27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MAYIS 2003 CUMA HABERLER DnVYADA BUGUN ALİ StRMEN Yasa, Töre, Demokrasi Adalet Bakanı Cemil Çiçek, yeni Türk Ceza Ka- runu YasaTasansı'nın yakında Meclis'e sevk edi- leceginiaçıkladı. 1926 yılında kabul edilen ve 1889 Italyan Za- rardelli Yasası'ndan derlenen yasanın değişme- si, yenilenmesi, günün koşullarına uygun hale getirilmesi zamanı gelmişti. Bizim üç çeyrek yüzyıl yürüriükte kalan yasa- rnızın 1889 tarihli Zanardelli imzalı yasadan alın- dığını söylemek de yetmiyor. Çünkü TCK içinde- ki 141 ve 142. maddeler, kaynak yasanın orijinal biçiminden de geri idi. Faşist Italya'da Mussolini'nin 1925 yılında koy- durduğu ve "birsınıfın öbür sınıflar üzerinde ta- hakkümünü kurmaya yönelik fiilleri cezalandı- nan" maddeler, aslında yalnızca, sol düşünceye karşı uygulanmıştı. Aslında bu düzenleme bir fiili cezalandırmak- tan çok düşünceye yönelikti. Işin ilgind, uzun yıllar süren uygulama ise 1926 tarihli kanundakinden de daha ağır olmuştu, bu maddeyi çok eleştiren, DP iktidara gelip, çok par- tili rejim yürürtüğe girdikten sonra yapılan deği- şikliklerie. Gerçekten de TCK 141 ve 142. maddeleri kı- yasıya eleştiren DP iktidara geldikten sonra yal- nızca, ceza sürelerini arttırrnakla kalmadı, aynı za- manda da orijinal metinde bulunan, suçun oluş- ması için zorunlu, cebir şiddet unsurunu da, bu- nun zaten suçun vasfında mündemiç olduğunu söyleyerek kaldırdı. • • • Böylelikle, "demokratik!" çok parti dönemin- de, ceza yasamız, otoriter tek parti döneminden daha az demokratik bir niteliğe büründü. öyte ki, ceza hukukunun ana ilketerine aykın ola- rak, suçun iyi tarif edilmemiş olması yüzünden, solda olan herkesin başında sallanan bir "Demok- les'in Kılıcı" haline geldi bu maddeler ve onlar- dan birçok kişi nasibini aldı. Şahsen 38 ayımı, sonunda mahkûmiyet olma- sa bile, tutukluluk olarak bu maddeler yüzünden içerde geçirdim. Tabii burada, yalnız yasalara bakmak yetmiyor. Her zaman söylemeye çalıştığım gibi, bizim bugünkü anayasamız ve yasalanmız, demokra- tik kültürü ve gelenekleri daha gelişmiş bir ülke- de çok daha liberal, daha az baskıcı sonuçlar ve- rebilir. Bu olgunun birçok somut ömeğiyle karşılaşı- yoruz yaşamda. Bütün çağa uyum yasalan gibi, TCK'deki de- ğişiklikde kendiliğinden çağdaşlığı getirmeyecek, yalnızca bir ilk adım olarak kalacaktır. Esas olan onu uygulayacak kadrolann da çağ- daşlaşmasıdır ki, bu alandaki gelişme hiç de iyim- ser olmayı kolaylaştırmıyor. • • • Her neyse, artık bu yasanın yenilenmesi zama- nı gelmişti. 57. Hükümet'in anayasa gereği, seçim döne- minde bağımsız adalet bakanı olan Prof. Dr Ay- sel Çelikel'in büyük etkisini taşıyan bu yeni ta- sannın en önemli yönlerinden birisi, artık törenin cinayetlerde hafifletici sebep olarak kabul edil- memesidir. Kuşkusuz çağdaşlık ve demokrasi açısından zo- runlu bir değişikliktir bu. Ancak, insan Türkiye'de 1920'lerin ikinci yan- sında yapılan büyük hukuk devrimine, "tarihçi hukuk okulu"na dayanarak, hukukta toplumun spontane olarak dürtüsüzce ürettiği hukuk deği- şikliklerinin esas olması gerektiğini, hukukun dış- tan ve yukandan gelen müdahalelerie değiştiril- mesinin sakıncalı olduğunu söyleyerek eleştiren- leri, Türk Hukuk Devrimi'nin taklitçi olduğunu söyleyerek kıyasıya yerden yere vuran sağcılan anımsamadan edemiyor. Bakalım şimdi sağcının sağcısı bir iktidar, bu töre konusunu nasıl geçirecek Meclis'ten? Geçiremez de geri adım atarsa ne olur? Veya soruyu başkatürlü soralım: Bu konuyu hal- koyuna bırakırsak ve halk töre cinayetlerinde in- dirimin sürmesini isterse ne olur? Bir şey olacağı yok, yasa törelerimize daha uy- gun, ama antidemokratik olur. Halkoyunun bu durumu desteklemesi halinde ise statükonun korunması halkın iradesine uygun, ama demokrasiye aykın olur. Görüyor musunuz, kafa olarak yüzyıl kadar geçmişte kalmak, toplumlann başına nasıl için- den çıkılmaz çoraplar örüyor? Muhalifler dava acacak DSP'de kurultay kavgası yaşanıyor MUSTAFA ÇAKIR ANKARA - DSP'de genel merkez ile parti- den ihraç edilen eski Grup Başkanvekili Ay- dın Tümen ve ekibi ara- sında kurultay kavgası yaşanıyor. Olağanüstü kurultay istemini redde- den genel merkez kara- nnı mahkemeye taşı- maya karar veren mu- halifler, sürecin uzama- sı durumunda delege sayısını arttırarak ye- niden olağanüstü ku- rultay başvurusunda bulunacak. Tümen ve arkadaş- lannın olağanüstü ku- rultay istemini redde- den DSP genel merke- zi, yapılan inceleme so- nucu başvuruda bulu- nan 213 delegeden 19'unun partiden istifa ettiğini, 7'sinin YTP'ye üye olduğunu, 2'süıin partiden kesin olarak ihraç edildiğini. 4'ünün olağanüstü kurultay ta- lebini geri aldığı. 44'ünün ise merkez di- siplin kuruluna sevk edildiğinı iddia etti. Tü- men ve ekibi. genel merkezin bu karanna karşı bugün dava aça- cak. Davanın gerekçesin- de, genel merkezin par- tiden istifa ettiğini sa- vunduğu 19. YTP'ye katıldığı belirtilen 7 de- legenin kimler olduğu- nun açıklanması iste- necek. Ayrıca olağanüstü kurultay için başvuru- da bulunması gereken delege sayısının da şu andaki mevcut delege- ler üzerinden oran ya- pılarak belirlenmesi ta- lep edilecek. Meclis'teki tartışmada Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Genelkurmay'ı eleştirdi Awacs alımıgerginliğiANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ABD'nin Boeing fırmasından 1.5 mil- yar dolara 4 Awacs uçağın alınması ko- nusunda hükümet ile Genelkurmay Başkanlığı arasındaki gerilim Meclis'te tartışıldı. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, ekonomik bunalım döneminde Avvacs'lann tercih edilmesi konusun- da Genelkurmay'a örtülü eleştirileryö- neltti. Parlamentodan bu konuda onay alınmamasının demokrasi açısından eksiklik olduğunu söyleyen Vecdi Gö- nül, milletvekillerine, "Bunu düzette- cekolan sizsiniz" dıye seslendi. Gönül, neden Awacs teknolojisinin yeğlendi- ği konusundakı sorulara karşı, "İmza atınadığnnşeyibDınekzDruııdade^lim'' yanıtıyla milletvekillerini şaşırttı. TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda TSK Personel Yasası değişikliği görii- şülürken Awacs uçaklannın alımıyla ilgili tartışma yaşandı. Millervekillen- nin sorulan üzerine Milli Savunma Ba- kanı, uçak ihalesiyle ilgili süreci ay- • Milli Savunma Bakanı Gönül, AKP'lilerin 'Neden uydu değil de Awacs tercih edildi' sorulanna 'Nedense Avvacs alındı, bilmiyoruz. Imza atmadığım şeyi bilmek zorunda değilim. Anlatılsa da çok anlayacağımı sanmıyorum' yanıtmı verdi. thale gerekçesiyle Genelkurmay'ın hedef alınmasına CHP milletvekilleri tepki gösterdi. nntılanyla anlattı. Havadan erken uya- n sistemi için Avvacs alımının Sovyet tehdidi olduğu dönemde planlandığını, sonraki dönemde başka tehditler söz konusu olunca bu planın yürütüldüğü- nü ifade eden Gönül, Awacs ile uydu sistemi arasında tercih yapıldığını, bu- nun da kendi hükümetlerinden önce karara bağlandığını vurguladı. Gönül, 4 uçağın değerinin 1 milyar 100 milyon dolar olduğunu, teknoloji transferi içeren 480 milyon dolarhk malzeme ahmıyla ihale bedelinin 1 mil- yar 580 milyon dolara çıktığını bildir- di. Bu ihale ile ABD hükümetine "jest yapılmasjnın" söz konusu olmadığını vurgulayan Gönül. "Tamamen Boeing fırması ileilgilidir. HattaABDhüküme- ti Boeingfırmasuıa 'Bunlan dışan trans- fer etmeyın, teknolojiyı vermeyin' gi- bi engeUeyici bir hassasiyet göstermiş- tir. Verirseniz de şu şu şaıHarda verin demiştir. Bu uçaklan akükdiyeABD'ye bir favor (jest) yaptığımız düşünüle- mez" dedi. Gönül: Parlamento vizesi gerekir Her zeminde Türkiye'nin böyle bir parayı ödemesinde ekonomik bunalım nedeniyle sıkmülı olduğunun ifade edil- diğini anlatan Vecdi Gönül, şunlan söy- ledi: "Ihüyaç yok deseler biz belki bu- nu almamanın çaresine bakardık SKil- ler taranndan bilinmesizor ihtiyacı tak- dir etmemiz mümkün değildir. Bu ça- hşmalarGenelkurmaytaranndanyapıl- mışür. Yani bunun TAI fle MSB tara- fından yapümış bir çahşması yoktur. Uydu üzerinde duruhnuş ama neden- seAYTOCStercihedümiştir.Bu nedenseyi biz bilmiyoruz. Burada demokrasi ba- kımından aksayan en önemli husus büt- çe hakkının kullanılmasında bütçe ko- nüsyonu ve Meclis'in devredeotanama- sıdır. Bütün dünyada böyle bir ahşve- rişüı öncesi ve sonrasmda pariamento- nun vizesi gerekir. Bana göre halledü- mesi gereken en önemli mesele budur. Savunma Sanayi Fonu'nun MecKsileen ufak iHşkisi yoktur. Maalesef böyle bir eksiklik var." Gönül'ün yorumu üzen- ne AKP'li Mahmut Göksu. "Düzeltil- mesi mümkün değil mi" sorusunu yö- neltti. Gönül, "SizdüzeJteceksiniz" de- yince Göksu, "Getirindüzettetim" kar- şılığını verdi. AKP milletvekili Musa Uzunkaya Awacs yerine uydunun ter- cih edilmesi gerektiğini savunarak "bu terâlıinneyegöreyapddığtnr sordu. Bunun üzerine Bakan Gönül şu gö- rüşü dile getırdi: "İmza atmadıgim bir şe>i bilmek zorunda değilim. Kaldı ki bana da anlaolsaçok anlayacağımı san- mıyorum. Dolayısıyla bilenlere itinıat etmek zorundayım. Bu karar ekono- mik kriz sonrası alınmışür. Krize rağ- men abnmtşor. tncelemedimama biz on- lara netazminatöderiz,vazgeçebilirmi- yiz; GeneUaırma\' 'thtiyaç devam edi- yor' dediği için bu incdenmemiştir." AKP'lilerin ihale gerekçesiyle Genel- kurmay'ı hedef almasına tepki göste- ren CHP Istanbul Milletvekili Birgen Keleş. "Bu karar verilirken sizo kurul- da değildiniz. Bilmediginiz şe\1er hak- kmdayorumyapmayin. Bundanyarar- lanarakbetirtikurumlarayöodikyorum- larda bulunma\m" diye konuştu. Cönüllü' rafa kalktı Zorunlu emeklilik dönemi • AKP hükümeti Bülent Ecevit'in, işçilerin kendi istekleri dışında emekli edilmelerini zorlaştıran genelgesini yürürlükten kaldırarak zorla emekliliğin yolunu açtı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP hükümeti, özelleştirme kapsamındaki KlT'lerde süresi dolduğu halde emekli olmak istemeyenleri işten çıkaracak. Bir Bakanlar Kurulu karanna dayandınlarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafindan yayımlanan Başbakanlık'ın 26 Mart 2003 tarih ve 20 sayılı genelgesi, işçilerin kendi istekleri dışında emekli edilmelerıni güçleştiren Bülent Ecevit dönemindeki bir başka genelgeyi yürürlükten kaldırdı. îşten çıkarmaların Özelleştirme Idaresı "tanmadjia" yapılacak olması ise uygulamanın yasal olup ohnadığı tartışmalannı da beraberinde getiriyor. AKP hükümeti, IMF'ye verdiği taahhütler kapsamında yıl sonuna kadar 25 bin 81 KİT işçisinin daha işine son verecek. Özelleştirme kapsamındaki KlT'lerde çalışan ve emekliliği gelen işçilere gönderilen yazıda, "Ozefleştirmeldaresi Başkanlıgı'nın (ÖİB) talimatianyla, Başbakanhk'uı genelgesi ve kurumumuzun talimatlan dogrultusunda emeklilik sürenizi doldurmuş otmanız nedeniyle emekliüge se\ k edileceğiniz için emeklilik dilekçesi vermeniz gerekmektedir. Aksi takdirde iş aktmizin tek taraflı feshedileceğinin bilinmesi hususunda gereğiniricaederiz" deniyor. Sevgi Bayrağı yola çıktı Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün liusal Kurtuluş mücadeksini başlatmak üzere Samsun'a çıkışının 84. yüdönümünde, Sevgi Bayrağı'nın yola çıkanlması nedeniyle Samsun Limam'nda "63. Gençhk Banrak Koşusu" töreni düzenlendL Sahil GüvenKk Böige Konıutanügı'na bağh bodarla sabile getirilen ve üzerinde, "Gençlikten Atatürk SevgisMe Cumhurfoaşkanumza" jazüı bayrak, adetler eştiğinde karaya çıkanldıktan sonra Samsun VaB Vekili Ekrem Erdoğan'a tesüm edildL Erdoğan tarafindan, adedere teslim edilen Sevgi Bayrağı, Atatürk Anıb zrv'aret edildikten \e şehir turundan sonra Ha\7a'ya doğnı yola çıkarıldı. Ba> rağın şehir turu sırasında vatan daşlar alkışlatia atletlere destek v^rdL Ba\Tak, bugün Amasvu il sınınnda törenle Amasyata adedere teslim edflecek. (AA) Erdoğan 'a rağmen Grup Başkanvekilliği seçimlerindeyüksek oy aldı Yalçmbayır yönetimi zorhıyor ANKARA (Cumhuriyet Büro- su)-Grup başkanvekilliği seçimin- de Başbakan Recep Tayyip Erdo- ğan'ın listesine karşı yüksek oy alan eski Başbakan Yar- dımcısı ErtuğrulYalçm- bayn", göreve hazır oldu- ğunu söyledi. AKP'de grup başkan- vekilliği sayısının 5'e çı- kanlması sonucu 2 grup başkanvekilliği için yapılan ilk tur seçim, parti yönehminin bekleme- diği biçimde sonuçlandı. Başbakan Erdoğan'ın listesinde yer alan Ha- hıkîpek ve AbduUah Tonın'a kar- şılık gruptan 5 aday daha çıktı. An- kara dışında olmasına karşın.eski Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yal- çınbayır da millet\ekilleri tarafin- dan aday gösterildi ve ikinci sıraya • Seçim sonuçlanru 'demokrasinin tezahürü' olarak nitelendiren Ertuğrul Yalçmbayır, "Iki dudak arasından çıkmaktansa gruptan çıkmayı tercih ederim" dedi. yerleşti. İkinci tur oylama ise gele- cek haftaki grup toplanhsuıda yapı- lacak. Seçim sonucunu değerlendiren Yalçmbayır, bu sonucun parti ve grup bakımından çok önemli oldu- ğuna dikkat çekerek, partinin yetki- li organlara tavsiyede bulunma yet- kisinin olmadığını, bunun bağlayı- cı olmadığının da oylama sonucun- da görüldüğünü anlattı. Göreve hazır olduğunu anlatan Yalçmbayır, "Üd dudakarasmdançıkmak- tansa gruptan çıkmayı tercih ederim" dedi. Yönetimin işaret ettiği adaylann seçilmemesini "demok- rasinin tezahürü'' olarak nitelendi- ren Yalçmbayır. "Grubun tavsiye edilen iki adayla kendini bağlamadı- ğı görübnüştür. Bu da parti için de- mokrasinin bir işaretidir'" dedi. Erdoğan'ın danışmani: Ordu-siyaset üişkisi değişecek • Milletvekili danışmanlanna eğitim konferansı veren Başbakan Erdoğan'ın danışmanı Akdoğan, 'AB üyesi ülkelerde ordu-siyaset ilişkisi nasılsa bizde de öyle olacak' dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP yönetimi, iktidar ve Meclis çalışmalan konusunda milletvekili danışmanlannı bilgilendirdi. Başbakan Recep Tayvip Erdoğan'ın danışmanı Yalçın Akdoğan, gelecek dönemde ordu-siyaset ilişkisinin yeniden düzenleneceğine ilişkin mesajlar verdi. Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in başkanJığında Meclis'te düzenlenen toplantıda milletvekili danışmanlanna öncelikle yasama çalışmalanna ilişkin bilgiler verildi. Grup başkanvekilleri, özellikle yasa önerisi, soru önergesi ve açıklamalarda partiyi zor durumda bırakacak çıkışlara yer verilmemesi, basında spekülasyona neden olabilecek konulara girilmemesi için uyanlarda bulundu. 'AB'de nasılsa bizde de öyte olacak' AKP Genel Başkan Danışmanı Yalçın Akdoğan da parti yapılanmasıyla ilgili bilgi verirken AKP'nin u muhafazakâr demokrat" olduğunu, danışmanlann da bu kimliğe uygun hareket etmesi gerektiğini söyledi. Alınan bilgiye göre Akdoğan, "A\Tupa Birtiği (AB) üyesi ülkelerde siyaset-ordu ilişkisi nasılsa bizde de öyle olacak" görüşünü dıle getirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan da Avrupa Birlıği üyeliği kapsamında gelecek dönemde AB ölçütlerini hedef alan köklü değişiklikler tasarladıklannı açıklamıştı. Erdoğan, kritik MGK toplantısından önce grup toplantısında, Türkiye'nin AB üyeliği için gereken yasalarunızı değiştirecegiz. Yapısal dönüşüm için zihniyet ve agılamalann revize edihnesi gerekiyorsa bundan da kaçınmayacağız. Buna direnecek, starükoyu korumaya çanşanlar olacakbr. Statükonun korunması için direnenler, yolsuzluklara ve usulsüzlüklere bulaşanlar iddia edfldiği gibi sadece siyasfler değüdir" diye konuşmuştu. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] ABD Savunma Bakan Yardımcısı Worfowitz'in söyledikleri, yeniliryu- tulurgibi değil. Türkiye'nin ABD ya- nında saftutmasını isteyenlerin tep- kisi ise ondan daha kötü: "Bak biz size dememiş miydik, ABD bunun intikamını alacak..." Bu nasıl bir stra- tejik müttefik ki, Türkiye devamlı onun dediğini yapacak, yapmazsa cezalandırılacak. Bunun adı tek ta- raflı bağımlıhktır. ABD'nin istedikle- rini yapma ve ona boyun eğme ba- ğımlılığı. Neresinden baksakbiran- lamsız tablo orta yerde duruyor. Türkiye, tabii ki dünyada mütte- fiklere sahip olmalıdır, olacaktır. Son Irak krizi sırasında görüldü ki, ABD'nin hiçbir uluslararası hukuka uymak gibi bir derdi olmadığı gibi, bu hu- kuksuzluğa uymayanları da tehdit ediyor. Türkiye'nin Batı kampı için- deki tercihinin ABD olmaması gerek- tiği şimdi daha iyi anlaşılıyor. Bugüne kadar, AB ile ilişkiler için- de insan hakları, işkence, özgürlük- ler gibi sorunlarda zorlanan Türki- ye'nin yönetici zümresi, "AB olmaz- sa zaten ABD var" diyerek bu kötü Fikret Başkaya'nın Mektubu geleneği sürdürmek istiyorlardı. Şim- di anlaşıldı ki ABD'ye sırt dayamak istemenin bir bedeli var. ABD'yle birleşip bu ülkedeki her türlü kötü- lüğü korumaya çalışanlar şimdi zor durumdalar. • • • önümde Fikret Başkaya'nın bir mektubu duruyor. Fikret Başkaya sırf düşüncelerini dile getirdiği için uzunca bir süre hapis yattı. Şimdi ye- ni hapis cezaları ile yüz yüze. Onun anlattıklannı okuyun da hangi nok- tada olduğumuzu görün. Sırtını ABD'ye dayayarak bu tabloyu orta- ya çıkaranlar şimdi düşünsünler ba- kalım. Işte Başkaya'nın mektubun- dan bazı bölümler: "Son bir ayda hakkımda iki dava birden açıldı: Davalardan biri 13 yıl önce yazdığım bir kitap için diğeri 10 yıl önce yazdığım bir makale- den... Paradigmanın Iflası Nisan 1991 'de ilk defa yayımlandıktan 15 gün sonra dava açıldı. Bu kitaptan 20 ay hapis 42 milyon TL para ce- zasına çarptırıldım. Para cezası ödendi. Hapis cezasını Haymana Cezaev/'ndeyatarak'çektim'. 13 yıl önce yayımlanan Paradigmanın If- lası bugüne kadar (korsan baskılar hariç) sekiz baskı yaptı. Aradaki 6 baskıya dava açılmadı... Avrupa İnsan Haklan Mahkeme- si bu cezadan dolayı Türk hüküme- tini mahkûm etti. Cezalandırmanın ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna kadar verdi. Bu karar mahkûmiyeti tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırdığı halde, kitabın aynı bölü- münden ve aynı gerekçeyle Terör- le Mücadele Kanunu'nun aynı mad- desi (8/1) gereğince yeniden dava açıldı. Laiklik üzerine yazdığım, Sıvas katliamını konu alan ve dava konu- suyapılan makalenin yazılış tarihi de 12 Temmuz 1993'tür. Buyazı gün- lük birgazetedeyayımlandıktan dört yıl sonra Akıntıya Karşı Yazılarbaş- lığını taşıyan kitapta ikinci defa ya- yımlandı. 2003 Ocak'ında yayımla- nan üçüncü baskıya dava açıldı (TCK 159/1). Bir kitap yazmak neden bir 'te- rör eylemi' sayılıyor? Kavramlann bir içeriği olması gerekmiyor mu? Bu dünyada yazı yazmakkadar te- rör eyleminden uzak bir insan fa- aliyeti mümkün müdür? Devletin istemediği bir şey söylediğinizde, resmi ideolojinin tabu saydığı, tar- tışılmasını yasakladığı bir konuda fıkirbeyan ettiğinizde, bunun bir te- röreylemi sayılıp, Teröhe Mücade- le Kanunu'na göre cezalandınlma- sı saçma, mantıksız ve hak ve hu- kuk kavramlannın inkârı değil mi? Bir yazı yazıyorsunuz aradan 10 yıl geçiyor ve yazı bu zaman zar- fında defalarca basılıyor. Birde ba- kıyorsunuz on yıl sonra dava açıl- mış. Birüst mahkeme verilen birce- zayı tüm unsurlarıyla ortadan kal- dırmış, sanki hiçbir şey olmamış gibi yeniden dava açılıyor... Bun- dan büyük ayrnazlık, keyfilik, tutar- sızlık, ölçüsüzlük olabilir mi? Düşüncenin yasaklanması ya da aynı anlama gelmek üzere sansü- re tabi tutulması, dar anlamda bu yasağın ötesinde sonuçlar doğu- rur. Zira, sansürbelirli bireşikten son- ra otosansürü beslemeye başlar. In- sanlar 'başlarına bir iş gelir' korku- suyla ve savunma 'içgüdüsüyle' kendi kendilehni sansür etmeye başlarlar. Bu, sansürün içselleş- mesidir. Sansürün içselleştiği, oto- sansürün yaygınlaştığı bir toplum artıkbilimsel, estetik, entelektüelkı- sırlığa mahkûm olmuş bir toplum- dur. Böyle bir rejim, 'sorunları çöz- me yeteneği' dumura uğramış bir rejimdir... Aynı bugün Türkiye'de ol- duğu gibi..." Başkaya'nın mektubunu okurken telefonum çaldı. Gazeteci Sinan Kara'nın başı yine beladaydı. Onu da yarın yazacağım. ABD'yle 50 yıl- lık stratejik ortaklığın sonunda işte hâlâ buralardayız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle