Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 AĞUSTOS 2003 ÇARŞAMB/
14 iJ. UMX kultur@cumhurfyet.com.tr
Mine Kınkkanat 'Bir Gün, Gece'de, yaşanan afet sonrası Batı'nın Türkiye'yi paylaşma senaryolannı anlatıyor
Deprem,umutsuzlukve aşk• "Başından sonuna
benim yaşamımdan izler
taşıyor. Feride, Sinan,
Cevat, biraz benim. En
çok da Hangman. Onun
kini benim kinim, onun
işlediği cinayetleri ben
işledim. Hem de büyük
keyifle."
ECE BAKTIAYA
"Bir Gün, Gece" . Mine Kınkka-
nat, Om YayınJan'ndan çıkan yeni
kitabında beklenen deprem sonrası
Istanbul'un ve Türkiye'nin resmini
çiziyor: Fonda yerle bir olmuş bir
kent, başrolde ise bir katil, bir mak-
tuJ ve bir de gorgü tanığı.. Romanın
dığer bir yüzünü ise deprem sonrası
paylaşım senaryolannın iki kahrama-
nı; Amerika ve Avrupa Birliği oluş-
turuyor.
- Kitabuuzı yazmaya başlamadan
herhangi bir sinopsis hazuîıyor mu-
sunuz?
MİNE KIRIKKANAT - Sinopsis
hazıriamam. Ana fikri bulduktan son-
ra, nasıl başlayacağımı düşünüriim.
Gerisi yazarken gelir, kendimin de
tam olarak anJayamadığım. tahlil et-
meye gerek de görmediğim tuhaf bir
biçimde oluşur örgü. En azından 'Bir
Gün, Gece'de böyle oldu.
-Neden Yazgülü Aldoğan'ayerver-
diniz Ititabııuzda? Diğer karakterieri
nasıl oluşturdunuz?
KIRIKKANAT - Yazgülü Aldo-
ğan, kendiliğinden çıkıp geldi, yeri-
ni aldı romanda. Hak ediyordu çün-
kü. 1999 Izmit depreminde, başta ben
ve ezici çoğunluğumuz uzaktan yar-
dımla yetinirken depremzedelere, o
hafta sonJan deprem yerine gitti. Bir
gül attım, seJamladım onun sosyal
ıyiliğini, romandaki Yazgülü karak-
terini yaratarak. Romanda kimseye
Mine Kınkkanat, Türkiye'nin biriken hatalann farurasuu er geç ödeyeceğini söylüyor.
söylemediğim gerçek bir kişilik da-
ha var: Feride'nin Yazgülü'nün evin-
de tuhafbir şefkatfe bağlandığı üzüm
gözlü oğlan çocugu. Gökçe. Kendi
oğlumun küçüİdüğünü tarifettim o mi-
nicik karakterde. Oğlum Gökçe'ye
göz kırptım.
Yaşamından İzler taşıyor
-Kitabuuzsizden,yaşamuuzdan ne
kadar iz taşıyor?
KIRIKKANAT- Başından sonuna
benim yaşamımdan izler taşıyor. Fe-
ride, Sınan, Ce\at, bıraz benim. En çok
da Hangman. Onun kını benim ki-
nim, onun işlediği cinayetleri ben iş-
ledim. Hem de büyük keyifle. Çün-
kü bu kitap, Aii Sîrmen'in çok doğ-
ru gözlemledıği gibi büyük bir kin-
le, cehalete, \ıırguna, çıkarcılığa, kı-
sacası bu ülkeye kötülük edenlere
karşı kinle yazıldı.
-İki farkh ucu; kehanederive bflim-
sel verfleri birleştiriyorsunuz (otapta-
KIRIKKANAT-Romanda yeralan
hiçbirfıkir, kehanet değü. Biümsel ve-
rileri bir araya getirince olasılık ora-
nı yüksek bir senaryo. Depremin şid-
deti tabii ki kurgusal, ama sonuçlan
gerçekçidir. Hayallerimi bilimsel ve-
rilere yükleyince iki ucu birleştirmek
hiç güç olmadı.
- Kitabınızj yazarken yetkflflerden
tcpki alacağnuz ya da daha önemnsi
insanlan umutsuzluğa iteceğiniz gibi
bir endişe taşıdnuz mı?
KIRIKKANAT- Yetkilılerden ya-
na endişe taşımadım. Söyledikleri-
min gerçekçı olduğunu biliyorlar ve
karşı tepki vermeye ne haklan, ne de
yüzleri var. tnsanlan umutsuzluğa it-
mekten korkmadım değil. Seçmek
zorunda kaldım; ya öngördüğümü
söyleyecek, ya da susacaktım. Üste-
lik vurucu bir konu bulduğumu, Tür-
kiye'de ilk kez geçmişi ya da bugü-
nü değil, geleceği yazacağımı bili-
yordum. Sonuç olarak romanın ede-
bi niteliği, işlediği ürkünç konuya
ağır bastı.
-Avrupa Birtiği ülkeJerininveAroe-
rika'nın Türkiye üzerinde oynadığı
oyunlar, kendi aralanndaki Türki-
ye'yi payiaşım senaryoian da yer an-
yorkitabuuzda~
lORIKKANAT-Türkiye'yıpayla-
şun senaryosu, bence çok gerçekçi.
Türkiye'ye bakarak, eli kulağında
depremi bilerek böyle birsonuç çıkar-
mak için müneccim olmak gerekmi-
yor. Bir devlet zayıflar, yaralannı sa-
ramaz, acze düşer ve yıkılırsa, güçlü
olanJar gelir, paylaşır. Tüm siyasal
coğrafya tarihi, bir paylaşım kavga-
TürkresmindefigürgeleneğiKültür Servisi - Figür resmınin güçlü isimlennın
buluştuğu karma sergi 25 Ağustos'a dek Evin Sa-
nat Galerisf nde görülebilır.
Türk resminin temel taşlannın oluşturan Nuri
İyem, seramik sanatmda duruşu ve üslubu ile öz-
gün bir yere sahip olan Nasipİyem, çağdaş yorumu
ile Türk resminin güçlü peyzaj ressamlanndan, is-
mi Eyüp ile bütünleşnüş Naile Akıncı, çağdaş Türk
resminde gerçekçiliğin temsilcilerinden figür usta-
sı Nedret Sekban, basit anlatımlan derin duygular-
la renklendıren Irfan Okan. ritim ve hareket soru-
nunu özgürlüğün sınırlan dışında ele alan Temür Kö-
ran bu sergide sanatseverlerle buluşuyor. Kendine
özgü fantastik dünya içinde her tür görsel ımgeyi
özgürce kullanabilmeyi başaran Mustafa Horasan,
toplumsal sorunları irdeleyen eserlerinde öz ve bi-
çimin birbirini desteklemesine önem veren Ahrnet
UmurDeniz ve duyarlı kimliğini kusursuz kompo-
zisyon anlayışı ile birleştiren genç sanatçı Nesrin Sağ-
lam da son yapıtlan ile sergide yer alacak diğer sa-
natçılar arasında yerini alıyor.
'Hafriyat' topluluğu olarak bilinen, resimlerine ya-
şadıklan çevreierin insanlarını ve bu ınsanlann ya-
şamlannı aktaran figür resminin temsilcileri, Ân-
tonioCosentino,Hakan Gürsoytrak,Murat Akagün-
düz ve Mustafa Pancar'ın eserleri de bu karmada
görülebilecek. Genç sanatılan desteklemeyi sürdü-
ren Evin Sanat Galerisi, sergide Mimar Sinan Üni-
versitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölü-
mü'nden geçen yıl mezun olan Turgut Mutiugöz,
SülevinanÇağbyan \e ZeynepOzdemir'in yapıtlanna
da yer veriyor. "(0 212 265 81 58) Evin Sanat Galerisi'ndeki sergide Mustafa Horasan"ın yapın da (120x160 cm) yer ahyor.
smdan ibarettir. Eh, Amerika'nın Av-
rupa'yla dolaylı yoldan Irak'ta kapış-
hğını da gördük. Devamı gelecek el-
bet.
- Romanınızda, yadsınanıaz bir
Amerika düşmanhğı sözkonusuu
HRIKKANAT-Evet. ABD'ye de-
ğil, dış politikalanna, Amerikan he-
gemonyasına düşmanım. ÇünküABD,
kendi sınırlan dışındaki tüm insanlı-
ğa, dünyaya düşman. Zaten Ameri-
ka'nın Israil ve birkaç hükümet dışın-
da dostu da kalmadı. Aralan iyi gö-
rünenlerin hepsı, artlannı kolluyor ve
içlerinden diş biliyorlar.
-Bunca kargaşanın içinde,yaşanan
'aşk' hayaon tutunulabilecek bir da-
b olarak nu sunuluyor okuyucuya?
KIRIKKAJVAT-Tabü laÇünkü en
korkunç savaş, afet ve umutsuzluk
zamanlan, insanlann en fazla içgüdü-
lerine, kendilerini yaşama bağlayan
temel zevklere döndükleri zamanlar-
dır: Sevişmek ve yemek. Aşk, bu te-
mel zevklerin en duygusalı.
'Uzatmaları oynuyoruz'
- Türkiye'de yaşnor olsajduuz da
'ölüm' yada •vikım' bu kadar kolay
romanınızın merkezi olabiür miycb?
KIRIKKANAT - Herhalde olmaz-
dı. Ben de güncel gailelere kapılır ve
genel bakışı gerektiren bu analizi ya-
pamazdım. Ama ölüm ya da yıkım
korkusundan değil. Çünkü bu korku
zaten var bende. Türkiye'ye giderek
daha sık geliyorum ve deprem korku-
su engellemiyor. Ben o toprağın in-
sanıyım. Istanbul yıkılırsa, ben Paris'i
neyleyim? Zaten yaşayamam ki...
-dşardan Türkhe'\e bakıküğında
tablo gerçekten söz ettiğiniz kadar
umutsuz mu?
KIRIKKANAT - Evet, çok umut-
suz. Bilgıyi, birikimi reddeden, dola-
yısıyla yaptığmın sonucunu öngör-
meyen kara cahillerin seçtiği zır ca-
hillerle yönetilen Türkiye, birbirinin
üstüne biriken hatalann faturasını ne
yazık ki ödeyecek. Uzatmalan oynu-
yoruz. AB, Türkiye'yi oyalıyor. Ta-
rih verseler bile, bu hükümet gitme-
den kesinlikle üye yazılmayacağız.
Hiçbir şey değil, îslamiyet müthiş
korkutuyor AB 'yi. Ordu bahane. Hat-
ta paradoksal olarak, AKP iktidardan
tasfiye olursa ordusu için alacaklar
Türkiye'yı. ABD'ye karşı silahlan
var, ancak ordulan yok çünkü. Üste-
lik bunu AB'li politikacılardilegeti-
riyor, 'off sohbetlerde.
- Yasanması olası fLriksel bir depre-
min olduğu kadar Türkiye'nin yaşa-
cbğı si>asivesosyaldepremlerin de ro-
manı Bir Gün. Gece"; değil mi?
KIRIKKANAT - Evet, zaten daha
çok siyasi ve sosyal depremin roma-
ru bu. Gerçek deprem, dolaylı anlatı-
lıyor. Felaketin doğrudan anlatımı yok
romanda. Küçük aynntılarda, fırça
darbelerinde seziyoruz yıkımın bü-
yüklüğıinü.
- "Başkalan adına fedakârhk ya-
panlar, yapmaya çalışanlar gerçek
kahramanlardır" mesajıvem'orsunuz
romannuzda-
KmiKKANAT-Mesaj bu. Çünkü
kahramanlığın tanımı bu. 'Bir Gün,
Gece' romanıyla, soygunculara ve ca-
nilere kahraman payesi biçen, v«_^a-
letin yıkacağı Türlaye'ye, gerçek kah-
ramanlığın ne olduğunu anımsatıyo-
rum. Zamanında böyle kahramanlık-
lar yapıldı ülkemizde. Hayal meyal,
belki hatırlarlar.
Çağdaş Oluşum Oyunculan Tiyatro Topluluğu, 'Krapp'ın Son Bandı'yla 28 Ağustos'a dek tiyatroseverlerle buluşuyor
Geçmiş şimdiki zamanla çeliştiğinde
ŞevtetÇapkınoğhj'nunyöiK'ttiği>
Krapp'ınSonBandı'ndaKrappkarakteriniErivanBaJba>o>Tiuyor.
Kültür Servisi - Çağdaş Oluşum Oyunculan
Tîyatrt) Topluluğu, Samuel Beckett'in 1958
yılında kaleme aldığı 'Krapp'uı Son Bandı'
adlı oyunla 28 Ağustos'a dek her cuma saat
20.30'da tiyatroseverlerle buluşacak.
Yönetimini ŞevketÇapkmoğlu'nun
üstlendiği oyunda S. Beckett'in yaşammdan
ipuçlan bulduğumuz Krapp karakterini
Erkan Balbav canlandınyor.
Paris, Londra ve New York'ta
sahnelendiğinde büyük ilgi gören tek
perdelik oyun Çağdaş Oluşum Oyunculan
Oda Tiyatrosu'nda ücretsiz olarak
izlenecek. Oyunda. Beckett ınsan kişiliğinin
geçiciliğini göstermek için kayıt aracından
yararlanmıştır. Krapp. yetişkin bir adam
oluşundan ben, her yıl bir önceki yılın
izlenimlerini ve olaylannı teybe kaydetmiş
olan yaşlı bir adamdır.
Oyunun başında onu, otuz yıl önce
kaydettiği sesini dinleyen, bir ayağı
çukurda, başansız biri olarak göriirüz. Bir
yazardu-, ama o yıl kitabı yalnızca on yedi
adet satılmıştır. Yıllar önceki sesi onun için
bir yabancının sesidir şimdi. O zaman
kullandığı bazı sözcükleri anlamak için
sözlüğe bakmak zorunda bile kalır.
Sıra, otuz yıl önce ona 'işini bıtirdiği güne
karşı' koruması gereken bir mucize gibi
görünen büyük bir içgörii anının
betimlemesine geldiğinde, dinlemek
zahmetine katlanmaz ve teybi ileri sarar.
KaydettikJeri arasuıda ilgisini uyandıran
tek bölüm, bir gölde, kayıkta geçen bir
sevişmedir. 69 yaşındaki Krapp, önceki
benliğinin otuz dokuzuncu yıl dönümünü
dinledikten sonra, o yıhn notlannı
kaydetmeye geçer. Oyunda, zamanın bir
anındaki benlik. daha önceki kendisiyle
karşı laştığında onu son derece yabancı
bulmaktadır. Öyleyse, şimdiki Krapp ile
o zamanki Krapp arasındaki kimlik nedir?
Ne açıdan aynıdırlar? Eğer bu otuz yıllık
bir aranın ortaya çıkardığı sorunsa, ara bir
yıla, bir aya, bir saate indirilecek olursa,
fark yalnızca derecesinde midir? Beckett
bu çalışmasını 'Krapp Kansıyla', 'Krapp
Kansı ve Çocuğujla', 'Krapp Tek Başına'
gibi adlar altında bir diziye dönüştürmekten
daha sonra vazgeçmiştir.
DEFNE GOLGESf
TURGAY FİŞEKÇİ
Troya Önünde
Kör bir ozan anlattı bunlan,
Atlann da ruhu vardı Troya önünde
diye başlar, Melih CevdetAnday'ın ünlü şiiri Tro-
ya önünde Atlar".
Bu yılki "Ozanın Günü" etkinlikleri için bizlerde
Troya'nın karşısında, Bozcaada'daydık. Yılın oza-
nı seçilen Ülkü Tamer'in şiirlerini, "Türk Şiirinde
Troya" temalı bir konuşma yapan Cevat Çapan'ı
dinledik. Yeryüzünün türlü köşelerinden kalkıp ge-
len konuklar, gündoğumunda ve günbatımında
adanın Troya'ya bakan kıyılarında, kendi dillerin-
de Ityada'dan bölümler okudular.
Hem şiirin hem de düzyazının kaynağı sayılan
destanların yaratıcısı olarak adı tarihe geçen Ho-
meros, bildiğiniz gibi Izmirlidir. Ama uygarlığın do-
ğuşundaki büyük yeri nedeniyle paylaşılamaz. Al-
manlar onun için, "Batı'nın ilk ozanı" derler.
Homeros'un büyüklüğü, ardında bıraktığı yapıt-
lann öneminden geliyor. Okuyan hiç kimsenin et-
kinmeden edemeyeceği yapıtlar llyada ve Odys-
seia destanlan.
Anlatılan olaylar, geleneklere, din düzenine, psi-
kolojiye, tarihe, coğrafyaya öncülük ettiğinden es-
ki toplumlara ilişkin ilk bilgilerdir. Kazıbilimcilere yol
göstermiş, geçmişi bugüne bağlayan köprü ol-
muştur. Gılgamış destanından sonra sözlü gele-
neğin yazıya aktarıldığı ilk belgelerdir.
Homeros bir "rapsodi" idi. Yani elinde sopası,
gezdiği yerlerde çevresinde toplananlara öyküler
anlatan bir destaricı. Hemen hepsi kördü rapso-
dilerin. Düşle gerçeğin birbirine kanştığı öyküler an-
latırlardı.
llyada ve Odysseia da, dilden dile geçmiş, her
anlatıcının dilinde biçimlenmiş bireröyküdür. Des-
tanda anlatılan Troya savaşının MÖ1200'lerde ol-
duğu sanılır. Oysa Homeros, MÖ 9. yüzyılda ya-
şamıştır. Yani üç yüzyıllık bir anlatıyı tekrarlamış-
tır. En azından on kuşağın gelip geçtiği bir süreç-
tir bu.
Şanslıdır Homeros. Onun adı geçmiştirtarihe bu
destanların yaratıcısı olarak. Oysa destanlann ka-
leme ahnışı da Homeros'tan üç yüzyıl sonra, onun
anlattığı biçimiyle Hellen devlet adamı Pesistra-
tos'un isteğiyle o günün diliyle yazıya aktanlmış-
tır.
Bu yapıtlann kusursuzluğu en başta, tek bir ya-
zarın elinden çıkmış olmamasındandır. Dantel gi-
bi işlenmiştir ozanlann dilinde, kusurlan zamanla
ayıklanmış, boşa yer tutan hiçbir sözcük kalma-
mıştır.
Eski çağlarda din kitabı olarak da okutulmuştur
bu yapıtlar. Çocuklara ezberletilmiştir. önde yürü-
yen öğretmen bir cümle söyler, arkadaki çocuklar
gözlerini yumarak yineleye yineleye ezberlermiş.
Destandaki kahramanlar gibi hayatlan olsun, er-
demli, cesurolsunlar, vatanı korumak nedir bilsin-
ler diye.
Bugüne gelindiğinde böylesi önemli bir coğraf-
yanın üzerinde yaşamamıza karşın, insanlığın geç-
mişine ilişkin çalışmalarda ülkemizin önlerde oldu-
ğunu söyleyebilmek güç.
Ülkemizdeki kazılann büyük bölümü yabancılar
tarafından yürütülüyor. Bu kazılann denetlenme
olanakları da çok sınırlı. Bu nedenle müzelerimi-
ze buluntu teslimi her yıl giderek azalırken yaban-
cı müzeler, sergi salonlan ve koleksiyonculann
elindeki buluntularsa artıyor.
Siyaset adamlanmız sürekli olarak çok önemli
bir coğrafyada yaşadığımızı söylüyorlar. Ya bu
coğrafyanın kültürü? O da on bin yıllık bir birikim.
Anadolu on bin yıldır "özgün " olmayı başarmış
bir kültür birikimine sahip. On bin yıldır çalışarak,
toprağı, kültürü işlemiş. Tembellikten uzak dur-
muş hep. Beş bin yıldır da yazılı edebiyatı sürü-
yor.
Dilbilimciler, Homeros'la Ömer adlannın birbi-
rinin devamı olduğunu öne sürüyorlar.
Bu bile yetmez mi, kültürümüzün köklerinin ne-
relere dek uzandığını düşünmeye?
tfisekci" superonline.com
Yaz müzayedeleri devam ediyor
• Kültür Servisi - Pera Müzayede Evi ve îstanbul
Hilton Oteli işbirliğiyle gerçekleşen yaz
müzayedelerinin dördüncüsü 14 Ağustos'ta saat
20.30 da Istanbul Hilton Oteli Balo Salonu'nda
yapılacak. Müzayedede Osmanlı ve Avrupa
sanatçılannın son dört yüz yılda üretmiş olduklan
seçkin yapıtlardan zengin bir koleksıyon satışa
sunulacak. Aralannda Avrupa bronz döküm altın
yapraklı kaspo, Guilloche mineli gümüş ve bohem
tuvalet masası aksesuarlan, maun ve sandal
ağaçlanndan üretilnıiş Ingiliz ve Fransız
mobilyalann da aralannda bulunduğu 306 yapıt 13
ve 14 Ağustos tarihJerinde 10.00 ile 20.00 saatleri
arasında Hilton Balo Salonu'nda görülebilir.
'Şey' açık arürmada
• Kültür Servisi -Addams Ailesi' filminde
kullanılan robot el 'Thing ı Şey' açık artırmayla
satışa sunulacak. Galifornia'daki müzayede şirketi
'Profile In History' ünlü komedi filminde
Gomez ve Fester Amca'nın kafalanna masaj
yapan bu elin 2.000-3.000 dolar arasında bir
fiyata satılacağını düşünüyor. Müzayedede satışa
çıkacak olan diğer film anılan arasında
'Batman Forever'da Jim Çarrey'nin giydiği
Riddler takınıı ve 'Blade Runner'da Sean
Young'ın giydiği giysi de var.
Edirne Surları kazısı
• EDtRNE (\A) - Makedonya Kulesi ve Edirne
Surlan kazılannda, 19. yüzyıla ait olduğu tahmin
edilen freskler bulundu. Sanat Tarihçisi Yavoız
Güner, yapılan çalışmalarda Roma, Bizans ve
Osmanlı dönemlerine ait değişik buluntular elde
ettikJerinı söyleyerek kazının sürdüğü alandan
7 seramik finnı ve 50'nin üzerinde iskelet
çıkardıklanru bildirdi. Makedonya Kulesi ve
Edirne Surlan kazı alanında en son bazı freskler
bulunduğunu belirten Güner, şunlan ekledi:
" 19. yüzyıla ait olduğunu tahmin ettiğimiz
freskler bulundu. Bunlar Ortodoks Kilisesi'ne ait
malzemeler olmalı. 12 havariye ait olduğunu
düşündüğümüz betimlemeler var. Bundan yola
çıkarak kılisenin duvar süsleri olduğunu ' •
düşünüyoruz. Çalışmalar de\a'm edıyor. Freslderi"
tamamen ve zarar vermeden açarak kaldıracağız."