25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 MART 2003 SAL 14 KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYSEGÜL YÜKSEL Savaşatiyatronungözüylebakmak Ljygarlık geliştikçe vahşet de artıyor mu? Tiyatro bilgeleri 'uygar' söylemleriyle uyaradururken günümüz egemenlerinin 'ilkel 7 'uygar 'lık maskesi ardına gizlemelerine ne demeli? Amerikalı yazar Edward Albee'nin "Hay- vanat Bahçesi" oyunu "dünya raerkea" sayı- lan New York kentınin göbegindeki Central Park'ta geçer. "Serseri/bilge" Jerry, parkta kar- şılaştığı "uygar" Amenkalı Peter ile iletişim kurabilmek için "konuşma"nın yetmeyece- ğini bilir. "Uygar" söylem denendikten son- ra, "söz"de ve "davranış''ta aşama aşama "da- ha ilkeToIanageçilir. Sonaşamada Jerry'nin bıçağı el değiştırir ve Peter'in eliyle Jerry'nin gögsüne saplanır, Jerry ıle Peter arasındakı "iletişbn" ıronik bır bıçimde, ancak "en il- kd"e indirgendikleri noktada gerçekleşir. "Uy- gar" Peter'in, "flkel" olduğunun bilıncine var- dığı aşamada "Hayvanat Bahçesi" bır "mesel" oyundur; "uygarnk" ve "ilkeDjk" olgulannuı sıradan bir "karşrthk" oluşturmadığı gerçeğini gös- teren, Hiroşıma'ya atom bombasını indirmek için yalnızca "düğme\ebasmaw nın yetmiş ol- ması, bu gerçeğı daha da derinleştirir. Tekno- lojinin gelişmiş aygıtlannın kullanımı yoluy- la, "vicdanrahatsızhğı'' devreden çıkınca, "il- kel'' davranış daha da kolaylaşır. Savaş. ger- çeği sanallaşmış, bılgisayar oyununa dönüş- müştür. Aynca, heyecan verici bir TV seyir- liğine... Hıristiyan kölelerin aslanlara atılışı- nı seyrederek eğlenen Romalılannkinden bin beter bir insanhk dönemınden geçriğımızın bilincıne vanlması ıçın her Peter'e bır Jerry mi düşmesı gerekecek? Savaşta 'kurban' motifl Bu sorunun yanıtı Vietnam Savaşı sonrası oyun yazarlanndan David Rabe'ın "Kemik Kıran Sopalar" (Stkks and Bones) oyununda- dır. Vietnam'dan gözleri kör ve vicdanı acıy- la yüklü olarak dönen oğullannın, "kolay" yaşamlarını altiist etmesine dayanamayan "kutsal Amerikan aaesTnin, delikanlıya elbir- liğıyle bır "intihar töreni" hazırladıklan tüy- ler ürperticı bir sahne olayı. Kendi çocuklan- soyutlanmışhğından ve uzaklıgından bakıp, aşa- ğıdakı insanlan "sinek" gibı gören... Oysa Shakespeare "Troilus ve Kressida"da, "güç gösterisi" olarak yapılan savaşın saçma- lığını nasıl da buruk/alaycı birtavırla sergiler! Brecht'in "Şvayk" oyununun sonunda, "güç- lü olaıun yeneceğini düşünerek" "yola çıkan" "büyük adam" Hitler, nasıl da "yolunu viti- rip", "küçük adam Şvayk"ın "yol gösterküi- ği"ne sığınır! Ve Aziz Nesin, "Düdükçülerie Fırçacılann Savaşı''nda kapitalizmin savaş ge- rekçelerini nasıl da karikatürleştırir: "Bizinı nrçalanmrnn şöhreti, at ve kaür kuynığundan yapılmasından ileri getir. Banş içinde o kadar az at ve kaor öliir ki bunJann kuyruklan, ya- pıp satacağımız nrçalariçin yetmez. Fırça fab- rikalanmız kapamyor... (...) Biz l mbüılan an- cak savaş kurtanr. Çünkü savaşta boyuna at- lar, katıriar öliir, bizdeölü at vekabriann kuy- ruklanm ucuza ahr, bol bol firça yapar, sata- 1. Bertolt Brecht, 2. \Mlliam Shakespeare, 3. Aziz Nesin, 4. Arthur Müier, 5. Eugene lonesco nı bile "kurban*' eden bır topluma "vfcdan aza- bı w nı yeniden öğretmek ıçın 'Jerry'nin eyle- ını veterlı olabılır mı? "Savaş kurbanı" izleğinı ışleyen Amerikan oyunlan arassnda Arthur MiDer'ın 2. Dünya Savaşı sonrasında yazdığı "Bütün Oğulla- run"ın yen özeldir. Hava kuvvetlen uçakla- nna "parça" üretımı yaparak savaştan "tath kazanç" sağlayan Joe Keller, sattığı defolu parçalar nedeniyle bir dolu uçağın düşmesi- ne neden olmuştur. Joe'nun işlediği insanlık suçunu öğrenen büyük oğlu, defolu parçanın takıldığı bir uçakta görev alarak bile bile ölü- me gider; babasının "savaş kazancı" adına ış- Iemiş olduğu cinayetlerin bedelını oğul yaşa- mıyla ödemiştir. Amerikan tiyatrosu bu üç örnekte görülen -kapitalistemperyalist ideolojiye karşı çık- mış- "lsa" figürleriyle doludur. Ideolojinin yürütücüleri ıse öfkeleri, hırslan ve zorbalık- lanyla, Yunan mıtolojisinin "ilkel" tannlan- nı çağnşhnyor. Olympos Dağı'nın görkemli imparatorların Imparatoru Bir bilseler "yeryüzü tannhğı''nın "geçka'' olduğunu.... Hamlet' in dediklerine kulak ver- seler: "Kostoca İskender, dümrofetheçıknuş- ken, dönüp dolaşıp bir gün rasgele bir fıçıya ü- kaçhk edeceğini akhndan geçirmiş midir. („) İskender öldü. („) İskender tozoldu,toz da top- rak, o topraktan da balçık kanku, o balçıktan da bir ükaç yapıldu o tikaç da bir bira nçısının ağzına nkılcu, neden olnıasın ha? O serdar Se- zar toz- toprak olunca / Duvardaki gediği ka- pamaca, / Dünyayı altüst eden o nrüna / ûkaç oldu bir poyraz riizgânna." Hiç olmazsa lonesco'nun "Macbett" oyu- nunda "küresefleşme" yalanının "absürd"ünü çıkaran zorba Macol gibı açıksözlü olsalar: "Evet, iktidan ele geçirdiğinı şu andan başla- yarak anlaşnıanın. uzlaşmanın tath siitünü ce- henneme dökeceğinı. Altüst edeceğim evren- sel banşı („) Bir imparatorhık yapahm (prens- Hğhnizi») kendimizi de imparator (._) bütun imparatoriuklaruı ve imparatorların impara- toru." Kimyasal kitle imha silahlanna gelince... Nesin Usta'ya bır kez daha dönelim. "Fnpı- alar" ve "Düdükçüler" ülkeleri, sonunda yer- yüzüne "kaşıntT ve "kahkaha" gazlannı sa- lar. "tnsannğmsonu"gelmiştir: "Gülegüleöle- ceğiz, kaşuıa kaşuıa.J' Tiyatronun bilgeleri yoluyla yüzyıllar önce de 20. yüzyılda da yapılan uyanlann "ükel''li- ği delip geçememiş olması "uygarnk" dersin- den sınıfta kaldığımızı göstermiyor mu? Bursa Devlet TiyatrosıTnun 'Orkestra' oyunu Auschwitz özelinde savaşa ve şiddete sert bir eleştiri Yokedilmek istenen barışa ağıtHAYATt ASILYAZICI Bursa Devlet Tiyatrosu, Arthur MiDer'ın "Auschwhz" belgeselını sahneye getırdi. XX. yüzyılın yaşa- dığı en büyük tragedya. Auschwitz kampında "Orkestra"'nın seslendir- diği ezgiler yankılandı. Oyun, gaz odasında öldürülen 4.5 milyon insa- nın trajik ama gerçek öyküsünü yan- sıtıyordu. Hitler'in Yahudi ırkım yok etme politikası, 2. Dünya Savaşı (1939- 1945) boyunca sürdü. Tarihte akıl tu- tulması, önce ortaçagda kurulan ki- lise mahkemesi Engizisyon'la baş- ladı. Galüede Engizisyon mahkeme- sinde yargılandı. Akıl tutulması özel- likle fspanya'da, dolaylı olarak Av- rupa'da terör estiriyordu. Rönesans ile 16. yüzyılda akılcılığın öne geç- mesi, özgürlüğü ve reformu getirdi. 17. ve 18. yy'daakılcılıkgelişti, Hı- ristiyan mitolojisi yıkıldı. 19. yy'da akılcılığın ılerlemesi ve Almanya'da Hegel'in yaratıcıhğıyla Alman fel- sefesi Avrupa'da öne çıktı. 1939'da Hitler Almanyası'nın Polonya'ya saldırmasıysa, akılcılığın durma nok- tasıydı. Toplum düşüncesine ve ta- rihe duyulan ilgi, Nazi Almanya- sı'yla kesintiye uğradı. Nazizm, Ital- ya'da MussoHni, Ispanya'da Pranco faşizmiyle üçlü bır sayacağı oluş- turdu. 2. Dünya Savaşı. 50 milyon insanın ölümüyle sonuçlandı. Tiyatro ve şlddet gerçeğl Auschwitz, Treblinka, Buchen- vald, Moabit kamplan, XX. yy'ın silinemeyen lekeleridir. Aynı yüz- yılda Vietnam'da ABD'nin yaptık- lannı da göz ardı edemeyiz. Bugün de Bush'un Irak'ı eie geçırmek için ortaya koyduğu gerekçe, Hıtler'ın Polonya'dan Danzing'i isteme ge- rekçesinden farksızdır. 21. yy'uı dik- tatörü, güçlü ABD ile dünyayı ele ge- çirmek istediğinın ayırdında olma- yan işbirlikçi büyük devletlerdir. ABD'yı Ingiltere, Italya, Ispanya destekliyor. Itarya'nın bilinçaltında Mussolini, tspanya'nın bilinçaltın- da Franco faşizmi kompleksi yatı- yor. Şimdi akıl tutulmasına uğrayan fiush zalim dftnmunda; Saddam ise nn 1 iyatronun uyarıcı, eğitici, öğretici ve eğlendiriciyönleri vardır. Ne ki içinde bulunduğumuz günler, beîirsizlikle yüklü. 'Orkestra 'nın tiyatro uyarlaması şiddet gerçeğini yeniden gündeme getiriyor. Oyunun olaylarla örtüşmesi bakımından Ayşe Emel Mesci 'nin yorumu, içinde yaşadığımız gerçeğin alîını çok sert biçimde çiziyor. yor. giderek güç katıyor oyuna. Sah- çekleştirilen kurguyu öne çıkanyor. neye konuluşta; oyunculuk, dekor, "Orkestra" önoyunlafuayede baş- giysı, ışık düzeni, müzik bir bütün- lıyor, sonra salona oyuncularla bir- lük içinde yorumlanmış. Tıyatro- muzda genellıkle çok az oyunda yö- netmenin ağırlığı göriilmekte, oyun oyunculann sırtına yüklenmektedir. "Orkestra"daysa yönetmenin getir- diği yorum rüm yapıma yansıyor. mazlum durumuna düştü Irak'tain- sanlaryok olacak. Umarız TBMM'de millervekilleri akıl rutuLmasına uğ- ramaz ve sağduyulu davranırlar Tiyatronun uyancı, eğitici, öğre- tici ve eğlendirici yönlen vardır. Ne ki içinde bulunduğumuz günler, be- lırsızlikle yüklü. 'Orkesrra'nın ti- yatro uyarlaması şiddet gerçeğini yeniden gündeme getiriyor. Oyunun olaylarla örtüşmesi bakımından Ay- şeEmdMesd'nin yorumu, içınde ya- şadığımız gerçeğin altıru çok sert biçimde çiziyor. Oyunun dramaturji çalışmasını ve koreografisini yapıp sahneye koyan Mesci, koreografiyle dans tiyatrosu- nu birleştirmiş. Somut, etkili, vuru- Fantastllc bulu;lar Oyundaki kalabalık sahnelerde ol- sun, az kişili sahnelerde olsun kore- ografik düzenleme, yorumu daha il- ginç kılıyor. Tutsaklann kampa ge- tirilişlerinde, trenden inişlerinde, ..«w.w,^^^. ^u ...u ., - ^ . . , ,^.u - kampta sergilenen görüntüler, oyu- cu koreografi, sahnelemeyif)esli- nun dramaturji çalışmasında ger- hkte ginliyor. MuratGühnez'in de- mır 'konstrüksiyon'u başanlı biçim- de kullanması, Hale Eren'in özgün gıysi tasanmları. kullanılan müzik, sahneleyişın öneminı, büyük başa- nyla vurguluyor. Yönermen de ye- ni fantastik buluşlarla oyunun plas- tik ağırhğını arttırmış. Bu görsel ça- hşmalar, oyunculann olağanüstü ba- şanlanyla bütünleşiyor. Olayın tra- gedyası verilirken. ınsan duygulan- nın, düşünce ve eylemlerinin çeliş- kileri de yaşanıyordu. Insanlardı kampta yaşayanlar; gaz odasına git- memek için yaşamın çözümsel bi- çimde sergilenişinde duyulan kuşku- lar vardı; kampta zorunlu yüzeysel çatışmalar, sorunlan ölçülü, tartım- lı biçimde yansıtıyorlardı. Bu yoru- mun yönetmenle bütünleşen asıl oyunculuktan kaynaklandığını, bü- tün bunlan da Bursa Devlet Tiyat- rosu sanatçılannın inandıncı yorum- lanyla gerçekleştırdiklennı gördük. Yönetmenin oyuna katkısı, derinlı- ğı olan fantastik bulgularla beslenı- şı, kendi sanat yaşamındaki aşama- sını da getinyor. Keskln bir yorum Mesci, Auschwitz cehennemini olabıldiğince sert, keskin biçimde yorumluyor. Karşılaştırmak için söy- lemiyorum; 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Polonya Tiyatrosu'nda savaş karşıtı oyunlar ve özellikle Brechfin Berliner Ensamle'de bile oynanma- mış bütün yapıtlan sahnelendi. Na- zi Almanyası'ndan en çok caru ya- nan ülkelerin başmda geliyordu Po- lonya. 1963 yıhnda Varşova'daki Çağdaş Tiyatro'da Envin Aser'in yaptığı yorum, Arturo için tüm za- manlann en sert yorumu diye ta- nımlanmıştı. Axer, 1965'te Lening- rad'dakı Gorki Tiyatrosu'nda da "Ar- turo Ui"yi aynı sert yorumla sahne- ye koydu. Her iki yapımı gördüğüm için Mesci'nin "Orkestra" yorumu- nu aynı sertlikte ve keskınlikte bul- duğunu söyleyebilirim. Bu rür yo- rumlar, savaş karşıtı oluyor ve ban- şın anlamı çok daha öne çıkıyor. Na- zi Almanyası'nı aynı ağırlıkta ve sertlikte eleştiriyoryönetmen. Bush yönetiminin dünyayı ele geçirmek için uydurduğu yalanlar, Hitler'i anımsatıyor. içinde bulunduğumuz koşullan anlatması bakımından da çağın temel özellik taşıyan faşizm çizgısi; ABD'nin emperyalist yayıl- masını, 21. yy'a ters düşen düşman- ca davranışını görüyor ve 'Savaşa hayır' diye bağırmak için fuayeye çıkışınızda başka bir olayla karşıla- şıyorsunuz. Fuayede Filistinli (man- kenlerden oluşan) mazlumlan gö- rüyorsunuz. Ölülerin önünde Filis- tinli genç bir kadın ağıt yakıyor. Is- rail-Filistın bağlantısıyla yeniden sarsılıyorsunuz... t' YAZIODASI SELİM İLERİ Savaş Yazıları Yahya Kemal'in Eğıl Dağlar'da derlenmiş yazıla- n beni etkiler. 'Haklı' birkurtuluş savaşına adım adım ve gündelik hayattan yaklaşan yazılar. Payitaht istanbul'da her günün tekdüze çehresı sö- zümona sürmeWedir - A t e §- barutAnadolu'dadır. Yah- ya Kemal, kayıtsız istanbul'a Anadolu heyecanı aşı- lamak ister. Halîde Edib, Türk'ün Ateşle Imtihanı'nda Dör- düncü Fırka'dan Binbaşı Nâzım'ı anlatır. Ona aynl- mış sayfalar, Dostoyevski nin büyük romanından çıkagelmiş gibidir. Bugün anısını ve ruhunu Türk'ün Ateşle Imtiha- nı'ndan hissedebildiğimız Binbaşı Nâzım, gerçek bir mustariptir. HalideEdib, "Askerler içinde, askerliğin en çok aleyhinde olan oydu," diyor. Ve ekliyor: "Gelir gelmez, en dikkati çekersima o oldu. Bil- hassa, maceralannı anlattığı zaman, büyük birilgiy- ledinleniyordu. YenibirTürkiye'nin,hattadünyanın şekli için bir formûl edinmişti. O da şuydu: Evvela bütünzabitleriöldürmek, sonra da zabitleri öldüren- leri öldürmek, nihayet Türkiye'yi mesut ve yeni bir hayata kavuşturmak." Nâzım şehit olur "Nâzım'ın göğsünü kurşunaaç- tığını söylüyohar." Romancı, son kez zıyaret eder: "Mini mini bir bölmede, üzerinde büyük bir bay- rak örtülü olan Nâzımyatıyordu. (...) Ben içeriye gi- rince, bir an, bayrağı kaldınp kaldırmamakta tered- dütettim. Nihayet, kaldırdım. Işte, Nâzım. Başıyük- sekyastıklara konmuş, topçu üniformasıyla yatıyor- du. Elleri, göğsü üzerinde kavuşmuştu. Başmda ma- vitepeli, kahverengi kalpağı vardı. Ne garip! Topra- ğa dönecek olan bu ölümlü cesedin içinde Nâzım'ın ruhu bir zaman yaşamıştı. Ela gözleri açıktı. Herza- manki ifadesini taşıyordu. (...) önce ellerine baktım. Herhangi çilli bir çocuk eli, uyuyan bir çocuk gibi göğsünün üstünde... Bu el- lerin kurşunla oynamış olduğunu düşündüm. Elimi elinin üstüne koyarak, birkardeşe veda edergibi ve- dalaştım ve bayrağı üzerine çektim, sonra, yalnız kalmak ve hava almak istediğımden, dışan çıktım." Binbaşı Nâzım, savaşlara yol açanlann zabitler ol- duğunu düşünüyordu. Fakat öyle mi? Binbaşı Nâzım, yirmıncı yüzyılın ve yirmi birinci yüzyılın, mezarlanna tükürülecek tiranlannı görme- miş, kurtulmuştu... Şu acı saptayım da Halide Edib'in Binbaşı Nâzım sayfalanndan: "Nihayet hastaneye geldim. Hep gözümün önün- de savaş ziyafetinin bulaşıklanyla dolu, hastane de- nilen mutfakbeliriyordu. Zavallı Türkler!.. Zavallı Yu- nanlılar!... Zavallı dünya!.. Ertesi sabah, yine çok acı, çok hareketlı oldu. ölüm halinde olan bu zavallı yaralılar şuurlannın al- tında ailelenni veyurtlannı kurtarmak için döktükle- rikanın beyhude olduğunu hissediyorlardı. Allahım, bu ne zaman bitecekti?" Ve 'muhafazakâr' Peyami Safa, BirAkşamdı ro- manında yazıyor "Harp meydanı... Orada, yüz elli kişinin bir anda berhava olması. Orada, ufka bakan bir çift güzel gö- zün bir anda kararması, delinmesı, kan püskürme- si. Orada, dimdikdururkenyere çöküşler. Orada, hay- kınşlann en samimıleri. Orada, bin anayı hıçkırtacak bir gülle. Orada, dibi kurumuş bir matra ağzına ya- pışan çatlak dudaklann, kan ve sevgili dudaklannı özleyişi. Orada, ölüm, her saniye kulak dibinde vı- zıldar. (...) Harp... Harp bu... Harp. Harp. Dehşet!" 0 savaş yazılan boşuna mı yazılmıştı? Takvimde Iz Bırakan: "Zaman geçecek, bizlerde sonsuzca ayrılıp gide- ceğiz yaşamdan. Yüzlerimiz, seslerimiz, kaç kişi ol- duğumuz, hepsi unutulacak. Ama acılanmız, biz- den sonra yaşayacak olanlar için sevince dönüşe- cek; mutluluk, dihik düzenlik egemen olacak dün- yaya." Anton Çehov, Üç Kızkardeş, Ataol Beh- ramoğlu'nun çevirisi. Sanatve edeöiyatta iti yen yanşma • Kültür Servisi - Sanat \ e edebıyat alanında yapılan yanşmalara bıri BEKSAV. diğen Sanat ve Hayat dergısınce düzenlenen ıkı yeni yanşma daha eklendi. BEKSAV'ın 'Cıgerxwin Sanat ve Edebıyat Yanşmasf nda, öykü, şiir, beste, araştırma - ınceleme, oyun ve senaryo dallannda ödül verilecek. Sanat ve Hayat dergisinin 'Mapushanelerarası Şiır ve Öykü Yanşmasf ise cezaevlennde üretilen şıır ve öyküleri edebıyat ortamına kazandırmayı amaçhyor. Her ıkı yanşmanın aynntılı bılgileri BEKSAVdan öğrenılebılır. (Tel: 0 216 349 91 55) BUGÜN • ENKAODİTORYim nda 20.00'de Oz Production işbirliğıyle İncesaz ve Metihat Giuses konseri. (0 212 276 22 98) • BABYLOVda 21.00"de 'Sene 2084' (0 212 292 73 68) • BEKSAV'da 'Godard Filmleri' kapsamında 15.00'te 'Serseri Aşıklar'. 17.00'de 'Adı Cannen', 19.00'da 'Jandarmalar' fılmlerinin gösterimi. (0 216 349 91 55) • YAPIKREDİ KÜLTÜR SANAT MERKEZİ SERMET ÇtFTER SALONU'nda 18.30'da Artun Ünsal'ın yöneteceğı, Boncuk Hüseyin, Gökmen Tokgöz'ün konuşmacı olarak katılacaklan 'Ayiıüer/Ölüm' konulu sah toplantısı; Turkcell Bınasf nda 18.30'da 'Şimal Yıküzı' filminın gösterimi. (0 212 252 47 00) • NARDİS JAZZCLUB"da 21 30da Selim Benba Trio konsen. (0 212 244 63 27) • BORUSAN KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 19. 00 da Engin Gürkey Vurmah Çalgdar Topluhığu nun konseri (Biletix: 0 216 454 15 55) M AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 19. 30da 'ÇizDüşümü4- Irmaklararası' konulu Sanat Güncesi (0 212 252 35 03) M TARIKZAFERTUNAYAda 18 00 de TurgutCansever ve EnverErcan'ın katılacağı 'Yaşama Kühürii ve Mimari' konulu söyleşi (0 212 293 12 70) \
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle