03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 MART 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER İNSANIN SERÜVENİ TURHAN SELÇUK DÜRÜST TABİATLî ÎSTAKBUL %r ABDÜLCANBAZ 1 HARİKULADE MACERALAEI OıZı'M iMİMÎ, ÎM |5İR FAP-Kı N DA PEĞ-ıiı M 5AN MA PöT POfct ft, CroZuM HEP ^z.c.£iMt>£ AMA-, I3EM FLoRT KAÎ>tWl Ardı ardına yaşanan savaşlar Osmanlı devletini uçurumun kıyısına sürüklemişti 85 yılönce savaşınMyüzü Zaman [email protected] Mehmet Aitun M ütareke Dönemi olarak adlandırılan 1918-20 yılları, art arda yitirilmiş iki savaşın yükü atında ezilen Osmanlı halkının yokluk içinde kıvrandığı, açlıkve çaresizlikyıllarıdır. ~XTine aynı yıllar 'savaş zenginleri 'nin servetine JL servet kattığı, çöken bir imparatorluğun çatırtılan işitilirken ülkenin düştüğü sefaletten servet yapanların gününü gün ettiği bir zamandır. Bugünlerde gündem iyiden iyiye savaşa kilit- lendi. Savaşla yatıp sa- vaşla kalkıyor, hep onu konuşuyoruz. Görüşler- se çok çeşitli. Kimisi Tûrkiye'nin savaştan kaçmaması gerektiğini öne sürüyor, kimisi çö- züm yollan tükenme- mişken bu savaş niye di- ye soruyor. Kim ne düşünürse dü- şünsün, değişmeyen tek bir gerçek var. O da sa- vaşın yıkıcılığı. Savaş- lann etkisi sadece cep- helerle sınırlı değil. Her savaş ekonomik, siyasi, ahlaki ve toplumsal bir çöküşü de beraberinde getiriyor. Bu tarihte de hep böyle oldu. Hasta adam ölüm döşefllnde Tarih kitaplanna şan- lı zaferler olarak geçen savaşlar bile ardmda bü- yük toplumsal travma- lar, yıkımlar, bunalımlar bıraktı. Zaferin sarhoş- luğu geçtiğinde geride acı çeken bir toplum, al- tüst olmuş bir düzen, darbe yemiş bir ekono- mi kaldı. Hele cephede işler iyi gitmeyip bozgun havası estiğinde, tüm bu olumsuzluklar katmerlenerek bir ka- rabasan gibi toplumun üzerine çök- tü. Osmanlı tarıhı, ışte bunun örnek- leriyle dolu. Şimdi zaman tünelinde 85 yıl ön- cesine, yakın tarihimizin belki de en acı günlerine gitmek istiyoruz. Yani sadece askeri ve siyasi çöküşün de- ğil, toplumu ayakta tutan tüm değer- lerin yüalışına sahne olan mütareke yıllanna. Birbiri ardına gelen Trab- lusgarp, Balkan ve I. Dünya savaşla- n "hasta adam" Osmanlı'yı ölüm dö- şeğine düşürmüştü. Mütareke Döne- mi ise büyük bir çöküşün son perde- siydi. Yerll burjuvazl yaratma Istefll Işte bu dönem, savaşın toplum üze- rine ne boyutlarda bir yıkım yaratabi- leceğinin belgesi olarak tarihe geçti. 1918'e gelindiğinde, Osmanlı devle- ti yedi yıl süren bir dizi savaştan çık- mıştı. Bu zaman içinde tüm kaynak- lar ordu için harcanmış, çiftçinin elin- den hayvanı, ürünü aluımış, Rume- li'den gelen büyük göç dalgası Istan- bul'un sokaklannı işsız, parasız ve ça- resiz insanlarla doldurmuştu. Savaşın yarattığı firsat ortarru büyük bir ahlaki çöküşü de beraberinde ge- tirmişti. Birinin çaresizliği, diğeri için zenginliğin anahtan olmuştu. "Mflülk- tisat" görüşüyle yerli bir burjuvazi ya- ratmayı hedefleyen Ittihatçılann hi- mayesindeki tüccarlar, ordunun ve devletin ileri gelenleriyle işbirliği için- de, diledikleri malı diledikleri fiyat- tan satmaya başlamışlardı. Orta sınıf çöküyor Tüccarlar inanılmaz kârlar elde eder- ken fiyatlar da hızla yükselmişti. 1914'te kıyyesi 3 kuruş olan şeker 1918'de 195 kuruşa, ekmek 1.25 ku- ruştan 34 kuruşa çıkmıştı. Yokluk ta- ŞAMPANYMJ SEFAHAT Savaş Türkiye'yi bir yanda büyük bir yokluk ve yoksulhığa sürüklerken diğer yanda açıkgöz vurgunculara büyük serveüer kazandmh. Cephede askerler açlıktan ot yerken, Istanbul'da yeni türeyen bir sınıf savaş zengini sabahlara kadar şampanya akıtip sefahat içinde yaşıyordu. O dönemde tstanbul'da bulunan H. C. Armstrong, 'Türldye Nasıl Doğdu' adh kitabında bu kesimin hayatinı şu söderle betimler: "İstanbuTda hayat şen, günahkâr ve zevk vericiydL Kahvehaneler içld ve raksla dohıydu. Kimse vatanuu düşunmüyor, herkes firsaü ganimet biHyordu." EKMEK İÇÎN KAVGA Yd 1920. Balkan Harbi ve ardından gelen L Dünya Savaşı'nda topraklaruu, hayvanlannı ve geçim kaynaklannı yitiren, göçe zorlanan, işsiz kalan ve hayat pahahhğından bunalan khieler İstanbuTun kenar mahaHelerinde inanılmaz bir sefalet yaşıyorlardı. Yazar Burhan Cahit 'Cephe Gerisi' adh kitabuıda insanlann düştüğü yoksulluğu şöyle anlatıyordu: "tstanbuTun kenar mahallelerinde her gün vesika ile adam başına yüzer dirhem dağıtüan mısır ekmeği yiizünden kavgalar oluyor, halk gece yanlanna kadar muhtar odalan önünde birbirini kmyor." hammül sınırlanmn ötesindeydi. Sa- vaşla birlikte stoklar hızla tükenmiş, hemen hiçbir mal bulunmaz olmuştu. Orta sınıf, tam bir çöküntü içindeydi. Geçinme sının 1914 yılında 235 ku- ruştan, dört yıl içinde 4.600 kuruşa çıkmıştı. Bu pahahlık, her türlü rüş- vet ve kanundışı kazanç arayışlannın kapısını da aralamıştı. Sabit bir maaş- la yaşamaya çalışan memurlar, sefa- letin eşiğindeydiler. Savaşın tüm olumsuzluklannı ken- di lehlerine kullanan tüccarlar ise tüm bu olumsuz koşullan kendi çıkarlan- na kullanmanın yollannı bulmuşlardı. Bir numarah kazanç kaynağı istifçilik ve karaborsacılıktı. Mallargizlice stok- lanıyor, piyasada yapay bir darlık ya- ratılıyor, ardından aym mallar iki üç misli fiyata satılıyordu. Istanburdaki hemen her han, bir tür ticaret borsası haline gelmişti. Aynı mal elden ele geçirilerek değer kazanıyor, böylece spekülatörler "havaoyunu''ndan ser- vet kazanıyordu. Savaşla gelen servet Ordunun ve devletin yüksek kade- melerinde tanıdığı ol aldıklan özel izinle yurtdışından şe- ker ve un gibi mallan getirip, el altuı- dan yüksek fıyatlara satıyorlardı. îşin acı yanı bu mallan getirmek için kul- lanılan araç, devletin askeri vagonla- nydı. Bu tüccarlara ortak olduğu söy- lenen bazı memur ve subaylann yol- suzluğu herkesin dilindeydi. Pek çok açıkgöz tüccar, servetini daha savaş yülannda yapmıştı. Yok- luğun yol açtığı firsatlar, ülkenin içi- ne düştüğü batağı kendi çıkarlan için kullanmakta hiçbir sakmca görme- yen bu gibilere sonsuz bir hareket ola- nağı sağlamıştı. Bunlar için cephede Edebiyatçı gözüyle varlık veyokluk Refîk HaBd Karay, anılanna yer verdiği Bir Ömür Boyunca adh kitabında, bir gün misaf ir olduğu koskoca bir paşanın sofrasında kıymasız mercimekten başka bir şey bulunmadığını anlatır ve şöyle devam eder: "Bari ekmek ekmeğe benzese. Bir kerpiçti ki, bize bunu yutturmaya çataşan Topal Ismail Hakkı Paşa'nın öbür ayağına isabet etürOse topal değUkötürüm otardu!M Kesince içinden çöp, saman, toztoprak,bir miktar da süpürge tohumu çıkan ekmeğe kalanlar sapır sapır dökfilüıierdL. Hal böyle iken, Tokathyan CMeM pastahanesi Oe başka pastahane vitrinkrinde suDı zamamıun her nesnesini seyrederdiniz. İşin başı para! Lük lük kavmaklar, çeşh çe^t pastalar, baldavaiarJ" Kâmfl Yaz^ç, Türk Yıldızı Emine'de şu satırlara yer verir: "Fakirler, bikesler inim inim inlerken anaibrcıılar, vagoocular, kontratçüar ve saray mensnplan papeDeri harman gibi sa\ıırarak Beyo^u âlemkrinde sababa kadar zevk ve sefa deryasmda rala, şarap ve bira şişeİeri arasmda yaşıyortandL" Yine aynı kitapta Kâmil Yazgıç, bir savaş zengininin agzmdan romanın kahramanı Emine'ye şu mektubu yazar: "Kulunuz her ay vagon tkaretinden ve anafordan binlerce Bralar kazanıytHTim. Her gece baklava, börek yiyomm, şampanya içiyonım. Sfede bu güzdük \arken, yoksııDuk çekmeniz doğru değOdir.'' tskender Fahrettin Serteffi de Lavvrence îstanbul'da adh romanında, sözü yine ekmeklere getirir: "Sirkeci'de bir firınm önünde vesika ile ekmek tevzi edüirken halkm, bir an evvei ekmeğini alabibnesi için birbirini nasri çiğnediğini gözlerimk gördüm. Fmnm yanma yaklaşüm. Aman ya RabbL. Ne ekmekti o? Kaya parçası gH» simsi>-ah bir madde!" olup bitenlerin hiçbir önemi yoktu. Ülkeleri ise umurlannda bile de- ğildi. Servetlerini sava- şa borçlu olduklanndan, banşı kişisel çıkarlan için bir tehdit olarak gö- rüyorlar, savaşın sürüp gitmesini arzu ediyor- lardı. Ahlaki çöküntü o dereceye varmıştı ki, ay- nı tüccarlar canını orta- ya koyan askerin iaşesi için cepheye bozuk mal göndermekte bile tered- düt etmemişlerdi. Savaşta kolayca kaza- nılan kirli paralar, özel- likle îstanbul'da sınırsız bir eğlence ve sefahat ha- yaünı da beraberinde ge- tirmişti. 1915'ten sonra ortaya çıkmaya başlayan savaş zenginleri kentin en gözde yerlerinde kira- ladıklan dairelerde çıl- gın partiler düzenliyor, sabahlara kadar süren eğ- lencelerde su gibi içki ahöyorlardı. Rus Devri- mi'nden sonra Bolşevik- lerden kaçarak Istanbul'a akın eden Beyaz Ruslar da bu eğlence yaşamına renk katmışlardı. Degerler çözülüyor Bunlann açüklan bar- lar, restoranlar ve gazinolar savaş zenginlerinin uğrak yeri ohnuştu. Iş- galden sonra bu düzen hiç değişme- di. Baü hayranlan işgalcilerle kol ko- la girip sapkın eğlencelerini paylaş- makta hiçbir sakmca görmediler. Bu yıllarda Beyoğlu'nun arka sokakla- n bir fuhuş ve uyuşturucu merkezi ha- line geldi. Kentteki hayat kaduılannm sayısı beş bini aşmış, kumar ve şans oyun- lan alıp başmı gitmişti. Bu yabuzca bir imparatorluğun çöküşü değil, ay- nı zamanda onu meydana getiren ve ayakta tutan tüm değerlerin çözülü- şüydü. Bundan 85 yıl önce yaşanan tüm bu gerçekler, savaşm görünme- yen çirkin yüzünü yansıtan ibret bel- geleridir. Ucuz sava; çığırtkanlığı Savaşı yahıızca meydanlarda kaza- nılan zaferler ya da bozgunlar olarak gören dar bir zihniyetin, bir savaşm her yönüyle gerçek bedelini görmek- te yetersiz kalacağı açıktır. Oysa tarihin bize gösterdiği, za- ferle sonuçlanmış bile olsa, hiçbir savaşın bedelsiz ohnadığıdır. Gele- neksel tarih bakışımız, nedense bizi hep bedellerden çok sonuçlara bak- maya yöneltir. Ucuz savaş çığntkan- lığına düşkünlüğümüz de belki bu yüzdendir. Bedel ödemek... Biz onu hep kazanümış büyük bir zafer olarakgörürüz. Ama o bile, her savaş gibi, aslında kaybedihniş bir savaştır. Tek farkı, amacuıın yüceli- ği nedeniyle, bedeüni ödemenin ulu- sal bir görev haline gehniş olmasıdır. Işte asıl soru burada yatıyor. Girdi- ğin savaş, bedeüni ödemek zorunda olduğunbir savaş mı? Yoksa değil mi? Bugün, düşünmek zorunda olduğu- muz şey, işte bu sorudan ibarettir. GEÇMtŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Bmalarla Armutlar... Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) üst yönetimi- nin bir sağa bir sola savrularak yarattığı şaşkınlık ortamı bugün bir ölçüde de olsa giderilebilecek mi? Elmalaria armutlann toplanması örneğine ben- zeyen bir anlayışla hazırianan "Tezkere", yeni bir gelişme olmazsaTürkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşülüp oylanacak. Başkan Yardımcısı, perşembe günkü kapanış otu- rumunda, Tezkere'nin cumartesi günü görüşüle- ceğini tutanağa geçirmişti. Ama bakarsınız ki, kür- süde yer alacak başkan, oturumu açtıktan sonra, Tezkere'nin görüşüleceğini belirtip; - Hükümet?.. Yok. Komisyon?.. Yok. Görüşme ertelenmiştir, diyebilir. Ve nedeni de, AKP grup toplantısında söz iste- yen milletvekillerinin tümünün konuşmalannı tamam- layamadığı olabilir. Daha önce de görünüşteki ge- rekçeler olarak açıklandığı gibi. Ancak görülen o ki, AKP milletvekilleri arasın- daki Tezkere karşıtları, grup toplantılan sürdükçe çoğalıyor. Çoğaldıkça da oylannın "hayır" olacağını açık açık söylemekten kaçınmıyorlar. Bakanlıgagetirilmiş olan kimi milletvekillerinin açtk- lamalanndan, 9 Mart'taki Siirt seçiminin partileri için yeni bir milat olacağı anlaşılıyor. RecepTayyip Erdoğan'ın, kazanacağına kesin gözüyle bakılan seçim sonrasında Genel Başkan sıfatı nedeniyle Başbakanlığı üstlenecek olması- nın, Bakanlar Kurulu'nda kökten bir değişikliğe yol açacağını kimi bakanlar dile getiriyor. Bu demektir ki, Bakanlar Kurulu, Erdoğan'ın mu- temet saydığı kişilerden oluşacak, Gül yanlılanna da koltuklara veda etme görevi düşecek. AKP'lilertam "iki arada birderede" denilebile- cek durumda. Bir yandan, kapalı kapalı kapılar ardmda yapı- lan pazarlıklaria pişirilip kotanlan ve servis yapıla- cak hale getirilen, hatta tabaklara bile konmuş du- rumda kendilerine dayatılan "Tezkere" konusun- da görüşlerini açıklamalan, ama içeriğine katılma- salar da oy vermeleri isteği ile karşı karşıyalar. Bir yandan da 9 Mart seçimi sonrasında yaşa- nacaklan düşünüp karar vermek durumundalar. Işleri gerçekten zor. • • • Tezkere, iki ayn bölümden oluşuyor. Birincisi, "TürkSilahlı Kuvvetleri'nin yabancı ül- kelere gönderilmesi"ri\n karara bağlanmasını ön- görüyor. Aslına bakarsanız, bu yolda bir karar alınması- na gerek yok. Çünkü PKK ile girişilen savaşım ne- deniyle silahlı kuvvetlerin, Irak'ın Türkiye'ye sınır- daş olan yakın bölgelerine girmesi için karar alın- mıştı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Irak'a girme gerekçe- leri değişmedi ki. Bugün de en az eskisi kadar ge- çerli. Amerika Bırteştk Devletleri'nin deateğinde olu- şacak olası Kürt devleti ve PKK'nin (KADEK) ye- niden güçlenerek Türkiye'ye sızmaya çalışacagı bi- linmeyen bir şey değil. Bu maddenin Tezkere'ye konulmasının, bu açı- dan tutarlı bir nedeni yok. Ama, ABD askerierinin, Irak'a geçmek üzere ülkeye girme durumunun ya- rattığı tepkiyi etkisizleştirmeye yönelik bir dolgu mad- desi olarak gerekli gorülmüş. Tek oylama yapılma- sında ısrar edilmesi de bundan kaynaklanıyor. Yine bu konuda, kendisini savunmak durumun- da olan Türkiye'nin uluslararası meşruiyet aramak gibi bir zorunluluğu da yok. Ancak iş "ABD askerierinin Türkiye'de bulun- ma iznine" gelince çatallaşıyor. Çünkü alınacak karar, anayasa hükmünün söz- cükleri ve ruhuyla bağdaşmıyor. ABD askerierinin geldikten sonra Türkiye'de kal- malan tehlikeli olsa da bizim iç işimizdirve hüküm- ranlık haklanmızın kapsamı içindedir. Ayn bir tar- tışmanın da konusudur. Fakat, Türkiye'de bulunmasına izin vereceğimiz ABD askerierinin, Irak'a girmeleri bizim iç işimiz de- ğil, uluslararası bir girişimdir ve Birieşmiş Millet- ler'in denetimine bağlıdır. Işte uluslararası meşru- iyet aranması zorunluluğu da bu noktada başla- maktadır. Dünya kamuoyunda bu derece hırpaJanmışken, üstüne üstlük "Ne yapayım. Ben misafir ettim ama, beni dinlemeyip Irak'a girdiler" gibi bir ge- rekçeyle karşı karşıya kalmak akıllı ve şık bir sürp- riz olmayacaktır. [email protected]. 3 MART 1924'ÜN 79. YIL KUTLAMASI (Üç Devrim Yasası'nın Kabulü) (Dia Gösterisi) DEVRtM M Ü H Ü R L E R İ (Açık Oturum) DEVRİM YASALARI YOK MU SAYILIYOR? Sunuş : Av. Nazan MOROĞLU (İKKB Başkanı) Açış Konuşması : Prof. Dr. Necla ARAT (İKKB Kurucu Başkanı) DıaGöstensi : DE\TÜM MÜHÜRLERİ Hazırlayan : Menç \TLtDEDEOGLU (Araştırmacı Yazar) Seslendiren Sanatçısı) Dıa Sorumlusu : Özlem ÖZKARAM : Ali DÜŞENKALKAR (Devlet Tiyatrosu Açık Oturum ILIYOR? Yöneten Demokrası Konuşmacılar Yarduncısı) Rektör Yer Taksim Tanh ve Saat (Tiyatrc Sanatçısı) : DEVRtM YASALARI YOK MU SAY- : Yekta Gûngör ÖZDEN (Cumhuriyetçı Partısı Genel Başkanı) : Prof. Dr. Nur SERTER (t.O. Rektör Prof. Dr. Isa EŞME (Maltepe Üniversıtesi Yardımcısı : The Mannara Oteli Balo Saloon, 14.00 - 17.0003 Mart 2003, Düzenleyenler : Kadın Araştırmalan Derneği Istanbul Kız Lisesi Eğıtün Vakfı (Ist Kadın Kuruluşları Birliği'nin Güş Serbesttir. Kadın Haftası Etkinlikleri içertsiode)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle