Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 7 HAZİRAN 2004 PAZAR CUMHURtYET SAYFA
17
•* PKKbölünmüf...
,_ Ne yapsmlar, Tür-
g Mye'yi bölemeyince
cu kendüerini bölmüfU>r!
BekbonBc poste dtenksom9cunriiuriyetcotn.tr www.denasom.com Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Eskişehir'de içki
yasaklanmış...
"Eski sehre veni seriat!"
ÇukurovaJt
Çukurova
Universrtesi'ndeki
rektöıiük seçiminde Prof.
Dr. Alper Akınoğlu'na
veriten oylardan bir kısmı
"AJperAkın", "Akın
Alperoğiu" şeklinde
yazıldığı gerekçesiyle
iptal ediliyor. Ne var kj
şimdiki rektör Prof. Dr.
Mustafa Yalçın Kekeç'e
"Yaiçın Kekeç" yazılarak
verilen oyiar ise iptal
edilmiyor. Yine de en çok
oyu, çağdaş ve Atatürkçü
kimliği ile tanınan
Akınoğlu alıyor.
"Memleket ne çektiyse
çağdaş diyenlerden
çekti" sözü ile tanınan
Kekeç'e de kulis yapmak
için Ankara yollanna
düşmek kalıyor.
Senaryo
Genç Köylü: "Amerikalı
farkında değil;
Boğazlar'dan habersiz
geçilmez. Istanbul'da
durup, bir miktar fes
almalan gerekiyor ki, A
Sıvastopol'u topa •
tutarken onlan Türk W
sansınlar!" *
I
stanbulCumhuriyetBaşsavcılığına... 1949 yı-
lında Cenevre'de imzalanan dört sözleşme
ve bu sözleşmelere ek iki protokol ile silahlı
çatışmalar, savaşlarsırasında insanlan öldür-
meye ve yıkıma açık bir sınır koymak amaçlanmış,
savaşan taraflann sorumlulukları düzenlenerek; sa-
vaş fiilleri ile savaş suçlan ve insanlığa karşı işlenen
suçlar arasındaki temel aynm saptanmıştır.
Temelinin Cenevre Sözleşmeleri olduğu insancıl
hukuk gereğince; taraf devletler, uluslararası insan-
cıl hukuka uymayı ve başkalannı da bu doğrultuda
zoriamayı, silahlı kuvvetlerine ve yurttaşlarına in-
sancıl hukukun ilkelerini yaymayı, siyasi ve askeri
makamlannın, insancıl hukuk tarafından öngörülen
yükümlülüklere uyulmasını sağlamayı ve silahlı kuv-
vetlerine mensup kişiler tarafından işlenen tüm fiil-
lerden sorumlu olduklarını taahhüt ile insancıl huku-
ku ağır biçimde ihlal eden kişileri aramak, kovuştur-
mak ve mahkemeleri önüne çıkarmakla yükümlü-
Dilekçe
dürler.
ABD ve Ingiltere ise herkesin malumu olduğu üze-
re işgal ettikleri Irak ülkesinde Devletler Umumi Hu-
kuku Genel İlkelerini, BM Güvenlik Konseyi karar-
lannı ve daha somut olarak 1949 tarihli Cenevre
Sözleşmeleri hükümlerinin koruduğu kişilere ve var-
lıklara yönelik ağır ihlallerde bulunarak; Irak ülkesin-
de 20 bin civannda sivil insanı öldürmüş, Cenevre
Sözleşmeleri'ne ve protokollerine aykın yasak si-
lahlar kullanmış, sivil hedefleri bombalamış ve neti-
cede işgal sonrasında da bu iki devletin güvenlik
güçleri gerek savaş sırasında gerekse savaşın so-
na erdiği tarihten sonra hem sivil halka hem de sa-
vaş tutsağı sayılan kişilere planlı ve sistematik bir şe-
kilde insanlık onuruna aykın ve insanlık dışı saldın-
lar niteliğinde işkence yaparak, pek fena muamele-
de bulunarak kasrtlı büyük acılar vermiş, vücut bü-
tünlüğüne, sağlığına ağırzarar vererek sözleşme ile
kabul edilen savaş fiilleri dışında fiil ve eylemlerle sa-
vaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemişler ve sözleş-
menin emredici olarak düzenlediği insancıl hukuk
hükümlerini ihlal etmişlerdir.
Devlet başkanlan ve başbakanlarhakkında işken-
ce ve savaş suçlanndan dolayı dokunulmazlık tanı-
yan hiçbir uluslararası sözleşme olmayıp; savaş, in-
sanlık ve işkence suçlusu Ingiltere Başbakanı Tony
Blair ile ABD Başkanı George W. Bush hakkında
uluslararası sözleşmeler, anayasa, TCK ve CMUK
uyannca cezai soruşturma açılmasını, 28-29 Hazi-
ran'da Istanbul'a vardıklan ya da yurda girdikleri an-
da, kaçma şüphesi nedeniyle yakalama isteminde
bulunulmasını, yapılacak kovuşturma neticesinde
haklannda dava açılarak tecziyelerinin sağlanması-
nı saygılarımla dilerim.
Cinnet
Akif Kökçe: "ABD,
' Asya'da savaşacak
ordusunu Anadolu'da
konuşlandırma derdinde.
Yatınm yerine savaşım
cenneti olacağtz."
Üç insan heykelinden birinin (arkı
Yazan bilinmeyen öyküyü Ayşegül
Tokatiı göndermiş: İki komşu ülkenin
hükümdarlan birbirierine ilginç arma-
ğanlar vermeyi âdet haline getirmişti.
Hükümdarlardan biri, en önemli hey-
keltıraşını huzuruna çağırdı. Istediği,
birer kanş yüksekliğinde, altından
üç insan heykeli yapmasıydı. Arala-
nndan birini diğerierinden değerli kı-
lacak fark olacak ama bu farkı sade-
ce ikisi bilecekti.Heykeller hazırlandı
ve doğum gününde komşu ülke hü-
kümdanna gönderildi. Heykellerin ya-
nına birde mektup koymuştu hüküm-
dar: "Doğum gününü bu üç altın hey-
kelle kutluyorum. Ama içlerinden biri
diğer ikisinden çok daha değerlidir. 0
heykeli bulunca haber ver."
Hediyeyi alan hükümdar önce hey-
kelleri tarttırdı. Heykeller gramına ka-
dareşitti. Ülkesinde sanattan anlayan
ne kadar insan varsa çağırttı. Kimse bi-
rini değerli yapan bir fark göremedi.
Sonunda ülkedeki herkesin heykelleri
incelemesi ve farkı bulması istendi.
Görmüş geçirmiş bir adam önce hey-
kelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok
ince bir tel getirilmesini istedi. Teli bi-
rinci heykelciğin kulağından soktu,
tel heykelin ağzından çıktı. Ikinci
] _ heykelde tel bu kez diğer kulaktan
çıktı. Üçüncü heykelde tel kulaktan
girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı.
Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp
hizasına kadar iniyor, oradan öteye git-
miyordu. Hükümdar heykelleri gönde-
ren komşu hükümdara cevabı yaz-
dı:"Kulağından gireni ağzından çıkar-
tan insan makbul değildir. Bir kulağın-
dan giren diğer kulağından çıkıyorsa,
o insan da makbul değildir. En değer-
li insan, kulağından gireni yüreğine gö-
men insandır. Hediyen için çok teşek-
kürederim."
ÇED KÖŞESt
OKTAY EKlNCt
Koruma Kurullan'nda
'hukukçu'...
Kültür ve Turizm Bakanlı-
ğı'nca hazırlanan "Koruma Yasa-
smda DeğişiklikTasansrnı genel
ılkeleri açısından "ohımhı" bul-
duğumu anlattığım yazıma deği-
k tepkiler geliyor. (Uygarlıkla-
nnlzınde. 17.06.2004)
Kimi dostlar, yazımın başlığı-
na da taşıdığım "umut yasası"
beklentimın "fazla jyimser" ol-
duğunu belirtirken, görüşlerine
değer verdiğim kimileri de aynı
tasanda eleştirdiğım bazı madde-
leri "savunur" durumdalar.
Tasannın hangi nedenlerle u-
mut verdiğini yeniden özetler-
sem...
Orneğin Koruma Kurulla-
n'nın yine Bakanlığa bağlı kaJ-
ması; buna karşılık koruma konu-
sunda özel "teknik birimlerrnı
kuracak belediyelere de eski ev-
ler için "basit onanm izni" yetki-
sinin tanınması; aynca kamu-
cyunda çok tartışılan "Doğal
StT'lenn yasa kapsamı içinde tu-
tulması gibi bazı temel konulan
en başanlı hukuk mücadelelerine
imza atan avukat arkadaşım Der-
viş Parlak dedı ki:
"- Haksızsııu. Koruma Kurut-
lan'nın hukuka aykın karar al-
malan oiasıfağma karşı doğru bir
çözüm. Üstetik hukukçu iiyenin
de sadece bir oyu \ar; yani son söz
yine kuruldaki koruma uzmanı
üyetereait_"
• • •
Derviş böyle düşündüğüne gö-
re, sanınm birçok hukukçu da ay-
nı fikri savunacaktır. Ne var ki
benim yine de itirazım var...
Açayım;
Birincisi, kurullar tarihsel ve
doğal mirasın korunması ve kul-
lanılması "koşuBannı" belırleyen
"uzmanhk" organlan... Hukuk-
çu ise bir yapının kültür varlığı
olup olmadığını; nasıl restore
edilmesi gerektiğini ya da bir ala-
nın StT özelliği taşıyıp taş.ımadı-
ğını ve SlT'lerdeld koruma amaç-
lı imar kurallannın ne olabilece-
ğini bilemez. Aynı nedenle de
Nasü onanlabileceğine 'hukukçu 'mu karar verecek?»
sıvunmak gerekiyor.
Ancak, böylesi düzenlemeler
arasında "yeniden gözden geçirfl-
nesTni önerdiğım bazı maddele-
n aıt •'çekjncekr" de aynı yazun-
dı aynntılanyla yer alıyordu.
Bunlar arasında ise "Koruma
kırullan'na hukukçu üyenin ek-
fcmjea"ni öngören yeni düzenle-
ne\ı eleştirmiş ohriam, konuyla
iipli görüşlerini paylaştığım
dîstlann en çok üzerinde durduk-
ln konu oldu.
•••
Kültür ve Turizm Bakanı Er-
kn Mumcu. tasanyı tartışmaya
amak için 14 Haziran 2004 gü-
rn The Marmara Oteli'nde dü-
znlediğı toplantıda da itirazımı
bldırince, hemen şunu söylemiş-
tı
"-Benkna\TUzamandahukuk-
^ı oMuğumu da bilerek mi eleşti-
rrorsunuz?-''
Yanıtım ise kesin ve kararlıydı;
*- EveC Üsteük bir hukukçu
oırak bunu nasıl önerebüdiğini-
zk ka\rama>a çaüşrvorum_"
Bakanla diyaloğumuzu aktar-
dnm ve yıllardır kültürel-doğal
nr^ın korunmasında ülkemizin
gündemdeki proje ve planlann
^teknik ve büimser görüşmele-
rinde sadece "dmlevid" kaür, so-
nuçta alınan karann "hukuksal''
yanı dışuıda belkı de konuşamaz
bile...
Ûdncisi ise kurulda 'Hek" oya
bile sahip olsa, herhangi bir karar
için "bu hukuka aykın'' dediği
anda diğer kurul üyeleri arasında
"yioe de karar böyle obcak" di-
yebilecek uzman kolay buluna-
maz. Yani "meskğiııin öoemi ve
yüceüği'' yüzünden kurulun tek
hâkimi bile olabılır. "Hukukun
üstünlüğü* esas değil midir?..
Bence Bakanlık, aslında "hak-
h kayguarla" önerdiği bu çözüm
yerine, "her Koruma Kurulu
için'' bu alanda birikimleri olan
özel bir "hukuk daıuşmanT kad-
rosu oluşturmalı. Kurullarda alı-
nan kararlann hukuksal açıdan da
irdelenmesi ihtiyacı doğduğun-
da, bu danışman hemen devreye
girmeli... Böylece Bakanlık'taki
hukuk müşavirliğinin "iş çoklu-
ğundan" kaynaklanan "hızlı
çahşamama" sorunu da yerel des-
tekle giderilmiş olacaknr...
Oekinci(a cumhuriyetcom.tr
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakfc turk.net
ÇÎZGtLtK KÂMİL MASARACI kamilmasaraciii mynet.com
HARBİ SEMİHPOROY semihporoyfayahoo.com
HAYAT EPtK TİYÂTROSU MUSTAFA BILGIN
SELM.E BUSH GELtjfiE
DÖKME KAN DOKME
' " HALKI SOKMA..
TARtHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 2 7 Haziran
crkcda5ırrı
mustafa
tüzele
tejekkurler
tnıic.mumtaz-arikan. com
TURBO MOTORİU OW!.
1362'DE BUGÜN, B£LÇ/K4'N/N OSTENDE KEN
Tİ )MK/A//AeWM, DÜNYAAHN İUÇ VÜRBİN
KAOTORLU OFDMOB/t/ P6NEM&İ- PETB~K.
WIUS (SASPA~) ACHJ SÜBÜCÜ TM/SAFlU-
DAU J-ABSEKE OTOSANINPA KUUA-
tolLAAJ (M6İÜZ YAPlMI
SİL, ££SMt~ OLMA\
MEYE GÖeE SAA7TE 226 *>r>
BU sie.
tajRuuJfu, BU
PSĞ/L, 7UK&O 778/
i Çi YAPUtşrt.
PANO
DENtZ KAVUKÇUOĞLU
"Nato Kafa,
Nato Mermep'
"Nato kafa, nato mermer'deki "nato"nun 4 Nisan
1949 tarihinde kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Teş-
kilatı'nın Ingilizcesi "North Treaty Organization"m kı-
saltılmış şekli olan NATO ile bir ilgisi olmadığını biliyo-
rum. Çünkü büyüklerimizin anlayışsız, taş kafalı insan-
lan tarif etmek için kullandıklan "Nato kafa, nato mer-
mer" sözcüklerini ilk duyduğumda küçücük bir cocuk-
tum ve Türkiye'nin NATO'ya girmesi o yıllarda söz ko-
nusu değildi. Fakat gün gelecek, Türkiye'nin NATO
üyeliğini "söz konusu" yapabilmek için zamanın De-
mokrat Parti hükümeti, Amerikan kuvvetlerini korumak
ve kollamak üzere Kore'ye asker gönderecek, bine ya-
kın askerimiz şehit olacak, yüzlerce askerimiz kollan-
nı, bacaklarını Kore topraklannda bırakacak; bu sava-
şa katılmamıza karşı çıkan öğretim üyeleri üniversiter-
den kovulacak, aydınlar zindana atılacak, büyük bir
komünist avı başlatılarak yüzlerce solcu tutuklanacak,
yargılanacak, yıllarca demir parmaklıklar ardında çü-
rüyecekti. Diyeceğim o ki, "taş kafalılan" tarif anlamın-
daki "nato kafa nato mermer'i Türkiye'nin NATO'ya ka-
bul tarihi olan 17 Ekim 1951'den önce kullanıyorduk
biz.
Ne var ki NATO ile birlikte "NATO kafa" da farklı bir
öz ve anlam kazandı, daha bir yerine oturdu. Bunda
hiç kuşkusuz, NATO'ya girmemizle birlikte ülkemizde-
ki taş kafalılann olağanüstü bir çoğalma göstermeleri-
nin de önemli bir payı vardır. NATO, II. Düya Sava-
şı'ndan sonra savaşın Batılı kapitalist galipleri ve on-
lann müttefikleri tarafından, savaşın öbürgalibi sosya-
list Sovyetler Biriiği'nin ve onun çevresindeki sosyalist-
leşmekte olan ülkelerin gelişmelerini engellemek ama-
cıyla kurulan askeri birörgüttü. İki ideolojik-sıyasalblok
arasında başlayan "soğuk savaş" süresince bir yan-
dan savaş kışkırtıcılığı rolünü başanyla sürdürürken
öbür yandan da gelişmekte olan üçüncü dünya ülke-
leri üzerinde sürekli bir tehdrt oluşturdu. Bizimkiler ise
NATO'yu çok sevdiler. öyle büyük bir sevgiydi ki bu,
darbecilerimiz bile radyolardan darbe duyurusu yapar-
larken sözlerine "NATO'ya bağlıyız!" diye başlıyorlar-
dı.
Soğuk savaş dönemindekı "taş kafalı" artışı yalnız-
ca ülkemizde değil, tüm Batı dünyasında görtilmüştü.
20. yüzyılın en "nato kafa, nato menmer" politikacıla-
nnın bu dönemde ortaya çıkmalan kesinlikle bir rast-
lantı değildi, çünkü dönemin kendine özgü koşullan an-
cak bu tip insanlar üretiyordu. İnsanlık tarihinde en çok
askeri darbenin ve yerel-bölgesel savaşın bu dönem-
de gerçekleşmesi, bu askeri darbeler ve yerel-bölge-
sel savaşlarda mılyonlarca insanın can vermesi de bu
döneme özgü bir olguydu. Soğuk savaş dönemi Ba-
tı'da ve üçüncü dünyada olduğu gibi Doğu Bloku'nda
da çok sayıda "nato kafa" yönetici üretti ki, bu ayn bir
yazı konusudur. Fakat sonuçta soğuk savaşta kazanan
Batı oldu ve başta Sovyetler Biriiği olmak üzere "reel
sosyalist blok" çöktü. 1990'lardan itibaren dünya "tek
kutuplu" ve Amerika Birleşik Devletleri büyük patron
olarak "Yeni Dünya Dûzeni" diye adlandınlan bu dün-
yanın başını çekiyor. Doğu Bloku'nun çökmesiyle bir-
likte Varşova Paktı da ortadan kalkınca düşmansız ka-
lan NATO, yine ABD'nin önerisi ve müttefiklerinin şak-
şakçılığıyla eskiden ikincil olan üçüncü dünya ülkele-
rini tehdit altında tutma görevini birincil göreve dönüş-
türdü. Kimi eski Varşova Paktı üyesi ülkeleri de içine
alarak her an her yere ulaşacak büyük bir güç oluştur-
du. NATO nedir, diye sorulduğunda. bugün hiç durak-
samadan Yeni Dünya Düzeni'nin ondusudurdiyebiliyo-
ruz.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) de bugün Afganis-
tan'da, Pakistan'da, özellikle Irak'ta görüldüğü, yann
da büyük olasılıkla Iran ve Suriye'de görüleceği gibi Is-
lam ülkelerini "ehlileştirmeyi" öngören bir Yeni Dünya
Düzeni projesidir. Bilindiği gibi ulusal petrol rezervleri-
nin 16 yıl içinde tükeneceği söylenen ABD, yarınki pet-
rol gereksiniminigüvencealtınaalabilmek için BOP'un
bir an önce yürürlüğe sokulmasını istiyor. Yoksa daha
düne kadar dünya politikasını "insan haklan", "de-
mokrasi", "özgürlük" kavramları üzerinden yürüten
ABD, bu kavramlan Irak'ta "martaval" derekesine dü-
şürmeyi niçin göze alabiliyor? Istanbul'daki NATO zir-
vesinde aşağı yukan bunlar konuşulacak. ABD, Fran-
sa ve Almanya gibi ülkelerin itirazlanna karşın yeni bir
"nato kafa"\3şma sürecine giren açgözlü, saygınlık bu-
dalası ve işbirlikçi müttefiklerinin desteğiyle NATO'yu
BOP'un jandarmalığına soyundurmak için çaba gös-
terecek. Bu arada "bizimkiler" ne yapacaklar, çok me-
rak ediyorum. Bu rezillikler içinde tek tesellim "nato ka-
fa" Bush'un giderken s..tığı b.klan da geri götürecek
olması. Ama isterseniz bunu çarşamba günü konuşa-
lım, yerimiz kalmadı çünkü.
(e-posta: dkavukcuogluf" superonline.com)
(Faks:0212-234 68 73)
1
2
3
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1 2 3 4 5 6 7 8 9
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAM
SOLDAN SAĞA:
1/ Mora çalan
kırmızı renk. 2/
Faiz... Süriil-
dükten sonra
biryıldinlendi-
rilen, nadasa 4
bırakılan tarla. 5
3/ Marmara ve
Akdeniz"deya- °
şayan, eti lez- 7
zetli birbalık... g
Matem. 4/Cen-
net ile cehen- 9
nem arasında bulundu-
ğuna inanılan yer...
Kuzu sesi. 5/ Senten'k
pohyester elyafina ve ^
bununla dokiman ku- ^
maşa verilen ad. 6/
4
Tavlada "üç" sayısı... 5
Kaygı. II Üstü kapalı 6
olarak anlatma... Dol- 7
makalem. 8/ Kumaşla 8
astararasınakonularak g
giysinin dik durmasmı
sağlayan kolalı bez... Değerli madenlerin saflık dere-
cesi. 9/Başkalannın hareketlerini hemen ve aynen tak-
lit etme hastahğı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Su kuşlannı avlamak için deniz ya da göl kıyısına
yapılan kulübe... Belirli amaçlarla kurulmuş konut top-
luluğu. 2/"— Güler": Fotoğrafçımız... Ahırpencere-
si. 3/ Sepilenmiş kertenkele derisi... Telefon sözü. 4/
Yoksullara yiyecek dağıtan hayır kurumu... "Behiç -
—": Karikatürcümüz. 5/Elçilik ya da konsolosluklar-
da koruma memuru. 6/Ilenme, beddua... "Düriyemin
güğümleri kalayİL' — giymiş etekleri alayh" (Türkü).
7/Oy... Otlayan hayvan süriisü. 8/Tiyatro niteliği taşı-
yan radyo ya da televizyon yayını... Karadeniz'in do-
ğusunda oturan halka verilen ad. 9/ Hastalık nöbeti...
Çok canlı renklere sahip bir cins papağan.