Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 ŞUBAT 2003 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
BastrParayı AlOyları
Son genel seçimlerde bir siyasal parti tarn 37 tril-
yon TL harcamış... s __ V
Bunu o partiningenel başronı aeçen afcşam bir
TV programında açıkladj.'Hiç çe^pieden..*Kent
<ent, meydan me\dan tiolaş*rıif ,.en affırsuçlalrıa-
an yapmış, halka ne tutulrrtaz Sözlerverrfiîş, ye-
nek içecek dağıtnış, sonunda da yüzde yedi b'u-
?uk oy almış... Baraj yüzde beş olsa, bu parti Mec-
is'e otuz-kırk terrsilci sokacaktı, belki de liderini
Dugün bir koalisyon hükiimetinin bakarn olarak gö-
•ecektiK!.. '•„ \ t
,
öteki pfcutilJ^şteaçiıç-flicferi ne kadardır, bilmem.
Vna, neCHRne^P, rmANAP'ın 37trilyonTLhar-
ladığını sanmHrn. Ifeın soruyor, bu 37 trilyon na-
;ıl kazanılmış? TOden*hangi yoldan? Sonra dana-
tıl rahatlıkla harcanmîş?.. Beklenen nedir, Mec-
is'e adamlannı sokmak.. Adayiannı da listelerde gör-
dük, adı sanı duyulmamış kişiler. üsteyi doldurmak
çin bilmem hangi şirketin temsılcileri!..
Bir parti, kuruluşundan birkaç ay sonra seçime
giriyor ve yüzde yedi buçuk oy alıyor. Şaşılacak bir
ionuç değil mi? ANAP'lar, DYP'ler, MHP'ler, bir
yana itilmiş, genç bir adamın kurduğu, kendisin-
den başka hiçbir kımsenin ortada görünmediği bir
parti bu!.. Konuşan, dolaşan, hep belli birkişi! Otuz
}edi trilyon lirayı kım veriyorsa, elbet yalnız o ko-
ruşacak, yalnız o meydan okuyacak, yannki seçim-
de iktidara o geçecek ya da geçmek hayali kura-
cak...
Partilerin seçim giderlerini sınırlamak, saydam-
laştırmak diye bir şey yok mu? Dünyanın hangi ile-
r ülkesinde bir parti bu kadar para harcar? Ner-
oen, nasıl geidtği gittiği sorulmaz mı? Sen, türiü mah-
kemelerde, içte ve dışta yargılanmaktasın, türlü
suçlamalaraltındasın, bugünekadarkı kimliğin hiç
oe güven verici değil, ama otuz yedi trilyonu har-
cayınca birbuçuk milyon oy alabiliyorsun?
Geçen akşam birTV'deki Basın Kulübü'ndega-
zeteciler bu yeni partinin liderine birtakım sorular
sordular. Doğrusu ya, bunlar ilgili kişinin hiç deya-
dırgamadığı, yanıt vermekten çekinmediği sorular-
ö... Bir de adı geçen TV; "Biz çanak soru sorma-
yız" deıi! Biri bile çıkıp, "Sen bu kadar parayı ner-
den buldun, havaya giden bir masrafı nasıl göze
aldın?" diye sormaz! Gelecek seçimde iktidara ge-
leceğini söyleyen genç lider, şimdi harcadrğını o gün
kat kat çıkartmak düşüncesinde mi? Girişimlerie,
türlü durumlarla el atmadığı iş kalmamış bir insan,
elbet zarannı o günler gelince bol bol çıkartacak-
tır
Anladınız, bu parti "Genç" adını taşıyor. Tek ki-
şilik bir parti! Konuşan, düşünen, arayan, paralan
sebil gibi dağıtan kişi de bir gazeteci, daha doğru-
su bir gazete patronunun oğlu... Korkum şu, açlık
sınırındaki milyonlarca insanımız. son umut olarak
bir de bu partiye sanlmasın? Şimdilerde tüm umu-
dunu Tayyip'lere Güllere bağladığı gibi, birkaç yıl
sonraki seçimde bu kez de Cem Bey aynı yeri al-
masın?
Halkımız şaşkına dönmüş durumda. Bağlandığı
umutlar hep boşa çıktı. Bir onu denedi olmadı, bir
bunu, yine olmadı! Demirel'ler. Tansu'lar, Me-
sut'lar, Bahçeli'ler Ecevit'ler Baykal'/a/; Erba-
kan'largelipgeçti... Halkhavaaldı. Bin biryoksul-
luk içindeki insanlanmız, bu kezTayyip'lerin, Gül'le-
rin tuzağına düştü. Bir iki yıl geçince bu kez de Genç
Parti'nin peşine mi takılacak? Bir de bunu dene-
sek mi, diye!..
Umut ne onda ne bunda! Halkın kendinde! Bi-
linçle düşünebilmesinde! Bol para dağıtan, mey-
danlarda tutamayacağı sözler veren, din iman ti-
careti yapan politikacı takımını hâlâ anlayamadık
mı? Bu tür aldatmacalaria hiçbir yarar elde edile-
mediğini...
Biri çıkmış otuz yedi trilyon vermiş, bir buçuk mil-
yon oy almış... Ya yann, başka bir para babası çı-
kar da elli trilyon harcarsa ne olacak?
'Ateşin Yeri'
Geçen gün Başkan Bush'un, halknıa ve ordusuna sesle-
nişini izledim. Ama doğruyu söylemek gerekirse, inan-
dıncı bulmadun. Bu savaşı başlatmak için ileri sürdüğü
gerekçelere, aslında kendisi bile inanmıyordu...
Prof. Dr. Mahir AYDEV
S
avaş tamtamlannın
sesi yükselirken, Sad-
dam' ın çevresindeki
çember de daralıyor.
Tüm dünya, aylardır
gündemimiz aynı: SheriffBush.
suçlu Saddam'a yasanın gücü-
nü belletmek istiyor. Havada,
fırtına öncesinin sessizliği var.
Ama kim ne derse desin bu.
Körfez Savaşı kadar heyecanlı
değil. Çünkü öbüründe, bu se-
naryoyu ilk kez görüyorduk. Sı-
cak yuvamızdaki televizyonlar-
dan, sanki bir futbol maçı gibi
izlemiştik. Gecenin karanlığını
yırtan uçaksavar mermileri, ha-
vai fişekler gibiydi. O bombar-
dımanı evinin bodrumunda ya-
şayan bir IrakJı kadına: "O sıra-
da ne yapünız" diye sorunca,
yanıt düşündürücüydü: "Hiiç,
oturup bekledik!"
Geçen gün Başkan Bush'un,
halkına ve ordusuna seslenişini
izledim. Ama doğruyu söyle-
mek gerekirse. inandıncı bul-
madun. Bu savaşı başlatmak için
ileri sürdüğü gerekçelere, aslın-
da kendisi bile inanmıyordu...
Saddam bir diktatör olabilir,
EI-Kaide ile bağlantısı olabilir,
elinde kitle ımha silahlan da ola-
bilir. Kısaca. Saddam çok kötü
olabilir. Ama tüm bunlar
ABD'nin bir Ortadoğu savaşı
başlatmasının gerekçesi olamaz.
Başkan Bush, "Amerikan ada-
letinin ne oktuğunu bir bir öğre-
teceğjz" dıyor. Aman efendim,
etmeyin eylemeyin! Siz onu ken-
di ülkenizde öğretin. Cezalandı-
ncı olmayın. Bakın Tann bile
elçisine, "Sen yalnızca bildir!"
diyor.
Öte yandan Amerikan askeri-
ne "Dünyanın ve ABD'nin ka-
deri sizin eünizde" deniyor. Çok
komik ve bir o kadar da tehlike-
Sinop Eğitim Fak. Dekam
li. Bir yandan. ayırdında olma-
dan Saddam'a iltifat ediliyor.
Öte yandan konu, BruceWBs' in
Armageddon filmıyle kanştın-
üyor. Bırakın, her ulus layık ol-
duğu yönetimle idare edilsin.
Savaşa destek konusunda,
Amerikan kamuoyu inandınla-
bilir. Dahası. herkesin desteği de
annabüir. Bu çok önemli değiL
Önemli olan, savaşı doğru bir
amaç için yapmaktir. Bundan
40 yıl önce, Başkan Johnson da
böyle bir desteği abmşn. Vlet-
nam Savaşı'na 480 bin ABD as-
keri kaüldı. Tayland, FiHpûıler,
Avustrarya ve Güney Kore'nin
katüğı askeri saymryorum. So-
nuç: Kocaman bir hiç! Ve ABD
kamuoyu 'Vietnam Sendro-
mu'nuon yıBar boyıı üzerinden
atamadı.
Bugün Irak savaşı için 250 bin
ABD askeri düşünülüyor. Bu
konuda Afganistan bir ölçü ol-
masın. Orada askerinin postalı
yere basmamıştı. Bu kez durum
öyle olmayacağa benziyor.
ABD'nin hava üstünKiğü ne den-
li güçlü olursa olsun, yere inil-
mediği sürece, konu "havada
kahr".
Her savaşın, biri gerçek, diğe-
ri göstermelik iki nedeni vardır.
Ve savaşı güçlü olan başlattığı-
na göre kimin haklı olduğu
önemli değil. "Sıryumu bulan-
dınyorsun" der savaşırsınız.
Ama asıl önemlisi, ABD ekono-
misinin içinde bulunduğu aç-
maz. Onlar bu savaşın, ekono-
mik sorunlarına çözüm olacağı
düşüncesinde. Bu yaklaşım ba-
na, Ortaçağ'ın "yağma ekono-
misi''ni anımsattı. Buna göre bir
ülkeyi savaşta yendikten sonra
"yfikte hafıf pahada ağır" ne
varsa toplar götürürsünüz.
Türkiye bu savaşa açık bir bi-
çimde karşı olmahdır. Ve bunu
da ABD'ye yardım için yapma-
lıdır: Saddam'ı savunmak adı-
na değil! Halkımızın tamamına
yakını bu savaşa karşı. "Kurt,du-
manh ha\^a\ı sever"miş. Türki-
ye'de de birilerinin bu savaştan
kişisel çıkan olabilir. Ama unu-
tulmasın ki savaş. ulusal çıkar-
lar uğruna bir zorunluluk değil-
se, cinayettir. Körfez Savaşı'nda
yanlış politika yüzünden boyu-
muzun ölçüsünü almıştık. Bu
savaşta da kimse, Musul petrol-
lerinden pay alacağımızı düşle-
mesin. O defterler çoktan ka-
pandı. Lozan'da çözülemeyen
Musul'u, Birleşmiş Milletler,
1925'te Irak'a vermişti. Ertesi yıl
yapılan Ankara Antlaşması'yla
da petrol gelirinin yüzde 10'u,
25 yıl boyunca Türkıye'ye bıra-
kılmıştı. Hepsi bu kadar.
Destek verirsek...
Bu savaşa destek verip Kıbns
ya da Avrupa Birliği konusun-
da bir kayırma beklentisine de
boşuna girmeyelim. Dış borçla-
nmız "Damokles Kıhcı" değil.
Tersine, savaşa girersek kaybı-
mız daha çok olacaktır. Üstelik
birçok yönden.
Yann ABD; Irak'a girebilir.
petrolüne el koyabilir, oraya yer-
leşebilir ve de çevre ülkelerin
sınırlanyla oynayabilir. Bu ara-
da, KADEK ile işbirliği yapa-
bilir, kendi güdümünde bir Kür-
distan da kurabilir. Bunlann hep-
sini yapar da. orada uzun süre ka-
lamaz. Çünkü burası. Ortado-
ğu, bir Almanya, bir Japonya
değil... Topraklanna. kendi do-
ğasının kurallan egemendir. Ye-
re, piramitler gibi sağlam bas-
mak gerekir. Ve eğer bir değişim
yaşanacaksa, onu zaman ger-
çekleştirir.
Aylardır birlikte izliyoruz.
Tüm dünya bu savaşa karşı çı-
kıyor. Şimdiye değin hiçbir sa-
vaş olasılığı, bu denli evrensel
bir tepki almamıştı. Saymadım
ama, birbirinden bu kadar ayn
ülkeden seslenişleri bile Guin-
nes Rekorlar Kitabı'na girecek
düzeyde. Başkan Bush'un bura-
da durup düşünmesi gerekiyor.
Amenkalılan savaşa gönderme-
nin en zor karar olduğunu, tek-
nolojik gelişmeye karşın, sava-
şın nsk ve acılannın değişme-
diğini, kendisi söylemiyor mu?
ABD'nin şahinJergrubu'nda.
bu savaştan beklentisi olanlar
bulunabilir. Içlennden kimisi
savaş çığlığı atarken, diğerleri ka-
ranhkta ıslık çalabilirler. Dik-
kat edilmeli, devletlerin tepe-
sindekı bu tür ikilem, "sonun
başlangıcı"nda yaşanır. Bizden
bir örnek anımsıyorum da:
ABD'nin kurulmasından tam
100 yıl önceydi. 1683'te Viya-
na'yı, ikinci kez almak istemiş-
tik. Ama Merzifonhı Kara Mus-
tafa Paşa komutasındaki ordu
başansız olmuştu. Bu yenilgi
haberi Istanbul'a ulaştığında,
onun karşıtı olan paşalar, men-
dillerini çıkanp döne döne oy-
narken şöyle diyorlardı: "Şim-
di eümize düştün Merzifonlu!.."
11 Eylül saldınsını hiçbirimiz
onaylamadık. Öyle ya. terörden
en çok çeken ülkelenn başında
Türkiye geliyor. Bilirsiniz; Nas-
rettin Hoca çatıdan düşmüş de,
doktor çağırmak isteyenlere:
"Bana, çaüdan düşeni getirin!"
demiş...
Teröre, 15 yılda 30 bin can ver-
dik. Gençlerimiz, geride gözü
yaştaanalarbırakarakginlAna-
lar, oğhınun ölümüne değil, yü-
reğindeki sevgi ateşini söndür-
mek için agladılar. Gösteri yapıp,
pankart taşıyıp. protesto etme-
diler. "EvlaÜanmızı istijonız"
demediler. Ve hiç kimsenin ak-
lına, askerden kaçmak gelmedi.
Güle oynaya gittıler, hep "en
büyükasker" oldular. ABD ka-
muoyu aynı enginliği gösterebi-
lecek mi? Korkanm bu savaşın
ABD'ye getirisi, açılacak yara-
lan kapatmaya yetmeyecektir.
Türkçemizde, yüzyıllann da-
mıttığı güzel özdeyişler vardır.
Bu konu size hangisini çağnş-
tınyor bilmem ama, benim ak-
lıma şu geldi: "Ateşdüştüğü\"e-
riyakarr
Halkımız Kendi Eliyle Yaptı,
Ulusunuzun bir şanssızhğı; bilgi birikimi, devlet yönetme deneyimi
olmayan, bir söylediğini ertesi gün değiştirmek zorunda kalan bir
kadro tarafmdan yönetilme durumuna düşmesidir. Ama halkımız,
aydınlatılmaya muhtaç halkımız bunu kendi eliyle yaptı.
Dr. Ühan AZKAN
-S- ktidara gelenin
I AKP'nin kişiliğinde
A. yeni lıberalizm oldu-
ğunu, değerli bilim ada-
mı Prof. Dr. Alpaslan
Işddı 'BSdiren' dergısının
ıımmor
kadın filmleri
festivali
"kadiniar sınema yapıyor
ücretsiz film gösterimleri
bilgi üniversrtesi
fransız küttür merkezi
fılm
Aralık 2002 sayısında
anlatıyordu. Yeni-libera-
lızmin, eski sömürgeci-
liğin küreselleşme mas-
kesini takmış devamı ol-
duğu biliniyor. Üstelik
tek kutuplu duruma gel-
miş dünyamızda eskisi-
ne göre daha pervasız,
daha saldırgan bir tutum
içine girmiştir.
Yüzde 34 oyla ülkenin
geleceğiru şekillendirme
yetkisini alan AKP, şim-
di elüıe tarihsel bir fırsat
geçırmiştir.
Yıllardır ezılmiş Idtle-
lerin tepki oylanyla, ile-
rici olması gereken par-
tilere küskünlüğünü oy
kullanmamakla gösteren
kesîmin dolaylı yardı-
mıyla ve seçim sistemin-
dekı çarpıklığın etkisiy-
le iktidara gelen AKP, bu
fırsatı kaçırmamak ve
kendi felsefesi yönünde
iyi değerlendırmek iste-
yecektir. Ancak önünde
aşılması zor bir engel
vardır: Kaynak sıkıntı-
sı... Ulusalcılıktan çok
ümmetçiliğe değer ve-
ren bu iktidann, kaynak
yaratmak için önünde
ulusalcı çözüm yollannın
tam tersi uygulamalara
yönelmesi kaçınılmaz-
dı. Bunun için ayduıımı-
zın gözünde kâbustan
farkı olmayan bir özelleş-
tirme programını yürür-
lüğe koyacaklannı açık-
lamışlardır.
Özelleştirmeyi düşün-
dükleri kurumlann lis-
tesi bir dosya kâğıdının
tümünü dolduruyor. Ne-
ler var içinde neler; Mil-
li Piyango Idaresi'nden
THY'ye, Petkim'den
DTÇl'ye, SEKA'ya ve
yazımızı uzatmamak için
burada sayamayacagı-
mız, devletimizin gücü-
nü temsil eden, Ata-
türk'ün 'GençUğe Hita-
besi'ndekı 'kaklerimiz
ve tersanelerimizin' he-
men tümü...
Bu iktidann yapmak
istedikleri 'devletin yok
edümesi'yle eş anlamh-
dır. Bu girişimin ne ka-
pitalizmin kalesi Batı'da
ne de dünyanın başka ül-
kelerinde kapsam itiba-
nyla bir örneği vardır.
Kısaca bu program,
Cumhuriyetin tasfiyesi
programıdu-.
Iktisadi politika ala-
nındaki bu uygulamala-
ra ek olarak laiklik kar-
şıtı girişimler de
AKP'nin gerçek yüzü-
nü açığa vuruyor. Öğre-
tim Birliği'nin delinmek
istenmesi, YÖK'ün üni-
versitelerimizde laikliğe
önem veren tutumuna
karşı, toplumda bu ku-
ruma duyulan tepkiyi
kullanarak yasayla deği-
şiklikler yap-ma girişim-
leri, Silahlı Kuvvetler'in
YAŞ kararlanna şerh ko-
nulması bu girişimler-
den birkaç örnektir.
Ulusunuzun bir şan-
ssızhğı; bilgi birikimi,
devlet yönetme deneyi-
mi olmayan, bir söyle-
diğini ertesi gün değiştir-
mek zorunda kalan bir
kadro tarafından yöne-
tilme durumuna düşme-
sidir. Ama halkımız, ay-
dınlatılmaya muhtaç hal-
kımız bunu kendi eliyle
yaptı.
Şimdi, hangi tarihte
olacağını bilemediğimiz
bir genel seçimde halkı-
mızın yeniden yanılma-
ması, düşünce yapısı bi-
linen bu partinin ya da ad
değişikliğine alışılmış bu
zihniyetin bir daha geri
gelmemek üzere saf dı-
şı bu^kılabiuTiesi için bi-
raz fikir yürütmek gere-
kiyor: Bir devletin yaşa-
mında bir, iki, beş, on yıl
gibi süreler görece kısa
dönemlerdir. Halkımızın
bu iktidann kendileri için
bir "umut" olamayaca-
ğını görmesi, anlaması
gerekiyor. Bu da bu ik-
tidann ulusalcı olmayan
iktisadi politikalarının
halkın yaşam düzeyinde
bir düzeuTieyi bir yana
bırakalım, kötü gidişa-
tm kaçımlmaz sonuçla-
nnı somut olarak, yaşa-
yarak görmesini zorun-
lukılıyor. Ortalamaöğ-
renim süresi 3 yıl civann-
da olan halkımızın bunu
anlaması için başka bir
seçenek de yokmuş gibi
görünüyor.
Yalnız, aydınlanmızın,
devletimizin çıkanna ol-
madığı bilinen bu uygu-
lamalara dayanabilme-
sinin de bir sının olma-
sı gerekir.
Yaptıklan, yapacakla-
n; bir binayı ayakta tutan
beton sütunlann çürütül-
mesiyle eş anlamlıdır.
Giderek gücünü yitiren
sütunlar kaçınıhnaz ola-
rak binayı ayakta tuta-
mayacak duruma gelir
ve bina tümüyle çöker.
Uygulamalar içinde
geriye döndürülmesi, dü-
zeltihnesi zor olan özel-
leştirmeler başta gelmek-
tedir. Bir kısım insanı-
mız, kanıksamışlık için-
de, "- Şimdiye kadar ya-
pılan özeDeştirmeler dev-
leti çökertmedL bundan
sonra neden kötü sonuç-
lar versm" diye bir dü-
şünceye sahip olabilir-
ler. Ancak sütunlann za-
yıflaması bir süreçtir ve
bu süreç tamamlanma
yolunda hız kazanmak-
tadır. Bunu çevremize
yıllardır anlatmaya çalı-
şıyoruz. Çevremiz, ne
zaman ki bunalımın de-
rinleştiğini yaşayarak gö-
rüyor, işte o zaman "-
Haklıymışsınız" diyor-
lar. Ama ne olur anlayın
bunlan artık ve daha faz-
la yormayın bizi, ey hal-
kım!
Ülkemizde, özelleştı-
rilmek istenen kurumla-
nn bedelini ödeyebile-
cek güçte bir özel ser-
maye birikimi de yoktur.
O zaman, kurumlan blok
satış yöntemiyle yaban-
cılara devretme gündeme
gelir. Yani ülkeyi satmak!
Atatürk'ün, o eşsiz in-
sanın daha 1920'de dile
getirdiğı "... memleketi-
mizi düşmandan kurtar-
dıktan sonra, kamusal
önem taşı>
v
an büyük işlet-
meleri, dev let eliyle yö-
netme niteyindeyiz. BÖy-
lece gelecekte büyük ka-
phalist sınıflann efendi-
Kğinin,ülkedeegemenol-
masının önüne geçmiş
ohıruz" sözlerine (Attflâ
Ühan, Cumhuriyet, 29
Ocak 2003) dıkkât çek-
mek gerekir. Şimdiki du-
rum; imtiyazlı sınıflann
egemen duruma gelmış
olmasının da ötesinde,
devlet yönetiminin ikti-
sadi kurumlann yaban-
cılaştınlması yoluyla ya-
bancı devletlerin vesa-
yetıne terk edilmesi teh-
likesıyle karşı karşıya-
yız. Aydınlanmızın ve
demokratik kitle örgütle-
rimizin (DKÖ) her ne
olursa olsun böyle, geri-
ye döndürülmesi zor ve
tehlikeli bir gidışe "dur!"
demesi gerekiyor.
PENCERE
Nena'nm Güzeüm Yansı...
Birkaç gün önce Abide-i Hürriyet Meydanı'nda
Kıbns'la dayanışma mitingi yapıldı.
Mitingin çok ahım şahım olduğu söylenemez;
ama. arkadaşımız Nena Çalidis'in bu konuda yaz-
dığı yazının güzellığıne dıyecek yok...
Belki okumamışsınızdır diye Çalidis'in yazısın-
dan bir bölümü aktanyorum.
•
"Doğduğum ve şu an azınlık konumunda oldu-
ğum ülkemi ve insanlannı çok sevıyorum. Bu, ba-
zen çelişkiler yaratsa da...
Abide-i Hürriyet Meydanı'nda dün yapılan 'Denk-
taş'la Omuz Omuza' mıtingine, açıkça söylemek
gerekirse, birazgönüllü, biraz da gönülsüz gitmiş-
tim.
Gönüllüydüm, çünkü yabancı güçier tarafından
parçalanmak istenen bir ulusun gücünü ve bütün-
lüğünü görüp hissetmek ıstiyordum, gönülsüz-
düm, çünkü orada Rumlar aleyhine atılabilecek
sloganları duymak içimı burkacaktı.
Bu ikileme rağmen mitinge Kemalist Türk arka-
daşımla gittim.
Ayten Alpman'n/n 'Memleketim' şarkısına gız-
liden gizliye eşlik etmeye başladım. Çember sa-
kallısından tel çerçeve gözlük taşıyan entelektüele
kadar pek sevımli bir karışım olan bu çorbanın
maydanozu mu olmuştum ne?"
•
Nena'nm yazısının tümü okunduğunda daha iyi
görülüyor ki maydanoz, gelıncik, dereotu, erik çi-
çeği kadardoğal, ınsancıl, yurtsever; ama, düşün-
dürücü ve sorgulayıcı...
Yalnız Anadolu'da değil, Balkanlar'da, Kafkasya'da
yaşanan bir denn dramın dışavurumu...
Nena diyor kı:
"Doğduğum ve şu an azınlık konumunda oldu-
ğum ülkemi ve insanlannı çok seviyorum."
Nena şimdi azınlık mı?..
Belki azınlık olacaktı: ama, Mustafa Kemal sa-
yesinde bu etiketten kurtuldu.
Lozan Antlaşması'na göre Türkiye'de üç azınlık
kesim vardı: Rumlar, Ermeniler, Museviler; dinsel kay-
naklardan kökenlenen kendilerine özgü hukuklan-
nı -Osmanlı'daki gibi- uygulayacaklardı.
Ancak 1926'da insanlan dinlerine ve etnık köken-
lerine göre ayırmayan Yurttaşlar Yasası (Medeni
Kanun) Cumhuriyet Devletınin temel hukukuna dö-
nüşünce, gayrimüslim kesim Lozan'daki azınlık hu-
kukundan vazgeçti; Anadolu'da en büyük devrim
budur.
1926 tarihli "Yurttaşlar Yasası". "Isvıçre Medeni
Kanunu"ndan alınmıştır; Avrupa'daki "Aydınlan-
ma Devrimi"ri\n ürünüdür; kişinin kulluktan birey de-
ğerindeki yurttaşlığa geçişınin belgesidır.
•
Ancak insanlar arasındaki çatışma ve savaşım tü-
kenip sitindi mi?..
Yokcanım...
Bugün Kıbns'tayaşanan çatışma gerçekte evren-
seldir, insanın ınsanı sevmesını engelleyen nedir?..
Koskoca Çin'de niçin iç savaş yaşandı?.. Rus-
ya'da neden Birinci Dünya Savaşı sonunda Rus
Rus'u kesti?.. Ispanya İç Harbi'nde Ispanyollar bir-
birlerini neden öldürdüler?.. Derlerki ıspanya'daiç
savaş sona erdikten sonra sanki bir el Ispanyolla-
nn belleğini silmış, uzun süre kanlı defter kapatıl-
mış, hiç tartışılmamış, kişinin kışiye düşmanlığı za-
mana emanet edilmiş...
İnsanın insanlasavaşması, kökenindeetnikyada
ulusal çelişkiden kaynaklanmıyor; toplumlar tarih-
te ulus olmadan da savaşlar eksik olmuyordu...
Ah, gözü kapalı insanoğlu savaşın nereden kay-
naklandığını görebilecek bilince bir erişebilse...
BAYRAM'DA AKTİF TATİL
Her gün dag le onnın yumyuşleri. kaplıca turu dıfail
butik bir otelde 7 gece oda-kafıvalti-konaklama + rehberlik
Kişi başı toplam 2OO milyon
Yüriiyü;Icrimiz her >aştan katılımcılar ıçın u>gundur.
www.inshoretravel.com
e-maih înio^ı inshorerravel.com
Tel: 0 252 417 58 52
: 0 252 417 58 54
MARMARİS
KIBRISTA TÜRK MALLARI
Kıbns'ta gaspedilen ve yitirilen Türk
tapu ve arazi haklan hakkında
geniş bilgi veren
MUSTAFA HAŞtVl ALTAN'ın
bu dört ciltlik eseri Kastaş Yayınlan
tarafından yayımlandı.
Tel: 0 212 520 59 70
Nerede?CELL
« Seven insan,
ona kendisi kadar
güzel bir çiçek yollar!
\ yapmayın. Sizc t>n yükın çi^fk^inin telefon nıımarasını
Nerede?Cell (Un ü»ıenin. NEREDE CICEKCI ya/ın.
2222 ye yollayın. Aşkınızı çiçeklerle anlatın.
NVrt(iı?( ı II İM.ınİHil. Ankdra, İ/mir, Aıl.ınu. Bursa, \ntulı*a. İ/miı.
Konya, MiTSİn ve Sakarya illerindc kullanılmaktaılır
Her bir servis kullanımı Tuıitceff için 2 kısa mesaj. Hazır Kart için 4 kontördür.
TURKCELL