Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 HAZİRAN 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
J\_ U J_j l U J \ kultur(Şcumhuriyet.com.tr 15
HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ
Şimdi odilinyolcusuyumO dağlayıcı ses. çağıltılı zaman
dilhendi. Her söze gelmez, her ki-
tapta yazılmaz günün tanığı.. Öte-
mizde duran, ancak dönüp baktık-
ça anıınsanan, hatta algılanabilen
bir yer, bir mekân, bir yüz, çağsa-
yıcı bir bılinç ışığı gibi beliriveren
bellek...
Bılmem, öyle mi demeli? Bir
resmın karşımda duran renkleri
alazlanıyor birden, götürüyor beni
su işleri şantiyesinin dar avlulu ko-
ğuşlaruıa. Odamın penceresinde bir
hışırtı.. Iğde ağacımn kokusu baş
döndürüyor... Dereden gelen ezgi-
li su sesi Çaykovski'nin piyano
konçertosuna kanşıyor. Ucu yanık
bir mektuba nakşedilecek sözlerin
dervişiyim. Hayyam'dan. Sa-
di'den, "Yunus Emre'den el alıyo-
rum:
"Kızıl dudağından bir damla
düşse/ Canlanır dünyanın kuru
toprağr'(Sadi)
Yetmiyor o sözler bana.. Defte-
rimdeki, beni yeni bir dilin öğren-
cisi kılan, sözcüklere rurunııyorum:
"Elleşmediğimize, düşüp kalk-
madığımıza bakıp Jane'i soğuk,
duygusuz bir kız sanmanızı iste-
mem. Hiç de öyle değildi. Hep el
ele dolaşırdık örneğin. Bu da iş
mi diyeceksiniz ama, el vermek-
ten vermeye fark var. Kimi kızlar
bilirim, ölü gibi bir el tutuşturur-
lar avucunuza, ya da canınız sıkı-
lır diye çekindikJerinden olacak,
durmadan oynatırlar ellerini.
Hiçbirine benzemezdi Jane. Si-
nemaya gittik mi, daha film baş-
larken el ele tutuşur, fılmin sonu-
na kadar öyle kalırdık, hiç kımıl-
damadan. numaraya kaçmadan.
Eliniz terlemiş terlememiş, böyle
bir şey gelmezdi aklınıza Jane'in
yanında. Mutluluğunuzdan baş-
ka bir şey düşünmezdiniz..." (Sa-
linger, Gönül-Çelen, s. 90)
•••
"Hiçbirine Benzemezdi" deyip,
tutup bir öykü yazıyorsun. Gönül-
çelme çağlan, kasabanın açık hava
sinemasında buluşabiliyorsunuz
ancak! Anhk göz göze gelmelerle
başlayan, aranızda bir çağıltı gibi
akıp duran sıcaklık..
Sonra, sözcüklerin aranızdaki an-
lamına dönüyorsunuz yüzünüzü.
Duygu eğitimi oluyor her bakışın
izini arayış... Kazıcı gibi söz alıp
LJkumaya, bir o
kadar da yazıya
gönül verdiğim
çağlardaki yol
ustalanmdan John
Steinbeck 'in şu
sözleri anlamlı
geliyor bana:
"Sözcüklerin ve
tümcelerin
dokusunda,
tonunda neşe
buluyorum ve hepsi
birleşip üslubu,
duygusu, mimarisi
olan bir 'şey'
haline geldiğinde,
hoş bir duyguya
kapılıyorum..."
ÖKUMA ÖNERİLERİ
*J.D. Salinger, Gönül-Çelen, Çev: Adnan
Benk, 1967, Cem Yay., 214 s.
* Van Gogh, Theo 'ya Mektuplar, Çev:
AzraErhat, 1969, Yanh Yay, 158 s.
* Panait Istrati, Baragan 'ın Dikenleri,
Çev. Yaşar Nabi Nayır, 1994, Vatiık
Yay, 96 s.
*Ahmet Hamdi Tanpınar, Bütün Öyküleri,
2003, YKY, 322 s.
*John Steinbeck, Amerika ve
Amerikahlar, Çev: Abdullah Yılmaz, 2003
T.îşBank. Yay, 306 s.
*Sırma Köksal, Okumamn Halleri, 2003,
MetisYay,108s.
*Sadi, Ateş ve îpek, Çev.: Kenan
Sanalioğlu, 1999, lyiŞeyler Yay., 72 s.
BELLEK KUTUSU
"Her şeyden önce JVoolfgibi,
önemsediğimiz yazarlar karşısında
yılgmhğa kapılmamıza hiç gerekyok.
Biz gönül rahathğıyla sevdiğimiz
yazarların peşine taküabilir, onlarm
yazdıklarındaki büyüyü kendimize karşı
birgözdağı olarak almak derdinden uzak
durabiliriz. Yaşanılır hhnmış bir
dünyanın keyfîni sürebiliriz
küaplarınızın arasında."
Sırma Köksal , •.
söz verme cenkleşmesine giriyor-
sunuz.
"Seninki dil tutulması" diyor;
Van Gogh'un Theo'ya yazdığı
mektuptan alıntılayarak gönderdi-
ğine..
'Aşkta gerçeğin gözleri var,
dağlanan dilin yalnızlığı, hayatı
kavrayışın engin bakışı. Bizi ya-
na-döne çeviren, yaşama bilgi-
si/dersi veren bir bakış... Aşka gi-
dilme dürtüsünü salt erotizmle
açıklayamayız..' gibisinden sözler
sarf etmiş, ressamın aşkın aşamala-
nnı dile getiren satırlannı aktarmış-
tım ona.
Yaz bilir anlardı halinizden...
Günler bugünkü günler gibiydi, ge-
ce kısa, uzundu gündüzler. Gölge-
nizi yitirdiğiniz an, aşkın buluşma
burcuna girerdiniz. Ona başka söz-
ler fısıldardm:
"Sus, kimseler duymasın. /
Duymasın, ölüriim ha./ Aydım
yarı gecede/ Yeşil bir yağmur son-
ra.../ Yağıyor yeşil." (Ahmed
Arif) Yolunuz çamlığa vanrdı. tki
titreşen beden, iki alevli can dille-
şirdiniz kumrular gibi.
"Burası benim Baragan'ım"
der anlatmaya başlardın... Görme-
diğin yerleri, gitmediğin ülkeleri
bezerdin sözcüklerle... Biliyorum,
şimdi anımsıyorsun, "tğdeağaçla-
n" diye bir öykü yazıp verdiğini
ona... Benzersiz olanın ardına düş-
tüğünüzün mevsimiydi. Ömrünü-
zün en deli çağlan...
Su işleri şantiyesinden birer gö-
rüntü düşüyor önüne... Gezindikçe
o satır aralannda, belleğın araladı-
ğı kapıdan sözcüklerle yolculuğun
seni yazıda buluşturduğu, günlerin
rengini görüyorsun. Sözden söze
aktardıklannla, yaza yaza ulaştır-
dıklarının tözündeki 'aşk'ın aşkın-
lığıyla yüzleşiyorsun dönüp durdu-
ğun geçmiş zaman parçasında...
•••
Şimdi, Tanpınar dan okuduğum
öykünün zaman aralığındayım. Gü-
ne eş, sevdaya kerem olan tenin say-
nlık an'lan. "Yaz Yağmuru" bi-
raz da buna döndürüyor bizi... Bir
keşif. bir kazı yolculuğu. O dilin
yolcusuyum. Karşımda duran
'Gönlümün Yitik Yurdunda' öy-
kü kitabımın bana yansıyan imge-
sinin de çok ırağındayım artık!
Dağlayıcı ses, çağıltılı zamanın dil-
bendi çözüldübiliyorum... Kar Ma-
sallan biteli bir mevsim geçti. Piri
Reis: Tutkulann Dili kaçmcı yılın
yolcusubenimledefterlerde... 'Ca-
nım Ada Halkı', 'Yaşama Tutun-
mak' romanlan da öyle...
Evet, yurduma dönüyorum yeni
sözcüklerle, yeni bir dil arayışıy-
la... Şimdi o dilin yolcusuyum. Öy-
küyle romanın sesine dönük yü-
züm. Hayatın dili, yaşadıklanmızın
tözü orada saklı çünkü... Insana
doğru yürüyüşün en sannlı yolcu-
luğu da olsa, bize sunduğu bellek,
anımsayış bilinciyle yol almak an-
lamlı geliyor bana. O ilk adımla ge-
lenler, başkalan için söylenilenler
yaralı bir tenin savruntusuyla öte-
de, başka dillerde kaldı.
Okumaya, bir o kadar da yazıya
gönül verdiğim çağlardaki yol'yön
ustalanmdan John Steinbeck in şu
sözleri anlamlı geliyor bana: "Söz-
cüklerin ve tümcelerin dokusun-
da, tonunda ve ritimlerinde neşe
buluyorum ve hepsi birleşip do-
kusu, üslubu, duygusu, tasanmı,
mimarisi olan bir 'şey' haline gel-
diğinde, hoş bir duyguya kapılı-
yorum; güzel ve paylaşıİan bir se-
vişmenin ardından duyulan bir
tatmin gibi..."
Benim de yazıya bağlanmam, ya-
zıyı bir yolculuk gibi görmem bun-
dandır. Okumaksa bunun ateşleyi-
cisi...
Şiire 'Yasakmeyve', öyküye 'Kül Oykü', öğrenci gençliğe 'Kaçak Yayın' taze bir soluk getirecek
Okurla buluşan üçyeni dergi
HÜRRİYET YAŞAR
2003 yılı, daha ilk yansıyla, üç yeni dergi-
nin doğum yılı oldu. Enver Ercan yöneti-
minde şubat ayında yayın yaşamma atılan şi-
ir dergisi Yasakmeyve, yer verdiği şiirşair
sayısının çokluğuyla, Türk şiirinin son döne-
minin kütüğü olma yolunda.
Haziran-Temmuz 2003 tarihli 3. saymın
şairleri arasında İlhan Berk, Erdoğan Al-
kan, Melisa Gürpınar, Nihat Behram, Se-
zai Sanoğlu, Oğuzhan Akay, Fergun Ozel-
li, Mahmut Temizyürek, Adnan Azar,
Mustafa Ziyalan, Altay Öktem, Yücel Ka-
yıran, Metin Üstündağ, Elif Sofya da bu-
lunuyor. Hiç tanınmamış şairlerin yapıtlan-
na da sayfalannı açan dergide, Alper Çe-
ker'in İlhan Berk'le söyleşisi; Savaş Kı-
lıç'ın 'Oğlan Sözcüğü ve Divan Şiirinde
Sevgili Üstüne Kimi Gözlemler' başlıklı
yazısı da var.
Kaçak Yayın, görsel gereçlere, gülmece
tadına öteki edebiyat dergilerinden daha çok
şans tanıyan. konusu bakımından edebiyat
ağırlıklı, gençliğe yönelik aylık dergi. Hazi-
randa çıkan 2. sayısının söyleşi konuklan
Orhan Pamuk, Ahmet Altan, Bulgar öykü-
cü Alek Popov, genç şairlerden Uğur Aktaş,
yayıncı Levent Erseven.
Leman grubunun sahipliğinde çıkan dergi-
nin öteki imzalan arasında Necati Güngör,
Gültekin Emre, küçük tskender, İbrahim
Baştuğ, Oktay Taftalı da var.
Ankara'dan yeni öykü dergisi
Öykücülere, öykülerini yayımlayabilecek-
leri bir yer daha açıldı. Mayısta 2. sayısı çı-
kan iki aylık Kül Öykü'de Raymond Car-
ver'dan bir çevirinin yanı sıra, aralannda Fa-
ruk Duman, Zafer Doruk, Tan Tolga De-
mirci, Hasan Uygun, Toprak Işık, Serkan
Işın'ın da bulunduğu tam 22 yazanmızm bi-
rer öyküsü ve öykü dergiciliği üstüne Aydın
Doğan, Özcan Karabulut, Kadir Yüksel,
Barış Acar'la yapılmış söyleşiler var.
Aynca Mehmet Can Doğan, Refik Halit
Karay'ın Yatık Emine adlı öyküsünde ka-
dın cinselliğinin kasabada karşı karşıya kal-
dığı güçlükleri işlerken, Necati Mert de tür
olarak öyküyle romanı karşılaştınyor.
Virgül'de Leyla İpekçi, Almancanın
Avusturyalı şairi Rilkeyi; Behçet Çelik,
Esendalın 'Oğullarıma Mektuplar'ını;
Ömer Türkeş, Deniz Kavukçuoğlu'nun
'Zarife', Mehmet Bilal'ın 'Cçüncü Tekil
Şahıs', Yiğit Okur'un 'Piyano', Turhan
Kayaoğlu'nun 'tki Yabancı', Mert Öz-
men ın 'Karşımda Buruk Acı: Masumiyet
Üçlemesi-1' adlı romanlannı tanıtıyor.
Necati Tosuner, tnan Çetin"in 'Bin Yap-
raklı Lotus' adlı öykü kitabını değerlendi-
nrken Oruç Aruoba da Filiz Bingölçe'nin
hazırladığı 'Kadın Argosu Sözlüğü'nü ve
kitabın ugradığı soruşturmayı konu ediniyor.
Akatalpa'da Hulusi Geçgel imzalı yazının
konusu 'Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin
modernleşme süreci'. Hüseyin Alemdar,
Celal Soycan, Altay Ömer Erdoğan, Çağ-
daş Keçeci son sayının şairlerinden.
Şair babadan şair oğula ödtil mü?
İnsancı) da Müslüm Kabadayı'nın konu-
su 'Anadolu'da edebiyat dergiciliği'. Yıl-
dız Güncesi'nde Cengiz Gündoğdu, Beh-
çet Necatigil Şiir Ödülü'nde Hilmi Ya-
vuz'un seçici kunıl üyesi, ödülün verildiği
Ali Hikmet'in ise Hilmi Yavuz'un oğlu ol-
duğunu söyleyerek söz konusu ödüllendir-
meyi elejtiriyor.
Sevgi Ozel'in, Milli Eğitim Bakanı Hüse-
yin Çelik'in yazışma genelgesine karşı mek-
tubunun; Adil tzci'den, Hamdi Tuncer'den
denemelerin de bulunduğu Çağdaş Türk Di-
li'nde Yusuf Çotuksöken. 'edebiyatın ana-
dUi öğretimindeki işlevi' üzerinde duruyor.
Alper Akçam'dan, Figen Alkaç'tan öyküle-
rin; Oya Ûysal, Aslan Özdemir ve Enver
Topaloğlu'ndan şiirlerin bulunduğu E'de ise
tbrahim Baştuğ, Nâzım Hikmetin 'özgün-
lüğünü'; Yusuf Alper, 'psikolojik-psikodi-
namik açıdan Nâzım Hikmet şiirini'; Ne-
cati Güngör, Memet Fuat'ın güncelerini
yazıyor. Berfin Bahar'da tbrahim Bala-
ban'm 'Nâzım Hikmet'le Yedi Yıl' adlı anı
kitabından bölümler; 'tkilem' adlı şiir kita-
bı üzerine Gökçen Göksal ile bir söyleşi var.
Yılmaz Gruda, Güngör Gençay, H. Hüse-
yin Yalvaç bu sayının şairleri arasında. Ay-
nca, Öner Yağcı'nınyazısındaNâzım'ın dil
devrimine bakışı; Osman Şahin'in yazısın-
da Köy Enstitülü ressamlann ensritüler üze-
rine görüşleri yer alıyor.
Saraydan Kız
Kaçırma'
Yıldız'da
Kültür Servisi - Mo-
zart'uıünlüyapıtı 'Saray-
dan Kız Kaçırma' opera-
sı Cemal Reşit Rey Mü-
zik Dostları Derneği
yapımı olarak Aytaç Ma-
nizade'nin yönetimiyle
Yıldız Sarayı Mabeyn
Köşkü'nde bugün ve 21
Haziran Cumartesi saat
21.30'da sahneleniyor.
Rengim Gökmen'in yö-
netiminde, CRR Orkest-
rası eşliğinde, sahnelene-
cek operanın genel sanat
yönetmeni ise Arda Aydo-
ğan. Dünyanın önde gelen
sopranolarından Eva
Lindın Contanze'yi can-
landırdığı eserde, Levent
Gündüz Belmonte'yi,
Tuncay Kurdoğlu Os-
mini, Elif Özel Blonde'u
ve Ari Edirne Pedril-
lo'yu, Hans Christian da
Selim Paşa'yı yorumlu-
yor. 'Saraydan Kız Ka-
çırma', Selim Paşa'nın sa-
rayında yaşanan bir aşk ve
kaçırma öyküsünden yola
çıkarak 'hoşgörü' ka\Ta-
mının önemini anlatıyor.
(0 212 234 40 63)
'Saraydan
Kız Kaçırma'
operası Aytaç
Manizade'nin
yönetimiyle
bugün ve 21
Haziran
Cumartesi
günü saat
21.30'da
sahneleniyor.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
ŞahâneTembellerin
Ulkesi...
Attilâ llhan'ın "...l'lerin Noktalan Yerine Konur-
sa..." başlıklı yazısını, pazartesi sabahı, bu yazıyı
kaleme almamdan yarım saat önce okudum. At-
tilâ llhan'ın yazısının giriş bölümünü, bir ibret der-
si olması umuduyla, olduğu gibi alıntılıyorum: "Şa-
şırmamak elde mi? Ne zaman 'Söyleşi'nin birin-
de, ya da 'Zaman Içinde Bir Yolculuk'ta (TRT/2);
Gâzi 'ye, ya da yakın tarihimize ait bir belge vere-
cek olsam; onu birsoru sağanağı izliyor: 'Nereden
aldınız?', 'Kimbulmuş?', 'Gerçekmidir?', 'Kayna-
ğını verebilirmisiniz?'vs... Işin tuhaf tarafı, sorusa-
hiplerinin meselâ Hâricrye'cten, Cihet-i Askeri-
ye'den, üniversite ortamından; birbakıma bu bel-
geleri, aslında gayet iyi bilmesi lâzım gelen çevre-
lerden olması! Nasıl oluyor da bir romancı ya da
bir gazeteci Mustafa Kemal 'fikriyatı'nı gerçek
yerine oturtan, belki bazı tarih yanlışlannı düzelten,
bilgileri ya da belgeieri, onlardan daha iyi bulabi-
liyor? Fikrimi açıkça söyleyeyim mi? Herkesin öm-
rü lâklâkiyatla geçiyor; kimse merak edip, doğru
dürüst hiçbirkonuyu araştırmıyor; araştırmış olan-
lar, inceleyip derinliğine inmiyor da, ondan; kısa-
cası şahâne -bir o kadar da vahim- bir tembellik
içindeyiz..."
Bu saptamalara herhangi bir şey eklemeye ge-
rek yok. Türkiye, tam anlamıyla bir "şahâne tem-
beller" ülkesi. İki günlük bayramlarını resmi ka-
rarlarla bir haftaya çıkarmayı artık alışkanlık edin-
miş, sürekli "öğretilmekten" kendi çabasıyla öğ-
renmenin ne olduğunu unutmuş, çokseslilik ile
çok-konuşmayı daha en baştan karıştırmış ve bir-
biriyle eşanlamlı kılmış, veri toplumu ile bilgi top-
lumu arasındaki ayrımları silmiş bir ülke.
Araştırma, kavram olarak bu ülkenin insanları-
na -araştırmaklayûMjm/ü olanların çoğunluğu da
dahil!- nicedir kapalı. Elde edilen sonuçlan bel-
geleştirmek ya da eskiden kalma belgeieri en ti-
tiz biçimde koruyup kendi kûltürüne sahip çıkmak
da yabancı.
Ve, belki de en acısı, ama bu koşullar altında
en doğal olanı, bilim yapmak da yabancı.
Burada bilim yapmanın ekonomik koşullan üze-
rinde, en azından bu bağlamda, durmak istemi-
yorum. Çünkü Türkiye'de yeterince bilim yapıl-
mamasını,çoğunlukla;Y/7a/ma//bilimleyetinilme-
sini yalnızca ekonomik koşullara bağlamak, işin
onaylanamayacak ölçüde kolayına kaçmak olur.
Eğer bu ülke bugüne kadar kendi topraklarının
kültür mirasına yeterince sahip çıkmamışsa, ide-
alist bir grup Türk bilim adamının dışında, bu doğ-
rultuda akıl almaz bir umursamazlık sergileniyor-
sa, Efes'i, Bergama'yı vb. yabancılar kazdıktan
sonra, o kazılardan yola çıkılarak yabancı dilde
bugüne kadar kaleme alınmış sayısız eserin dili—
mize, yani kazılan yerierin diline çevrilmesi işi cid-
diye alınmıyorsa, bu ülkenin sanat tarihi yine bu
ülkenin üniversitelerinde yıllardır sadece üslupla-
nn tarihi olarak öğretiliyorsa, buna karşılık sana-
tın toplumsal tarihi diye bir kavrama yabancı ka-
lınmışsa, tarihçtlik anlayışımız hâlâ geçmiş ile ta-
rihi eşanlamlı sayma noktasındaysa ve ancak he-
saplaşılmış geçmişin tarih olabileceği gerçeğinin
bilincine varılamamışsa, bu ülkenin kendi kendi-
sine bilim yoluyla sahip çıktığı da söylenemez!
Brecht: "Bilim, kuşkunun ve merakın çocuğu-
dur" der Galilei'nin ağzından. Bu ülkede, genç
kuşaklar da dahil, aslında neleri merak ettiğimi-
zin iyi bir dökümünü yapmak bile, "şahâne tem-
belliğimizi" ve yaşamda, çevremizde olup biten-
ler karşısındaki korkunç umursamazlığımızı göz-
ler önüne sermek için yeterlidir. "Türkiye'dekitap
pahalı!" diyerek okuma özürlü kalmanın bahane-
sini buluveren, ama neredeyse kitap fiyatına ya-
bancı sigaralar içen ya da yine yaklaşık bir kitap
fiyatına satılan "Matrix" filmlerinin biletleri için
kuyruklara giren bir gençlik çoğunluğu ile karşı
karşıyayız. Bu gençlik, bırakalım uzun tarihi, ama
ülkesinin en yakın geçmişine bile çoktandır "me-
rak" duymuyor. Sokrates'in: "Üzerinde düşünül-
meyen bir hayat, yaşanmaya değer bir hayat de-
ğildir!" sözünü okusa ya da duysa bile, üzerine
alınmıyor.
Türkiye, çoktandır bilenlerin değil, fakat her-
hangi bir konuda söze bence diyerek başlamayı
bilmekle eş tutanların ülkesi oldu! Başka bir Tür-
kiye istiyorsak eğer, bugün böyle bir Türkiye'de
yaşadığımızı bilmek zorundayız!
e posta: ahmetcemal(« superonline.com
acem20(« hotmail.com
'Yensiz Oyuncular'
• Kültür Servisi - 'Yersiz Oyuncular' tiyatro
topluluğu 'Sevgili Doktor' adlı oyunu 21
Haziran'da Idil Kültür Merkezi'nde
sahneleyecek. Neil Simon ve Anton Çehov'dan
uyarlanan oyunun yönetmenliğini ise Nuri
Bıçakçıgil yapıyor.
(0 212 245 00 70)
BUGUN
• YAPI KREDÎ KLXTÜR MERKEZİ
SERMET ÇİFTER SALONlTnda 18.30'da
Mehmet Demirtaş'ın katılacağı 'Yeni
Başlayanlar İçin Çağdaş Müzik' adlı
'müzikli söyleşi'. (0 212 252 41
00)
• NARDİS JAZZ CLUB'da 21 30da Spin
konseri. (0 212 244 63 27)
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZt'nde
19.00'da Daniel Defert'in katılacağı 'Fransız
Düşüncesi I' adlı söyleşi. (0 212 334 87 80)
• AKBANK KÜLTÜR SANAT
MERKEZt'nde 18.30'da Av Semih
Sirmen'in 'saydam gösterisi'.
(0 212 252 47 00)
• İFSAK'ta 19.30'da 'Sudan Görüntüler'
adlı saydam gösterisi. (0 212 292 42 01)
• tZMİR UŞAKİZADE KÖŞKÜ'nde
21.30da 'Latife - Mustafa Kemal'le Bin
Gün' adh 'Cumhuriyetin 80. Yıh Özel
Gösterisi'. (0 232 483 03 83)
İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ'NDE BUGÜN
•BEYLERBEYİ SARAYl'nda saat 19.30'da
Nurettin Çelik'in '19. Yüzyılda Fasıl'
konseri izlenebilir. (0 212 334 07 00)