05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 HAZİRAN 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J\_ U J_j l U J \ kultur(Şcumhuriyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ Şimdi odilinyolcusuyumO dağlayıcı ses. çağıltılı zaman dilhendi. Her söze gelmez, her ki- tapta yazılmaz günün tanığı.. Öte- mizde duran, ancak dönüp baktık- ça anıınsanan, hatta algılanabilen bir yer, bir mekân, bir yüz, çağsa- yıcı bir bılinç ışığı gibi beliriveren bellek... Bılmem, öyle mi demeli? Bir resmın karşımda duran renkleri alazlanıyor birden, götürüyor beni su işleri şantiyesinin dar avlulu ko- ğuşlaruıa. Odamın penceresinde bir hışırtı.. Iğde ağacımn kokusu baş döndürüyor... Dereden gelen ezgi- li su sesi Çaykovski'nin piyano konçertosuna kanşıyor. Ucu yanık bir mektuba nakşedilecek sözlerin dervişiyim. Hayyam'dan. Sa- di'den, "Yunus Emre'den el alıyo- rum: "Kızıl dudağından bir damla düşse/ Canlanır dünyanın kuru toprağr'(Sadi) Yetmiyor o sözler bana.. Defte- rimdeki, beni yeni bir dilin öğren- cisi kılan, sözcüklere rurunııyorum: "Elleşmediğimize, düşüp kalk- madığımıza bakıp Jane'i soğuk, duygusuz bir kız sanmanızı iste- mem. Hiç de öyle değildi. Hep el ele dolaşırdık örneğin. Bu da iş mi diyeceksiniz ama, el vermek- ten vermeye fark var. Kimi kızlar bilirim, ölü gibi bir el tutuşturur- lar avucunuza, ya da canınız sıkı- lır diye çekindikJerinden olacak, durmadan oynatırlar ellerini. Hiçbirine benzemezdi Jane. Si- nemaya gittik mi, daha film baş- larken el ele tutuşur, fılmin sonu- na kadar öyle kalırdık, hiç kımıl- damadan. numaraya kaçmadan. Eliniz terlemiş terlememiş, böyle bir şey gelmezdi aklınıza Jane'in yanında. Mutluluğunuzdan baş- ka bir şey düşünmezdiniz..." (Sa- linger, Gönül-Çelen, s. 90) ••• "Hiçbirine Benzemezdi" deyip, tutup bir öykü yazıyorsun. Gönül- çelme çağlan, kasabanın açık hava sinemasında buluşabiliyorsunuz ancak! Anhk göz göze gelmelerle başlayan, aranızda bir çağıltı gibi akıp duran sıcaklık.. Sonra, sözcüklerin aranızdaki an- lamına dönüyorsunuz yüzünüzü. Duygu eğitimi oluyor her bakışın izini arayış... Kazıcı gibi söz alıp LJkumaya, bir o kadar da yazıya gönül verdiğim çağlardaki yol ustalanmdan John Steinbeck 'in şu sözleri anlamlı geliyor bana: "Sözcüklerin ve tümcelerin dokusunda, tonunda neşe buluyorum ve hepsi birleşip üslubu, duygusu, mimarisi olan bir 'şey' haline geldiğinde, hoş bir duyguya kapılıyorum..." ÖKUMA ÖNERİLERİ *J.D. Salinger, Gönül-Çelen, Çev: Adnan Benk, 1967, Cem Yay., 214 s. * Van Gogh, Theo 'ya Mektuplar, Çev: AzraErhat, 1969, Yanh Yay, 158 s. * Panait Istrati, Baragan 'ın Dikenleri, Çev. Yaşar Nabi Nayır, 1994, Vatiık Yay, 96 s. *Ahmet Hamdi Tanpınar, Bütün Öyküleri, 2003, YKY, 322 s. *John Steinbeck, Amerika ve Amerikahlar, Çev: Abdullah Yılmaz, 2003 T.îşBank. Yay, 306 s. *Sırma Köksal, Okumamn Halleri, 2003, MetisYay,108s. *Sadi, Ateş ve îpek, Çev.: Kenan Sanalioğlu, 1999, lyiŞeyler Yay., 72 s. BELLEK KUTUSU "Her şeyden önce JVoolfgibi, önemsediğimiz yazarlar karşısında yılgmhğa kapılmamıza hiç gerekyok. Biz gönül rahathğıyla sevdiğimiz yazarların peşine taküabilir, onlarm yazdıklarındaki büyüyü kendimize karşı birgözdağı olarak almak derdinden uzak durabiliriz. Yaşanılır hhnmış bir dünyanın keyfîni sürebiliriz küaplarınızın arasında." Sırma Köksal , •. söz verme cenkleşmesine giriyor- sunuz. "Seninki dil tutulması" diyor; Van Gogh'un Theo'ya yazdığı mektuptan alıntılayarak gönderdi- ğine.. 'Aşkta gerçeğin gözleri var, dağlanan dilin yalnızlığı, hayatı kavrayışın engin bakışı. Bizi ya- na-döne çeviren, yaşama bilgi- si/dersi veren bir bakış... Aşka gi- dilme dürtüsünü salt erotizmle açıklayamayız..' gibisinden sözler sarf etmiş, ressamın aşkın aşamala- nnı dile getiren satırlannı aktarmış- tım ona. Yaz bilir anlardı halinizden... Günler bugünkü günler gibiydi, ge- ce kısa, uzundu gündüzler. Gölge- nizi yitirdiğiniz an, aşkın buluşma burcuna girerdiniz. Ona başka söz- ler fısıldardm: "Sus, kimseler duymasın. / Duymasın, ölüriim ha./ Aydım yarı gecede/ Yeşil bir yağmur son- ra.../ Yağıyor yeşil." (Ahmed Arif) Yolunuz çamlığa vanrdı. tki titreşen beden, iki alevli can dille- şirdiniz kumrular gibi. "Burası benim Baragan'ım" der anlatmaya başlardın... Görme- diğin yerleri, gitmediğin ülkeleri bezerdin sözcüklerle... Biliyorum, şimdi anımsıyorsun, "tğdeağaçla- n" diye bir öykü yazıp verdiğini ona... Benzersiz olanın ardına düş- tüğünüzün mevsimiydi. Ömrünü- zün en deli çağlan... Su işleri şantiyesinden birer gö- rüntü düşüyor önüne... Gezindikçe o satır aralannda, belleğın araladı- ğı kapıdan sözcüklerle yolculuğun seni yazıda buluşturduğu, günlerin rengini görüyorsun. Sözden söze aktardıklannla, yaza yaza ulaştır- dıklarının tözündeki 'aşk'ın aşkın- lığıyla yüzleşiyorsun dönüp durdu- ğun geçmiş zaman parçasında... ••• Şimdi, Tanpınar dan okuduğum öykünün zaman aralığındayım. Gü- ne eş, sevdaya kerem olan tenin say- nlık an'lan. "Yaz Yağmuru" bi- raz da buna döndürüyor bizi... Bir keşif. bir kazı yolculuğu. O dilin yolcusuyum. Karşımda duran 'Gönlümün Yitik Yurdunda' öy- kü kitabımın bana yansıyan imge- sinin de çok ırağındayım artık! Dağlayıcı ses, çağıltılı zamanın dil- bendi çözüldübiliyorum... Kar Ma- sallan biteli bir mevsim geçti. Piri Reis: Tutkulann Dili kaçmcı yılın yolcusubenimledefterlerde... 'Ca- nım Ada Halkı', 'Yaşama Tutun- mak' romanlan da öyle... Evet, yurduma dönüyorum yeni sözcüklerle, yeni bir dil arayışıy- la... Şimdi o dilin yolcusuyum. Öy- küyle romanın sesine dönük yü- züm. Hayatın dili, yaşadıklanmızın tözü orada saklı çünkü... Insana doğru yürüyüşün en sannlı yolcu- luğu da olsa, bize sunduğu bellek, anımsayış bilinciyle yol almak an- lamlı geliyor bana. O ilk adımla ge- lenler, başkalan için söylenilenler yaralı bir tenin savruntusuyla öte- de, başka dillerde kaldı. Okumaya, bir o kadar da yazıya gönül verdiğim çağlardaki yol'yön ustalanmdan John Steinbeck in şu sözleri anlamlı geliyor bana: "Söz- cüklerin ve tümcelerin dokusun- da, tonunda ve ritimlerinde neşe buluyorum ve hepsi birleşip do- kusu, üslubu, duygusu, tasanmı, mimarisi olan bir 'şey' haline gel- diğinde, hoş bir duyguya kapılı- yorum; güzel ve paylaşıİan bir se- vişmenin ardından duyulan bir tatmin gibi..." Benim de yazıya bağlanmam, ya- zıyı bir yolculuk gibi görmem bun- dandır. Okumaksa bunun ateşleyi- cisi... Şiire 'Yasakmeyve', öyküye 'Kül Oykü', öğrenci gençliğe 'Kaçak Yayın' taze bir soluk getirecek Okurla buluşan üçyeni dergi HÜRRİYET YAŞAR 2003 yılı, daha ilk yansıyla, üç yeni dergi- nin doğum yılı oldu. Enver Ercan yöneti- minde şubat ayında yayın yaşamma atılan şi- ir dergisi Yasakmeyve, yer verdiği şiirşair sayısının çokluğuyla, Türk şiirinin son döne- minin kütüğü olma yolunda. Haziran-Temmuz 2003 tarihli 3. saymın şairleri arasında İlhan Berk, Erdoğan Al- kan, Melisa Gürpınar, Nihat Behram, Se- zai Sanoğlu, Oğuzhan Akay, Fergun Ozel- li, Mahmut Temizyürek, Adnan Azar, Mustafa Ziyalan, Altay Öktem, Yücel Ka- yıran, Metin Üstündağ, Elif Sofya da bu- lunuyor. Hiç tanınmamış şairlerin yapıtlan- na da sayfalannı açan dergide, Alper Çe- ker'in İlhan Berk'le söyleşisi; Savaş Kı- lıç'ın 'Oğlan Sözcüğü ve Divan Şiirinde Sevgili Üstüne Kimi Gözlemler' başlıklı yazısı da var. Kaçak Yayın, görsel gereçlere, gülmece tadına öteki edebiyat dergilerinden daha çok şans tanıyan. konusu bakımından edebiyat ağırlıklı, gençliğe yönelik aylık dergi. Hazi- randa çıkan 2. sayısının söyleşi konuklan Orhan Pamuk, Ahmet Altan, Bulgar öykü- cü Alek Popov, genç şairlerden Uğur Aktaş, yayıncı Levent Erseven. Leman grubunun sahipliğinde çıkan dergi- nin öteki imzalan arasında Necati Güngör, Gültekin Emre, küçük tskender, İbrahim Baştuğ, Oktay Taftalı da var. Ankara'dan yeni öykü dergisi Öykücülere, öykülerini yayımlayabilecek- leri bir yer daha açıldı. Mayısta 2. sayısı çı- kan iki aylık Kül Öykü'de Raymond Car- ver'dan bir çevirinin yanı sıra, aralannda Fa- ruk Duman, Zafer Doruk, Tan Tolga De- mirci, Hasan Uygun, Toprak Işık, Serkan Işın'ın da bulunduğu tam 22 yazanmızm bi- rer öyküsü ve öykü dergiciliği üstüne Aydın Doğan, Özcan Karabulut, Kadir Yüksel, Barış Acar'la yapılmış söyleşiler var. Aynca Mehmet Can Doğan, Refik Halit Karay'ın Yatık Emine adlı öyküsünde ka- dın cinselliğinin kasabada karşı karşıya kal- dığı güçlükleri işlerken, Necati Mert de tür olarak öyküyle romanı karşılaştınyor. Virgül'de Leyla İpekçi, Almancanın Avusturyalı şairi Rilkeyi; Behçet Çelik, Esendalın 'Oğullarıma Mektuplar'ını; Ömer Türkeş, Deniz Kavukçuoğlu'nun 'Zarife', Mehmet Bilal'ın 'Cçüncü Tekil Şahıs', Yiğit Okur'un 'Piyano', Turhan Kayaoğlu'nun 'tki Yabancı', Mert Öz- men ın 'Karşımda Buruk Acı: Masumiyet Üçlemesi-1' adlı romanlannı tanıtıyor. Necati Tosuner, tnan Çetin"in 'Bin Yap- raklı Lotus' adlı öykü kitabını değerlendi- nrken Oruç Aruoba da Filiz Bingölçe'nin hazırladığı 'Kadın Argosu Sözlüğü'nü ve kitabın ugradığı soruşturmayı konu ediniyor. Akatalpa'da Hulusi Geçgel imzalı yazının konusu 'Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin modernleşme süreci'. Hüseyin Alemdar, Celal Soycan, Altay Ömer Erdoğan, Çağ- daş Keçeci son sayının şairlerinden. Şair babadan şair oğula ödtil mü? İnsancı) da Müslüm Kabadayı'nın konu- su 'Anadolu'da edebiyat dergiciliği'. Yıl- dız Güncesi'nde Cengiz Gündoğdu, Beh- çet Necatigil Şiir Ödülü'nde Hilmi Ya- vuz'un seçici kunıl üyesi, ödülün verildiği Ali Hikmet'in ise Hilmi Yavuz'un oğlu ol- duğunu söyleyerek söz konusu ödüllendir- meyi elejtiriyor. Sevgi Ozel'in, Milli Eğitim Bakanı Hüse- yin Çelik'in yazışma genelgesine karşı mek- tubunun; Adil tzci'den, Hamdi Tuncer'den denemelerin de bulunduğu Çağdaş Türk Di- li'nde Yusuf Çotuksöken. 'edebiyatın ana- dUi öğretimindeki işlevi' üzerinde duruyor. Alper Akçam'dan, Figen Alkaç'tan öyküle- rin; Oya Ûysal, Aslan Özdemir ve Enver Topaloğlu'ndan şiirlerin bulunduğu E'de ise tbrahim Baştuğ, Nâzım Hikmetin 'özgün- lüğünü'; Yusuf Alper, 'psikolojik-psikodi- namik açıdan Nâzım Hikmet şiirini'; Ne- cati Güngör, Memet Fuat'ın güncelerini yazıyor. Berfin Bahar'da tbrahim Bala- ban'm 'Nâzım Hikmet'le Yedi Yıl' adlı anı kitabından bölümler; 'tkilem' adlı şiir kita- bı üzerine Gökçen Göksal ile bir söyleşi var. Yılmaz Gruda, Güngör Gençay, H. Hüse- yin Yalvaç bu sayının şairleri arasında. Ay- nca, Öner Yağcı'nınyazısındaNâzım'ın dil devrimine bakışı; Osman Şahin'in yazısın- da Köy Enstitülü ressamlann ensritüler üze- rine görüşleri yer alıyor. Saraydan Kız Kaçırma' Yıldız'da Kültür Servisi - Mo- zart'uıünlüyapıtı 'Saray- dan Kız Kaçırma' opera- sı Cemal Reşit Rey Mü- zik Dostları Derneği yapımı olarak Aytaç Ma- nizade'nin yönetimiyle Yıldız Sarayı Mabeyn Köşkü'nde bugün ve 21 Haziran Cumartesi saat 21.30'da sahneleniyor. Rengim Gökmen'in yö- netiminde, CRR Orkest- rası eşliğinde, sahnelene- cek operanın genel sanat yönetmeni ise Arda Aydo- ğan. Dünyanın önde gelen sopranolarından Eva Lindın Contanze'yi can- landırdığı eserde, Levent Gündüz Belmonte'yi, Tuncay Kurdoğlu Os- mini, Elif Özel Blonde'u ve Ari Edirne Pedril- lo'yu, Hans Christian da Selim Paşa'yı yorumlu- yor. 'Saraydan Kız Ka- çırma', Selim Paşa'nın sa- rayında yaşanan bir aşk ve kaçırma öyküsünden yola çıkarak 'hoşgörü' ka\Ta- mının önemini anlatıyor. (0 212 234 40 63) 'Saraydan Kız Kaçırma' operası Aytaç Manizade'nin yönetimiyle bugün ve 21 Haziran Cumartesi günü saat 21.30'da sahneleniyor. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL ŞahâneTembellerin Ulkesi... Attilâ llhan'ın "...l'lerin Noktalan Yerine Konur- sa..." başlıklı yazısını, pazartesi sabahı, bu yazıyı kaleme almamdan yarım saat önce okudum. At- tilâ llhan'ın yazısının giriş bölümünü, bir ibret der- si olması umuduyla, olduğu gibi alıntılıyorum: "Şa- şırmamak elde mi? Ne zaman 'Söyleşi'nin birin- de, ya da 'Zaman Içinde Bir Yolculuk'ta (TRT/2); Gâzi 'ye, ya da yakın tarihimize ait bir belge vere- cek olsam; onu birsoru sağanağı izliyor: 'Nereden aldınız?', 'Kimbulmuş?', 'Gerçekmidir?', 'Kayna- ğını verebilirmisiniz?'vs... Işin tuhaf tarafı, sorusa- hiplerinin meselâ Hâricrye'cten, Cihet-i Askeri- ye'den, üniversite ortamından; birbakıma bu bel- geleri, aslında gayet iyi bilmesi lâzım gelen çevre- lerden olması! Nasıl oluyor da bir romancı ya da bir gazeteci Mustafa Kemal 'fikriyatı'nı gerçek yerine oturtan, belki bazı tarih yanlışlannı düzelten, bilgileri ya da belgeieri, onlardan daha iyi bulabi- liyor? Fikrimi açıkça söyleyeyim mi? Herkesin öm- rü lâklâkiyatla geçiyor; kimse merak edip, doğru dürüst hiçbirkonuyu araştırmıyor; araştırmış olan- lar, inceleyip derinliğine inmiyor da, ondan; kısa- cası şahâne -bir o kadar da vahim- bir tembellik içindeyiz..." Bu saptamalara herhangi bir şey eklemeye ge- rek yok. Türkiye, tam anlamıyla bir "şahâne tem- beller" ülkesi. İki günlük bayramlarını resmi ka- rarlarla bir haftaya çıkarmayı artık alışkanlık edin- miş, sürekli "öğretilmekten" kendi çabasıyla öğ- renmenin ne olduğunu unutmuş, çokseslilik ile çok-konuşmayı daha en baştan karıştırmış ve bir- biriyle eşanlamlı kılmış, veri toplumu ile bilgi top- lumu arasındaki ayrımları silmiş bir ülke. Araştırma, kavram olarak bu ülkenin insanları- na -araştırmaklayûMjm/ü olanların çoğunluğu da dahil!- nicedir kapalı. Elde edilen sonuçlan bel- geleştirmek ya da eskiden kalma belgeieri en ti- tiz biçimde koruyup kendi kûltürüne sahip çıkmak da yabancı. Ve, belki de en acısı, ama bu koşullar altında en doğal olanı, bilim yapmak da yabancı. Burada bilim yapmanın ekonomik koşullan üze- rinde, en azından bu bağlamda, durmak istemi- yorum. Çünkü Türkiye'de yeterince bilim yapıl- mamasını,çoğunlukla;Y/7a/ma//bilimleyetinilme- sini yalnızca ekonomik koşullara bağlamak, işin onaylanamayacak ölçüde kolayına kaçmak olur. Eğer bu ülke bugüne kadar kendi topraklarının kültür mirasına yeterince sahip çıkmamışsa, ide- alist bir grup Türk bilim adamının dışında, bu doğ- rultuda akıl almaz bir umursamazlık sergileniyor- sa, Efes'i, Bergama'yı vb. yabancılar kazdıktan sonra, o kazılardan yola çıkılarak yabancı dilde bugüne kadar kaleme alınmış sayısız eserin dili— mize, yani kazılan yerierin diline çevrilmesi işi cid- diye alınmıyorsa, bu ülkenin sanat tarihi yine bu ülkenin üniversitelerinde yıllardır sadece üslupla- nn tarihi olarak öğretiliyorsa, buna karşılık sana- tın toplumsal tarihi diye bir kavrama yabancı ka- lınmışsa, tarihçtlik anlayışımız hâlâ geçmiş ile ta- rihi eşanlamlı sayma noktasındaysa ve ancak he- saplaşılmış geçmişin tarih olabileceği gerçeğinin bilincine varılamamışsa, bu ülkenin kendi kendi- sine bilim yoluyla sahip çıktığı da söylenemez! Brecht: "Bilim, kuşkunun ve merakın çocuğu- dur" der Galilei'nin ağzından. Bu ülkede, genç kuşaklar da dahil, aslında neleri merak ettiğimi- zin iyi bir dökümünü yapmak bile, "şahâne tem- belliğimizi" ve yaşamda, çevremizde olup biten- ler karşısındaki korkunç umursamazlığımızı göz- ler önüne sermek için yeterlidir. "Türkiye'dekitap pahalı!" diyerek okuma özürlü kalmanın bahane- sini buluveren, ama neredeyse kitap fiyatına ya- bancı sigaralar içen ya da yine yaklaşık bir kitap fiyatına satılan "Matrix" filmlerinin biletleri için kuyruklara giren bir gençlik çoğunluğu ile karşı karşıyayız. Bu gençlik, bırakalım uzun tarihi, ama ülkesinin en yakın geçmişine bile çoktandır "me- rak" duymuyor. Sokrates'in: "Üzerinde düşünül- meyen bir hayat, yaşanmaya değer bir hayat de- ğildir!" sözünü okusa ya da duysa bile, üzerine alınmıyor. Türkiye, çoktandır bilenlerin değil, fakat her- hangi bir konuda söze bence diyerek başlamayı bilmekle eş tutanların ülkesi oldu! Başka bir Tür- kiye istiyorsak eğer, bugün böyle bir Türkiye'de yaşadığımızı bilmek zorundayız! e posta: ahmetcemal(« superonline.com acem20(« hotmail.com 'Yensiz Oyuncular' • Kültür Servisi - 'Yersiz Oyuncular' tiyatro topluluğu 'Sevgili Doktor' adlı oyunu 21 Haziran'da Idil Kültür Merkezi'nde sahneleyecek. Neil Simon ve Anton Çehov'dan uyarlanan oyunun yönetmenliğini ise Nuri Bıçakçıgil yapıyor. (0 212 245 00 70) BUGUN • YAPI KREDÎ KLXTÜR MERKEZİ SERMET ÇİFTER SALONlTnda 18.30'da Mehmet Demirtaş'ın katılacağı 'Yeni Başlayanlar İçin Çağdaş Müzik' adlı 'müzikli söyleşi'. (0 212 252 41 00) • NARDİS JAZZ CLUB'da 21 30da Spin konseri. (0 212 244 63 27) • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZt'nde 19.00'da Daniel Defert'in katılacağı 'Fransız Düşüncesi I' adlı söyleşi. (0 212 334 87 80) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZt'nde 18.30'da Av Semih Sirmen'in 'saydam gösterisi'. (0 212 252 47 00) • İFSAK'ta 19.30'da 'Sudan Görüntüler' adlı saydam gösterisi. (0 212 292 42 01) • tZMİR UŞAKİZADE KÖŞKÜ'nde 21.30da 'Latife - Mustafa Kemal'le Bin Gün' adh 'Cumhuriyetin 80. Yıh Özel Gösterisi'. (0 232 483 03 83) İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ'NDE BUGÜN •BEYLERBEYİ SARAYl'nda saat 19.30'da Nurettin Çelik'in '19. Yüzyılda Fasıl' konseri izlenebilir. (0 212 334 07 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle