27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
S/CYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 2004 CVMA JVlJİ-iX U J L \ [email protected] Kadın sanatçılarçağıÜlkemizdeM kadınların sanat alanındaki durumu, aynı kültürden gelen başka ülkelerle kıyaslanamayacakkadar ileri bir gelişmeye tanıldıkeder KAYAÖZSEZGİN Acılara katlanmış, feleğin çem- berinden geçmiş kadın sanatçı ima- jınm neredeyse kalıplaşmış bir ör- neği olarak Frida Kahlo'nun yaşa- mııu konu alan film, belki de en faz- la ügiyi Türkiye'de gördü. Bunun başta gelen nedenlerinden bin. bu ımajı kendi sosyal bünyesi- ne kazandırmakta büyük emek har- canuş olan ülkemizin, aldığı verim- li sonuçlar açısından, sanatçılıkla kadınlık olgusu arasında kısa za- manda kat etmiş oJduğu mesafedir. Geleneksel aile terbiyesinin, töre ve alışkanlıklann katı etkisini aşa- rakpencere arkasına gizlenmiş olan kadını, hem canlı model hem de sanatçılık gibi aktif işlevlerle — donatmak, bugün aynı kültür geleneklerinın içinden gelmiş başka Doğu ülkeleriyle kıyas- lanmayacak bir gelişmeye tanık- lık eder. yı"ya ulaştığını belirtmekten geri İcalmıyordu ("Sanat ve Folklor", 1971). Ona göre "kadın ressamlar ça- ğı"na girmekte olmamızın bir gös- tergesıydi bu voldaki gelişme. Ka- dın sanatçılann o yıllarda, kendi baş- lanna buyruk kişisel ve toplu sergi- ler açmalannı, erkek meslektaşları- na boyun eğmeden "koşar adun üer- )emeJeriT> nı. Malık Aksel. kadınla- nn "müdaralan olnıamasına" (ya- landan dostluk gösterme eğilimi ta- şımadıklanna) bağlıyordu. Bizdekı gelişmeleri biryana bıra- kırsak A\Tupa'daki kadın sanatçılık olgusunun gelişme aşamalan da par- lak değildır. S. Vaiadon'dan C. Cla- 1940'larda durum Başka tarihsel misyonlarla kıyaslandığında, alınan bu me- safe, uzun birzaman dilımını de gerektirmemışnr. MüfıdeKad- ri ve Mihri Müşfik kuşağından l940'lı yıllara geldiğimizde, kadın sanatçı sayısı fazla de- ğildir, ama înas (Kadın) Sana- yi-i Nefise'nin kurulmasıyla gelinen aşama, daha Cumhuriyet öncesinde, kadınlann bu alanda et- kin bir rol oynama konusundaki ka- rarh tavırlannı, toplumun ise bu ta- vır karşısında, açık biçimde olma- sa bile katkj saglayıcı rutumunu or- taya koymaktan uzak degildir. Nurullah Berk, 1943 'te yayımla- nan kitabında ("Türkiye'de Resrnı"), "Türkkadm ressamlan" olgusunun "başlı başına bir bahis, bir fasıl teş- kü edecek ehemmivette bir mevzu" olduğunadeğinmekte haklıydı. Ma- Bk Aksel. daha da ıleri gidiyor; *re- sim sanaünı clinde tutan sanatçıla- nn çevresini, scssiz sedasız kadın res- samlann sardığı''nı gözlemleyerek eski kataloglarda "tek tûk beBren" hanım ressamların adlannın, daha 1950'lerde "havli kabank bir sa- IJL vrupa'daki kadın sanatçılık olgusunun gelişme aşamalan da parlak degildir. S. Vaiadon'dan C. Claudel'e kadar sınırlı sayıda kadın sanatçı, egemen erkek sanatçı imgesini kırarken büyük engellerle karşılaşmış; Meksika'da Kahlo'nun kimliğinde somut direniş öyküsüne dönüşmüş olan serüvenin bir benzeri, onlar için de söz konusu olabilmiştir. Edebiyat alanında biraz daha yer- leşmış görünen bu eğilim, kadının daha çok bir "model" olarak, biraz da güzel sanatlar eğitiminin yaygın- laştırdığı bir alışkanlığa paralel bi- çimde algılanması nedeniyle, onu tuvali başında çalışırken düşünmek- te zorlananlan da zaman zaman uya- ncı olabilıyor. Bu konuda, Türkiye'de gelinen aşama oldukça dıkkat çekicidir. Ye- tenek. cins aynmı söz konusu ol- maksızın bütün insanlara özgü bir ayncalık olduğuna göre, kadınlann da bu yolda çaba göstermelerinden daha doğal ne olabilir?.. Ancak Türkiye'dekı muhafazakâr kesimin bu konuya bakış açısında fazla bir evrilme olduğu da söy- — lenemez. Kimı kadın sanatçılann da onlara, bir gerçeğı kabul ettir- me ıddıasını alda getirecek bi- çimde, kendılerinden "kadın sanatçı" dıye söz ederek, grup ve demekler yoluyla bu etiketi ayakta tutmaya çalışarak sanat- ta cıns aynmını körükleyici bir çaba içınde bulunmalan, çağı- mızın gerçekleriyle bağdaşmı- yor. Celinen aşama önemli.. udel'e parmakla sayılacak kadar sı- nırlı sayı ıçeren kadın sanatçılar, toplumdaki egemen erkek sanatçı imgesini kırarak varlıklannı ortaya koymakta, büyük engellerle karşı karşıya kalmış; Meksika'da Kah- lo'nun kimlığinde somut direniş öy- küsüne dönüşmüş olan serüvenin bir benzen. onlar ıçın de söz konu- su olabilmiştir. Gıderek romanlaşan öykülerdır bunlar. l940'lı yıllardan günümüze ge- lindiğinde, çağdaşlık açısından ba- kılırsa, kadın ve erkek aynmına da- yalı göstergelerin artık iyiden iyıye silindiği, sanat yapıtının ürün olarak kaynakJandığı yere degil, doğrudan doğruya yapıtın kendisine bakmak gerektığı konusundaki eğilimlenn yaygınlaştığı görülebiliyor. Bu konuda üzerinde durul- ması gereken bir başka olgu, son yıllarda sayıca artış göste- ren eğitici düzeydeki atölyelerin, amatör kadın sanatçılann rağbetini istismar edecek ölçüde, onlan ser- gi yapmaya yönlendiren tutumlan- dır Sergı yapacak aşamaya gelmiş ol- mak, öncelikle yeterli birikimi ge- rektinr. Sanatçıİık. eğitim görülen atölyeyi de aşabilecek ve kişisel ça- banın yoğunluğuyla sağlanabilecek bir çalışmayla gündeme gelebilir ancak. Bu aşamada. çağdaş toplum- sal realıte ile çağdaş sanatsal reali- tenin örtüşmesini zorlaştıncı birol- guya tanık olmaktayız. Yenı yetişen sanatçı kuşaklannın ilerde bir açmazla karşı karşıya gel- memek içın. işlerini temelden benim- seyıcı bir uğraş içinde bulunmala- nndan daha doöal ne olabılır? Frida Kahlo'nun yaşamını konu alanfilm,kadın sanatçının savaşunını gündeme taşıdı. Cumhurba$kanı Sezer uluslararası Işbfrlfği çağrısında bulundu Kültür terorizmî yaşanıyor DevletOpera ve Balesi'nce gerçekJeşurilen dansgösterisinin ilk gösterimi dün Atatürk Kültür Merkezi'nde yapıldı. Güldestan'ın dansla anlatımı Kültür Servisi - Atatürk Kültür Merkezi önceki ak- şam Devlet Opera ve Bale- si bünyesinde gerçekleştıri- len 'Güldestan' adlı dans gösterisinin genel provasına, dün akşam da ılk özel ges- tirimine ev sahipliği yaptı. Yönetmenliğini ve kore- ografisini Beyhan Murphy'nin, müzik yönet- menliğini MercanDede'nin, sahne tasanmını IşınMıım- cu'nun. kostüm tasanmrnı İsmail Dede'nin, ışık tasan- mını ise Michael Odam'ın yaptığı gösteride Ankara, îstanbul, Izmir ve Antalya Devlet Baleleri'nin dansçı- lannrn yanı sıra Güzel Sa- natlar Genel Müdürlüğü, îs- tanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu ve îstanbul Dev- let Opera ve Balesi müzis- yenlerinden oluşan bir or- kestra yer alıyor. Çağdaş ti- yatro, edebiyat, fotoğraf ve sema gibi yan öğelerle bes- lenen 'Güldestan' adını ta- rihten bu yana çok sevilmiş, sanat yapıtlannda sıklıkla kullanılmış 'gül' ile farklı kültürlerde çok önemli bir yere sahip olan destan kav- ramının bırleşiminden alı- yor. Genel prova öncesin- de yapılan basın toplantı- sında Mercan Dede bö> le birtasanda yer almanın ken- dısini çok heyecanlandırdı- ğını \urgularken Göksel Baktagir, Vurdal Tokcan, EmruDah Şengüfler gibi ala- nında uzman müzısyenler- le birlıkte çalışmanın önem- li olduğunu söyledi. Beyhan Murphy ise tasa- nnın en önemli özelliklerin- den birinin ilk kez değişik şe- hirlerdeki De\iet Opera ve Baleleri'ndeki sanatçılann bir arada dans etmeleri ol- duğunu \nrgularken yapı- tın oluşum aşamasında Ev- ByaÇelebi'nin 'Seyahatna- me'sinın kaynakJık ettığini ancak Beşir Ay\azoğlunun 'Giifler Kitabî' \ e 'Aşk Es- tetiği' adlı yapıtlanndan da çok yararlandığını söyledi. Murphy 'Güldestan'ın yurtdışında Türkiye' nın ta- nıtımını yapacağını ve şün- diden uluslararası fesrrvalle- re da\et edildiğıni de sözle- rine ekledi. 'Güldestan'ın biletlen ağustos sonlannda satışa sunulacak. fstanbul Haber Servisi - Cumhurbaşkanı Ahmet Nec- det Sezer, dünyanın çok sayı- da bölgesinde küftüre! mira- sın yok olma tehükesi altın- da olduğunu belirterek bu or- tak mirasın korunarak gele- cek kuşaklara aktanmı konu- sunda çözümün, uluslararası işbirliği ve eğitim olduğunu söyledi. Dünyanın ortak kültürel mı- rasının korunmasına katkı sağlamak amacıyla kurulan îstanbul İnisiyatifı'nce ger- çekJeştırilen "Geçmi^miziçm bir gelecek: Kültürel miras ka\Tanunın yeniden tanım- lanması ve korunması için ulusiararası sempoz\ıım" baş- ladı. îstanbul Bılgı Üniversı- tesi'nin Dolapdere'dekı yer- leşkesinde dün açılışı yapı- lan sempozyuma bir mesaj gönderen Cumhurbaşkanı Se- zer, kültürel değerlere sahip çıkılmasının, sürdürülebilir bir gelişmenin sağlanması yö- nünden önemli olduğunu söy- ledi. Sezer, savaşlar. çatışma- lar, tarihi eserkaçakçılığı, do- ğal felaketler ve yönetenlerin sorumsuzluklan gibi neden- lerle dünyanın çok sayıda böl- gesinde kültürel mirasın yok olma tehükesi altında olduğu- nu anımsatarak bu ortak mi- rasın korunarak gelecek ku- şaklara aktanmı konusunda çözümün, uluslararası işbir- liği ve eğitim olduğunu ifa- de etti. Bu yönde çalışmalar yapan L"NESCO \e diğer ku- yanın ortak mirasının. "kül- tür terorizmi" nedeniyle teh- dıt altında olduğunu belirte- rek "global talandan global dayanjşmaya" geçılmesi ge- rektiğini söyledi. Masum değillz' Halman. kültüre yönelik saldınlann ancak yasa. yap- tınm ve işbirliği ile çözülece- • Îstanbul înisiyatifi'nce gerçekleştirilen "Geçmişimiz için bir gelecek: Kültürel miras kavramının yeniden tanımlanması ve korunması için uluslararası sempozyum" başladı. ruluşlann çabalannm yeterli olmadığını \-urgulayan Sezer, hükümetlerin de bu konuda duyarlı davranarak. uluslara- rası sözleşmelerin yükümlü- lüklerini yerine getirmesinin zorunluluğuna dikkat çektı. Sempozyumun açılış ko- nuşmasını yapan Bilkent Üni- versitesı Öğretim Cyesi Prof. Dr. Talat Sait Halman, dün- ğini vurgulayarak "Ama bu konuda hiçbirimiz masum de- ğiliz. Artık dar görüşlü kıs- kanç ulusal taMiiar bir yana bırakılarak uluslararası işbir- liği sağlanmah. Bunun için ge- rekli şeylerarasında yasalann güçlendirilmesi, arkeolojik yeıîerin korunması ve ulus- lararası sanat ve arkeoloji fo- nunun kurulması gerek" dı- ye konuşru. Başkanlığını îs- tanbul Teknik Üniversitesi Restorasyon BÖlümü Başka- nı Prof. Dr. Zeynep Ahun- bay'ın yaptığı "Eski Mezo- potamja" başhkJı oturumda konuşan Chicago Üniversi- tesi Mezopotamya Arkeolo- jisi Öğretim Cyesi Prof. Dr. McGuire Gibson. Irakta ya- şanan yağma olaylannı an- lattı. Gibson, "Irak'takisiste- matikyağma korkunç boyut- larda. Bunların hepsi göz gö- re göre \apıldı. Oysa ilglli söz- teşmelere göre işgalci güçler, kültürel varhklan korumak zorunda. Arök bu ola>1ann durdurulması gerek" dedı. Uzmanlar tarafından kül- türel mirasın korunması ve gelecek kuşaklara aktanmı konusunun ele alındığı sem- pozyuma, Avrupa. ABD ve Ortadoğu'dan çok sayıda ar- keolog, tarihçi, hukukçu, ga- zeteci ve Iraklı müzeciler ka- tıldı. Yurrtaşlara açık olan 3 gün- lük sempozyum. yann ortak deklarasyonun açıklanması ile sona erecek. Sanatçının Melek adlı yeni albümünde on biri yeni ikisi eskilerden bugüne taşman toplam 14 çahşma bulunuvor. Candan Erçetin 'in melekleri Kültür Servisi - Candan Erçetin'in 2OO2'de çıkardığı 'Neden' adlı albümünün hemen ardından çalışmalanna başladığı altıncı albümü 'Melek' müzik marketlerde. Albümde on bın yeni, ikisi eskilerden bugüne taşınan toplam 14 çahşma bulunuyor: Melek, Ağhyor musun, Meğer, Canı Sağolsun. Sitem. Bir Yangmuı Külünü. Bahane, Şehir, Sensizh'k, Yaşıyorum, Bu Sabah, Sonsuz, Gökvüzünde Valnız Gezen Yıkhzlar. Farklı deneme ve düzenlemeler, klasık baladlardan Makedon ritimlerine kadar zengin melodilenn yanı sıra albümün bir diğer süprizi de Candan Erçetin'in Ceza ile bırlikte 'hiphop' türünde yorumladığı 'Şehir' adlı çalışması. Erçetin, albümdeki şarkılar içinde herhangı bir hit planlanmadığını, her zaman olduğu gibi şarkılann dinleyicınin keşfine bırakıldığını söylüyor. Albümün müzik yapımcısı Rıza ErekK. Düzenlemeler AlperErinç, Sunay Ozgür ve Çağiar Yılmazkul imzalannı taşıyor. YAZIODASI SELİM ÎLERİ Sezai'nin Değeri (1) Yetiştiğim yıllarda yayımlanmış önemli edebiyat ta- rihleri Samipaşazade Sezai'nin Sergüzeşf'ini iyi ni- yetli, öncü ama acemi bir eser sayıyoriardı. Edebiyat tarihleri ne diyoriarsa, ben de inanıyordum. Nice zamanlar Sergüzeşt'e uzak durdum. Sonunda, gönül borcumu ödemek isteğiyle, Kamelyasız Ka- dınlar'da bu romanı çözümlemeye çalıştım. Sergüzeşt, dönemi için birbaşyaprttır. Bununla bir- likte hem roman, hem de yazan ikinci, üçüncü plan- da bırakılmışlardır. Hele Sezai, sonraki çabalan da görmezden gelinerek, unutuluşa terk edilmiştir... 1918'de yayımlanan, Ruşen EşrefinDiyoriarki'sin- de "Samipaşazade Sezai Bey" de, yer yer çok ince bir alaycılığa kurban edilir. Ruşen Eşrefin tutumunda, eski edebiyat adamla- nna, onlann hayatı ve toplumu algılayışlanna yönelik 'yerine oturtma' kaygısı göze çarpar. Diyoriar ki'nln yazan, bunu, 'eleştirel tavır' adına yapmaktadır. Sözgelimi Şair Nigar Hanım, bu söyleşiler-tanıtış- lar dizisinde, yaşlı başlı, süslü püslü bir Osmanlı ha- nımefendisidir sadece. Dünyada olup bitenlerden, yeniliklerden, toplumdaki kaynaşmadan tümüyle ha- bersizdir. Diyoriar ki'rim Nigar Hanım sayfalanyla, Abdülhak Şinasi Hisar'ın Boğaziçi Yalılan'ndaki Nigar Hanım tablosunu karşılaştıracak olursak, irkiltici karşıtlıklar gözleriz. Abdülhak Şinasi'de Nigar Hanım, günbatımıyla bir- likte, Boğaziçi'nin sulanndan kendi iç yalnızlığına ön- cesiz sonraaz dönen birşairdir. Akşam ve kalpaklı lam- balar bu şairi bambaşka bir acı rüyada süsler... Oysa Ruşen Eşref, biraz merhametsizdir Diyoriar ki'de: Abdülhak Hamid o kadar göz alıcı bir dekor için- de betimlenir ki, Ruşen Eşrefe söylenenleri artık işit- meyiz; gözümüz ikide birde "Makber" şairinin görkem- li salonuna takılır. Sonra bu şair, "siyah bonjuriu, plastron boyunbağ- lı, inci iğneli rugan ayakkabılı" kılığıyla, hem "zengin ve zarif" hem de rüküş ve gülünç değil midir? Hamid'in sözleri kulaklarımızda eridikçe erir. Bu sözler daha şimdiden, söylendiği anda eskimiş gibi- dir. Süleyman Nazjf'inse, neredeyse ikiyüzlü birtutum içinde olduğu, yine çok ince, ama enikonu acımasız sezdirılerle belirtilir. Ruşen Eşrefe göre, Süleyman Nazif, söyledikleri- ni sonradan yadsımış, hatta 'yazılı' bir metin yollaya- rak, Diyoriar ki yazarına duyduğu güvensizliği ortaya koymuştur... Sezai de, daha ilk görünüşünde, eksantrik bir dav- ranış içindedir. Ruşen Eşreften dinleyelim: "Birkaç gündür kendisini rahatsız etmekte olan bronşiti dindinmek için, san teneke kutudan okalip- tüslü bir hap daha aldıktan sonra Sergüzeşt yazan tekrarmasa başına oturdu." llksoruyu, Ruşen Eşref yerine, Sezai.. bu, adetaök- sürüklü ihtiyar sorar: "Hiç Avnıpa'da bulundunuz mu?" Ama Diyoriar ki yazarının eski edebiyat adamlan- nı, günün yenilikleri adına, gözden çıkardığı açıktır. Diyoriar ki, okunması tatlar veren bir krtaptır. Bir dö- nemin edebiyat düyasına şeytanca ışık tutmuştur. Sezai, söyleşisinde, en çok Namık Kemal ve Na- mık Kemal'in edebiyatındaki yönsemeler üzerinde durur. Sezai için, Namık Kemal iki ayn açıdan önem- lidir: Imparatorluğun son dönem edebiyatında, bireyler arası ilişkiler de, yurt sevgisi de büyük bir bulanıklık içindeyken Namık Kemal, meseleyi neredeyse tek başına irdetemiştir. Bir yandan da, bireyin macerası üzerinde ısrarla durmuştur. Öneriler: Kitap / Ruth Rendhell, Güneşi Beklerken, Ayşegül Demir'in çevınsi, Doğan Krtap. (Polisiyeromanda üst düzeyde psikolojik gerilim sevenler için...) 'Geçmiş İçin Bir Gelecek' • Kültür Servisi - Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampusu'nda dün başlayan 'Geçmiş için Bir Gelecek 1 sempozyumunda bugün 'Tanıkhklar'a yer veriliyor. Saat 10.00 ile 17.00 arasında gerçekleşecek olan oturumlarda Bağdat Müzesi'nin eski ve yeni müdürleri ile işgale, savaşa, kültürel mirasın yağma ve talanına tanıklık eden, çeşitli ülkelerden ve Irak'tan arkeologlar ve gazeteciler konuşacak. (0 212 311 50 00) K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle