Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 AĞUSTOS 2003 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Nadip Nadi Çizgisi!
"...bizbu adamlara karşı durmasını bilelim ve göğ-
sümüzü gere gere onlara seslenelim...."
Böyle diyordu "Ben Atatürkçü Değilim" kitabın-
da... Oysa en sağlam Atatürkçüydü. En içten, en
bilinçli...
"Çağdaş uygarlığa sırt çevirmek Atatürkçülük-
se, biz Atatürkçü değiliz... Hayatta en hakiki mür-
şit ilim değilse, biz Atatürkçü değiliz... Vıcdan ve
fikir özgürlüğü doğruyu aramak, doğruya inan-
mak, inandığımızı savunmak hakkını bize vermiyor-
sa, biz Atatürkçü değiliz. Ulusal bağımsızlık baş-
kalannın uydusu halinde yaşamak anlamına geii-
yor ve halkçılık ilkesi, halkın bir mutlu azınlık elin-
de cennet vaatleri ile ömrübillah sömürülmesi sa-
yılıyorsa, biz Atatürkçü değiliz..."
Ülkemize şeriat düzenini getirmeye uğraşanlar,
Kemalist devrim düşüncesini "Nasyonal Sosya-
list" saymaya kalkışıyorlar! Tam bağımsızlık, halk-
çılık, devrimcilik, laiklik, gerçek ulusalcılık ortadan
kaldınlacak, emperyalist güçlere teslim olunacak!..
Atatürk de geçmişin tozlarına itilip unutulacak!..
Nadir Nadi, yıllar önce, şeriatçı kafalara, Atatürk'ü
yozlaştırmak ısteyenlere en güzel yanıtı "Ben Ata-
türkçü Değilim" kitabıyla vermişti; Atatürkçülük
öncelikle "yabancılann uydusu olmamaktı". Dün
debugünde!..
Nadir Bey'i, 22 Nisan 1991 günü yitirdik. Seksen
üç yaşında bir genç adamdı. Kafasıyla, kültürüyle,
yurt sevgisiyle dopdolu... Aydınlık bir yolun öncü-
sü... Bir usta yazar, bir gazeteci, bir düşünce ada-
mı, biredebiyatçı...
"Ana ilkelerim gerçekleri öğrenmeye çalışmak,
objektitolmak ve bunu halka olduğu gibi anlatmak
oldu. TabiiAtatürk'e bağlı kalmak... Bu benim ger-
çekliğimin ifadesidir.
Atatürk devrimlerinin ülkemiziçin çokönemli, ya-
rariı olduğuna inanmışımdır hep... Bunlann ama-
cı, Türk halkını daha iyi yaşatmak, çağın gerçek-
lerinin ve gereklerinin daha iyi kavranması ve ona
göre davranılmasını sağlamaktır."
Nadir Bey'i yitirdiğimiz gün, elli yıllık can yolda-
şı Berin Nadi söz vermişti.
"Bütün varlığını adadığın 'Cumhuriyet'/ senin
izinde olan arkadaşlannla, aynı amaçla yürütme ça-
basındayız."
Bugün "Cumhuriyet", bilinçli Türk okurunun gü-
ven duyduğu "tek" gazetedir. Bunu halka, bilime,
kültüre, sanata saygılı; yurt ve dünya gerçeklerini
dürüstlükle yazan, yorumlayan tarihsel çizgisine
borçludur. Nadir Nadi'nin sağlam gazetecilik an-
layışını sürdürmesine...
Anısına saygıyla...
HABERiNTEKADRtSi
AÜ KEMAL'İN BİLE YÛZÜNÜ KIZARTtYORLAR
TÜRK MEDYASININ CONİ'LERİ
• ÇARESiZLIĞİNÇFiPINŞIı'KrZILELMAOPERASYONU"
• MISYONERLERDİYARBAKIR'AYÜKLENİYOR
• VAKtF ÛNİVERSİTELf RİNE TAM YOU
• KOREDHCDEULUSLARARASIKONFERANS
• KAMU-SENVEKESKİNHÜKÜMETE KARŞI
EYLEM BİRLKSİ
Aydınlık
•R PAZAR BAYÎLERDI
SURMENE ASLIYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo-2003 119
Davacı Tedaş Genel Müdürlüğü vekili tarafindan
davalı Ismail kızı Ayşe Kol aleyhine açılan kamulaş-
tırma bedelının tespiti ve taşınmazın idare adına ta-
puya tescili davasrnda:
Kamulaştırma Kanunu'nun 4650 SK'la değişik 10
ve 19. maddesi uyannca tensiben verilen ara karan
gereğince;
Trabzon Ui, Sürmene ilçesi, Fındıcak köyünde ka-
in ve sıniTİan doğusu dere, batısı sahibi senet, kuzeyi
yol, güneyi dere olan ve tsmail kızı Ayşe Kol'un zil-
yedı ve maiiki bulunduğu 1656.86 m2 yüzöiçümün-
dekı taşınmazın hat altına ısabet eden 752.57 m2iik
kısmının 376. 285.000.-TL. bedel ile irtıfak hakkı
olarak, Tedaş Genel Müdürlüğü lehine kamulaştınl-
dığı, bu nedenle hat altına isabet eden belirtılen ka-
mulaştırma bedeli ile irtıfak hakkı olarak Tedaş Ge-
nel Müdürlüğü adına tapuya tescili içın işbu davanın
mahkememizde açıldığı, yapılacak yargılama sonun-
da beltrlenecek kamulaştıram bedelinin 4650 SK'nun
gereğince ılgilıler adına mahkemece belırlenecek
Sürmene Ziraat Bankası şubesıne yatınlmasuıa ve
bedelin yatınlması ile taşınmazın idâre adına tescilı-
ne karar verileceği, konuya ve taşınmaz malın değe-
rıne ılişkın tüm sa\Tinma ve delıllenn ılan tanhınden
itibaren 10 gün ıçınde mahkemeye yazılı olarak bil- i
dırmelen gerektıği, hak sahıplennın son ılan tanhin-
den itibaren bir ay ıçınde ıtıraz etmediklen takdrrde.
kamulaştırma bedelinin zilyede ödeneceği hususu,
Kamulaştırma Kanunu'nun 4650 SK'la değışık 10 ve
19. maddesi uyannca ilanen tebliğ olunur.
Basın: 36215
Ordumuz, Güvencemiz ve Gururumuzdur
Özellikle son 20 yıl içindeki sivilleşme ve demokratikleşme süreci içinde,
TSK kendine düşen titiz gözlemciliği sanınm en üst düzeyde
gerçekleştirmiş ve başanlı olmuştur. Çevre ülkelerde son 30 yıllık süre
içinde ortaya çıkan tehlikeli gelişmeleri gözden geçirirsek bu başannm
değerini daha iyi anlayabiliriz.
Prof. Dr. S.N. Cenk BİJYİJKİJNÂLfstanbul Üniversitesi Cermhpaşa Tıp
Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı
B
u yıl, temmuz ayında Porte- - Türk ordusu,Tükımlletinin büyük des-
kiz'in Lizbon kentinde duzen- teğini almış ve Kurtuluş Savaşı'ru kazanmış-
lenen Uluslararası Çocuk Cer- tı. Atatürk, onun silah arkadaşlan ve her aşa-
rahisi Kongresi'ne (BAPS) bir mada onlara destek olan ordumuz. Cumhu-
toplantıdaki yöneticilik görevim riyeti kurmada en ön planda yer almışlardı.
u yıl, temmuz ayında Porte-
kiz'in Lizbon kentinde duzen-
lenen Uluslararası Çocuk Cer-
rahisi Kongresi'ne (BAPS) bir
toplantıdaki yöneticilik görevim
nedeniyle katıldım. Candan dost olduğu-
muz ama ulusal konular söz konusu oldu-
ğunda da uygarca tartıştığımız Yunanlı mes-
lektaşlarla karşılaştığımızda kucaklaşıp hal
hatır sorduktan sonra önce bilimsel sonra si-
yasal konulara girdik.
Onlara yeni hükümetimiz ve AB konusun-
daki görüntümüzün nasıl algılandığını sor-
dum. Atinanın en büyük çocuk hastanesi-
nin yıllarca yönetiminde bulunan çocuk cer-
rahı dostum: "En büyüksorunordunuz" de-
di. "Biiyükve kuvvetli bir ordu. Buna kar-
şın, poKtik konıüarla uğraşması, hükümeti
ilgilendiren konularda ağuiık koyması en
önemli dezavantajmız" diye devam etti. "Or-
dunun devredışı bırakümaa,depoütize edil-
mesi, şansınızı hızla arrtıracak. Biz bu du-
runiun gerçekleşmesini çok arzu ediyoruz;
hem bu sizin iiyeük sürecinizi de çok hızlan-
dıracak" diye düşüncelerini özetledi. Türk
askerinin 601ı yıllardaki Yunan Cunta-
sı'ndan çok farklı yapı ve felsefede oldu-
ğunu, bir ölçüde Avrupa'nın da güvencesi
konumunda bulunduğunu anlattım. Sahip ol-
duklan bu bilgilerin önemli ölçüde abartı-
lı olduğunu, son yıllarda TSK'nin AB'ye gir-
me sürecindeki çalışmalar ve uyum yasa-
lannın hazırlanmasında sürekli olarak ya-
pıcı bir tutum sergilemeye özen gösterdiği-
ni vurguladım.
Bazı aile fertleri asker olan bir aileden ge-
liyorum. Dedem Istiklal Savaşı gazilerinden-
di. Amcam ve babam asken doktordular. Ço-
cukluğumda, evimizde büyük huzursuzluk-
lann genellikle ülke olarak ciddi sorunlara
gebe olduğumuz anlarda yaşandığını anun-
sıyorum.
Ülkemize zarar verebilecek en küçük so-
runlar, aile meclisinin en önemli ve temel
sorunlan olarak gündeme getirilirdi. Sanı-
nm bu alışkanlık babama askeri tıbbiyede-
ki eğitim ortamından, anneme ise Istiklal Sa-
vaşı gazisi olan dedemin anneannem ile bir-
likte ev içinde oluşrurduklan duyarlı siste-
min bir sonucu olarak kalmıştı.
Son 6-7 aylık süre içinde sistemli, bilinç-
li ve korkutucu bir biçimde geliştirilmeye
çalışılan asker-sivil aynmının oluşturduğu
ortamda, evvelce almış bulunduğum aile
egıtimim ve son kongrede başımdan geçen
ilginç konuşmalar nedeni ile askerleri bir kez
daha düşündüm:
Dünyjda hiçbir kurum ve kuruluş, kurdu-
ğu devletin temel nıteliklerinın zarar gör-
mesine, Cumhuriyetin temeli olarak kabul
ettiği 1 urumlannın zayıflatılmasına ya da yı-
kılmasına seyırci kalrnak ıstemezdi. Türk or-
dusu da geleneksel yapısı içinde Cumhuri-
yeti koru na görevini bu nedenle yıllardır sür-
dürmekteydi. Bu görev, her zaman yasalar
ve yönetmelikler kapsamında yenne geti-
rilmeye çalışılmıştı. Özellikle son 20 yıl
içindeki sivilleşme ve demokratikleşme sü-
reci içinde, TSK kendine düşen rirız gözlem-
ciliği sanınm en üst düzeyde gerçekleştir-
miş ve başanlı olmuştur. Çevre ülkelerde son
30 yıllık süre içinde ortaya çıkan tehlikeli
gelişmeleri gözden geçirirsek bu başannın
değerini daha iyi anlayabiliriz.
- Ordumuz bazı çe\Telerce din karşıtı gi-
bi gösterilmektedir. Bu kesinlikle doğru de-
ğildir. Yedek subaylık eğitimımiz sırasuıda,
rütbesiz asker olarak eğitim gördüğümüz yer-
lerde cuma namazlanna nasıl önem veril-
diğini. dileyenlerin kışla içindeki camilere
gitmelennin adeta teşvik edildiğini hep göz-
lemışizdir. Ordunun görevli imamlannın.
tehlikeli görevlerden önce askerimızle ko-
nuşup dini telkinler verdiğı, hatta Kıbns çı-
karması öncesi çıkarma gemilerine yükle-
nen erlerimıze "kapakaçmadan" önce ina-
nışlannı. dinı duygulannı destekleyıci ko-
nuşmalar yapıldığı, bilinen ama istismar
edilmemesı için kamuoyuna açıklanmayan
gerçeklerdir. Ordumuzun en önemli gelenek-
leri içinde, savaşlarda toplu saldın ve savun-
malarda Tannnın adını gururla haykırmak
\ardır.
- Askerier ulusal konularda, ülkenin çıkar-
lan söz konusu olduğunda zoriuklan ve gö-
rev sorumluluklanm aileleri ile pa\ laşan bir
kesimdir. 1967 Kasnn'mda Lskenderun'da or-
taokul öğrencisi idim. Türkne, Yunan sal-
dınlan karşısuıda Kıbns'a çıkma karan al-
mıştı. Askerlerimiz güney den gemilere >ük-
lennıe aşamasma gelmişti. Yeterli çıkarma
gemimizin olmaması nedeniyle tüm deniz
araçlannın kuflanılması gündemde idi. Bu
arada, askerlerimizj taşıyacak araçlardaki
can yeleklerinin mantarlannın tamamen es-
lddiği \e bozulmuş olduğu saptanmışü. Çı-
karma planlayan bir ordu için bu bekienme-
yen bir getişme idi. Can yeleksiz bir çıkar-
ma çok riskli idL Yeni yeleklerin sağlanma-
sı için verilen süre yetersizdi. Can yelekleri
ordu terzihanelerüıde sabahlara kadar sü-
ren bir çaoşma ile yenilenmişti. Ancak man-
tarlann dikilmiş yeni yelekler içine sokulup
cepkrin kapatdabilmesi sadece el dikişi ile
münıkün olabihyordu. İskenderun'da tüm
ordu mensuplannın eşlerinin, haznianan
barakalarda, kabul gün üne gidiyor gibi top-
lanıp gün boyu ara vermeksizin o yelekieri
nasıl diktiklerini anımsrvorunı. Can yeleği be-
zinin kann iğneler ile ve naylon ipKİderie di-
kilmesi zorunluluğu \ardı. Annelerimiz ve
ablalanmızın tümünün elleri yara olmuştu.
Ama işler ara verümeksizin gece-gündüz de-
vam etmelh dL EDerinin yaralan gece yan-
sına kadar geçmeyen anneler,ertesi gün okui-
dan çıkan çocuklannı da yanlanna alıyor-
lar, hizmetin aksamamasuu sağlıyorlardı.
Can yeleği dikişinden arta kalan zamanda
tüm eşler askeri hastanede hemşirelik eğiti-
mine ahruyor, tansiyon ölçmek, serum tak-
mak. iğne yapmak gibi konularda gönüOü
olarak eğitim ahyorlardL BöyleBkle fazla sa-
yıda > arah gruplanmn gelmesi halinde sağ-
nk personeüne yardım edecek düzeyde ye-
tiştirith orlardL Bu arada can yelekleri çıkar-
nıaya yetişnıişti. Tüm eş ve çocuklan, baba-
lannı sanki tatile gidi>ormuşgibigururla ge-
milere uğurlanuşlardı.
Sonuç:
AB'ye gırme süreci içinde uyum yasala-
n hazırlanırken temel kavramlanmızın ve
kurumlanmızın zayıflatılmamasına önem
verilmelidir. TSK toplumun en çok güven-
diği ve beğendiğı kurumlann başında gel-
mektedir. TSK son bir yıllık süreç içinde,
Batılılaşma ve AB ile bütünleşme (entegre
olma) yolunda büyük bir sınav vermiş, ço-
ğu kez temel ilkelerini zorlayabılecek ko-
nularda bile özverili olmasını bilmiştir. Geç-
mişte TSK bünyesınde yapıldığı düşünülen
bazı sıyasal hatalar son 23 yıllık süre için-
de yinelenmemiştır. Bu önemli, ama çok
önemli bir gelişme olarak ele alınmalıdır.
Türk ordusu gurur duymamız gereken bir
kurumdur.
Son zamanlarda, askerimizin yıpratılma-
sı üzerine yoğunlaştınlan çalışmalan uy-
gun bulmuyoruz. Çağdaşhğın, uygarhğın ko-
ruyucusu olan ordumuzun özelliklerini gö-
rebilmemız için öbür Ortadoğu ülkelerin-
de son yıllarda ortaya çıkan olumsuzlukla-
n görmemiz gerekir.
Bize Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyeti
kazandıran, Kore'de, Kıbns'ta, Somali'de,
Afganistan'da, Güneydoğu'da, Kardak ada-
lannda, havacılıkla ilgili uluslararası aske-
ri yanşmalarda göğsümüzü kabartan, tüm
afetlerde hizmetinde olduğu halkına en ön-
de yardıma koşan "bizim askerinıize" sahip
çıkmalıyız.
Kurucusu olduğu laik Cumhuriyete son-
suza kadar sahip çıkma isteğini anlayışla kar-
şılamalıyız. Bu Avrupalı dostlarımızı ve
çok yakın komşulanmızı bir hayli rahatsız
etse de...
Insanın Zorlu Yolculuğu Sürecek...
Şimdi düş kınkJığı ile görüyorum ki; dağarcığımızdaki
tüm sanat yapıtlannm sonuçsal işlevi, bir ayuç duyarlı ve
romantik insan arasında yatay ye dikey iletişim
sağlamaktan öteye geçememıştir. Bunca uğraşın,
yaratuıın ve birikimin dünyamızı daha iyiye götürmek ve
savaşlan yeryüzünden silmek adına hiçbir güçlerinin
olmadığını hüzünle izledik, izliyoruz...
Dr.SamiEREN
Türkıye Gazetecıler Cemiyetı'nın yayınladtğı günlük
Bizim Gazete
Ülke sonjnlanna ılişkın raporianyla, araştırmalanyia,
köşe yaalanyla, tarafsız haberienyte sıvil toplumlann gazetesı.
Düzenlı okumak ıçın abone olun. Te): 0^12.511 08 75
G
eçerli güncel bilgile-
rimize göre homo sa-
piens'in "insan" ol-
mak yönündeki ilk kı-
pırtılan yaklaşık 5 bin yıl kadar
önce Mezopotamya da başladı.
Sonrasında, dünyanın bütün ka-
ra parçalannda yaşayanlann ku-
şaklar boyu sayısız acıya, yoksun-
luğa \e olumsuzluğa karşın elde
ettiği ve geleceğe devrettiği uy-
garlık kazanımlan insanlığın or-
tak havıızunda birikti.
Latince bir tümce, "EıOrien-
te Lux / Işık Doğudan Geür" der.
Sümer, BabiL Asur, Mısu; Çin,
Hint, Orta Asya, Anadolu, Yu-
nan, Roma, İslam uygarlıklan
eliyle ya da aracılığıyla oluşturu-
lan ortak kültür ve bilgi birikimi
15. yy'dan itibaren Avrupa'da
(Batı"da) bir başka boyut kazanır.
Çetin dönemlerden ve köklü dö-
nüşümlerden sonra, hem bireyleş-
me hem de özgürleşme yönünde
çok önemli kazanımlar elde edi-
lir. Bağımsız düşünce ve yaratı-
cılık dogmalann boyunduruğun-
dan kurtulur ve 20. yy'a gelindı-
ğinde -eksiklik ve aksaklıklanna
karşın- artık güvenle "uygar dün-
ya" denilebilecek bir ortam, yer-
yüzünün tümünde ohnasa da el-
bette, bazı bölgelerinde yaratıl-
mış olur. Çünkü bunun için ge-
rekli düşünsel altyapı artık oluş-
muş; bireyleriıVtoplumlann, ırk-
salyulusal kökeni ne olursa ol-
sun, yazılı tarih boyunca sergile-
diği akıl ahnaz yabanıllık (vah-
şet) nesnel olarak yargılanıp dış-
lanmıştı. BUnn ve Teknoloji ise
ancak sağlık, gönenç ve mutlu-
luk için bir araç olacaktı... Kısa-
cası, yannın dünden daha güzel
ve güvenli o'maması için hiçbir
neden yoktu.
Ancak, bu düşüncenin bir ya-
nılgı ya da acelecilik olduğu ön-
ce I. Dünya Savaşı ve ardından
da II. Dünya Savaşı ile anlaşıldı.
Her ne kadar, geçen yüzyıla ka-
dar da, insanlığın taıihi ağırlıklı
olarak kan, eziyet ve ölümden
ibaret olsa da, yapılan tüm o es-
ki savaşlann/kırımlann ve bugün
asla kabul görmeyen uygulama-
lann, kendi dönemleri itibanyla
bir tür "anlaşüabilir*' yönleri de
vardır. Çünkü o eski dönemler-
de. örneğin Goya daha "3 Mayıs
1808İnfadan-ru çizmemiştı. ilv.
Beerhoven in "9. Senfonisi"ni hiç
kimse dinlememişti. "Sefiller''
de yazılmamıştı. "SavaşveBanş"
da... Bu yüzden, kabullenihniş
sömürülmelere. bitmek bilme-
yen kıyımlara, kentlerin yakılıp
yıkılmasına, sürekli biryok etme-
yok olma biçiminde sürdürülen
dönemlere, tarifsiz bir dehşete
kapılınsa da, çok fazla şaşırma-
mak gerekmektedir. Sonuçta, o
dönemlerdeki insanoğlu, doğada-
ki tüm öbür yabanıl ve yırtıcı tür-
lerin yaphğını yapıyordu. Girtik-
çe yetkınleşen zekâsuıı, yahnz-
ca daha kapsamlı ve kolayöldür-
me yöntemleri için kullanıyor-
du. Çünkü ne duyuncu (vicdanı)
yeterince gelişmişti henüz, ne de
düşünsel, imgelem ve öngörü gü-
cü/birikimi belli bir düzeydeydi.
tnsanoğlunun -biyolojik evrime
ek olarak- düşünsel
;
duygusal yön-
den de e\Tİhnesi için daha uzun
yüzyıllara gereksinimi vardı...
Bunun için ise, öncü ve "farkh"
insanlann; yani bilim adamlan-
nın, düşünürlerin, sanatçılann ve
devrimcilerin tarih sahnesine, ön-
cüllerinden daha çok sayıda /e
hem de birbiri ardına çıkması ge-
rekiyordu. Böylesi bireyler, top-
lumsal devinimleri/ atıhmlan yön-
lendirebilecek ve tetikleyebile-
cek anlamda. ağırlıklı olarak 15.
yy'dan itibaren toplumlar içinde
hızla filız \ermeye başladılar.
Sonuçta; bilim' ın öncülüğünde
(ya da onunla eşzamanlı olarak)
20. yy'a kadar artan bir ivme ile
sanat, felsefe \ e shasaJ birikim/de-
neyim dünyayı karanlık dönem-
lerden kurtarabilecek ve gerçek
bir "cennet''e dönüştürebilecek te-
mel araçlan ve yöntemleri orta-
ya çıkardı.
Oysa, tarihsel süreçte yerini
ahrken yeterince donanımh bir ka-
lıt (miras) edinmiş olan "Bflhn v«
Demokrasi Çağı" 20 yy. bütün
güvenleri boşa çıkarmıştu-. Bir-
birinden korkunç iki dünya sava-
şı. soykırunlar, işkenceler. tero-
rizm. bağnazkk, organize çıkar ve
suç örgütleri, demokratik olduğu
sa\ lanan otokratik yönetimler,
açık ya da örtülü diktatörlükler,
paranın tek güç amaç konumuna
yükseltihnesi, varsılların mutlak
siyasal egemenliğı ve milyarlar-
ca insanın "köle" ya da "yan-
köle" konumunda yaşamda kal-
ma savaşımlan... Yanı, kendisin-
den çok şeylerin beklendiğı ve bü-
yük umutların bağlandığı 20.
yy'ın, 21. yy'aaktardıklan...
ÖzeUıkle II. Dünya Sa\aşı son-
rasında yazılan binlerce kitap,
resimler ve yontular. türküler,
konser salonlanndan her gece
göğe yükselen ezgiler, stadyum-
lara ve parklara yüzbinleri çeken
rak (rock) konserleri, defalarca yi-
nelenen tiyatro oyunlan, sinema-
nuı savaş fihnleri ne Kore'yi. VI-
etnam'ı ve Bosna"yı, ne irili ufak-
lı bölgesel çatışmalan, ne de ada-
letsizliklen engelleyebilmıştir.
Son 50 yılda yaşanan ve şiddet-
li toplumsal tra\Tnalara yol açan
bu felaketlerin sonrasında ise yi-
ne sayısız kez sergilenmeyi sür-
düren sahne yapıtlan. sayfalan
dolduran sonsuz satırlar, dokunak-
lı ya da protest şarkılar, fotoğ-
raflar, meçhul asker anıtlan, hat-
ta "Er Ryan" bile güncel son bü-
yük savaşı(?) ve yeni insanlık
ayıplannı engelleyemedi ne ya-
zık ki... Sonuçta; öbür türlerden
farkh olarak binlerce yılda göz ka-
maştıncı atıhmlar yapan, sürek-
li gelişen bir küresel uygarhk
oluşturan, adalet ve eşitlik yarat-
mak için didinen "insan popü-
lasyonu"nda bile doğanın yaba-
rul yasası 21. yy'ın sabahında da
değişmedi: Güçlü/varsıl (zengin)
olan aynı zamanda haklıdır, ka-
zanır ve yaşamda kalrr...
Şimdi düş kınklığı ile görüyo-
rum ki; dağarcığımızdaki tüm sa-
nat yapıtlannm sonuçsal işlevi, bir
avuç duyarlı ve romantik insan
arasında yatay ve dikey iletişim
sağlamaktan öteye geçememiştir.
Bunca uğraşın, yaratının ve bin-
kimin dünyamızı daha iyiye gö-
türmek ve savaşlan yeryüzünden
silmek adına hiçbir güçlerinin ol-
madığını hüzünle izledik, izliyo-
ruz... Sanat, etik. onur, vicdani ge-
lişim ve insanlığın ortak yüksek
hayalleri, "açgöztiüük", "yoket-
me" ve "vandaüzm" karşısında
etkinlik gösteremediler. Savaş-
lann planlayıcılan, uygulayıcı-
lan, destekleyicileri ve sonuçla-
nndan kâr sağlayıcılan için bun-
lann hiçbir caydıncılığı, engelle-
yiciliği ya da rehabilite ediciliği
olamadı, belki daha uzun süre de
olmayacak.
Özetle, insanoğlu'nun "insan"
ohna uğraşısıyla binlerce yılda
zorluklarla, ağır bedellerle elde
ettiği nice kazanrm (ve temkin-
li/naif umutlar), yine bu çabanın
ilk başladığı yer olarak kabul edi-
len yorgun topraklarda yitirildi...
Öyle ki, ma\i gezegende kalıcı bır
banş, gerçek özgürlük, paylaşım-
cı, özgecil ve mutlak adaletli bir
yaşam biçimi "ütopya" değilse,
bir gün buna erişilebilecekse eğer,
insanoğlu uzun ve zorlu yolculu-
ğuna yeniden başlamak zorun-
dadır. Ama, şimdiye kadar edin-
diği nice birikimden de yoksun
kaldığından, bu ikinci yolculuğu,
olasılıkla çok daha zor ve yoru-
cu olacaktır...
PENCERE
Müslüman Kadın Olmak
Kolay Değil...
Ayşe Arman'ın Başbakan'ın ailesine ilişkin 'Dü-
ğün Notlan'ru okurken birkaç gözlemin altını çiz-
dim...
Diyor ki Arman:
"- Tesettür modası acayip değişmiş, öyle böy-
le değil, pembeler, fuşyalar, camgöbeği, mor, ef-
latun, turuncu başörtüler..."
"- Pardösülerin içinde başörtüsüne uygun dan-
tel jüponlar..."
"- Ayağında kovboy çizmesi olan, bandanalı bir
genç kadın vardı, dayanamadım sordum: 'Ceha-
letimi mazur görün kafanızdaki nedir?'
'Bandana, yani benim başörtüm' cevabını al-
dım."
"- Salonun yüzde 80'i hatta daha fazlası teset-
türlüydü." (Hürriyet, 11 Ağustos)
Bizim toplum kafayı iyice üşütmek noktasına
doğru hızla ilerliyor...
üse öğrencisi bir kızı görücü usulüyle oğluna
alan laik Cumhuriyet Başbakanı'nın düğünü siya-
sal şova dönüştürme çabası, medyanın da olağa-
nüstü desteğiyle başarıya ulaştı...
•
Kimsenin keyfini kaçırmak istemem ama, pem-
beler, fuşyalar, camgöbeği yeşiller, mor, eflatun,
turuncu renkleriyle tesettürü yeğleyen hanımlan-
mızın Müslümanlığı tartışmalıdır...
Neden?..
Çünkü Kuran-ı Kerim'in kadınlara ilişkin emirle-
rini yerine getirdiklerini sanmıyorum...
Kuran'ın Nisa suresinde der ki:
"Allah'ın kimini kimine üstün kılmasından ötû-
rü (...) erkekler kadınlar üzerinde egemendirler."
"Serkeşlik etmelerinden kaygılandığınız kadın-
lara öğüt verin, yataklannda onlan yalnız bırakın,
nihayet onlan dövüni."
Koca karısını Bismillahsız dövebilir!..
Camgöbeği renktetesettürlü hanım, iyi birMüs-
lümansa, koca dayağı doğal sayılmalı!..
Müslüman erkek çok kadınla evlenebilir; iki söz-
cükle eşini kapının önüne koyabilir:
-BoşolL
Kadın için Müslümanlık erkekteki gibi kolay de-
ğil, özveri gerekiyor.
Ancak kimi kadınımız, bu özveriyi gösteremedi-
ğinden, bir yandan saçını başını örtüp tesettür mo-
dasına kapılıyor, öte yandan laik evlenmeyi yeğli-
yor...
Tesettür biçimdir.
Evlenme içeriktir.
Tesettürle Müslümanlık fiyakası yapıp 'Isviçre
Medeni Kanunu'ndan 'iktibas' edilen laik yasaya
göre evlenmek, çelişkinin daniskası değil mi!..
•
Türkiye, televizyon ekranlarında Başbakan Tay-
yip Erdoğan ın düzenlediği bir siyasal şovu sey-
retti; yazık ki bu şova oğul Erdoğan ile daha rüş-
tünü kazanmamış bir öğrenci kız alet edildiler...
Oysa Başbakan, Anadolu halkı karşısında, alçak-
gönüllü, Islamın etiğine uygun ve gösterişsiz bir ni-
kâh düzenleyebilirdi, yoksul Müslümana örnek ola-
bilirdi.
Peki, Italya Başbakanı Beriusconi niçin koşa
koşa bu gösteriye katıldı?..
Benim bildiğim Beriusconi bedavaya gelmez...
ŞTRATEJIK
DUSMANIMIZ
AMERİKA
GÖKÇE FIRAT Durum, gidişat, vazife...
ERKİN YURDAKUL Stratepk duşmanımız Amenka
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN Lozan'dan gunumuze
EMİN SAMİ ARİSOY Kutsal ısyanımız tanıktır!
ÖNER YAĞCI işbıHıkçıler deyınce
BEDRİ BAYKAM Ordu'nun bekçılik görevıni kımse
geri alamaz
HÜSEYİN MÜMTAZ Atatürkçu(lükten) geçinenler
MUSTAFAAYKLTr AKŞİT Gözlerinizı açın! .
insan hokları emperyolızm/ gelıyor!
ÖZGÜR BİLLUR ABD istedı terör "eve" dönüyor
KUZEY FIRAT "Milh güvenlik" kalmadı
KAYAATABERK Lozan'a saldıran Sevr'i savunur!
YÖN: Türk millryetçjliğine kim, neden saldınr?
(0212)292 7300 W W W.
36. sayı bayilerde 1.000.000 TL
SÜRMENE ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'IVDEN
EsasNo- 2003 102
Davacı Tedaş Genel Müdürlüğü vekıh tarafindan da-
valı Sadık oğlu Niyazı Duman aleyhine açılan kamulaş-
ttrma bedelinın tespiti ve taşınmazın idare adına tapuya
tescili davasmda: Kamulaştırma Kanunu'nun 4650 SK'la
değışık 10 ve 19. maddesi uyannca tensiben venlen ara
karan gereğince; Trabzon ilı, Sürmene ılçesı. Oylum
köyü. Fatih Mahallesi'nde kaın ve sınırlan doğusu sahi-
bı senet, batısı sahıbı senet, kuzeyi Ömer oğlu Aydın
Duman, güneyi .Mımet oğlu Ismail Duman olan ve Sa-
dık oğlu Niyazı Duman'ın zılyedi ve malıkı bulunduğu
844.71 m2 yüzölçümündekı taşınmazm hat altma ısabet
eden 591.72 m2'lık kısmının 295.860.0OO.-TL. bedel ile
ırtıfak hakkı olarak. Tedaş Genel Müdürlüğü lehine ka-
mulaştınldığı bu nedenle hat altına isabet eden belirtılen
kamulaştırma bedeli ile ırtifak hakkı olarak Tedaş Genel
Müdürlüfü adına tapuya tescili ıçın ışbu davanın mah-
kememizde açüdığı, yapılacak yargılama sonunda belır-
lenecek kamulaştıram bedelinin 4650 SK'nun gereğınce
ılgilıler adına mahkemece belırlenecek Sürmene Ziraat
Bankası şubesıne vatınlmasına ve bedelin yatınlması ile
taşınmazın idare adına tescılıne karar venleceğı, konuya
ve taşınmaz malın değenne ilişkin tüm savunma ve de-
lillerin ılan tarihuıden itibaren 10 gün ıçınde mahkeme-
ye yazılı olarak bıldırmelen gerektıği, hak sahiplerinin
son ılan tanhınden itibaren bu- ay içinde itıraz etmedik-
len takdırde, kamulaştırma bedelinin zilyede ödeneceği
hususu, Kamulaştırma Kanunu'nun 4650 SK'la değişik
10 ve 19 maddesi uyannca ilanen tebliğ oiunur.
Basın. 36198