04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
•> ItSAN 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER İNSANIN SERÜVENİ TURHAN SELÇUK I5ÜRÜST ÎSTAKBUL EFEtftİSİ ABDÜLCANBAZ. PJ.HİKÜLADE MACERALAEI 1915'te birkaç gûnde kenti almayı planlayan İngilizler, bir yıl sonra çareyi kaçmakta buldu îstanbulda hemendüşecekti!istanbuL asırlardan ben Batı dün- yasının rüyalannı süsleyen bır kent olrnuştur. Ne var ki bu hayalin ne- deni çoğu zaman romantik gezgin- lerin dile getirdiği gibı kentin bü- yülü güzelliği değil, sahip olduğu stratejik mevkıdır. Napolyon bu gerçeği, "Bnyûk soru temcl olarak değişmez: Kons- tantinopoBs'e Idm hâkim olacak- ür?" sözlenyle dıle getırır, tstan- bul'a sahip olmanın, dünya çapın- da bir güç halıne gelmek ıçin temel şart olduğunu bu şekılde ifade eder. Asırlar boyunca İstanbul'u ele ge- çirmenin hayalini kuran Batılılar için buütopya ilk kez 20. yüzyıl baş- lannda ortam buldu. Osmanlı tmparatorluğu'nun her bakımdan saplandığı bataklık, baş- ta ingilizler olmak üzere Batı dün- yasına bu yönde cesaret verdi. 1904- 11 yıllan arasında ortaya atılan iş- gal planlan çeşıtli nedenlerle erte- lenirken, 1914'te Osmanlı tmpara- torluğu'nun Almanya'nuı yanında savaşa girmesi ne zamandır bekle- nen firsatı yarattı. İstanbul'u almak gün meselesl Çanakkale Boğazı'ndan geçerek Îstanbul'u ışgal erme fikri, başta tngiliz Denız Kuvvetleri Bakanı \Vmston Cburchffl olmak üzere pek çok tngiliz devlet adamının iştahı- nı kabartıyordu. Onlara göre iki yüzyıl boyunca bir zaferden diğerine koşan ve bir dünya gücü haline gelen tngiliz do- nanmasının Çanakkale'yi aşıp bir- kaç gün içinde tstanbuTa ulaşma- sı kesinlikle sorun değıldi. tki ül- kenin güçleri arasında büyük bir fark vardı. Osmanlı askeri yıllardır o cepheden bu cepheye koşmaktan, bü- yük yokluk içinde savaşmaktan bitkin düşmüştü. Bu sure içinde salgın has- talıklar düşman kurşunlarından daha fazla iş yapmış, yüz binlerce askeri te- lef ermişti. Ordu iyi yönetilmiyordu. Devlet ise askerinı doyurmaktan bıle acizdi. Si- lahlar son derece yetersiz ve eskiydi. Çanakkale "yi sa\aınan bır avuç eski topun lngiltere'nin dev deniz gücünü durdurması ve onu Îstanbul yolundan alıkoyması söz konusu bile olamazdı. Amerikan Büyukelçisi Henry Mor- genthau. Ingiliz ve Fransızlaruı gide- rek bir megalomani halini alan bu gü- veni yüzünden herkesin Çanakkale önünde Itilafdonanmasının zaferine ke- sin gözüyle baktığını ve tstanbul'un düşman elıne geçmesinın l gün mese- lesi olduguna" inandığını söyler. Bu öylesine bir güvendi ki, 13 Ocak 1915 günü yapılan Savaş Konseyi'nde Churchıll, "asıl amacı İstanbul'a gir- mek olan harekât* için şubat ayında "Getibohı Yanmadası'nı top ateşine tutarak ele geçirmeyi" teklif ermekte hıçbir sakınca görmemişti. Düşman gemileri Canakkale'de Dünyanın dört bir köşesinden gele- rek Ege'de toplanan yenilmez Ingiliz armadası ile Fransız gemileri Türk tab- yalannı dövmeye 19 Şubat "tabaşladı. Kötü hava koşullan nedeniyle veri- len aralara rağmen kıyıya yöneltilen yoğun top ateşi büyük zayiata yol aç- tı. Asıl saldın günü olan 18 Mart'a ge- lindiğinde Türk topçusu elindeki cep- hanenin çoğunu harcamış, direnme gücünü de önemli ölçüde yitirmişti. Ar- tık savunmanın gedik vermesi an me- selesiydi. Düşman gemilerinin açtığı yoğun ateş Çanakkale'yi bir harabe ha- line getirmişti. îstihkâmlann çevre- sındeki görünüm korkunçru. B ağdat'ı 10gün içinde alıp lrak'ı dize getireceklerini öne süren Amerikan ve Ingiliz güçlerinin karşılaştığı direnci gördükçe, 88 yıl önce Itilaf Devletleri 'nin Çanakkale de uğradığı hezimeti aklımıza getirmeden edemiyoruz. f A "1 ^ 'te birkaç gün içinde t \J i ^ Çanakkale 'yi geçip -A. ^SJL * • îstanbul 'u almanın hayalini kuran Ingilizlerle Fransızlar, sonunda büyük bir hüsrana uğramış ve peşlerinde 200 bindenfazla ölü bırakarak geri çekilmek zorunda kalmışlardı. [email protected] Mehmet Altun Toprak delik deşık olmuş, toplar par- çalanmış, her yer asker ölüleriyle kap- lanmıştı. Ancak saldrnnın şiddetine rağmen düşman gemileri yine de ge- çit bulamamıştı. Savaş güçlerine aşın güvenen tngilizler, belli ki üzerinde yaşadığı topraklan sa\iınan Türk as- kennın göstereceği cesareti hesap ede- memişlerdi. Araştırmacı AlanMoore- head, 'GefflSohı' adlı kitabında bu ce- sareti şu sözlerle tarif eder: "Askerlerin yedi saatiik uzun bom- banhnıansırasmdakinıturnlanhir.Tan- hk uyandıncıdır. G«libolu krvısında, Kilitbahir'deki Türk topçusunu i/Jc- yenler, onlann önüne geçilemez bir inançlasav^şöğınu askerlertop başına koşarken imamlann dua okuduklan- nı anlaür. Burada görülen, savaşın ab- şıtmış heyecanının da ötesindedir: Türk askerleri bir dini heyecan. kâfire kar- şı savaşmamn getirdiği bir duygunun etkisindedir. Bu nedenk. uçuşan şa- rapneDere ve patla>an mermilere al- tbrmakstan kendüerinifleriyeatariar." Türklerin bu kahramanca savun- ması karşısında başanh olamayan ve bir gece evvel döşenen mayınlar yü- zünden üç gemisini kaybeden Itilaf do- nanması. çareyi geri çekilmekte bul- du. İstanbul'u almanın sanıldığı ka- dar kolay olmayacağı ortadaydı. So- nunda karadan yapılacak bır harekât- la desteklenmediği sürece donanma- nın bu işi tek başına yapamayacağı- na karar verildi. Her iki taraftan 400 bine yakm insanın hayatına mal olan Çanakkale Savaşlan, böylece yeni bir evreye girdı. Karada da hüsran 25 Nisan 1915 sabahı başlayan çı- karma harekâtı, Ingiliz kara ve deniz kuw etlerinin yanı sıra Anzak ve Fran- sız birliklerinı de kapsıyordu. Itilaf Devletleri, Gelibolu Yanmadasrnın Seddülbahir ve Anburnu mevkilerin- de başlatılan çıkarma harekâtından kı- sa zamanda sonuç almayı ve Türk tab- yalannı ele geçirerek Boğaz'ı donan- maya açmayı hedefliyordu. Ancak bir kez daha hesap çarşıya uy- madı ve düşman kuvvetleri olağanüs- tü bir savaş yeteneği sergileyen Türk- ler karşısında tayıdaki dar bir şeride sı- kışıp kaldı. Toprağına kasteden düş- manlara karşı tek silahı olan canını or- taya koyan Türk askerinin bu saN'aşta- ki davranışı yine kahramancaydı. Alan Moorehead'e göre destansı bir cesaretle çarpışan Türkler, sayı ve si- lahça üstün ounamalanna rağmen ka- rarlılıklannı bir an bile yitirmemişler, Çanakkale Savaşlan Türkaskeri için bir metanet ve cesaret smavıydL Her biri 250 küodan daha ağır olan top mermileri, çoğu zaman bataryalara sırtta taşınrvordu. (sağda) 18 Mart 1915 günü Fransız Boırvet arhlısı, gece gizh'ce dökükn mavinlardan birine çarparakiki dakika içinde sulara gömüMü (üstte). 25 Nisan'da başlayan kara harekâü sırasmda düşman buüklerinin indirme yapüklan noktalardan biri de Dyas Burnu'ydu (solda). çok sakin ve ustaca boğuşmuşlardı. Elbette başlannda MustafaKemal gi- bi bir askeri dehanın bulunması da sa- vaşın kaderini değiştirmişti. Çıkarma günü ast rütbeli, ama dâhi bir Türk komutanının Çonkbayın' nda bulunması, Itilaf kuvvetleri bakımın- dan tüm seferin en acımasız rastlantı- lanndan biriydi. 0 orada olmasa An- zaklar bu stratejik tepeyi belki de o sabah ele geçirecek, savaşı o anda so- nuçlandırmış olacaklardı. İşgal haval oluvor Çıkarmanın üstünden aylar geçtiği halde, düşman kuvvetleri en küçük bir ilerleme bile sağlayamamıştı. Savaş kilitlenip kalmış, iki taraf da cephele- rinin gerisinde, bulunduklan yeri ko- rumaktan başka bir şey düşünemez hale gehnişlerdi, Toprak kazancı için verilen ka\ıplar inanılmaz boyutlar- daydı. Çepheyi birkaç yüz metre ilerlet- mek bazen 10-15 bin askerin hayatı- na mal oluyor, askerlerin içinde bulun- duğu şartlar her geçen gün biraz daha kötüleşiyordu. Salgın hastalıklar ve bakrmsızlık her iki taraf için de ölümcül bir hal almış- tı. Itilaf Devl .'tleri'nin kesin bir sonu- as ca ulaşmak için daha fazla kuvvete ih- tiyacı vardı. Ne var ki böyle bir kuvvet mevcut değildi. Türkler ise düşmanı denize dökebilecek güçte değillerdi. Tüm Osmanlı ordusunun neredeyse yan- sı Gelibolu daydı. Çepheye gönderi- lebilecek tek bir yedek asker bile yoktu. Bu durum aylarca devam et- ti. Nihayet kasım ayında Savaş Ba- kanı Lord Kitchener Gelibolu'ya yaptığı bir teftış gezisinden sonra Müttefik Komutanı Sır Cnarles Mon- ro'nun önerisine kulak vermeye ve harekâtı durdurmaya karar verdi. Bunun üzerine başlatılan geri çekil- me harekâtı kademeli olarak 9 Ocak 1916'datamamlandı. Son müttefik bir- liği Gelibolu'dan aynldığında, Ami- ral Carden'ın Londra'ya "havalariyi gittiği takdirde İstanbul'a on dört gün- de \-arabflecegini'' bildiren bir mesaj göndermesinin üzerinden neredeyse bir yıl geçmişti. Ingilizleri bu "tarihi yanılgı''ya sü- rükleyen şeylerin başında, hiç şüphe- siz savaş güçlerine duyduklan güven geliyordu. Ama Ingilizleri uçuruma sürükleyen asıl neden, hiç şüphe yok ki yurdunu savunma arzusunun Türk askerine verdiği güç \e cesaretti. GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Dizkapak Adaları... Çocukluk ve ilk gençlik yıllanmızda Kadıköy ve Kartal sahilleri bir plaj cennetiydi. Moda'dan baş- layıp Fenerbahçe, Caddebostan, Idealtepe ve Sü- reyya Plajlan ile Deli Mehmet'in kır kahvesi yaz ay- lannın gözde alanlarıydı. Denize girmeye niyetlenen ancak yüzme bilme- yenler, sahilden bellerini aşacak derinliğe kadar açı- lır, ya dalıp çıkar ya da kulaç atmaya çalışırlardı. Göztepe'nin bıçkın gençleri onlan tanımlamak için karşıda sıralanmış adalar grubunu da dikkate ala- rak "Dizkapak Adalan'nda yüzüyorlar" derlerdi. Böylece de yüzme bilmediklerini açıktan vurgu- lamamış ve kibar bir anlatım yöntemi uygulamış olurlardı. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdul- lah Gül'ün, Amerika Birieşik Devletleri Dışişleri Bakanı Colin Powell ile yaptığı görüşmenin ardın- dan yaptığı açıklama nedeniyle anımsayıverdim. • • • Gazetelerdeki başlıklardan TürHye koalisyon içe- hsindedir, müttefik ülkelerle birfikte hareket et- mektedir" cümlesini okuduğumda doğrusu inan- madım. Çünkü son yıllarda, başka gazetelerden ayn ve çarpıcı başlık bulma anlayışı yaygınlaştığından, özellikle de savaş haberlerinde kullanılırolduğun- dan kuşkuya düştüm. Olan biten her şeyi anında izlemek olanağı her zaman bulunamadığından arkadaşlara sordum: "Biz televizyon konuşmasında duyduk" dediler. • • • Madem böyle olacaktı, o zaman tezkere tartış- malanna, Adalet ve Kalkınma Partisi'nde (AKP) gerginlikler yaşanmasına ne gerek vardı. Bakanlar Kurulu, kendisinde kimi ayncalıklı yet- kiler kullanma gücü olduğu inancında idiyse, ay- larca kamuoyunu uğraştınp, ekonomıyi de büsbü- tün olumsuz etkileyen zikzaklara neden ihtiyaç duyuldu. Dışişleri Bakanı'nın açıklaması, önceki açıklama- lar gibı düzeltilmeye uğradı. Muhalefetin itirazlan ciddiye alınmadı amaTür- kiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Annç'ın değerlendirmesi yabana atılır cinsten değildi. Koalisyona savaşçı olarak değil, insani yardım amacıyla katılındığı, bunun da "Kuzey Irak'taki ABD güçlerine yakıt, su, içecek ile Birteşmiş Mil- letler kaynaklı insani yardım içeren geçişlere izin vermekle sınıhı olduğu" söylendi. Bu kapsamın ilk bölümünün bile TBMM kararı- na aykın olduğu ileri sürülüyor. Türkiye, hangi anlamda kullanıldığı pek de bel- li olmayan müttefikine savaş için gerekli katkıları sağlarken, üyesi olmayı düşlediği Avrupa Birliği (AB) ülkeleri başka telden çalıyordu. Çoğunluğu AB ülkeleri temsilcilerinden oluşan Avrupa Konseyi, ABD ile lngiltere'nin başlattığı saldtnya derfıal son verilmesi çağrısında bulunu- yor, bu biçimde insanlık suçu işleyenlerin daha sonra bunun hesabını verecekleri uyansını yönel- tiyordu. Gül'ün ilk açıklamasının, ülkemizin geleceğini etkilememesini dilemekten başka çaremiz yok. • • • AKP'nin; anayasa değişikliği teklifinin ikinci tur oylamasında dün gece düştüğü durum, Dizkapak Adalan benzetmesinin politika alanında da geçer- li olduğunu gösterdi demek yanlış sayılır mı? [email protected]. VEFAT Müteveffa Dr. Ismail Dülgeroğlu'nun eşı. TED Ankara Kolejı emekli öğretmenlerinden, Kimya Mühendisi H. NİLÜFER DÜLCEROCLU 4 Nısan günü Hakk'ınrahmetinekavusmuştur. Cenazesı 6 Nisan 2003 Pazar günü A Hisan Goksu Camisi'nde kılınacak öğle namazından sonra Edimekap Sakızağıcı Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Oğlu Sina, torunlan Aslı, Onur & Hande Dülgeroğlu; kardeşi Ali R. Bulak GENEL KURULİLANI Sendikamızın 13. Genel Kurulu'nun 19-20 Ni- san 2003 günlerinde saat 10.00-17.00 arasında Yıldız Sarayı, Dış Karakol Binası Toplantı Salo- nu'nda aşağıdaki gündemi görüşmek üzere 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu'nun 10. maddesi gere- ğince üye usulüyle yapılmasına, gerekli yasal ço- ğunluk sağlanamadığı takdirde ikinci toplantının 26-27 Nisan 2003 günlerinde aynı yer ve saatte yapılmasına karar verilmiştir. GÜNDEM: 1. Yoklama ve genel başkanın açış konuşması 2. Divan başkanı ve üyelerinin seçimi 3. Saygı duruşu 4. KonukJann konuşmalan 5. Faaliyet, denetleme raporlan ve bilançonun okunup görüşülmesi 6. Tahmini bütçenin görüşülmesi ve genel kurulun onayına sunulması 7. Raporlar üzerinde görüşmeler 8. Tüzük değişikliği 9. Yönetim ve Denetleme Kurulu'nun aklanması 10. Dilekler 11. Aday başvurulan 12. Seçimler ve kapanış TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI Başka Türkiye Yok Haydi Fidan Dikelim ORMANBAKANUĞI AĞAÇLANDIRMA VE EROZYÇN KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Nüfüs cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. AHMETBİLİR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle