02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 EYLÜL 2003 ÇARŞAMBA DIZI 39 yıl sonra özerkliğine kavuşan FÎSKOBlRLlK, alım için kaynak sıkıntısı yaşıyor AVRUPA'DAN FuKİılvta zorhı fiyat süreci• Bu yıl hükümet tarafından findık fiyatı belirleme konusunda yalnız bırakılan FÎSKOBtRLÎK, maddi sıkmtı yaşayabileceği kaygısmda. FÎSKOBÎRLÎK Genel Müdürü Öztürk, rekolte düşüklüğünün ihracatçıyı da zor durumda bırakabileceğini belirtiyor. T77 ındık için belirlenen 2.2 mılvon 1 liralık net fıyat üreticiyi mem- nun etmezken. FlSKOBlRLlK bu fıyatın dahı bırhğı zorlayacağı görü- şünde. Sorulanmızı yanıtlayan FtS- KOBÎRLİK Genel Müdürü Cemal Öztürk de 39 yıl sonra özerk bır şe- lcilde karar alan kurumun findık be- dellen konusunda biraz zorluk çe- keceğini kabul edıyor. Öztürk, "An- cak tüm güçlükiere karşm nndıgın fiŞaûnıl^dotannûzerineçekebfldik*' diyor. Findık konusunda yaşanan tartış- Fmdık fizerinde oynanan oyunlara tepki gösteren üreticfler OrdıTda yapüklan mitingle siyasüeri uyardı. malarda, üreticıyle ihracatçının kar- şı karşıya geldığme dikkat çeken Öz- türk, bazı ıhracatçılann da son karar- dan zarar göreceğiru \iırguJuyor. Öz- türk, "İhrâcatçılann bazdan ûretim öncesinde piyasaj agirerekfindığıih- raç ediyor. Bu yıl iserekoftenindfişük otanasınedeniylefindıkfjyatbn yûk- seüşe geçti ve önceden taahhütte bu- lunan ihracatçüann durumu zorlaş- ü" diye konuşuyor. Üretim öncesin- de satış yapan ihracatçılann 100 kı- loluk iç findığı 200 dolara sattığını vurgulayan Öztürk, "Şimdi isebu ra- kam 300 dolara çıkü, yıl sonuna ka- dar da 400 dolan bulacakür" dıyor. Findık fıyatlannın belırlenmesi sü- recinde bu yıl ilk kez FÎSKOBÎR- LtK'in kendi başına karar almak du- rumunda kaldığını da anımsatan Öz- türk, bu durumun kurumun mali den- gelerinde bazı sarsmtılara neden ola- cağı uyansında bulunuyor. 39 yıJ son- ra gelen özerkliği değerlendiren Öz- türk, "Kaynak konusunda bazı sıkın- tüar yaşayacağız. Buna hazuiıklı ol- mafayız. l nıudunıuztseözeJscktör. Re- koltenin yüzde 40 azalması nedeniy- k özel sektörün bizden önce piyasa- ya girmesini ve fındıgın büyük bir ktsmını toplanıasını bektiwnız" di- ye konuşuyor. İddialar bltmlyor Öte yandan, findık fiyatlanyla il- gili ıddıalara "findık için aynlan kay- nağm, çay bedeflerinin ödenmesi için aktankhğT ıddiası da eklendı. Gıresun Ticaret \ e Sanayi Odası Başkanı 1b- rahim Yamak da bu yönde bazı duvumlar olduğunu kabul edıyor. FlSKOBİRLlK'ın 2003 ürün findık alımı için kaynağa ihtiyacı olduğunu ifade eden Yamak, "Böylebirortam- da, ortaya aolanfindıkparasıyla çay bedeüerinin ödendiğiiddiası doğmy- sa; ikiürün arasmdakiadaletdebozul- muş demektir" dıye konuşuyor. ESKİ TARIM BAKANI GÖKALP: İşi iyi bilen tüm kadrolar tasfiye ediliyor 5 7. hükümet döneminde Tanm Bakan- lığı yapan Hüsnü Yüsuf Gökalp, Ta- nm Bakanlığı'nda tanmı bılen tüm kadro- lann tasfiye edılmesi nedeniyle sorunlann arttığı görüşünde. Bakanlıkta müsteşarlık görevıne dahı bir Tarihöğretnieniniıı'' ge- tirildiğinı belırten Gökalp, 81 il müdürü- nün 50'den fazlasımn da görevden alındı- ğını kaydedıyor. Son dönemde yurtdışın- dan küflü mısır ve soya getirilmeye başlan- dığını da ileri süren Gökalp, 70 bın ton fın- dığın da herhangı bir analız yapümadan Tür- kiye'ye getınlmek istendiğını savlıyor. Cumhuriyetin sorulannı yanıtlayan es- kı Tanm ve Köyışleri Bakanı Hüsnü Yu- suf Gökalp, tanmda sorunlann 3 Kasım ön- cesine göre arttığı görüşünü savunuyor. Seçün sonrası önemlı tüm çahşmalann ra- fa kaldınlması nedeniyle bu noktaya gelin- dığini söyleyen Gökalp, "Işj bflen herkes tasfiye edüdT diyor. Şu anda Tanm Ba- kanlığı'na bağh Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü'nde şube müdürünün bıle kal- madığını söyleyen Gökalp şöyle devam edıyor: "81 tanmilmüdürünün50'denfaz- las görevden atandL Araşürma enstitüsü müdürleri, Tt- GEM'in tüm mü- dürleri, Tannısal Araşörmabölümün- deki genel miidür yardımcılan görev- den alındı. Toprak Mahsufleri Ofisi'nin başına,tanmdan an- lamayan bir isim ve- kâleten getirildL Ba- zıyerlerdeşubemü- dürleri bflegörevden alındı. Oysa bunlar Tanm Bakanbğı'nın teknik ve srjusetten uzak bölümleri. Bu çocuklar işi vürütü- vordu." Hüsnü Yüsuf Gökalp: AKP, tarih öğretmenini Tanm BakanhğVna müsteşar yapü. TARIMCILAR VAKFI BAŞKANI AYSU: ÜlkeyiMF politikalan bu hale getirdi GURAY OZ / T"'anmcılar Vakfı Başkanı J. Abdullah Aysu, tanmda son dönemde yaşanan sıkıntılardan dolayı tedirgın olduğunu söylüyor. Sıcaklar nedeniyle ciddı bır ürün sıkıntısı olacağını vurgulayan Aysu, "Stoklara da güvenemeyiz. Çünkü, stoldarda ciddi bir birikün yok" görüşlennı belirtiyor. Aysu. geçen yıl kuraklık gıbi bir unsur olmamasına karşuı 1.5 milyon ton buğday ıthal edildiğıne dikkat çekerken. u Bu yıL bu rakamlar çok daha yukanlara çıkacakür" uyansında bulunuyor. AKP hükümeti tarafından uygulanan tanm politikalannın da daha önce eleştirilen polıtıkalarla büyük benzerlıkler ıçerdığını kaydeden Aysu, şunlan söylüyor "İMFeüyle dayaülan pobtikalar, bizi çokuluslu şirketlerin pazan haline getirdi. Ça>da, fmdıkta, tütünde ve diğer tüm önemli ürünlerde aynı strateji o>nanıyor ve biz tanmda gîderek çokuluslu şirketlerin pazan haline geliyoruz. Ozede, gehşmiş ülkelerin çokuluslu şirketleri her şe\e oMuğu gibi, tanma da egemen oluvor." Türkiye, pamuğu da ayçiçeğini de ithal eden bir konuma getirildi Küflü mısır ve soya gellyor îthalattakı tüm denetımlerin de kaldınl- dığını belirten Gökalp, sınırlardan Türki- ye'ye sağhksız ürünlenn sokulmaya baş- İandığını belirtiyor. Tanmda sınır tıcareti- nin çok önemli olduğuna dikkat çeken Gö- kalp, "Biz bu konuyu MflK Güvenh'k Ku- rulu gündemine bfle götürmüştük. Şu an- da ise sınırlardan küf kaynakb (T2 toksmi) zehiriçeren mısır ve soyagiriyor. 70 bin ton findık da herhangi bir dcnetime tabi tutul- maksızınTürkne'yegetirümekistendi'' di- yor. Son dönemde tanma yönelik yeni hiç- bir projenin yaşama geçinlmediğini söy- leyen Gökalp, "AKP, iktidara 'Doğrudan Gelir Desteğı (DGD) ödemelerini 19 mıl- yon liraya çıkaracağım' teziyle geldL Şu anda ise DGD sadece 15 milyon lira ve da- hası 2002 >ılına ait DGD ödemderi ekim- debileyapdamadı" suçlamalannı yönelti- yor. Hayvancılıktaki desteklemelerde de cıd- di sıkıntılar olduğunu belirten Gökalp, ge- rekli önJemJerin alınmaması durumunda Türkiye'mn Afganistan gıbı çölleşmeye başlayacağını da savunuyor. Dısa bağnnh bir tarnn ü T 7"ygulanan politikalar \J nedeniyle tanmda birçok ürünü dışandan alma noktasına getirilen Türkiye, stratejik öneme sahip ayçiçeği ve pamuğu da ithal etmeye başladı. Ankara Ticaret Odası tarafından yapılan araştırmada da tanm ülkesi Türkiye"dekı "ithalat furyası" şu rakamlarla ortaya konuyor: • 1991yılında855bınton olan nohut üretimi, 585 bin tona düştü. Meksika'dan 30-40 bin ton civannda nohut ithal ediyoruz. • 1987 yıhnda 925 bin ton olan mercimek üretimi 400 bin tona düştü. Kanada. ABD \e Avustrulya'dan 50-55 bin ton mercimek ithalatı yapıyoruz. • Arjantın, Çin, Iran, BuJgaristan \e ABD'den 19 bin ton kurufasulye ıthal ediyoruz. • Kanada, ABD, Çin, Iran ve Azerbaycan'dan 25 bın ton barbunya ithal ediyoruz. • ABD, Ukrayna, Bulgaristan, Brezüya ve Arjantin'den 500-600 bin ton ayçiçeği ithal ediyoruz. • ABD'den bakla, Iran'dan ceviz, Hindistan'dan susam, ABD, Kanada, Brezılya ve Arjantin'den mısır, Azerbaycan'dan findık ithal ediyoruz. • Üretim maliyetleri ve enflasyonun oldukça gerisinde kalan ürün fıyatlan, tanm alarJannın boş bırakılmasını da beraberinde getirdi. Yalnızca Sıvas ilinde terk edılen ve ekilmeyen arazi miktan 431 bin hektara ulaştı. Tüm Türkiye "de ise ekihneyen arazi miktannın 2.5 milyon hektann üzerinde olduğu tahmın ediliyor. • Türkiye"de tanma yönelik tek destek olarak bırakılan doğrudan gelir desteği, AB"de tüm desteklerin yalnızca yüzde 6'lık kısmını oluşturuyor. YARIN: SERBEST PİYASANIN İLK KURBANI ŞEKER PANCARI Theodor W. Adorno Almanya'da, özellikle de Frankfurt'ta okuryazar takımı, aydınlar, entelektüeller, şu ya da bu şekılde dünyanın hali ile ılgıli kaygıları olanlar, olmayanlar, durumu cıddiye alanlar, almayanlar ünlü filozof TheodorW. Adorno'nun yüzüncü yaşını kutluyorlar. Adorno, 11 Eylül 1903'te Frankfurt'ta doğdu. Şarap tüccan VVıesengrun ıle Bayan Adomo'nun oğludur. 1938 yılında annesinin kızlık soyadını, Adorno'yu kendine soyadı olarak seçti. Daha lise yıllannda feteefe ve sosyolojiye ilgi duydu ve Kant'ı incetemeye başladı. 29-30 yıllannda ünlü Anbruch (Şafak) adlı sol dergıde redaktör olarak çalıştı. Almanya'nın altüst olduğu yıllardı. Adomo dergıden Komünıst Partısi'nin yayın organı haline geldiği gerekçesiyle ayrıldı. 30 Ocak 1933 tarihinde büyük ölçüde ünlü Marksist estetikçi G. Lukacs'ın etkisınde olduğu kabul edilen "Estetik Niteliğin Kurgulanması" konulu doçentlik tezıni sundu. O gün, Hîtler'in iktidarı ele geçirdiği gündür. Adorno bir yıl sonra Almanya'yı terk etti. Ingiltere'ye, Oxford'a yerieşti. 1938'de ABD'ye göç eden Adorno, 1949 yılında Almanya'ya döndü ve Frankfurt Üniversıtesi'nde felsefe ve sosyoloji kürsüsünde ordinaryüs profesör olarak göreve başladı. Ünlü Frankfurt Okulu'nun etkin günlerinin başlangıcı da aşağı yukarı aynı tarihlerdir. • • • Adorno ve arkadaşları Alman felsefe dünyasının son parlak yıldızlan sayılırlar. Ünlü filozoflaria zirveye doğru tırmanan, bütün Avrupa ve dünya düşüncesıni etkiteyen, Marx'lataçlanan Alman düşünce dünyası, Adomo ve arkadaşlanndan sonra yeni düşünürierle karşılaşamayacaktır. Savaş sonrası bır süre direnen Fransa ve Ingittere de daha sonra sıradanlığa teslim olacak, kültürü ıçerden çürütmeye yetenekli Amerikan kültürü, egemenliğini ılan edecektir. Sosyalist dünya aydınlarının düşünce dünyasındaki bu yozlaşmayı durdurması, yeni bır gelişmenin öncüsü olması beklenırdi, ama kapitalist dünyanın demırperdelı kuşatması, sosyalist dünyayı bu alanlarda da ıçıne kapanmaya zorladı. Sosyalist sistem zengin mirası gözle görülmez bir kasaya kilitledi, onu orada "korumaya" aldı. Bu durum daha sonra yaşanacak çözülmenin önemli nedenlerinden birisi henüz sayılmıyor ya da tartışmalarda pek dıle getirilmıyor, ama öyledir. Bütün bu gelişmelenn, ekonomi dünyasındaki panltılı amaeskinin eskısi neoliberalizmin felsefede, sosyolojide, genel olarak kültürde egemenliği ele geçirmesınden başka bır anlamı var mı? Felsefe eğitiminin Türkiye gibi ülkelerde müfredat dışına çıkarılmasının, Almanya gibi ülkelerde sığlaştırılmasının, "özetlenmiş felsefe tarihi" öğretimine dönüştürülmesinın, sosyolojinin "krtleleri yönlendirme zenaatı" derslenne çevrilmesinin başka anlamı olabilir mi? • • • 21 'inci yüzyıla neoliberal küreselleşmenin mutlak egemenlik iddialanyla gırdik. Hazırlık 20'nci yüzyılın son çeyreğınde hızla ve her türlü esnekliği yok eden yöntemlerle gerçekleştirildi. Hazırlığın en önemli figürü medyaydı. Medyada neoliberal küreselleşme düzenınin yerlerde sürünen palyaçosunu ve akıl hocasını bir kere daha gördük. Adorno 1969 yılında o günlerin Almanyası'ndaki eleştiri ve aydın düşmanlığını, özellikle de basını eleştirirken şöyle yazmıştı: "...kimi gazeteler benzerterinin hiç de eksik olmadığı Amerika'da 'ruhani' diye nitelenen bir tonda yazmaya özen gösteriyoıiar. Sankiuzlaşmazlık konulannın üstündeymiş gıbı konuşuyoriar, öyle 'süzülüp annmış' bir havaya bürünüyortarki sanki tonton bir teyzenız konuşuyor sanırsınız. Ne var ki, onlann meselenin üstünde böyle mesafeli tavır alışlan, çoğu zaman resmi ağızlann ışine geliyor. Gereğinde iktidara, gösterdiğiiyi nıyetten şaşmasın diye moral de veriliyor. Bu tür gazetelerin dili, hükümetin yaptığı duyurulardakı dili andırıyor. (...) Almanya'da eskiden de olduğu gibi iktidarla özdeşleşme eğilımi hüküm sürüyor." O günlerde hızını yitırmeye yüz tutmuş 68 hareketinden sonra muhafazakâr birdalga, eleştirinin "yıkıcılığı" ve "yararsızlığı" konularında fikir biriiğine varmış ve harekete geçmişti. Aydınlann denediği her türlü eleştiri kötü karşılanıyor, liberal ekonomiye tam anlamıyla teslim olmuş yan aydın takımı her türlü eleştiriyı karalamakta birbirieriyle yarışıyordu. Şimdi ise çok rahat hissediyorlar kendilerıni. Bu tabloda Türkiye'nin bugünlenni andıran bir şeyler yok mu? Medyamız Adorno'nun tarif ettiği dönemin medyasına benzemiyor mu? Hatta kimi aydınlanmızda ve medyamızda iktidarla özdeşleşme eğilimi değil, bir ve bütün olma gayreti yok mu? e-posta: guray.oz " cumhuriyetcom.tr Dupsun Akçam İçin... Sevgili Dursun Akçam, bugün (21 Eylül Pazar) Ida Çiftlik Evi'nde senin için toplandık. Hepimizin anılarında nasıl da capcanlı yaşıyordun. Hep yaşayacaksın aramızda.. Ismail Erten, Sabahat Erten, Ayşe Zey- nep Tur, Coşkun Tur, ÖmerAğın, Bahat- tin Fırtına, Mehmet Başaran, Mehcure Karaören, Sami Karaören, Yusuf Ziya Özdemir, Ümmühan Özdemir, Saadet Akın, Mehmet Akın, Perihan ilhan, Bas- ri İlhan, Etem Er, Betül Er, Nail Sönmez, Sercan Sönmez, Selahattin Balkanlt, Feyza Balkanlı, Ayhan Öztürk, Meltem Öztürk, Sakine Öztürk, Olcay Kızılcan, Nezihat Aykuş, Hamide Aykuş, Şükri- ye Aykuş, Kadriye Aruman, Ertuğrul Aruman, Ibrahim Karabıyık, Iskender Azatoğlu, Sema Azatoğlu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle