02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 AĞUSTOS 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIZI Celal Bayar'ın ricasıyla 'milliyetçi bir genç' olarak işe alınan Tuğrul Deliorman Bulgaristan'a kaçtı Oımhuriyet'tebir ajan Baş/azar Nadir Nadî Miyase İlknur -6^ 1946 seçimlerinden sonra görülen muhalefete baskı ve gericiliğe kademeli taviz politikası CHP iktidannın umduğu gelişmeye yol açmadı Tam tersine bu polıtıka DP muhalefetinin ekmeğine yağ sürüyordu. DP kurmaylan ileride iktıdan kazanırlarsa nasıl bir yol tutacaklannı kendileri de bilmiyorlardı. Ne ekonomık, ne sosyal, ne de siyasal belirli bir hedefleri yoktu. CHP'nın acemice davranışlanna karşı kayıtsız şartsız cephe alarak etkıli bir propaganda aracına kavuştular. "Biz işbaşına getirsek CHP şimdi ne yapıyorsa tersini yapanz, mület kurtulur" ya da "tktidan bize emanet etsinler, yurdu cennete çeviririz" gibi popülist söylemler yurdun en uzak köşesıne kadar ulaşıyordu. Bu sloganlar gerek basında, gerek kamuoyunda geniş yankılar buluyor. DP hanesine kazanç olarak yazılıyordu. Halk yabancısı olduğu "demokrat" sözcüğünün yerine yenı partiye "Demir kır at" adını takmıştı. Nadi'nin deyimiyle "Demir kır at Anadohı bozkınnda doludizgin iktidar dağına ürmanıyordu" umutlar DP'ye bağlandı 1949 yılı başlannda görevden çekılen Hasan Saka'nın yerine Şemsettin Günaltay getinlüıce, taviz politıkasının sonu gelmeyeceğinı anlayan Erzincan Mılletvekıli şair Behçet Kemal Çağlar. TBMM kürsüsünde ateşlı bir nutuk atarak milletvekilliğine muhalıflerin alkışlan, kendi arkadaşlarının da gözlerine inanamayan ha>Tet dolu bakışlan arasında "Eh/eda" diyerek aynldı. Çağlar'ın da\Tanışı, yurt çapında yankılar uyandırmıştı. Şemsettin Giinaltay, Nadir Nadi'nin tahmin ettiği gibi taviz politikasını daha bir kararlı sürdürüyordu. Bir yandan imam hatip okullannın açılmasına öncülük ediyor, bir yandan da muhalifleri hoşnut edecek bir seçim kanunu hazırlanıyordu. Nadir Nadi. böylesı bır ortamda CHP iktidannın bu tavizkâr politikası karşısında, umutlann doğal olarak DP'ye bağlandığını söylüyordu. DP kadrolannda her bın Atatürk devrinde yetışmiş genç ve aydın kişilerin bol bol rastlandığı DP'nın en üst tepesinde, Celal Bayargibi, Atatürk'ün Başbakanlığfnı yapmış birinin bulunmasının da güvence olarak görüldüğünü vurguluyordu. Peliorman ajan çıkıyor DP'nin muhalefette olduğu günlerde bır gün yakın dostlanndan Kemal Salih Sel, Nadir Nadı'ye Celal Bayar'ın bir ricasını ıletir. Tuğrul Deliorman adında, çalışkan, birikimlı bir genç olarak tanıtılan kişıye gazetede iş vermesi isteniyordu Nadir Nadi'den. Nadir Nadı, Atatürk'ün ölümünden sonra gösterdiği olgunluktan ötürü o günlerde büyük saygı beslediği Celal Bayar'ı kırmak istemiyordu. Zaten gazetenin yazıişlennde de bir elemana thtıyaç vardı. Nadir Nadi, Bayar'ın isteğinı yenne getireceğıni Kemal Salih Sel'e söyler ve Tuğrul Deliorman gazetede Cevat Fehmı'nın yanında ışe başlar. Bundan sonra yaşanan gelişmeleri Nadir Nadi'nin kendısınden dmleyelim: "Verilen görevi sessizce başaran. kendi halinde. uslu bir gençti bu. MflHyetçüik duygulanna bütiin gücii ile bağlı görünüyordu. Ara sıra odama çağırdığun zaman bir fırsatını bulursa. utangaç taviriannı bırakmaksızın, Cumhuriyet'in komünistiere karşı daha sert davranması gerektiğini söyierdL tyi niyetJerine yorduğum sözlerini hoş karşılardım. Komünizm propagandasına engel olmak parolası altında gericifcr işi azıtınca biz ara yerde gerçek fikir özgürlüğünün ve devrim ilkelerinin kaynayıp güme gideceğini düşünerek daha bir ateşlendik. Hele Dü-Tarih-Coğrafya Fakültesi öğretim üyeleri hakkında reva göriikn işlemkr üzerine büsbütün heyecana kapıldık. Açıkça adlannı belirtmeksizin ben. Pertev Naili Borata\. Niyazi Berkes ve arkadaşlarım savunur birkaç yazı yazdım. Tuğrul Deliorman. öğretim üyeierinin komünistliğinden şüphe etmiyordu. Tuttuğum yolu doğru buhnadığını yüzüme karşı açıkça söytemekten de çekinmedi. Fikir özgürhıp ile bolşevik ajanlığının aynı şeyler olmadığuıa dair delikanlıya bir konferans verecek haJim yoktu. Kendi «örevini başarmaya çahşmakla yetinmesini tavsiye ederek işinin başına yolladım. Aradan bir süre geçince Tuğrul Deliorman bir gün izin istedi Edirne'ye gidecek. birkaç gün dinleneeekti. Peki dedik. Fakat tam izni sona erdiği günün akşamı. Tuğrul Deliorman admdaki bir adamın birkaç arkadaşı> la birlikte Bulgar sınınnı aşarak Demirperde gerisine kaçtığuıı öğrendik. Cumhurryet'i komünistiere karşı daha ateşti davranmaya çağıran milliyetçi genç, meğer halis muhlis bir bolşevik ajanı değil miymiş.?*" Yarın: Nadir Nadi parlamentoda Varlık Vergisi ve Şekerdyan hn öyküsü 1939'dan iribaren kötüye gıden ekonomiyi krizden kurtanmak için çareler arayan Saracoğlu hükümeti, 1942 yılı sonunda 'Varhk VergBİ1 olarak anılan ünlü kanunu Meclis'tençıkardı. Nadir Nadi, "Varhk VergBrnin çıkanldığı dönemi ve yaşanan acılan şöyle anlatıyor: Bu kanunun, bıri gazetelerde yazılan resmı. biri de kulaktan kulağa fisıldanan özel ikı gerekçesi vardı. Resmi gerekçeye göre Varlık Vergisi sosyal adaleti koruyucu, devlet bütçesine zengın vatandaşlann da varlıklan oranında katılmasını sağlayıcı bır kanundu. Devletin yükünü o güne dek hep dargelirli yoksul vatandaşlar taşımış. küçük bir azınlık ıse milletin sırtından para kazanırken adeta sadaka kabilinden önemsiz bir vergi ile ışi atlatmıştı. Gerekli illerde kurulan özel komisyonlar, valilerin başkanhğında. parti ileri gelenlerinden ve maliye memurlanndan da yardun görerek servet takdirine girişecekler, bir defaya mahsus olmak üzere, varlıkJı vatandaşlan uygun bulduklan bir vergıye bağlayacakJardı. Belli bir süre içinde vergiyi vermeyen ya da veremeyenler Aşkale'ye gönderilıp yol yapımında çalıştınlacaklardı. Kanunun antidemokratik karakteri meydanda olmakla beraber o zaman bu noktaya kımse dokunmadı. Elden geldiği kadar objektif ve eşit ölçülere vurularak uygulansaydı, savaş koşullan içinde alınan o tedbiri hükümete bağışlamak da mümkündü. Azınlık değil Türk sovsun! Oysa kulaktan kulağa fisıldanan, hatta yüksek sesle anlatılan özel gerekçeye göre bu kanun piyasayı azınlık unsurlannın egemeıüiğinden kurtanp Türklere açmak gibi, birincisinden bekleyeceğimiz hizmeti yok edici bir ıkincı amaç daha taşıyordu. Yani 'Bundan böyle milleti azuıük zenginleri soymasın da Türk zenginleri soysun' mu demek ıstıyordu bu gerekçe? Kanunun uygulanış tarzı. yazık ki, yukandaki soruyu doğrulamaktan da öteye, ne hak, ne hukuk, ne sosyal adalet, hatta ne de ırkçılık ılkeleriyle bağdaşmayacak derecede keyfi ve totaliter bir zihniyetı açığa vurmuş oldu. Tasanyı hazırlayanlann tahminlerine göre, tstanbul'dan 330, Izmir'den 27, Ankara'dan 14, Adana'dan 8 milyon olmak üzere Varlık Vergisi devlete 380 milyon lira kadar bir gelir sağlayacaktı. Başbakan Saracoğlu ancak 225 milyon lira elde edildığini sonradan açıkladı. Bu sonuçla Saracoğlu övünüyordu. Fakat milletçe bir büyük zarara uğramıştık. Bu büyük zaranmız da Atatürk'ün önderliği altında kurmaya çalıştığımız 'hukuk devieti' ilkelerine bir tekme savurmuş ohnamızdan ileri geliyordu. Azınlık dediğimiz kimseler arasında yabancı uyruklu olanlar da bulunduğunu düşünmemiştik. Kimi Italyan, kimi Alman, kimi Ingiliz vatandaşlığına kayıth bu adamlar, haksızlığa uğradıklanru ileri sürerek elçiliklerine başvurdular, korunmalannı istediler. Üç yıldan beri kıyasıya boğuşan devletler, böylece bizim \'arlık Vergisi yüzünden, hükümetimize karşı tek cephe halinde birleştiler. Saracoğlu, bu gibi kımselerın vergisini ya büyük ölçüde indırmek, ya da büsbütün silmek zorunda kaldı. Türk uyruklu olmakla övünen Musevi, Ortodoks. Gregoryan. Katolik vatandaşlanmız mallannı mülklerini yok pahasına satar ve inim inim inlerken cebinde tngiliz, Alman, ttalyan kimliği taşıyan başkalan, yabancı olmanın verdiği üstünlük duygusunu bol bol tattılar. Selanikli vatandaşlara da azınhk işlemi uygulandı. Kendi elimizle Türkıye'ye bır nevi kapitülasyon havasını geri getirmıştik. 225 milyon liraya değer miydi bu? Devletle iş görenlere dokunulmadı Azınlıklar arasında hayatını günü gününe kazanan berber çırağı, tornacı. kalfa, terzi gibi işçiler de vardı; hatta bunlann sayısı varlüdılannkini kat kat aşıyordu. Bunlan toptan beşer yüz lira vergiye bağlayan hükümet tarlasında yancı çahştıran toprak ağalanna, tekstil fabrikası işleten Adanalı zenginlere, devletle iş gören komisyonculara, müteahhitlere hemen hiç dokunmadı. Varlık Vergisi'ni vermeyen ya da veremeyenler yüzlerce kişiyi buluyordu. Bunlar ılkin toplama kamplanna. oradan da Aşkale'ye gönderildiler. Hesapça borçlan ödenene kadar sittin sene orada taş kırmalan gerekiyordu. Fakat aradan yedi ay geçmemişti kı, İnönü'nün Kahire'de Roosevelt ve Churchiü ile buluşmasma bir hafta kala, 1 Aralık 1943 yılında hepsı affedildi. Varlık Vergisi'nden söz ederken burada Şekerciyan Efendi'yi iyi duygularla anmadan geçemeyeceğim. Şekerciyan, son derece esmer, şışman. kır saçlı, kaluı kaşlı, çirkin fakat kendi halinde, sessiz bir adamdı. Sekerclvan İtalvan cıktı En büyük zevkı, akşamlan Sipahi Ocağı'nda birkaç saat yüksek vidolu bezık oynamaktı. Hayu- dernekleri yaranna düzenlenen balolan da kaçırmaz, eğer bakara oynanıyorsa derhal masaya kurulur. 2 bin, 4 bin, 8 bin liraya kılını kıpırdatmaksızuı banko derdi. Etli. ın parmaklan arasında tuttuğu iskambil kâğıtlan. uısanı hayrete düşürecek kadar ufak görünürdü. Biz Şekerciyan Efendi'yi zengin Ermeni vatandaşlanmızdan bilirdik. Varlık Vergisi çıktığı zaman bu 'Efendi'ye bir milyon küsur bin lira yüklendiğı duyulunca, onun Türk değil Italyan uyruklu olduğunu öğrendik. Herkes; " Vay canına. yakayı kurtardı Şekerciyan" dıyordu. Elbette benzerleri gibi o da konsolosluğa başvuracak, elçiliğin himayesini isteyecekti. Fakat Şekerciyan Efendi bu yolu kendine yakıştırmadı. Burada doğmuş, burada büyümüş, burada kazannuştı. Italyan uyruklu bulunmasını bir şekil meselesi sayıyordu. Hakh haksız, mademki Türk devleti ona bir görev yüklüyordu. ne yapıp edecek bu görevi yerine getirecekti. Şekerciyan Efendi sattı. savdı. gık demeden vergisini son santimine kadar ödedi. Birkaç yıl sonra öldüğü zaman artık sayılı zenginlerden değildi. Nadir Nadi öncülüğünde yuvaya dönüşŞÜKRANSONER 12 Mart Cumhuriyet gazetesinin içine yönelik darbe. Nadir Nadi'nın istifası. işlerine son verilen yazarlan. dayanışma için ayrılanlar, yeni aluıanlar, okurun dünyada örneği olmayan bir dayanışma ve kimlik göstergesi ile gazeteyı boykotu, Cumhuriyet'in kimliğinin, çizgisinin değişmesini getirmışti. Tek kelıme ile gazete "sağa kaynuşti". Nadir Nadı'nın öncülüğünde yuvaya dönüş. çıkanlan ve a>Tilanlann dönüşü, sonradan gelenlerin aynlması, kadro hareketi. Cumhuriyet okurunun dönüşü. Atatürk devrimleri, Yunus Nadi-Nadır Nadi çizgisine dönüş anlamındaydı. Elbette >aşananlann deneyimi, yeni toplumsal açılımlan ile. İlhan Selçuk'la başlayan Nadir Nadı yazarlanna yenıleri katılmıştı. Oktay Akbal, AK Sirmen, Uğur Mumcu... Nadir Nadi Cumhuriyet yazarlarını titizlıkle seçer, kendi çağınrdı. Benden önce gazeteye gelmış İlhan Ağabey'den dinlemiştim. "Yazüanndan izlrvorum. Beğeniyx)nını. Cumhuriyet'te yazar mısm?" demişti. Yazılannın sansürlenıp sansürlenmeyeceği sorusuna ise yarutı kesin. "Cumhurryet'in tartışılamazflkeleriile çanşmamak koşulu ile elbette köşen senindir. Dokunuhnaz" olmuştu. Nadır Nadı çizgısindekı Cumhuriyet'in bu önemli ılkesi sadece yazarlan için değil, çalışanlan için de hep geçerli oldu. Cumhuriyet kımlıği. Cumhunyet'te gazetecilik yapma ayncalıgının temelini oluşturdu. Çalışanlannın kimlik ve sorumluluklannın gelışmesınde, çok sıcak bir okur ilişkisi. etkileşimi önemli rol oynadı. Cumhuriyet'i basın içinde okul yapan da bu maya olmalı Yuvaya dönen Nadır Nadi'nin yönetıminde, yuvaya dönen yazarlan, çalışanlan, yeni katılanlan. okurlan ile Cumhuriyet ailesı çabuk toparlandı. 12 Mart Cumhunyet darbesinin izleri silindı. Ancak Nadir Nadi'nin 12 Mart Cumhuriyet darbesi. dışardan müdahaleye aile içı katkıdan aldığı dersler vardı. İçi rahat değıldı. Yazarlan. gazete içi çalışanlan (meslek deyimi ile sofrayı), kadroyu daha sağlam tutmanuı. genişletmenin de gelecek için yeterli güvence olamayacağını düşünüyordu. Türkıye'nin 12 Mart darbesinin yaralannı sarma, çok fazla bozulamayan 1961 Anayasası yasalan ışığında demokratik açılımlannı geliştüme çabalannda Cumhunyet elbette öncülük ustleniyordu. Arayışlar Gazetenin gelecek için, giderek daha zorlu bir savaşımda konumunu koruması kaygısı Nadir Nadi için öncelik almıştı. Yakın arkadaşlan ile yeri geldikçe bunlan konuşuyor, arayışlar içine giriyordu. Nadir Nadi'nin gazete sahipliğinde sorumluluk yükleyeceği çocuklan yoktu. Babasının olduğu gibi kendısuıın de hep destekçisi annesi Nazime Nadi'yi de kaybetti. Hep yanuıda, destekçisi eşi Berin Nadi'yi sağlık sorunlan tam ortaya çıkmadan yönetime katarak yanında daha sağlam destek olarak almıştı. Yine de kendisinden sonrası ıçın Cumhuriyet çizgisinin kaygısı giderek öne çıkıyordu. Nadır Nadi'nin önerisi ile Oktay Kurtböke'nin dünya basınuıdan örnekler çalışmasını anımsıyorum. Bir ara masasının üstündeki duvara yönetime katılma modelleri asıhnıştı. Le Monde. Mısır'daki gazete, Cumhuriyet için en akla yakın örnekler olarak öne çıkmıştı. Gazete sahipük, sermaye anlanunda toplumdan destek alıyor, çalışanlan tarafindan yönetiliyordu. Gazeteyi ilkeleri, ışlevı için mali anlamda destekleyenler, yönetimine, özerkliğine kanşamıyorlardı. Model Cumhuriyet için çok ideal, ancak Türkiye gerçeklerinde uygulanması güçtü. Yarın: Nadir Nadi'nin gelecek kaygısı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle