19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 2004 CUMA NATO ISTANBUL DORUGU 2004 Behice Boran, Türkiye'nin dışpolitikasının dayandığı temelleri açıklarkenuyan görevini yapıyor: Kıntuluşyine Atatüık'teALEVATEŞ UĞURCANKOÇAK -3- Behfce Boran önemli konulardaTÎP'ingörüş- lerini anlatmak üzere Meclis kürsüsünü yetkin bir şekilde kullanan bir milletvekiliydi. 19 Şu- bat günlü oturumda da Dışişleri bütçesi üzerine TTP'in görüşlerini açıklarken dış politikamızın dayanması gereken temeller de Atatürkçü bir çizgıde olmalıdır, diyerek uyan görevini yap- maktadır. Aynca 6O'lı yılların dünyasırun üç ku- tuplu olduğunu (ABD güdümünde NATO, SSCB güdümünde Varşova Paktı ve Üçüncü Dünya de- nilen bloklar dışı ülkeler) unutmamak gerekir. BEHİCE BORAN (Urfa MUlerveküi) - Ata- tiirk'ün ölümünden sonra ve özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye dış politıkası hem Türkiye'nin gerçekJerine, hem Türkiye'nin dün- ya içindeki durumuna, hem Türkiye'nin ilişki- de bulunduğu devletlerin dış politıkasının han- gi esaslara dayandığı konulanna dogru tanı ko- yamamak durumuna gelmiştir. Yanlış tanılar da koymuştur ve bunun için de dış politikamız özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana gittikçe bir başansızlığa doğru yönel- miş ve bu başansızlık, tam açıklığı ile Kıbns konusunda ortaya çıkmıştır. KlBRISTA BAŞIMIZI DUVARA ÇARPTIK Türk dış politıkasının başansızlığının temelin- de bir çelişki yatmaktadır. Iktidarlar kendilennı herhangı bir polıtikayı izlemekte özgür sanabi- lirler. Oysa bu serbestlik çok kısa vadelidir. Eğer iç veya dış politika. gerçek toplumsal koşullara ve dünya koşullanna uygun değilse, çok geçme- den iktıdar başını gerçeklerin sert duvanna çar- par. Nitekım Kıbns konusunda böyle başımızı duvara çarptık. Onun için önce Türkiye ne bi- çim bir ülkedir, dünyadaki durumu nedir ve bu- na göre bu koşullann ışığında nasıl bir politika- yı başan ile yürütebilir? Bu sorunun yanıtını ver- mek gerekir. ( ) Kıbns olayi ise bunun yanıt veremediğini apa- çık göstermiştir. Johnson'un mektubu, Silah- lı Ku\"vetlerimizin hemen hepsinin NATO'nun emrinde olduğu için kullanılamaması,jet ben- zinınin kesilmesi, ikili antlaşmalar gereğince silahlan kullanamayacağımızın ele ahnması, NATO devletlerinin bize otomatikman yardım etmeyeceğinin belirtilmesi, çıkarmagemileri- mizin bulunmaması ve ondan sonra ulusal kampanya açarak çıkartma gemileri yapmamız, bütün bunlar, bu olaylar, başka bir belgeye ge- rek kalmadan gösteriyor ki, NATO çerçevesi içerisindeki strateji, bizim ulusal ihtiyaçlanmı- za yanıt vermemektedir. fl ehmet AIi Aybar: CHP iktidannın 1947-1948 yıllannda Amerika ile imzaladığı ikili anlaşmalar egemenlik haklanmızda ilk gediği açmıştır. Atatürk politikasından bu ilk geri dönüşten \J J sonra devrik DP iktidannın gittikçe daha geniş ölçüde verdiği ' ^ ^ tavizler sonunda bugün Türkiyemiz yeniden bağımsızlığını kazanmak durumunda bulunuyor. Ikinci Milli Kurtuluş Savaşı şartlan içinde yaşıyoruz. Düşman, dost ve yardım maskesiyle içimize girmiş olan ve bugün içişlerimize pervasızca kanşan Amerika'dır. TlP'IN NİTELİĞİ: TAM BACIMSIZLIK Burada kısaca şunu işaret edeyim kı, Türkiye Işçi Partisi ne Batı'daki sosyalistpartilergibidir, ne de Batı'daki komünist partiler gibidir, ne Do- ğu'daki ihtilalle iktidara gelip de tümüyle sosyo- ekonomik rejime geçmeye çalışan, geçmekte olan partiler gibidir. Türkiye Işçi Partisi bizim kendi öz koşullanmıza göre sosyalist programa sahıp olan bir partıdir. Nitekim bizim bu ülke için çizdığımiz kalkınma yolu, ne Batı'nın çizdiği özel kalkınma yoludur ve ne de Doğu'nun ihti- lalle iktidara gelerek tümüyle her şeyi devletleş- tiren kalkınma yoludur. Her ikisi de değildir Bi- zim gibi azgelişmiş ülkelere bilimsel gerçekler bakımından uygun bulduğumuz ve kapitalist ol- mayan, uzun vadede, aşamalı olarak sosyalizme götürecek olan yol diye tanunladığımız yoldur. Bu konu böylece anlaşılsın. Evet, biz ne Do- ğu'daki ne Batı'daki partilere benzerbirparti de- ğiliz. Kendi ülkemizin gerçeklerini bilimsel, eko- nomik, sosyal bakımdan inceleyerek ona göre bir program meydana getirmiş olan yüzde yüz mil- li ve Türk bir sosyalist parriyiz. Bu. böylece bı- linsin. (Başkan, 'SözJeriniz Dışişleri bütçesi üze- rinde olsun' diye uyanyor.) Çok rica ederim, sız sabahleyin de başkandınız, Adalet Partisi sözcü- sü bize 'Marksist, komünist' derken ve ona da lütfen ihtaretmeniz gerekirdi. Eğero sözlersöy- lenmeseydı ben de bu 15 daldka gibı çok kısa olan zamanı bu sözlerle bitirmez, asıl belirtmek iste- diğim partimin görüşünü açıklamak için kulla- nırdım. Ama firsat vermediniz. Sayın Dışişleri Bakanı sözlenni bu cümle ile hıtırdı: "Kendilerinin amacı nedir, komünist Mo- ka mı dönmekistiyorlar?" dediler. "Atatürkpo- litikasına dönüşten amaç nedir?" dediler. Biryıl- dır Atatürk politıkasına dönüşün ne demek ol- duğunu bundan önce açıkladığımız gibi bu sabah da 5 nokta etrafından birer birer Atatürk politikasının içenğini belirt- tım. Daha hâlâ "Atatürk potitikas ne- dir?" diye sormak abestir. Atatürk zamanında ve Atatürk politika- sımn uygulandığı zamanlarda Türkiye komünist blokta ol- madı kı, şimdi bana Atatürk politikasına dönmek ko- münist bloka dönmek mi diye soruyorlar. Po- litikası, komünist blok- tan olmak demek, bu ne biçim soru? NEFRET ÇEMBERİ Mehmet Aii Aybar (19 Temmuz 1966'da Mer- sin'de TİP ll Kongresi'nde yaptığı konuşma- da, ilk defa ola- rak Amerikalıla- ra karşı pasif di- renme kampanya- sını da açtı.) "CHP iktidan- nın 1947-1948 >TÜa- nnda Amerika Ueim- zaladığı ikili anlaşma- laregemenlik haklan- nuzda ilkgediği açmış- ür. Atatürk politikasın- dan bu ilkgeri dönüşten sonra de\rik DP iktidan- nın gittikçe daha geniş ölçüde verdiği tavizler sonunda bugün Türkiyemiz yeniden bağimsızbğını kazanmak durumunda bulunuyor. İkin- ci Milli Kurtuluş Savaşı şartlan içinde ya- şıyonız. Düşman, dost ve yardım maske- siyle içimize girmiş olan ve bugün içiş- lerimize pervasızca kanşan Ameri- ka'dır." "Senato'da iki gün önce açık- lanan casusluk belgeleri,yıl- lardır bu tehfikeye parmak basan Türkiye tşçi Par- tisi'nin hassashğını haklı çıkartnuştır.'Türkiye'de Amerikan üssü yoktur, Amerikalılara verilmiş im- tiyaz yoktur' drven AP iktidaruun bu casusluk olayı karşısında bile beklenen tepkiyi gösterme- miş obnası son derece ağır bir durum meydana getirmiştir. Meseleyi yann Büyük Mecüs'e götü- receğiz. Amerika ile işbirliğimizin milli güvenli- ğimizi açıkça tehdit eder bir hal aldığj gerekçe- siyle, Demirel hükümeti hakkmda gensonı açü- masuu isteyecegiz.*' Yarın: Amerika geldiği yoldan gidecek OSMANLI'YI BATI KAPİTALİZMİ ÇÖKERnİ •"pürkiye Işçi Partisi Genel Başkanı X Mehmet Ali Aybar'ın 7 Kasım 1965 'te TBMM'de yaptığı konuşmanın de- vamı şöyledir: Dış politikamızı kökten bır revizyona tabi tutmadıkça, hükümet programında as- keri bloklann bugününün gereklerine uy- madığı yolundaki iddialan da, Üçüncü Dünya devletleriyle sıkı ilişkilerkurulaca- ğı yolundaki beyanlan da, Türkiye'de bu konularda son derece hassas olan gücünü her zaman hissettırmekte bulunan uyanık sosyal kuvvetlere, hükümetçe sözle yapıl- mış bir taviz saymaktayız. Behice Boran Meclis kürsüsünü yetkin şekilde kullanan bir milletvekiliydi. Türkiye geri kalmış bir toplumdur. Ge- rilikten kurtulmak, özgürlüğüne sahip çık- mak için milletimiz bir Kurtuluş Savaşı vermek zorunda kalmıştır. Hükümetın bu tarihi gerçeği asla gözden kaçırmamasını isteriz. Kurtuluş Savaşı'nın amaçlanyla çelişen yöntemler peşinde olmaktan titiz- likle kaçınmasıru isteriz. Koca Osmanlı Devleti, Batı kapitalizminin yörüngesine girdikten sonra çöküp gitmiştir. Kurtuluş Savaşı, Batı kapitalizminin ve emperyaliz- minin bize dayattığı yan sömürge rejimi- ne son vermek için yapılmıştır. Fakat, Ata- türk'ün ölümünden sonra Türkiyemiz ya- vaş yavaş Batı kapitalizminin ve emperya- lizminin yeniden nüfuzu altına girmiştir. Kalkınma ve ilerleme davamızın çözümü, kapitaJizmin etkisinden kurtulmamıza, her türlü ve nereden gelirse gelsin bütün ya- bancı etkilerden kurtulmamıza bağlıdır. Oysa hükümet, sözlerimize başlarken de belirttiğimiz gibi, bugerçekten habersiz gö- rünmekte ve Türkiye'nin kapitalizm yoluy- la kalkınabileceğini savunmaktadır. ANLAŞMALAR GÖZDEN CEÇJRILSIN Milletçe kurtuluş yolumuz en kısa zaman- da Atatürk dış politikasına içtenlikle dön- memize bağlıdır. Türkiyemizde hiçbir ya- bancı nüfuzuna, ne Bah'nın, ne Doğu'nun ne de yabancı herhangi bir devletin ulusal bagımsızlığımızı zedeleyen egemenlik hak- lanmızı çiğneyen imtiyazlara sahip olma- sına, asla meydan verilmemelidir. Milli Kurtuluş Savaşı'nı, tarihin yazdığı ilk kur- tuluş savaşını, ölümsüz önder Atatürk 'le el ele zafere ulaştırmış olan halkımız, içinde bulunduğumuz ikinci kurtuluş hareketini de mutlaka başanya ulaştırmak azim ve ka- ranndadır. Türkiye Işçi Partisi olarak imzalamış ol- duğumuz bütün anlaşmalann derhal göz- den geçirilmesini ve bunlararasında bağım- sızlığımızla, egemenlik haklanmızla bağ- daşmayanlann, devletler hukuku kuralla- nna uyularak hemen feshedilimesini, kut- sal bir milli görev saymaktayız. Atatürk'e bağlılık yeminleri, Atatürk dış politikasın- dan ilham alınacağı sözleri. ancak hükü- metin bu yolda adımlar atmasıyla ciddiye alınabilir. Sözlerle dolu, ancak bu sözlerin gerçek- leştirilmesi yolunda gerçek hiçbir önen getirmeyen... bu programıyla hükümete güvenoyu veremeyeceğimizi üzülerek söy- lemek zorundayım. TTP grubu adına Yü- ce Meclisin bütün üyelerini derin saygı ile selamlanm. Artan kargaşada eli kolu bağlı kalan Avrupa, Atlantik İttifakı'nın silahlı gücü NATO'ya sığınır Balkaıdar'm çıban başı: Yugoslavya CUNEYTAKALIN Sosyalist düzenı ve ulusal bütünlüğünü koru- maya çalışan Yugoslavya, stratejik önemdeki Balkanlar'da bir çıban başı idi. Bu sorun etnik so- runlar kaşınarak derinJeştirildi. Yugoslavya olayı ABD'nin dünya hâkimiyeti tasanmında bir başka açıdan da önem taşıyordu. Silahlı kuvvetleri olmayan Avrupa, Yugoslav- ya'da artan kargaşada eli kolu bağlı kalmıştı. Ini- siyatıf kullanamıyordu. Bunun üzerine Avrupa, Atlantik İttifakı'nın silahlı gücü NATO'ya sığın- dı. NATO. BM'nin Yugoslavya'daki çatışmalan sona erdirmeyi başaramaması üzerine 1995'te devreye girdi. NATO Bosna'da banş anlaşma- sıyla sonuçlanan süreçte önemli unsurlardan bi- ri olarak sivrildi. Yugoslavya operasyonu sırasında "alan-dışı'' kavramı ön plana çıktı... tlgınçhr, NATO'nun ilk savaş görevi Yugoslav- ya'da gerçekleşmişti. Komünizme karşı kurulan bir Soğuk Savaş örgütünün yıllarca caydıncı güç olarak kullanıldıktan sonra Tito'nun sosyalist Yugoslavyası'm bölüp parçalamada kullanılma- sı da tarihin bir ganp cilvesi olarak kabul edil- melidir. Burada bir noktaya dikkat edilmelidır. NA- TO'nun 1995'in sonunda önce çokuluslu bir "Ba- # Kuzey Atlantik Işbirliği Konseyi zaman içinde Atlantik - Avrupa Ortaklık Konseyi'ne dönüştü. Banş için Ortaklık Çerçeve Belgesi Mayıs 1997'de 44 üye tarafindan imzalandı. Bu ülkeler NATO üyeleri + Doğu Avrupa ülkeleri + Kafkasya ülkeleri + Orta Asya ülkeleridir. nş Uygulama Gücü"ne (IFOR), bir sonraki yıl da bır "tstikrar Gücü"ne (SFOR) önayak olmak üzere yarattığı iki güç de BM'nin yönergeleriy- le kuruldu. Bosna'da NATO BM'nin vurucu gü- cü oldu. NATO 1999'da Sırp güçlerini Kosova'dan çe- kilmeye zorlamak için 11 hafta süren bir operas- yonla Belgrad'ı bombaladı. Bu NATO'nun BM'nin onayı olmadan egemen bir devlete karşı girişti- ği ilk harekât oldu. AVRUPA CÜVENLJK KJMLIĞJ 1991 Roma Zirvesi'nde oluşturulan yeni NA- TO konseptinin Avrupa'nın savunmasuu NATO içinde ele aldığını belirtmiştik. Ancak bu nokta- da AB ve ABD'nin daha 9O'lı yıllann başında çe- lişmeye başladıklannı vurgulamak gerekir. Aralık 1991 'de imzalanan ve 1 Kasım 1993 'te yürürlüğe giren AB Mtlaşması ile Avrupa Top- luluğu liderlen "Zaman içinde (Avrupa'da) bir ortak savunma politikası geüştirilmesini de kap- sayan" ortak dışişleri ve güvenlik politikası ge- üştirme konusunda anJaşmaya vardılar. Bu, so- nuçta ayn silahlı güç oluşturma demekti. Ocak 1994'te bir araya gelen NATO devlet ve hükü-^ met başkanlan, MaastrichtAntlaşması 'nın yürür- lüğe girişini ve NATO'nun Avrupah müttefikle- rinin NATO'nun güvenliğine daha fazla katkı yapmalannı sağlayacak olanaklar tanınmasını memnuniyetle karşıladıklannı açıkladılar. Bu, bir kez daha AB'nin silahlı güçlerini inşa etme niyetini ortaya koyuyordu. Ancak ABD bunu çe- şitli yollara başvurarak engelledi. NATO'NUN CENİŞLEMESİ Kuzey Atlantik Işbirliği Konseyi zaman için- de Atlantik - Avrupa Ortaklık Konseyi'ne dönüş- tü. Banş için Ortaklık Çerçeve Belgesi Mayıs 1997 'de 44 üye tarafindan imzalandı. Bu ülkeler NATO üyeleri + Doğu Avrupa ülkeleri + Kafkas- ya ülkeleri + Orta Asya ülkeleridir. Temel belge amacını "44 ülke arasında şeffaflığı arttırmak ve Avrupa - Atlantik Ortakhk Konseyi çerçevesinde yürütülen politik ve güvenliğe ilişkin danışmalar ve işbüüğme daha fazla derinlik kazandırmak" olarak ifade ediyordu. 44 ülkenin çoğu, ıletışim ve temaslara katbda bulunmak üzere, NATO'da diplomatık misyonlar ve irtıbat bürolan kurdu. Genişleme politikasını onaylayan NATO Mad- rid Zirvesi (1997) Akdeniz ülkelen ile diyaloğun ve NATO içerisinde AGSK kimliğınin geliştiril- mesini istedi ve NATO - Rusya ilişkılerinde ye- ni bir sa>fa açılmasını önerdi. Çağn üzerine ittifaka katılan Çek Cumhuriye- ri, Macaristan ve Polonya NATO içinde önemlı görevler üstlenmeye koyuldular. (Bunun sonucu olarak Irak savaşında 19 kadarABD müttefıki ül- kenin askerleri Polonya'nın komutası altında sa- vaştı.) Yanı NATO Doğu Avrupa'ya yayılmanın ilk meyvelerini Irak Savaşı'nda topladı. Aynca Irak Savaşı sırasında Almanya'nın çatlak sesler çıkarması üzenne, ABD'nin bu ülkedeki askeri güçlerini Doğu A\rupa'ya taşımakta olduğuba- sında tartışıldı. Yann: Solana-Primakov görüşmesi BtRBAKIMA SERVER TANİLLİ flhmet Piriştina ile Binlikte... Son günlerimiz Ahmet Piriştina ile dolu. Başta, umulmadık bir anda aramızdan aynlı- şının verdiği acısıyla. Gerçekten inanılmaz bir aynlık oldu. Bir de, gazetelerimizin hangisini açsak, ondan bahseden bir yazı; ve onlann yanı sıra, veda ilan- ları... Belli, derin biryeri olmuş; Izmir'de, bütün yurt- ta. Doğaldır ki, sıradan bir şöhret değil, eserlerin üstünde imzalanyla. O eserier bir kentte, Izmir'de; daha doğrusu tek başına Izmir onunla anılıyor. Ben de bir tanığı oldum olan bitenin. 50'lerdeki Izmir'i biliyorum: Kent, heryönden bir bütünlük içindeydi; mimarlığı, çevresi, ilişki- leri ve insanlan, bir düzeydi. Ama sonra hoyrat ellere geçti. özellikle 80'lerden 90'ların sonlarına değin, yurtdışındaydım. Hemen bütün Türkiye kentle- rinin içine düştüğü keşmekeşten Izmir de payı- nı aldı ve bunlan acılarla izledim gazetelerden ve anlatılanlardan. Yüksel Çakmur'un belediye başkanlığı bir yana, gelenler pahalıya mal oldu- lar kente. Izmir, bir kurtarıcı bekliyordu. Ahmet Piriştina budur: Izmir'in tarihine, tarih- sel mirasina, çevresine, doğasına, sanat ve kül- türüne, eğitimine sahip çıktı. Kurtancılar, bütün- lüğe bakarlar bakarken; o da böyle yaklaştı ken- te. 2000'lerde Izmir'e her gelışımde atılan adım- ları gördüm. Bizzat Piriştina ile tanıştım; kararlı- lığını veeseryaratmanın heyecanını gördüm. Bir planla yürüyordu, başardıkları arka arkaya geli- yordu. Dört dörtlük bir belediyeci, bir şehirci idi; onca talihsizliklerden sonra, Izmir'in "yıldızınınpar- ladığı" görülüyordu. Ve umulmadık bir anda yazgı araya girdi. Izmir'in şanssızlığıdır Piriştina'nın ölümü. Şöyle birtesellimiz olacak: Tarihte geriye sav- rulmalar fazla sürmez. Izmir'de, Piriştina ile bir büyük başlangıçtır olan. 0 başlangıç bir miras- tır ileriye; onalzmirliler sahip çıkacaktır. Şöyle de düşünmeliyiz: Türkiye'de belediye- cilikte, bir sosyal demokrat çizgi gitgide belli olu- yor: Eskişehir'de, Gaziantep'te, Salihli'de, bele- diyecilik adına başlamış olan çığır büyüyecektir. Ahmet Piriştina'nın, Izmir'de temsilcisi olduğu yü- rüyüşü alıp bütün Türkiye'de, siyasal alanda sos- yal demokratlığa taşıması da beklentılenmiz ara- sındaydı. Ellerimizşimdı böğürlerimizde kalmış- sa, bir anlığınadır. Ahmet Piriştina'nın anısı önünde derin saygı- larla eğiliyorum... • DEP'li milletvekillerinin, Leyla Zana, Orhan Doğan, Selim Sadak ve Hatip Dicle'nin, bir 10 yıllık hapıslikten sonra özgürlüğe kavuşmalan elbette sevindiricidir. Gazeteler onlarla da dolu... Hapishanenin duvarlarının dışına çıkışta, ilk anlarda konuşmalarpek ölçülü-biçili olmaz. Söy- lenenleri buna verdim. "Kürtsorunu",yalnızon- lann değli, hepimizin. Ama unutmayalfm, o so- run, "Türk sorunu" ile de iç içe. Bunun hakkını, bizde belki ilk kez Türkiye Işçi Partisi verdi: Türk sorununu çözmek için yürürken, Kürt sorununu da onun içine yerieştirmişti... Şimdi bakarken, yine bütünlüğü göz ardı et- memeli. Banş ve demokrasiyi de başa oturtmalı! Aramızda, tarihsel bir deneyimden geçmiş say- gın kişilikler var ve içlerinde Tank Ziya Ekin- ci'nin, apayn biryeri olduğunu da kabul etmeli; konuşturursanız, böyle yaklaşacaktır. Leyla Zana ve arkadaşlan da tarihsel bir so- rumluluktaşıyoriar; bunun bilincine sahip olduk- larına da inanıyorum. Hem 10 yıllık bir hapislik, bir bilgelik kazandırmış olsa gerektir... • Tank Ziya Ekinci TlP'lidir; eski Salihli Belediye Başkanı Zafer Keskiner de öyledir. Anlamlıdır, Ahmet Piriştina da bir eski TlP'li idi. Bu sıralanış, hiç tesadüfi değildir. Bir rastlanış varsa şu: Bu yazıyı yazarken, Ev- rensel Yayınlan'ndan bir kitap postadan çıktı. Üstünde adı, Geleceğe Adanmış Bir ömür, Ha- lit Çelenk. Halit Çelenk de bir TlP'liydi. Çelenk, sosyalist ve devrimci bir avukat ola- rak, "insanca birdünya"ya inananlann yanında yeraldı; onun yaşamı, "Türkiye'de demokrasimü- cadelesınin hukuk cephesinin inşa edilmesinin tarihi" olarak özetlenebilir; ve 80 yaşını devir- miş bir çınar gibi ayaktadır çok şükür. ömrü uzun olsun! Gençler, başta sizler, tanıyınız bu aydını! GÖKOVA-AKYAKA Türkiye Ziraatçılar Derneği Dinlenme Tesislerinde Düşlediğiniz Tatil Düşlediğiniz Fiyata Kişi başı konaklama + Sabah Kahvaltısı + Akşam Yemeği: 30.000.000 TL. Tel : (0 312)213 94 17-213 84 35 (0 252) 243 44 02 Faks : (0 312)213 22 52 (0 252) 243 59 90
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle