyeti' Olmayacak...
Doç. Dr. Hüner TUNCER
A
KP Hükümetiiktidara gddiğin-
den bu yana Türkiye. dış poüti-
kasuıda""güdümlü* ve "bağım-
h" bir çizgi benimsemıştır. ABD,
ülkemizin bir "îslam Cumhuri-
yeti'' olarak Ortadoğu'daki diğer devletlere
örnek olmasmı istemekte ve tasarladığı "Bü-
yük Ortadoğu Projes" çerçevesinde, Türki-
ye'ye böyle bir rol biçmektedir. AKP Hükü-
meti de, bu rolü hıç sorgulamadan ve tartış-
madan kabul etmişe benzemektedir. Peki,
AKP Hükümeti'nin de amacı. Atatürk'ün
kurmuş olduğu laik Cumhuriyet rejimini yı-
karak, onun yerine dine dayai bir rejim kur-
mak değıl midir? Görülüyor ki, bu konuda
ABD ile AKP Hükümeti'nin görüşleri ara-
sında bir koşutluktan söz etmek hiç de gerçek-
lere aykın olmayacaktır.
ABD, bılindiği gibi, Irak'a demokrasi reji-
mini getirmek amacıyla bu ülkenin içişlerine
kanştığını öne sürmektedir. Peki, Irak dahil,
Ortadoğu'nun öteki ülkelerinde de, îslam di-
nine bağlı rejimlerin kurulmasıyla mı bu ül-
kelere demokrasi getirilecektir? îslam dinine
dayah olarak kurulmuş bir rejimle demokra-
si yönetimi nasıl bağdaşünlabilinir? ABD'nın
de içinde bulunduğu "Ban" dünyasında, de-
mokratik rejimler, dine dayanarak mı bu ül-
keleri yönetmektedir0
Burada, yine Batılı 'nın
"çifte standart"ı ile karşı karşıya kalıyoruz.
Baülı kendiülkesinde. dinden soyutiannuş ola-
rak demokrasi rejimini benimserken, kendi
dışındaki dünyada, bu rejimi din ile bağdaşü-
rarak uygulamayı öngörmektedir. Neden?
Çünkü dın öğesi ile beyınleri uyuşturulan
halklan Batılı'nın kendi denetimi altına alma-
sı ve bu halkJann kendi amaçlan doğrultusun-
da yönetilmesinı sağlaması, hiç kuşkusuz çok
daha kolay olacaktır.
Işte. Büyük Atatürk, BadJı'nın bu "çifte
standart" uygulamasuu çok ryi görmüşve tüm
Batı dünyasına meydan okuyarak, laik ve tam
bağımsız Türk Curnhuriyeti 'ni kurmuştu. Lo-
zan'da, Batılılar, Atatürk yönerimmi dize ge-
tirememişler ve istediklerini, bu genç devle-
tin karşılannda "eğflip bükülmeyen'' temsil-
cilenne yaptırtamamışlardı. Ne yazıktır ki,
Atatürk 'ten sonra ülkemizi yönetenler, Ata-
türk döneminin dış politikasındakı onurlu çiz-
giyi hiçbir zaman tutturamamışlar ve Batılı-
larkarşısında yine "Osmanhzihııi\"eti''yle ha-
reket etmişlerdir.
Burada, Atatürk döneminin onurlu dış po-
ütikasmdan bir örnek vermek isterim: Bınn-
ci Dünya Savaşı'nın sonucunda, savaştan ga-
lip çıkan büyük devletlerin önderliğiyle, dün-
yada banş ve ıstikran kurmak ye sürdürmek
amacıyla, Milleder Cemiyeti Örgütü kurul-
muştu (1). Osmanh Devleti Birinci Dünya Sa-
vaşı'nda yenilgiye uğradığı için, Türkiye, Mil-
letler Cemiyeti'nin asli üyeleri arasına alınma-
mıştı.
Ancak, Birinci Dünya Savaşı 'nı sona erdi-
ren Versailles Banş Antlaşması 'ndan lasa bir
süre sonra, uluslararası ilişkilerde oluşan de-
ğişmeler sonucunda, savaşta yenilen devlet-
ler de örgüte üye alınmaya başlandı. Bu bağ-
lamda, Türkiye'nin de, o yıllarda Milletler
Cemiyeti ne üye olması söz konusuydu.
Hükümet yetkilileri, Atatürk'e, ülkemizin
de Milletler Cemiyeti'ne üye olabilmesi için,
bir an önce Örgüt'e üyelik başvurusunda bu-
lunması yolunda telkinlerde bulunmaktaydı.
Ancak, onurlu bir dış poütika uygulamaktan
hiçbir zaman ödün vermemiş olan "O Büyük
tnsan", Türkiye'nin üyeliğinin, Milletler Ce-
miyeti'nebizzatkendjsinin başMirmasıyoluv-
la değil; ancakMillederCemiyetiOrgütü'nün,
Türkiye'yi üyeüğe davet etmesi yoluyia ger-
çekleşebiİeceğini dile getirmişti.
Nitekim, Milletler Cemiyeti Genel Kurulu,
6 Temmuz 1932'de, Ispanya temsilcisinin öne-
risı ve Yiınanistan temsilcisinin de desteğiyie,
Türkiye'nin örgüte da\etini öngören bir ka-
rar tasansını kabul etti. Ancak bu davet üze-
rinedir ki, Türkiye Büyük Millet Mechsi, da-
veti kabul ettiğine ilişkin bir karar aldı. Tür-
kiye, MilletlerCemiyeti"ne 18 Temmuz I932'de
Genel Kurul'un oybirliğiyle aldığı bir karar-
la üye olmuştur. Llkemizin Milleder Cemiye-
ti nezdindeki ilk temsilcisi ise (yazann büyük
dayısı olan) Cemal Hüsnü Taray'dL
Türk Hükümetleri artık şu gerçeği iyice
görmelidirler ki, yalnızca Batılı de\let adam-
lannın "sırnıu snudayarak'' ve onlann her
dediklerine "evet" diyerek, birdış poütika uy-
gulanamaz ve böyle bir dış politikayla Türki-
ye'nin ulusal çıkarlan korunamaz. Bu tür bir
dış polıtika yürütmenin hiçbir işe yaramadı-
ğını, son dönemde Kıbns sorununa çözüm
arayışı çabalannda açık bir bıçimde gördük.
Onuıiu bir dış potitika yüriitebiimek. an-
cak Atatürk gibi, deha sahibi ve "ulusunu her
şeyin üstünde tutan" büyük insanlarm harcı-
dırî
(1) MillederCemiyeti (eski deyimiyleCemi-
yet-i Akvam), tldnci Dünya Savaşı'na varan
fspanya Iç Savaşı'nda (1936-39) Avustur-
ya'nın, Almanya taraftndan ilhakında (Ansch-
İuss) (1938), Çekoslovakya'mn bölünmesin-
de (1938-39) ve Polonya'nın Almanya tara-
findan işgalinde (1939) gösterdığı başansız ve
pasıf tutumunun sonucunda, resmen feshe-
dilmeden, 1946'dagörevini Birleşmiş Millet-
ler'e devretmişti. Cemiyet'in yasal varlığı ise,
31 Temmuz 1947'de ortadan kalktı.
Cumhuriyetimizin Temeli ve Kültür...
Dikmen SEYMEN
K
endi kültür de-
ğerlerine sahip
çıkan toplumlar
varlıklarını koruyabi-
BİJSAM Sosyo-Kültürel Amşhrmalar Grubu Bşk.
lirler. Vatan, kültüre sa- lumların sosyal yapı-
hıp çıkılmadan koru- sını oluşturan, dil, bi-
namaz. Tarih bunun ör- lim, sanat, eğitim, ge-
nekleriyle dolu. Top- lenek ve inançlardır.
Bu ortak değerlerin bü-
tünlük içinde gelişti-
rilmesi ve korunması
durumunda kültür et-
kınlik kazanır.
Kültür değerlerimi-
ze sahip çıkabiliyor mu-
yuz?
Toplumlan bir arada
tutan ve değerler bü-
tünlügünü oluşturan
kültürdür. Kültür, önce-
likle bireyin ve toplu-
mun kendi olabilme ve
bunu koruyabilme ira-
desine dayanır.
Bu irade olmadan,
değerler bütünlügü
sağlanamaz. Geçenler-
de TV'de bir vatandaş,
"Biz değer verilmeye,
sevilmeye hasretiz. Bu
yüzden de kendimizi
göstermek ve biz bura-
dayız demeye ihtiyacı-
mızvar
rı
diyordu. Top-
lumumuzun içinde bu-
lunduğu ruh haline bir
örnek. Bu örneğin en
çarpıcı yanı ise, sevgi
ve insani değer özle-
mi.
Her insan, kendini
ifade ederken "Ben bu-
radayım" der. Ancak,
buradaki ince ayrıntı,
kendini ifadenin öte-
sinde bir haykınşın var-
hğıdır. Toplumumuz
sevgiye, ilgiye aç, öz-
güvensiz bir çocuk gi-
bi. Dikkat çekmek için
elinden ne geliyorsa
yapmaya çalışıyor. Va-
tandaşlanmız artık
kendileri olmaktan
uzak. Salt özlemleri
doğrultusunda birileri
ya da başkaları gibi ol-
ma öykünmesi içinde-
ler.
Kendilerine varlık
alanlan yaratmak için
her yola başvuruyor-
lar. Ayrıca, kendileri
olamadıkları gibi baş-
kası da olamıyorlar. Iş-
te kültürel çöküntü bu-
dur. Öykünen bir top-
lumun, kendi kültür de-
ğerlerini koruyamaya-
cağı açıktır.
Kültür politikası,
gitgide tek boyutlulu-
ğa indirgeniyor. Kül-
türü oluşturan değer-
ler bütünlügü, bazen
inanç, bazen gelenek,
bazen de diğer öğeler
öne çıkartılarak sığ-
laştırılıyor. Ve kültür
bütünlügü böylece çö-
küyor.
Bunu aşmak için
"kültürel strateji" ge-
rekli. Her alanda oldu-
ğu gibi, bu alandaki ek-
siklik de, bireyi ve do-
layısı ile toplumu bir-
birine yabancılaştır-
maktadır. Ulus bilinci-
nin kaybına sebep ol-
maktadır. Ve onu yal-
nızlaştırarak cehalete
sürüklemektedir.
Atatürk, 1936'da
Cumhuriyeti tanımlar-
ken neden kültür olgu-
sunu vurgulamıştı?
İnsan! Her zaman
göz ardı ettiğimız bir
değer. insan, yaşamın
odak noktasıdır. Ve
kültür, salt insana da-
irdir, onun varlık ne-
denidir. Değerini, geli-
şimini, iletişimini ve
bütünlüğünü kuran tek
dayanağıdır.
Atatürk, bunu göz
ardı etmemişti. O, in-
sana değer vermiş,
merkeze insani koy-
muştu. Her adımında
bunu görmek mümkün.
"Cumhuriyetin temeli
küitürdür" derken bu
bütünsel bilinçle, insa-
na verdiği önem ve de-
ğeri vurgulamıştı.
Insanın, bir değer ol-
duğu ve bu değeri taşı-
mak, yaşamak istedıği
göz ardı edilemez. in-
san, bir değer değil de,
bir araca indirgeniyor-
sa ortada bir yanlış var
demektir. Insanın hiç-
leştirildiği yerde, sev-
gi olmaz. Ve sevgisiz-
lik, hastalıklı bir top-
lum oluşturur.
Bılım, sanat, eğitim,
gelenek, inanç ve dil.
Kültürün temelini oluş-
turan bu alanlan, birbi-
rine bağlı, iç içe geçmış
bir bütün olarak gör-
meliyiz. Ivedilikle kül-
tür bütünlügü bilincini
geliştırip etkin kılma-
lıyız.
Kendi kültür varhğı-
mıza dayanan 'ulus ol-
ma bilinci'ni oluştura-
madığımız sürece, Tür-
kiye'nin, smırlanna sa-
hip çıkacak vatandaşı
kalmayacaktır. Tıpkı,
sadece daha rahat bir
yaşam uğruna
KKTC'nin başına ge-
lenlergibı...
Bugün AB'ye girme
uğruna, demokratikleş-
me sürecinden geçtiği-
miz ve geçerken de ga-
ni gani tavizler verdı-
ğimiz yazılıp çiziliyor.
Ya da tam tersi bir gö-
rüşle bu süreç, uygar-
lık standardını yakala-
ma şansı olarak değer-
lendiriliyor.
Bu noktada da, sor-
madan edemiyorum.
Atatürk'ün, insani te-
mel alarak kurduğu
Cumhuriyetimizde de-
mokrasinin temel de-
ğerleri yok muydu?..
Yoksa biz mı demokra-
siyi özümseyip yaşa-
ma geçıremedik?..
Kendi vatandaşlarımı-
za, hak ettiği değeri
vermedik... Güvenme-
dik... Sevmedik...
PENCERE
Kötü Bir liyatro
Denemesi...
Kötü tiyatro!..
- Abicim, sen Bush'ı/n fotoğrafına baki. Dekor
şahanet.. Arkasında Ortaköy Camisi, onun üstün-
de Boğaz Köprüsü!.. Adam hem dinler arasında-
ki diyaloğu vurguluyor, hem kıtalar arasında köp-
rü kuruyor...
Eeee, ne demezsin?..
Kaç zamandır bu işin tezgâhtarlan tarafından
hazırlanan dekor, aktör, kostüm üzerine çalışma,
sonucunu verdi!.. Bizim medyanın Mütareke bası-
nına taş çıkartan köşelerinde heyecan, alkış, yala-
kalık, kuyruk sallama yanşı pazarlandı...
Avrupa Biriiği üyesi Fransa'nın Cumhurbaşkanı
Jacques Chirac'ın bile Bush'un karşısında sabrı
tükendi, adam dedi kı:
"- Biz dost ve müttefik olabiliriz, ama, uşak de-
ğiliz..."
Ya biz neyiz?..
Kötü tiyatro!.. Senaryo dökülüyor, oyuncularfe-
laket, başoyuncu evlere şenlik, yönetmen geri ze-
kâlı...
•
Bu kötü tiyatro ortamında "dinler arası diyalog"
deyişi de çok geçiyor; Filistin'de, Irak'ta Müslüma-
nın canına okunurken bizim medyanın geri zekâlı-
lan ABD Başkanı'nın Ortaköy'deki hersatın ya/an
kokan nutkuna yalancıktan inandılar...
Ne üçkâğıtçıdır bizimkiler; bunlardan kimileri vak-
tiyle Türkiye'yi Sovyet Cumhuriyeti yapmak haya-
lini kurarlardı; şimdi moda dağişti, piyasada geçer-
li yeni "kuram" şöyle:
- Biz kendi kendimizi yönetemiyoruz, Ameri-
ka'nın bir eyaleti olsakrefaha kavuşunız...
Osmanlı'nın mirasçısı olarak "Amerikan Impara-
toriuğu" gerçeğini kabul etmek "realpolitik"e uy-
gun değil miymiş?..
•
Amerika'da bir Hıristiyan tarikatına bağlıymış
Bush; bizimkiler de Türkiye'de kendi tarikatlannın
müritleri değiller mi'... Tencere yuvarlanıp kapağını
buluyor...
Üstelik Ortaköy'deki nutuk "üç dinin birieştiğiyer-
de "atılmadı mı?..
Ne kötü bir tiyatro..
Ne berbat senaryo..
llkeL
Ucuz..
Seyirciyı adam yerine koymayan bayağı kurnaz-
lık...
Baba Erenler vaktiyle Ortaköy'de papazla dost-
tu; ama, hem kendisini bilirdi, hem karşısındakine
gerçek değerini verirdi; birlikte şarap içerlerdi..
Gel zaman git zaman, papaz hastalandı, kötü-
ledi, öteki dünyaya gitti gidecekken Bektaşi'yi ça-
ğırttı. Baba Erenler gidip baktı ki yakın dostu ölüm
döşeğinde yatıyor, konuşmak istiyor, dudakları tit-
riyor...
Papaz tam Baba Erenler'e bir şeyler söyleyecek-
ken Bektaşi eliyle adamın ağzını kapattı...
Odada bulunanlar bozuldular:
- Ne yapryorsun yahul. • ;
Bektaşi yanıtladı:
- Ben bu pezevengi iyi tanınm, şimdi bir kelimei
şahadet getirir, doğru Cennet'e gider...
Giderayak Ortaköy Camisi'nin önünde hak yo-
luna ginmiş görünen Sayın Bush'un kimse ağzını
kapatamazdı; ama, Başkan'ın günahlan bağışlan-
dı mı?..
Yoksa Bush yine de Saddam'dan daha beter gü-
nahkâr mı?..
KUTLAMA
Süper LJg hakemlerınden
Ciineyt çakır
ile
Camze Karaağaç çakır
yaşamlanr» bıieştrdier.
Genç çifte ömür boyu mutluluklar dieriz.
Cumhuriyet Gazetesi
i&r**?*^^ Spor Servisi Çalışanlan
BilimveGelecek 'in
Temmuz sayısı bayilerde!
DOĞU UTOPYALARI
Ender HeJvoao§lü, Demir Kücükoydın, Ömer Tuncef,
Kason Aydın, Nedim Gursel, Ahmet Soit Akçay
Batı'do ve Oogu'dc öîopya *e
Dojı'nun iitopyosı, bireyin ötopyosj mı?
fmk'm Trtbmfi Kenf'i. ff» Meyfin
"Hı^İn Votzon'j,teıNefe'fe
TJıoffffls Mraer, ^ ı Be&addin «e
www.bjfenvegetecelt.toin
So.tzağoa Coddesı Ncne SdctA 15/4 Be/o#u - İSTANBUL
Tefc 0212.244 97 95
Türioye Gazeteciter Cemıyetı'nin yayınladığı gûnlûk
Bizim Cazete
Ülke sorunlanna ılişkın raporlanyla, araşörmalanyla,
köşe yazılanyla, taratsız haberteriyle sail topiumlann gazetesi.
Düzenli okumak için abone olıın. Tel: 0.212.51108 75
Bağ-Kur Müdürlüğü'nde ismim ve imzam olan
boş bir kâğıdı kaybettim. Hükümsüzdür.
HİLAL ŞEKER