04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA + CUMHURİYET 17MART2003 PA2ARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Boş Beklentfler KAHVELERDE, medyada, hattâ sorumlu yüksek makamlarda şöyle bir denklem oluş- turulmuştu: Amerika'ya Irak'ta yardım ederiz, o da bizi Kıbrıs konusunda destekler. Kimileri bunu gazetelerde yazdı, televizyonlarda sa- vundu. Belki, seçim sonrası cümbür cemaat gidilen Atlantik ötesi seferlerde verilmiş sözler de böy- le bir mantığa dayanmaktaydı. Oysa, bilmek gerekirdi ki, böyle denklemler kurmaya kalkışacak bir devletin kendisi güç- lü olmalıdır. Yoksa, elden ayaktan düşmüş, borca batmış, sorunlar ve sıkıntılar içinde bo- calayan bir devletle kimse bu tür hesaplara gi- rişmez. Çünkü, ortaya çıkan saygın kurumla- ra, yüce ilkelere ve ince kurallara karşın, dev- letler dünyasında ne yazık ki hâlâ "orman ka- nunları" egemen. Dişsiz kaplanla av paylaşan arslan gördünüz mü hiç? Tam tersine, halsiz kaplanın çevresinde sırtlanlar dolaşmaya, te- pesinde akbabalar uçuşmaya başlar. Hepsi, halsizin halsizliğinden kendine pay çıkarma peşinde olacaktır. Nitekim, Birieşmiş Milletler gölgesinde yü- rütülen son Kıbrıs müzakerelerinde, baş- langıçta olduğu gibi Irak macerasına rastlayan haftalar boyunca da, Türk tarafına Amerika'dan ciddi hiçbir destek gelmiş değildir. Ne Nevv York'ta, ne de Lefkoşa'da. Bush yönetimi, Birteşmiş Milletler'in Güven- lik Konseyi'nde elimizi güçlendirecek herhan- gi bir girişimde bulunmadı, örneğin anlamsız ve insafsız ambargoların kalkması yönünde hiç çaba harcamadı. Üstelik, VVashington'un yolladığı "özel koordinatör" KKTC başkentin- de Plan lehine gösterilerde açıkça görünmek- tençekinmedi. Bu "dolaylıkatılım"m Plan'aen son eklenen o acayip "referandumlu yöntem" değişikliğinde rol oynamadığı söylenebilir mi? Boş beklentiye yol açan denklemin öbür ucuna bakarsanız, oradaki görüntü de pek parlak değil. VVashington'un Ankara'dan ge- len itirazlara aldınş etmeden bağımsız bir Kürt devleti kurdurma niyeti artık iyice sırıtmaya başlamıştır. Türk askerinin haklı nedenlerle Irak'ın kuzeyinde hazır bulunma girişimi kar- şısına Amerikan askeriyle çatışma tehdidinin dikilmesi stratejik ortağa yakışır bir tutum mu- dur? Türkiye'deki iyimser safdillerin, VVashing- ton'a, Brüksel'e ve dıştaki sözde dostlara gü- venerek yola çıkanların şimdiye kadar anla- madıklarını hiç olmazsa şu günlerde anlama- ya başlamalan gerekiyor. Şu iyice belli oldu şim- di: Plancı yaklaşımlara dayalı güçlendirilmiş ekonomisiyle, akılcı reformlara girişilerek dü- zeltilmiş sosyal yapısıyla ve her şeyden çok da yeterli eğitimden geçip bağımsız düşünme ye- teneği kazandırılmış insanlarıyla gerçek an- lamda bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti yarat- maktan başka çare yoktur. YÖK Nedir, Ne Olmalıdır?.. Eleştiriler ileri süriilürken, bunun arkasında mevcut YÖK sisteminin hiç değişmeden olduğu gibi korunması gibi bir niyet ya da heves işareti varsa, işte bunu onaylamak olanaksızdır. Prof. Dr. Aydın AYBAY B unu kaç kez yazdım: YÖK, Türkiye'de ûniversite yaşamı- nın üstüne, üniver- sitenin ne olduğun- dan "bihaber", onu sıradan bir meslek okulu sanan 5 kışilik bir "darbecUeriktidan"nın, kurnaz, işbüir ve firsatçı bir zatın "iğva- lan" sonucunda örttükleri kap- kara bir örtüdür. Bu "çarpüt" ku- rumu ihdas eden yasayı çıkanrken, ne kadarAtatürkçü olduklannı da karutJamak için darbecı takım bü- yük kurtancının adının geçtiği her maddede, adın büyûk harflerle ATATÜRK biçiminde yazılması- nı buyurmuşlardır. Bu emre uyu- larak, yasa Resmi Gazete'de bu bi- çimde yayımlanmıştır. (O günler- de, bundan esinJenen kimi yala- ka yöneticiler, Atatürk adını sö- mürerek, egemenlere yaranmaya çahşmışlar, bu arada örneğin bir spor dalındaki hakemliği düzen- leyen yönetmelikte, hakemlerm bu görevi "Atatürkilkelerine'' gö- re yapacaklannı büe yazmışlardır!) Bu YÖK düzeni niçin bu kadar kolay kurulmuştur? Hemen be- lirtmekgerekir ki, söz konusu ya- sanın çıkanldığı dönemde, üni- versiteler için kuJlanılan "anarşi yuvaian" sözü doğru değildir. Herkes bilmektedir ki, günde 5- 10 kişinın öldürüldüğü kanlı kar- gaşa, ûniversite içinde yaşanan birkargaşa değildir. Dı$andaolup- biten olaylardan üniversiteye yan- sıyanlar, polis yetkililerinin bile "malumkişiler" diye kolayca ta- nıyıp niteledikleri, çoğu devlet içine çökmüş gizli odaklann ma- şalan olan militanlardır. Bunlarla başa çıkılması için, ar- kalanndan devlet desteğinin çekil- mesi yeterli idi. bu yapılmamış- tır. Ama 12 Eylül sabahı bu mili- tanlann ortadan yok olduklan göz- lenmiştir. Bukonu çokça yazılmış ve ger- çek tamamen açıİdığa kavuşmuş olduğu için fazla açıklamaya ge- rek yoktur. Buna karşın, o tarihte mevcut üniversiteler, hem darbe rejimini yürüten egemenlerin hem de aydınlıktan korkan yarasalara benzeyen kimi çevrelerin çıkarla- nna uygun olmayan özerk ve öz- gürlükçü yapılan dolayısıyla "döş- man" ilan edilmiştir. Işte YÖK düzenini "doğuran" yaklaşım budur: Mevcut üniver- siteler, o zamana kadar bu "nite- fiğj" taşımayan birçok yükseköğ- retim kurumu ile aynı kaba kona- rak, "haD-ihamur" edilmiş ve her şeye muktedirbır merkeze, onun ve başının "emirkulu" olarak ka- bul edilecek kişiliksiz ve renksız kuruluşlan haline getirilmiştir. Şımdi sonınumuz şudur: Ara- dan 22 yügeçtikten sonra, 1946'da çıkanlan 4936 sayılı yasa ile dü- zenlenen ve daha sonra çıkanlan yasalarla da aslı "özerkve özgür- lükçü" yapısı korunan (muhafa- za edilen) ûniversite kavramını "imha eden" bu YÖK sistemini hâlâ savunacak ve koruyacak mı- yız? Bu soruya yanıt vermeden ön- ce şunu belirtmek gerekir ki bu ko- nu, kurumun başında şu ya da bu kişinin bulunması onun seçimle ya da atamayla oraya gelmiş olması ile ilgili değildir. YÖK'ün başına ve yönetimine gelen kim olursa ol- sun bu mekanizmanın çarpıklığı ortadan kalkmış olamaz. Üstelik, 20 küsur yıllık yöneti- min "kTaaü" ve bunun şemsiye- si altındakı ûniversite "iktidaria- n"nın bılinen uygulamalan, soru- nun ldşâenle değıi, "sstemde" ol- duğunu açıkça göstermektedir. Bugün durum, Milli Eğitim Ba- kanlığı'nca haarlanan bir tasan ne- deniyle yeniden gündeme gelmiş bulunuyor. Böyle bir tasannın or- taya çıkanlmasına karşı, YÖK'ün veona bağlı kişi ve kurumlann şid- detlı eleştiri ve protestolannı an- lamakta güçlük çekiyoruz. Tasannın kötü ve belli konu- larda "syasalamaçh" olduğunun ileri sürülmesinde, kuşkusuz kı- nanacak biryön yoktur. Birdüzen- leme girişimınin, üniversite ku- rumunu yaralayacağı, sakıncalı sonuçlar doğuracağı eleştirisini yapmak her ilgüinin doğal hakkı- dır. Ne var ki, bu tür eleştiriler ile- ri süriilürken, bunun arkasında mevcut YÖK sisteminin hiç de- gişmeden olduğu gibi konınma- sı gibi bir niyet ya da heves işare- ti varsa, işte bunu onaylamak ola- naksızdır. Bu halde, öyle bir tavır içinde olanlann, mevcut sistemin korunmasından, ister istemez ki- şisel çıkarlan olduğu kuşkusu dü- şünülecektir. Son olarak şunu belirteyim: Bu- gün üniversite sisteminde bir re- form gereksinmesi varsa -ki ke- sinlikle vardır ve bu YÖK düze- ninin tasfîyesi ile gerçekleşecek- tır- yapılacak tarnşmalann odağı- na, bir sürü karmaşık, melez ku- rallar ve kurumJardan oluşan ta- san ve taslaklar değil, 4936 sayı- lı yasa ile temeli aülmış olan özerk ve özgür üniversite sistemi kon- mah ve yeni "rejjm" buna göre bi- çimlendirilmelidir. Bu yolun er- demini anlamak isteyenlere öne- rim, önce hiçgedkmeden 4936sa- yıtayasa\ı baştan aşağı,sindirerek okunıalandır. Amblem, Ankara ve Gerçekler... Haydar YILMAZ Çankaya Belediye Başkanı A nkaralılar, Sayın Meüh Gökçek'in Ankara Büyükşe- hir Belediye Başkanı olma- sından sonra görühnemiş birkeyfüik, vatandaşlar ara- sında aynmı iş edinen, ken- disinden farklı belediyelere karşı işgüzar ve dayatmacı ve 'sakürgan bir belediye başkanıtipi'ylekarşı karşı- ya kalmış olmanın şaşkın- hğı ve kızgınlığını yaşıyor- lar. Sayın Gökçek, 'ben bi- faim, ben yaparun' tavny- la öbür kurumlan ve bele- diyeleri kendisine biat et- meye zorlamakta, bukonu- da her türlü aracı kullan- maktançekınmemekte, yüz- lerce Ankaralı ve onlarca kurumla davalı bulunmak- tadır. Hukukun üstünlügü ilke- sinin birgereğı olarak mah- kemelenn verdığı kararlan uygulamamakta, bu karar- lan nalıncı keseri gibi sa- decekendisınden yana yont- maktadır. Bu konuda takın- dığı tavırlar, olumsuz dü- şünmenin ve olumsuz dav- ranmanın klasikleri arasın- da rahatlıkla gösterilebilir. dehşet saatleri Nitekim Danıştay 8. Daire- si'nin Gökçek'in toplumu kutuplaştırma ınadının bir ürünü olan ve Ankara'ya yakışmadjğı apaçık ortada olan amblemle ilgili verdı- ği ıptal karan karşısında Gökçek, "Ankara'nmamb- lemi yürürlûktedir, Danış- tay amblemleflgffiBelediye MecKsi'nin verdiği önceki karan iptal etnüştir" dıye- rek pışkınliğinı ortaya koy- muştur. SayınGökçek'in sa- natsal değerden yoksunluğu çızen tarafından da kendi- liğinden itiraf edilen amb- lemdeld ısranonunCumhu- riyet değerleriyle çaüşmayı meslek edinen zıhruyetinın bır urünü olarak da okuna- büır. Ankara gibi modern Cumhuriyetimize başkent- lik eden birkentın, pervasız- hğı ve hoşgörüsüzlüğü ça- lışma bıçimi haline getiren Gökçek'in insafve izan an- layışına terk edilmiş olma- sı büyük birtalihsizlik, hat- ta taÛhsızlıgin ötesınde bir trajedidir. Gökçek, ne ya- zık kı, büyük işlerin, büyük projelerin peşinde koşma- mış, küçük işlerin, küçük hesaplann, anlamsız ve so- nuçsuz işlerin içinde yinp gitmeyi tercih etmiştir. Büyükşehir Belediye Baş- kanı olduğundan bu yana Gökçek'inÇankaya'daakıl- laradurgunlukveren,daha- sı dudakuçuklatanicraatla- n şaşırtıcıdır. Gökçek bu yaklaşımıyla tıpik olarak 'etrafinacami,ağyannama- ni' bir üslubun içinde kay- bolmaktadır. Sayın Gökçek, içinde bü- yüttüğü Çankaya fobisini Dikmen Vadısı Projesi do- layımında dışavurmuş ve kentsel değerlere uygun iş- birliği çagnlanmızahep ku- lak akamış, 'dediğimdedik, çakhğnndüdük' hoyrathğı- nı sergüemekten çekınme- mişür. Dikmen Vadisi'nde ilkelere dayalı tavnmızı aşa- mamanın sıkıntısını mini- cik yavrulanmızın kaldığı kreşlerimizin, emekülere ve her yaştan insanımıza hiz- met verilen poliklinikleri- mizin, gençlerimizin spor yapüğı Ahmet TanerKışla- lı Spor Salonu'nun ve bele- diye hizmet bınalannın su- yunu, doğalgazını keserek kendince aşağı sanısına ka- pılmışnr. Fakat bu iş, iş de- ğildir, bu gidiş de gidış de- ğildir! Ona göre, bulvar ve cad- de üzerindeki sıhhi işyerle- rinin ruhsatlan ve hafta so- nu çalışma izinleri Büyük- şehir Belediyesi'ne aittir. Şimdi soruyoruz? Sayın Gökçek, bu konuda ıddıa ettiği yeüasini ne zaman ha- örlamışür?2002 yümda. Pe- ki Gökçek ne zaman bele- diye başkanı seçilmiştir? 1994'te. Peki Gökçek,neden Ankara'da 8 metropol ilçe belediyesinden sadece biri- sinde, yani Çankaya'da bu- nu uygulama denemesine girişmiştir, burada birtutar- sızlık, bir gizli hesap yok mudur? Soruyorum şimdı, sorumlu birkent yönen'cili- ği bu tür bır arayışı mı ge- rektırir? Sayın Gökçek, aynca Bü- yükşehir Beledıyesi 'nin ol- duğunu iddia ettiği alacak- lan nedenıyle Çankaya Be- lediyesı 'nın banka hesapla- nna ve arsalannahaciz koy- ma sevdasına düşmüştür. Aynca Iller Bankası'ndaki belediye payımıza bile el uzatmaya kalkışmıştır. Oy- sa bizim de Büyükşehir Be- lediyesi 'nden en az onlann- ki kadaralacağımız vardırve karşılıklı mahsuplaşma bu sorunuçözebüir. Fakat Gök- çek, buönerilerimize dekar- şı çıkmaktadır. Özetleyerek kısaca sözü bıtirelim. Bizim kavgamız asla Gökçek'le değildir, bir yozlaşmış, cıvatası bozul- muş bir sistemin ürettiği keyfîyete ve bu keyfiyetin vatandaşlara acı veren anla- yışına karşıyız. Cumhuriyetin başkentini oldu-bittilerle yönetmeye kalkışan, hukuk dinleme- yen, siyasi zikzaklannın, ül- İce çapında siyaset yapma fıyaskosunun acısını Anka- ralılardan çıkarmayakaUa- şanGökçek'inkarşısına, de- mokrasiyi, özgürlükleri ve modern değerleri çıkarmaya ve her ne pahasına olursa olsun bu değerleri savun- maya devam edeceğiz! CÜMHURİYETTEN OKURLARA İBRAHİM YILD1Z Habercttte Cumhriyet Faria AKP hükümeti Tayyip Erdoğan başbakanlığın- da ikinci kez kuruldu. 3 Kasım seçimlerinin ardın- dan Abdullah Gül başbakanlığında 1. AKP hükü- metinin görevebaşlamasıyla, Cumhuriyet gazete- sinede önemlı bir görevdüşmüstü.Atatûrk'ün öne- risiyle Yunus Nadi tarafından kurulan ve 80 yıllık yayın hayatnı sürdüren Cumhuriyetgazetesi, Cum- hur^VakrfSened'ndeöngorüten 'anayasas/'dog- rultusunda, Atatürk ilkeleri çerçevesinde, kamuoyu- nu doğru bilgilendirme ve objektif olma ilkelerin- den bugüne dek ödün vermedi, vermeyecek. • • • Şüphesiz, okurlanmız 3 Kasım'dan bu yana medyanın olaylara nasıl yaklaştığının ayırdındadır. Ülkedeaydınlanmanın sesi olan gazetemiz, bakan- lıklarda ve metrolar- daki "namaz şovla- nnı* gündeme taşı- . " Cumhuriyetl Sr'MuîabaJcfltsırlanl mış, türban olayının "siyasi bir oyun" ol- duğunun artını çiz- miştir. Olası Irak savaşının gündeme oturmasıyla, banş yanlısı yayınlanmız ve tavnmız bazı kesimle- rin tepkisini alsa da sürecektir. Başyazılanmızda ve yazarlanmızın yorumlann- da dile getirildiği gibi savaş ülkemize ve komşu- lanmıza büyük zararlar verecektir. Türkiye; Irak, Kıbns ve AB üçgenindeki çıkarçatışmasının siya- si girdabına çekilmek istenmektedir. Bu yoğun gündem ve belirsizlik içerisinde, Cum- huriyet gazetesi çalışanlan, üzerterine düşen gö- revin bilincindedir. • • • Ankara büromuz, temsilcimiz Mustafa Bal- bay'ın yönetiminde, son haftalarda haberciliğin nasıl olması gerektiğinin güzel ömekierini vermiş- tir. Balbay'ın, eskı Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'la Bush arasındaki diyaloğu "Bush'tan gözdağı" manşetiyle (25 Şubat 2003) Cumhuriyet'te yer aldıktan bir gün sonra ulusal basında yer almıştır. Ne diyor- duBush: "ABmikal- dı, alın işte üçe böldüm. 21. yûzyılda BMgerek- li mi değil mi, ona bakıyorum." Iskenderun'daki ABD'li askerlerin "silahla liman dışına çıkmak istemesi" (9 Mart 2003) İskenderun'da Gerginlik" manşetiyle Cumhu- riyet'te yayımlandıktan bir gün sonra Hürriyet ve Posta gazetelerinde manşet olmuştur. "Mutabakat Sırian" (10 Mart 2003) manşetimiz de ertesi gün ulusal basının manşetlerine taşın- mıştır. Tezkere ile ilgili devletin üst yönetiminde yaşa- nan diyaloglar, "Tezkereninperde arkası"(13 Mart 2003) manşeti Cumhuriyet'in ardından bir gün sonra Sabah ve Vatan gazetelerinde, "Cumhuri- yef'eatffyapılarak yer almıştr. Bu örnekler, Cumhuriyet ga- zetesinin objektif vebaşanlıhaber-i Tes&erenin pcrde arkası 1~ ! • ııılrâll iskenderun'dagopnlik^L ciliğini ortaya koymaktadır. Cumhuriyet'in man- şetlerinin diğer gazetelere yansıması, bize Cum- huriyet gazetesinde çalışmanın verdiği hazzı ya- şatmıştır. • • • Bugün üçüncüsünü verdiğimiz ÖSS'ye hazırlık Sınava Doğru dergisine üniversiteye hazırlanan öğrencilerin gösterdiği ilgi, bizi aynca mutlu et- miştir. Ülkeninönde gelen dershanelerinden "Fen Bilimleri Merkezi"n\n özgün sorulan ve rehberiik hizmeti, sınav tarihine dek sürecektir. Beşiktaş'ın 100. yilı nedeniyle verdiğimiz dergi- ye, Beşiktaşlı taraftarlann gösterdiği ilginin satşa yansıması bizleri sevindirmiştir. Son günlerde artan tirajımız, doğru yolda oldu- ğumuzu göstermektedir. Yeniliklerimiz ve ekleri- mizle daha iyi bir gazete yapmaçabamız sürmek- tedir. İyi bir hafta dileğiyle. yön: bob misiorovvski oyn: jean claude van damme, tomas arana pazartesı virüs barındıran silahın peşine düşen teröristlere, geçit vermeyen bir amerikalının nefes kesen mücadelesi... her anı gerilim ve heyecan yüklü bu filmi sakın kaçırmayın! SADDAMTARİHTE N DERSLER SADDAM HÜSEYfN SAVAŞ BAŞLADIĞINDA NE YAPACAK? fPUÇLARI IRAK LİDERİNİN GEÇMİŞİNDE YATIYOR BU AKŞAM 22:05 esas show bu show! BELGESELI IMBC www.ntvmsnbc.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle