Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 NİSAN 2004 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
'Sen Ey Demokrasü'
En güzel tanımlama bu: "Alaturka Demokra-
si". Bir kitap adı, ama elli yıldır sürdürdüğümüz
birtutuma en yakışan söz! Elli yıldır dillerde, ya-
zılarda demokrasi sözcüğü, içi doldurulama-
yan, ne olduğu anlaşılamayan, doğrusu ya an-
laşılması, benimsenmesi de pek istenmeyen...
Eski Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğ-
lu "Alaturka Demokrasi" (Arkadaş Yayınlan) ad-
lı kitabının önsözünde diyor ki:
"Çağdaş demokrasilerde, demokrasiyi yok
etme özgürlüğü yoktur. Demokrasinin sağladı-
ğı olanaklardan yarartanarak onu araç gibi kul-
lanıp (takıyye yoluyla) amaçlarına ulaşanların
sadece kendi ülkelerine değil, tüm insanlığa
verdikleri zararlar, acı deneyimlerle öğrenildiği
için, yoktur."
Kanadoğlu, "hukuka karşı hile" yoluyla nasıl
iktidaragelindiğini ayrıntılanylaanlatmış... Mes-
lek yaşamında karşılaştığı "hile" örneklerini bir
birsergilemiş... Yıllann deneyimli savcısı, hukuk-
çusu olarak hukuk yollarının nasıl ustalıkla kul-
lanıldığını... Bugün Başbakanlıkkoltuğundaotu-
rarak ülkeyi yöneten Tayyip Erdoğan ın, yasal
bir üyesi bile olmadığı bir partinin nasıl genel baş-
kanı sayıldığını; sonra türlü hukuk engellerini us-
taca aşarak önce milletvekili, daha sonra baş-
bakan olduğunu bir masal gibi tarih yaprakları-
nasunmuş. llgiyleokunması gereken bir kitap...
Son günlerde çok önemli belgesel yapıtlar
çıktı. Birkaçını okurlanma duyurmakta yarargö-
rüyorum: Cahit Kayra'nın "SevrDosyası"(Bü-
ke Yayınları). Erol Bilbilik'in "Amerikan Kuşat-
ması"(Otopsi Yayını), Prof. Çetin Yetkin'in "Ser-
best Fırka Olayı" (Otopsi Yayını), Mustafa Ra-
gıp'ın "Ittihat Terakki Tarihinde Perde Arkası"
(Örgün Yayını)...
Herbirinin üstünde uzun uzun durmakgerek...
Bir kez ele alınınca sonuna kadar okumak, not-
laralarak, ilgili parçalan işaretleyerek... Bilmiyo-
rum. okurlarımın çoğu bu kitaplan okudular mı,
gördüler mi? Bakıyorum dergilere, gazetelere,
yakın tarihimizin çoğunlukla sır dolu gerçekle-
rini anlatan bu yaprtlan değerlendiren yazılara pek
rastlamıyorum. Bunca emek, bunca çalışma
herhalde boşluğa uçmuyordur!
Gazeteci Mustafa Ragıp'ın güvenilir bir tanık
olarak yazdığı "Ittihat Terakki" olayı sürükleyici
bir roman gibi... Enver'ler, Talat'lar, Yakup Ce-
mil'ler, her biri bir roman kahramanı... Bu anı-
lardan yararlanarak etkileyici filmler neden çev-
rilmez? örneğin bir Yakup Cemil olayı başlıba-
şına bir serüvendir.
Çetin Yetkin'in belgesel "Serbest Fırka"s\ da
dünden bugüne ışık tutan bir belge, sağlam
kaynaklara dayanan bir yapıt... Atatürk'ün ül-
kede gerçek bir demokrasi yaratmak çabası...
Ama boşa çıkmış bir çaba!.. Yetmiş yıl geçmiş,
demokrasinin temelini bileatmış sayılamayız. Ka-
nadoğlu'nun "Alaturka Demokrasi"s\ demokra-
si arayışımızın, ama bir türlü bu güzel sonuca
varamayışımızın öyküsü değil mi?
Evet, pek çoğumuz ülke yönetiminde etkin
olan kişileri, görüşleri, tutumları, arayışlan gere-
ği gibi bilmiyoruz. öğrenmiyoruz, belki öğren-
mek de istemiyoruz! Yalan yanlış yazılar, söylem-
ler, dedikodular yakın geçmişimizi bambaşka bir
kılığa, bir niteliğe sokuyor!
Işte tanıklar, işte belgeler, işte apaçık tarih
olayları... Geçmişi iyi bilmeyen bugünü anlaya-
bilir mi? Sık sık çıkmazlara sapıp yanlışlıklara dü-
şüyorsak, suç biraz da bizlerin, okumak, anla-
mak, öğrenmektense günübirlik yaşamayı sev-
memizin, yani tembelliğimizin!..
Yolsuzluklarla Mücadele!
Yolsuzluklarla mücadelede, yargmın etkinliğini arttırmak için yeni
kurumlara, işbirliğine ve en önemlisi eşgüdüme gereksinim olduğu,
öykünülen Avrupa Birliği'nde başanya bu şekilde ulaşıldığı birçok kez
açıklanıp anlatılmasına rağmen gereği yapılmamıştır.
Sabih KANADOĞLU Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı
31
. 03.2004 günlü basında yer
alan( 1) "Uluslararası Şef-
fafhk Orgütü'nce (Trans-
parency Intemational)" dü-
zenlenen "2004 Küresel
YofcuzJukRaponTnagöre, Türkiye'ninşef-
faflık listesinde 64'üncü sıradan 77'nci sı-
raya gerilediği haberi, ne gereği gibi tartı-
şıldı ve ne de yolsuzluklara alıştınlmış top-
lumun ilgisini ve tepkisini çekebildi.
Sıralamadaki gerilemenin, yurttaş olarak
duyulması gereken bireysel üzüntünün ya-
nında ulusal itibanmıza verdiği zarara rağ-
men, toplumun böylesine tepkisiz kalması-
nın nedenleri, ancak umutsuzluk ve umar-
sızhk olabilir.
Aynı rapora ekli "GJobal YolsuzhıkBaro-
metresi" adını taşıyan anket, Türk halkının
yolsuzluklarla mücadele konusundaki ka-
ramsarlığını açıkça ortaya koymaktadır. An-
kete katılanlann yüzde 56.6'sı yolsuzlukla-
nn artacağı. yüzde 12 'si ise gerileyeceği dü-
şüncesindedir.
Toplumu açıklanan karamsarlığa iten ne-
denleri belirleyip irdelemekte, kuşkusuz çö-
züm için yarar bulunmaktadır. Yinelemek
pahasına(2) vurgulamak gerekırse; yolsuz-
İukJar. uygıın ortam bulduklannda gelişır ve
çoğalırlar. Bu uygun ortam, şeffaflığa yer
vermeyen yüriitmenın, denetim yollan tıkan-
mış yasamanın, bağımsız olmayan etkısiz
ve güçsüz yargmın, işlerinden uzaklaşmış
ve sahiplerinin ekonomik çıkarlanna yön-
lendirildiği için özgürlüğünü kaybetmiş ba-
sının bulunduğu ortamdır.
Bu ortamdan çıkabilmenin ve yolsuzluk-
larla mücadelenin önceliklı koşulu ise cid-
di, samimi. inandıncı, objektif ve şeffaf bir
siyasi iradenın varlığıdır.
Ülkemizde bu nitelikleri taşıyan bir siya-
sı irade var mıdır?
Siyasi irade gücünü, söyleminden değil
yaptıklanndan alır.
"Yolsuzluklara, damanndan girdik" \ e-
ya "Hoıtumculann önünii kestik" söylem-
İerinden sonra. anılan sıralamada Türki-
ye'nin ön sıralarda yer alması yerine, geri-
lemesi karşısında; söylem dışında. bu yol-
da yapılan bir şeyin olmadığı ortadadır.
Kaldı ki. siyasi iktidar ve mensuplan ta-
rafından geçen bir yıl içinde yapılanlar. ik-
tidann söylemiyle de tam bir çelişki oluş-
turmaktadır.
Devlet yönetiminde sorumluluk yükle-
nenlerin. ticaretle bağlan kesilmemiştir. Iş-
sizliğin gıderek arttığı ve asgari ücretin ya-
şayabilme sınınnın çok altında kaldığı bir
ortamda geçinemediğinden bahisle, ortak ol-
duğu şirketlere bir yenisini eklemekten çe-
kinmeyen ve bu şirketlenn dağıtımını yap-
tı|ı ürünlerin reklamını da üstlenen devlet
adamlarımız vardır.
Çıkanlan yasalarla bağlantılı şirketlenn
vergı borçlan silinmekte, vergi suçlan ba-
ğışlanmakta, bağışlananlann bu rür suçlan
izleyecek bakanlıkta birinci derecede so-
rumlu olmasında da sakınca görülmemek-
tedir. Yine iktidar partisinin örgüt kademe-
lerinde görev alanlann, devlet ihalelerine ka-
tılmalan ve üst üste ihale kazanmalan ola-
ğan sayılmakta ve bu yöndeki haberlere ses-
siz kahnmaktadır.
Çağdaş demokrasinin geçerli olduğu şef-
faf toplumlarda, bu rür ilişkilere, yöntem-
lere ve kişilere kesinlikle yer verilmediği bi-
lirunelidir.
Yasamanın denetim yollanndaki tıkanık-
lıklar olduğu gibi sürdürülmektedir. Bu bağ-
lamda yasama dokunulmazlığına dokunul-
mamış, buna neden olarak, yargıya duyu-
lan güvensizlik gösterilmiştir.
Oysa, yargmın bağımsızhğını ve güçlü
olmasını sağlamak görevi yasama organı-
na aittir. Görevleri gereği yargmın bağım-
sızlığı için anayasanın 140 4.144ve 159'un-
cu maddelerinde gerekli değışiklikleri yap-
mayanlann, yargının güçlü olması için büt-
çeden alacağı parayı arttırmayanlann, yar-
gıya güvenmediklerini söylemeye haklan
yoktur. Aynca güvensizlik söyleminin asıl
gerekçesinin, dokunulmazlıklar sınırlandı-
nldığında ortaya çıkacak soruşturulma kor-
kusu olduğu, kamuoyunun ortak düşünce-
sidir.
Haklannda soruşturma veya kovuşturma-
ya başlanmış, dava açılmış birçok kişinin,
parti listelerinde seçilecek sıralarda aday
gösterilerek yasama dokunulmazlığına ka-
vuşturulması, siyasi iradenin bu konudaki
düşünce ve kararinın açık bir kanıtı değil mi-
dir^
"Meclis Soruşturması"nı düzenleyen ana-
yasanın 100'üncü maddesinde gerekli de-
ğişiklikler yapılmamıştır. Görevde olan ve-
ya görevden aynlmış başbakan yahut bakan-
İann, görevlerinden doğan veya görevle-
riyle ilgili işlem veya eylemlennin soruş-
turulmasının (ve yürürlükteki yasalarda ön-
görülmüş suç tipine uygun olduğu ithamı ile
Yüce Divan'a sevk edilmelerinin), yolsuz-
luklarla mücadelede taşıdığı önem sürekli
göz ardı edilmiştir. ınandıncılığını ve etkin-
liğini kaybeden Meclis soruşrurması kuru-
munun, yargısal niteliğine uygun biçimde
yeniden düzenlenmesi için hiçbir çalışma ya-
pılmamış, bu şekliyle alınacak kararlann
siyasi hesaplaşma, öç alma, gözdağı verme
veya hedef saptırma olarak algılanması ola-
sılığına açık kapı bırakılmıştır.
Yolsuzluklarla mücadelede, yargının et-
kinliğini arttırmak için yeni kurumlara, iş-
birliğine ve en önemlisi eşgüdüme gerek-
sinim olduğu, öykünülen A\Tupa Birliği'nde
başanya bu şekilde ulaşıldığı birçok kez
açıklanıp anlatılmasına rağmen, gereğı ya-
pılmamıştır.
Savcılıklar arasında eşgüdümü sağlaya-
cak biçimde, Yargıtay Cumhuriyet Başsav-
cılığf nı Türkiye Cumhuriyet Başsavcılığı
olarak anayasal bir laırum haline dönüşrü-
recek taslak, kurulan komisyonda unutul-
maya terk edilmiş; adli kolluğun kurulma-
sı ve Mali Suçlan Araştırma Kurulu (MA-
SAK) ile işbirliği yapması yoluna gidilme-
yerek etkin mücadele kapısı kapatılmıştır.
Basın özgürlüğünün sağlanması için cid-
di bir adım atılmamış. medyanın kartelleş-
mesi ve holding sahiplerinin çıkarlannın
sözcüsü olması önlenememişrir.
Bu koşullar altmda asıl şaşırtıcı olan, dün-
ya şeffaflık sıralamasında sadece 13 basa-
mak gerilememizdir.
Siyasi iradenin sadece söylemle yetinme-
si durumunda, ülkemizi gelecek yıl daha ka-
ranlık bir tablo beklemektedir.
Türk halkının, umutsuzluk ve umarsızlık
yılgınlığından kurtulup yolsuzluklarla bir-
likte yaşamak ve anılmak istemediğini, si-
yasi iradeye anlatmasının ve onu bu yolda
zorlamasının zamanı gelmiştir, hatta geçmek-
tedir...
(1) Bkz. Cumhurivet, 31.03.2004
(2)Bkz. Cumhuriyet 14.06.2003 •Yolsuz-
luklarla Sanal Mücadele " başlıklı yazımız.
İnsan, Kendisini Yok EdecekL
Orhan TEZ Yiik. Mühendis
Nature dergisinin yayınına gö-
re yapılan araştırmalann bulgu-
lan, küresel ısınmanın etkisiy-
le 2050 yılına kadar bir milyon
canlı türünün neslinin tukenece-
ğini ortaya koyuyor, bugünden
başlayarak çok ciddi önlemler
alınmazsa, ikinci 50 yıl, yani
gelecek yüzyıla kalmadan dün-
ya, insan için yaşanamaz duru-
ma gelecek.
Küresel ısınma, kabaca sera
gazlannın artması; yüzdeleri ve
gazlann adlannı bir yana bıra-
kırsak fosil yakıt kullanımı, or-
manlann yok edilmesi. yogun
tanm. yakıt sızıntılanndan kay-
naklanan metan gazı, soğutucu-
lar, iç patlamalı motorlar ve kent-
leşmeden kaynaklanmaktadır.
Sera gazlanru en çok üreten iki
ülke olan ABD ve Rusya, küre-
sel ısınmayla ilgili uluslararası
Kyoto Anlaşması'nı imzalama-
yarak ekonomilerini kurtardı-
lar! Dünyanın en çok kazanan ül-
kesi olmaktan vazgeçmek işle-
rine gelmedi. Dünya eğer, kıtlık
sorunlanyla karşı karşıya kala-
cak olursa, işte bu hırsın azgın-
lığı, bizlere bir buğday tanesini
milyonlarca dolara satıp küresel-
leşmenin cilveleşmesini yerine
getirecek, sonuçta büyük şırket
ya da ülkeler kendilerini koru-
muş olacaklar! Ama insan bu
önlenemeyen ve ne yazık ki her
gün tırmanan sahip olma güdü-
sünün bedelini canıyla ödeye-
cek... Bir insan yaşamı için ta-
nm, sanayi ve enerji üretimi için
kullanılması da eklenince, gerek-
li olan su miktarı yıllık 1000
metreküp. Bir ton tahıl ürehnek
için ise 1000 ton suya gereksi-
nim var. Öyleyse ne duruyorsu-
nuz dev şirketler, hemen su kay-
naklannı özelleştırmeye başla-
yın! Sizi yok edecek rakibiniz
yok! Yalnız, kendimızi ak ka-
şık sanmayalım, bu sütte hepi-
mizin parmağı var!
Eski
PENCERE
Bir Ulke Nasıl
Soyulup Çökertilir?..
Kemal Derviş yerel seçim sonuçlarına baka-
rak Baykal yönetiminden ayrıldı.
Melih Aşık diyor ki:
"- O (Kemal Derviş) bugüne dek sol adına bir
tek cümle söylememiş olsa da 'solcu' sıfatını ta-
şıyor, CHP'den çok AKP'yi alkışlıyor olsa da
CHP 'li sayılıyor ve partinin altını oymaya devam
ediyor..." (Milliyet, 14 Nisan 2004)
Derviş'i, Amerika'dan, DSP Genel Başkanı
Bülent Ecevit -Başbakanken- çağırmıştı..
Derviş geldi.
58'inci Hükümette IMF programının uygulama-
sını yürüttü...
Sonra CHP'ye geçti.
Derviş'li ve Baykal'lı CHP, hem genel seçim-
lerde, hem yerel seçimlerde ayvayı yedi. Çünkü
halk 2001 ekonomik kriziyle birlikte uygulanan
IMF programlarında varını yoğunu yitirmişti.
•
Devletin Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu uzman-
ları bir rapor hazırladılar.
Ne diyorlar?..
• "IMF ekonomik, sosyal ve siyasal kurumla-
nmızın tamamını etki altına almtş adeta devlet
içinde bir devlet konumuna girmiştir.
• Halkın yoksulluğa sürüklenmesi, devletin
güçsüz düşmesi, milletin kendine duyduğu öz-
güvenin kaybolmaya başlaması, ahlak çökün-
tüsünün derinleşmesi, gelirdağılımının hızla bo-
zulması, ekonomik ve sosyal problemlerin çö-
zümünün yabancı kuruluşlara devredilmesi ne-
deniyle alternatif bir modele ihtiyaç vardır.
• Devlet, iç borçlanma senetlehnin sağladığı
enflasyonun çok üstündeki yüksek faizler, ser-
maye hareketlerinin liberalizasyonu nedeniyle
yurtdışındaki sermayedarlara olağanüstü bir
gelir kaynağı yaratmıştır.
• Ortalama olarak yüzde 20'lerde seyreden
ve 1990 'lann sonlannda olduğu gibiyüzde 40 'la-
ra varan getihler dış dünyaya net kaynak akta-
nmına neden olmuştur.
• Kambiyo denetıminin neredeyse ortadan kal-
dmlması yurtdışına çok büyük kaynak transfe-
rine neden oldu. Son 20 yılda bu rakamın 200
milyar dolara ulaştığı tahmin ediliyor.
• Borçlann tasfiyesi yerine borç riski yönetil-
meye çalışılıyor. Kamu maliye sistemi zayıflatı-
lıyor. Daraltıcı para ve maliye polıtıkalannda sos-
yal boyut bulunmuyor. Politikalar siyasal ege-
menlik haklarını sınırlayıcı boyutlar içehyor."
•
Devlet görevlilerinin raporu tüyler ürpertici bir
-sömürünün de değil- soygunun boyutlarını ser-
giliyor...
Peki, bu tezgâhın başında kim var?..
Derviş mi var?..
Yok canım, bu düzende Derviş'in esamisi çar-
kın bir dişlisi olmaktan öte değil..
Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu, devlet adına
ülkenin nasıl ketempereye getirildiğini en yetki-
li kurum olarak açıklamak zorunda...
Bu politika değil..
Gerçeği saptama!..
•
AKP üstlendiği iktidarda IMF politikalarını sür-
dürüyor...
Alternatif siyaseti yok...
AKP'nin derdi başka!..
Peki, CHP ne yapıyor?..
indirimle veriyoruz!
LdtLı (rrvnt. mnjı «e
rodaig» f-nnl» hjnç)
r-nn, diferseniz
GARANTİ *«>**»'v*»^
c^«nıte««Mlenharl*tetefon, sadecebir!
Bekohızroetmefkezi I U N M U L U ^ U İ AYAV beko cor: tr
BAKIRKOY
3.AİLE
MAHKEMESt'NDEN
2003 1013 2004 199
Bakırköy l.Sulh Hu-
kuk Mahkemesi 'nce ve-
rılen 1970 701 Esas,
1971 50 Karar sayılı
.17.1.1978 tarihh karar
ile Istanbul Eyüp mer-
kez defterdar vapur is-
kelesı c: 27, s: 33 h:
4'de kayıth Mustafa Ay-
şe Hafıze oğlu.
1.4.1949 d.lu Alı Nu-
rettin Alan'm hacir altı-
na alınarak kendisine
vasi tayin edilen Musta-
fa Ayşe Hafıze kızı
3.8.1935 d.lu ablasıGü-
lören Kılıç'ın vasilik
görevınin devamına
12.3.2004 tarihinde ka-
rar verilmıştır. Ilan olu-
nur. 25.3.2004
Basın: 16587
BEYKOZ
1. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2004 159
Sevinç ^eşilbaş vekili
tarafından Eyüp Yeşil-
baş'ın gaıpliğine karar
verilmesi için açılan da-
va sebebıyle;
Davacı vekilince İs-
tanbul ili, Beykoz ilçesi.
Paşabahçe Mahallesi.
cilt No: 12. aile sıra no:
181,sırano: I4'de nüfiı-
sa kayıth Eyüp Yeşil-
baş'ın 23.09.1998 tarı-
hinden itibaren kendi-
sinden 5 yıldır hiçbir
haber alınamadığından
bahisle hakkında gaiplık
kararı verilmesi talep
edilmiş olmakla; bu şa-
hıs hakkında bilgi ve
görgüsü bulunan kişile-
rin duruşma günü olan
22.09 2004" saat:
09.50 de mahkememize
bildirmeleri. aksi halde
Eyüp Yeşilbaş'ın mah-
kememizde gaipliğine
karar verileceği hususu
ilanen tebliğ olunur.
05.03.2004
Basın: 16567