Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S/CYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 2004 CVMA
JVlJİ-iX U J L \ kultur@cumhuriyet.com.tr
Kadın sanatçılarçağıÜlkemizdeM kadınların sanat alanındaki durumu, aynı kültürden gelen başka ülkelerle
kıyaslanamayacakkadar ileri bir gelişmeye tanıldıkeder
KAYAÖZSEZGİN
Acılara katlanmış, feleğin çem-
berinden geçmiş kadın sanatçı ima-
jınm neredeyse kalıplaşmış bir ör-
neği olarak Frida Kahlo'nun yaşa-
mııu konu alan film, belki de en faz-
la ügiyi Türkiye'de gördü.
Bunun başta gelen nedenlerinden
bin. bu ımajı kendi sosyal bünyesi-
ne kazandırmakta büyük emek har-
canuş olan ülkemizin, aldığı verim-
li sonuçlar açısından, sanatçılıkla
kadınlık olgusu arasında kısa za-
manda kat etmiş oJduğu mesafedir.
Geleneksel aile terbiyesinin, töre
ve alışkanlıklann katı etkisini aşa-
rakpencere arkasına gizlenmiş olan
kadını, hem canlı model hem de
sanatçılık gibi aktif işlevlerle —
donatmak, bugün aynı kültür
geleneklerinın içinden gelmiş
başka Doğu ülkeleriyle kıyas-
lanmayacak bir gelişmeye tanık-
lık eder.
yı"ya ulaştığını belirtmekten geri
İcalmıyordu ("Sanat ve Folklor",
1971).
Ona göre "kadın ressamlar ça-
ğı"na girmekte olmamızın bir gös-
tergesıydi bu voldaki gelişme. Ka-
dın sanatçılann o yıllarda, kendi baş-
lanna buyruk kişisel ve toplu sergi-
ler açmalannı, erkek meslektaşları-
na boyun eğmeden "koşar adun üer-
)emeJeriT>
nı. Malık Aksel. kadınla-
nn "müdaralan olnıamasına" (ya-
landan dostluk gösterme eğilimi ta-
şımadıklanna) bağlıyordu.
Bizdekı gelişmeleri biryana bıra-
kırsak A\Tupa'daki kadın sanatçılık
olgusunun gelişme aşamalan da par-
lak değildır. S. Vaiadon'dan C. Cla-
1940'larda durum
Başka tarihsel misyonlarla
kıyaslandığında, alınan bu me-
safe, uzun birzaman dilımını de
gerektirmemışnr. MüfıdeKad-
ri ve Mihri Müşfik kuşağından
l940'lı yıllara geldiğimizde,
kadın sanatçı sayısı fazla de-
ğildir, ama înas (Kadın) Sana-
yi-i Nefise'nin kurulmasıyla
gelinen aşama, daha Cumhuriyet
öncesinde, kadınlann bu alanda et-
kin bir rol oynama konusundaki ka-
rarh tavırlannı, toplumun ise bu ta-
vır karşısında, açık biçimde olma-
sa bile katkj saglayıcı rutumunu or-
taya koymaktan uzak degildir.
Nurullah Berk, 1943 'te yayımla-
nan kitabında ("Türkiye'de Resrnı"),
"Türkkadm ressamlan" olgusunun
"başlı başına bir bahis, bir fasıl teş-
kü edecek ehemmivette bir mevzu"
olduğunadeğinmekte haklıydı. Ma-
Bk Aksel. daha da ıleri gidiyor; *re-
sim sanaünı clinde tutan sanatçıla-
nn çevresini, scssiz sedasız kadın res-
samlann sardığı''nı gözlemleyerek
eski kataloglarda "tek tûk beBren"
hanım ressamların adlannın, daha
1950'lerde "havli kabank bir sa-
IJL vrupa'daki kadın sanatçılık
olgusunun gelişme aşamalan da
parlak degildir. S. Vaiadon'dan
C. Claudel'e kadar sınırlı sayıda
kadın sanatçı, egemen erkek sanatçı
imgesini kırarken büyük engellerle
karşılaşmış; Meksika'da Kahlo'nun
kimliğinde somut direniş öyküsüne
dönüşmüş olan serüvenin bir
benzeri, onlar için de söz konusu
olabilmiştir.
Edebiyat alanında biraz daha yer-
leşmış görünen bu eğilim, kadının
daha çok bir "model" olarak, biraz
da güzel sanatlar eğitiminin yaygın-
laştırdığı bir alışkanlığa paralel bi-
çimde algılanması nedeniyle, onu
tuvali başında çalışırken düşünmek-
te zorlananlan da zaman zaman uya-
ncı olabilıyor.
Bu konuda, Türkiye'de gelinen
aşama oldukça dıkkat çekicidir. Ye-
tenek. cins aynmı söz konusu ol-
maksızın bütün insanlara özgü bir
ayncalık olduğuna göre, kadınlann
da bu yolda çaba göstermelerinden
daha doğal ne olabilir?..
Ancak Türkiye'dekı muhafazakâr
kesimin bu konuya bakış açısında
fazla bir evrilme olduğu da söy-
— lenemez.
Kimı kadın sanatçılann da
onlara, bir gerçeğı kabul ettir-
me ıddıasını alda getirecek bi-
çimde, kendılerinden "kadın
sanatçı" dıye söz ederek, grup
ve demekler yoluyla bu etiketi
ayakta tutmaya çalışarak sanat-
ta cıns aynmını körükleyici bir
çaba içınde bulunmalan, çağı-
mızın gerçekleriyle bağdaşmı-
yor.
Celinen aşama önemli..
udel'e parmakla sayılacak kadar sı-
nırlı sayı ıçeren kadın sanatçılar,
toplumdaki egemen erkek sanatçı
imgesini kırarak varlıklannı ortaya
koymakta, büyük engellerle karşı
karşıya kalmış; Meksika'da Kah-
lo'nun kimlığinde somut direniş öy-
küsüne dönüşmüş olan serüvenin
bir benzen. onlar ıçın de söz konu-
su olabilmiştir. Gıderek romanlaşan
öykülerdır bunlar.
l940'lı yıllardan günümüze ge-
lindiğinde, çağdaşlık açısından ba-
kılırsa, kadın ve erkek aynmına da-
yalı göstergelerin artık iyiden iyıye
silindiği, sanat yapıtının ürün olarak
kaynakJandığı yere degil, doğrudan
doğruya yapıtın kendisine bakmak
gerektığı konusundaki eğilimlenn
yaygınlaştığı görülebiliyor.
Bu konuda üzerinde durul-
ması gereken bir başka olgu,
son yıllarda sayıca artış göste-
ren eğitici düzeydeki atölyelerin,
amatör kadın sanatçılann rağbetini
istismar edecek ölçüde, onlan ser-
gi yapmaya yönlendiren tutumlan-
dır
Sergı yapacak aşamaya gelmiş ol-
mak, öncelikle yeterli birikimi ge-
rektinr. Sanatçıİık. eğitim görülen
atölyeyi de aşabilecek ve kişisel ça-
banın yoğunluğuyla sağlanabilecek
bir çalışmayla gündeme gelebilir
ancak. Bu aşamada. çağdaş toplum-
sal realıte ile çağdaş sanatsal reali-
tenin örtüşmesini zorlaştıncı birol-
guya tanık olmaktayız.
Yenı yetişen sanatçı kuşaklannın
ilerde bir açmazla karşı karşıya gel-
memek içın. işlerini temelden benim-
seyıcı bir uğraş içinde bulunmala-
nndan daha doöal ne olabılır? Frida Kahlo'nun yaşamını konu alanfilm,kadın sanatçının savaşunını gündeme taşıdı.
Cumhurba$kanı Sezer uluslararası Işbfrlfği çağrısında bulundu
Kültür terorizmî yaşanıyor
DevletOpera ve Balesi'nce gerçekJeşurilen dansgösterisinin ilk
gösterimi dün Atatürk Kültür Merkezi'nde yapıldı.
Güldestan'ın
dansla anlatımı
Kültür Servisi - Atatürk
Kültür Merkezi önceki ak-
şam Devlet Opera ve Bale-
si bünyesinde gerçekleştıri-
len 'Güldestan' adlı dans
gösterisinin genel provasına,
dün akşam da ılk özel ges-
tirimine ev sahipliği yaptı.
Yönetmenliğini ve kore-
ografisini Beyhan
Murphy'nin, müzik yönet-
menliğini MercanDede'nin,
sahne tasanmını IşınMıım-
cu'nun. kostüm tasanmrnı
İsmail Dede'nin, ışık tasan-
mını ise Michael Odam'ın
yaptığı gösteride Ankara,
îstanbul, Izmir ve Antalya
Devlet Baleleri'nin dansçı-
lannrn yanı sıra Güzel Sa-
natlar Genel Müdürlüğü, îs-
tanbul Devlet Türk Müziği
Topluluğu ve îstanbul Dev-
let Opera ve Balesi müzis-
yenlerinden oluşan bir or-
kestra yer alıyor. Çağdaş ti-
yatro, edebiyat, fotoğraf ve
sema gibi yan öğelerle bes-
lenen 'Güldestan' adını ta-
rihten bu yana çok sevilmiş,
sanat yapıtlannda sıklıkla
kullanılmış 'gül' ile farklı
kültürlerde çok önemli bir
yere sahip olan destan kav-
ramının bırleşiminden alı-
yor. Genel prova öncesin-
de yapılan basın toplantı-
sında Mercan Dede bö> le
birtasanda yer almanın ken-
dısini çok heyecanlandırdı-
ğını \urgularken Göksel
Baktagir, Vurdal Tokcan,
EmruDah Şengüfler gibi ala-
nında uzman müzısyenler-
le birlıkte çalışmanın önem-
li olduğunu söyledi.
Beyhan Murphy ise tasa-
nnın en önemli özelliklerin-
den birinin ilk kez değişik şe-
hirlerdeki De\iet Opera ve
Baleleri'ndeki sanatçılann
bir arada dans etmeleri ol-
duğunu \nrgularken yapı-
tın oluşum aşamasında Ev-
ByaÇelebi'nin 'Seyahatna-
me'sinın kaynakJık ettığini
ancak Beşir Ay\azoğlunun
'Giifler Kitabî' \ e 'Aşk Es-
tetiği' adlı yapıtlanndan da
çok yararlandığını söyledi.
Murphy 'Güldestan'ın
yurtdışında Türkiye' nın ta-
nıtımını yapacağını ve şün-
diden uluslararası fesrrvalle-
re da\et edildiğıni de sözle-
rine ekledi. 'Güldestan'ın
biletlen ağustos sonlannda
satışa sunulacak.
fstanbul Haber Servisi -
Cumhurbaşkanı Ahmet Nec-
det Sezer, dünyanın çok sayı-
da bölgesinde küftüre! mira-
sın yok olma tehükesi altın-
da olduğunu belirterek bu or-
tak mirasın korunarak gele-
cek kuşaklara aktanmı konu-
sunda çözümün, uluslararası
işbirliği ve eğitim olduğunu
söyledi.
Dünyanın ortak kültürel mı-
rasının korunmasına katkı
sağlamak amacıyla kurulan
îstanbul İnisiyatifı'nce ger-
çekJeştırilen "Geçmi^miziçm
bir gelecek: Kültürel miras
ka\Tanunın yeniden tanım-
lanması ve korunması için
ulusiararası sempoz\ıım" baş-
ladı. îstanbul Bılgı Üniversı-
tesi'nin Dolapdere'dekı yer-
leşkesinde dün açılışı yapı-
lan sempozyuma bir mesaj
gönderen Cumhurbaşkanı Se-
zer, kültürel değerlere sahip
çıkılmasının, sürdürülebilir
bir gelişmenin sağlanması yö-
nünden önemli olduğunu söy-
ledi. Sezer, savaşlar. çatışma-
lar, tarihi eserkaçakçılığı, do-
ğal felaketler ve yönetenlerin
sorumsuzluklan gibi neden-
lerle dünyanın çok sayıda böl-
gesinde kültürel mirasın yok
olma tehükesi altında olduğu-
nu anımsatarak bu ortak mi-
rasın korunarak gelecek ku-
şaklara aktanmı konusunda
çözümün, uluslararası işbir-
liği ve eğitim olduğunu ifa-
de etti. Bu yönde çalışmalar
yapan L"NESCO \e diğer ku-
yanın ortak mirasının. "kül-
tür terorizmi" nedeniyle teh-
dıt altında olduğunu belirte-
rek "global talandan global
dayanjşmaya" geçılmesi ge-
rektiğini söyledi.
Masum değillz'
Halman. kültüre yönelik
saldınlann ancak yasa. yap-
tınm ve işbirliği ile çözülece-
• Îstanbul înisiyatifi'nce gerçekleştirilen
"Geçmişimiz için bir gelecek: Kültürel
miras kavramının yeniden tanımlanması
ve korunması için uluslararası
sempozyum" başladı.
ruluşlann çabalannm yeterli
olmadığını \-urgulayan Sezer,
hükümetlerin de bu konuda
duyarlı davranarak. uluslara-
rası sözleşmelerin yükümlü-
lüklerini yerine getirmesinin
zorunluluğuna dikkat çektı.
Sempozyumun açılış ko-
nuşmasını yapan Bilkent Üni-
versitesı Öğretim Cyesi Prof.
Dr. Talat Sait Halman, dün-
ğini vurgulayarak "Ama bu
konuda hiçbirimiz masum de-
ğiliz. Artık dar görüşlü kıs-
kanç ulusal taMiiar bir yana
bırakılarak uluslararası işbir-
liği sağlanmah. Bunun için ge-
rekli şeylerarasında yasalann
güçlendirilmesi, arkeolojik
yeıîerin korunması ve ulus-
lararası sanat ve arkeoloji fo-
nunun kurulması gerek" dı-
ye konuşru. Başkanlığını îs-
tanbul Teknik Üniversitesi
Restorasyon BÖlümü Başka-
nı Prof. Dr. Zeynep Ahun-
bay'ın yaptığı "Eski Mezo-
potamja" başhkJı oturumda
konuşan Chicago Üniversi-
tesi Mezopotamya Arkeolo-
jisi Öğretim Cyesi Prof. Dr.
McGuire Gibson. Irakta ya-
şanan yağma olaylannı an-
lattı. Gibson, "Irak'takisiste-
matikyağma korkunç boyut-
larda. Bunların hepsi göz gö-
re göre \apıldı. Oysa ilglli söz-
teşmelere göre işgalci güçler,
kültürel varhklan korumak
zorunda. Arök bu ola>1ann
durdurulması gerek" dedı.
Uzmanlar tarafından kül-
türel mirasın korunması ve
gelecek kuşaklara aktanmı
konusunun ele alındığı sem-
pozyuma, Avrupa. ABD ve
Ortadoğu'dan çok sayıda ar-
keolog, tarihçi, hukukçu, ga-
zeteci ve Iraklı müzeciler ka-
tıldı.
Yurrtaşlara açık olan 3 gün-
lük sempozyum. yann ortak
deklarasyonun açıklanması
ile sona erecek.
Sanatçının
Melek
adlı yeni
albümünde
on biri yeni ikisi
eskilerden
bugüne taşman
toplam 14
çahşma
bulunuvor.
Candan Erçetin 'in melekleri
Kültür Servisi - Candan
Erçetin'in 2OO2'de çıkardığı
'Neden' adlı albümünün hemen
ardından çalışmalanna başladığı
altıncı albümü 'Melek' müzik
marketlerde. Albümde on bın
yeni, ikisi eskilerden bugüne
taşınan toplam 14 çahşma
bulunuyor: Melek, Ağhyor musun,
Meğer, Canı Sağolsun. Sitem. Bir
Yangmuı Külünü. Bahane, Şehir,
Sensizh'k, Yaşıyorum, Bu Sabah,
Sonsuz, Gökvüzünde Valnız
Gezen Yıkhzlar. Farklı deneme ve
düzenlemeler, klasık baladlardan
Makedon ritimlerine kadar zengin
melodilenn yanı sıra albümün bir
diğer süprizi de Candan
Erçetin'in Ceza ile bırlikte
'hiphop' türünde yorumladığı
'Şehir' adlı çalışması. Erçetin,
albümdeki şarkılar içinde
herhangı bir hit planlanmadığını,
her zaman olduğu gibi şarkılann
dinleyicınin keşfine bırakıldığını
söylüyor. Albümün müzik
yapımcısı Rıza ErekK.
Düzenlemeler AlperErinç,
Sunay Ozgür ve Çağiar
Yılmazkul imzalannı taşıyor.
YAZIODASI
SELİM ÎLERİ
Sezai'nin Değeri (1)
Yetiştiğim yıllarda yayımlanmış önemli edebiyat ta-
rihleri Samipaşazade Sezai'nin Sergüzeşf'ini iyi ni-
yetli, öncü ama acemi bir eser sayıyoriardı.
Edebiyat tarihleri ne diyoriarsa, ben de inanıyordum.
Nice zamanlar Sergüzeşt'e uzak durdum. Sonunda,
gönül borcumu ödemek isteğiyle, Kamelyasız Ka-
dınlar'da bu romanı çözümlemeye çalıştım.
Sergüzeşt, dönemi için birbaşyaprttır. Bununla bir-
likte hem roman, hem de yazan ikinci, üçüncü plan-
da bırakılmışlardır. Hele Sezai, sonraki çabalan da
görmezden gelinerek, unutuluşa terk edilmiştir...
1918'de yayımlanan, Ruşen EşrefinDiyoriarki'sin-
de "Samipaşazade Sezai Bey" de, yer yer çok ince
bir alaycılığa kurban edilir.
Ruşen Eşrefin tutumunda, eski edebiyat adamla-
nna, onlann hayatı ve toplumu algılayışlanna yönelik
'yerine oturtma' kaygısı göze çarpar. Diyoriar ki'nln
yazan, bunu, 'eleştirel tavır' adına yapmaktadır.
Sözgelimi Şair Nigar Hanım, bu söyleşiler-tanıtış-
lar dizisinde, yaşlı başlı, süslü püslü bir Osmanlı ha-
nımefendisidir sadece. Dünyada olup bitenlerden,
yeniliklerden, toplumdaki kaynaşmadan tümüyle ha-
bersizdir.
Diyoriar ki'rim Nigar Hanım sayfalanyla, Abdülhak
Şinasi Hisar'ın Boğaziçi Yalılan'ndaki Nigar Hanım
tablosunu karşılaştıracak olursak, irkiltici karşıtlıklar
gözleriz.
Abdülhak Şinasi'de Nigar Hanım, günbatımıyla bir-
likte, Boğaziçi'nin sulanndan kendi iç yalnızlığına ön-
cesiz sonraaz dönen birşairdir. Akşam ve kalpaklı lam-
balar bu şairi bambaşka bir acı rüyada süsler...
Oysa Ruşen Eşref, biraz merhametsizdir Diyoriar
ki'de:
Abdülhak Hamid o kadar göz alıcı bir dekor için-
de betimlenir ki, Ruşen Eşrefe söylenenleri artık işit-
meyiz; gözümüz ikide birde "Makber" şairinin görkem-
li salonuna takılır.
Sonra bu şair, "siyah bonjuriu, plastron boyunbağ-
lı, inci iğneli rugan ayakkabılı" kılığıyla, hem "zengin
ve zarif" hem de rüküş ve gülünç değil midir?
Hamid'in sözleri kulaklarımızda eridikçe erir. Bu
sözler daha şimdiden, söylendiği anda eskimiş gibi-
dir.
Süleyman Nazjf'inse, neredeyse ikiyüzlü birtutum
içinde olduğu, yine çok ince, ama enikonu acımasız
sezdirılerle belirtilir.
Ruşen Eşrefe göre, Süleyman Nazif, söyledikleri-
ni sonradan yadsımış, hatta 'yazılı' bir metin yollaya-
rak, Diyoriar ki yazarına duyduğu güvensizliği ortaya
koymuştur...
Sezai de, daha ilk görünüşünde, eksantrik bir dav-
ranış içindedir. Ruşen Eşreften dinleyelim:
"Birkaç gündür kendisini rahatsız etmekte olan
bronşiti dindinmek için, san teneke kutudan okalip-
tüslü bir hap daha aldıktan sonra Sergüzeşt yazan
tekrarmasa başına oturdu."
llksoruyu, Ruşen Eşref yerine, Sezai.. bu, adetaök-
sürüklü ihtiyar sorar: "Hiç Avnıpa'da bulundunuz
mu?"
Ama Diyoriar ki yazarının eski edebiyat adamlan-
nı, günün yenilikleri adına, gözden çıkardığı açıktır.
Diyoriar ki, okunması tatlar veren bir krtaptır. Bir dö-
nemin edebiyat düyasına şeytanca ışık tutmuştur.
Sezai, söyleşisinde, en çok Namık Kemal ve Na-
mık Kemal'in edebiyatındaki yönsemeler üzerinde
durur. Sezai için, Namık Kemal iki ayn açıdan önem-
lidir:
Imparatorluğun son dönem edebiyatında, bireyler
arası ilişkiler de, yurt sevgisi de büyük bir bulanıklık
içindeyken Namık Kemal, meseleyi neredeyse tek
başına irdetemiştir. Bir yandan da, bireyin macerası
üzerinde ısrarla durmuştur.
Öneriler:
Kitap / Ruth Rendhell, Güneşi Beklerken, Ayşegül
Demir'in çevınsi, Doğan Krtap. (Polisiyeromanda üst
düzeyde psikolojik gerilim sevenler için...)
'Geçmiş İçin Bir Gelecek'
• Kültür Servisi - Bilgi Üniversitesi Dolapdere
Kampusu'nda dün başlayan 'Geçmiş için
Bir Gelecek
1
sempozyumunda bugün
'Tanıkhklar'a yer veriliyor. Saat 10.00 ile 17.00
arasında gerçekleşecek olan oturumlarda
Bağdat Müzesi'nin eski ve yeni müdürleri ile
işgale, savaşa, kültürel mirasın yağma ve
talanına tanıklık eden, çeşitli ülkelerden ve
Irak'tan arkeologlar ve gazeteciler konuşacak.
(0 212 311 50 00)
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I