Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 2004 CUMA
NATO ISTANBUL DORUGU 2004
Behice Boran, Türkiye'nin dışpolitikasının dayandığı temelleri açıklarkenuyan görevini yapıyor:
Kıntuluşyine Atatüık'teALEVATEŞ
UĞURCANKOÇAK
-3-
Behfce Boran önemli konulardaTÎP'ingörüş-
lerini anlatmak üzere Meclis kürsüsünü yetkin
bir şekilde kullanan bir milletvekiliydi. 19 Şu-
bat günlü oturumda da Dışişleri bütçesi üzerine
TTP'in görüşlerini açıklarken dış politikamızın
dayanması gereken temeller de Atatürkçü bir
çizgıde olmalıdır, diyerek uyan görevini yap-
maktadır. Aynca 6O'lı yılların dünyasırun üç ku-
tuplu olduğunu (ABD güdümünde NATO, SSCB
güdümünde Varşova Paktı ve Üçüncü Dünya de-
nilen bloklar dışı ülkeler) unutmamak gerekir.
BEHİCE BORAN (Urfa MUlerveküi) - Ata-
tiirk'ün ölümünden sonra ve özellikle 2. Dünya
Savaşı'ndan sonra Türkiye dış politıkası hem
Türkiye'nin gerçekJerine, hem Türkiye'nin dün-
ya içindeki durumuna, hem Türkiye'nin ilişki-
de bulunduğu devletlerin dış politıkasının han-
gi esaslara dayandığı konulanna dogru tanı ko-
yamamak durumuna gelmiştir.
Yanlış tanılar da koymuştur ve bunun için de
dış politikamız özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan
bu yana gittikçe bir başansızlığa doğru yönel-
miş ve bu başansızlık, tam açıklığı ile Kıbns
konusunda ortaya çıkmıştır.
KlBRISTA BAŞIMIZI DUVARA ÇARPTIK
Türk dış politıkasının başansızlığının temelin-
de bir çelişki yatmaktadır. Iktidarlar kendilennı
herhangı bir polıtikayı izlemekte özgür sanabi-
lirler. Oysa bu serbestlik çok kısa vadelidir. Eğer
iç veya dış politika. gerçek toplumsal koşullara
ve dünya koşullanna uygun değilse, çok geçme-
den iktıdar başını gerçeklerin sert duvanna çar-
par. Nitekım Kıbns konusunda böyle başımızı
duvara çarptık. Onun için önce Türkiye ne bi-
çim bir ülkedir, dünyadaki durumu nedir ve bu-
na göre bu koşullann ışığında nasıl bir politika-
yı başan ile yürütebilir? Bu sorunun yanıtını ver-
mek gerekir.
( )
Kıbns olayi ise bunun yanıt veremediğini apa-
çık göstermiştir. Johnson'un mektubu, Silah-
lı Ku\"vetlerimizin hemen hepsinin NATO'nun
emrinde olduğu için kullanılamaması,jet ben-
zinınin kesilmesi, ikili antlaşmalar gereğince
silahlan kullanamayacağımızın ele ahnması,
NATO devletlerinin bize otomatikman yardım
etmeyeceğinin belirtilmesi, çıkarmagemileri-
mizin bulunmaması ve ondan sonra ulusal
kampanya açarak çıkartma gemileri yapmamız,
bütün bunlar, bu olaylar, başka bir belgeye ge-
rek kalmadan gösteriyor ki, NATO çerçevesi
içerisindeki strateji, bizim ulusal ihtiyaçlanmı-
za yanıt vermemektedir.
fl
ehmet AIi Aybar: CHP iktidannın 1947-1948 yıllannda
Amerika ile imzaladığı ikili anlaşmalar egemenlik haklanmızda
ilk gediği açmıştır. Atatürk politikasından bu ilk geri dönüşten
\J J sonra devrik DP iktidannın gittikçe daha geniş ölçüde verdiği
' ^ ^ tavizler sonunda bugün Türkiyemiz yeniden bağımsızlığını
kazanmak durumunda bulunuyor. Ikinci Milli Kurtuluş Savaşı şartlan
içinde yaşıyoruz. Düşman, dost ve yardım maskesiyle içimize girmiş
olan ve bugün içişlerimize pervasızca kanşan Amerika'dır.
TlP'IN NİTELİĞİ: TAM BACIMSIZLIK
Burada kısaca şunu işaret edeyim kı, Türkiye
Işçi Partisi ne Batı'daki sosyalistpartilergibidir,
ne de Batı'daki komünist partiler gibidir, ne Do-
ğu'daki ihtilalle iktidara gelip de tümüyle sosyo-
ekonomik rejime geçmeye çalışan, geçmekte
olan partiler gibidir. Türkiye Işçi Partisi bizim
kendi öz koşullanmıza göre sosyalist programa
sahıp olan bir partıdir. Nitekim bizim bu ülke için
çizdığımiz kalkınma yolu, ne Batı'nın çizdiği
özel kalkınma yoludur ve ne de Doğu'nun ihti-
lalle iktidara gelerek tümüyle her şeyi devletleş-
tiren kalkınma yoludur. Her ikisi de değildir Bi-
zim gibi azgelişmiş ülkelere bilimsel gerçekler
bakımından uygun bulduğumuz ve kapitalist ol-
mayan, uzun vadede, aşamalı olarak sosyalizme
götürecek olan yol diye tanunladığımız yoldur.
Bu konu böylece anlaşılsın. Evet, biz ne Do-
ğu'daki ne Batı'daki partilere benzerbirparti de-
ğiliz. Kendi ülkemizin gerçeklerini bilimsel, eko-
nomik, sosyal bakımdan inceleyerek ona göre bir
program meydana getirmiş olan yüzde yüz mil-
li ve Türk bir sosyalist parriyiz. Bu. böylece bı-
linsin. (Başkan, 'SözJeriniz Dışişleri bütçesi üze-
rinde olsun' diye uyanyor.) Çok rica ederim, sız
sabahleyin de başkandınız, Adalet Partisi sözcü-
sü bize 'Marksist, komünist' derken ve ona da
lütfen ihtaretmeniz gerekirdi. Eğero sözlersöy-
lenmeseydı ben de bu 15 daldka gibı çok kısa olan
zamanı bu sözlerle bitirmez, asıl belirtmek iste-
diğim partimin görüşünü açıklamak için kulla-
nırdım. Ama firsat vermediniz.
Sayın Dışişleri Bakanı sözlenni bu cümle ile
hıtırdı: "Kendilerinin amacı nedir, komünist Mo-
ka mı dönmekistiyorlar?" dediler. "Atatürkpo-
litikasına dönüşten amaç nedir?" dediler. Biryıl-
dır Atatürk politıkasına dönüşün ne demek ol-
duğunu bundan önce açıkladığımız gibi bu
sabah da 5 nokta etrafından birer birer
Atatürk politikasının içenğini belirt-
tım. Daha hâlâ "Atatürk potitikas ne-
dir?" diye sormak abestir. Atatürk
zamanında ve Atatürk politika-
sımn uygulandığı zamanlarda
Türkiye komünist blokta ol-
madı kı, şimdi bana Atatürk
politikasına dönmek ko-
münist bloka dönmek
mi diye soruyorlar. Po-
litikası, komünist blok-
tan olmak demek, bu
ne biçim soru?
NEFRET
ÇEMBERİ
Mehmet Aii
Aybar (19
Temmuz
1966'da Mer-
sin'de TİP ll
Kongresi'nde
yaptığı konuşma-
da, ilk defa ola-
rak Amerikalıla-
ra karşı pasif di-
renme kampanya-
sını da açtı.)
"CHP iktidan-
nın 1947-1948 >TÜa-
nnda Amerika Ueim-
zaladığı ikili anlaşma-
laregemenlik haklan-
nuzda ilkgediği açmış-
ür. Atatürk politikasın-
dan bu ilkgeri dönüşten
sonra de\rik DP iktidan-
nın gittikçe daha geniş ölçüde
verdiği tavizler sonunda bugün
Türkiyemiz yeniden bağimsızbğını
kazanmak durumunda bulunuyor. İkin-
ci Milli Kurtuluş Savaşı şartlan içinde ya-
şıyonız. Düşman, dost ve yardım maske-
siyle içimize girmiş olan ve bugün içiş-
lerimize pervasızca kanşan Ameri-
ka'dır."
"Senato'da iki gün önce açık-
lanan casusluk belgeleri,yıl-
lardır bu tehfikeye parmak basan Türkiye tşçi Par-
tisi'nin hassashğını haklı çıkartnuştır.'Türkiye'de
Amerikan üssü yoktur, Amerikalılara verilmiş im-
tiyaz yoktur' drven AP iktidaruun bu casusluk
olayı karşısında bile beklenen tepkiyi gösterme-
miş obnası son derece ağır bir durum meydana
getirmiştir. Meseleyi yann Büyük Mecüs'e götü-
receğiz. Amerika ile işbirliğimizin milli güvenli-
ğimizi açıkça tehdit eder bir hal aldığj gerekçe-
siyle, Demirel hükümeti hakkmda gensonı açü-
masuu isteyecegiz.*'
Yarın: Amerika geldiği
yoldan gidecek
OSMANLI'YI BATI
KAPİTALİZMİ ÇÖKERnİ
•"pürkiye Işçi Partisi Genel Başkanı
X Mehmet Ali Aybar'ın 7 Kasım
1965 'te TBMM'de yaptığı konuşmanın de-
vamı şöyledir:
Dış politikamızı kökten bır revizyona
tabi tutmadıkça, hükümet programında as-
keri bloklann bugününün gereklerine uy-
madığı yolundaki iddialan da, Üçüncü
Dünya devletleriyle sıkı ilişkilerkurulaca-
ğı yolundaki beyanlan da, Türkiye'de bu
konularda son derece hassas olan gücünü
her zaman hissettırmekte bulunan uyanık
sosyal kuvvetlere, hükümetçe sözle yapıl-
mış bir taviz saymaktayız.
Behice Boran
Meclis
kürsüsünü
yetkin şekilde
kullanan bir
milletvekiliydi.
Türkiye geri kalmış bir toplumdur. Ge-
rilikten kurtulmak, özgürlüğüne sahip çık-
mak için milletimiz bir Kurtuluş Savaşı
vermek zorunda kalmıştır. Hükümetın bu
tarihi gerçeği asla gözden kaçırmamasını
isteriz. Kurtuluş Savaşı'nın amaçlanyla
çelişen yöntemler peşinde olmaktan titiz-
likle kaçınmasıru isteriz. Koca Osmanlı
Devleti, Batı kapitalizminin yörüngesine
girdikten sonra çöküp gitmiştir. Kurtuluş
Savaşı, Batı kapitalizminin ve emperyaliz-
minin bize dayattığı yan sömürge rejimi-
ne son vermek için yapılmıştır. Fakat, Ata-
türk'ün ölümünden sonra Türkiyemiz ya-
vaş yavaş Batı kapitalizminin ve emperya-
lizminin yeniden nüfuzu altına girmiştir.
Kalkınma ve ilerleme davamızın çözümü,
kapitaJizmin etkisinden kurtulmamıza, her
türlü ve nereden gelirse gelsin bütün ya-
bancı etkilerden kurtulmamıza bağlıdır.
Oysa hükümet, sözlerimize başlarken de
belirttiğimiz gibi, bugerçekten habersiz gö-
rünmekte ve Türkiye'nin kapitalizm yoluy-
la kalkınabileceğini savunmaktadır.
ANLAŞMALAR GÖZDEN CEÇJRILSIN
Milletçe kurtuluş yolumuz en kısa zaman-
da Atatürk dış politikasına içtenlikle dön-
memize bağlıdır. Türkiyemizde hiçbir ya-
bancı nüfuzuna, ne Bah'nın, ne Doğu'nun
ne de yabancı herhangi bir devletin ulusal
bagımsızlığımızı zedeleyen egemenlik hak-
lanmızı çiğneyen imtiyazlara sahip olma-
sına, asla meydan verilmemelidir. Milli
Kurtuluş Savaşı'nı, tarihin yazdığı ilk kur-
tuluş savaşını, ölümsüz önder Atatürk 'le el
ele zafere ulaştırmış olan halkımız, içinde
bulunduğumuz ikinci kurtuluş hareketini
de mutlaka başanya ulaştırmak azim ve ka-
ranndadır.
Türkiye Işçi Partisi olarak imzalamış ol-
duğumuz bütün anlaşmalann derhal göz-
den geçirilmesini ve bunlararasında bağım-
sızlığımızla, egemenlik haklanmızla bağ-
daşmayanlann, devletler hukuku kuralla-
nna uyularak hemen feshedilimesini, kut-
sal bir milli görev saymaktayız. Atatürk'e
bağlılık yeminleri, Atatürk dış politikasın-
dan ilham alınacağı sözleri. ancak hükü-
metin bu yolda adımlar atmasıyla ciddiye
alınabilir.
Sözlerle dolu, ancak bu sözlerin gerçek-
leştirilmesi yolunda gerçek hiçbir önen
getirmeyen... bu programıyla hükümete
güvenoyu veremeyeceğimizi üzülerek söy-
lemek zorundayım. TTP grubu adına Yü-
ce Meclisin bütün üyelerini derin saygı ile
selamlanm.
Artan kargaşada eli kolu bağlı kalan Avrupa, Atlantik İttifakı'nın silahlı gücü NATO'ya sığınır
Balkaıdar'm çıban başı: Yugoslavya
CUNEYTAKALIN
Sosyalist düzenı ve ulusal bütünlüğünü koru-
maya çalışan Yugoslavya, stratejik önemdeki
Balkanlar'da bir çıban başı idi. Bu sorun etnik so-
runlar kaşınarak derinJeştirildi.
Yugoslavya olayı ABD'nin dünya hâkimiyeti
tasanmında bir başka açıdan da önem taşıyordu.
Silahlı kuvvetleri olmayan Avrupa, Yugoslav-
ya'da artan kargaşada eli kolu bağlı kalmıştı. Ini-
siyatıf kullanamıyordu. Bunun üzerine Avrupa,
Atlantik İttifakı'nın silahlı gücü NATO'ya sığın-
dı. NATO. BM'nin Yugoslavya'daki çatışmalan
sona erdirmeyi başaramaması üzerine 1995'te
devreye girdi. NATO Bosna'da banş anlaşma-
sıyla sonuçlanan süreçte önemli unsurlardan bi-
ri olarak sivrildi.
Yugoslavya operasyonu sırasında "alan-dışı''
kavramı ön plana çıktı...
tlgınçhr, NATO'nun ilk savaş görevi Yugoslav-
ya'da gerçekleşmişti. Komünizme karşı kurulan
bir Soğuk Savaş örgütünün yıllarca caydıncı güç
olarak kullanıldıktan sonra Tito'nun sosyalist
Yugoslavyası'm bölüp parçalamada kullanılma-
sı da tarihin bir ganp cilvesi olarak kabul edil-
melidir.
Burada bir noktaya dikkat edilmelidır. NA-
TO'nun 1995'in sonunda önce çokuluslu bir "Ba-
# Kuzey Atlantik Işbirliği Konseyi zaman içinde Atlantik -
Avrupa Ortaklık Konseyi'ne dönüştü. Banş için Ortaklık
Çerçeve Belgesi Mayıs 1997'de 44 üye tarafindan imzalandı. Bu
ülkeler NATO üyeleri + Doğu Avrupa ülkeleri + Kafkasya
ülkeleri + Orta Asya ülkeleridir.
nş Uygulama Gücü"ne (IFOR), bir sonraki yıl
da bır "tstikrar Gücü"ne (SFOR) önayak olmak
üzere yarattığı iki güç de BM'nin yönergeleriy-
le kuruldu. Bosna'da NATO BM'nin vurucu gü-
cü oldu.
NATO 1999'da Sırp güçlerini Kosova'dan çe-
kilmeye zorlamak için 11 hafta süren bir operas-
yonla Belgrad'ı bombaladı. Bu NATO'nun BM'nin
onayı olmadan egemen bir devlete karşı girişti-
ği ilk harekât oldu.
AVRUPA CÜVENLJK KJMLIĞJ
1991 Roma Zirvesi'nde oluşturulan yeni NA-
TO konseptinin Avrupa'nın savunmasuu NATO
içinde ele aldığını belirtmiştik. Ancak bu nokta-
da AB ve ABD'nin daha 9O'lı yıllann başında çe-
lişmeye başladıklannı vurgulamak gerekir.
Aralık 1991 'de imzalanan ve 1 Kasım 1993 'te
yürürlüğe giren AB Mtlaşması ile Avrupa Top-
luluğu liderlen "Zaman içinde (Avrupa'da) bir
ortak savunma politikası geüştirilmesini de kap-
sayan" ortak dışişleri ve güvenlik politikası ge-
üştirme konusunda anJaşmaya vardılar. Bu, so-
nuçta ayn silahlı güç oluşturma demekti. Ocak
1994'te bir araya gelen NATO devlet ve hükü-^
met başkanlan, MaastrichtAntlaşması 'nın yürür-
lüğe girişini ve NATO'nun Avrupah müttefikle-
rinin NATO'nun güvenliğine daha fazla katkı
yapmalannı sağlayacak olanaklar tanınmasını
memnuniyetle karşıladıklannı açıkladılar. Bu,
bir kez daha AB'nin silahlı güçlerini inşa etme
niyetini ortaya koyuyordu. Ancak ABD bunu çe-
şitli yollara başvurarak engelledi.
NATO'NUN CENİŞLEMESİ
Kuzey Atlantik Işbirliği Konseyi zaman için-
de Atlantik - Avrupa Ortaklık Konseyi'ne dönüş-
tü. Banş için Ortaklık Çerçeve Belgesi Mayıs
1997 'de 44 üye tarafindan imzalandı. Bu ülkeler
NATO üyeleri + Doğu Avrupa ülkeleri + Kafkas-
ya ülkeleri + Orta Asya ülkeleridir. Temel belge
amacını "44 ülke arasında şeffaflığı arttırmak ve
Avrupa - Atlantik Ortakhk Konseyi çerçevesinde
yürütülen politik ve güvenliğe ilişkin danışmalar
ve işbüüğme daha fazla derinlik kazandırmak"
olarak ifade ediyordu. 44 ülkenin çoğu, ıletışim
ve temaslara katbda bulunmak üzere, NATO'da
diplomatık misyonlar ve irtıbat bürolan kurdu.
Genişleme politikasını onaylayan NATO Mad-
rid Zirvesi (1997) Akdeniz ülkelen ile diyaloğun
ve NATO içerisinde AGSK kimliğınin geliştiril-
mesini istedi ve NATO - Rusya ilişkılerinde ye-
ni bir sa>fa açılmasını önerdi.
Çağn üzerine ittifaka katılan Çek Cumhuriye-
ri, Macaristan ve Polonya NATO içinde önemlı
görevler üstlenmeye koyuldular. (Bunun sonucu
olarak Irak savaşında 19 kadarABD müttefıki ül-
kenin askerleri Polonya'nın komutası altında sa-
vaştı.) Yanı NATO Doğu Avrupa'ya yayılmanın
ilk meyvelerini Irak Savaşı'nda topladı. Aynca
Irak Savaşı sırasında Almanya'nın çatlak sesler
çıkarması üzenne, ABD'nin bu ülkedeki askeri
güçlerini Doğu A\rupa'ya taşımakta olduğuba-
sında tartışıldı.
Yann: Solana-Primakov
görüşmesi
BtRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
flhmet Piriştina ile
Binlikte...
Son günlerimiz Ahmet Piriştina ile dolu.
Başta, umulmadık bir anda aramızdan aynlı-
şının verdiği acısıyla.
Gerçekten inanılmaz bir aynlık oldu.
Bir de, gazetelerimizin hangisini açsak, ondan
bahseden bir yazı; ve onlann yanı sıra, veda ilan-
ları...
Belli, derin biryeri olmuş; Izmir'de, bütün yurt-
ta.
Doğaldır ki, sıradan bir şöhret değil, eserlerin
üstünde imzalanyla. O eserier bir kentte, Izmir'de;
daha doğrusu tek başına Izmir onunla anılıyor.
Ben de bir tanığı oldum olan bitenin.
50'lerdeki Izmir'i biliyorum: Kent, heryönden
bir bütünlük içindeydi; mimarlığı, çevresi, ilişki-
leri ve insanlan, bir düzeydi.
Ama sonra hoyrat ellere geçti.
özellikle 80'lerden 90'ların sonlarına değin,
yurtdışındaydım. Hemen bütün Türkiye kentle-
rinin içine düştüğü keşmekeşten Izmir de payı-
nı aldı ve bunlan acılarla izledim gazetelerden ve
anlatılanlardan. Yüksel Çakmur'un belediye
başkanlığı bir yana, gelenler pahalıya mal oldu-
lar kente.
Izmir, bir kurtarıcı bekliyordu.
Ahmet Piriştina budur: Izmir'in tarihine, tarih-
sel mirasina, çevresine, doğasına, sanat ve kül-
türüne, eğitimine sahip çıktı. Kurtancılar, bütün-
lüğe bakarlar bakarken; o da böyle yaklaştı ken-
te.
2000'lerde Izmir'e her gelışımde atılan adım-
ları gördüm. Bizzat Piriştina ile tanıştım; kararlı-
lığını veeseryaratmanın heyecanını gördüm. Bir
planla yürüyordu, başardıkları arka arkaya geli-
yordu. Dört dörtlük bir belediyeci, bir şehirci idi;
onca talihsizliklerden sonra, Izmir'in "yıldızınınpar-
ladığı" görülüyordu.
Ve umulmadık bir anda yazgı araya girdi.
Izmir'in şanssızlığıdır Piriştina'nın ölümü.
Şöyle birtesellimiz olacak: Tarihte geriye sav-
rulmalar fazla sürmez. Izmir'de, Piriştina ile bir
büyük başlangıçtır olan. 0 başlangıç bir miras-
tır ileriye; onalzmirliler sahip çıkacaktır.
Şöyle de düşünmeliyiz: Türkiye'de belediye-
cilikte, bir sosyal demokrat çizgi gitgide belli olu-
yor: Eskişehir'de, Gaziantep'te, Salihli'de, bele-
diyecilik adına başlamış olan çığır büyüyecektir.
Ahmet Piriştina'nın, Izmir'de temsilcisi olduğu yü-
rüyüşü alıp bütün Türkiye'de, siyasal alanda sos-
yal demokratlığa taşıması da beklentılenmiz ara-
sındaydı. Ellerimizşimdı böğürlerimizde kalmış-
sa, bir anlığınadır.
Ahmet Piriştina'nın anısı önünde derin saygı-
larla eğiliyorum...
•
DEP'li milletvekillerinin, Leyla Zana, Orhan
Doğan, Selim Sadak ve Hatip Dicle'nin, bir 10
yıllık hapıslikten sonra özgürlüğe kavuşmalan
elbette sevindiricidir.
Gazeteler onlarla da dolu...
Hapishanenin duvarlarının dışına çıkışta, ilk
anlarda konuşmalarpek ölçülü-biçili olmaz. Söy-
lenenleri buna verdim. "Kürtsorunu",yalnızon-
lann değli, hepimizin. Ama unutmayalfm, o so-
run, "Türk sorunu" ile de iç içe. Bunun hakkını,
bizde belki ilk kez Türkiye Işçi Partisi verdi: Türk
sorununu çözmek için yürürken, Kürt sorununu
da onun içine yerieştirmişti...
Şimdi bakarken, yine bütünlüğü göz ardı et-
memeli.
Banş ve demokrasiyi de başa oturtmalı!
Aramızda, tarihsel bir deneyimden geçmiş say-
gın kişilikler var ve içlerinde Tank Ziya Ekin-
ci'nin, apayn biryeri olduğunu da kabul etmeli;
konuşturursanız, böyle yaklaşacaktır.
Leyla Zana ve arkadaşlan da tarihsel bir so-
rumluluktaşıyoriar; bunun bilincine sahip olduk-
larına da inanıyorum. Hem 10 yıllık bir hapislik,
bir bilgelik kazandırmış olsa gerektir...
•
Tank Ziya Ekinci TlP'lidir; eski Salihli Belediye
Başkanı Zafer Keskiner de öyledir. Anlamlıdır,
Ahmet Piriştina da bir eski TlP'li idi.
Bu sıralanış, hiç tesadüfi değildir.
Bir rastlanış varsa şu: Bu yazıyı yazarken, Ev-
rensel Yayınlan'ndan bir kitap postadan çıktı.
Üstünde adı, Geleceğe Adanmış Bir ömür, Ha-
lit Çelenk.
Halit Çelenk de bir TlP'liydi.
Çelenk, sosyalist ve devrimci bir avukat ola-
rak, "insanca birdünya"ya inananlann yanında
yeraldı; onun yaşamı, "Türkiye'de demokrasimü-
cadelesınin hukuk cephesinin inşa edilmesinin
tarihi" olarak özetlenebilir; ve 80 yaşını devir-
miş bir çınar gibi ayaktadır çok şükür.
ömrü uzun olsun!
Gençler, başta sizler, tanıyınız bu aydını!
GÖKOVA-AKYAKA
Türkiye Ziraatçılar Derneği
Dinlenme Tesislerinde
Düşlediğiniz Tatil
Düşlediğiniz Fiyata
Kişi başı konaklama + Sabah
Kahvaltısı + Akşam Yemeği:
30.000.000 TL.
Tel : (0 312)213 94 17-213 84 35
(0 252) 243 44 02
Faks : (0 312)213 22 52
(0 252) 243 59 90