04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 TEMMUZ 2003 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Vali Muammer Güler, kentteki çarpıklık ve kuralsızlığa sert bir fren gerektiğini söyledi: S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOCLU leyla.tavsanoglu(§ cumhumetcom.tr İstanbul'unyeni Valisi Muammer Güler görevine başlayalı neredeyse beş ay dolacak. Çeşitli kentlerin valilikleri görevinde bulıman Güler, GMziantep Valisi 'yken Birecik Barajı 'mn sulan alhnda tümüyle fcalma tehlikesi geçiren Zeugma antik kentini kurtaran vali olarak da tanınıyor. Istanbuldan önce Samsun daki görevi sırasında da korumacıhğa gösterdiği özenle sesini duyuruyor. Şimdi de îstanbul gibi, başa çıkılması güç, çarpıkyapılaşma, çarpık kentleşmesiyle ünlü bu megapolü "adam etmek " için kolları sıvamış. Onun Basm ve Halkla llişkiler Müdürü Nazır Şentürk le sözleşiyoruz. Bir sabah saatinde Cağaloğlu 'ndaki o güzelim, Osmanlı 'mn eski Sadaret binasına gidiyorum. Sonra da karşüıkh oturup İstanbul 'un sorunlanna nasıl çözüm üretilebileceğini konuşuyoruz. Onun ağzından îstanbulpolisinin artık çok eğitimli hale getirildiğini, kent için merkezi bir elektronik güvenlik sistemi kurulmakta olduğunu öğreniyorum. Son olarak bir ivi, bir de kötü haber var. tyisi, Boğaz 'a raylı tüp geçit yapdacağı. Kötüsü de tüp geçitle birlikte üçüncü Boğaz köprüsünün yapımının hetnen hemen kesinleştiği. Ne diyelim... Vatana millete hayırlı olsun... IstanbuTaiyibirtakozgerek- İstanbulgibi bir megapolun valisi olmak na- sıl bir olay? - İstanbul gibi büyü-k kentlere artık büyük mega- pol bile diyorlar. Bir hesaba göre 15 yıl sonra dün- yada 33 megapol olacakmış. Bunlardan bir tanesi de istanbul'muş. İstanbul şu anda da dünyanın 16. büyük kenti, hatta devleti gibi... Avrupa'da altıncı... Ama ben İstanbul'un bu büyüme hızında devam etmesinden yana değilim. Çok çarpık bir büyüme. İstanbul böyle büyüyecekse bu haliyle kalsın; re- habiliteedelim.... - \asıl, peki? - Haaa, bakın, şimdi... Ben burada valiliğimın beşinci ayını doldurdum. Daha önce hiç İstanbul 'da yaşamamıştım. Şımdi şunu görüyorum: tstanbul'a iyi bir takoz gerek. Yani iyi birfrenme- kanizması, çok acı bir fren... Ben dönemimde ba- zı konularda bu freni oluşturmaya çahştım. Bunun anlamı çok farklı. Birçok kesimde, birçok yanlış- lığa, birçok kuralsızlığa, birçok çarpıklığa en azın- dan şimdi çok sert bir frenle engel olunabilir. İstan- bul'un bu çarpıklık anlamında geleceğini kurtarma- mız lazımdır. Ama bu gıdişle geleceğini de lcurta- ramayız. - Peki, geleceğini kurtarmamn yolu nedir? - Çarpıklığı şımdiden durdurmaktır. Ama bu da yetmez. Eğer gelecekne olacak çarpıklıklan önler- seniz, bu çarpıklıklan düzeltme, rehabilhe etme, hu- kukileştirme, bellı düzenlemelerle meşrulaştırabil- me ve zaman içerisinde bunlan düzgün hale getir- me imkânınız olur. Arna siz bır yandan bunlan ya- parken, öbür yandan da mevcut çarpıklıklar devam ediyorsa hiçbir idareci. hiçbir yerel yönetici, hiçbır kamu otoritesi bunurüa başa çıkamaz. Hiç kimse kendini kandıımasm. •Burada hükümet benlm' -İsterseniz burada çarpıkyapılaşma,gecekon- dulaşma ve kaçak yapüaşmadan söz edelim. Bu konuda İstanbul'da neler yapılabilir bu çarpık gelismeleri önlemek için? -Bir yandan çarpık yapılaşma. gecekondulaşma devam edecek, bir yandan da siz mevcutlan reha- bilite edeceksiniz, öyle mi? Bır kere belediyecisıyle, kamu otoritesiyle, hiç- bir şekilde kaçak yapılaşmaya, gecekondulaşmaya göz yummama gibi bir anlayışın yerleştirilmesi ge- rekır. Bende bu anlayış zaten vardı. Bundan sonra- sı için de çok geçerli. - Peki, siz yerelyönetimlerle bu işi nasıl koor- dine edeceksiniz? -Bu, yerelyönetimlerin kendi görevleri zaten. Ama kanun diyor ki: "Yerel yönetim yapmazsa merkezi idare yapsın." Bir kere herkesin bu konuda fikır birlığınde ol- ması şart. Ama mevcut çarpıklıklan düzeltecek bir yaklaşıma ihtiyaç var. Bazılan. göz yumma. tala- na prim verme şeklinde filan yorumluyorlar. Bir de işin gerçek değerlendirilmesı var. Bugün kanunlan, yönetmelikleri tam olarak uy- gulamaya kalkışırsanız İstanbul'un yüzde 75'ini yıkmanız gerekir. Böyle bir güç varsa hay. hay. oturalım konuşalun. Ama bence bunu konuşmanın hiçbir pratik yaran yok. Ben idareciyim; çözüme bakanm. Bilim adamlan bunun yorumunu yapabi- lir. Ama ben pratik olarak bir şeyler yapmak, mev- cut duruma çare bulmak durumundayım. Fren, de- dik ya... Bu fren gelecekteki çarpıklıklann önüne konulacak. Ben bundan sonra gecekondu yapüma- yacak. bundan sonra araziler talan edilmeyecek gi- bi bakayım Id ışleri yoluna sokalım. - Ama bir de hükümet var ki Hazine ve orman arazUerini imara açtyor. Bununla nasıl baş ede- ceksiniz? - Siz, "Hükümet var" diyorsunuz. Burada hükü- met benim. Ben hükümetin bır parçasıyım. Ben ts- tanbul'da devletin ve hükümetin temsilcisiyim. Onun için de aynı zamanda ben İstanbul'daki hü- kümetim. Bu noktada düşüncenize saygı duymak- la birlikte sizinle aynı düşünmüyorum. -Neden? - Mesele 2B olayıysa, ben size 2B'nin ne oldu- ğunu. imarla ilgili düzenlemeleri anlatabilirim. Ama bütün bu anlattıldanm yüzde 100 doğrudur. ya da bilimseldir, değil. Demin de söylediğim gibi tstan- bul'da yüzde 100 doğruyu, bilimsel olanı bulmak her şeyi yıkmakla mümkün olur. 2B olayı toplum- da pek bilinmiyor. Orman kadastrosu yapılmış. Türkiye'de artık orman kadastrosu bugün yüzde 99 tamamlanmış durumda. Neresinin orman olduğu, neresinin de orman amacmın dışına çıktığı belli. Bun- lan hukuken, ya da fiilen kullananlar da belli. Demin size. "Ben idareciyim. Çözüm bulmak dunımundayım" dedim. Siz bana. "Bunubu hafiv- le bırakalınT derseniz olacağı söyleyeyim; düzen- leme yaparsak olacağı söyleyeyim. Böylece arada- ki farkı bulabileceğimızi düşünüyorum. - Peki, mevcut durumun devamında ne olur? -Hukuki düzenleme yapılmadığı takdirde orman amacı dışına çıkmış yerler yine işgal edılmeye de- vam edilecek. Buralan imar disiplinine tabi olma- yacak. Burayı işgal edenler hiç devlete vergi ver- meden, belediyelere herhangi bir bedel ödemeden oralan kullanmaya devam edecekler. Bu mu olsun? Yoksa, 1981 tarihi baz alınarak kadastroyla orman amacı dışına çıkanlmış alanlann işgalcilerine rayiç bedel üzerinden satış yapılsın ki bunlar belediye- ler tarafından imar planlan ıçine alınsın ve burada yapüacak yapılar imar düzeni ve disiplinine tabi ol- sunlar, seçeneği mi? tdareci olarak bana göre doğ- rusu ikinci çözümdür. Yani şimdiki hükümetin ge- tirdiği çözümdür. Çünkü.. Hazine'ye. "Bunlan nhe korumuyor- sunuz" diye soruyorsunuz, alınan cevap şu oluyor: "Bu de\Tedilmedi kL" Orman Genel Müdürlüğü'ne. "Neyapıyorsunuz" dıye soruyorum. Aldığım cevap şu oluyor: "Ben kadasrro vapom. Orman amacı dışına çık- ü.Bendebunakanşamam.~ Belediyeye soruyorum. "Kâğrtüzerindeormangörünüyor" diyor. Yaniüç- lü bır kıskaç içinde. Peki. hangisi doğru? Hüküme- tin yaptığı dogru. Ama sonrasında hiçbir şekilde ödün vermemek kaydıyla. Size ilk kez bir şey söyleyeceğim. Cumhuriyet tarihi boyunca tstanbul ormanlarının toplamımn yüzde 7.2si 2B olarak tanımlanmış; yani orman ama- cı dışına çıkmış. Öte yandan orman alanlannda son zamanlarda sadece çam ağacı olmak üzere ağaçlan- dırmada yüzde 15'lik bir artış var. Bu da normal. Çünkü ormanlanmızı geliştirmek zorundayız. - Peki, bu ormanlarmyapılaşmaya uğrayan kı- sımlan ne kadar? - Sadece yüzde 1 8. Bunlar kesin rakamlar. - Ama orman talanınt kanıtlamak için sadece Beykoz 'un arka görünümündeki Saip Molla Or- manı yeter... - Sizin görüşünüze göre bu yapılann hepsini yı- kalım mı° Hepsini yıkmak lazım' - Bütün bu çarpık yapılaşma ve orman talanı- na neden olan yapılann hepsinin yıkûmasından yanayım... - Hepsini yıkarsak o zaman sizin iktidara gelme- nizı daha çok uzun zaman bekleriz. Bu sizin çözü- münüz pratik değil. Ama şu var: Bütün bunlar bu alanlann orman dışına çıkanl- mış olmasını engellemiyor. Bütün bunlar bu arazi- lenn ışgalde olmasını engellemiyor. Ama devlet bundan rantını almak zorunda. Bu düzenlemeleri yaparken geleceğe yönelik korumacılığı da koyar- sınız. - Peki, kâğıt üzerinde düzgün bir işyaparsınız da uygulamada çarpıklık olunca ne yaparsınız? - Uygulamada çarpıklık olmaz. Çünkü orman amacı dışına çıkanlanlar zaten belli.. - Orman kadastrosu yapıhrken orman amacı dışına çıkmadığı halde çıkmış gibigösterilen ara- ziler olabilir mi? - Yüzde biri geçmemek üzere olabilir. Orman amacı dışına çıkanlan yerlerin zaman içensinde üç dönümken 30 dönüme, 30 dönümken 100 dönüme çıkanlması için de çalışmalar vardır. Esas çarpık- lık da budur. Bu iş gerçekleştiği takdirde bu tip ge- nişletmeleri de önlemiş olacaksınız. Üstelik elde ede- ceğiniz kaynak ormanlann yeniden ihyası için kul- lanılabilecek. Bu talan düzeni böyle sürgit gidemez. Ben burada de\ letin payıru alması gerektiğine ina- ruyorum. Bakın. Türkiye de her şeye af geldiği gi- bi ımara da birçok af gelmiş. Me\ cut durumu, çar- pıklığı hukukileştirmek anlamında ve devletin bun- dan ranttnı almasını sağlamak, toplumun, kentın ge- liştırilmesı anlamında da kamunun, yani Maliye'nin payını almak zorundasınız. Bir kere bu hükürnetirnizin yerel yönetimler an- layışında çok önemli bır husus var. Türkiye'nin. sa- dece yerel yönetimlermm değil, kamu yönetıminin de yeniden yapılanması lazımdır. Hükümet diyor ki: "Hiçbiryerkadastrosuz,iınar- sız kalmayacak. imar otoritesi de tek olacak." Bu söylediğim üç konu Türkiye'nin şu anda ya- şadığı çarpıklıklan ortaya koyan çok önemli tespit- lerdir. - Bir de İstanbul ilsınırlanmn tamamının met- ropoliten alan içine alınması çalışması var. Bu ne aşamada? - Sürüyor Yem yerel yönetimler kanunu çıktığın- da şu anda 27 ilçe metropoliten alan sınırlan için- deyken 32 ilçe bu s"nırlara dahil olacak. Bu da ts- MUAMMER GULER 1949, Mardin doğumlu. Yüksek öğrenimini A Ü Hukuk Fakültesi 'nde tamamladu İlk kamu görevine 1973 'te Balıkesir Matiyet Memuru (Kaymakam adayı) olarak basladu Daha sonra Denizli'nin Çal ilçesi Kaymakam Vekilliği, Pehlivanköy, Horasan kaymakamlıklan görevlerinden sonra İçişleri Bakanhğı Personel Şube Müdürlüğü 'nde bulundu. Bu bakanhkta Şube Müdürü, Daire Başkanı, Personel Genel Müdür Yardımcüığı ve Müdürlüğü yaptu 1992'de Niğde Valiliği'ne atandı. Daha sonra Kayseri ve Gaziantep Valisi oldu. Bunun ardmdan 2000'de Samsun, Ocak 2003 'te de İstanbul'a vali olarak atandı. tanburunüsırurlanylaörtuşüyor. Birbaşkailde böy- le olmayabilir O halde hepsi imar planı içine gire- cek. Hepsinin imannın yapılması demek. her bir ara- zının bütün planlanmn yapılmış olması anlamına geliyor. .Ama bunu belli eden otorite de tek olacak. Carlmüsllm boyutu - Peki, bu otorite kim olacak? - Büyükşehir belediyelerinde Büyükşehir Bele- diyesi, il belediyelerinde İl Belediyesi, meskûn ma- haller dışında da \ alınin başkanlığım yaptığı İl Özel İdaresi, )- a da II İdaresı dedığımız kuruluş olacak.. Şu anda İstanbul'un ve Türkiye'nin birçok yerin- dekı çarpık yapılaşmada imar otontelennin farklı oluşlannın çok etkısı var. Bana göre metropol ala- nında olmayan belde belediyelerinde bu çarpıklık daha fazla. Sadece son 18 yü İstanbul'un nüfusu- nun bir kat arttığı dönemdir. Dünyanın hiçbir ken- ti böylesine bÜNİimemiştir. İstanbul'un nüfusu bir kat artarken araç sayısı da dört kat birden arüver- miş. -Buda trafık sorununun vahametini ortaya ko- yuyor. Ama öncelikle bununla bağlantılı olarak size çevre korumacılıkla ilgili bir soru sormak is- tiyorum. Gaziantep Valiliğinizd'önemindeZeug- ma antik kentini koruma altına alntakla tanını- yorsunuz. İstanbul 'da çevre koruma ve kültürmi- rasını korumayla ilgili kendinize nasıl hedefler koyuyorsunuz? - Bütün meseleyi. çarpıklıklann mümkün oldu- ğu kadar giderilerek gelecekte yaşanmaması için ne- ler yapılması gerektiği olarak görüyor \e bunun üzerinde duruyorum. - İstanbul dünyada çok önemli bir megapoldür, diyoruz. İstanbul'un tarihtengelen renkleri var- dır. Buramn gayrimüslim bir nüfusu vardır ki bu nüfus kentin rengini oluşturur. Bugüne kadar bu gayrimüslim nüfusa, kültüre yerel yönetimlerin çokfazla da özen göstermediklerdinibiliyoruz. Siz kültür mirasını korumakla ünlü bir vali olarak bu gayrimüslim nüfusu daha fazla kucaklayıp İstanbul'un rengini daha fazla parlatmayı he- defliyor musunuz? - Ben sorunuzu iki boyutlu alıyorum. Olayın bir kültür ve tabiat varlıklannı koruma boyutu var. Bir de o insanlara yaklaşım sözkonusu. Burada çok kısa bır şey söyleyeceğim. Onlar Tür- kiye Cumhuriyeti'nin şereflı vatandaşlandır. Ata- türk milliyetçiliği \e anayasal vatandaşlık dediği- miz bır olay var. Atatürk. "Ne muttu Türküm di- yene" demiştır. Anayasa da şöyle diyor: "Türkhe Cumhumeti De\1eti'nevatandaşhk ba- ğıyia bağh olan herkes Türktür." O halde onlara yaklaşımımda hiçbir farklılık ol- maz, olamaz da... Bu İstanbul kenti Roma'mn, Bi- zans' ın, Osmanlı' mn ve Çağdaş Cumhuriyet'in dö- nemlerinde bü\ük eserlere sahip olmuş. Mustafa Ke- mal diyor ki: "tstanbul Türk tarihinin sen^tidir." Kültür ve tabiat varlıklannın korunması için düzen- lenen uluslararası bir sözleşme, dünyanın neresin- de olursa olsun. kültür ve tabiat varlıklannın, bu- lunduğu sınırlar ıçindeki millete aıt olduğunu söy- ler. .Ama bir şartla: Korumak ve geleceğe taşımak kaydıyla... Ama bu aynı zamanda dünyanın da or- tak mirasıdır. Hava tamam sıra denlzde - Peki, bu aslında miras mı, emanet mi? - Ben zaman zaman bazı yerlerde, "Bu mirasola- maz" dıyorum. Çünkü size kalan mirası diledigi- niz gibi tasarruf etme hakkınız var. Ama bunlar emanerhr. Emaneti dejcorumak zorundasınız. Han- gi döneme. hangi uygarlığa ait olurlarsa olsunlarar- tık biz bunlan evTensel boyutta düşünüp yaşata- cak, hepsini birden koruyacak bir tavır içinde ol- malıyız. .Ama dünyada bu tip eserlerle ilgili sürdü- rülebilir kullanım anla\ışı var. Biz. sadece sakla- mayı korumak gibi değerlendiriyoruz. Ama saklar- sanız korumuş olmazsınız. Çok güzel bir şeyiniz \ar- dır; hiç kullanmayın. Kendiliğinden eskidiğini gö- receksiniz. Bakın, Batı ülkelerinde çok yaygm bir uygulama var. Konaklama, hizmet tesislen hep böy- le tarihi kültür varlıklannın içinde yapılmış. Bu yerlerin korunması için para alıyorlar. Böylece de bu kültür mirası korunmuş oluyor. Bana göre bu da yapılabilir. Bir debaşka birhusus var. Biz İstanbul'un Tarihi Yanmada'sındayız. Burada 15 bine yakın imalathane var. Böyle bir şey olabilir mi? Bunların buradan temizlenmesi içinhep birlikte çahşacağız. - Peki, yerel seçimler öncesi bu nasıl olacak? - Evet, şu anda önümüzde yerel seçimler var. Bu yerel seçim ortamı içinde yerel yönetimlerden bu anlamda radikal çözümler bekleyemezsiniz. Bü- tün siyasi partiler için bunu böyle düşünmek lazım. Ancak Tarihi Yanmada'da bu konuda bir konsen- sus oluştu. İstanbul Konseyi'nin son toplantısında bu konu dıle getirildi. Dünyanın heryerinde sosyal ve ekonomik olayiara bir alternatif koymadan ka- bul edılebüir, müktesep haklan inkâr etmeyen. on- lan mümkün olduğunca koruyan çözümler getır- mezseniz hiçbir şey yapmış olmazsınız. - İstersenizgelelim İstanbul'un çevresinin ko- runmasma... îstanbul, güzelim birkıyı kentiyken denizin kirliliğiyüzünden insanlar denizden ya- rarlanamıyorlar. Özellikle bu konuda neyapüa- bilir? - Evet. geçmişte denizin kirliliği çok ihmal edıl- miş olabilir. Ama Kadıköy yakasındakı antma te- sısüıin tamamlanmasıyla Marmara Denizi tümüy- le temizlenmiş olacak ki bu çok muhteşem bir olay olacak. İstanbul"da hava kirliliği sorunu kalmadı, ar- tık. Bu kent için bunlar çok önemli gelişmeler. Ye- şil çok azalmıştı. Onda da bir artış var. Ama yeter- li değil. Trafiği raylı sistem ve denizyolu çözer' - Ya trafık sıkışıklığı meselesi? Raylı sistemi bir tarafa bırakıp hep karayolu taşımacdığını özendirmedik mi? - Size anlatayun. tstanbul'da karayolu taşıma- cılığı yüzde 89, demiryolu taşımacıhğı yüzde 6, denizyolu taşımacıhğı yüzde 5. Taşımacıügı dün- yanın en çarpık olan şehri... Önümüzde muazzam bir otoban var: bunu lcullanmıyoruz. Boğaz bu bü- yük otoban değil mi? Üstelik de çoktemiz bır oto- ban. Ama biz bunu yeteri kadar kullanmryoruz. Baktığuuz zaman. şehir içuıde raylı sistemi de kullanmıyoruz. Şimdi size ezberimden rakamlar vereceğim: tstanbul trafiğine 2 miryon 450 bin araç kayıth. Bunun 1 miryon 828 bini tstanbul trafı- ğinde dolaşıyor. Bunun da 1 milyon 300 binden fazlası otomobü. Bu demektir ki bu trafik insan yerine araç taşıyor. Bu araçlann çoğu da tek kişi- lik. Yani, yineliyorum, tstanbul trafiği ashnda in- san değil, araç taşıyor. - Peki, tstanbultrafiğini nasıl insan taşır ha- le getireceğiz? - Tabıi ki şehir içinde raylı sistem şart. Bunun tartışması bıle olamaz. Yani metro. hafif tramvay, tramvay gıbı... Bunu geçmişte yapmak lazımdı. Şimdi geliştirmemiz gerekiyor. Bir de denizyolu taşımacılığına ağırlık vermeli, özendirmeli, ucuz hale getirmelıyiz. ÎUe de karşıdan karşıya geçme- ye gerek yok. tstanbul'un bir yerinden öbürüne de deniz yolundan gıdılebilir. Hükümet bu konu- da gerekli önlemleri alma>ı düşünüyor. -Nasıl? - Örneğin, çok yakın bir gelecekte deniz taşı- macılığında kullanılan akar>akıtta önemli ucuz- lama yapüacak. Bu konudaki çalışmalar sürüyor. tstanbul'un yolu bu kadarken bu kadar çok araç olur mu? Bir de otopark diye bir sorunumuz var. Şu anda tstanbul'a lazım olan otoparkın sadece 22'de biri mevcut Bu araç trafiği böyle devameder- se ekyollara ihtiyaç duyulacak. Şimdi Cçüncü Bo- ğaz Köprüsü'nden söz edıüyor. Bakın, Üçüncü Bo- ğaz Köprüsü'nünyeri içinbeş alternatifhazırlan- mıştı. Ama artık bır tanesi kesınleşmek üzere. - İyi de neden hâlâ köprüde ısrar ediliyor. Şimdi siz söylediniz, İstanbul'un yollanmn in- san değil, araç taşıdığınu Boğaz köprülerinin de insan değilaraç taşıdığı ortaya çıkn. Hâlâ ne- den köprüde ısrar ediliyor da raylı tüp geçitya- pılmıyor? - tkisi birden olacak. Sadece tüp geçitle iş bit- miyor. Zaten üçüncü köprü için karar alındı. Bu- nun çahşmalan sürüyor. - tstanbul'un güvenlik konusu ne aşamada? - Aslında tstanbul güvenliklı bir şehir. • Nasıl olur? - Nüfusuna oranla kişi başına düşen yılda suç sayısına baktığınız zaman tstanbul görece olarak önemli ölçüde güvenliklı bır şerur. Ama bu kadar çarpıklığın bir arada yaşandıgı bir kent tam anla- mıyla zaten nasıl güvenliklı olabilir? Bu kadarçar- pıklıkla bu nüfus başka herhangi bir ülkede olsay- dı ortalık birbirine girerdi. Şu anda 31 bin kadar polis şehrin güvenliğini sağlamaya çahşıyor. Tür- kiye'de artık AB'yle bütünleşme süreci yaşanıyor. Hukukunüstünlüp kavıamı gelişiyor. Bu dönem insan haklan konusunun çok öne çıktığı bir dö- nem. Artık polis de bu koşullara kendini uydur- mak zorunda. Artık insanlara işkence, kötü mu- amele yapamazsınız. Bakın, ceza sistemimiz cay- dıncı, infaz sistemimiz de ıslah edici olmalıdır. - Peki, bugün böyle mi? Maalesef değil. Ben bu proje üzerinde çalışı- yorum. tstanbul'da valilik yaparken büyük proje- lerle uğraşıp işi genel bo>oıtta ele alacak çalışma- lar içinde olmayı planladun. Bununla ilgili bir projemiz \ar. Bunu dört büyük meslek kuruluşu- muzla birlikte değerlendirdik. Bu üç ayakh bu- çaüşma. Laptoplu polisler - Bu çalışma neyle ilgili? - Bütün tstanbul polisıni tek birmerkezden yÖn- lendirecek, onlara dağıtacağımız gprs'lerle rîare- ketlilik kazanduacak bu- sistem. Bu, bir elektro- nik veri tabanına dayalı. Bütün sokaklar. cadde- ler,binalar elektronikbirharitayabağlanıyor. Bü- yük Şehir Belediye Başkanı"na da bu haritayı kul- İanmamızı sağladığı için burada teşekkür ediyo- nan. tşin ikinci ayağtnda her iki ekıpten bırisine dizüstü bilgisayar (laptop) dağıtunı var. Ekipler bu bilgisayarlardan annıda olaylan izleyebilecek- ler. tşin üçüncü ayağında da ev, tşyeri ve araçlara da bu gprs'lerden dağıtarak bütün şehri denetim altında tutabileceğiz. - Dünyada bu sistem ne kadar yaygınlıkta kullanıhyor? - Kısmen ABD'de ve Avrupa'nın bazı kentle- rinde uygulanıyor. ama ilk kez bu yaygınlıkta ve tam anlamıyla tstanbul'da uygulanacak. Bu pro- jeyi Emniyet Genel Müdürlüğü tstihbarat Daire Başkanlığı geliştirdi. 10 milyon dolara mal oldu. Finansmanını da bir konsorsiyum karşılıyor. Bu şekilde bütünpolis teşkilatmı adeta seyyar karakol gibi çalıştırma olanağını bulacağız. Bu arada polisimizin de artık çok iyi yetişmekte olduğunu söyJemeliyim. tki yıllık meslek yüksek okullann- da okutuyoruz. Bu yıl ilk mezunlanmızı verdik.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle