02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 ŞUBAT 2003 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL BastrParayı AlOyları Son genel seçimlerde bir siyasal parti tarn 37 tril- yon TL harcamış... s __ V Bunu o partiningenel başronı aeçen afcşam bir TV programında açıkladj.'Hiç çe^pieden..*Kent <ent, meydan me\dan tiolaş*rıif ,.en affırsuçlalrıa- an yapmış, halka ne tutulrrtaz Sözlerverrfiîş, ye- nek içecek dağıtnış, sonunda da yüzde yedi b'u- ?uk oy almış... Baraj yüzde beş olsa, bu parti Mec- is'e otuz-kırk terrsilci sokacaktı, belki de liderini Dugün bir koalisyon hükiimetinin bakarn olarak gö- •ecektiK!.. '•„ \ t , öteki pfcutilJ^şteaçiıç-flicferi ne kadardır, bilmem. Vna, neCHRne^P, rmANAP'ın 37trilyonTLhar- ladığını sanmHrn. Ifeın soruyor, bu 37 trilyon na- ;ıl kazanılmış? TOden*hangi yoldan? Sonra dana- tıl rahatlıkla harcanmîş?.. Beklenen nedir, Mec- is'e adamlannı sokmak.. Adayiannı da listelerde gör- dük, adı sanı duyulmamış kişiler. üsteyi doldurmak çin bilmem hangi şirketin temsılcileri!.. Bir parti, kuruluşundan birkaç ay sonra seçime giriyor ve yüzde yedi buçuk oy alıyor. Şaşılacak bir ionuç değil mi? ANAP'lar, DYP'ler, MHP'ler, bir yana itilmiş, genç bir adamın kurduğu, kendisin- den başka hiçbir kımsenin ortada görünmediği bir parti bu!.. Konuşan, dolaşan, hep belli birkişi! Otuz }edi trilyon lirayı kım veriyorsa, elbet yalnız o ko- ruşacak, yalnız o meydan okuyacak, yannki seçim- de iktidara o geçecek ya da geçmek hayali kura- cak... Partilerin seçim giderlerini sınırlamak, saydam- laştırmak diye bir şey yok mu? Dünyanın hangi ile- r ülkesinde bir parti bu kadar para harcar? Ner- oen, nasıl geidtği gittiği sorulmaz mı? Sen, türiü mah- kemelerde, içte ve dışta yargılanmaktasın, türlü suçlamalaraltındasın, bugünekadarkı kimliğin hiç oe güven verici değil, ama otuz yedi trilyonu har- cayınca birbuçuk milyon oy alabiliyorsun? Geçen akşam birTV'deki Basın Kulübü'ndega- zeteciler bu yeni partinin liderine birtakım sorular sordular. Doğrusu ya, bunlar ilgili kişinin hiç deya- dırgamadığı, yanıt vermekten çekinmediği sorular- ö... Bir de adı geçen TV; "Biz çanak soru sorma- yız" deıi! Biri bile çıkıp, "Sen bu kadar parayı ner- den buldun, havaya giden bir masrafı nasıl göze aldın?" diye sormaz! Gelecek seçimde iktidara ge- leceğini söyleyen genç lider, şimdi harcadrğını o gün kat kat çıkartmak düşüncesinde mi? Girişimlerie, türlü durumlarla el atmadığı iş kalmamış bir insan, elbet zarannı o günler gelince bol bol çıkartacak- tır Anladınız, bu parti "Genç" adını taşıyor. Tek ki- şilik bir parti! Konuşan, düşünen, arayan, paralan sebil gibi dağıtan kişi de bir gazeteci, daha doğru- su bir gazete patronunun oğlu... Korkum şu, açlık sınırındaki milyonlarca insanımız. son umut olarak bir de bu partiye sanlmasın? Şimdilerde tüm umu- dunu Tayyip'lere Güllere bağladığı gibi, birkaç yıl sonraki seçimde bu kez de Cem Bey aynı yeri al- masın? Halkımız şaşkına dönmüş durumda. Bağlandığı umutlar hep boşa çıktı. Bir onu denedi olmadı, bir bunu, yine olmadı! Demirel'ler. Tansu'lar, Me- sut'lar, Bahçeli'ler Ecevit'ler Baykal'/a/; Erba- kan'largelipgeçti... Halkhavaaldı. Bin biryoksul- luk içindeki insanlanmız, bu kezTayyip'lerin, Gül'le- rin tuzağına düştü. Bir iki yıl geçince bu kez de Genç Parti'nin peşine mi takılacak? Bir de bunu dene- sek mi, diye!.. Umut ne onda ne bunda! Halkın kendinde! Bi- linçle düşünebilmesinde! Bol para dağıtan, mey- danlarda tutamayacağı sözler veren, din iman ti- careti yapan politikacı takımını hâlâ anlayamadık mı? Bu tür aldatmacalaria hiçbir yarar elde edile- mediğini... Biri çıkmış otuz yedi trilyon vermiş, bir buçuk mil- yon oy almış... Ya yann, başka bir para babası çı- kar da elli trilyon harcarsa ne olacak? 'Ateşin Yeri' Geçen gün Başkan Bush'un, halknıa ve ordusuna sesle- nişini izledim. Ama doğruyu söylemek gerekirse, inan- dıncı bulmadun. Bu savaşı başlatmak için ileri sürdüğü gerekçelere, aslında kendisi bile inanmıyordu... Prof. Dr. Mahir AYDEV S avaş tamtamlannın sesi yükselirken, Sad- dam' ın çevresindeki çember de daralıyor. Tüm dünya, aylardır gündemimiz aynı: SheriffBush. suçlu Saddam'a yasanın gücü- nü belletmek istiyor. Havada, fırtına öncesinin sessizliği var. Ama kim ne derse desin bu. Körfez Savaşı kadar heyecanlı değil. Çünkü öbüründe, bu se- naryoyu ilk kez görüyorduk. Sı- cak yuvamızdaki televizyonlar- dan, sanki bir futbol maçı gibi izlemiştik. Gecenin karanlığını yırtan uçaksavar mermileri, ha- vai fişekler gibiydi. O bombar- dımanı evinin bodrumunda ya- şayan bir IrakJı kadına: "O sıra- da ne yapünız" diye sorunca, yanıt düşündürücüydü: "Hiiç, oturup bekledik!" Geçen gün Başkan Bush'un, halkına ve ordusuna seslenişini izledim. Ama doğruyu söyle- mek gerekirse. inandıncı bul- madun. Bu savaşı başlatmak için ileri sürdüğü gerekçelere, aslın- da kendisi bile inanmıyordu... Saddam bir diktatör olabilir, EI-Kaide ile bağlantısı olabilir, elinde kitle ımha silahlan da ola- bilir. Kısaca. Saddam çok kötü olabilir. Ama tüm bunlar ABD'nin bir Ortadoğu savaşı başlatmasının gerekçesi olamaz. Başkan Bush, "Amerikan ada- letinin ne oktuğunu bir bir öğre- teceğjz" dıyor. Aman efendim, etmeyin eylemeyin! Siz onu ken- di ülkenizde öğretin. Cezalandı- ncı olmayın. Bakın Tann bile elçisine, "Sen yalnızca bildir!" diyor. Öte yandan Amerikan askeri- ne "Dünyanın ve ABD'nin ka- deri sizin eünizde" deniyor. Çok komik ve bir o kadar da tehlike- Sinop Eğitim Fak. Dekam li. Bir yandan. ayırdında olma- dan Saddam'a iltifat ediliyor. Öte yandan konu, BruceWBs' in Armageddon filmıyle kanştın- üyor. Bırakın, her ulus layık ol- duğu yönetimle idare edilsin. Savaşa destek konusunda, Amerikan kamuoyu inandınla- bilir. Dahası. herkesin desteği de annabüir. Bu çok önemli değiL Önemli olan, savaşı doğru bir amaç için yapmaktir. Bundan 40 yıl önce, Başkan Johnson da böyle bir desteği abmşn. Vlet- nam Savaşı'na 480 bin ABD as- keri kaüldı. Tayland, FiHpûıler, Avustrarya ve Güney Kore'nin katüğı askeri saymryorum. So- nuç: Kocaman bir hiç! Ve ABD kamuoyu 'Vietnam Sendro- mu'nuon yıBar boyıı üzerinden atamadı. Bugün Irak savaşı için 250 bin ABD askeri düşünülüyor. Bu konuda Afganistan bir ölçü ol- masın. Orada askerinin postalı yere basmamıştı. Bu kez durum öyle olmayacağa benziyor. ABD'nin hava üstünKiğü ne den- li güçlü olursa olsun, yere inil- mediği sürece, konu "havada kahr". Her savaşın, biri gerçek, diğe- ri göstermelik iki nedeni vardır. Ve savaşı güçlü olan başlattığı- na göre kimin haklı olduğu önemli değil. "Sıryumu bulan- dınyorsun" der savaşırsınız. Ama asıl önemlisi, ABD ekono- misinin içinde bulunduğu aç- maz. Onlar bu savaşın, ekono- mik sorunlarına çözüm olacağı düşüncesinde. Bu yaklaşım ba- na, Ortaçağ'ın "yağma ekono- misi''ni anımsattı. Buna göre bir ülkeyi savaşta yendikten sonra "yfikte hafıf pahada ağır" ne varsa toplar götürürsünüz. Türkiye bu savaşa açık bir bi- çimde karşı olmahdır. Ve bunu da ABD'ye yardım için yapma- lıdır: Saddam'ı savunmak adı- na değil! Halkımızın tamamına yakını bu savaşa karşı. "Kurt,du- manh ha\^a\ı sever"miş. Türki- ye'de de birilerinin bu savaştan kişisel çıkan olabilir. Ama unu- tulmasın ki savaş. ulusal çıkar- lar uğruna bir zorunluluk değil- se, cinayettir. Körfez Savaşı'nda yanlış politika yüzünden boyu- muzun ölçüsünü almıştık. Bu savaşta da kimse, Musul petrol- lerinden pay alacağımızı düşle- mesin. O defterler çoktan ka- pandı. Lozan'da çözülemeyen Musul'u, Birleşmiş Milletler, 1925'te Irak'a vermişti. Ertesi yıl yapılan Ankara Antlaşması'yla da petrol gelirinin yüzde 10'u, 25 yıl boyunca Türkıye'ye bıra- kılmıştı. Hepsi bu kadar. Destek verirsek... Bu savaşa destek verip Kıbns ya da Avrupa Birliği konusun- da bir kayırma beklentisine de boşuna girmeyelim. Dış borçla- nmız "Damokles Kıhcı" değil. Tersine, savaşa girersek kaybı- mız daha çok olacaktır. Üstelik birçok yönden. Yann ABD; Irak'a girebilir. petrolüne el koyabilir, oraya yer- leşebilir ve de çevre ülkelerin sınırlanyla oynayabilir. Bu ara- da, KADEK ile işbirliği yapa- bilir, kendi güdümünde bir Kür- distan da kurabilir. Bunlann hep- sini yapar da. orada uzun süre ka- lamaz. Çünkü burası. Ortado- ğu, bir Almanya, bir Japonya değil... Topraklanna. kendi do- ğasının kurallan egemendir. Ye- re, piramitler gibi sağlam bas- mak gerekir. Ve eğer bir değişim yaşanacaksa, onu zaman ger- çekleştirir. Aylardır birlikte izliyoruz. Tüm dünya bu savaşa karşı çı- kıyor. Şimdiye değin hiçbir sa- vaş olasılığı, bu denli evrensel bir tepki almamıştı. Saymadım ama, birbirinden bu kadar ayn ülkeden seslenişleri bile Guin- nes Rekorlar Kitabı'na girecek düzeyde. Başkan Bush'un bura- da durup düşünmesi gerekiyor. Amenkalılan savaşa gönderme- nin en zor karar olduğunu, tek- nolojik gelişmeye karşın, sava- şın nsk ve acılannın değişme- diğini, kendisi söylemiyor mu? ABD'nin şahinJergrubu'nda. bu savaştan beklentisi olanlar bulunabilir. Içlennden kimisi savaş çığlığı atarken, diğerleri ka- ranhkta ıslık çalabilirler. Dik- kat edilmeli, devletlerin tepe- sindekı bu tür ikilem, "sonun başlangıcı"nda yaşanır. Bizden bir örnek anımsıyorum da: ABD'nin kurulmasından tam 100 yıl önceydi. 1683'te Viya- na'yı, ikinci kez almak istemiş- tik. Ama Merzifonhı Kara Mus- tafa Paşa komutasındaki ordu başansız olmuştu. Bu yenilgi haberi Istanbul'a ulaştığında, onun karşıtı olan paşalar, men- dillerini çıkanp döne döne oy- narken şöyle diyorlardı: "Şim- di eümize düştün Merzifonlu!.." 11 Eylül saldınsını hiçbirimiz onaylamadık. Öyle ya. terörden en çok çeken ülkelenn başında Türkiye geliyor. Bilirsiniz; Nas- rettin Hoca çatıdan düşmüş de, doktor çağırmak isteyenlere: "Bana, çaüdan düşeni getirin!" demiş... Teröre, 15 yılda 30 bin can ver- dik. Gençlerimiz, geride gözü yaştaanalarbırakarakginlAna- lar, oğhınun ölümüne değil, yü- reğindeki sevgi ateşini söndür- mek için agladılar. Gösteri yapıp, pankart taşıyıp. protesto etme- diler. "EvlaÜanmızı istijonız" demediler. Ve hiç kimsenin ak- lına, askerden kaçmak gelmedi. Güle oynaya gittıler, hep "en büyükasker" oldular. ABD ka- muoyu aynı enginliği gösterebi- lecek mi? Korkanm bu savaşın ABD'ye getirisi, açılacak yara- lan kapatmaya yetmeyecektir. Türkçemizde, yüzyıllann da- mıttığı güzel özdeyişler vardır. Bu konu size hangisini çağnş- tınyor bilmem ama, benim ak- lıma şu geldi: "Ateşdüştüğü\"e- riyakarr Halkımız Kendi Eliyle Yaptı, Ulusunuzun bir şanssızhğı; bilgi birikimi, devlet yönetme deneyimi olmayan, bir söylediğini ertesi gün değiştirmek zorunda kalan bir kadro tarafmdan yönetilme durumuna düşmesidir. Ama halkımız, aydınlatılmaya muhtaç halkımız bunu kendi eliyle yaptı. Dr. Ühan AZKAN -S- ktidara gelenin I AKP'nin kişiliğinde A. yeni lıberalizm oldu- ğunu, değerli bilim ada- mı Prof. Dr. Alpaslan Işddı 'BSdiren' dergısının ıımmor kadın filmleri festivali "kadiniar sınema yapıyor ücretsiz film gösterimleri bilgi üniversrtesi fransız küttür merkezi fılm Aralık 2002 sayısında anlatıyordu. Yeni-libera- lızmin, eski sömürgeci- liğin küreselleşme mas- kesini takmış devamı ol- duğu biliniyor. Üstelik tek kutuplu duruma gel- miş dünyamızda eskisi- ne göre daha pervasız, daha saldırgan bir tutum içine girmiştir. Yüzde 34 oyla ülkenin geleceğiru şekillendirme yetkisini alan AKP, şim- di elüıe tarihsel bir fırsat geçırmiştir. Yıllardır ezılmiş Idtle- lerin tepki oylanyla, ile- rici olması gereken par- tilere küskünlüğünü oy kullanmamakla gösteren kesîmin dolaylı yardı- mıyla ve seçim sistemin- dekı çarpıklığın etkisiy- le iktidara gelen AKP, bu fırsatı kaçırmamak ve kendi felsefesi yönünde iyi değerlendırmek iste- yecektir. Ancak önünde aşılması zor bir engel vardır: Kaynak sıkıntı- sı... Ulusalcılıktan çok ümmetçiliğe değer ve- ren bu iktidann, kaynak yaratmak için önünde ulusalcı çözüm yollannın tam tersi uygulamalara yönelmesi kaçınılmaz- dı. Bunun için ayduıımı- zın gözünde kâbustan farkı olmayan bir özelleş- tirme programını yürür- lüğe koyacaklannı açık- lamışlardır. Özelleştirmeyi düşün- dükleri kurumlann lis- tesi bir dosya kâğıdının tümünü dolduruyor. Ne- ler var içinde neler; Mil- li Piyango Idaresi'nden THY'ye, Petkim'den DTÇl'ye, SEKA'ya ve yazımızı uzatmamak için burada sayamayacagı- mız, devletimizin gücü- nü temsil eden, Ata- türk'ün 'GençUğe Hita- besi'ndekı 'kaklerimiz ve tersanelerimizin' he- men tümü... Bu iktidann yapmak istedikleri 'devletin yok edümesi'yle eş anlamh- dır. Bu girişimin ne ka- pitalizmin kalesi Batı'da ne de dünyanın başka ül- kelerinde kapsam itiba- nyla bir örneği vardır. Kısaca bu program, Cumhuriyetin tasfiyesi programıdu-. Iktisadi politika ala- nındaki bu uygulamala- ra ek olarak laiklik kar- şıtı girişimler de AKP'nin gerçek yüzü- nü açığa vuruyor. Öğre- tim Birliği'nin delinmek istenmesi, YÖK'ün üni- versitelerimizde laikliğe önem veren tutumuna karşı, toplumda bu ku- ruma duyulan tepkiyi kullanarak yasayla deği- şiklikler yap-ma girişim- leri, Silahlı Kuvvetler'in YAŞ kararlanna şerh ko- nulması bu girişimler- den birkaç örnektir. Ulusunuzun bir şan- ssızhğı; bilgi birikimi, devlet yönetme deneyi- mi olmayan, bir söyle- diğini ertesi gün değiştir- mek zorunda kalan bir kadro tarafından yöne- tilme durumuna düşme- sidir. Ama halkımız, ay- dınlatılmaya muhtaç hal- kımız bunu kendi eliyle yaptı. Şimdi, hangi tarihte olacağını bilemediğimiz bir genel seçimde halkı- mızın yeniden yanılma- ması, düşünce yapısı bi- linen bu partinin ya da ad değişikliğine alışılmış bu zihniyetin bir daha geri gelmemek üzere saf dı- şı bu^kılabiuTiesi için bi- raz fikir yürütmek gere- kiyor: Bir devletin yaşa- mında bir, iki, beş, on yıl gibi süreler görece kısa dönemlerdir. Halkımızın bu iktidann kendileri için bir "umut" olamayaca- ğını görmesi, anlaması gerekiyor. Bu da bu ik- tidann ulusalcı olmayan iktisadi politikalarının halkın yaşam düzeyinde bir düzeuTieyi bir yana bırakalım, kötü gidişa- tm kaçımlmaz sonuçla- nnı somut olarak, yaşa- yarak görmesini zorun- lukılıyor. Ortalamaöğ- renim süresi 3 yıl civann- da olan halkımızın bunu anlaması için başka bir seçenek de yokmuş gibi görünüyor. Yalnız, aydınlanmızın, devletimizin çıkanna ol- madığı bilinen bu uygu- lamalara dayanabilme- sinin de bir sının olma- sı gerekir. Yaptıklan, yapacakla- n; bir binayı ayakta tutan beton sütunlann çürütül- mesiyle eş anlamlıdır. Giderek gücünü yitiren sütunlar kaçınıhnaz ola- rak binayı ayakta tuta- mayacak duruma gelir ve bina tümüyle çöker. Uygulamalar içinde geriye döndürülmesi, dü- zeltihnesi zor olan özel- leştirmeler başta gelmek- tedir. Bir kısım insanı- mız, kanıksamışlık için- de, "- Şimdiye kadar ya- pılan özeDeştirmeler dev- leti çökertmedL bundan sonra neden kötü sonuç- lar versm" diye bir dü- şünceye sahip olabilir- ler. Ancak sütunlann za- yıflaması bir süreçtir ve bu süreç tamamlanma yolunda hız kazanmak- tadır. Bunu çevremize yıllardır anlatmaya çalı- şıyoruz. Çevremiz, ne zaman ki bunalımın de- rinleştiğini yaşayarak gö- rüyor, işte o zaman "- Haklıymışsınız" diyor- lar. Ama ne olur anlayın bunlan artık ve daha faz- la yormayın bizi, ey hal- kım! Ülkemizde, özelleştı- rilmek istenen kurumla- nn bedelini ödeyebile- cek güçte bir özel ser- maye birikimi de yoktur. O zaman, kurumlan blok satış yöntemiyle yaban- cılara devretme gündeme gelir. Yani ülkeyi satmak! Atatürk'ün, o eşsiz in- sanın daha 1920'de dile getirdiğı "... memleketi- mizi düşmandan kurtar- dıktan sonra, kamusal önem taşı> v an büyük işlet- meleri, dev let eliyle yö- netme niteyindeyiz. BÖy- lece gelecekte büyük ka- phalist sınıflann efendi- Kğinin,ülkedeegemenol- masının önüne geçmiş ohıruz" sözlerine (Attflâ Ühan, Cumhuriyet, 29 Ocak 2003) dıkkât çek- mek gerekir. Şimdiki du- rum; imtiyazlı sınıflann egemen duruma gelmış olmasının da ötesinde, devlet yönetiminin ikti- sadi kurumlann yaban- cılaştınlması yoluyla ya- bancı devletlerin vesa- yetıne terk edilmesi teh- likesıyle karşı karşıya- yız. Aydınlanmızın ve demokratik kitle örgütle- rimizin (DKÖ) her ne olursa olsun böyle, geri- ye döndürülmesi zor ve tehlikeli bir gidışe "dur!" demesi gerekiyor. PENCERE Nena'nm Güzeüm Yansı... Birkaç gün önce Abide-i Hürriyet Meydanı'nda Kıbns'la dayanışma mitingi yapıldı. Mitingin çok ahım şahım olduğu söylenemez; ama. arkadaşımız Nena Çalidis'in bu konuda yaz- dığı yazının güzellığıne dıyecek yok... Belki okumamışsınızdır diye Çalidis'in yazısın- dan bir bölümü aktanyorum. • "Doğduğum ve şu an azınlık konumunda oldu- ğum ülkemi ve insanlannı çok sevıyorum. Bu, ba- zen çelişkiler yaratsa da... Abide-i Hürriyet Meydanı'nda dün yapılan 'Denk- taş'la Omuz Omuza' mıtingine, açıkça söylemek gerekirse, birazgönüllü, biraz da gönülsüz gitmiş- tim. Gönüllüydüm, çünkü yabancı güçier tarafından parçalanmak istenen bir ulusun gücünü ve bütün- lüğünü görüp hissetmek ıstiyordum, gönülsüz- düm, çünkü orada Rumlar aleyhine atılabilecek sloganları duymak içimı burkacaktı. Bu ikileme rağmen mitinge Kemalist Türk arka- daşımla gittim. Ayten Alpman'n/n 'Memleketim' şarkısına gız- liden gizliye eşlik etmeye başladım. Çember sa- kallısından tel çerçeve gözlük taşıyan entelektüele kadar pek sevımli bir karışım olan bu çorbanın maydanozu mu olmuştum ne?" • Nena'nm yazısının tümü okunduğunda daha iyi görülüyor ki maydanoz, gelıncik, dereotu, erik çi- çeği kadardoğal, ınsancıl, yurtsever; ama, düşün- dürücü ve sorgulayıcı... Yalnız Anadolu'da değil, Balkanlar'da, Kafkasya'da yaşanan bir denn dramın dışavurumu... Nena diyor kı: "Doğduğum ve şu an azınlık konumunda oldu- ğum ülkemi ve insanlannı çok seviyorum." Nena şimdi azınlık mı?.. Belki azınlık olacaktı: ama, Mustafa Kemal sa- yesinde bu etiketten kurtuldu. Lozan Antlaşması'na göre Türkiye'de üç azınlık kesim vardı: Rumlar, Ermeniler, Museviler; dinsel kay- naklardan kökenlenen kendilerine özgü hukuklan- nı -Osmanlı'daki gibi- uygulayacaklardı. Ancak 1926'da insanlan dinlerine ve etnık köken- lerine göre ayırmayan Yurttaşlar Yasası (Medeni Kanun) Cumhuriyet Devletınin temel hukukuna dö- nüşünce, gayrimüslim kesim Lozan'daki azınlık hu- kukundan vazgeçti; Anadolu'da en büyük devrim budur. 1926 tarihli "Yurttaşlar Yasası". "Isvıçre Medeni Kanunu"ndan alınmıştır; Avrupa'daki "Aydınlan- ma Devrimi"ri\n ürünüdür; kişinin kulluktan birey de- ğerindeki yurttaşlığa geçişınin belgesidır. • Ancak insanlar arasındaki çatışma ve savaşım tü- kenip sitindi mi?.. Yokcanım... Bugün Kıbns'tayaşanan çatışma gerçekte evren- seldir, insanın ınsanı sevmesını engelleyen nedir?.. Koskoca Çin'de niçin iç savaş yaşandı?.. Rus- ya'da neden Birinci Dünya Savaşı sonunda Rus Rus'u kesti?.. Ispanya İç Harbi'nde Ispanyollar bir- birlerini neden öldürdüler?.. Derlerki ıspanya'daiç savaş sona erdikten sonra sanki bir el Ispanyolla- nn belleğini silmış, uzun süre kanlı defter kapatıl- mış, hiç tartışılmamış, kişinin kışiye düşmanlığı za- mana emanet edilmiş... İnsanın insanlasavaşması, kökenindeetnikyada ulusal çelişkiden kaynaklanmıyor; toplumlar tarih- te ulus olmadan da savaşlar eksik olmuyordu... Ah, gözü kapalı insanoğlu savaşın nereden kay- naklandığını görebilecek bilince bir erişebilse... BAYRAM'DA AKTİF TATİL Her gün dag le onnın yumyuşleri. kaplıca turu dıfail butik bir otelde 7 gece oda-kafıvalti-konaklama + rehberlik Kişi başı toplam 2OO milyon Yüriiyü;Icrimiz her >aştan katılımcılar ıçın u>gundur. www.inshoretravel.com e-maih înio^ı inshorerravel.com Tel: 0 252 417 58 52 : 0 252 417 58 54 MARMARİS KIBRISTA TÜRK MALLARI Kıbns'ta gaspedilen ve yitirilen Türk tapu ve arazi haklan hakkında geniş bilgi veren MUSTAFA HAŞtVl ALTAN'ın bu dört ciltlik eseri Kastaş Yayınlan tarafından yayımlandı. Tel: 0 212 520 59 70 Nerede?CELL « Seven insan, ona kendisi kadar güzel bir çiçek yollar! \ yapmayın. Sizc t>n yükın çi^fk^inin telefon nıımarasını Nerede?Cell (Un ü»ıenin. NEREDE CICEKCI ya/ın. 2222 ye yollayın. Aşkınızı çiçeklerle anlatın. NVrt(iı?( ı II İM.ınİHil. Ankdra, İ/mir, Aıl.ınu. Bursa, \ntulı*a. İ/miı. Konya, MiTSİn ve Sakarya illerindc kullanılmaktaılır Her bir servis kullanımı Tuıitceff için 2 kısa mesaj. Hazır Kart için 4 kontördür. TURKCELL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle