23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 7 HAZİRAN 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA NATOISTANBUL DORUGU 2004 jBehice Boran, ABD ile yapılan ikili anlaşmalara kimsenin sahip çıkmadığına dikkat çeker 'Utangaçişbirlikçiler' Arz ve talep dengeleri Ş LJ4SUR CANKOÇAK -5- TtP sözcüsü BehiceBoran ın konuş- masının devamı... Şimdi ikili anlaşmalara geliyorum. B*J ikili anlaşmalar ve Amerikan üs- leari konusunu, TÎPdahaMeclis'egir- mı eden önce ortaya atnnştı. Meclis'e gixdıkten sonra da hükümet progra- mxnın eleştirisinde bu konulan Mec- lis"e getirmiş, ikili anlaşmalann ve Ajmerikan üslerinin ulusal bağımsız- hğamız ve egemenliğımiz bakımından zararlannı, tehlikelerini belirtmişti. O zaman sayın başbakan, hemen kür- süye firlamış, "Türkiye'de Amerikan üsieri yoktur, NATO üsleri vardır; ak- sini söylemek ulusal çıkarlara zarar ve«Tr" demişti. C E N S O R U ÖNERCESİ Sayın Milli Savunma Bakanı da oturduğu yerden, "yalan" dıye ba- ğırmıştı. Biz ileri sürdüğümüz görü- şün ve tezlenn doğru olduğunu ka- nıtlamak için -çünkü biliyorsunuz, program eleştirisinde de diğer önem- lı konularda olduğu gibi, altı kişi ko- nuştuktan sonra derhal bir yeterlik önergesi geliyor, kabul ediliyor ve hükümetin son söyledıği sözlere mu- halefet yanıt vermek olanağmı bula- mıyor- bize "yalan" dıye bağınldığı zaman. "Ulusal çıkarlara aykın şey- ler söylüyorsunuz" dendıği zaman, hükümet programının eleştinsi sıra- sında, bunlara yanıt vermek olanağı- nı bulamamıştık. Bunun üzerine bır sözlü soru verdik. Sözlü soruya ya- nıt vermek için, hatınmda yanlış kal- madı ise, hükümet önce 1.5 aylık bir süre istedi. O süre geçtı, bir defa daha süre ol- du. o süre de geçti. Ondan sonra otu- rum arkasına oturum, sözlü soru öner- gesini vermiş olan partili arkadaşımız burada bulunduğu halde hükümet temsilcilen hiçbir zaman Meclis'te bulunmadılar ve sözlü soru önerge- sinı konuşmak, tartışmak mümkün olamadı. Daha sonra Amerika ile Tür- kiye'nin ilişkileri üzerinde yine par- tili bir arkadaş bir gensoru önergesi verdi. 'BîZ İMZALAMADIK' Fakat bu önerge kabul edilmediği ıçın ve parti sözcüsü olarak ben ko- nuşurken süre çok kısaltıldığı için, bu konu yine aynntılanyla o zaman da aydınlatılamadı. Şimdi artık görü- yoruz ki hükümet de Amerikan üsle- rinin varhğını kabul etmiştir ve bun- lann Türkiye'nın çıkarına olmadığı- nı da kabul etmiştir. Çünkü bir kere ne zaman bu üsler konusu, ikili anlaşmalar sorunu söz konusu olsa, hükümet temsilcileri da- ıma belirtmek gereğini duyuyorlar. -Bunlardan hicbirisi btdm zamanı- mızda imzalanmadı." 4 Paşalar da iislere giremez' ' imdi geJiyontm üsler konusuna. Bir S defa Sayın Dışişleri Bakanı bu » üslerden ortak savunma tesisleri olarak söz ediyor ve diyor ki, "Bu tesislerin sırf Amerika Birleşik Devletleri'nin savunınasına ve çıkarlanna hizmet ettiği, bu tesislere, hangi kademede olursa olsım hiçbir resmi Türk yetkilisinin girmesine izin verilmediği gerek basmda, gerek Meclislerimizde birçok defalar iddia ve ifade edilmiş ve hükümetimiz bu konuda ağır eleştirilere hedef olmuştu. Bu konu, ilgili makamlanmıza mensup yetkilüer tarafindan NATO Aniaşması çerçevesinde imzalanınış anlaşmalara göre kuruimuş bulunan bu tesislere gidilnıek suretiyle yerinde incelenmiştir." Konunun ikinci. can noktası. Türk yetkililerinin böyle izin aİ3rak ara sıra incelemek için üslere girip girmemesi değildir. Parti olarak. en yüksek Türk yetkilileri dahi üslere giremiyor iddiastnı. bu üsferin ne derece bizim kontroiümüzün dışmda olduğunu gösterme amacıvla en aşırı bir ömek olarak üeriye sürdük. Yani, bu derece bizim kontroiümüzün dıştndadır demek istedik. Fakat tutalun ki, her gerektiğı veya istendiği zamart, Geııelkurmay Başkanhğı'ndan izin alınarak Türk yetkiiileri üsiere girebiliyor. i )Bu üsler Amerikanın kumandasında olduğu sürece. Amerikan kumandanlar da Pentagon'a bağh olduklan sürece, kararlar ortak alınmadığı sürece orayayetkililerin girip girmemesi, îşi çok hafîfe almakhr. Demek ki bunlann imzalanmış ve uygulanmış olması pek itibar verici Sir olay değildir ki, bu hususu her za- man belirtmek gereğini duyuyorlar. Kaldı ki Sayın Dışişleri Bakanı yap- üğı konuşmada. bu ikili anlaşmala- nn dağınık olduğunu, uygulamada sıkıntı çıkacağını. hatta bazı madde- lerinin düzeltilmesı ve düzenlenme- si gerektiğini ve bu düşünceyle de bu anJaşmalann gözden geçirilmesi için Amerika'ya öneride bulunulduğu, hatta bütün ikili anlaşmalann bağla- nacağı bir ana tasan meydana getiril- diğini belirtti. Çok hafif önlemlerle de olsa, demek ki ikili anlaşmalann bizim tümüyle çıkarlanmıza uygun ol- mayan taraflan olduğunu, Dışişleri Ba- kanlığı kabul etmiş oldu. Sayın Dışişleri Bakanı'nın belirt- tiğine göre bu ikili anlaşmalar 54 ta- ne imiş. Üçü 1950'den önce imza- lanmıştır. 31 'ı 1950-1960 arasında imzalanmıştır. 20"si ise 1960-1965 yıllan arasında imzalanmıştır. Bu sa- yılar konusunda, mazur görsünler. benim sayılanm biraz farkiı. 1950'den önce ünzalanan ikili anlaşmalar 3 de- ğil 5'tır. Binncisi 23 Şubat 1945'te, ikincisi 27 Şubat 1946 da. üçüncüsü 7 Mayıs 1946'da, dördüncüsü 12 Tem- muz 1947 de ve beşincısi 4 Temmuz 1948'de. ABD AŞKINA NATO'YA BILE BY-PASS Şimdi bu anlaşmalann kısaca dev- letler hukuku bakımından niteliğı üzerinde durmak ısterim. Biraz önce konuşan Sayın CHP Sözcüsü de (Ni- hat Erim) aynı görüşü, bakışı bir şe- kilde ıfade ettıler: "Bu ikili anlaşma- ehice Boran: 1959 aniaşması daha korkunç- tur. Orada yine Amerikan iç hukukuna atıf vardır. Amerikan Kongresi'nce kabul edilmiş olan, adına 'Eisenhower doktrini' denilen doktrine atıf vardır ve buna dayanılarak Türkiye'de, Türk hükümeti istediği takdirde, Türki- ye'nin içişlerine Amerika'nın silahlı müdahalede bulunması hakkı tanınmıştır. lardevlet hukukuna uygun mudur,de- ğfl mkür, bunlan bilmiyoruz" dediler. Bizce hiç de bu soru böyle belirsiz de- ğil, ikili anlaşmalann devletler hu- kukuna aykın olduğu, gayet açık ve seçik ortadadır. Bırincisi, devletler hukukuna göre iki taraf arasında ya- pılan bir anlaşmada o anlaşma hü- kümlen, taraflardan birinin iç huku- kuna dayandınlamaz, iç hukukuna atıfta buİunulamaz. Oysa ikili anlaş- malarda, hiç değilse metinlerinı bil- diğimiz, örneğin 1947 anlaşmasının metni, 1959 anlaşmasının metni eli- mizde var, her iki metinde gayet açık ve seçik olarak Amerikan iç hukuku- na atıf vardır. Sonra ünlü 4. mad- de var ki, Johnson, mektubunda bu- na dayanarak bizim onlardan aldığı- mız silahlan, bizim Kıbns'ta kullan- mamıza engel olmuştur ve o madde de açık seçik gösteriyor ki. Türki- ye'nin egemenlik haİdanna açıkça aykın bir hükümdür. Bu bakımdan devletler hukuku bakımından geçer- li sayılacak anlaşma değildir. MiAMİDE ASKERİ ÜS 1959 aniaşması ise büsbürün kor- kunçtur. Orada da yine Amerikan iç hukukuna atıf vardır. Amerikan Kong- resı'nce kabul edilmiş olan, adına 'Eisenhavver doktrini" denilen dokt- rine atıf vardır ve buna dayanılarak Türkiye'de, Türk hükümeti istediği takdirde, Türkıye'nin ıçişlenne Ame- rika'nın silahlı müdahalede bulun- ması hakkı tanınmıştır kı, bu da dev- letler hukuku bakımından. uygun bir anlaşma olarak kabul edilemez. Bu bakımdan. bu anlaşmalann devletler hukukuna uygun olmadığı çok açık olarak ortadadır. Devletler hukuku bakımından önemlı olan bir diğer nokta da. anlaş- ma yapan taraflar, karşılıklı birbirle- rinin egemenlik ve bağımsızlık hak- lanna saygılı olurlar, eğer egemenlik haklanna bir kısıtlama olacaksa bu, mutlak bir karşılıklılık kuralı üzerin- den olur. Gerçi öyle formüle edilmiştir ki, kâğıt üzerinde kuramsal olarak vardır gibi görünür. Çünkü Türkiye, Amenka diye söz edilmez, kuramsal olarak. bir karşılıklılık varmış gibi görünür. .Ama elbette ne Türkiye'nin, hatta ne de Batı Avrupa devletlerinin Amerika'da üs kurması söz konusu ol- mamıştır. Yarın: 1967'den 2004'e yanıtsız sorular ABD, öteki müttefiklerini denetim altında tutmak için her zaman güçlü konumda olduğu NATO'yu kullandı Doğu'yakarşı Batı'yı korumak CinSEVTAKALES Bugüne kadar olanlan geleceğe yansıtarak aılaıâlı sonuçlar çıkarabilirmiyiz? Hayır. çün- kü vınnın NATO'su geçmiştekinden farklı clacağa benziyor. NATO yetkilileri bunu açık a;ık fade ediyorlar. Bııönceki genel sekreter Robertson. 2003 Kasım'ındaki veda konuşmasında "NATOar- tk tabamın NATO'su ohnayacak" demişti. Eski^ı gibi olmayacak da ne olacak? Bınun ipuçlanna ABD'nin NATO nezdin- akı iaimi temsilcisi Nfcholas Burns'ün ko- Eişıralarında rastlıyoruz. Burns 29 Nisan 2)04 te îsveç Ekonomi Fakültesi'nde yaptığı "ıraBsatianticRelations" (Atlantık-Ötesi Iliş- 'Jer adlı konuşmada. 2000li yıllarda NA- "D'ntın durumunu tahlil ederken, iki önemli oayiî Atlantik-Ötesi ilişkileri derinden etki- lediğni ve etkilemeye devam edeceğinı belirt- t Bular, 11 Eylül ve Irak Savaşı'dır. 1 ] Eylül olayındamüttefiklerinin ABD'nin çığnfi üzerine vakit geçirmeksizin teronzme krşı >avaş cephesi içinde yenni aldığını, bu- B k£rşılık Irak Savaşı'nın ittifakı bir krize sriiklediğini ifade eden Burns, bu tespıtler- ^ ünya hâkimiyeti Avrasya'nın hâkimiyetinden geçiyor. Ortadoğu fk^k petrollerini denetim altma almak, belli başlı rakipleri petrol de- I I nizinin uzağmda tutmak. Bunu yaparken Avrupa 'dan ¥/W kopmamak, Rusya ile diyaloğu sürdürmek ve Ortadoğu'da ^ İsrail'in varlığını sürdürmesini sağlamak. NATO'yu güneye ve doğuya doğru sürmeye çalışanların niyeti de bu... den yola çıkarak NATO'nun önümüzdeki he- deflerini şöyle sıralıyor: %/ Afganistan'daki uzun-enmli banşı koru- ma operasyonunu güçlendirmek, • NATO'nun Irak'ta askeri sorumluluğu üst- lenmesi, • NATO'nun Islam dünyası ve Israil'le iliş- kilerini güçlendirmesi, banş sürecinde taraf- lara yardımcı olması, ^ NATO ile AB'nin Irak Savaşı'nda ger- ginleşen ilişkilerini yumuşatmalan, %/ Bunun için NATO'nun Bosna'da askeri varlığını sürdürmesine AB 'nin destek olma- sı, f/ NATO'nun Avrupa savfunmasınuı ana gövdesi olarak kalması, • ABD'nin NATO'nun merkezi yapısını sa- vunmaya devam etmesi, i/ NATO'nun Rusya'yla özel ilişkiler sür- dürmeye devam etmesi... NATO'nun geleceği konusunda ABD"nin ta- sa\ r vurlannı dile getiren Burns, önüne koydu- ğu hedeflere dayanarak NATO'nun yannını çiz- meye çalışıyor. Bunıs'e göre NATO'nun Av- rupa'da yoğunlaşması yapıcı bır sonuç doğur- mayacaktır; NATO doğuya ve güneye yönel- melidir 0 Işte "yeni NATO" ya da NATO'nun "yan- nı" denen şey bu. Istanbul Zırvesi'nde bunlar ele alınacak. Burns'ün dayatmalannın öteki adı Büyük Or- tadoğu Projesi'dir. Bakalım "yanlış hesapBağ- dat'tan döner" Türk atasözünü Burns e kım hatırlatacak? SoNUÇ 20. yüzyılın ikinci yansında gerçekleşen Atlantik ittifakı'nin giyasal ve askeri örgütü olan NATO'da ABD her zaman güçlü konu- munukorudu. Batrnın(kuzey)çıkarlannı do- ğuya (güney) karşı siyasal, askeri alanda ko- ruyan NATO'yu. ,4BD bir yandan da öteki müttefiklerini denetim altında tutmak için kul- landı. De Gaulle Fransası'nın NATO'nun as- keri kanadından çıkmak isteyişinin altında ya- tan neden budur. Sovyetler Birliği'nin dağılışından sonra NA- TO'yu Doğu A\Tupa'yı ele geçirmede bir koz olarak kullanan ABD. bu amacına ulaştı. Do- ğu AvTupa"nın Sovyet Bloku'ndan kopan es- ki üyelerini denetımı altına aldı. Günümüzde dünya hâkimiyeti Avrasya'nın hâkimiyetinden geçiyor. Ortadoğu petrolleri- ni denetim altına almak, belli başlı rakipleri petrol denizınin uzağında tutmak ve Rusya, Hin- distan, Çin vb. büyük stratejik rakıpleri tehdit altında bulundurmak... Bunu yaparken de Av- rupa'dan kopmamak, Rusya ile diyaloğu sür- dürmek ve Ortadoğu"da israil'in varlığını sür- dürmesini sağlamak... NATO'yu güneye ve doğuya doğru sürmeye çalışanların niyeti budur. İ t t İ petmlfiyaflm çüdırttu.. Prof. Dr. TOLGA YARMAN Yıl 1980. OPEÇ (Petrol Üreten Ülkeler Birli- ği) üyesi ülkeler, petrol fiyatını, varüi (tonun sekizde biri), yuvarlak hesap 10 dolardan 35 dolara yükselteli, petrol endeksli Batı ekonomi- len alt üst olalı, bir yıl kadar olmuştu. Başta petrol üreticisi Arap ülkeleri, genelde ise OPEÇ ülkelerinin, dünyaya egemen olması. bilhassa Batılı ülkeler tarafından istenen, "ser- bestphasailkelerinin" altını çıziyorlar... Ken- dilerinin, Batılı ülkelerden, elektronik eşyadan beyaz eşyaya, otomotiv ürünlerinden silaha va- nncaya kadar, çok geniş bir yelpaze içinde yer alan tüm ürünleri, Batılılann belirlediği fiyat- lardan satın aldıklanna dikkat çekiyorlar... Bu durumda, hemen neredeyse tümünün yegâne metası durumunda olan petrolün, gün günden daha fazla azaldığı ve biteyazmakta olduğu ge- rekçesi ile, "petrol fi^aûnı", "arz ve taJep den- geJeri" çerçevesınde. ıstedıkleri gibi yükseltme- ye "haksahibr olduklannı ileri sürüyor... Böy- İelıkle, petrol fiyatını (1973'te, vanli 3 dolar- dan 8 dolara çıkarttıktan sonra) ikinci kez (1979'da ve bu sefer daha da fahiş bir rrüktar olarak. varili 10 dolardan 35 dolara), yükseltme karannı alıp, inatla uygulamada tutuyorlardı. Tam o günlerde. 1980'de Münih'te toplanan XI. Dünya Enerjı Konferansı'nda, ülkemizi temsilen bulunduğumuz sırada, konferansın bi- limsel havası ile katiyyen bağdaştınlamayacak bir gelişmeye, oradaki hemen herkes gibi, şaş- kınlık içinde tanık oldum. Bir kanlımcı kürsü- den. OPEÇ üyelerinin temsilcilerine dönük, fi- yatlann Batılı ülkeler tarafından kabul edile- mez derecede yükseltilmiş olduğunu kastede- rek sağ elinin işaret parmağını da tehdit üslubu ile. öne arkaya hareket ettırerek, "Be\1er, ateşk ovTiamavv nız" deyi- verdı. Sa- lona. bır buzdağı düşmüş gibi oldu. O halde işte. "serbestpi- vasa ekono- misiııi'"ge- çerli kılmaya yönelik iddia ve çıkışlar, "numarav- dı"\e "dün- ya ekonomi- si" ancak "Banhlaruı istediği ka- dar serbest" olabilırdi demeye kal- madı, tran- Irak Savaşı çıktı. Daha doğrusu çı- ^ ^ nerjinin ya da diğer can alıcı herhangi bir metanın olduğu yerde, mutlaka "siyaset" vardır. Hatta "kirli siyaset" vardır. Hatta hatta, "kanlı siyaset" vardır. Dünya banşı, bugünkünden çok daha sağlam temellere oturtuluncaya kadar, hayatta kalabilmek üzere, herkes kendi başmın çaresine bakmak zorundadır; demek ki, biz de başımızın çaresine bakmak zorundayız. kanldı. Taraflar, daha çok silah alabilraek için, petrol arzını çoğalttılar. Buna bağh olarak petrol fi- yatlan düştü. Batılılar. petrol satın almak üzere ödedikleri petro-dolarlan, silah satarak geri al- dılar. Satılan silahlar savaşta telef oldukça, Iran da Irak da daha daha fazla petrol sattılar, daha daha çok silah aldılar. Ticarette, önceleri petrol fiyatının yükselme- sinden dolayı sıkışıp bir anlamda "deüye" dön- müş ofan Batılılar (savaş sırasında, taraflardan biri, bir parça üstünlük edinecek olsa, öbür ta- rafa daha çok silah sahlmak suretiyle, herhalde, "gerekli ince a\"arlann" yapıldığı hususu aynca saklı olarak), son toplamda, apaşikâr kârdaydı- lar. Iran da Irak da savaşın bedeli olarak. öde- dikleri yüz milyar dolar tutarlar bir yana, asıl, onbinlerce gençlerini yitirdiler. Yuvarlak çey- rek yüzyıl öncesi, Türkiye'de ve burnumuzun dibinde meydana gelen gelişmeleri hanrlatmış- ken hele şimdi artık, şu temel teoremi dikkate getirmemiz gayet yerinde olacaktır. Teoreiîî: Enerjinin ya da diğer can alıcı herhangi bir metanın olduğu yerde, muhakkak "siyaset" vardır. Hatta "kirli siyaset" vardır. Hatta hatta, "kanh siyaset" vardır. Son olarak, Irak'a yapılan müdahale sürecin- de, durum hemen hiç değişmiş değildir. YıJlar önce kitle imha silahlarını üretip, Irak'a satan- lar, sanki bu silahlan kendileri imal edip satmış değillermiş... Sanki. hak'uı bu silahlan Iran üzerinde. keza kendi halkı üzerinde kullanma- sını alttan alttan dürtenJer, hatta bu silahlar o evrede kullanıldığında ses çıkartmayan, daha da fecisi ses çıkartmak isteyenlerin ağızlannı kapatmak isteyenler, yine kendileri değillermiş de... Bu silahlan, bundan önce Irak'ı yöneten- ler kendi kendilerine, imal etmişlermiş gibi... Bölgeyi bu silahlardan anndırmanın ve burada- ki diktatörlerın yerine demokrasiyi getirecek olmanın havarisi olduklanru fûtursuzca ileri sü- rebilmektedirler... Şimdilerde petrol fiyatlan- nın yenıden, varili 40 dolann üstüne çıİcması bu çerçevede, gerçekten çok ilginçtir. Bu durumda şu temel teorem, açıkça ortaya çıkmaktadır. TeOteni: Dünya banşı. bugünkünden çok daha sağlam temellere oturtuluncaya ve sahı- den kurumsallaşıncaya kadar, "ormanda" ayakta, hatta hayatta kalabilmek üzere. herkes kendi başının çaresine bakmak zorundadır; de- mek ki, biz de kendi başımızın çaresine bak- mak zorundayızdır. iirecek İ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle