22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 OCAK 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA J\_ \J \_j J. U M\ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Dftal çağın götürüterine savaş • LONDRA (BBC) - Rock efsanesi Peter Gabriel ve Brian Eno, müzisyenlerle bir araya gelip yarattığı dijital teknolojinin müzik endüstrisinde olumsuz etkilere karşı harekete geçmek istediklerini açıkladılar. Birlik, 'MUDDA' (Magnifıcent Unıon of Digitally Downloading Artists) adını taşıyacak. Gabriel, dijital ortamın, müziğin yapılış biçimine de etki edeceğini, bu noktada sanatçılann da sesini duyurması gerektiğini söyledi. Aynca, müzisyenlerin plak endüstrisine ihtiyaç duyduğunu, çünkü müzisyenlerden müzik yapmakta iyi olduklan kadar pazarlamada da iyi olmalarının beklenmemesi gerektiğini belirtti. 7O'li yıllarda sanatçılann albüm kapağının tasanmında bıle söz sahibi olabildiğini hatırlatan Gabriel, yapımcı finnalarla yüksek rakamlara arüaşan sanatçılann, ücretsız şarkı ındirmeye karşı olmâmalannı anlayamadığını ifade etti. Şükran Kurdakul Ünlem'de • Kültür Servisi - İki ayda bir çıkan 'Ünlem' sanat dergisi, Ocak-Şubat 20O4'ü kapsayan üçüncü sayısını Şükran Kurdakul'a ayırdı. Edebiyat ağırlıklı dergi fotoğraftan sinemaya, plastik sanatlara kadar sanatın birçok dalı hakkında okuru bilgilendiriyor. Uğur Mumcu'yu, Ender Savaşkurt'un yaglıboya resmiyle anan dergi Şükran Kurdakul ile ilgili olarak Attilâ îlhan, Öner Yağcı, Hidayet Karakuş, Y. Bekir Yurdakul yazılar yazdılar. Derginin bu sayısındaki 'mektuplar' dizisinde Ece Ayhan'ın Yusuf Alper'e yazdığı uzun bir mektubu yer alıyor. Aynca Gürhan Tümer'in, 'Mimarca Değinmeler', Nizamettin Uğur'un 'Eğretileme mi, Değişmece mi?', lsmail Mert Başar'ın 'Duraksamalar' başlıklı denemeleri okuyucuyla buluşuyor. Fotoğraf Sanatı Federasyonu • Kültür Servisi - Fotoğraf Sanatı Federasyonu 1. Genel Kurulu, Kocaeli Sanayi Odası Meclis Toplantı Salonu'nda yapıldı. Kurula, 16 federasyon üyesi, Fotoğraf Dernegi'nden 53 delege ve konuklar katıldı. Gündemdeki tüm konulann ele alındığı kunılda, FIAP'a başvuru yapılması konusunda karara vanldı ve bu konuda çahşma yetkisi ÎFSAK'a verildi. Yönetim kurulu asıl üyeleri, M. Özcan Taras (başkan), Muhsin Divan (başkan Yardımcısı), Ali thsan Gökçen (başkan yardımcısı), M. Turgay Bilge (sekreter), Sami Türkay (sayman), Vedat Osmanoğlu ve Sefa Ulukan (üye) olarak belirlendi. Bob Martey'ran eski şarkdan • LONDRA (BBC) - Bob Marley'in sanat yaşamınnı ilk yıllannda seslendirdiği şarkılanndan bazılan, ilk kez yasal olarak yayımlanacak. Sanatçının dünya çapında ün kazanmasmdan önce, 1967-72 yıllan arasında yaptığı 211 şarİanın yayın hakkını reggae müzik firması JAD'den sarın alan Universal, bunlann arasında 6 tane yayrmlanmamış şarkı olduğunu açıkladı. Bu şarkılardan büyük kısmı daha önce korsan baskıyla çoğaltılmıştı. Marley'nin albümleri, tüm dünyada bugüne dek 17 milyon sattı. Scopsese'ten TV dramaa • Kültür Ser\isi - Hollywood'un ünlü yönetmeni Martin Scorsese, Frankenstein'ı konu alacak birTV draması çekeceğini açıkladı. Mary Shelley'nin klasik romanından uyarlanacak olan 'Frankenstein', Seattle'da modern bir atmosferde çekilecek. Oyuncu seçimlerinin bu hafta yapılacağı fılmin çekimlerine nisan ayında başlanacak. Bu çahşma Scorsese'nin televizyondaki ilk denemesi olacak. Jazz depgisinin yeni sayısı çttı • Kültür Servisi - Zuhal Focan'ın yayın yönetmenliğinı yaptığı Jazz dergisinin yeni sayısı çıktı. 1996 yılında ilk kez yayımlanmaya başlayan derginin bu sayısında Bebel Gilberto, E. S. T, Soweto Kınch, Gilad Atzmon ile ilgili yazılann yanı sıra yeni albümü çıkan piyanist Aşkın Arsunan, davulcu Cengiz Baysal, ünlü basçı Dave Liebman, Efes Pilsen Blues Festivali'nde sahneye çıkan Jerry Ricks, genç saksofoncu Serdar Barçın, TRT Jazz Orkestrası'ndan emekli olan saksofoncu Erol Duygulu ve Hollanda'da yaşayan gitaristimiz Timuçin Şahin'le söyleşiler yer alıyor. Mustafa Ata'nm iki ayn galeride yer alan çalışmalan, sanatmın arka odalarına yolculuk gibi Resmin evrilişinetanıklıkOZLEM ALTUNOK Mustafa Ata, desen ve suluboyalanndan oluşan Teşvikiye Sanat Galerisi'ndeki sergisi ve yeni bir galeri olarak kapılarmı açan Arts- pace Gallery'deki resim sergisiyle izîeyiciler- le buluşuyor. Sanatçı, hem oluşum aşamasının hem de so- nuçlannın bir arada görülebileceği iki sergiy- le, kapısını araladığı arka odalara. resmınin evrüişine bir yolculuğa çıkanyor izleyiciyi ay- m zamanda. 199O'lı yıllardan bugüne uzanan desenlerde içlerinde gizlenmiş fıgürleri ba- nnduan suluboya peyzajlardan figür soyutla- malanna, tuvallerindeki geniş kompozisyon- lan oluşturan figür ılişkilerine dek pek çok ay- nntıyı sunuyor resmine dair. - Desenden resme, resimden desene yan- sıyan nasıl bir ilişki söz konusu? MUSTAFA ATA - Bir çeşit mutfak bu de- senler. Biraz da geçmişteki sanata duyulan öz- lem, bu sayede yeniden ele alarak arkaya bak- mak. Arkanızdan desteğı aldığınız zaman, o potansiyeli, çok daha iyi toparlayabiliyorsu- nuz. Dolayısıyla mutfaktaki bütün o malzeme- yi inceleyerek soyutlamalara varan, elime ge- çen küçük kâğıtlara yaptığım, kendi kendimi sınadığım bir antrenman bu desenler biraz da. 'Desen, olmazsa olmazım' - tşçiliği, pratikliği belseyen bir yanı da var... ATA - Renoir'ın dediği gibi, "Mesleğimiz ne de olsa el işidir, yaparken öğreniyoruz."' Dolayısıyla burada bırçok şeyi yeniden hatır- lıyor, büyük ustalara gönderme yapabiliyorsu- nuz. Desen, görüşlerimin oluşması ıçin ol- mazsa olmazım. - İki serginin aynı zamanda açılmasının nedeni, biraz da tüm bu söylediklerinizi göstermek için mi? ATA - Bu desenler aslında o işlerin mutfa- ğı, ana mönü resimler. Desenle sanat tarihini biraz denetleme, orada yapılan işçiliği sınama şansmız var, diğer tarafta ise malzemenin ge- tirdiklerini de yapmak zorundasınız, burada daha özgür hissediyorsunuz kendınizi. Sanat zaten kaygan bir zeminde, tehlikenin nerede başladığmı, sınırlann nereye kadar uzandığı- nı kavramayı da sağlıyor desen. Bu anlamda bütün bu işleri biraz not ahna olarak görüyo- rum. Bütün bu notlar bir araya gelerek diğer kompozisyonlan oluşturuyor. - Desen aynı zamanda daha mahrem ve aptığı desenlerin aslında resimleriıiin mutfağı olduğunu belirten Mustafa Ata, not alma olarak gördüğü çizimlerini büyük kompozisyonlara taşıyarak ideolojisini yansıttığını söylüyor. Ata, "Desenler sanatçının arka planı. Sanatçı birçok alandan beslenebilir, ama o alanlardan aldıklanyla temel ideolojisine katkıda bulunması önemli" diyor. cesur olanı da içeriyor herhalde... ATA - Doğru, ama bir yandan resimde de bütün ilişkimı, özgürlüğümü ve ideolojimi yansıtıyorum. Desenler sanatçmın arka planı. Sanatçının teması her yerde olabilir, birçok alandan beslenebilir, ama o alanlardan alaca- ğı şeyler az ya da çok olsa da, sonuçta temel ideolojisine katkıda bulunması önemli. - Vlam Projesi'nden sonra açtığımz ilk resim sergisi bu sergi. Bu son dönem çalış- malannızda nasıl bir farklıbk var? ATA - Vlam Projesf nde ele aldığım iki de- ğer vardı; duygu ve akıl. Bu iki değer, orada eşitlenmişti. Vlam Projesi'ne kadar resmim- de sezgiselliğın baskınlığı vardı, Vlam'dan sonra bu daha dısıplıne edilmiş, duyguyla ak- lın alanı eşit paylaştığı bir bakışa dönüştü. Sa- nınm bu sergide de böyle bir yaklaşımın izle- ri var. - Son çalışmalannızda figürle fon arasın- da daha gergin bir ilişki görülüvor. figür- ler yüzeyden taşacakmış hissi veriyor... ATA - Bunun nedeni renge yaklaşımım sa- mnm, bıçimin algılanması için renge büyük işler düşüyor. Renk, bu anlamda temayla da yakından ilişkili, dolayısıyla rengin özellikle şiddet açısından sınırlarmı zorlamaya çalışı- yorum. Fonla biçimler arasında bır gerilim de oluşmaya başladı, çünkü hem biçim hem de fon renklı ve ıçm içrn saklanmış, örtünmüş sosyal bir olayı dile getinyorlar. O dramatik örgünün örtülmesi için rengin, fonun ve biçi- mın çok şiddetli obnası gerekiyor. Biraz daha saklayıp öyle karşı tarafa aktarabilmek için zaman zaman soyutlamanın eşiğıne gelıyor figür, bazen de bütünüyle alımlanabiliyor. - Matematik giriyor fazlasıyla işin içi- ne... ATA - Buradaki matematık bilimsel bir matematikten çok, biçimlerin bırbirleriyle hem fiziksel hem de düşünsel planda ilişki- lerinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla Vlam'dan sonra aldığım, yöneldiğim biryak- laşım. Sorunu karşı tarafa aktarmak ya da so- ruyu karşı tarafa sormak için rengin tüm ve- nlerini değerlendıriyorum. 'Moda değll. sanat yapıyoruz1 - Bir sanatçının inandığı şey üzerine ısrar etmesiyle, tekrar etmesi arasındaki fark ne- dir sizce? ATA - Bir ideolojımn oluşması için aynı dü- şüncenin etrafında dolaşmak durumundası- nız. Moda değil, sanat yapıyoruz, dolayısıyla ideoloji üretiyoruz. Bu ıdeolojıyi oluşrurmak ıçin de ona yarayan ne varsa bu kavram ıçin- de eritilmek zorunda. Bizim insanlanmızın en büyük açmazı bu. Bir söylemi oluşturmanın yöntemleri var, o yöntem bana, dünyaya ba- kışıma, yapıma uygun değilse onu yapmam. Tekrar ise bir tek sözü sürekli yinelemek, ay- nı şeyi söylemektir. (Mustafa Ata 'nın Artspace Gallery ve Teş- vikiye Sanat Galerisi ndeki sergileri 15 Şu- bat'a kadar görülebilir. 0 212 243 03 27) TX u uncer Cücenoğlu'nun yazdığı, Ayşe Emel Mesci'nin yönettiği 'Çığ', bütün tiyatro zamanlan içinde özgün bir yerde duracak. Bir oyun, yazımından ramp ışıklanna bu denli kusursuzluğa zor ulaşır. Görsel estetiği yakalamak, hareketlerin her soluğunu yerleştirmek kolay mı? Bir de Baba Zula'nın özgün müziğini katın oyuna... Her şey dorukta... Bursa Devlet Tiyatrosu 'Çığ' oyununu bugün îzmit'te sahneliyor Acının mağmasına inmek... TANJU CILIZOĞLU Acının mağmasına inmek... Yaşamın akılla süzemediğimiz gerçeklerinde do- nup kalmak... Doğanm bu dünyaya gelir- ken hepimize sunduğu akla güvenme- mek... Varmamak... Sormamak... Akla bindirmemek... Çarelerin uzağında, can- lardan can koparmak... Yüzlerce yıl kör bir akılla geleneğin arkasında acılarda dur- mak... Çevreye boyun eğmekle çareyi bul- makarasındaki o ince çizgiyi aşamamak... Bursa Devlet Tiyatrosu'nun Ahmet Ve- fik Paşa Sahnesi'nde oynayan, Tuncer Cücenoğlu'nun 'Çığ' oyununun ana te- ması bu ve oyunu, yönetmen Ayşe Emel Mesci sahneye taşımış. Bir yazann ver- mek istedığine bu denli illüzyonla, ustaca yardımcı olmak, sözden hareket çıkarmak, hareketlerle akıl yaratmak, bir tiyatro ese- rinin tek bir repligini ıskalamamak, içini boşaltmamak, anlamından saptırmamak... Ayşe Emel Mescı, kahırlı geçen gençlik günlerinden tamdığım bir sıcak isim. Yıl- lar sonra Bursa Devlet Tiyatrosu'nda yi- ne delikanlı günlerinden tamdığım Tuncer Cücenoğlu'nun 'Çığ' oyununda, Ayşe Emel Mesci'nin tiyatrodaki ulaşıhnası zor açılrmına çakıldım. Algılamak ve algıla- dığınızı yaratmak, oyun yazmak, bir dü- şünceyi kâğıda aktarmak elbette önemli. Küçümsemiyorum. Ne haddime? Ama bir yazann düşüncede kalmaya yazgılı söz- cükler kurgusuna can karmak, doruğa çı- karmak, eklenmesi olanaksız brr bütüne kavuşrurmak. Töreye baskaldıran sevgl 'Çığ'ı seyrederken, bu illüzyonu yara- tan Ayşe Emel Mesci'ye hayranlık duyma- mak mümkün mü? îki saat çığ bekleyen bir kasabamn korkusunun olaylar örgü- sünde canileştiğini, sevginın tüm değerle- rinin, yaşamak adına yok edildiğini görü- yorsunuz. Insan ohnanın, baba olmanm, anne ohnanın değerler bütünü müthiş bir ahmaklık sentezinde sergileniyor. Sonun- da sevgi yine çözüyor. Erken doğum ya- pan hamile kansımn çığ korkusu yüzün- den öldürülmesini engelleyen, törenin ya- salanna baskaldıran sevgi... Ayşe Emel Mesci, Türk tiyatrosunun bugün durduğu yerde bir zirve. Önce kendısini kutluyo- rum. Görmeden inanılması abartı sayıla- cak, ızleyince de abartının sığ olacağı bir reji. İyi yönetmen, oyuncusunu peşin pe- şin başanya inandırandır. Bursa Devlet Tı- yatrosu'nun "Çığ" oyununda rol bulan bütün oyuncular bir başanya inanmışlar. Reji, oyunculann tümünü sahne üstünde görsellik bütünlüğüne taşımış. Başrol or- tadan kalkmış. Tüm oyuncular 'Çığ ın ek- sen kişisi. Böyle olunca da ortaya kadro olmaktan ekip ohnaya gerçeği çıkmış. Başta, sahnede krrk yılını dolduran, oyu- nun yaşh kadını Feyha Çelenk olmak üze- re, Arzu Tan Bayraktutan, Şivan Bini- ci, Esra Akbudak, Rüyam Dirin Atabe- yoğlu, Turan Günay, Ahmet Somers. Betül F. Gökçer, tbrahim Şahin, Fikret Kuşkan, Meltem E. Yücesal, Tuncer Salman, Tolga Tümer, Hikmet Orhon, Murat Yatman, Erem Nalcı, Esra Ak- budak üstlendikleri oyunu bir tüy kadar hafif taşıyorlar. 'Çığ' bütün tiyatro za- manlan içinde özgün bir yerde duracak. Bir oyun, yazımından ramp ışıklanna bu denli kusursuzluğa zor ulaşır. Görsel es- tetiği yakalamak, hareketlerin her soluğu- nu yerleştirmek kolay mı? Bir de Baba Zula'nın özgün müziğini katın oyuna... Her şey dorukta... 'Çığ'ı tiyatro yaşamı- nızda -varsa da yoksa da- uyanna gelırse mutlaka görün. Oyunun yazan Tuncer Cü- cenoğlu'na, Ayşe Emel Mesci'ye, tüm oyunculara, emek koyanlara teşekkürle- rimle. (Oyun bugün saat 20.00 'de tzmit Süley- man Demirel Sahnesi 'nde sergile^ecek) Yeni bir yayınevl açıldı Leman'ın artıkbir 'Cadde'si var Kültür Servisi - Le- man Basım bünyesinde kurulan Leman Cadde Yayınlar, üç yeni kitap- la yaym hayatına 'mer- haba' dedi. İlk kitap genç Alman yazar Björn Kern'in 'Kopma Noktası' adını taşıyor. Kern ilk roma- nmda yaşlılann ve zihin- sel engeÜilerin kaldı- ğı bir yurtta yaşanan ru- haf öyküleri anlatıyor, bır yandan da kendi mutlu- luk vadisini ararken bir kâbusla karşı- laşıyor. "Ke- kik Mercan- köşk Biberi- ye"... Bir dua gibi tekrarlayıp duru- yor kahraman Pro- vansa'nm tepele- rinde karşılaş- tığı bu kokula- n. Bjöm Kern, Karsten'in öy- küsünü. onun ağzmdan, sev- gilı Anna'lı ve Anna'sız yaşa- mı arasında gi- dip gelen geri dönüşlerle anla- tıyor. Aym yayıne- vinden çıkan bir diğer ki- tap; avukat Hasip Kap- lan'ın yazdığı belgesel anlatı türündeki 'Ben Sophia: Anne Çığbğı'. Kaplan'ın kaleme aldığı kitapta Izlandalı bir an- nenin, çocuklan için ver- diği Reykjavik - Istanbul - Divriğı hattuıdaki sava- şımım anlatıyor. Izlanda- lı anne Sophia'nm hukuk savaşı. 1990 Hazıra- m'nda eski eşinın, iki kız çocuğunu tatil bahane- siyleîstanbul'a kaçrrma- sıyla başlar. Yaklaşık on üç yıl süren davalar Ay- şegül ve Vesile'nin reşit ohnası ile sona erer; an- cak Sophia hâlâ kızlanna kavuşmuş değil. Kaçak Ya- yın'da yazdığı ya- zılarla tanıdığunız Özlem Kumru- lar, bu kez okur- lannın kar- şısma Hoş- çakal Mila- no, Hoşça- kal Aşkım admı taşıyan bir romanla çıktı. Romalı bir kızın Mi- lano'daki ya- şamına ansı- zuı sızan bir pah/aço ile ha- yatı değişir. Bir- likte açmaya ka- rar verdikleri bir sergi için fotoğ- raf toplamaya karar verdikle- rinde, apartma- nın içinde yü- lardır dönmekte olan bir karmaşdc ilişkiler girda- bına kapılrr ve bir bilme- celer silsilesi içinde bu- lurlar kendilerini. Kıtap ttalya'ya, Itah/an yemeklerine, aşk ve La- tin dünyası filmlerine bol kahkahalı bir bakış atı-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle