19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 7 HAZİRAN 2004 PAZAR CUMHURtYET SAYFA 17 •* PKKbölünmüf... ,_ Ne yapsmlar, Tür- g Mye'yi bölemeyince cu kendüerini bölmüfU>r! BekbonBc poste dtenksom9cunriiuriyetcotn.tr www.denasom.com Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Eskişehir'de içki yasaklanmış... "Eski sehre veni seriat!" ÇukurovaJt Çukurova Universrtesi'ndeki rektöıiük seçiminde Prof. Dr. Alper Akınoğlu'na veriten oylardan bir kısmı "AJperAkın", "Akın Alperoğiu" şeklinde yazıldığı gerekçesiyle iptal ediliyor. Ne var kj şimdiki rektör Prof. Dr. Mustafa Yalçın Kekeç'e "Yaiçın Kekeç" yazılarak verilen oyiar ise iptal edilmiyor. Yine de en çok oyu, çağdaş ve Atatürkçü kimliği ile tanınan Akınoğlu alıyor. "Memleket ne çektiyse çağdaş diyenlerden çekti" sözü ile tanınan Kekeç'e de kulis yapmak için Ankara yollanna düşmek kalıyor. Senaryo Genç Köylü: "Amerikalı farkında değil; Boğazlar'dan habersiz geçilmez. Istanbul'da durup, bir miktar fes almalan gerekiyor ki, A Sıvastopol'u topa • tutarken onlan Türk W sansınlar!" * I stanbulCumhuriyetBaşsavcılığına... 1949 yı- lında Cenevre'de imzalanan dört sözleşme ve bu sözleşmelere ek iki protokol ile silahlı çatışmalar, savaşlarsırasında insanlan öldür- meye ve yıkıma açık bir sınır koymak amaçlanmış, savaşan taraflann sorumlulukları düzenlenerek; sa- vaş fiilleri ile savaş suçlan ve insanlığa karşı işlenen suçlar arasındaki temel aynm saptanmıştır. Temelinin Cenevre Sözleşmeleri olduğu insancıl hukuk gereğince; taraf devletler, uluslararası insan- cıl hukuka uymayı ve başkalannı da bu doğrultuda zoriamayı, silahlı kuvvetlerine ve yurttaşlarına in- sancıl hukukun ilkelerini yaymayı, siyasi ve askeri makamlannın, insancıl hukuk tarafından öngörülen yükümlülüklere uyulmasını sağlamayı ve silahlı kuv- vetlerine mensup kişiler tarafından işlenen tüm fiil- lerden sorumlu olduklarını taahhüt ile insancıl huku- ku ağır biçimde ihlal eden kişileri aramak, kovuştur- mak ve mahkemeleri önüne çıkarmakla yükümlü- Dilekçe dürler. ABD ve Ingiltere ise herkesin malumu olduğu üze- re işgal ettikleri Irak ülkesinde Devletler Umumi Hu- kuku Genel İlkelerini, BM Güvenlik Konseyi karar- lannı ve daha somut olarak 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri hükümlerinin koruduğu kişilere ve var- lıklara yönelik ağır ihlallerde bulunarak; Irak ülkesin- de 20 bin civannda sivil insanı öldürmüş, Cenevre Sözleşmeleri'ne ve protokollerine aykın yasak si- lahlar kullanmış, sivil hedefleri bombalamış ve neti- cede işgal sonrasında da bu iki devletin güvenlik güçleri gerek savaş sırasında gerekse savaşın so- na erdiği tarihten sonra hem sivil halka hem de sa- vaş tutsağı sayılan kişilere planlı ve sistematik bir şe- kilde insanlık onuruna aykın ve insanlık dışı saldın- lar niteliğinde işkence yaparak, pek fena muamele- de bulunarak kasrtlı büyük acılar vermiş, vücut bü- tünlüğüne, sağlığına ağırzarar vererek sözleşme ile kabul edilen savaş fiilleri dışında fiil ve eylemlerle sa- vaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemişler ve sözleş- menin emredici olarak düzenlediği insancıl hukuk hükümlerini ihlal etmişlerdir. Devlet başkanlan ve başbakanlarhakkında işken- ce ve savaş suçlanndan dolayı dokunulmazlık tanı- yan hiçbir uluslararası sözleşme olmayıp; savaş, in- sanlık ve işkence suçlusu Ingiltere Başbakanı Tony Blair ile ABD Başkanı George W. Bush hakkında uluslararası sözleşmeler, anayasa, TCK ve CMUK uyannca cezai soruşturma açılmasını, 28-29 Hazi- ran'da Istanbul'a vardıklan ya da yurda girdikleri an- da, kaçma şüphesi nedeniyle yakalama isteminde bulunulmasını, yapılacak kovuşturma neticesinde haklannda dava açılarak tecziyelerinin sağlanması- nı saygılarımla dilerim. Cinnet Akif Kökçe: "ABD, ' Asya'da savaşacak ordusunu Anadolu'da konuşlandırma derdinde. Yatınm yerine savaşım cenneti olacağtz." Üç insan heykelinden birinin (arkı Yazan bilinmeyen öyküyü Ayşegül Tokatiı göndermiş: İki komşu ülkenin hükümdarlan birbirierine ilginç arma- ğanlar vermeyi âdet haline getirmişti. Hükümdarlardan biri, en önemli hey- keltıraşını huzuruna çağırdı. Istediği, birer kanş yüksekliğinde, altından üç insan heykeli yapmasıydı. Arala- nndan birini diğerierinden değerli kı- lacak fark olacak ama bu farkı sade- ce ikisi bilecekti.Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hü- kümdanna gönderildi. Heykellerin ya- nına birde mektup koymuştu hüküm- dar: "Doğum gününü bu üç altın hey- kelle kutluyorum. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. 0 heykeli bulunca haber ver." Hediyeyi alan hükümdar önce hey- kelleri tarttırdı. Heykeller gramına ka- dareşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Kimse bi- rini değerli yapan bir fark göremedi. Sonunda ülkedeki herkesin heykelleri incelemesi ve farkı bulması istendi. Görmüş geçirmiş bir adam önce hey- kelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi. Teli bi- rinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı. Ikinci ] _ heykelde tel bu kez diğer kulaktan çıktı. Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı. Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor, oradan öteye git- miyordu. Hükümdar heykelleri gönde- ren komşu hükümdara cevabı yaz- dı:"Kulağından gireni ağzından çıkar- tan insan makbul değildir. Bir kulağın- dan giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir. En değer- li insan, kulağından gireni yüreğine gö- men insandır. Hediyen için çok teşek- kürederim." ÇED KÖŞESt OKTAY EKlNCt Koruma Kurullan'nda 'hukukçu'... Kültür ve Turizm Bakanlı- ğı'nca hazırlanan "Koruma Yasa- smda DeğişiklikTasansrnı genel ılkeleri açısından "ohımhı" bul- duğumu anlattığım yazıma deği- k tepkiler geliyor. (Uygarlıkla- nnlzınde. 17.06.2004) Kimi dostlar, yazımın başlığı- na da taşıdığım "umut yasası" beklentimın "fazla jyimser" ol- duğunu belirtirken, görüşlerine değer verdiğim kimileri de aynı tasanda eleştirdiğım bazı madde- leri "savunur" durumdalar. Tasannın hangi nedenlerle u- mut verdiğini yeniden özetler- sem... Orneğin Koruma Kurulla- n'nın yine Bakanlığa bağlı kaJ- ması; buna karşılık koruma konu- sunda özel "teknik birimlerrnı kuracak belediyelere de eski ev- ler için "basit onanm izni" yetki- sinin tanınması; aynca kamu- cyunda çok tartışılan "Doğal StT'lenn yasa kapsamı içinde tu- tulması gibi bazı temel konulan en başanlı hukuk mücadelelerine imza atan avukat arkadaşım Der- viş Parlak dedı ki: "- Haksızsııu. Koruma Kurut- lan'nın hukuka aykın karar al- malan oiasıfağma karşı doğru bir çözüm. Üstetik hukukçu iiyenin de sadece bir oyu \ar; yani son söz yine kuruldaki koruma uzmanı üyetereait_" • • • Derviş böyle düşündüğüne gö- re, sanınm birçok hukukçu da ay- nı fikri savunacaktır. Ne var ki benim yine de itirazım var... Açayım; Birincisi, kurullar tarihsel ve doğal mirasın korunması ve kul- lanılması "koşuBannı" belırleyen "uzmanhk" organlan... Hukuk- çu ise bir yapının kültür varlığı olup olmadığını; nasıl restore edilmesi gerektiğini ya da bir ala- nın StT özelliği taşıyıp taş.ımadı- ğını ve SlT'lerdeld koruma amaç- lı imar kurallannın ne olabilece- ğini bilemez. Aynı nedenle de Nasü onanlabileceğine 'hukukçu 'mu karar verecek?» sıvunmak gerekiyor. Ancak, böylesi düzenlemeler arasında "yeniden gözden geçirfl- nesTni önerdiğım bazı maddele- n aıt •'çekjncekr" de aynı yazun- dı aynntılanyla yer alıyordu. Bunlar arasında ise "Koruma kırullan'na hukukçu üyenin ek- fcmjea"ni öngören yeni düzenle- ne\ı eleştirmiş ohriam, konuyla iipli görüşlerini paylaştığım dîstlann en çok üzerinde durduk- ln konu oldu. ••• Kültür ve Turizm Bakanı Er- kn Mumcu. tasanyı tartışmaya amak için 14 Haziran 2004 gü- rn The Marmara Oteli'nde dü- znlediğı toplantıda da itirazımı bldırince, hemen şunu söylemiş- tı "-Benkna\TUzamandahukuk- ^ı oMuğumu da bilerek mi eleşti- rrorsunuz?-'' Yanıtım ise kesin ve kararlıydı; *- EveC Üsteük bir hukukçu oırak bunu nasıl önerebüdiğini- zk ka\rama>a çaüşrvorum_" Bakanla diyaloğumuzu aktar- dnm ve yıllardır kültürel-doğal nr^ın korunmasında ülkemizin gündemdeki proje ve planlann ^teknik ve büimser görüşmele- rinde sadece "dmlevid" kaür, so- nuçta alınan karann "hukuksal'' yanı dışuıda belkı de konuşamaz bile... Ûdncisi ise kurulda 'Hek" oya bile sahip olsa, herhangi bir karar için "bu hukuka aykın'' dediği anda diğer kurul üyeleri arasında "yioe de karar böyle obcak" di- yebilecek uzman kolay buluna- maz. Yani "meskğiııin öoemi ve yüceüği'' yüzünden kurulun tek hâkimi bile olabılır. "Hukukun üstünlüğü* esas değil midir?.. Bence Bakanlık, aslında "hak- h kayguarla" önerdiği bu çözüm yerine, "her Koruma Kurulu için'' bu alanda birikimleri olan özel bir "hukuk daıuşmanT kad- rosu oluşturmalı. Kurullarda alı- nan kararlann hukuksal açıdan da irdelenmesi ihtiyacı doğduğun- da, bu danışman hemen devreye girmeli... Böylece Bakanlık'taki hukuk müşavirliğinin "iş çoklu- ğundan" kaynaklanan "hızlı çahşamama" sorunu da yerel des- tekle giderilmiş olacaknr... Oekinci(a cumhuriyetcom.tr KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakfc turk.net ÇÎZGtLtK KÂMİL MASARACI kamilmasaraciii mynet.com HARBİ SEMİHPOROY semihporoyfayahoo.com HAYAT EPtK TİYÂTROSU MUSTAFA BILGIN SELM.E BUSH GELtjfiE DÖKME KAN DOKME ' " HALKI SOKMA.. TARtHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 2 7 Haziran crkcda5ırrı mustafa tüzele tejekkurler tnıic.mumtaz-arikan. com TURBO MOTORİU OW!. 1362'DE BUGÜN, B£LÇ/K4'N/N OSTENDE KEN Tİ )MK/A//AeWM, DÜNYAAHN İUÇ VÜRBİN KAOTORLU OFDMOB/t/ P6NEM&İ- PETB~K. WIUS (SASPA~) ACHJ SÜBÜCÜ TM/SAFlU- DAU J-ABSEKE OTOSANINPA KUUA- tolLAAJ (M6İÜZ YAPlMI SİL, ££SMt~ OLMA\ MEYE GÖeE SAA7TE 226 *>r> BU sie. tajRuuJfu, BU PSĞ/L, 7UK&O 778/ i Çi YAPUtşrt. PANO DENtZ KAVUKÇUOĞLU "Nato Kafa, Nato Mermep' "Nato kafa, nato mermer'deki "nato"nun 4 Nisan 1949 tarihinde kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Teş- kilatı'nın Ingilizcesi "North Treaty Organization"m kı- saltılmış şekli olan NATO ile bir ilgisi olmadığını biliyo- rum. Çünkü büyüklerimizin anlayışsız, taş kafalı insan- lan tarif etmek için kullandıklan "Nato kafa, nato mer- mer" sözcüklerini ilk duyduğumda küçücük bir cocuk- tum ve Türkiye'nin NATO'ya girmesi o yıllarda söz ko- nusu değildi. Fakat gün gelecek, Türkiye'nin NATO üyeliğini "söz konusu" yapabilmek için zamanın De- mokrat Parti hükümeti, Amerikan kuvvetlerini korumak ve kollamak üzere Kore'ye asker gönderecek, bine ya- kın askerimiz şehit olacak, yüzlerce askerimiz kollan- nı, bacaklarını Kore topraklannda bırakacak; bu sava- şa katılmamıza karşı çıkan öğretim üyeleri üniversiter- den kovulacak, aydınlar zindana atılacak, büyük bir komünist avı başlatılarak yüzlerce solcu tutuklanacak, yargılanacak, yıllarca demir parmaklıklar ardında çü- rüyecekti. Diyeceğim o ki, "taş kafalılan" tarif anlamın- daki "nato kafa nato mermer'i Türkiye'nin NATO'ya ka- bul tarihi olan 17 Ekim 1951'den önce kullanıyorduk biz. Ne var ki NATO ile birlikte "NATO kafa" da farklı bir öz ve anlam kazandı, daha bir yerine oturdu. Bunda hiç kuşkusuz, NATO'ya girmemizle birlikte ülkemizde- ki taş kafalılann olağanüstü bir çoğalma göstermeleri- nin de önemli bir payı vardır. NATO, II. Düya Sava- şı'ndan sonra savaşın Batılı kapitalist galipleri ve on- lann müttefikleri tarafından, savaşın öbürgalibi sosya- list Sovyetler Biriiği'nin ve onun çevresindeki sosyalist- leşmekte olan ülkelerin gelişmelerini engellemek ama- cıyla kurulan askeri birörgüttü. İki ideolojik-sıyasalblok arasında başlayan "soğuk savaş" süresince bir yan- dan savaş kışkırtıcılığı rolünü başanyla sürdürürken öbür yandan da gelişmekte olan üçüncü dünya ülke- leri üzerinde sürekli bir tehdrt oluşturdu. Bizimkiler ise NATO'yu çok sevdiler. öyle büyük bir sevgiydi ki bu, darbecilerimiz bile radyolardan darbe duyurusu yapar- larken sözlerine "NATO'ya bağlıyız!" diye başlıyorlar- dı. Soğuk savaş dönemindekı "taş kafalı" artışı yalnız- ca ülkemizde değil, tüm Batı dünyasında görtilmüştü. 20. yüzyılın en "nato kafa, nato menmer" politikacıla- nnın bu dönemde ortaya çıkmalan kesinlikle bir rast- lantı değildi, çünkü dönemin kendine özgü koşullan an- cak bu tip insanlar üretiyordu. İnsanlık tarihinde en çok askeri darbenin ve yerel-bölgesel savaşın bu dönem- de gerçekleşmesi, bu askeri darbeler ve yerel-bölge- sel savaşlarda mılyonlarca insanın can vermesi de bu döneme özgü bir olguydu. Soğuk savaş dönemi Ba- tı'da ve üçüncü dünyada olduğu gibi Doğu Bloku'nda da çok sayıda "nato kafa" yönetici üretti ki, bu ayn bir yazı konusudur. Fakat sonuçta soğuk savaşta kazanan Batı oldu ve başta Sovyetler Biriiği olmak üzere "reel sosyalist blok" çöktü. 1990'lardan itibaren dünya "tek kutuplu" ve Amerika Birleşik Devletleri büyük patron olarak "Yeni Dünya Dûzeni" diye adlandınlan bu dün- yanın başını çekiyor. Doğu Bloku'nun çökmesiyle bir- likte Varşova Paktı da ortadan kalkınca düşmansız ka- lan NATO, yine ABD'nin önerisi ve müttefiklerinin şak- şakçılığıyla eskiden ikincil olan üçüncü dünya ülkele- rini tehdit altında tutma görevini birincil göreve dönüş- türdü. Kimi eski Varşova Paktı üyesi ülkeleri de içine alarak her an her yere ulaşacak büyük bir güç oluştur- du. NATO nedir, diye sorulduğunda. bugün hiç durak- samadan Yeni Dünya Düzeni'nin ondusudurdiyebiliyo- ruz. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) de bugün Afganis- tan'da, Pakistan'da, özellikle Irak'ta görüldüğü, yann da büyük olasılıkla Iran ve Suriye'de görüleceği gibi Is- lam ülkelerini "ehlileştirmeyi" öngören bir Yeni Dünya Düzeni projesidir. Bilindiği gibi ulusal petrol rezervleri- nin 16 yıl içinde tükeneceği söylenen ABD, yarınki pet- rol gereksiniminigüvencealtınaalabilmek için BOP'un bir an önce yürürlüğe sokulmasını istiyor. Yoksa daha düne kadar dünya politikasını "insan haklan", "de- mokrasi", "özgürlük" kavramları üzerinden yürüten ABD, bu kavramlan Irak'ta "martaval" derekesine dü- şürmeyi niçin göze alabiliyor? Istanbul'daki NATO zir- vesinde aşağı yukan bunlar konuşulacak. ABD, Fran- sa ve Almanya gibi ülkelerin itirazlanna karşın yeni bir "nato kafa"\3şma sürecine giren açgözlü, saygınlık bu- dalası ve işbirlikçi müttefiklerinin desteğiyle NATO'yu BOP'un jandarmalığına soyundurmak için çaba gös- terecek. Bu arada "bizimkiler" ne yapacaklar, çok me- rak ediyorum. Bu rezillikler içinde tek tesellim "nato ka- fa" Bush'un giderken s..tığı b.klan da geri götürecek olması. Ama isterseniz bunu çarşamba günü konuşa- lım, yerimiz kalmadı çünkü. (e-posta: dkavukcuogluf" superonline.com) (Faks:0212-234 68 73) 1 2 3 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAM SOLDAN SAĞA: 1/ Mora çalan kırmızı renk. 2/ Faiz... Süriil- dükten sonra biryıldinlendi- rilen, nadasa 4 bırakılan tarla. 5 3/ Marmara ve Akdeniz"deya- ° şayan, eti lez- 7 zetli birbalık... g Matem. 4/Cen- net ile cehen- 9 nem arasında bulundu- ğuna inanılan yer... Kuzu sesi. 5/ Senten'k pohyester elyafina ve ^ bununla dokiman ku- ^ maşa verilen ad. 6/ 4 Tavlada "üç" sayısı... 5 Kaygı. II Üstü kapalı 6 olarak anlatma... Dol- 7 makalem. 8/ Kumaşla 8 astararasınakonularak g giysinin dik durmasmı sağlayan kolalı bez... Değerli madenlerin saflık dere- cesi. 9/Başkalannın hareketlerini hemen ve aynen tak- lit etme hastahğı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Su kuşlannı avlamak için deniz ya da göl kıyısına yapılan kulübe... Belirli amaçlarla kurulmuş konut top- luluğu. 2/"— Güler": Fotoğrafçımız... Ahırpencere- si. 3/ Sepilenmiş kertenkele derisi... Telefon sözü. 4/ Yoksullara yiyecek dağıtan hayır kurumu... "Behiç - —": Karikatürcümüz. 5/Elçilik ya da konsolosluklar- da koruma memuru. 6/Ilenme, beddua... "Düriyemin güğümleri kalayİL' — giymiş etekleri alayh" (Türkü). 7/Oy... Otlayan hayvan süriisü. 8/Tiyatro niteliği taşı- yan radyo ya da televizyon yayını... Karadeniz'in do- ğusunda oturan halka verilen ad. 9/ Hastalık nöbeti... Çok canlı renklere sahip bir cins papağan.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle