Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 NİSAN 2003 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Savaş Değil, Soykırım!
Böyle yazılar yazmak!..
Bir yazar için en tatsız şey, birbirinin eşi olan ya-
zılar yazmaktır... Sürekli değişim içindeki yaşam-
dagünler boyu hep aynı havada kalmaktır.
On beş gün oldu! Irak savaşı sürüp gidiyor. Yok,
savaş da değil, bir kıyım, bir kınm, gerçek bir soy-
kırm...
Bir kent, Bağdat! Büyükbabamın sıkça söz etti-
ği 3ağdat... Bir resmi var, Dicle kıyılannı gezer-
ken... Yanında başkaları... Elinde baston... O gü-
nün modası, sakallı birgenç adam! Otuz beşinde
olmalı! Irak'a ikinci gelişi, ikinci atanışı. önce Mu-
sul birkaç yıl sonra Bağdat...
Şimdi o baston bende! Bağdat'ı görmüş basto-
na oakarak o günleri düşünüyorum. Yayımlanmış
yayımlanmamış anılan var Hazım Bey'in. Bağ-
dat'ta vali olarak iki yıl yaşamış...
Masallann kenti Bağdat. Binbir gece masallan-
nınuçan halılan, saraylan, güzelleri... Holivutfilm-
lerinde de Bağdat bir düşler kentiydi. Kaç dönem
yaşanmış, kaç sattanat? Ama şimdi bombalarla de-
lık deşik! Beş milyon Bağdatlı siren sesleriyle ya-
tıyor, kalkıyor. Bir tek güvencesi var, Allah! Bir zu-
lüm ordusu, bir katiller sürüsü yüklenmiş... ille de
att edecek Bağdat'ı. İlle de "zaferbizJm olacak" di-
yetanklar, toplar, uçaklar, helikopterler, olmazsaze-
hirii gazlar... Sonunda nükleer bomba bile atılır. İl-
le üstün çıkmak için, başka çareleri kalmazsa...
Böyle yazılar yazmak istemez hiçbir yazari Bin-
lerce yıldır şiirter, masallar, öyküler, romanlar insa-
noğlunu yazdı, anlattı. Kan dökmenin, benzerine
acı çektirmenin çirkinliğini, iğrençliğini yazdı anlat-
tı. Boşuna mıydı? Binlerce, on binlerce kitap. Bin-
lerce şiir. Binlerce şair...
Insan, dünyaya bir kez gelir. Bir kez de gider. "İki
kapılı bir handa gidiyorvm gündüz gece" demiş
Âşık Veysel... Gerçeği bir tek dizede anlatan bir
sesleniş! Ama kim dinliyor? Kim bu gelip gidişi de-
ğerlendiriyor? Bu iki nokta arasındaki kısacık ya-
şamın önemini kim anlıyor? Bir şaşkınlık içinde in-
sanoğlu, sanıyor ki hep yaşayacak, hep kalacak,
ölüm falan yok, hepsi masal...
"Rüzgâr kanatlı atlargibi geçti hayat" demez mi
Nâzım Hikmet... O, daha ilkokul üçte ezberlediğim
şiirde... Herkes bilir, şu yaşam denen şeyin, bize
sunulmuş biremanet olduğunu! Tevfik Fikret 'Ve-
dia" der buna. Verilmiş, ama ergeç elinden alına-
cak bir armağan!.. öyleyse değerini bil! ölüme, öl-
dürmeye değil, yaşamaya, yaşatmaya çalış...
Tarih, bir savaşlar tarihidir. Yüzlerce savaşla do-
lu. Bir kuşak gelir, anlamaz, bilmez. Sonraki kuşak
gelir hiç ders almaz. "Ben aynyım, ben başkayım,
ona olan bana olmaz" der. Hrtler gelir, Napoîyon
gider, Atilla gelir, Cengizhan gıder, ırili ufaklı sa-
vaşlar. Derken bir Nixon çıkar Vietnam'da kanlar
dökülür, bir Bush çıkar, Irak'ta soykınm yaşanır, Hep
kazananlar, kazandığını sananlaryenilir. Yenilen de
yok olmaz. Derken yeni bir kuşak, yeni bir Hrtler,
yeni bir Hulagu, yeni bir Bush...
Sevgili Necati Cumah'yı anımsıyorum. "Hürri-
yete Ovgü"sünde ne diyordu:
"Boşuna değil dökülen kan "*"
Tarihin akışından anlıyorum
Kuvvet zamanla yıkılır
Yalnız senin uğrunda ölür insan
Yarası acımadan."
Soykırımcılara yiğitçe direnen Irak halkına say-
gıyla...
OKTAY AKBAL
Satışta olmayan oyku kıtaplan yeniden basıldı:
TAR2AN ÖLPO - 6 Bası,n
YALNIZLIK BAHA YASAK - 6. Bastrn
İSTİIMYE SULARI - 5. Basım
KARSI KIYILAR - 4 Basım
CAN YAYINLARI
Batı'nm 'Sözde Uygarlığı'nın Sonu...
Bugün Batı dediğimiz ülkeler ve bir de Japonya dışında bütün eski
sömürgeler sürünmüyor mu? Batı, uygarlık adına dünyaya düzensizlik
ve açlık satmamış mı?
Doğan KÜBAN Emekli İTÜProfesörü
B
atı uygarhğı sözünü dinlemek-
ten kulaklanmız sağır oldu. Bey-
nimiz çalışmaz oldu ve böyle
bir şey söyleyince, hemen dile
getirilecek hücumlara hazır ol-
mak gerek. Batı'nın bilimi var, teknolojisi
var, felsefesi, edebiyatı var, sanatı, mûziği
var ve hepsinin üzerinde dünyaya egemen
olmuşluğu var. YTktorya dönemi emperya-
lizminin dünya okumuşlanna bellettiği bir
tekerleme de var: "DünyatarihiçiçeğiniBa-
ü'da açü." Bir başka tekerleme daha var,
Amerikalılara göre 'The American Cen-
tury' olan 20. yüzyıhn iki dünya savaşı ve
sonrasındaki olaylarla bütün dünyaya da-
yattığı birtekerleme: "Bafa'nmteknolojiküs-
tünlüğü uvgarhğına koşut (paralel) bir gös-
teridJr."
Bu iki söylenceyi (mitos'u) dünya halk-
lannın beyinlerine şınnga eden uyuşturucu-
lar sayısız. Bunlann içinde gerçek uygarlık
ürünleri yanında McDonalds, T-shirt, mavi
"eskimiş pantakm", sinema, müzik, resim-
li hikâye, cinayet kahramanlan, superman'ler,
öbür dünyalardan gelen yabancılar, Harry
Potter cinsinden ortaçağ öyküleri, silahlar,
silahlar, silahlar, sadece süahla ve savaşla
ömürlerini geçiren bilgisayar çocuklan:
Huntington,Fukuyama cinsinden sözde bi-
lim kisvesi altında emperyalizm ajanlan ve
bütün bunlan pazarlamak için kurulmuş
uluslararası bir beyın yıkama ve rüşvet ağı...
Uygar Batı 'nın(!) denetiminde 20. yüzyıl ta-
rihi bir dehşet dünyası yarattı. Önce Batılı-
lar emperyalizmle birlikte faşizm, komü-
nizm gibi kendi öcülerini ürettiler. Sonra
dünyayı kana boğdular. Savaşlann yangını
bütün dünyaya sıçradığı için yüzyıl boyun-
ca yerkürenin her yerinde yangınlar devam
etti. Gerçek uygarlık ürünleri dehşeti gizle-
yen perdeler olarak, Hasan Sabbah'ın ya-
lancı cenneti gibi iş gördüler. Ve 20. yüzyı-
lın dumanlan biraz dağılınca birden baktık,
Batı yine eski Batı: Emperyalist ve faşist
Hemen ıtiraz edecek olanlara baştan şu-
nu söyleyeyim. Bu suçlama Batılı olmayan
ülkelerin daha iyi olduğunu vurgulamak için
yapılmıyor. Fakat toplumlar 21. yüzyıla iyi-
lerve kötüler dıye girmediler. Ne Çin, ne Hint,
ne Uzakdoğu, ne Afrika ne de İslam ülke-
leri Batfdan daha iyi değil. Tek fark daha
güçsüz olmalan.
Bati'nın rinayetleri...
tnsanın dayanamadığı şey güç sahipleri-
nin terbıyesiz, yalancı, dünyayı hor gören te-
cavüzkârlıklannı uygarlık adına dayatmala-
n, dünya tarihıne bakınca ilk ve ortaçağla-
nn kesin Doğu üstünlüğünden sonra, Ispan-
yollann Güney Amerika kıyımı, Anglosak-
son ve Avrupalılann Kuzey Amerika, Afri-
ka kıyımlan, 19. yüzyıl emperyalizmi. 20.
yüzyılın dünya savaşlan, atom bombası ile
biten uygar Baü cinayetteri aşağı yukan 500
yıllık bir tablodur. Bu bilimin, teknolojinin,
sanatın. edebiyatın, konforun, tıbbın geliş-
mesine koşut (paralel) bir öldürme ve ege-
menlik sürecidir. Başka bir deyişle Veiazau-
ez ve Goya olağanüstü resimler yaparken Is-
panyollar da Güney Amerikalı yerlileri ez-
meye devam ediyorlardı. Sanayi devrimi
olurken Afrıkalı siyahlan ramazanda kurban-
lık koyunlar gibi haraç mezat saöyorlardı (Bu-
rada 'E™ biz de öyle yapıyorduk' demek an-
lamsız; 'Biz daha iyiydik' demiyorum, uy-
gar Batı'dan söz ediyorum). Silah sanayiini
Batılı geliştirdi ve kullandı. Zehirli gazlan
Batılı geliştirdi ve kullandı. Atom bomba-
sını Batılı geliştirdi ve kullandı. Bugün Ba-
tı dediğimiz ülkeler ve bir de Japonya dışın-
da bütün eski sömürgeler sürünmüyor mu?
Batı, uygarlık adına dünyaya düzensizlik ve
açlık satmamış mı?
17. yüzyıldan sonra kimse Avrupa'yı işgal
etmeye kalkmâdı. 300 yıkür dünyayı işgale
kalkıp sınırlar çizenler Baühlar. Müslüma-
nın Çiıümin, Hintiinin VVashington'L, Lond-
ra'yı, Parfe'i işgal etme olanaklan yok. Ama
Bağdat'ı dümdüz etme olanağı Amerikab-
da var. Bağtran ve dayağı atan aynı adam...
Bir tek adamı öldürünce gaz odasına gi-
dilıyor. Gerçi çok ciddi yasal prosedürler var.
Uygarca öldürüyorlar(!). öte yandan Tür-
kiye'de ölüm cezası var diye Avrupa Birfi-
ği'nin 'Olmaz" diyen pariamentosu var. fa-
kat bu herif-i naşenflerin 5.000.000"luk Bağ-
dat kenti bombardıman edilirken sesleri pek
cılız çıkıyor. Bazen daha da beyinsiz bir Av-
rupa yobazı çıkıp bize Atatürk yerine Afga-
nistan'ı öneriyor.
Batı'nın bir bölümü (Anglosakson ve Is-
panyollar gibi kadim emperyalistler) kendi-
leri gibi bir adamı yerinden etmek için yüz
binlerce ınsanı öldürmeyı göze alıyorlar.
Fakat öldürmeden önce 'insani >ardnn'(!) da
yapıyorlar Laboratuvarlarmda bir insanm
ömrünü 5 yıl uzatmak için kanser araşOr-
malanna büyük paralar ayınyoriar ama,
göz knpmadan binlerce adamı kobay gibi ÖJ-
dürebiliyoıiar, insan özgürlüğü adına.V Ba-
tı, emme basma tulumba gibi bir sistem ya-
ratmış. Dinamiti icat eden Nobd,banş ödü-
lü de veriyor. Uygar insan böyle oluyor-
muş! Gündüz insan, gece kurt. Batıhnın biz-
den iyi tarafi ne mal olduğunu bizden iyi söy-
lemesi. Fakat kendi yalanlanna bizim inan-
dığımız kadar o da inanıyor.
Sonuç: Dünya tarihi siyasal gücün cina-
yetle koşut olduğunu gösteriyor. 500 yıldır
bunun en büyük temsilcileri Batılı uygarlar.
Önce Batı uygarhğı kavramını bir silkele-
yelim. Uygarlık varsa bir tane olur. O uy-
garlık yağmayı, şiddeti, cinayeti ve egemen-
lik içgüdüsünü denetleyebilen bir uygarlık-
tır. Birisı çıkacak, biliyorum ve soracak: "E,
Saddam gibUeri ne olacak?" Saddam ya da
Bush gibilere ne olacak bilmiyorum. Ama
500 yıldır dünyayı sömüren bir cinayetler di-
zisinin temsilcilerine uygar demekten vaz-
geçip uygarhğı yeniden tarumlamak gerek.
Irak9
a Işık Tutmakta...
UtkuERİŞİK
y
-
T
Ikesinı. "ŞiH hey! Uzun
I I taçyaprağı seni!_" diye-
V-/ rek seven şair, 1973 'te bir
eylül sabahı radyosunu açtığın-
da, duyduklanna inanmak iste-
mez. Sağlık sorunundan dolayı
hekinıin dinlemesini yasakladı-
ğı radyo, SaKadorABende'nin öl-
dürüldüğünü söylemektedir. Öl-
dürenler, o dönemin Genelkur-
may Başkanı Pinochefnin as-
kerleridir. Cunta işbaşındadır ve
şairin evini çoktan kuşatmıştır
bile. Radyodan haberin aynntı-
lannı dinlemekte ısrar eden şa-
irin ateşi yükselir ve bu üzün-
tüyle günden güne kötüye gider
sağlığı. Sonunda, askerlerin ba-
sıp talan ettiği eviyle ve yağma-
ladığı kitaplanyla vedalaşıp kal-
dınldığı hastanede yaşama göz-
lerini yumar. Şairin cenaze töre-
nine binlerce kişi katüır. Halk, so-
kaklan doldurup hep bir ağız-
danbağırmaktadır: "PabloNeru-
da yaşıyor!"
Peki, Allende'nin ölümü, No-
bel Edebiyat Ödüllü ünlü şairi ne-
den bu kadar üzer?
Dünya tarihinin, devrimi se-
çimle gerçekleştiren ilk ve tek
sosyalist lideridir çünkü Salva-
dor Allende!.. Toplumdaki gelir
dengesizliklerinin üzerine korku-
suzca girmesiyle, en az (asgari)
ücretlilerin maaşlannı büyük
oranda arttırarak onlann yaşam
düzeylerini yükseltmesiyle, köy-
lü kooperatiflerine toprak dağıt-
masıyla, yoksul çocuklara ve ge-
be kadınlara bedava süt dağıt-
masıyla, ücretsiz sağlık hizmeti
ve ilaç olanağı sunmasıyla hal-
kın sevgisini kazanmış bir baş-
kandır o. Halkın ona seslenişi
ise şöyledir: ArkadaşBaşkan!^
Şili'nin, Çin ve Küba ile kurdu-
ğu tehlikeli(!) ilişkiler, ABD'nin
dikkatini çeker. UstünebirdeAJ-
lende'nin ülkesının maden kay-
naklannı yabancı şi±etlerin ehn-
den ahp kamulaştırmak isteme-
si, dönemin ABD Başkanı Ni-
xon'ın CIA adh düğmeye basma-
sı için yeterli bir neden oluştu-
rur. Amerikan yatınmcılann Halk
Birliği Hükümeti ile düştügü çı-
kar anlaşmazlıklan ardından
ABD'nin ekonomik ambargosu
gecikmez. Dış dünyayla kurdu-
ğu tüm ticari ilişkileri yara alan
Şih'de ekonomik bunalım başlar.
Tüm bu gelişmelere karşın, ya-
pılan seçimlerde Allende yüzde
43.3 oy almayı başanr, ama ABD
güdümüne giren ordu desteğini
çekince hükümetten, muhalefet
daha da güçlenir. Kıtanın kuze-
yinden gerekli maddi desteği
alan muhalıf güçler, Allende yan-
lısı Genelkurmay Başkanı
Praös'ın istifası ve Pinochet'nin
onun yerine gelmesiyle daha da
güçlenir. 1973 Eylülü'nde bir
gün, Allende 'ye muhnra veren Pi-
nochet, ondan istifa etmesini ve
kendilerine teslim ohnasını is-
ter. Bunu reddeden Allende, Baş-
kanlık Sarayı'na saldıran asker-
lerle girdiği çatışma sırasında öl-
dürülür. Arkadaş Başkan'ın ölü-
münün ve Pinochet'nin dikta-
törlüğünün haberini alan Neru-
da'nın dudaklanndan dökülen
bir tümce vardır ki, şimdi diren-
ci kınhnaya çahşılan Irak'a hâ-
lâ ışık tutmaktadır: "Şa,sessizbir
Vıemam'dır!''
SAVAŞ ve İNSAN
SAVAŞIN ORTA YERİNDEN İNSAN MANZARALARI
HAFTA İÇİ ^ | * \ m
4 J P " OĞUZ HAKSEVER İLE
HER AKŞAM CANLI
V E
D Ü N Y A
'
I R A K
SAVAŞINI TELEVfZYONLARDAN İZLİYOR
V t
TELEVİZYONLAR DÜNYAYA SAVAŞI NASIL ANLATIYOR?
• t i l C ^ \ \ A A NTV'DEN TAM ÇEVİRİSİ İLE GÜNLÜK TELEVİZYON HABERLERİ
•V I wZMJ I t \ HANGİ KANAL, HANGİ HABERİ NASIL VERDİ? ^- — ^ ••
17:35
HANGİ KANAL, HANGİ HABERİ NASIL VERDİ?
HAFTA İÇİ HER GÜN
PENCERE
Tavpunuzun Köşesi'ni
Açalım mı?..
Odaya girdim. Leyia Tavşanoğlu masanın ba-
şında oturuyor, koltukta bir kedi uyuyor...
- Bu ne?..
Leyla otuz iki dişini gösterdi:
- Kokoş...
Meraklı bir okur sorabilir
- Cumhuriyet gibi ciddi bir gazetenin işyerin-
de kedinin ne işi var?..
Vallahi ben de bilmiyorum, daha bahçeye adım
atar atmaz kediler ayağınıza dolanıyor, asansö-
re bile biniyorlar; elimden gelse hepsini kapı dı-
şarı edeceğim, ama sözüm geçmiyor.
Garip bir gazete bu Cumhuriyet; Doğan Na-
di kafayı çekti mi mızıldanmaya başlardı:
- llhan, bu ne biçim gazete, herkesin gözü bi-
zim üstümûzde, kendimizi kimseye beğendire-
miyoruz...
Doğru söylüyordu; şimdi de başımıza bir "yav-
ru" sorunu çıkmasın mı?..
'Yavru' kim?..
Kedi değil...
•
Dışarda ve içerde kimi "ftaf/fgazefe"lersatış-
ları artsın diye arka sayfaya çıplak bir genç kızın
renkli fotoğrafını yerleştirmeyi âdet edinmişler-
dir; bizim bıçkın ceridelerden biri de o köşeye ad
takmıştı:
"Yavrunuzun Köşesi"
Peki, Cumhuriyet'in de böyle bir pazarlamaya
girişebileceğini hiç düşündünüz mü?..
Ancak bizim gazetenin arka sayfasında bir-
kaç gün arayla 'çıplak fotoğraflar' yayımlanınca
Hürriyet birinci sayfadan olayın üstüne atladı:
"Cumhuriyet de arka sayfasına çıplak kadın fo-
toğraflan koymaya başladı."
Sen misin yazan, birkaç gazete daha bu tar-
tışmaya katıldı, ünlü kadınlar arasında anketler
yapıldı...
Anlamı nedir bu ilginin?..
"Muhterem refiklerimiz" diyorlar ki: Bakın,
Cumhuriyet de bize benzedi.
•
Güzel sanatlarda 'nü' (çıplak) eski çağlardan
beri gündemdedir...
Ressamlar, heykelciler, fotoğrafçılar estetik
güdülerle bu alanda sanatsal ürünleryaratırlar...
Seks pazarlaması başka şey!..
Bizim boyalı (renkli değil) medya, çıplaklığı ba-
yağı bir pazarlamaya dönüştürüyor; basınımız-
da "yavrunuzun köşesi" bu güdünün arka say-
fada dışavurumu...
Son yıllarda üst dudağını "Batılı gibi" tıraş
eden çoğu kara bıyıklı erkeğimiz de boyalı ga-
zeteleri arka sayfadan okumaya başlıyor...
PazarolaL
Ancak Cumhuriyet'in böyle bir kaygısı ve ama-
cı olmadığı da açık seçik...
•
Erkekle eşitlik yolunda Batılı kadının yapma-
dığı şeyyoktur hapse girmiştir, mitingleryapmış-
tır, açlık grevlerine yatmıştır, iktidarlarla çatış-
mıştır; bugün bile amacına ulaştığı söylenemez...
Türkiye'de ise kadın hakları alınmadı; verildi.
Yazmaya başladığım yıl bizim gazetede bir tek
kadın çalısan yoktu; denge değişti, çoğunluk
"taife-i nisa"ya geçti...
Biliyorum ki onlar Cumhuriyet'te kedileri çok
seviyortar...
Peki, Cumhuriyet'te "yavrunuzun köşesi"ri\
severler mi?..
]
e bugün
Zerda
Şahin ve Zerda arasında
soğuk rüzgarlar esiyor
ve açığa çıkan sırlar
yeni başlangıçlara kapı aralıyor.
IMBC www.ntvmsnbc.com
\NTV Radvo
/aynı anda
İSTANBUL 102.8
ANKARA 1047
İZMİR 957
6 Nısan 2003 Pazar- AT\<irnnıtını