Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 EYLÜL 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Yutturmaca
Sosyal-lş Sendikası Başkanı
Özcan Kesgeç, TEKEL'de
7 bin işçinin emekliye sevk
edilmesi ile ilgili gelişmelere,
olması gereken gözlükle
bakıyor:
"Yasalarda işverenlerin
işçileri resen emekli etme
yetkısı yoktur. İşçinin
emekli olması, ancak
gerekli koşullann yerine
gelmesi üzerine kendisinin
SSK'ye başvurması üzerine
gerçekleşir.
Bir işverenin işçileri zorunlu
emekli edebileceği bir
yutturmacadır. Bunun asıl adı
işten çıkarmadır!"
Şeffaf gizli
anlaşma
Bak sen! Dubai'de ABD ile
imzalanan gizli kapaklı kredi
anlaşması, "şeffaf "\\k öneriyor:
Kredi aktarımı için
önkoşullardan biri "kamu
sektöründe şeffaflık ve etkinliğin
arttınlması "ymış...
AKP iktidarının deyimiyle acilen
yasalaştınlması gereken "kamu
yönetimi reformu" yani,
Ulus devlet parçalanacak,
yerelleşip güzelleşeceğiz...
Bir önkoşul daha: Kamu
teşebbüslerinin
özelleştirilmesinde ilerleme
sağlanacak...
TEKEL özelleşecek, Amerikan
sigara tekellerine satılacak.
Anlaşma gizli kapaklı. Kapağı
açıyorsun, içi çok şeffaf...
IŞIK KANSÜ
İda Dağı'ndaki oyuncu
Kerim Afşar! Türk
tiyatrosunun ida Dağı'ndaki
oyuncusu...
Leyla Afşar, Başkent
Üniversitesi Hastanesi'nde
yatan eşi için kesik kesik üç
tümce kurdu:
"Tepki yok! Ses yok! Hiç yok!"
Kerim Afşar, en son 2002
yılında Ugur Mumcu'nun
yazılarından yola çıkılarak
kaleme alınan "Bugün Ne
Yazsam?" oyununda görev
almıştı. Çok yakın dostu Uğur
Mumcu'nun varlığına,
tepkisine ses olmuştu...
Rahatsızdı Kerim Afşar.
Boğazından bir lokma
geçmiyordu, yüzü
süzülmüştü, yorgundu.
Oyun, Ankara'da
sahnelendikten sonra 5 il ve
ilçeye turneye çıkacaktı.
Büyük Tiyatro'daki ilk temsil
öncesi çevresinde dört dönen
dostları, öğrencileri, sanatına
olan düşkünlüğünü ve
duyarlılığını bildiklerinden
aralarından birini kurban seçip
yanına gönderdiler. O, çekine
çekine "Kerim ağabey" dedi,
"Kendinizi iyi
hissetmiyorsanız, uygun
görürseniz turneye çıkmayın".
Her kızdığında yaptığı gibi
başını dikleştirdi, azıcık geriye
çekti. Gözleri şimşeklendi.
''Oğlum" dedi Kerim Afşar,
"Ben ölürsem, sahnede
ölürüm".
Dursun Akçam'ı kavaklann
gölgesinde Türk ve Köy
Enstitüleri bayraklanna sanlı
uğuriarken, bir halkçı yazarın
daha sonsuzluğa gönderildiğinin
bilincindeydik.
Öğretmenimiz Emin Özdemir'e
göre, halktan aldığını işleyip tekrar
halka veren halkçılığın öncüieri
Dursun Akçam'ın da aralarında
yer aldığı Köy Enstitülü yazarlann
yaprtlanydı...
özdemir, örnek verdi:
"Çoklan sanırlar ki, Köy Enstitülü
Açlığın yazam
yazahar köylüyü anlatıhar ve
köylünün derinlemesine ruh
dünyası yoktur. Oysa o yazariar,
köylülerin uğradıklan ezınçler ve
güç koşullan, gerçeği soyarak
verirler. Dursun Akçam'ın 'ölü
Ekmeği' öyküsü sözgelimi. öykü,
insan ruhunda yarattığı
dalgalanmayı anlatır. Açlıktan
daha büyük bir sorun olabilir mi
insan için? Insanlann
davranışlannı
ilkelleştirmede, insanın
yabansılaşmasında açlıktan
başka sıfat üstü bir başka güçlük
var mıdır?"
Bugün Akçam'ın memleketi
Ardahan'da açlık hâlâ var. Yalnız
orada mı? Yanı başımızda gurul
gurul gurulduyor. Duyuyoruz,
duyuyorsunuz, duyuyorlar.
Dursun Akçam, duymuştu,
duymakla yetinmeyip
duyurmuştu. Aradaki fark
bu denli anlamlı.
Hukuksuzluk
Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu (HSYK)
geçen günlerde toplanmış
ve Yargıtay'a yeni üyeler
seçmişti.
Bu toplantıda Yargıtay'a üye
seçilen yargıç Halim
Kayapınar Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu'nun
üyesi ve Adalet Bakanlığı
Müsteşar Vekili Hüseyin
Boyrazoğlu'nun
kayınbiraderidir.
Boyrazoğlu'nun üye olarak
yer aldığı ve oy kullandığı
bir HSYK toplantısında
kayınbiraderinin Yargıtay
üyeliğine getirilmesi hukuka
uygun mudur?
2461 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu
Yasası'nın 14. maddesinin
iigili fıkrası açıktır:
"Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu
başkan ve üyeleri ile yedek
üyeleri; ilgilinin, evlilik bağı
kalmasa bile karı veya
kocası, nesepten veya
sebepten usul veya füruu
veya onunla evlat edinme
bağı veyahut ilgili ile
aralarında ikinci dereceye
kadar (bu derece dahil)
sebepten veya evlilik sona
erse dahi ikinci dereceye
kadar (bu derece dahil)
sebepten civar hısımlığı
olursa kurula katılamazlar
ve hemangi bir şekilde işe
bakamazlar."
Hukuk, kurallar bütünüdür.
Kurala uymazsan
"hukuksuzluk" doğar.
Türkçenin Eğitimdeki Yeri
İ.GÜRŞEN KAFKAS
"Türkçem benim ses bay-
rağım" diyen ozan, ses bay-
rağımızın kültür bağımsızlığı-
mızın aynası olduğunu hedef-
liyor. Anaokulundan başlayarak
okullann bütün basamakların-
da öğrencinin Türkçeyi doğru,
düzeyli. kurallı öğrenme ve de
kullanma alışkanlığını öğret-
menler vermelidirler. Dili öğre-
tirken; yaratıcı, geliştirici, üre-
tici yöntemlerle, somut ve ba-
sit ömekler verilerek dilde ge-
lişim sağlanmalıdır.
llköğretim okullarında çocu-
ğun ana dilini doğru kullanma-
sı temel amaç olmalıdır. Moda
ile dilimize bulaşan sözcük ve
kavramlardan uzak durmaları,
Türkçenin kullanımı özendiril-
melidir. Orta öğretim öğrenci-
sine Türkçe ve edebiyat sev-
gisi, kültürel ve sosyal etkinlik-
lerle, tiyatro, müzik, resim gibi
yetenek geliştirici aktanmlarla
verilmeli.
"Bu dil ağzımda annemin
sütüdür" özdeyişinde Yahya
Kemal, dilimizin kültürümüzü
ve geleneğimizi yansıttığını be-
lirtiyor. Türkçe - edebiyat ders-
lerinde nesnenin anlatımı, gü-
zelliği, içeriği ve ulusal sorun-
laryalın bir dille verilmeli, ömek-
lerte bezendirilmelidir. Bu örnek-
lerde ne dilin doğası ne de ulu-
sal töre ve kurallar zorlanma-
lıdır. Edebiyat tarihimizdeki na-
zım şekilleri, teori, bilgi akım-
ları ve dönemler gül bahçesin-
de gezinti gibi sıkmadan, sev-
direrek verilmelidir.
Dilimizin öğretilmesinde
"Söylemek kolay yapmak
zor" diye düşünülebilir. Bu ne-
denle Türkçe - edebiyat öğ-
retmeninın yetenek sınavıyla
seçilmesi ve özel eğitimle ye-
tiştirilmesi, Türkçeyi ve sesıni
doğru ve düzgün kullanması
zorunludur. Türkçe öğretme-
ninin en büyük gücü ve otori-
tesi alan bilgisi ve sesidir. Ders-
lerde verilecek örnekler genç-
lerin ilgi, gereksinim ve dil özel-
liklerine uygun seçilmelidir.
Güncelleştirilmiş. çağdaşlaş-
tırılmış örneklerden yararlanıl-
malıdır. Çocuklanmız ve genç-
lerimiz verilen örnek ve nes-
nelerde kendilerini bulabilme-
li, ilgileri çekilmeli, zevk alma-
lıdırlar. Bu nedenle gençlerin
dil becerisini geliştirme ve ken-
dilerini anlatabilmeleri amaçlan-
malı.
Türkçe - edebiyat derslerin-
de yurt coğrafyası ile ilgili fo-
toğraf, dia, dergi, band, CD,
v.b.... gereçlerden yararlanma-
lı, ders kitâbı ile yetinmemeli-
dir. öğrenci merkezli, araştı-
ran, soruşturan ve tamamla-
yan bir Türkçe - edebiyat der-
si işlenmelidir. Türkçe öğret-
meninin alanında sürekli yeni-
lenebilmesi için araştıran. oku-
yan. bilgi toplayan. teknoloji-
den, güncel terim ve kavram-
lardan yararlanan olmalıdır. Bu
nedenle Milli Eğitim Bakanlı-
ğı'nca, öğretmenlerveokulki-
taplıkları ücretsiz kitap. dergı,
dia, CD vb... araç gereçle des-
teklenmelidir.Üç yılda bir dili-
mizin gelişimı ve dilimızdeki
yenileşme ve değışimierının
aktanlacağı "dil seminerleri"
düzenlenmeli, dilin genel bo-
yut ve sorunlarının tartışılabı-
leceği "dil kurultayian" top-
lanmalıdır. Ulusal dil sevgisi
baskıcı yöntemlerle değil, ilgi
çekici, sevdirici, ortak payda-
da birleştirici olmalıdır. öğren-
ciye okuma düşünme alışkan-
lığı kazandınlmalı ve yazma.
konuşma yetenekleri geliştiril-
melidir. Anaokulundan üniver-
siteye kadar Türkçe ve edebi-
yatta toplam kalite hedeflenme-
lidir. Bu kalitede, ana yüreği
kadar sıcak dil sevgisi hedef-
lenmelidir.
Aydınlık yannlarımızın güçlü
adayı gençlerimiz, Türk dilinin
gelişim yönünde ortak bilınç
ve sorumluluk taşımalıdırlar.
Böylece Türkçemiz çağdaş bir
kültür dili olacaktır. Türkçe bı-
zim ulusal kimliğimizdir, onu
koruma görevi hepimizindir.
Basın ve televizyon yazı, olay
aktanmı, seslendirme vb... ça-
lışmalarda sunucuların Türk-
çeyi düzgün ve düzeyli kullan-
malan koşul olmalı. Devletin. ye-
rel yönetimlerin, sivıl toplum
örgütlerinin ve aydınlanmızın
Türkçenin özendirilmesi. düz-
gün, düzeyli ve kurallı konu-
şulmasında güç birliğinde ol-
malı.
Kurum adları, tanıtım, otu-
rum ve söyleşi gibi düzenle-
melerde Türkçe öncelikli ol-
malı. Dil kirliliğine izin verilme-
meli. Türkçemizin büyük teh-
likede bulunduğunu ve ülkemi-
zin geleceğini etkileyebileceği
bilinmelidir. "Türkçe giderse,
Türkiye gider" yorumu unu-
tulmamalı. Şairin: "Herşeyimiz
hızla kirlenryordu/Birinciliği
Türkçemize verdiler." Kreş,
morg, klinik, çav, hello. yes,
bankamatik gibi binlerce söz-
cük bu kirliliğin kanıtıdır.
Sonuç: Türkçeyi çocukları-
mıza, gençlerimize doğru öğ-
retmek ve sevdirmek öğret-
menlerin ve velilerin görevidir.
Ulusal dilimizdeki manileri, şi-
irleri, türkü ve deyişleri genç-
lerimize verebilmeliyiz. Düşün-
me, duygulanma, yorumlama
gücümüzün toprağı Türkçey-
le yaşama bakmaları öğretil-
melidir. Her alanda moda ola-
bilir, ancak; Türkçenin kirienme-
si adına modanın her yanımızı
sarmasına izin verilmemeli.
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(<ı turk.net
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci a mynet.com
HARBİ SEMİH POROY semihporoyuı yahoo.com
HAYAT EPİK TİYATROSL MLSTAFA BÎLGLS
TELEFON NUMARAM
ÖNCE900
SONRA 90 43 65 76 0001
HADİ, HEMEN ARA
MERHABA,
BEN HAIUK LEVENT...
POP SANATÇISI
Y S D l S l M SON
HAKSIZLI6I StZLERLE
PAYJ.ASMAK
İSTİYORUM...
TARİHTE BUGÜN mmv/. IK/M.\ 27 Eyliil
Türkiye Gazetecıler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük
Bizim Cazete
Ülke sorunlanna ilişkin raporlanyta, araştırmalanyla,
köşe yazılanyla, tarafsız haberleriyie sivil toplumlann gazetesi.
Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212.51108 75
Ankara Üniversitesi öğrenci kimliğimi yitirdim. Hükümsüzdür.
DERVİŞBİRER
ıcınc.mıuntas-arikan. c om
AĞRI'NIN DORUGU
1823'DA SU6ÜN, İLK KEZ BİR DAĞCI,A6RI
DAĞI'NIN TEPESİNB ULAÇTI..
1828'DEKİ OSMANLI-RUS SAVAŞI SIRA-
SlNDA RUSIAR'IN ELİNE 6BÇMİŞ OLAN
A&RI OAĞl'NA TIRMANAH DAĞCI, GUS
FR.BOBMIC PAFZflOT'nJ. 5.13? MET&E
İLE TÜISKJYS'MİN £AI YÜKSEK NOKJASl
OLAN A&fZI, SÖNMÜÇ 8İ£ VOLKANpiR.
SU££*X.' &4GLA ÖerÜUJDÜR VE ÜZE-
RİNDE BÜYÜK BİR BUZUL VARDIR.
AĞRl, EFSANELE&E KONU OLMUÇTUR..
Biei, NUH'UN GEMİSifaiN
OTU/ZPU6U ih/ANCIDIf?.
BİR BAŞKASl İSE, YAŞAR KBMAl 7/V yAZ-
Ğ "AĞRf PA&l EFSAA/ESi'DİR.
SAĞNAK
NtLGÜN CERRAHOĞLL
Komşunun Mutfağı
Yanıbaşimda oturan sevgili Çiğdem Simavi'nin
"kalitsounia"s\n\ da ben yedim... Mükellef bir zıyafe-
tin ardından herkes şaştı. "Maşallah" dedilen "Bu ne
iştah!"
"Ka//teoun/a"Giritspesyaİ!tesiymiş.Tazepeynırlıbir
kurabiye çeşidi. Ama "mahlep" vardı içinde. "Mah-
lepli kurabiye" beni beşyaşımagötürdü. Madam Ha-
ralambos'un kurabiyelerini hatırladım.
Haralambos ailesi belleğimde kalan "ilk komşula-
nmız". Bahçesınde erik ağaçlan olan üç katlı bir ev-
de, onlar üst biz orta katta otururduk. Haralambos-
larla çok yakın, sıcak bir ilişkımiz vardı. Madam Ha-
ralambos herfırsatta beni sevip, sıkıştırırdı.
Noelleri hatırlıyorum özellikle. Noel ağacının altına
mutiaka hediyeler bırakır, Noel arifelerinde kapı aralı-
ğında yakalar sorardı: "Noel Baba'dan ne istiyor-
sun?" Isteklerimi titizlikle yerine getiren bu Noel Ba-
ba ile madamın ayrıcalıklı ilişkisine şaşardım. Mada-
mın Noel Baba üzenndeki gücünden etkilendiğimi ga-
yet net hatırlıyorum. Kendime hep sorardım: "Neden
annemin de Noel Baba'yla böyle birilişkisiyok?"
Kızı Elsa evlenirken "Madam", gelinin nedimesi ol-
mamı nca etmişti. Düğünde başroldeki çocuklardan
bın olmak fikri hem hoşuma gitmiş hem de beni kor-
kutmuştu. "Farklı" olduğumuzu çakmıştım artık. Ha-
yatımın ılk din-felsefe-kültür ve varoluş sorusu da böy-
lece beynimi kemirmeye başlamıştı: "AJIah kızarmı?"
Annem hemen "Hadi ordan!" demiş ve gülmüştü...
Bir kiliseyi hayatımda ılk kez Elsa ve Kosta'nın dü-
ğünündegörmüş, gelinin arkasındaki "ayncalıklı"ko-
numumdan töreni baştan sona pür dikkat izlemiştim.
0 zaman "Wdeo kamera" yoktu. Tam da bu nedenle
her şeyi "video kamerayla" çekilmiş gibi hatırlıyorum.
Diğer çocuklarla mum tuttuğurnuzu, "altar"\n önün-
de -bana sonsuzluk gibi gelen bir zaman süresince-
kıpırdamadan duran güzel Elsa'nın uzun duvağını ay-
rıntılarıyla anımsıyorum... Gık demeden biz de öyle-
ce ayakta durmak zorunda kalmıştık. En zor gelen de
böyle hiç kıpırdamadan durmak olmuştu...
Kokuları olan kitap...
Bunları aklıma "mahleplı bir kurabiye" getirdi. Ma-
damın evınden gelen kokuları hatırladım. Aramızda yal-
nız bayram, paskalya ve Noellerle sınırlı olmayan sü-
reklı bir "yemek trafiği" yaşanırdı. Yemeklerımiz ben-
zeramafarklıydı. Madam mesela sık sık kızarmış "pa-
tates kroket" gönderirdi bize. Bu aklımda kalmış çün-
kü hiç bızim evde yapılmazdı. Tavadan yeni çıkmış "pa-
tates kroketlerin" de kendine özgü bir kokusu vardı.
Madamın mutfağı -bizimkıne nazaran- daha "koku-
luydu" sankı. Veya ben öyle hatırlıyorum. "Komşunun
mutfağı" olduğu için...
Sonra biz o evden çıktık, madamlar Yunanistan'a
gıtti. Birbırimizden bir daha hiç haber aiamadık. On-
lann anısı bende ömür boyu böyle bir "mahlepli ku-
rabiyede" kaldı. Engin Akın'la Mirsini Lambraki'nin
birlikte hazırladığı "Türk-Yunan Mutfağı" isimlı kitap
bu yüzden çok değerlı şimdı. Herhangi bir yemek ki-
tabı değil bu. Yemek tariflerinin ötesinde -benim ku-
şağımdaki tüm Istanbullular için- anılar, kokular ve
duygular var içinde.
Iş Bankası Yayınlan'ndan çıkan kitap inanılmaz bir
emek vearaştırmayadayandınlmış. Üşenmeden otu-
rup saydım. Engin Akın geleneksel -Türk Osmanlı ye-
mekleri için tamı tamına "yüz kaynak" kullanmış. Ev-
liya Çelebi'nin "Seyahatnamesı'"nden, "Marco Po-
to"ya: Kaşgarlı'nın "Dıvani Lugat-it-Türk"den Philip
Manset'in "Constantinople'uveLadyMontagu nun
anılarına dek çok zengın kaynaklar var bunların ara-
sında. Yunan tarafından Mirsini Lambraki de aynı öze-
ni göstermiş. Girit Tarih Arşivi'nden, Jean Francois
Revel'in 'A Joumey Through the History ofFood" (Ye-
mek Tarihınde Seyahat)'ine kadar çok genış bir yel-
pazeye uzanan kaynaklardan yararlanarak hazırlanan
"Türk Yunan Mutfağı" ile ortaya bir "hazine" çıkmış.
Hazırlığı iki yıl alan ve önce Yunanistan'da çıkan ki-
tabın Türkçe versiyonu Çengelköy'de "Kordon" res-
toranda yapıldı. Kitabın yazarlarının katkısıyla hazır-
lanan yemekte unuttuğumuz Rum tatlarının yanı sıra
geleneksel Türk mutfağının hiç bilmediğımız, tanıma-
dığımız bazı ömekleri ile de karşılaştık.
"Mahlepli kurabiyelerin" yanı sıra ben ilk kez gör-
düğüm "Nazkatun"a bayıldım. Ekşi süzmeyoğurttan
yapılmış sarmısaklı, naneli ve pekmezlı bir patlıcan sa-
latası bu. "Nazlı Hatun Salatası" olarak da anılıyor. Üç
iri patlıcan, beş kaşık koyu yoğurtla yaptığınız patlı-
can salatasını nane ile süsleyecek, üzerinde de 4-5
çorba kaşığı pekmez gezdireceksıniz. Hafif tatlı-ekşi;
değişik birtadı var. Deneyin. öneririm...
BULMACA SEDAT YAŞAYA\
1
2
3
4
5
6
l9
1
I
2 3 4 5 6 7
I U I
LN• LJ
ı n ı
8 9
f
1 2 3 4 5 6 7 8 9
SOLDANSAĞA:
1/Bırprojenin
sonuçlannın
değerlendiril-
diği toplantı.
2/ Anlann çı-
kardığı bir tür
salgı... Yana-
ğın alt kısmı.
3/ Bir mev-
sim...Birsm-
nın içindeki
alkolderecesi.
4/Köydekiiş-
lerin elbirliğiyle biti-
rilmesi... "Şubağrım
kül oldu hep yana ya-
na Onu söndürmeye -
-gerekbana"(Kara-
caoğlan). 5/Endonez-
ya'nınplakaişareti...
Elsıkışma. 6/Bakınn
simgesi... fsviçre'nin 8
başkenti. II Kişinin 9
kendisini başkasının yerine koyarak onun duygu-
lannı. isteklerini ve eylemlerini anlayabilme yete-
neği... Olumsuzluk belirten bir önek. 8/Yapmacık-
lı da\Tanış... Kanşıklık. kargaşa. 9/Yünüdokuma-
cılıkta kullarulan bir koyun cinsi.
YUK\RIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir karara, bir anlaşmaya getirilen sınırlama.
2/Ayağın üstündeki tümsekyer... Hac zamanı dı-
şında Kâbe ve diğer kutsal yerleri ziyaret etme.
3/Trabzon ilinde bir yayla... Çok taşlı toprak. 4/
Şarla, türkü... Istanbul'un bir semtı. 5/German-
yum elementinın simgesi... Bir gıda maddesi. 6/
Deriden sızan tuzlu sıvı... Örülerek dokunan bir
tür yün kumaş. II Kokulu tohumu hamur işlerin-
de ve rakıcıhkta kullanılan bitki... Iskambilde bir
kâğıt. 8/Halk edebiyatında redife verilen ad... Ja-
pon lirik dramı. 9/Osmanlı ordusunda yüzbaşı ile
binbaşı arası.ida yer alan rütbe. -