25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 MART 2004 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER SOYSAL Sistem mi Değişiyor, Rejim mi?.. V- "Hayır'tliyebilmek" \ ^lÖlyElüftfarkibatûnbil "oier vs&vıçre'den gelen son habene'aştkçaşunu gösteri- yor Bffteşmiş Milletler'in, Av- ruf>a Bıriiği'nin, Ingiltere'yle Amerika'nın ve Yunan istan'ın bu günlerdeki başlıca çabala- n "Kıbns Cumhuriyeti" denen Güney Kıbns Rum Yöneti- mi'nin kazasız belâsız AB'ye gırmesini sağlamaya yönel- miş durumdadır. Annan Planı'nı Türkiye'ye kabul ettirip KKTC'ye de ka- bul ettirerek. Üstelık, Kıbns'ı iyi bilenlerin tahminlenne göre, adadaki Türk varlığını enınde sonunda sona erdirebilecek hükümler- le. lyimserlere göre, yaklaşık yirmi yıllık bır süre sonunda. Kötümserlerce de üç-beş yıl içinde. Belki de, Türkiye'nin başını derde sokacak kanlı olaylar- dan sonra. Amacavarabilmek için ha- zırlanan sürecin senaryo- su şu günlerde Isvıçre dağla- nnda sayfa sayfa açılmakta- dır. önce, bir-iki günde Plan Kıbnslı Türklerle Rurnlara im- zalatılacak. "Kıbns Cumhuriyeti "nu is- teklerine daha uygun düşe- cek biçimde. Yani, "geçiş süreleri" kısal- tılarak hattâ bazı konularda kaldınlarak. Mal mülk konusu, ufak değişikliklerle, Rumlann istediği gibi bırakılarak. Mümkün olan en fazla top- rak ödünü koparılarak. Sonra, "garantici" devlet- ler, yani Birleşik Krallık, Yuna- nistan ve Türkiye, h e m Plan'ı kabul ettiklerini, hem de refe- randumasunulmasını destek- lediklerini belirtip imzalanyla metni beşli biranlaşmayadö- nüştürüp onaylayacaklar. Bizim "onaylama" dediği- miz ve uluslararası hukukta "ratifikasyon" diye bilinen iş- lem, Ingiltere ve Yunanistan için sorun değil; ama, Türki- ye'nin anayasa hukuku açı- sından uzun bir süreç: Tasan biçiminde TBMM'ye getinlip oylanan bir yasayla yürütme- ye onaylama yetkisi venlecek, BakanlarKurulu'nun çıkaraca- ğı bir kararnameye dayana- rak işlem Cumhurbaşkanı'nca tamamlanacak. Hepsi, geçenlerde 20 Ni- san diye ilan edilen Kıbrıs'ta- ki referandumdan önce. Tür- kiye'deki sürecin uzaması dü- şünülerek bu tarih belki 25 Nisan'a bile kaydınlacak. Çün- kü, Ankara böyle bir ışık yak- tıktan sonra. KKTC'deki oy- lama çantada keklik demek- tir. Ancak, yine de, Anadolu'dan adaya gelip kalan "yerieşik- fer"in oylannı engellemek ama- cıyla, referandum öncesinde KKTC'deki vatandaş listesi is- tenerek onlann seçmenlikten çıkanlmalan sağlanacak. T a r i h hiçbirzaman böylesi- I ne "f/paf/p"tekrarianma- mıştı. Girit olayı yeniden yasanıyor. Peki, Türkiye'nin basireti bu kadar mı bağlanmış, gözleri körleşmış ve başı Avrupa tut- kusuylabu kadar mı dönmüş- tür? Hele, "hayır" dese ve bu tür basit, çirkin, dolandmcı oyun- lara kanmayacak kadar ken- dine ve çıkarlarına sahip çık- tığını gösterse, AB yolunun daha kolay açılacağını bile bile. tbrahim TÜRKEŞ Hukukçu. Felsefecı T ürkiye, bir rejım değışıküğının alacakaranlığmdadır. Ülkemiz, ortak düşmarnn "ulusalcı güç"ler olduğu "küraeki-ts- bmcT bir bütünleşmenin "joP haritasında, tarihsel bir süreçten geçmek- tedir. Bu yüzden, anayasanın "değişmez" hükümlennde ıfadesinı bulan "Cumhuri- yet'inTemelNitetikleri''ne "muhalefetşer- hPyada'ihtirazikayıt'* koyan bır zihni- yet, Türkiye Cumhuriyetı'nın "temeT ya- salarını, yönetim yapısını, u ulus-devtet" olma ölçeklerini değişüren *syasalproje*ler üretmekte, bunlann uygulanabilirliğini sağlamak üzere, "yasa" tasanlan hazırla- maktadır. Şimdı Meclis'te görüşülmekte olan "Kamu YöoetimiTemdKanunu'' ta- sansı, bunlardan yalnızca biridir. Bu yasa tasanlan, ileri sürüldügü gibi, birer *refonn" değil, "yıkrnı" tasanlandır. Asıl amacın. kamu yönetımının "hantaT. "merfcezci", "ağır aksak" ışleyen yapısı bahane edıle- rek "laik devleti daha Mûslüman kümak" ve bir adım sonrasının da "kökü bereket- siz Cumhuriyet'in kökünü kazmıak" oldu- ğu, seçim meydanlanndakı konuşmalann- dan, "84 yühk karanhğa son" yazıh pan- kartlanndan ıyıce bellı olmuştur. Geçmışte "rejimizoriama" doğrultusun- daki "icra" eylemlennı tamamlayamamış ya da tamamlamış olsalar bile, "tarihsd ik- Bm"ın elvenşsızlıği yüzünden sonuç ala- mamış olanlar. şimdi ıçeride ve dışanda ık- limın uygun olduğunu düşünerek yenı stra- tejiler geliştirmeye koyulmuşlardır. Ele bı- çak alıp Cumhuriyet'in *kök"lenne sap- lama bu yüzdendir. "Bereketsa" denıhp 1923 Devnmi'nın kökünü kazımayaçalış- mak bu yüzdendir. Yasa tasanlan ile uy- gulanmak ıstenen strateji çok açıktır: Tür- kiye Cumhunyetı'nin "kan"la ve "irfaıTla kurulmuş "anayasaT rejımini, hayal et- tıkleri "daha Müslûman" bır rejimin ka- falanna yerleşmış "ka\Tamçerçev«si''ne sı- kıştırmak, Cumhuriyet'in üzerine kurulu olduğu "değjştirikınez'' kavramlan "işlcv- siz" ve "içeriksiz" kılmak! Ancak, sabah akşam "ekonomikgöster- geterin iyiBğTni, enflasyon ve faizlenn düştüğünü, Türk Lirası'nın ıstikrar kazan- dığını yazıp çizmekten etrafinı göreme- yenler. Cumhuriyet'in kademe kademe. bütün "temeT kurumlan ıle "içPnin na- sıl boşaltıldığının farkında değıllerdır. Ya- zan ıle, çızen ıle. gazetecısı ile, gazete pat- ronu ıle, gözlen aydın olsun kı, "kök"le- nne "bıçak" saplanmış bır Cumhuriyet'le, Türkiye, herhalde Avrupa Bırliği'ne gire- cektır. Ancak bir bedelle. Ve bu bedel, Huntingtontaranndan'Seciz*' bırşekilde ıfade edümıştır: "Atatürk'ünmirasmı,Rus- ya'nın Lerun'in miraarureddedişindenda- ha eksiksiz bir şekilde reddetmek zorunda kalarakT Ancak daha dün, bu "redd-i miras"a karşı çıkan yüz bınlenn yünıj'üşü. onurlu sesi, "vakur" yüzü, bir kısım basında ge- ne görmezden gelınmiş. onlann bu tutu- mu. "gerçek"len gazetelerinin dikkati çek- meyecek köşelerine sıkıştınp "gizleme" boyutlanna vardınlan bır "iktidar bağun- hhğı''nın "hazm* örneği olarak, ulusun *ib- ret" belleğıne kazınmıştır. Türkiye, bır rejım değişikhğinin alaca- karanlığındadır. "lnsan, kararlanru ve se- çimlerini. durumlann alacakaranüğmda vennekzoruodadır" der, Danımarkalı dü- şünür Kierkegaard. Türkiye, karannı ver- melıdır. Şafak söktüğünde geç kalmış ol- mamak için. Tek Yumruk Tek SesOlmak Dr. Cengiz ABBASGİL, Hukukçu --?Vlkerain çözüm I bekleyen o kadar \^J çoksonmuN'arki, yoksul ve çalışan kesim- lenn dertlen arada kay- nayıp unutuluyor Açlık sınınnınbeş yüz miryon- lan, yoksulluk sınınnın mılyarlan geçtiği açık- lansa da umar arayan yok. Ülkeyı yönetenlenn ise gündemlennde bu konu ya göstermelık bir yerde ya da son sırada. Bunu da doğal karşüa- mak gerek. Zıra ülkeyi yönetenler hangı çıkar katmanlan tarafından yönlendınlense o yön- de da\Tanış sergilerler. Bunun Önüne geçmek içinülke ve toplum çıkar- lannı öne alan bır yapı- lanmadan söz ermek ge- rekır. Bunu gerçekleştır- mek de ülke genelinde bır örgütlenmeden ge- çer, Bu tür bır örgütlen- me sıyasal olacağı gibi toplumsal katmanlann kendi aralannda kura- caklan örgütlerle de ola- bılır. Bu örgütlenn ba- şında çalışan katmanla- nn çatısı altuıda birleş- tıkleri işçı sendikalan gelmektedir. Sözburaya gelınce ülkemızdeki du- ruma göz atmakta yarar ummaktayız. Çalışankesımin örgüt- len ışçı sendıkalandır. ÎÎGaranti DÜJJÜE; :7ar: Temsıl ettıklen kesunin çıkarlannı korumak ve geliştirmektır onlann başlıca görevleri. Bu gö- re\ ler doğrultusunda el- de edılmiş kazanımlan da azımsamamak gere- kır Ancak ülkenın bu günkü koşullannda çalı- şankesimin gereksinım- leruıı karşüayacak dü- zeyde olduğu söylene- mez. Bu nedenle temsıl ettikleri kesımin çıkar- lannı korumak içm ye- nı bır anlayış ve yenı brr yapılanmaya gereksınım vardrr Çıkarlannı korumak için sokağa dökülecek- lenni söyleyen sendıka önderlenne alay ederce- sıne nereye dökülürler- se dökülsünler yanıtrnı alan sendıkaların oturup düşünmelen gerekır. Ne- rede hata yapıyoruz? Ek- siklik nerede? Hata \e eksikliğın kay- nağı ga>et açık: Örgüt- lenmenın dağınıklığı! Aynı yönlere değil ayn yönlere gidilmesi... Ay- nı örgüt ıçensınde bir- leşememek... Çıkarlann aynı olduğunun aynmı- na varamamak. Tek yumruk tek ses olama- mak. Bunlan istedığinız kadar çoğaltabiliriz. Şu anda ülkemizde ça- lışan kesımı temsıl eden sendıkalann kurduklan üç konfederasyon bulun- maktadır. Bunlar kuruluş tanh- lerine göre Türk-îş, DÎSKveHak-ış'tır.Ör- gütlenme oranı çalışan- lann yansına bile vara- mazken bu aynhk gay- nlık niye° Örgütlenme karşısında bunca yasal engel varken aynca sen- dıkalara üye olma yü- reklilikle eşanlamlı olduğu bir ortamda bu aynlık gaynlıknıye? Ka- zara sendika üyesı ol- muş bır çalışanın işsız- liğin kol gezdığı bır or- tamda bu nedenle her an ışsız kalma korkusu ile süreklı baskı altuıda ya- şaması ortada iken bu aynlık gaynlıkniye? As- gan ücretle açlık sının al- tında kalmasına karşuı ışsızlik korkusu ıle sesi- ru çıkaramayan çahşan- lar karşısında bu aynlık gaynlık nıye? Örgütler neden ayn ayndır diye kime sorsa- nız doyurucu yanıt ala- mazsınız. Ancak sendı- kal çevTelerle ilışkili kim- seler dahil, kime sorsa- nız, ıçtenlıklı (samimı) bır ortamda kimse de duymayacaksa. küçük olsun, benım olsun; her- kes kendı dükkânını açık tutsun anlayışuıı ıçeren yanıtlaralu-sınız. Öysa, her üç konfederasyonun ana sözleşmelennı açın bakın: Hepsının amaç ve ılkeler bölümünde, ça- hşanlann \e giderek top- lumun mutluluğu amaç- lanmaktadır. Amaç aynı olunca. tek yumruk tek ses olmak varken ayn yerlerde durmak nıye? Sanınz bu gerçeği ilk gören \dne eski sendika önderleri olmuştur. Zı- ra çeşıtli işçi örgütlerin- de çalışıp emeklı otmuş sendika önderleri, sen- dıkacılar derneğinı kura- rak aynı çatı altuıda bır- leşmışlerdir. Umanz bu örgütlenme bütün sen- dıkacılara örnek olur. Kendi sıyasal örgütle- nnı kuramayan çalışan- lann hiç ohnazsa sendı- kal birlikteliği sağlama- lan yaşamsal zorunlu- luktur. O zaman tek yumruk tek ses olmanın kazanrmlan ortaya ken- düiğınden çıkacaktır. Bır zamanlann Ankara'da hükümet var. Ankara'da ışçıler de Türk-lş de var, söylemi yeniden hayat bulacaktrr. PENCERE Çiller Yaşlanırken Çipkinleşiyop mu?.. Erkek egemenliğinde yaşayan kadına zulmün en çarpıcı örneklerinden biri Nasrettin Hoca'nın çok yaygın fıkrasında vurgulanır... Hocanın hanımı sizlere ömür... Konu komşu bir olmuşlar Nasrettin'i "çirkin" bir kadınla evlendirmişler... Bilindiği gibi o dönemde kaç göç var, kadıncağız evliliğin ilk günü sormuş: - Efendı, kime görüneyim, kimegörünmeyeyim?.. Hoca: - Hanım, demiş, bana görünme de kime görü- nürsen görün!.. Çok yaygın bir deyiştir; "erkeğin güzeli çirkini ol- maz" derler; ama, iş kadına gelince degişir... • Geçenlerde gazetelerde Brigitte Bardot'nun bir fotoğrafı yayımlandı.. Attındaki yazı: "Bardot ne hale geldi!.." Greta Garbo sinemanın sihirli kadınıydı; bir yaş- tan sonra kimseye görünmedi.. Yüzünü sakladı, kendisi de saklandı, ortalıktan çe- kildi, efsanesini yaşattı, kendisini hayattayken göm- dü. Insan ya yaşlanacak.. Yaölecek.. Bir argo deyiş vardır: "Hızlı yaşa genç öl, cese- din yakışıklı (ya da güzet) olsun!.." • Dünkü gazetelerde Tansu Çiller'e ilişkin fotoğ- raflar ve haberler yayımlandı; eski Başbakan 3 Ka- sım seçimlerinden sonra ilk kez ortalığa çıkmış, 'Ye- di Kocalı Hürmüz' adlı tiyatro oyununa gitmiş, ga- zetecilerin flaşlan hemen patlamış; Çiller çok değiş- miş ımiş. yüzündeki şişlikler dikkati çekmış, acaba yanaklanna ve göz çevresine 'botoks' mu yaptırmış? Hem Tansu Çiller'ın "yüzündeki şişliklere karşın, estetikçılerin henüz botoks başlatmadığı boğaz bölgesindeki kınşıklıklar da dikkatlerden kaçma- mış"... "Çiller estetik operasyonlan yurtdışında yaptır- mayı yeğlıyormuş." Çiller kim?.. Eski bir politikacı mı?.. Ünıversite öğretim üyesi mi?.. Ne bayağı ve çarpık yaklaşım bu?.. Kadına bir tür zulümL • 'Güzellik' kavramının anlam terazisine atılacak dirhemler çok değişiktir; 'çirkinlik' yanılsamasında- ki aldanışın ilkel boyutlanna ise ancak estetik ölçek- likteki arşınla erişılebilir. Leonardo'nun 'Mona L/sa'sı niçin güzeldir?.. Yoksa güzel degıl midir?.. Bir resme bakarken neden 'güzel' ya da 'çirkin' deriz?.. Tansu Çiller elbette yaşlanacak; ama, çirkinleşe- cekmi?.. Gazetelerdeki haberler, kaba, cahil, bencil erkek yaklaşımının ürünü... Çilter zaman geçerken ne yapıyor, okuyor ve dü- şünüyor mu?.. Boynundaki kınşıklıklan sayan erkek- lerin bakışlanndaki ilkellıği aşacak bir oluşum ve gelişim içinde mi?.. Sanat estetiğinin derinliğiyleta- nışmış olabilir mi?.. Tansu Hanım'ın bakışlan eskiden hiç güzel değil- di; belki de yaşlandıkça bakışlan derinleşecek, in- sanlaşacak, güzelleşecek... Kim bilebılir ki?.. CUMHURİYET KİTAP KULUBU MART AYIETKİNÜKLERİ Cumartesi Söyleşileri ATTİLÂ İLHAN'la Söyleşi (27Mart2004 Cumartesi Saat: 15.00) Kitap tmzası: Attilâ ÎLHAN Yer: Cumhurnet Kıtap kulübû (Fransız koDSölosluğu'nun yani) İstiklal Cad Zambak Sok. >o: 4 D: 1-2 Beyoğlu/İstanbul Etkinlikler Koop-C tarafından düzenlenmektedir. İ'cretsiz ve herkese açıktır. Kafeter} amız pazar dahil her gün saal 10 00 - 21 00 arası açıktır. (îalerı • Scrai • Atölve • Sanatevı (02121293 89 78 SFENKS SENJ YİYİP YUTACAK 15 MART-7 NİSAN2004 KÜRATÖR BERAL MADRA v ^ T CAl.lSMALARi YEŞtM »SAOJLU > ÖZGGl ARSLAN > ELIF ÇELEBI > AOA GEORGIEV» (SOFI*)>6&L ILGAZ >CEMIIE U P T M > AMAL XENAWY (CAIRO) NAOtZOA 0I1G LYAHOVA (S0RA)> FMHRIYYA MAMMEDOVA (BAKÜ)> NERİMAN POUÎ> T1NA U P0RH lfEW TORH)> ANI SETYAN> SERMIN SHERIF >GONCA SEZER> MJMI TAMASHITA (TOKYO) ST1MAL CAD. ELti»«RA HAH W.Z5B İZ\D Z<515 08 IEM SANAT GALERİSI HAKKIANLI Resim Sergisi 6 Mart -1 Nisan 2004 ^»orag Cd Prof > » a r Ers* Sk. <A Nsataşı DOĞAN AKÇA Resim Sergisi 13 Mart - 2 Nisan 2004 Tel 0216 36218 26 Fax 410 91 r Sınan Ercan Sok. Nc 3* Oz>o- Sıtesı B Biok 8 1 090 Koryatağı • Istanûbl www bakrac ccr Pazar hanç açığız 1 1 C-0 18 00 GALERİ ve SERGİ İlanlannız İçin (0212)293 89 78 JULIDE12-31 AAART2004 ŞAKAYIKSOKAK NO 54/1 NI$ANTAŞI / TEL 247 90 81 KARSU TEKSTIL GALERİSİ zetKı er Sitesı ^aıariaı Sk Kc26 80300 Esertepe ISTANBUL l 212 288 33 89 Faks 0212 26^24 4 e-maıl gaflery^ka^u ccm tr ww karşj corr tr gaier/ındejt [rtml KUYAD Küçükyalılılar yardımlaşma ve dayanışma derneği SANAT GALERİSİ 27 MART -16 NİSAN 2004 NEŞEGÜL EKİNCİ & Yönetiminde küyad atölyesi RESİM SERGİSİ HATİCE DOĞAN. EMRE EMEKTAR AYLİN ÖZVEREN, KENAN YALÇIN MIZRAK SOK. 2 A KÜÇÜKYALI TEL: 0216. 417 45 49
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle