Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 NİSAN 2004 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
ABDÜLCANBAZ TURHAN SELÇUK
DU3UST
TA3İATLI
İSTAN3UL
AEDULCANEAZ'
IS
HA.3ÎKÎJLAD2
KAC2HALAHI
\/ KISIM
TEKMİLİ
BÎPJSS
ALPlNı HAj3£W.£K.î
HEPEM OLPU...
Doktor AşiretAlınç Çanakkale Savaşı kahramanı babası Hasan Tahsin'i anlattı
ÖÖÖlmedenmezarakoydular onu• Doktor Alınç, Çanakkale Savaşı
sonrası aldığı yara sonucu öldüğü
sanılan babası Hasan Tahsin'in
toplu mezara konulduğunu söyledi.
Babasıyla aynı adı taşıyan ve yakın
arkadaşı olan Hasan Tahsin'in,
kefenle gömülmesini istediği için
mezardan çıkanlan Tahsin yaşama bir tesadüfle
döndü. Tahsin daha sonra milli mücadeleye katıldı.
! Liseöğtmdsi Metin, 11 Eylül'ün Amerikm tophanuna etkileriniUtaplaştmh
ür. Aşiret Alınç.
BAR1ŞDOSTER
Çanakkale Savaşlan'nda Türk as-
kerinin gösterdıği kahramanhk, şiir-
lere, kıtaplara, fılmlere konu olurken
cephede görev yapan Hasan Tahsin
adlı Türk subayının yaşam öyküsü,
diğer yüzbinlerce örnek gibi, sava-
şın ne zor koşullarda kazanıldığını
göstermesi açısmdan derslerle dolu.
Ozverinin, yurtse\
r
erliğın ve kahra-
manlığın destanlaştığı Çanakkale'de
savaşan Hasan Tahsin'in, adeta mu-
cize eseri nasıl hayatta kaldığını ve
Mılli Mücadele'ye nasıl katıldığıru,
oğlu Dr. Aşiret Alınç Cumhuriyet'e
anlattı.
Babasının 1896yıhndadoğduğu-
nu ve 1908 yılında Harbiye "den me-
zun olduğunu belirten Alınç, "Si-
perterin çok yakın olduğu savaş ala-
nında, babam karşdıkh ateşin azal-
dığı bir anda kafasını çok az siperden
kaldınnca, İngilizier ateş ediyor ve
kafasının sağ tarafina aldığı kurşun-
la düşüyor. Inginzlerde miğfer var,
bizimkilerde yok. Babamın öldüğü-
nü sanıp,tophı mezarlardan birine ko-
yuyorlar. Kjsa süresonra babamın ya-
kuı arkadaşıveadaş»olanHasan Tah-
sin getip babamın nerede olduğunu
soruyor. Veri öğrendikten sonra da
enıirerine "Toplu mezardan çıkann.
Hiç olmazsa yarasını temizleyip, ke-
fene koyup. öyle gömelim' diyor.
Mezardançıkanncababamınsağ ol-
duğunu görüp, hemen tedavi alöna
ahyorlar. Babam böyle kurtuluyor"
diye konuştu.
İnglllz düşmana mektup
Cephede babasının bir Ingilizle
çok yakın mesafede karşılaştığını ve
babasına ateş eden Ingilizin. hedefi
tutturamadığını, daha sonra babası-
nın ateş edip Ingilizi öldürdüğünü
ifade eden Alınç, üstündekı nişanlar-
dan, ölen îngilizin bir lord olduğu-
nun anlaşıldığını, babasının da îngi-
lizin tüm eşyalannı, üzerinden çıkan
adrese gönderdiğıni vurguladı. "Ba-
bam. öldürdüğü kişinin ailesine yaz-
dığı mektupta, olavı anlatnuşve' Eğer
ben öldürmeseydım, oğlunuz beni
öldürecekti. llk ateşi o açh, ama o ka-
dar heyecanlrydı ki, elleri ritredi. Tam
karşımda olmasına rağmen beni vu-
ramadı. Sonra ben ateş açtım ve öl-
dürdüm' diye yazmış" dedi.
Mllll mücadele gunlerl
Milli Mücadele'ninbaşında baba-
sının, kömürcükıhğma girip Sinop'a
giden bir gemiye binerek Mustafa Ke-
malve arkadaşlanna katıldığıru söy-
leyen Alınç, "Babamın hem Çanak-
kale MadalyasL hem İstiklal Madal-
yası vardı. Süveyş Harekâü'nda 7
kurşunyarasıalmıştT diye konuştu.
Atatürk'ün sofrasında yemek yiyen
subaylardan olan ve Çumhuriyet'in
ilanından sonra Harbiye'de tarih öğ-
retmenliği yapan babasının, hiçbir
zaman bir ev sahibi olmadığını, hep
kirada oturduklannı vurgulayan
Alınç, "Babam bir Ku\w Mifiîye-
ciydL Yapüklaruu sorduğumuzda,
'Bugün de olsa. aynı şeyi yapanm'
derdi. Kendisi için hiçbir şey isteme-
yen oyiğitVaafe Kuşağı'ndandL Kur-
may Okulu'nagirmesiiçintanınan
haktan bile yararlanmamışü. 87 ki-
lodagüreşşampiyonuydu. \\ırduğu-
nu devirirdi, ama kanncayı intitmek-
ten kaçmtrdT şeklinde konuştu. Alınç.
Süveyş Harekâtı'nda yaralanan ba-
basma. ilk tedavinin bir Bedevi ça-
dınnda yapıldığını, kendı adının da
bu sayede konduğunu söyledi. Alınç.
şöyle devam etti.
*Babam,teuavisindeyanümcı olan
Bedevi'ye teşekkür edip ona Senın
ıçin ne yapabilirim" diyesormuş. Be-
devi de 'llk doğacak çocuğuna, be-
nim adımı venrsın" diye yanıtlamış.
Bu nedenle babam, annemin tüm iti-
razlanna karşın adımı Aşiret koy-
muş. Kız kardeşimin adı da Alango-
ya'dır. Vefalı ve sözünün eri olmak.
babam için çok önemli değerlerdi."
NO
BLANK
CHECK
Denis Dunıl Metin, Başkan George W. Bush ve savaş karşıtı gösterüerin küçük ve dağmık olduğunu söyledi.
'Halkyönetimi sorgulamadı'İstanbul Haber Servisi -11 Eylül saldınlan sonrasmda,
Amenkan toplumunu ve ülkesine olan bakışını inceleyen
Türkkökenli Amerikalı lise ö|rencisi Denis Durul Metin,
yaşadığı felaketlere, Irak işgali sonrasındaki gelişmelere
ve dünyanın artan tepkisine karşın, Amerikan toplumunun
ülkesinin yönetimini sorgulamadığıru söyledi.
ABD ve bu ülkeyi yönetenler hakkındaki düşüncelen-
ni "Şu Bizim Büyük Llkemiz!" adlı kitapta toplayan Me-
tin, Amerikalılann fabrikasyon bilinç üretimine uygun tep-
ki verdiklerıni ve
Bush yönetiminın
dünyayı silahla dü-
zene sokma politi-
kasını destekledik-
kitle imha silahlan var* yalanıyla, saldınya uygun ortam
yaratıldığının altını çizen Metin, ABD yönetinünin, Suri-
ye ve Iran'ı da o günlerde sık sık gündeme getirdiğini, ama
özellikle İran'ın, bir Irak olmadığını da çok ıyi bildiğini
anlattı. Başkan Bush ve savaş karşıtı gösterilerin küçük ve
dağınık olduğunu kaydeden Metin, "Bush, sokaktaki in-
sanlann ve gazetecflerin Irak'taki durumla ilgili sorulannı
yanrtlayamıyor. Bu sorulan hep 11 Eylül'ü bahane ederek
geçiştiriyor. Sokaktaki Amerikah, dünyadaki Amerikan
karşıüığmdan, ken-
• Türk kökenli ABD'lı Denis Durul
Metin, yurttaşlannm Bush yönetiminin
dünyayı silahla düzene sokma
lerinı voırguladı. 11
Eylül2001saldınla-
n olduğu zaman, 15
yaşına yeni basmış
bir lise öğrencisi ol-
duğunu söyleyen
Metin, "Herkes gibi ben de dehşete kapddım. Amerikalı-
lann ola> a duvgusal yaklaşmalan. nedenlerini hiç sorgula-
mamalan beni şaşırttnışta. Nefret her şeyin üzerine çıkın-
ca, akıl magtup oldu" dedi.
11 Eylül sonrasmda ABD yönetimindeki şahinlerin he-
men "birileriniişareteniklerini'' ve dönemin Irak lıderi Sad-
dam Hüseyin'i işe kanştırmak için çok çaba gösterdikle-
rini anımsatan Metin, savaş için psikolojik gerekçelerin ha-
zırlanıp, Amerikaklann önüne konduğunu ifade etti. "Irakta
politikasını desteklediklerini vıırguladı.
Metin, Irak savaşı için psikolojik
gerekçelerin hazırlanıp Amerikalılann
önüne konduğunu belirtti.
di ülkesini hiç so-
rumlututmaz.Fran-
sclann McDonald's
hamburgerüıi pro-
testo etmelerini bi-
le, 'Fransızlar bizi
kıskanıyor' şekün-
deaçüdadüar"diye
konuştu.
Irak işgalinin
başladığı dönemde Bush'un arkasındaki halk desteği-
nin yüksek olduğunu, bu nedenle Demokrat Parti'nin hiç
sesini çıkaramadığıru \-urgulayan Metin, şöyle devam et-
ti : "ÖzeDikle Felluce'deki direniş sonrasmda. halk deste-
ği azaldı. Demokratlann da sesi yükselmej e başladı. Be-
ni en çok sevindiren olaylardan biri, Tûrkiye'de 1 Mart
tezkeresinin reddedflmesiy di Bu. .\merikan basnunda çok
çirkm yorumlara neden oİdu. Çünkü tezkerenin geçeceğine
inanr\orlardı." I
ENTERNET /MEHMET SÜCÜ mehmet(§ cumhuriyet.com.tr
Onun adını ilk olarak 18 yıl önce duy-
duk. Israil'in nükleer sırlannı açığa çı-
karan bir casus olarak tanıdı tüm dün-
ya. Israilli bir Hıristiyandı Mordehay
Vanunu. Ortadoğu'nun en ceberrut
devleti olan israil'in nükleer programı-
nın oluşturulmasında ve geliştirilme-
sinde önemli bir rol oynayan Vanunu,
Fas'tan Israil'e göç eden bir Yahudi ai-
lesinin 11 çocuğundan biri. Askeriiği-
ni yaptıktan sonra, Negev Çölü'ndeki
bir araştırma merkezinde çalışmaya
başlayan Vanunu, çalıştığı Dinamo ad-
lı merkezin aslında Israil'in nükleer si-
lah üretme projesinin önemli bir ayağı
olduğunu öğrendi. Dokuz yıl bu mer-
kezde önemli görevlerde bulunan Va-
nunu'nun ABD'den, zenginleştirilmiş
U 235 çalınmasında rol oynadığı da
öne sürülür. Ancak sonradan Hıristi-
yanlığı seçen bu teknisyen, bir yandan
çalışıyor bir yandan da Ben Gurion Üni-
/ersitesi'nde felsefe eğitimi alıyordu.
Kendisinin daha sonra 'vicdan krizi'
Dİarak tanımladığı bu dönem, Vanu-
•ıu'nun Israil hükümetinin politikalann-
jan rahatsız olmaya başladığı sürecın
je başlangıcı oldu.
1954 doğumlu teknisyen 1985'te ça-
Bilgide Saydamlık ve Vanunu
lıştığı Dinamo Araştırma Merkezi'nden
kovuldu. Aldığı 7 bin 500 dolartık taz-
minatla Nepal, Burma ve Tayland'ı zi-
yaret etti. Sonra da hayatında yeni bir
dönüm noktasını teşkil edecek olan
Avustralya'ya gitti. Orada taksi şoför-
lüğü ve bulaşıkçılık gibi işlerde çalıştı.
Kilise'deki rahiple dost oldu ve bir sü-
re sonra Hıristiyan olmaya karar verdi.
1986'da Anglikan olarak vaftiz edildi.
Kovulmadan önce kendi ifadesiyle
fabrikada bulunan 200 nükleer bomba-
dan 60'ının fotoğraflannı çekti. 1986
yılında artık bir barışçı olan Vanunu,
elindeki fotoğraflarla Ingiltere'ye gitti. Bu-
rada Sunday Tımes'dan bir gazeteci
ile tanışan Vanunu bildiklerini ona ak-
tardı. Hikâyeyi ilginç bulan gazete, 1986
yazında Israil'in inkâretmesine rağmen
gizlice nükleer silah ürettiğine dair id-
diaların doğruluğunu araştınması için
muhabiri Peter Hounam'ı Vanunu'nun
bulunduğu Sydney'e gönderdi.
12 gün süren görüşmeler sonunda
Vanunu'nun da Hounam ile biriikte In-
giltere'ye giderek bildiklerini Banş Ha-
reketi'nde yer alan nükleer alanda uz-
man bilim adamlarıyla paylaşması ko-
nusunda uzlaşıldı. Ama hikâye Sun-
day Times'da yayımlanmadan önce
Mordehay Vanunu izini kaybettirdi. Da-
ha sonra MOSSAD ajanlannın aman-
sız takibi sonucu Israilli teknisyen Ro-
ma'da yakalandı. Vanunu, aslında Ro-
ma'ya bir kadınla buluşmaya gitmişti.
Ama bu kadın ne yazık ki (srail ajanı-
dır. Daha sonra Vanunu, MOSSAD'ın
genel merkezine getirildi ve önüne 5
Ekim'deyayımlanan Sunday Times ga-
zetesi kondu. Gazetede Israil'in nükle-
er silah programına ilişkin haber yer
alıyordu.
Kapalı bir mahkemede vatana iha-
net ve casusluk suçlanndan yargılan-
dı. Buraya kadar bir savaş karşıtının
MOSSAD ajanları tarafından yakalan-
masını anlatan Vanunu'nun yaşamöy-
küsü burdan sonra bambaşka bir bo-
yuta kaydı. Yakalandıktan sonraki ilk bir
ayı, küçücük bir odada zifiri karanlıkta
geçti. Yerdeki bir şiltenin üzerinde kâh
uyuyarak, kâh uyanık; sorgulanarak.
Sorgulayanlar Vanunu'nun kimliğini giz-
lemek istiyordu. Bıyık bırakmaya, akıl
hastalarının giydiği tipte bir kep giy-
meye zorlandı. Adını bile değiştirmeye
çalıştılar.
Duruşmalar sürerken bir gün Vanu-
nu, içinde bulunduğu araçta avucunu
açıp cama dayadı. Avucuna "Vanunu,
30 Eylül 1986 tarihinde Roma'da ka-
çınldı ve hapsedildi" yazılıydı. O gün-
den sonra cezaevi aracının camlan si-
yaha boyandı. Sonuçta suçlu bulundu
ve mahkûm edildi. Cezasının ilk on bir
buçuk yılını tek başına hücrede geçir-
di. Bu süreçte, gece ile gündüzü ayırt
edememesi için tepesinde 24 saat ya-
nan bir florasan lamba bulunuyordu.
ABD'Iİ bir aile bu dönem Vanunu'ya
sahip çıktı ve onu manevi çocuklan ilan
ettiler. Israilli teknisyenin hayatta kalma-
sının en büyük nedeni belki de bu aile
oldu. Vanunu ile zaman zaman görü-
şebilme olanağı da bulan ailenin bas-
kısı Israil hükümetini zorda bıraktı.
Geçen günlerde cezasını tamamla-
yan Vanunu serbest bırakıldı. Ancak
Ortadoğu'nun en ceberrut devleti, in-
sanlığı tehdit eden silahlannı dünyaya
duyuran bu adamı bir türiü affedeme-
di. Şimdi Vanunu yaşayacağı kentten
aynlamayacak, ülke dışına çıkamaya-
cak, herhangi bir elçiliğin 100 metre
yakınına sokulamayacak.. değil gaze-
tecilerle, herhangi bir yabancı ile bile ko-
nuşması yasak.
2001 senesindeNobelBanşödülü'ne
aday gösterilen Vanunu'nun haklanna
kavuşması için internetten başlayarak
yayılan bir insan hakları kampanyası
ise dünyayı sarıyor.
Bu kadar tartışmalara neden olan
Dinamo Araştırma Merkezi aslında ne-
dir? Negev Çölü'nde bulunan bu mer-
kezin aslında bir reaktör olduğu öne
sürülüyor. Dinamo reaktörünün sızıntı
ihtimalinin yüksekliği nedeniyle dün-
yanın en tehlikeli nükleer reaktörlerin-
den birisi olduğu belirtiliyor. Olası bir sı-
zıntı Kıbns'a kadar bir etki alanına sa-
hip. Reaktörün, ilkel koşullanyla birçok
çalışanının ölümüne neden olduğu bi-
liniyor.
DUZYAZI
ORHAN BİRGtT
Sonuçları Okumak
Okumadan, fetva vermekte sanınm en önde gi-
den bizim insanımız olmalı. 24 Nisan akşamına ka-
dar bir dizi tuzağından haberli olduğumuz Annan
Planı'nı, Tûrkiye'de sorumlu bürokratlar dahil, tek
kimsenin bütünü ile okumadığını nihayet Sayın
Başbakan bile, oylama sandıkları kapanmadan
önce itiraf etti. "Dışişleri bürokratlannın kendisi-
ne 150 sayfalık bir özet verdiklerini, başbakan ola-
rak bu metni okuyarakyola çıktığını" söyledi.
KKTC Başbakanı Talat'ın, o 150 sayfayı da oku-
yup okumadığı meçhul. Belki de ABD ve AB ileri
gelenlerinin, usta pazarcılar gibi "Böyle bir planı
başka tezgâhta as/a bulamazsınız" demış olma-
ları sonucunda, halkına 24 Nisan'da sandığa atı-
lacak "evet" oylan ile, güneyde birteşmeye can atan
Rum kardeşleri ile kucaklaşacaklarını, o andan iti-
baren de çekilen tüm sıkıntılann sona ereceğini san-
mış olmalıdır.
Ama Türkiye'yi yönetenler de, KKTC'de hükü-
met sorumluluğunu üstlenenler de, zaten 1 Ma-
yıs'ta otomatikman AB üyesi olacak Rum devle-
tinin, Türklerle, eşite yakın koşullarda bile bir çatı
altındatoplanmayacak kadar koşullanmış olduğu-
nu göremediler.
Bunu gören ve açıkça söyleyen Denktaş'ın ise
kendisi gibi düşünenlerin yüzde 35.1 oy almış ol-
malannı gerekçe göstererek istifasını isteyebildi-
ler. Hem de daha kesin sonuçlar alınmadan. Ta-
lep Talat'tan geldi. Ancak telefon kayıtlan, KKTC
Başbakanı ile TC Başbakanı ve Dışişleri Bakanı ara-
sında hızlı bir fıkir alışverişi olduğunu elbette gös-
terecektir. Zaten, Erdoğan ile Gül'ün kuşdilini an-
dıran konuşmalan da, Denktaş'ın cumhurbaşkan-
lığmı boşaltmasını, dahası güneye göç etmesini is-
teyen sokak kalabalığı ile aynı telden çalıyordu.
KKTC yurttaşlan, uzun yıllardan beri süregelen
statükonun verdiği usanç ile, 24 Nisan referandu-
munda 'evetçiler' koalisyonunda birleştiler. Bu so-
nucu saygı ile kabul etmek, elbette koalisyonu
oluşturan güçlerin birliğini tek tek okumaya engel
olmamalıdır.
Kuzey evetçileri
"AB'ye girmeyi, kurtuluşun tek yolu olarak gö-
renler. Bu sonuca ulaşmak için iki yıldır adadaki
sistemli beyin yıkamasında eğitilenler. AB ve Ati-
na 'nın çıkarian doğrultusunda parasal destek alan-
lar. Denktaş'tan bıkanlar. UBP'nin uzuniktidardö-
neminde burnu havaya kalkan kimi politikacılara
meydan okuma fırsatı bulanlar. Talat'ın Amerikan
dergilerinde yayımlanan sayfiye evlerinin fotoğ-
rafları ile Bayrak televizyonunda, evsiz kalacak
Türkiye asıllı göçmenlere üstü kapalı vaatlerle bir
düş perdesi gibi sunduğu konut ilanlanna kapı-
lanlar. Ve nihayet CTP artı DHP gibi ilenci so/cu-
iann emrine girmek için Şeyh Nazım Kıbnsi 'nin,
'hayır' demenin şeytanla işbihiği yapmak olduğu
safsatasma kapılanlar..."
Yüzde 64.8 alan bu koalisyon, güneyin 'hayırcı'
cephesi karşısında elbette kendilerinin AB'ye ve
ABD'ye karşı iyi niyetli hareket ettiklerini göster-
mektedir. Ancak bu rakamsal sonuca bakarak,
Denktaş'ı saf dışı bırakmak ıçin M. Ali Talat'ın 24
Nisan gecesi oynamak istediği oyun, tek kelime
ile çirkinlik sergilemiştir.
öyle bir oyun aslında Karen Fogg planında 14
Aralık 2004 seçimleri için de yürürlüğe konulmak
istenilmişti. Bugün AB'nin adadaki sınırı olacağın-
dan söz edilen Yeşil Hat, kuzeyden ve güneyden
tıpkı Beriin'deki 'Utanç Duvan' gibi karşılıklı gös-
terilerte yıkılacak ve Denktaş istifaya zorlanacak-
tı. Yeri gelmişken o seçimde, Talat'ın aldığı yüzde
35.18 oy ile başbakan olduğunu ve demokrasiler-
de bu oranın eğılimleri göstermek açısmdan hiç de
küçümsenecek birsonuç olmadığını anımsayalım.
Tıpkı, Rauf Denktaş'ı da cumhurbaşkanlığına ta-
şıyan son seçimlerde kendisine yüzde 43.68 oy ve-
rildiğini, Talat'ın ise sadece yüzde 10.03 ile san-
dıkta kaldığını hatıriatmakta yarar olduğunu söy-
lemek gibi.
24 Nisan gecesi, ilerieyen saatlerde halkoylama-
sını Denktaş'ı KKTC Cumhurbaşkanlığı'ndan gön-
dermek için bir tür çoluk çocuk öncülüğünde baş-
latılmak istenilen provanın, Ankara'da hükümete
de yapılan kimi güçlü telkinler sonunda yerini sağ-
duyuya bırakması, elbette yapılması gerekli tek
yol olmuştur. Gerçi AB de, ABD de bundan son-
ra dış ilişkilerinde Denktaş kâbusu yerine, Talat'ı
karşılannda görmek isteyeceklerdir. Ama unutul-
mamalıdır ki Talat bu ilişkilerinde ne açıktan KKTC
Başbakanı kartvizitini kullanabılecektir ne de artık
o ünlü Yavuz Sabuncu anayasası, bir kâğıt par-
çasından öteye anlam ifade etmeyeceği için cum-
hurbaşkanı ile KKTC Cumhuriyet Meclisi'nin yet-
kilerine el koyabilecektir.
Üstelik Talat, arkasında Denktaş'ın direniş gün-
lerinden gelen geçmişi bulunmadığı ve yine ada-
daki Türk toplumunun tek dereceli oylan ile seçi-
lerek cumhurbaşkanlığına gelmediği için Batılıla-
nn zoraki de olsa kullandıklan "Kıbrıs Türk Toplu-
mu Lideri" hitabına da uzak kalmak zorundadır.
Oldu mu ya?
Bu nedenle yapılacak olan halkoylaması sırasın-
da, "Türklerevet, Rumlarhayırderse, KKTC'yita-
nımalan için ısrariı bir kampanya açarız" diyen
Ankara'ya "Sözünüzü tutmanızı bekliyoruz" uya-
rısı ile çağrıda bulunmaktır. Ama, Ankara'daki hü-
kümet bu konuda tam bir pişkinlik içinde hareket
ediyor. Bir taraftan Islam ülkeleri, öte yandan Türk
cumhuriyetlerinde hızlı bir eğilim yoklaması ya-
parken öte yandan bu konudaki başvuruların Ta-
lat tarafından gerçekleştirilmesi ağır basıyor.
Oldu mu ya? Hem Rumların güçlü bir hayır di-
yeceğini görmeden paçaları sıvayacak, buna rağ-
men alınan sonucu son elli yılın en büyük diplo-
matik zaferi diye ilan etmeye kalkacaksınız hem
de Talat'ın sırtını okşayarak "KKTC'yi tanıtma mis-
yonunu sen üstlen" diyeceksiniz...
Üstelik daha dün bir bugün iki. BBC televizyo-
nu gibi Ingiltere'nin resmi ağzı olan kuruluşlarda
ambargonun kalkmasının bile güç olduğu yolun-
da yorumlar başladığını da bile bile...
Faks: 0212- 677 07 62 obirgit(« e-kolay.net
YEŞİL MUMYA
Firavunların, Ehramların
gizlerini anlatan roman
P. HUBERT'ten çeviren O. AKBAL
Yeni çıktı
ŞİMŞEK YAYINLARI