Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 EYLÜL 2003 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Prof. Dr. Ayhan Alkış'la yeni bir YOKyasasının içermesi gereken unsurları konuştuk
S Ö Y L E $ İ : LEYLA TAVŞANOCLU
leyla.tavsanoglu(g cumhumetcom.tr
AKP hükümeti, ülkenin her alamnda her şeyi değiştirme
kampanyasına YÖK'ü de koydu. Ana hedefYÖK'ü değiştirmek
gibigörünüyorsa da amaç YÖK'ü daha çağdaş bir oluşum
haline migetirmek, yoksa iyice çağdışılaştırmak mı? O belli
değil. Bu konuda her kafadan da bir ses çıkıyor. Esas işin ilginç
yanı 1980'lerin başında, 12 Eylül darbesinin ürünüolan YÖK'e
zamanında çok sert muhalefet edenlerin, yeni değişikliğe, ne
biçim bir şey olacağına ilişkin ciddi kıışku ve kaygı duydukları
için karşı çıkmalan. Yeni bir yükseköğrenim yasası yapılmasına
kaygılar ve kuşkular nedeniyle karşı çıkıhyor da muhalefet
edenler bu konuda çahşma yapıyorlar mı, diye sorulabilir. Evet,
eski ahşkanhkların aksine artık iş sadece eleştiri düzeyinde
kalmıyor; çözüm de üretilmeye çalışılıyor. Şimdi
Üniversitelerarası Kurul adına koordinasyon yapan bir komite,
toplumun çeşitli bilim ve akademik kesimlerinden ve
üniversitelerden yeni bir YÖKyasası için görüşler alıyor;
çalışmalar yapıyor. Bu çalışmalann başını da Yıldız Teknik
Üniversiiesi Rektörü Prof. Dr. Ayhan Alkış çekiyor. Prof. Alkış 'la
çağdaş üniversitenin nasıl olması gerektiğini, yeni bir YÖK
yasasının içermesi gereken unsurları ve hükümetin eğitim ve
öğrenime yaklaşımını konuştuk.
1urkıye yeozgu birmodel- Türkiyede üniversitelerin açılmasıyla bir-
likteyaşanmaya başlanan gerilimi nasıl de-
ğerlendiriyorsunuz ?
- Üniversitelerin açılmalanyla birlikte yaşa-
nan ve bir yığın haline dönüşen sorunlan rek-
törler dile getirdiler. Aynı zamanda da hâlâ
gündemde tutulan yükseköğretim yasa taslağı
var. Bu iki konuda rektörler görüşlerini ifade
ettiler. Üniversitelerdeki son gelişmelerin te-
melinde bu sorunlar var. YÖK taslağı Üniver-
sitelerarası Kurul'la hükümetin yaptığı görüş-
melerin gündeminde değil. Böyle olunca da
hükümet YÖK taslağını Demokles'in kılıcı
gibi elinde tutuyor. Bu gündemden kalkmadan
ve üniversitelerin yaşamsal boyuta ulaşmış
sorunlan çözülmeden üniversitelerde huzurun
sağlanması ve güvenin artması olanaklı
görünmüyor.
- Rektörlerin edepsizlikle suçlanmastnı
nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Hata yapanın hatadan dönmesi erdemlilıktir.
Böyle olursa süreç rahatlar. Daha fazla bir şey
söylemek istemiyorum
- Türkiye, yükseköğrenimiyle, sosyalyapt-
sıyla, siyasetiyle, ekonontisiyle bu küresel
dünyada sizce nereye doğru yol alıyor?
- Güzel ve zor bir soru bu. Keşke bu soruya
net ve somut bir yanıt verebilseydim. Keşke Tür-
kiye nereye gideceğini belirleyebilmiş olsay-
dı. Türkiye için bir cazibe merkezi var. AB. Av-
rupa, küresel dünya onun için bir cazibe mer-
kezi. Ama Türkiye bu yolda hep gecikmeli. Çün-
kü Türk siyaseti, Türk bürokrasisi, Türk top-
lumu sorun çözmüyor; ya da daha çok sorun
üretiyor. O yüzden de toplumda bir rahatlama
olmuyor, kanısındayım.
Böyle olunca da sorunlar birikiyor. O sorun-
lan tek başınagöğüsleyecek hder, partiler, ku-
rumlar aranıyor.
Yükseköğrenim alaruna, ya da tek başına
eğitıme gelecek olursak bu, Türkiye'nın nere-
ye gideceğini belirleyecek biralandır. Dünya,
bılişim toplumu gibi yeni bir toplum tanımla-
mışsa ve bu topluma gitmek için birtakım araç-
lar sunuyorsa bu mekanizmalar sızı uygar top-
lumlar düzeyine götürecektir.
cenç potanslyel önemll
- Türkiye bunları kullanabiliyor mu?
- Işte, bütün sorun burada. Örneğın, yetişkin
insan gücümüzü kullanabiliyor muyuz
9
Ya da
bizim genç dediğimiz, umut beklediğimiz po-
tansiyelden ciddi biçimde yararlanabiliyor mu-
yuz? Gençlerimiz gelecegimizse geleceğimi-
zi şekillendireceklerse onlar için ne yapıyoruz?
Onlan üretken bireylere dönüştürebilirsek
ülke nereye gideceğini bildiği gibi, gidecegi he-
defe de ulaşır. Kanımca Cumhuriyetten bu ya-
na Türkiye'nin yönü, Atatürk'ün söylediği gi-
bi Batı'dır. çağdaşlıktır. O yolda da yürümek
zonındadır.
Bu yoldan şaşacağını da hiç düşünmüyo-
rum. Sadece gecikmeler olmaktadır.
- Peki, niye gecikiyoruz?
-Demin de söylediğim gibi bir toplum, bil-
gi birikimini, deneyımlerini venmli ve etkin bir
biçimde kullanamıyorsa çevremizdekiler bizi
geçer. Nitekim de öyle oldu. Çevremızdekı ül-
kelerinhepsi kaynaklannı iyi kullandıklan için
bizi geçtiler.
Demin genç potansiyelin çok önemlı oldu-
ğundan konuştuk. Ama biz bu genç potansi-
yelin yükseköğretimıne, bilim ve teknolojinin
gelişimine katkıda bulunacağımız yerde sefa-
ya, lükse, yollara. köprülere yatınm yapıyoruz.
Yani katma değeri bir yatınnca iki olacak alan-
lara yatınm yapıyoruz. ama katma değeri bire
200 olacak alanlara yatınm yapmıyoruz.
Kanımca en büyük yatınm ınsana ve eğiti-
me yapılan yatırımdır. Bunun katma değeri. ge-
ri dönüşü fevkalade yüksektir. Biz bunu yap-
mıyoruz.
- Onlarca hükümetlerin değişmesiyle eği-
tim sisteminin değiştiğine, be§ artı üç mü, yok-
sa kesintisiz sekiz yıllık eğitim mi tartışma-
lanyaptığımıza îanık olmadık mı? Yoksa ana
hedefgenç kuşakları eğitimsiz bırakmak mı?
- Böyle bir hedef olduğu söylenemez, ama
sonuçlann bu olduğu ortada. Eğitim bireyi bi-
çimlendiren, içınde yaşadığı toplumla uyumu-
nu, zenginliğini, çeşitliliğinı sağlayan. toplum-
daki yaşam kalitesini yükselten bir değer. Bu-
nu hiç kimse istemıyor olamaz. Ama bu bir be-
deldir, bir kalitedir.
Biz bunun bedelini ödemeden buna sahip
olmak istiyoruz. Bundan şu sonucu çıkarabi-
liriz:
Bugüne kadar toplumumuzu yönetenler sa-
dece o işe sıvanmış olanlar olarak belirdiler. Or-
taya bu işi daha iyi yapabilecekler çıkmadı.
Örneğin, siyaset, bir hizmet yanşı olmaktan çok.
bir çıkar paylaşımına dönüşrü. Dolayısıyla o çı-
kan paylaşanlar yanştı; ama hizmeti daha iyi
üreteceklere yol açılmadı.
- Hizmeti daha iyi üretecek olanlar sizce en-
gellenmediler mi?
- Onlar zaten şu anda sıyası engelliler. Do-
layısıyla da bana göre siyaset çok üst düzeyde
bir üretim, bir performans. Yaratıcılık, üret-
kenlik, Özveri ve üstün insani nitelikler istiyor.
Siyaset çokluklardan ibaret değil; uygar, geliş-
kin ülkelerde yapıldığı gibi kaliteden ibaret. Biz-
de tamamıyla bunun tersi oldu,
Her şey birleşik kaplar örneği medyasıyla,
eğitimiyle toplum birbirine uydu. Bugün artık
"6O'lı yıllann idealist gençlerini göremiyorsu-
nuz. Artık kendinden önce toplumu düşünmek
saflık, aptallık olarak algılanıyor.
Eğitim, toplumun kültürel altyapısının oluş-
masında ve toplumun gelişmesinde ve kalkın-
masında çok önemli bir araçtır. Ama bu uzun
erimli bir süreçte ürün venr. Yani bir kuşağa
yatınm yapacaksınız ve 20-25 yıl sonra bunun
ürününü alacaksınız.
Bu toplum köy enstitülerine yatınm yapmış
olsaydı bugün onun ürününü katlayarak almış
olacaktık. Dolayısıyla uzun erimli yatınmlara
sabnmız olmadığı için ülkemizde istikrarsız-
lık var. Bu istikrarsızlık doğal olarak eğitime
de yansıyor; böylece gelen her hükümet ken-
dine göre bir eğitim modeli oluşfuruyor. Çün-
kü eğitimi kendi amaçlanna uygun hale getir-
mek istiyorlar.
- Yoksa böylece kendi siyasaj amaçlannı ger-
çekleştirecek eğitim orduları mı yetiştirmek
hedef?
- Büyük olasıhkla... Zaten bunlar oldu. Ya-
ni Cumhuriyetin aydınhk ordulanna karşı, kar-
şı devrim denebilecek eğitilmiş kuşaklar yetiş-
tinldı.
Toplumda güvenslzlik var
- Şimdi de YÖK'le uğraşıhyor. YÖK'ü kök-
ten değiştirme çabaları var. Siz bunları na-
sıl değerlendiriyorsunuz?
- Bir kere YÖK nedır. ona bakalım. YÖK 1980
darbesinin ürünü olan bir kurumdur. Kendi
içindeki evnm süreci içinde değişime uğra-
mıştır. YÖK Yasası 38 kez değişmiştır; yönet-
meliklerde değişiklikleryapılmıştır. Ama YÖK
halen anayasadaki şekliyle YÖK'tür.
Bugün ilginç bir fenomen yaşanıyor. Düne
kadar" "YÖKdeğişsiıı,'' diyenler YÖK'ü savu-
nur duruma geldiler. Tersine, bır zamanlar
YÖK sistemine uyum sağlamış olanlar da bu-
gün YÖK'ü değiştirmeye kalkışıyorlar.
- Peki, bu değişim nasıl oldu?
- Toplumda bir güvensızlik var. Kimin ne
yapacağı belli değil. Örneğin toplumda YÖK'le
ılgilı olarak hükümetin ne yapacağına ilişkin
ciddi bır güvensizlik var. Acaba gerçekten çağ-
daş bır Yüksek Öğretim Yasası mı yapmak is-
tiyorlar, yoksa bugünkü YÖK'ü de aratacak bir
değışimden mi yanalar? Ne yazık ki böyle bir
güvensizlik ortamını yaşıyoruz.
Edindığimiz deneyimler de göstermiştir ki
her sistemde olduğu gibi YÖK de bir evrim sü-
reci içınde değişecektir. Bunun toplumun ta-
lebi olduğuna da inanıyorum. Sadece bunu na-
sıl yapabileceğimiz konusunda izlediğimiz yol
ve yöntemler akılcı değil. Nasıl bir değişim is-
tiyoruz, sorusunun yanıtmı ararsak buluruz.
Önce bunu üniversiteye, öğrencisine, öğretim
üyesine soranz. "Değişmekfetiyormusun?ı\a-
sd değişmek istiyorsun?" diye. Bu da yetmez.
Sivil toplum kuruluşlanna bu soruyu yöneltı-
riz. Böylece de Türkiye toplumunun temel ih-
tyyaçlannı karşılayacak bir Yüksek Öğretim
Prof. Dr. AYHAN ALKIŞ
1946, Niğde-Bor doğumlu. 1%9'da
Yıldız Teknik Üniversitesi Harita ve
Kadastro Bölümü 'nii yüksek mühendis
olarak bitirdi 1970'te o zamanki adı
tDMMA olan Yıldız Teknik
Üniversitesi'ne asistan olarak girdi.
Yeterlik tezini 1974 'te verdL Aynı yıl
gittiği Braunschtveig Teknik
Üniversitesi 'nde 1981 'e kadar asistan
olarak görev yaptu Daha sonra
doktorasını vererek Türkiye'ye döndü.
1989'daprofesöroldu. 1996'da Yıldız
Teknik ÜniversitesiRektörlüğü'ne
seçildL Türkiye 'de ilk kez fotogrametrik
yöntemle harita üretiminde öncülük
yaptu Fotogrametri, uzaktan algılama
ve coğrafi bügi sistemi uzmanhk
alanlaru Çok sayıda ulusal ve
uluslararası yayını var.
Yasası yapmak mümkün. Sadece karşılıklı gü-
ven. iyi niyet ve diyalog ortamı gerekiyor.
-Ama yapılan eskiyanlışlardan dönülmek
için girişimler var mı?
-Var. Hazırlanacak Yüksek Öğretim Yasası,
Türkiye'nin içinde yaşadığı yükseköğretimin
sorunlanna yanıt verecek mekanizmalan da
beraberinde getırmeli. Ikincisi, Türkiye de ar-
tan bir öğrenci talebi var.
Her yıl 1.7-1.8 milyon öğrenci üniversite ka-
pısına geliyor. Bunun ancak yüzde 10'u üni-
versitede örgün öğretimde yerini buluyor. Ge-
ri kalanı meslek yüksekokullan ve açık öğre-
time giriyor.
Buna bağlı olarak liselerimizin performan-
sı da fevkalade düşük. Her beş lise mezunun-
dan ancak biri üniversiteye girebilecek başa-
nyı gösterebiliyor. Demek ki ortaöğretimi dü-
zenlemeden üniversite öğrenimi de düzenlene-
mez.
Önemli bir konu meslek liseleri. Günlük,
pratık sorunlanmızın çözümünde meslek lise-
leri çok önem taşıyor. Gelişmiş ülkelerde bir
liseye giden öğrenci varsa ikuıcisi meslek oku-
luna gidiyor. Bugün ara eleman dediğimiz mes-
lek lisesi mezunlannı bulabiliyor muyuz?
- Bir dalda fazlasıyla bulmuyor muyuz?
Yani imamlar ve hatipleri...
- Evet. Onlann da nitelikleri tartışılabilır.
Ama dediğiniz gibi en çok sayıda meslek lise-
si grubunu imam hatip liseleri oluşturuyor.
Meslek liseleri sayı olarak yetersiz, ama kali-
te olarak daha da yetersiz.
Kaliteyı belirleyecek olanlar siyasal parti-
lerdir, iktidarlardır. Bu. onlann öncelikleri ara-
sına girmelidır. Bir de ikinci olarak meslek li-
selerinin sayılan arttınlmalıdır ki normal lise-
ler sadece üniversite okumak isteyenlere kal-
sın; bunlar birbirine kanşmasın. Bugün mes-
lek okullanyla liseler aynı kulvardalar. Bu çok
temel bir konu.
Aynca biz gençlerimize makul bir süre için-
de sınavsız üniversiteye girebilecekleri bir or-
tamı yaratmalıyız. Bu yapılmalı ki öğrencile-
rimiz Türk yüksek öğrenımine harcanan kay-
nak kadar bir kaynağı yurtdışında harcama-
sınlar.
Bunun dışında dershane sistemini mutlaka ye-
niden düzenlemek gerekir. Çünkü biliyorsunuz,
artık dershane ortaöğretimin yerine geçti. Ders-
hane öğrenciyi sadece üniversite giriş sınavı-
na hazırlayan bir yapıya dönüşmüştür. Oysa on-
lan özel lise statüsüne getirecek olanaklan ya-
ratacak bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmakta-
dır.
Öğretmen yetlşmlyor
- Burada sanıyorum şu temel soruyu sor-
makta yarar var: Liselerde öğrencilerimiz
açıkça yeterli eğitimi alamadıkları için mi
dershanelere gidiyorlar?
- Aynen öyle. Çünkü yanş dershanelerde.
Ortaöğretim artık sadece yükseköğretime gi-
nş aşaması olarak algılanır oldu. Onun bir kül-
türel altyapı, gençlerimizin eğitimlerinin önem-
li bir aşaması olduğunun bilincini yitirdik. sa-
nıyorum.
Eğitim bir süreç içinde olur. Bakın, tıka ba-
sa üç günlük yemeği bir öğünde yiyemezsiniz.
- Yemeğe çalıştığınız zaman kusmaz mısı-
nız?
- Evet. Bir yılda alacağınız eğitimi bir haf-
tada alamazsınız. Özetle, Türkiye'de yükse-
köğretime artan bir talep var. Hazırlanacak
Yüksek Öğretim Yasası bu talebi karşılayacak
mekanizmalan beraberinde getirmelidir. Örne-
ğin, 2005 yılında üniversiteye girmek isteyen
öğrenci sayısı 2.5 milyon olacaktır. Okullaşma
oranı itibanyla bunun yüzde 40'ına karşılık
verdiğimizi düşünürsek bu çok düşük olacak-
tır. Aynca yükseköğretim sistemimizdeki öğ-
retim elemanı ve öğretim üyesi sayısı yetersiz-
dır.
- Açık oranı nedir?
Yüzde 40 kadar açık var. Türkiye öğretmen
yetiştırmeyi çok acı biçimde onlarca yıldır ih-
mal etti. Öğretmen eğitimde başaktördür. Öğ-
retmenin eğitimini iyi yapmazsanız öğrenciyi
de iyi yetiştiremezsiniz. Özel okullar vb kaçış
yerleri olur.
- Aynı biçimde imam hatip liselerine de ka-
çış olmadı mı?
- Oldu, tabii. Çünkü devlet liseleri daha iyi
eğitim verseler gençlerimiz ne özel liselere.
ne de imam hatipler gibi meslek liselerine ka-
çarlar.
Öğretim
elemanlığı
özendirilmiyor
- Hatta imam hatip liseleri meslek lisesi
statüsünden çıkanlıp normal lise
statüsüne getirilmedi mi?
- Evet. tmam hatip mezunlan istedikleri
fakültelere girebiliyorlar. Öğretmen
yetiştirmemizdeki bu beceriksizliğimiz
Cumhuriyetin ilk yıllanndakınin aksine
beceriksizlikten de öte büyük bir ihmale
dönüşrü.
Üniversitelerimizde fidanlık laırutuldu.
Araştırma görevlileri bu işin fidanlığı. Bu
yıl hiçbir üniversitemiz tek bir araştırma
görevlisi bile alamadı.
- Ne gerekçeyle?
• Kadrolann serbest bırakılmadığı
söylendi. Aynca aldıkJan maaş çok düşük.
Özetle öğretim elemanlığı, öğretim üyeliği
özendirilmiyor. Oysa ülkenin çok daha
fazla sayıda öğretim üyesine ihtiyacı var.
Çıkacak yeni yasa bunu hedef almaiı.
Yurtdışında öğretim üyesi yetiştirme
projesi de çok başansız olduğu gibi
inanılmaz miktarlarda döviz harcandı.
Aynca giden öğretim üyelerinin çoğu ya
gittikleri ülkelerde kaldılar ya da dönenler
bir daha uyum sağlayamadılar. Çünkü biz
gelişmiş ülkelerin araştırma geliştirme
projelerini Türkiye gibi yoksul
sayılabilecek bir ülkenin kaynağından
finanse etmeyi amaçladık.
Örneğin genç gitti, uzayla ilgili bir çahşma
yaptı. Ama Türkiye'ye dönünce böyle bir
alanın olmadığını gördü.
Yasa teknolojiyl özendlrsln
- Peki ülkemizde, kalkınmada yetişkin
insan gücünün ne olması gerektiği
konusunda birpolitika var mı?
-Ne yazık ki yok. Bilim ve teknoloji için
ne kadar kaynak aynlması gerektiğini,
önceliğin ne olduğunu bilen yok. O zaman
yeni çıkacak olan bu yasanın teknolojiyi
özendirecek yapısı olmalı, nitelikli insan
gücü yetiştirmeyi de hedeflemeli. Bu, bir
siyasi irade işidir diye düşünüyorum.
Aynca sanayimiz araştırma ve geliştirmeyi
dışardan alıyor. Örnek olarak şunu
anlatayım:
Insanlanmızı yurtdışına gönderiyoruz;
finansmanını biz yapıyoruz. Herhangi bir
ülkede araştırma geliştirme çalışması
yapıyorlar. Ortaya bir ürün çıkıyor. Bunun
patenti, lisansı alınıyor: Türkiye'ye
dönüyor. Biz de bunu satın alıp
kullanıyoruz. Bu kadar acı bir şey olabilir
mi?
Kuşkusuz, her şeyi biz yapacak değiliz,
ama bu teknolojiyi Türkiye'de üretebilecek
altyapıyı oluşturmalıyız.
Türkiye'nin aynca sadece deneme
mahiyetinde bir bilim merkezi var. Onu
üniversitemizin kampusunda kuracağız.
Gelişmiş ülkelerde ise böyle bilim
merkezleri çok sayıdadır.
Üniversitelerin topiumsal sorunlara çözüm
üretecek hizmet çeşitliliğini sunabilir bir
yapıda olması lazımdır. Yükseköğretimde
aynca akademik özgürlük, akademik
liyakat, akademik etik. akademik rekabet,
akademik hareketlilik, akademik çeşitülik,
demokratik katılım gibi normlar vardır.
Özetle yeni üniversite yasası evrensel
akademik normlan ve yaşadığımız ültenin
temel sorunlanna çözüm üretecek
mekanizmalan içermelidir. Biz bu
çalışmayı Üniversitelerarası Kurul adua
kurulmuş birkomisyon olarak yürürmeye
çalışıyoruz. Üniversitelerimizden. si%il
toplum kuruluşlanmızdan, öğrenci
konseylerimizden, TÜBA, TLT3tTAK'tın
görüşler istedik. Bu görüşleri topluyoru:.
Ayru zamanda bu konuda bilgili olan
arkadaşlara da danışıyoruz. Gelen bütün
görüşleri değerlendirerek ortaya
Türkiye'ye özgü bir yükseköğretim mod<li
koyacağız.
- Bu çalışmayı tartışmaya açacak \
mısınız?
ALKIŞ - Tabii ki açacağız... Bu misyon
Üniversitelerarası Kurul'a düştü. Eleştirüe
alıyonız. Bu eleştiriler haklı da olabilir.
Üniversitelerarası Kurul olarak yasa
çalışmasını fiilen biz yapmıyoruz. Biz ;
hazu"lık sürecinde koordinasyon
oluşturuyoruz.
Hükümet ortaya çıkacak bu yasayı
benimser, kabul eder, çıkarmak isterse çok
mutlu oluruz.
Şimdilik çalışmalanmız bu umudu bize
veriyor. Ama ileride ne olacağını
bilemiyoruz. Gönül ister ki topiumsal
katıhmla belki ilk kez üniversitenin kendi
yasasını yapabildiği bir çalışmayı toplum
da hükümet de değerlendirebilsin. Şimdi
biz bu sürecin içindeyiz.