Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
-I-
CUMHURİYET 3 AĞUSTOS 2003 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
ARADA BİR
Prof. Dr. JNECDET TARKA1V
Emekli Öğretim Uyesi
VıflarmCumhuriyet Okuru...
Yaşarken pek ayurüına varamasak da, zaman su gi-
bi akıp gıdiyor...
Cumhuriyet gaze*tesiyle, Kandı'Kı KJZ Lisesi'nde pa-
rasız yatılı (o zamarnn deyimiyle, Leyfî Meccanl) öğren-
ci olarak öğrenim gordüğüm yıllarda (1942-46) tanıştım.
üse son sınrfa gelincefen şubesineaynlan 12 öğren-
ciden bıri de bendim. Çoğumuz "yatılı"; benim gibi ai-
lesiIstanbul'daolrnayan bazılanmızda "daimiyahlı" öğ-
renciydik; çok özel tıaller dışında, sürekli okulda kalır,
hafta sonlannı da okıulda geçinrdik. Sadece ikı arkada-
şımız gündüzlü (ne>harî) idi. Bunlardan biri PerTan; Kan-
lıca'dan vapuria gelir, Kandilli tepesine tırmanarak ara-
mıza katılırdı.
Işte o son öğreni m yılımızda (1945-46), aramızda pa-
fB toplayarak Cumhuriyet gazetesini düzenli bir şekil-
de almaya başladık. PefTan'ın her gün okula gelirken
getindiği gazetemiz elcjen ele dolaştınlarak okunurdu. Sa-
nınm en iyi okuyuculardan biri bendim. Derslerde ön sı-
ralarda oturur ve öğretmenlerimizi dikkatle dinleyerek
çizgisizsan defterime kısa notlar alırdım. özelliklefen
derslerinde, konulan unutmadan, btr kez de kitaptan oku-
yup notlanmın eksi k yanlannı tamamlar; çok gerekme-
dikçe kitaplan tekrar açmaz, o kısa notlanmdan çalışır-
dım. Demek o genç yaşımda (17), kendimce, bana za-
man kazandıran birçaJtşma yöntemi geliştirmişim. Oyüz-
den, geceki çalışma saatlerimızde (mütalâa), çoğunluk
kitapfara kapanıp çalı şırken ben Cumhuriyet okurdum.
Günlerimiz iki kişilik tahta sıralarüzerinde geçerdi. Otur-
maktan yorulduğurn ya da sıkıldığım zamanlar, boş bir
sıra bulur, onun otumna parçası üzerine yüzükoyun ya-
tar, gazeteyi de yere koyar öylece okurdum. Gazetede-
ki ana haberlerle köş«e yazılannın tümünü gözden ge-
çirdikten sonra, ilgı dıryduklanmı hemen okuma alışkan-
lığımı işte o günlerdte, on yedi yaşın o bahar kadar gü-
zel günlerinde kazandım.
Her şey iyiydi, hoştu da. ekonomi alanındaki yazıla-
n pek kavrayamazdım. Fakat nasıl olur!? En ağırfen ders-
lerinin bile üstesinden gelebilen ben (!), bunlan kavra-
makta nasıl olur da zorianırdım? Bu olamazdı; olmama-
lıydı!.. Karar verdim; o tür yazılan inatla okumayı sür-
dürdüm. Birsüresorıra, kıyıdan-köşeden birşeyleran-
lamaya başladım, zamanla ufkum açıldı... Demek insan
böyle ögreniyormuş!..
Işte o günlerden beri Cumhuriyet okurum. Ondan
kim bilirdahanelerögnendim!.. Onunlasevindim; onun-
la üzüldüm; sıkıntılı günleri ve güzellikleri, Cumhuriyet
ailesi ile birlikte yaşayarak bugünlere ulaştfm...
Dile kolay; "elliyır ögretmenlik yaptıktan sonra emek-
li olduğum şu son yıllanmda, sabahlan uyanır uyan-
maz, ilk iş olarak, kapırna bırakılan Cumhuriyet'i alıyor;
sayfalannm tümünü gözden geçirip ilgimi çeken yazı-
lan okumadan güne başlayamıyorum. O benim en ya-
kın dostum ve arkadaşım.
Her Cumhuriyet okurunun yaşamında, gazetemizle
ilgili ne ilginç öyküler vardır, kim biliri.. Fakat eminim or-
tak biryanımız var: Cumhuriyet'siz yapamayız, yaşaya-
mayız!.. Bu nedenle, maddi-manevi büyük sıkıntılan
göğüsleyerek ve inanı Iması güç çabalar harcayarak,
Ata yadigân gazetemizı yaşatıp bu günlere ulaştıran
tüm Cumhuriyet çalışanlanna binlerce teşekkür, sevgi
vesaygılar...
Nice 80 yıllara!..
Amerika'ya 'Hayır' Demek
1990'larda Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve "idealist
olmayan" dünya düzeninin icadıyla, doğal akış, •'stratejik"
ilişkilerin bütünüyle ortadan kaücması olmalıydı. Oysa, tam
tersine çok daha fazla ülke Amerika'nın stratejik ortağı
olduklan iddiasıyla öne çıktılar.
M.K. BHADRAKUMAR Hindistan 'm EskiAnkara Büyükelçisi
de; geneJlemek gerekirse, demok-
ratik yönetim biçimlerinin çok az
rastlandığı bölgelerde konumlan-
mış, demokrasiyle yönetılen ülke-
ler. Daha derin bakıldığında her iki
ülke de, uzun tarihleri, gelenekle-
ri ve bugünJerine ait sevinç ve üzün-
tülerinin beslendıği toplu bilinçle-
riyle uyumlu olarak kaderlerini şe-
killendirebılecek kar naklan bann-
dıran kadim topraklar. Özetle her
ikisi de canlı bir kamuoyuna, ulu-
sal çıkarlannı neyin duşturduğu
konusunda beliı li bir görüşe ve zor
bir dünyada hayatta kalabilmenin
güçlü dürtülerine sahipler.
Hindistan, baştan beri Irak'ın
Amerikalılar tarafından işgaline
muhalif bir tutum sergiledi. Yapı-
lan bazı anketler, işgale karşı olan-
lann kamuoyunun yüzde 80'ini
oluşturduğu sonucunu verdi. Yine
dehükümet yurriçuıde, mayıs ayrn-
da Amerikalılann, Hindistan'ın as-
ken birlikJer göndererek Irak'ın
"istikrara" kavuşmasına destek
vermesi önerisinin ardından nere-
deyse iki ay süren uzun tartışma-
lara girişti. Hindistan'ın sömürge-
ci güçler altında bastınlmış bir ko-
ioni olarak geride bıraküğı 300 yıl-
lık tarihi göz önüne alındığında
Amerikahlann böyle bir teklifte
bulunmuş olmalan bile şaşırtıcı.
Paradoksun açıklığa kavuşturul-
ması gerekli. Son yirmi yılda, Hin-
distan ekonomik liberalleşmenin
eşiğindeyken (TurgutÖzaTın cum-
hurbaşkanlığına rastlar) hafıfe alın-
mayacak büyüklükte bir Hindis-
tan orta suııfı ve girişımci işadamı
topluluğu ortaya çıktı. Tüketim
kültürünü yücelten, sırursız kapı-
talizm ve serbest pazara ınanan bu
grup, şehirli Hindistan elitinin
önemli bir yüzdesini oluşturdu.
Şimdi bu grup, siyasi çevrelerde nü-
fuzunu kullanan, kendi geleceğıni
uluslararası burjuvazinin parçası
olarak gören, mümkün olan her
doğrultuda Hindistan'ın Ameri-
ka'yla yakın ilişkide olmasına ve
böylelikle dünya ekonomisının iti-
ci kuvvetleri arasında yerini bulma-
S
oğuk savaş döneminde,
ulus devletler arasında
oldukça ayncalıklı ko-
numda bulunan işbirli-
gi örüntüsü, "stratejik"
ilişkilerle tajın edılmekteydi. Bu te-
rim uluslararası ilişkilerde nadir
kullanılırdı. Uluslararası güçler ko-
relasyonu üzerinde etkisi muhtemel
dinamiklere ve kabiliyete sahıp üiş-
kileri ima ederdi. Ülkelerin deha ve
yeteneklerini bir düzen içinde bir-
leştirecekleri ve bunu küresel dü-
zeyde paylaşılan ıdeolojik ve stra-
tejık bir mücadele üzerinde odak-
landıracaklan ölçüdeki ulusal çıkar-
lann ahengi anlamına gelirdi. Çok
daha önemlisi, stratejik ilişkiler bir
ihtiyaç ve mütekabiliyet dengesi
üzerine orurtulurdu.
1990'larda SovyetlerBirliği'nin
çöküşü ve -idealistolmayan" dün-
ya düzeninin icadıyla, doğal akış,
"stratejik" ihşkilerin bütünüyle or-
tadan kalkması olmalıydı. Oysa,
tam tersine çok daha fazla ülke
Amerika'nın stratejik ortağı olduk-
lan iddiasıyla öne çıktılar. Hindis-
tan gibi bazı ülkeler, Amerika'nın
"doğal müttefikT olduklannı iddia
edecek kadar ileri gittiler. Bu, Sov-
yetler Birlıği sonrası uluslararası ya-
şamın gerekJerinden doğan tehli-
keli bir mantıktı.
Irak savaşı ani bir uyanış gibi
geldi. Amerika tek taraflı olarak
karar verip, Irak'ı vurmak ve işgal
etmek yönündeki ulusal çıkarlan
doğrultusunda ilerlerken "stratejik
ortaklan"nuı hemen hepsi ikılem-
lere sürüklendiler. Hem Ameri-
ka'nm geleneksel. zamanla karut-
lanmış, sağlam müttefıkleri; hem
de kulüp lıstesine yenı girmiş olan-
lar, değişen düzeylerde, Ameri-
ka'yla sürdürdüklerini düşündük-
leri "stratejik ortaktoğın" artık be-
lirli koşullara bağlanması gerekti-
ğini algılamaya mecbur edildiler.
Bu düzen değişikliği bağlamın-
da, Hindistan ve Türkiye gibi ül-
kelerin kendilerini içinde bulduk-
lan durumda çarpıcı benzerlikler
söz konusu. Hindistan da Türkiye
sına saplantılı bir topluluk halini al-
dı. Bu arada aynı grup, Amerika'yı
en çok "çit bekçilerinin" rahatsız
ettiğini hiç önemsemedi.
Yine, tıpkı Türkiye'deki gibi,
Hindistan'da da özellikle medyada,
Hındıstan'ıneğeruluslararası iliş-
kilerin dışında bırakılmak istemı-
yorsa vagonlannı Amerikan ker\r
a-
nına eklemesi gerektiğirü, Ameri-
ka'ya dostça yaklaşmak içın dış
politikasında "öldürücü güdüler"
banndırmasını savunan behrguı bir
"dedikodu sınıfi" oluştu. Bu lobi,
Amerikan liderliğınm en yüksek
düzeydekı ağzından, Hindistan'ın,
savaşın en dramatık sahnelerinden
biri olan, Türkiye ve tran'a kom-
şu Kuzey Irak'a (Amerikan biriık-
lerinden sonra Irak'taki en büyük
birlik olacak) 17.000 asker gön-
dermesini istedigini sürekli vurgu-
ladılar. Amerika'run bölgenın po-
litikalannın karar masasında Hin-
distan'a verdiği önemin hafife alın-
dığını savundular. Hindistan'uı, sa-
dece Irak'a asker göndermek ko-
nusundaki konumunu iyi değer-
lendırmek suretiyle bile, bir NA-
TO gücü ya da AB üyesi olma ar-
zuları bulunmamasına rağmen,
Amerika tarafından yönetilen 21.
asır dünya düzeninde yer alarak
kazanacağı sayısız avantajın liste-
lerirü çıkardılar.
Yine Türkiye'dekı gibi, Hindis-
tan'da da, Amerikalılann "'memnun
kaimamalan" halinde neler olabi-
leceği üzenne düşünen bir görüş de
mevcut. Aslında Hindistan (aynı
biçimde Türkiye de) kendıni böy-
le felaket senaryolanndan uzak tu-
tabılmelı. Bir üİke kendı ulusal \ız-
yonu konusunda tek yürek kala-
bildiği sürece, dış güçlerin müda-
haie yoluyla yapabıleceklen, her du-
rumda sınırlı kalacaktır.
Hindistan da Türkiye gibi, son
yıllarda, ulusal güvenliği ve ba-
ğunsızlığına yönelik önemli tehdit-
lerle karşı karşıya kaldı. Hindistan
için Keşmir meselesi hâlâ bir teh-
like. Hindistan'a dost bir Ameri-
ka 'nın sorunun uzun soluklu çözü-
münde çok faydalı olacağı yönün-
deki görüşler hâlâ dillendıriliyor.
Kıdemli bir Hindistan siyasi göz-
lemcisinin geçenlerde yazdığı gi-
bi, maalesef, Amerikalılann bıze ait
siyasi denklemleri yeniden yarat-
ma kabiliyetlerine büyük inanç
duymak gibi saf bir yönelim gös-
teriyoruz. Elbette, tarihin annmış
bilgeliği Hindistan ya da Türkiye
gibi ülkelerin çıkarlarının merke-
zine yapılan tehditlerle yüzleşmek-
ten başka biralternatıfleri olmadı-
ğını ve trenın vagonlannda seya-
hatin başkalannın varmak ıstedık-
leri yerde biteceğini, kendi istedik-
leri yere ulaşmak için lokomotifte
olmalan gerektiğini gösterecektir.
14 Temmuz'da Irak'a asker gön-
dermek konusunda Amerika'ya
"hayır" derken Hindistan tam da
bunu yaptı. Karann ardında önem-
li dört sebep yatıyordu. Öncelikle,
Hindistan'ın ulusal çıkarlan, Ame-
rika'nın talebiyle çelişiyordu; ikin-
ci olarak, Hindistan'uı kendi ülke-
lennin yabancılar tarafından işga-
linı kabul etmeyen Irak halkıyla
geleneksel ve yakın ılişkilerini gö-
zetmesi gerekıyordu: üçüncü ola-
rak, Hındistan İrak üzerinde tepki-
len artan Körfez ülkeleriyle uzun
süreli bağlanna değer veriyordu;
dördüncü olarak, Hindistan kendi
sınırlan dışına asker göndermeyi an-
cak bir Birleşmış Milletlerkarany-
la düşünebilırdi ve böyle bir karar
yokru. Hindistan hükümeri asker
göndermeme karannı "Amerika'yla
güçfenen bağiarw drvalogıştğmda"
aldığını, ancak tarihin bu trajik
dönemecinde, Hindistan'ın, Irak
halkına sadece insani yardım kap-
samında destek verebıleceğini açık-
ladı.
14 Temmuz karan sonrasında
bazı şeyler açıklığa kavuştu. Hin-
distan hükümetinin karan yurtiçin-
de, sadece rahat bir soluk olarak
değil, büyük bir kamuoyu desteğiy-
le karşılandı. Bütün taktik avantaj-
lan bir yana, Hindistan'uı sayısız
özlemlerine rağmen, yurtıçinde
kabuJ görmeyen bir dış politikadan
vazgeçilmesiyle, içinde bulun-
duğumuz küreselleşme çağında
çok ihtiyaç duyduğumuz tejitahn-
mış oldu. Hindistan'ın, kurucusu
Gandhiden bu yana çok değış-
tığini, ama acılar içinde doguşunun
tanhini de unutmadığıru kanıtladı.
Amerika 'nın da kabul ettiğı gibi,
Hindistan da kendi ulusal çıkar-
lannı etkileyen konularda, kendi
bağımsız kararlannı alma hakkına
sahiptir. Amerika, karar karşısın-
da incinmiş olsa bile, en azından
kınldığını göstermedi.
Çok büyük olasılıkla, Hindistan
ve Amerika, Irak savaşı konusun-
daki büyük fikir aynlıklanna rağ-
men, önümüzdeki dönemde ikili
ilışkilenni biraz daha güçlendir-
mek için çaba harcamaya devam
edecekler...
(bhadrakumar(a botmaiLcom)
G E R Ç E K Z A M A N L I P G L İ S İ Y E
*»..
II II
4 BDLUM
PEŞ PEŞE
İLK S EZ D N
l i
v'-\ / - ^
•ı V
X
" , k
www.cnbce.com
Amerikan Yardımlan
Amerika İçindir...
HER P A Z A R 2 D : D D
İKİNCİ SEZDN EYLÜL'DE BAŞLIYDR ^
Niyazi ÖZBELLl
G
erçekte Amerikan
Yardımlan, kalkman
ve >oksul ülkelerin
kazançlannı Amerika'ya ak-
tarmak için bir araçtır. Bu-
güne kadarAmerikan Yardı-
rm alarak, dünyada kalkın-
mış hiçbir ülke yoktur. Şim-
diki durumda Venezüella ve
Türkiye gibi ülkelerin çok
büyük borç altında olmalan
da Amerikan Yardım andlaş-
malannı dikkatle inceleme-
den kabul etmiş olmalann-
dandır. Ben, 1962 yılından
1970yıhnakadarMaüye Ba-
kanhğı, Hazine Genel Mü-
dürlüğü'nde, Amerikan Yar-
dımlan Teknik Yardım Şu-
besi Başkanı olarak çahştım.
Ondan önce de 1948'den
1953'e kadar Ankara'da
Amerikan Askeri Yardım Ku-
rulu'nda (tercüman) olarak
çalıştım. Şimdi de 1970'den
beri 33 yıldır Amerika'da-
yım. Bunlardan sözetmemın
nedeni Amerikahlan ve Ame-
rikan sisteminin nasü çahş-
oğını tecrübelerimleöğrendi-
ğimi belirtmek içindir.
Amerikan Yardımlan, îkin-
ci Dünya Savaşı'ndan sonra
başlamıştır. Ikinci Dünya Sa-
vaşı'ndan sonra, Türkiye've
yapılan yardımlar ekonomik
kalkınmamız için değil. faiz-
le borç alarak Amerika 'dan
tank. top, uçak ve silah gibi
askeri malzeme satın almak
için kullanılmıştır. Bugün bi-
leAmerika'nın en büyük ge-
liri, başka memleketlere. özel-
likle yoksul memleketlere as-
ken malzeme satmakla elde
edilmektedir. Bu yıl bile, si-
lahsahşında Amerika dünya
birincisidir. Görünüşte .Ame-
rika bütün dünyaya banş ge-
tirmek istiyor. Şurası bir ger-
çek ki, dünyada banş olsa,
Amerika kimseye silah sata-
mayacaktır. Amerika. diğer
memleketlere dahaçok silah
satabilmek için. Polonya. Çe-
koslovakya gibi bazı Balkan
memleketlerini NATO teşki-
latına üye yapmaya uğraş-
maktadır. Hatta Kürtleri de fe-
derasyon için kışkırtması ile-
ride satabıleceği silah pazar-
Iannı artırmak içindir.
1960'larda ben Maliye Ba-
kanlığı'nda Amerikan Yar-
dımlan (AİD) ithalat şube-
sinde çalışırken. faizli borç ile
aldığımız bütün paralar, sa-
dece Amerika'dan ithal et-
mek için kullanılırdı. Aynı
mallan, öbür ülkelerde çok
daha ucuz olsa bile, Ameri-
ka'dan borçlanarak aünış ol-
duğunuzparalan kullanamaz-
dınız. Teknik yardun da ay-
nı şekilde idi. Üniversite üs-
tü master ya da doktora eği-
timi için seçilmiş olan kim-
seler, ancakAmerikan üniver-
sitelerine gidebilirlerdi. Ay-
nı para ile A\Tupa'mn en iyi
üniversitelerinden hiçbirine
bir kişi dahi gönderilemezdi.
Kısacası Amerika'dan borç
ile aldığımız paralan, ne ka-
dar pahalı olursa olsun. ancak
Amerika için kullanabilirdi-
niz. Her şey Amerikan kuru-
luşlannın çıkan içindi.
Bugün bile hiçbir şey de-
ğişmiş değildir. Bu nedenle
Amerika. yardım sistemini
kullanarak, kalkınmak için
uğraşan memleketlerin ka-
zançlannı Amerika "ya aktar-
maktadır.
Avnca, birçok memleket-
lerin katılması ve mali katkı-
lan ile kurulmuş olan NA-
TO, Dünya Bankası, IMF gi-
bi uluslararası teşkilatlann
başuıdaki kimseler, daima
Amerikalıdır. Pek tabıi her
insan önce kendi ülkesirün
çıkannı düşünür. Bu neden-
le bu kuruluşlarda bile önce
Amerika'nın çıkan göz ö-
nünde tutulur.Amerikan piya-
sasında. antlaşmalann çeki-
ci kısımlan bü\'ük harflerle,
olumsuz kısımlan da büyü-
teçle bile zor okunabilecek,
(fine prints) küçük harflerle
yazılır. Bu sebeple Ameri-
kan anlaşmalarmı imzalama-
dan önce her bölümünü çok
dikkatle okumak gerekir.
Ümit ederimhükümetimiz
de kalkınma için, Amerika-
nın dürüstlüğüne güvenmez
ve bundan sonra yapacağı an-
laşmalarda yukanda izah et-
meye çalıştığım gerçekleri
daima dikkatle göz önünde
bulundurur.
PENCERE
Musluman Muslumamn
Baş Belası mıdır?..
Ankara'dan Ali Dündar 14 Ağustos 1976 gün-
lü "Pencere"yi yollamış; yazının başlığı:
"Müslümanla Müslüman..."
Okurum mektubunda diyor ki:
"Sevgili Selçuk
Babam Osmanlı Imam- Hatiplisiydi, 'Islam ken-
di kurdunu kendi canından üretir, kanıyla besler'
dedikten sonra Ziya Paşa'nın 'Diyan küfrü gez-
dim beldeler kâşaneler gördüm / Dolaştım mülkü
Islamı nice viraneler gördüm' dizeleriniyinelerdi.
Dosyalan karıştınrken senin yazı geçti elime;
hem babamı hem Ziya Paşa 'yı andım."
•
Yazıdan bir bölüm:
"Bağdat, Kanuni Süleyman döneminde Os-
manlı Imparatoriuğu topraklanna katıldı; 382yıl Ba-
bıâli yönetiminde kaldı.
Birinci Dünya Savaşı'nda Ingilizler 3-B planını
yürüriüğe koydular. 3-B 'den birincisi Bağdat, ikin-
cisi Batum, üçüncüsü Bakû idi. Londra bu üç
önemli noktayı ele geçirerek Ortadoğu ve Asya 'da
egemenliğini sürdürecekti.
Ne var ki B'lerden yalnız birincisi Anglosakson
emperyalizminin elinde kalabildi. Ekim devrimiy-
le Ânadolu Kurtuluş Savaşı, planın tümüyle uygu-
lanmasını önledi.
Ingilizler 12 Mart 1917 günü Bağdat'a girdiler.
Halil Paşa kumandasında Türk ordusu çekiliyor,
bazı Araplar evlerinin kapısına çıkmış dua ediyor-
lardı:
'- Allah Sultan'ın askerine yardım etsin!'
Bazı Araplar da, ordu şehirden çıkmadan has-
taneye saldırmışlardı. Ağır yaralılar ve ağırhasta-
lar doktoriaria biriikte hastanede bırakılmışlardı.
Araplar Türk ordusu çekildi' haberini duyarduy-
mazsaldınya veyağmaya geçtiler. Kolu bacağı kı-
nkyaralılan kollanna bacaklanna ip takarak sokak-
larda sûrüyoriar, değerii eşyalan talan ediyoriar-
dı."
•
Fırsat buldu mu Müslüman Müslümanın canına
okur, yukardaki yazıda bu gerçek işlenmiş...
Birkaç satır daha:
"Yakın tarihimiz benzer acı olaylaria doludur. Bi-
rinci Dünya Savaşı'nda Haiife-i Ruy-i Zemin Sul-
tan Reşat Hazretleri 'cihat' ilan etmişti, ama,
Müslümanlar düşmana karşı birieşememişlerdi.
Araplar Ingilizlerie işbiriiğiyaptılar.' Islam bilinci' sö-
mürgeci Hıristiyana karşı Türklerie Arapları bü-
tünleştirememişti. Aradan altmış yıl geçmiştir; bı-
rakınız Türklerie Araplar gibi ayn uluslan; Müslü-
manlık, Araplaria Araplan bütünleştirip birieştire-
miyor."
Değişmiş bir şey var mı?.. Irak'ın kuzeyinde Müs-
lüman, Amerika ile birlikte, ortasındaki ve güneyin-
deki Müslüman ayn türküler çığınyorlar.
•
Yazının yayımlanmasının üstünden çeyrek yüz-
yılı aşkın bir zaman geçti...
Angloamerikan emperyalizmi artıkAmerikan gü-
dürnünde ve komutasında daha beter...
Irak işgal edildi...
Türkiye'deki sözüm ona Islamcı iktidar, işgalde
Hıristiyan hesabına jandarmalık yapıp parsa top-
lamak için herşeyi göze almaya hazır...
Oysa bu iktidann Imam- Hatipli Başbakanı man-
galda kül bırakmıyordu:
"Camiler kışlamız
Kubbeler miğferimiz
Minareler süngümüz
Müminler askerimiz."
Demek ki bu dizeleri söylerken, RTE, Müslüma-
nı silahla donatıp Müslüman üzerine göndermeyi
düşünüyormuş...
LtMOVIJh
üif)lonuıliqııe Tiirkivc
Labirentler gözünüzü korkutmasın.
Çıkış o ko6or kolay ki?
ASO-tSHAİL VE GERÇEK
l
YOL HAflİTAURI"
Le Monde Diplom€rtique Türkiye,
16. sayısıyla bayilerde
İRAK SAVAŞI VE
BÜYÜK DEVLET
YALANLARI
IGNACIO RAMONET
DOSYA: "TÜRKIYE'OE
YENİ MUHAFA2AKÂRLIK'
W* MUtiAFAZAKÂfUAR
STRATEJt W ftLS£R
ÎJol-el
GÜMÜŞLÜK - BOORUM
Bodrum'un doğal kalan son koylanndan
KOYUNBABA'OA
1 Kişi T.P. - 39.000.000 TL
0-6 yaş ücretsız, 6-12 yaş % 50 indirimli,
açık büfe kahvaltı, ögle yemeği, 5 çayı,
açık büfe akşam yemeği,
çocuk ve büyükler için havuz,
TV salonu, bar, şark köşesi
Gazeteniz, kitaplannız bizden
Tel: (252) 388 66 27
GSM. (0532) 265 78 45
VVOflLD CARD VE BONUS CARD'INIZA TAKSİT OUNAĞf