Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 TEMMUZ 2003 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr 15
Çağımızın tiyatro tarihine adını altın harflerle yazdıran Robert Wilson'dan sıradışı bir müzikal
'Aziz Antonius ve Şeytan'EMRE ERDEM
11 Eylül faciasınm ardından din-
ler, dinler arası etkileşim dünyanm
her köşesinde konuşulur, tartışılır
oldu. Bu tema sanatçılar için de
sonsuz bır esın kaynagı. Dinsel me-
tınlerden dans gösterileri, caz mü-
zigi, oyunlar derleniyor. dinler tu-
vallerde renkleniyor. Çağımızın ti-
yatro tarihine adını altın harflerle
yazdıran yönetmen, tasanmcı, kü-
ratör. yazar, tiyatro adamı Robert
VVilson da bu temayla ilintili, yir-
mi yıldan beri üzerinde kafa yordu-
ğu, ama gerçekleştirmeye bir türlü
cesaret edemediği tasansını 2003
tiyatro sezonu sonunda Ruhr Tri-
enalinde gerçek kılıyor. Gerçek-
çilik akımının öncülerinden Gus-
tave Flaubert'in "Aziz Antonius
ve Şeytan" adh yapıtından esinle-
nen Wilson, yapıtı bir gospel mü-
zikaline dönüştürüyor...
Robert Wilson'un dili beden,
ışık, dekor, kostüm, ses.... Zeki ço-
cuklar nasıl bir oyundan yepyeni
bir oyıın yaratırlarsa, Wilson tiyat-
rosunda da örneğin prolog epilog-
Jayer değiştirebiliyor. Onun yoru-
muyla "Danton'nun Ölümü" de
apayn bır oyun oluveriyor... Yazar
yine George Büchner, ama yo-
rumcu Wilson. Ve bu da kurallan.
kural koyucuları ortadan kaldın-
yor. Oyuna yeni bir bakış açısı ge-
tinyor. Seyirciye soluk alma, keş-
fetme, yeniden düşünme için boş
alanlar bırakıyor. Bozulan oyunun
yapısı, yeniden oluşturuluyor; ba-
zen yanm kalıyor ya da vurucu bır
epizod ile bağlanıyor. Wilson'un
Iabirenti içinde peynir arayan de-
nek fareleri gibi değil, sonunda bir
küp dolu hazineyi keşfedecek de-
fine avcılanyız...
Evrenln tüm dlllerl
Bu sefer sözler yerini şarkılara
bırakıyor. Afro Amerikan ağıtlar,
gospel şarkılan Flaubert'in satır-
lanndan notalara dönüşüyor ve Az-
iz. Antonius'un çöldeki arayışı baş-
hyor. Antonius endişelerini çözüm-
Günümüz bireyi yalnız, apolitik, arayış içerisinde. Çevremizdeki Antonius'ların
dogmalara körü körüne bağlanması, bireylerin tek tek çoğalıp cemaatler
oluşturmalan ve dini silaha dönüştürmeleri ürkünç. Bu bağlamda herkese bir çağnsı
var Wilson müzikalinin. Bu bir çığlık, bir sesleniş, dinlerin sorgulanması.
lemek için inancı bulmalıdır. Şey-
tan karşısına leziz yemeklerle do-
lu bir sofra ve güzel bir kadınla çık-
sa da hayır demeyi bilir. En sevdi-
ği öğrencisi Hilarion Antonius'a
önderlik eder. Ona evrenin tüm dil-
lerinı tanıtır; Incil'deki çelişen tez-
leri gösterir. Dünya Tannçası'nın
kızlan su, ateş, havayı totemlerle
buluşturur; derken yaşlı adam çıka-
gelir; tsa'yıtanıdığını,onundabiz-
lerden bır farkının olmadığını an-
latır. Antonius dinler arasında ben-
zerlik ve farkhhklara şaşar. Ve so-
nunda bilimin ruhunu modernliğin
dini olarak savunur.
Hilarion, Antonius'u bir odada
geziye çıkanr; yüksekten bakınca
insanın ne kadar kiiçük ve anlam-
sız olduğunu gösterir. Maddenin ve
ruhun birleştiği yeri bulmak için
dolaşır ve çıkış noktalanna geri dö-
nerler. Antonius'un endişesi, yal-
nızlığı geride kalmıştır. Evrenin
varlığını içinde taşıdığını duyum-
sar; yaşamın temelini görür ve an-
lar. Yeni bir şafak doğar onun için.
Karaları beyaz kılmak
Kapkara bir topluluk. Disiplinler
arası etkileşime örnek bu çalışma-
nın korosu kimi caz şarkıcısı, kimi
gospel, dansçı, oyuncu eşsiz siyah
yorumculardan oluşuyor. Bu yapı-
tı ezgiye dönüştüren ünlü gospel
bestecisi Bernice Johson Reagon.
Reagon liriklennde Flaubert'in üs-
lubunu notalara işlemiş... Antoni-
us rolünde genç oyuncu Carl Han-
cock Rui binbir rengi dansıyla, se-
sıyle, bedeniyle sergiliyor. Tek be-
den Antonius dev koroyla çatışı-
yor, uzlaşıyor, banşıyor. Koro ye-
rel Afrika dansları eşliğinde bir
sonraki sahnenin dekorunu kuru-
yor. Koreografı ve müziğın uyumu
dekorun yerleşmesini bile bir ya-
nılsamaya dönüştürüyor. Işıklan ve
gölgeleriyle karalan beyaz kılıyor
Wilson. Renklerle karakterleri
kodluyor. Mavi ışığın altında An-
tonius banş temsilcisi; şeytan kır-
mızı renkli. tehlikeli. Halios ise be-
yazlarla kaplı, yol gösterici. Hem
şeytan, hem Antonius'un sevgili
öğrencisi Hilarion, Helga Davis ise
her anı, her konuyu duru bir anla-
tımla sunuyor. Düetleri ve zorlu so-
lolanyla ana karakterleri canJandı-
ran Rui ve Davis oyunun tüm yü-
künü sırtlanıyor ve bunu başanyla
kotanyorlar.
Evrensel bir şölen
Dinsel içerikli oyunlan yorum-
lamak, yönetmene önemli sorum-
luIuklaryükJer... Yönetmenin dün-
ya görüşü bu temayı farklı biçim-
İerde sunmasına olanak sağlar. Ör-
neğin yaratılan duygusal sahneler-
de yaşanan kathersis ile seyirci
duygu seline gömülüp oyunla öz-
deşleşir. Ya da 'agit prop' bir yo-
rumlamayla protestonun içinde ya
da bir politik arenanın ortasında
buluverir kendini. Oysa bıçak sırtı
bu konuyu Wi!son ne siyaha, ne be-
yaza buluyor. Olaylarla ana karak-
ter Antonius bize yaklaştığı anda
koronun girişiyle başlayan yeni bir
şarkı bir set gibi bu yakıniaşmanın
önüne geçiyor... Hilarion, koyu ma-
vi renkte sise gömüldüğü gölge
dansıyla hepimizi dansa davet edi-
yor... Resim galerisıni gezen ziya-
retçiler gibi tablolara uzaktan ya-
kından bakıyor, durup yeniden du-
yumsuyoruz... Ne oyunun içinde
eriyip gidiyor, ne de iletilerle dolu
bir seminerden ayrılmış duygusu-
na kapılıyoruz.
Günümüz bireyi yalnız, apolitik,
arayış içerisinde. Çevremizdeki
Antonius'lann dogmalara körü kö-
rüne bağlanması, bireylerin tek tek
çoğalıp cemaatler oluşturmalan ve
dini silaha dönüştürmeleri ürkünç.
Bu bağlamda herkese bir çağnsı
var Wilson müzikalinin. Bu bir çığ-
lık, bir sesleniş, dinlerin sorgulan-
ması. Çoktannlısından tektannh-
sına, insanın zaaflannı, tutkulannı
ve onu diğer yaratıklardan farklı
kılan düşünme yetisini ortaya ko-
yan bu sıradışı müzikal işitsel, gör-
sel, e\Tensel bir şölen.
73 yaşındaki sanatçı bugün saat 21.00'de Açıkhava'da.
Coleman 50. sanat
yılını kutluyor
17.Uluslararası İzmir Müzik Festivali'nde erken barok rüzgârı
Dünden bugüne bir yolculıık
Kültür Ser\isi - 10.
Uluslararası İstanbul
Caz Festivali kapsamında
bugün dört farklı mekânda
dört konser izlenebilecek.
Avantgarde caz müziği-
nin yaşayan en önemli ve
aynı zamanda en çok tartı-
şılan ustalanndan biri olan
Ornette Coleman, De-
nardo Coleman, Tony Fa-
langa ve Greg Cohen'den
oluşan Ornette Coleman
Quartet saat 21.00 'de Har-
biye Cemil Topuzlu Açık
Hava Sahnesi'nde İstan-
bullu müzikseverlerle bu-
luşacak.
73 yaşındaki Coleman,
müzikteki 50. yılını da Is-
tanbul'da vereceği konser-
le kutlayacak. Sanatçı,
kendine özgü stili, doğaç-
lama tekniği ve sololaruı-
daki farklı tonlamalarla
dinleyicilere keyifli bir caz
akşamı yaşatacak. Cole-
man. 1950'lerin sonunda
çıkardığı ilk albümü 'So-
mething Else' ile çoğu za-
man "free jazz" olarak ad-
landınlan akımın öncüsü
kabul ediliyor.
Festival kapsamında Es-
ma Sultan Yalısı'nda saat
22.00'de Nil Karaibra-
himgil. 'Nil Yedilisi' adlı
'unplugged' projesiyle
hayranlarının karşısına çı-
kacak. Karaibrahimgil bu
aksamki konserinde ilk al-
bümü 'Nil Dünyasfndaki
şarkılann Ozan Çolakoğ-
lu, Nurkan Renda ve \a-
il Yavuzoğlu tarafından
yapılan yeni düzenJemele-
rini seslendirecek. Genç
sanatçıya Nezih Yeşilnil,
Erhan Akhan. Oğuzhan
Balcı ve Göksun Çavdar
eşlık edecek.
Dağannda topluluk üye-
lerinin bestelerinin yanı sı-
ra günümüz cazcılannın
yapıtlanna da yer veren
Spin bugün saat 22.00"de
Nardis'te modern cazdan
Kuzey cazına uzanan öz-
gün bir yelpaze sunacak.
Topluluk Sıtkı Sırtanado-
lu, Tahsin Ünüvar, Selim
Benba, Erdal Akyol ve
Ferit Odmandan oluşu-
yor.
'Genç Caz KonserJeri'
kapsamında ise Eylem
Kaplan, Pelin Çetin, U-
raz Kıvaner, Altay Dön-
mez ve Emre Yensoy'dan
oluşan Saturday toplulu-
ğu saat 20.30'da Alchera,
Selamiçeşme'de cazsever-
lerin karşısında olacak.
(Biletbc: 0216 4541555).
ÖNDER KÜTAHYALI
İZMÎR - "Opera" dediğı-
miz müzikli dram türünün ilk
büyük bestecisi Claudio
Monteverdi'dir (1567-1643).
Onun "Orfeo"sundan (1607),
Gluck'un aynı adı taşıyan ope-
rasına (1762) dek müzikli
dram alanında ortaya konan
yapıtlann sayısı yaklaştk 600
dolayındadır.
Aynca oratoryolar, kantat-
lar ve özgürce bestelenmiş
şarkılar var. Günümüzde bun-
lann pek çoğu unutuldu. Öy-
le göriinüyor ki severek din-
lediğimiz ve izlediğimiz ope-
ralara, oratoryolara ve şarkı-
lara gelinebilmesi için bunca
yapıtın yazılması, binbir çeşit
anlatım yolunun denenmesi
gerekmiş.
"Fouco e Cenere" adını
taşıyan barok müzik toplulu-
ğunun, 17. "Lluslararası İz-
mir Müzik Festivali" çerçe-
vesinde, Efes "Celsus Kü-
tüphanesi"nde verdiği "Ba-
rok Kantatlan, Mitolojik
Aşk Öyküleri" başlıklı din-
leti, gerçek bir müzik arke-
olojisiydi ve kalıcı güzellikle-
re ulaşılıncaya dek harcanan
emeği düşündürdü.
Rönesans ve
I4.yüzyıldan örnekler
Toplulukta iki viola da
gamba, bir theorbo (büyük
lavta), bir flüt, bir de arp var.
Şef Jay Bernherd aynı za-
manda viola da gamba çalı-
yor.
Sanatçılar, erken barokun
ses ve çalgı müziklerini iyi
araştırmışlar. Solocu soprano
Çimen Seymen, resitanf ile
şarkının kanşımından oluşan
ve poJifon yazı kullanılmadı-
ğı için "monodia" terimiyle
tanımlanan bu biçemi eksik-
siz özümsemiş. Opera sanatı-
nın sonraki yıllarda kazandı-
ğı özellikleri, gösterişli bir
şarkı biçemini, aşırı müzik-
selliği ve ses virtüözlüğünü
V^ imen Seymen konserin sonunda;
Tamburi Mustafa Çavuş'un
Buselik makamındaki şarkısını söyledi:
"Dök zülfünü meydane gel".
Ezgiyi Viola da Gambalarla flüt çaldı,
arp da şarkmm yazıldığı Arap Aksa
usulünün ritim kalıbmı verdi.
;ı
bir yana bırakmayı, böylece
ilk operalardaki şarkıcılann
müziksel kimJiğine bürünme-
yi başanyor ve çok temiz söy-
îüyor.
Dinletide. Domenico Maz-
zocchi, Claudio Monteverdi,
Giulio Caccini, Marco da
Gagliano gibi bestecilerin
operalanndan ya da kantatla-
nndan bölümler sunuldu. Ay-
nca Rönesans ile onun hazır-
lığı sayılan 14. yüzyıldan ör-
nekler de vardı. Şarkılann
aralannda sanatçılar, "Can-
zonetta" başta olmak üzere
dönemin ilk bağımsız çalgı
müziğinden ve danslanndan
örnekler seslendirdiler.
Dinletinin sonunda Çimen
Seymen bir sürpriz yaptı;
Tamburi Mustafa Çavuş'un
Buselik makamındaki şarkı-
sını söyledi: "Dök zülfünü
meydane gel". Ezgiyi viola
da gambalarla flüt çaldı, arp
da şarkının yazıldığı Arap ak-
sağı usulünün ritim kalıbını
verdi. Barok çalgılan eski ol-
duğundan, geleneksel sanat
müziğimizin biçemiyle çok
iyi örtüşüyor.
Don Kazaklan'ndan
co?kulu ezgller
Erken Barokun yabancılı-
ğından üç gün sonra "Don
Kazakları Korosu"nun sı-
cak ve coşkulu müziğine ge-
çivermek son derece ılginçti.
1992'de kurulan koro, "Rus-
ya'nın Gerçek Sesi" başlık-
lı dinletisini, Kültürpark
Açıkhava Tiyatrosu'nda,
"Moskova Festival Toplulu-
ğu" ile birlikte verdi. Bu top-
lulukta bir akordeonla ince-
den kalına uzanan balalayka-
lar var. Koronun dağannda
Ortodoks Rus ilahileri de yer
alıyor; ancak eşliksiz olarak
sunduklan örnekler sadece i-
ki taneydi. Öbür parçalar Rus
halk şarkılanydı. Aralara ser-
piştirilen domra ve balalayka
sololan ise teknik ve müzik
yönlerinden soluk kesiciydi.
Kazaklar, şarkılannı doğal
bir akışla söylüyorlar ve çok
iyi müzik yapıyorlar. Koro-
nun bazı üyeleri aynı zaman-
da solocu. Şef Marcel Ver-
hoff izlencenin sonundaki
konuşmasında, Türkiye'de
dinletiler vermekten duyduk-
lan mutluluğu belirtti. Her-
kesin banş istediğini ve mü-
ziğin banşa götüren uluslara-
rası ortak dil olduğunu söyle-
di. Ardından, ünlü "Kalin-
ka"yı da içeren üç şarkıyla
coşkulu dinleyicilere teşek-
kür ettiler.
GUZELİNARDINDA
BERTAN ONARAN
Metin Aydoğan
Insanlık tarihi boyunca, en ünlü simgesi Spar-
taküs'ten bu yana, kardeşçe, eşitçe yaşama umu-
dunu dile getiren pek çok türdaşımızın ereğini bi-
liyorsunuz, en derli toplu Manc'la Engels özetle-
mişlerdi; VVilhelm Reich onların tanımına emeğe
dayalı halk yönetimi kavramını ekledi.
Burada amaçlanan, tıpkı öbür canlı toplulukla-
rındaki gibi, her bireyin kendini ve toplumu ayak-
ta tutup sürmesine yardım edecek bir iş becer-
mesi'ydi; Reich, bunun dışında kalan, kendini ya-
şatıp saydıracak bir iş beceremeyen, yalnız laf
ebeliğtyle yığınlan kandınp kendilerine sanal
erkler kazandırmaya çalışan siyaset bezirgân-
lanna VEBALI der.
Metin Aydoğan, ne mutlu ona da bize de, birin-
ci kümeye girenlerden: Mimariıkla kendini ve aile-
sini geçindirdikten sonra, artan enerjisini şu çal-
kantılı dünyada hem insanların, hem canlı cansız
bütün öbür varlıkların, kendilerine evrence bir kez
bağışlanmış varolma fırsatını boşa harcamamala-
rı için, hem Yeniden Müdafaa-i Hukuk dergisin-
deki yazılarında, hem Kum Saati Yayınları'ndaki
yapıtlarında, yaratıp yaşatmaya harcıyor.
Gerek Fakir Baykurt u. gerek Henri Laborit'yi
okurken, canlı varlık olarak elbet önce canırnızı dü-
şünmenin temel güdü olduğunu açıkçagördüm; a-
ma bunun için de ikı yol vardı: Şimdiki küresel
yağmanın iyice azdırdığı, hesaplı bilgisiz bırak-
manın sonucu olan kör bencillik ya da bilinçli
bencillik.
Ikincisi, evrene uygun bencillik, hele insan gibi
beyninin öbür canhlara göre daha gelişmiş oldu-
ğunu savunan varlığın kendiliğinden benimseye-
ceği bencillik, acundaki bütün öğelerin sımsıkı bir-
birlerine bağlı ve bağımlı olduklarını hiç unutma-
mayı gerektırir.
Metin işte bu emekçilerden; dolayısıyla, bu yüz-
yılın başında Anadolu'ya armağan gelmiş başka bir
bilinçli bencil ın. Mustafa Kemalın değerıni ek-
siksız biliyor, elinden geldiğince anımsatmaya ça-
balıyor.
Bitmeyen Oyun adlı çalışmasında, Atatürk'ten
sayısız alıntı yapıyor; bunlardan iki kısasını ödünç
alacağım:
"Bence bir ulusta şeref, onur, namus ve in-
sanlığın oluşup varlığını sürdürebilmesi, o ulu-
sun kesinlikle özgür ve bağımsız olmasına bağ-
lıdır. Ben, birey olarak, savunduğum bu nitelik-
lere çok önem veririm. Ve bu niteliklerin bende
var olduklarını öne sürebilmem için, ulusumun
da aynı nitelikleri taşıması gerektiğine inanı-
nm. Yaşayabilmem için, mutiaka bağımsız bir
ulusun çocuğu olmam gerekir."
• • •
"İnsan, bağlı bulunduğu ulusun varlığı ve
mutluluğu kadar, bütün ulusların erinç ve gö-
nencini de düşünmeli; kendi ulusunun mutlu-
luğu kadar, bütün ulusların mutluluğu için de
elinden gelen çabayı harcamalıdır."
Şimdi de, Metin'ın, 'Yeni Dünya Düzeni, Kema-
lizm ve Türkiyesi'nden ödünç aldığım, Inönü'nün,
27 Şubat 1946'da ABD'yle imzaladığı anlaşmanın
şu maddesini okuyun:
"TC Hükümeti, ABO Dış Tasfiye Komisyo-
nu'nun Türkiye dışında satışa çıkardığı, kulla-
nım fazlası malzeme ve donatımlardan, ihtiyaç-
lanna uygun olanlan satın almak istediğinde, bu
alımın 10 milyon dolariık bölümü için, iki hükü-
met aşağıdaki maddeleri kabul etmişlerdir:
1. ABD, bu alımlar için Türk hükümetine 10
milyon dolar kredi verecektir.
2. Türk Hükümeti, kullanılan kredinin tama-
mını, on eşit taksitte, yıllık 2.3/8 faizle ve dolar
olarak ödemeyi kabul eder.
3. TC Merkez Bankası'ndaki özel hesaba ya-
tırılacak parayı ABD dilediği gibi kullanabilir.
G-8'lerin zavallı yönetıcileri, zavallı yurttaşlan, i-
ki kapılı şu handa, "biravuç dolar, bir litre petrol"
uğruna, Mustafa Kemal adlı kardeşlerinin elimiz-
deki biricık fırsatı boşa harcamama yolunu açıkça
gösterdiğini göremıyor, 80 yıldır onu ve Cumhuri-
yetıni karalamaktan bıkmıyor, parçalayıp yutmak
için bıkıp usanmadan çabalıyorlar.
Oysa bu, tam anlamıyla küresel harakiridir.
Bu durum ve koşullarda, bilinçli bencil kalabil-
mek; hem kendinizi, hem ulusunuzu, hem öbür
dünya uluslarını -zaten soğuyacak ya da patlaya-
cak güneş dizgesindeki evrensel ömrü boyunca-
yaşatabilmek istiyorsanız, Metin Aydoğan'ın sabır-
lı çalışmalan çok işinize yarar.
sbonaran 'i hotmail.com/yahoo.com
Hollywood' 80 yaşında
• LOS ANGELES (AFP) - Hollywood'un fılm
merkezine bakan tepesinde bulunan ünlü
'Holly^vood' yazısı geçen günlerde 80'inci yaş
gününü kutladı. Orijinali 'Hollywoodland' olan
13 metre yüksekliğindeki yazı, 1923 yılmda'Los
Angeles Tımes'ın yayımcısı Harry Chandler
tarafmdan yeni evlerin reklamını yapmak
amacıyla konulmuştu. O günden beri gizemli
Hollywood filmciliğinin simgesi olan yazının
son dört harfi ise 1949 yılında çıkanlmıştı.
Genç oyuncu Peg Enrvvistle'nin hayallerindeki
üne kavuşamayıp 1932 yılında 'H" harfinden
atlayarak intihar etmesi sonucu yazı, dramanın
simgesi ve merkezi haline geldi. 1976 jılında
marijuana nedeniyle "Hollyvveed' şekline
çevrilen yazı, 1987 yılında papa ikinci John
Paul'un ziyaretı üzerine tekrar eski haline
getirildi ve 80'inci yaşına ulaştı.
Beyttan n/krphy görevMen ayrtt
• Kültür Servisi - Devlet Opera ve Balesi
Modern Dans Topluluğu Sanat Yönetmenliği
görevinden kendi isteğiyle aynlan Beyhan
Murphy'nin yerine önceki gün MDT
dansçılanndan Yener Turan atandı. 1 yıllık bir
geçiş döneminin ardından 10 yıl boyunca bu
görevde çalışan Beyhan Murphy'nin Genel
Müdür Sanat Danışmanhğı konumu hâlâ
devam etmekte. Sanatçı yaptığı açıklamada:
"Bu bilinçli ve pozitif bir değişimdir. Her
açıdan iyi olacağını umuyorum" dedi.
BUGÜN
• BEYOĞLU StVEMASI'nda 'Alim Şerif
Onaran anısma' 12.15, 14.30, 16.45, 19.00
ve 21.15 te Darren Aranofsky'nin 'Pi'
. filminin gösterimi. (0 212 251 32-40) ,,