Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 ŞUBAT 2003 PAZARTESİ
HABERLER
Sokakta yaşayanlar özgürlük ve bağımlı olmamak için bu yolu seçtiklerini söylüyorlar ama...
Duvan olmayan hapishane
stanbul'un hemen hemen her
gördüğumüz sokak
çicuklan ve evsizler alt geçitlerde,
telefon kulübelennde yaşıyor.
Sokakta yaşamaya o kadar
aışmışlar ki bazısı yurtlarda
yapamadığını anlatıyor. Kimisi de
yaşadıklannı bir sanat olarak
görüyor: Kendimi bir sanatçı olarak
görüyorum. Öyle olmasaydı herkes
bunu başarabilirdi.
ERDAL USTA
Evsizler, sokaklarda yaşamanın ürlcü-
tucü ve zor olduğunu söylüyor, ama özgür-
lüklerinden vazgeçmeyı düşünmüyor. ts-
tanbul'un hemen her yanında göze çar-
pan evsizler, şiddetli soğuğa karşın sokak-
larda sabahlamaya devam ediyor. Soğuk
kış gecelerinde insanlar evlerinde bile ısın-
ma sorunu yaşarken onlar bankamatikler-
de, köprü altlannda, altgeçitlerde, telefon
kulübelerinde ve kuytu köşelerde uyuyor,
yoldan geçen insanlann bakışlanna aldır-
madan yaşamlannı sürdürmeye çalışıyor.
Tiner ve bali kullanan çocuklar, alkolik-
ler ve akli dengesini yitirmiş insanlar so-
kaklan ev olarak kullanıyorlar. Sokaklar-
da görmeye alıştığımız insanlann hepsi-
nin ayn bir öyküsü var.
Karnımı doyuramazsam
karıma kavuşurum
Bebek sahilindeki bir bankta yatüğını an-
latan AH Atmç (63), sokaklarda kendisini
daha rahat hissettiğıni söylüyor. Atınç. "5
yıkür sokakta yatıyorum. Eşim ölene ka-
dar hayattan zevk ahyordum. O ölünce
kendimi içkiye verdim ve her şeyimi kay-
bettirn. Şimdi sokaklardayun ama kimse-
ye muhtaç degilim, kimseden de bir şey is-
temiyorum'" dıyor.
Sokakta Istedlğiml
yapıyorum
Kimsesizler için hazirlanan
konuk evlerinin hapishaneden
farksız olduğunu vıırgulayan
Atınç, "Sokakta istediğimi ya-
pryorum. Kimseye bağh deği-
Hm. Bu yaştan sonra çoluk ço-
cuğun maskarası olamam" dı-
ye konuşuyor. tçki alacak para
bulabilmek için sabaha kadar
çöpleri kanştırdığını söyleyen
Atınç, şöyle konuşuyor: "Çöp-
ten kâğıt, kola kutusu ve plas-
fik şişe toplayıp saüyorum. Ka-
zandığım para ile hem karnımı
doyuruyorum hem de şarap ab-
yorum. Bunu yapmak için şim-
diHk gücüm yerinde. Başaramadığım gün de
karıma kavuşacağım."
Istanbul'da Çocuk Esirgeme Kurumu'na bağ-
lı bir yurtta büyüdüğünü anlatan Ercan Akar
(28) ise, yurttan aynldıktan sonra sokaklarda
BJRKAÇ CÜN
İYİ, SONRA
SIKILIYORUM
îstanbul'da özellikle geceleri
önemli bir tehlike olarak görülen
tiner ve bali kullanan çocuklar ise
kendilerini kentin ve toplumun
birer parçası olarak görüyor.
îlkokul 3. sınıfta evden kaçarak
sokaklarda yaşamaya başladığını
anlatan H.C. (16), "Babam beni
sörekö dövüvordu. Karnemde
zayıflanm ohınca korktum ve
evden kaçüm. Arük benim evim
sokaklar. Yapüğımdan pişman
değOinr diyor. Beyoğlu'nda terk
edilmiş bir binada kaldığını
belirten H., "Benim yaşlarunda 10-
15 Idşi boş bir handa yatıyoruz.
Tophım bizi djşlanuş. Ben ya da bir
arkadaşım suç işleyince, bundan
toplum zarar görüyor. Biz de bu
toplumun üyesiyiz" diye
konuşuyor. Alkol ve tiner
alabilmek için hırsızlık yapan
çocuklar olduğunu belirten H.,
şûndiye kadar hırsızlık
yapmadığını, çok zor durumda
kalırsa yapabileceğini belirtiyor.
Evsizler için hazırlanan
misafirhanelerde, çocuklann
kişiliklerini değiştirmeye
zorlandığını ileri süren H. şunlan
söylüyor:
"Bazı abüer arada sn-ada geHp bizi
görürüyorlar. Gfttiğüniz yer birkaç
gün için çok iyi ama sonra
sıkıhyonım. Bir yolunu bulup
tekrar sokaklara dönüyorum. Hem
insan gibi yaşamak hem de özgür
olmak istiyorum. Sıcak bir yatak
için kişiliğimden vazgeçemem."
Tüm dün\ ada egemen olan sistemin bir sonucu olarak gelirdeki
makasın açılmasryla sokaktaki insanlann sayısının hızla artöğına
dikkat çeken uzmanlar, sistemdeki sorunlann çözülememesi
durumunda büyûk kenrkrde önemli giivcnük sorunlan
yaşanabileccği konusunda uyanyor. (Fotoğraf: COŞKUN AŞAR)
yaşamaya başladığını söyleyerek "18 yaşımı
doMurunca yurttan aynlmak zorunda kaldım.
Ogüne kadar her şeyin hazır olarak önümegel-
mesine ahşüğım için hayatm zoriuklaruu dışa-
nda öğrendim. İlkgünlerde sokaklarda boş boş
dolaşıyordum. Zamanla sokakta yaşamaya ahş-
öm. Şimdi bunun bir sanat olduğunu düşünü-
yorunı. Kendimi de bir sanatçı olarak görüyo-
rum. Öyle olmasaydı herkes bunu başarabilir-
di" dıye konuşuyor.
Gündüz dilencilik yapan, evi olmadığı
için gece sokakta kalan Yasemin Akarsu
(53). Beşıktaş'ta terk edibniş bir evde ya-
şadığını, soğuktan korunmak için de evin
tahta döşemelerini yaktığını söylüyor.
Evin kapısı camı olmadığı için sokakta
yatan herkesin rahatça gırebildiğini söy-
leyen Akarsu, "Misalîrlerie evi paylaşma
konusunda sorun yaşanuyonım. Zaten ge-
lenler hep ayıutinerci çocuklar. Onlan ken-
di oğhım olarak görüyorum. Gündüz dile-
nerek kazandığun paralarm içinden yiye-
cek parasını ayınp kalanını bu çocuklara
veriyorum. Onlara rvilik mi yoksa kötülük
mü yapüğımı bihnrvorum. Ama onlan kar-
şımda görünce dayanamryorum. Herkesin
söylediği gibi kötü vezararfa değüler. Bir bil-
seniz ne kadar lyfler" diye konuşuyor.
Konuyla ılgili konuşan uzmanlar, so-
kaktaki insanlann dramtna son vermek
için ilgililere görev düştüğünü vurgulu-
yor. Kimsesiz çocuklar ve evsizlerle il-
gili çalışmalar yapan gönüllü kuruluşla-
nn ve belediyelerin tüm çabalanna kar-
şın, konuk evlerinin yeterli olmadığını
söyleyen uzmanlar, sokaktaki insanlan
kurtarmak için Türkiye ve dünyadaki
koşullann bir arada değerlendirilmesi
gerektiğini ifade ediyor.
Kurtarmak yerlne kaçıyorlar
Tüm dünyada egemen olan sistemin bir
sonucu olarak gelirdeki makasın açılma-
sıyla sokaktaki insanlann sayısının hızla
arttığına dikkat çeken uzmanlar, sistemde-
ki sorunlann çözülememesi durumunda
büyük kentlerde önemli güvenlik sorun-
lan yaşanabileceğı konusunda uyanyor.
Sokak çocuklan konusunda konuşan Pe-
dagog AyşenOy, bu sonınun 10 yıldır gün-
demde olduğunu, sivil toplum örgütlerine
gereken önem verilmediği için sorunun
çözümsüz kaldığını söylüyor.
Oy, "Halkımız sokak çocuklannm kur-
tanlması gerektiğüıe değQ, onlardan kor-
kulması ve kaçılması gerektigine üıanıyor.
\led\a ve yerel yönetimkr toplumu bu ko-
nuda bilinçlendirmeli. Bu sorun birkaç i>i
niyetti insanın çözebileceği kadar basit de-
ğü" diyerek sorunun tüm toplum kesim-
leri tarafindan ele alınması gerektiğini söy-
lüyor.
Yasalar çıkmalı
Çocuğun gehşiminde toplumun önem-
li bir rolü olduğunu vurgulayan Oy, "Ço-
cuk, model olarak neyi görürse onu doğnı
kabul eder. îyiyi görürse iyiyi, kötüyü gö-
rürse kötüyü öğrenir" şeklinde konuşu-
yor. Sokak çocuklanna yardım eli uzatıl-
dığında önemli sonuçlar elde edildiğine dik-
kat çeken Oy şunlan söylüyor:
"Çocuğu koruma alüna alan yasalann
en kisa zamanda çıkanlması çok önemli.
Gerek çahşan çocuklar, gerekse sokak ço-
cuklannm istihdamı konusunun Mecüste
gündeme gelmesini istiyoruz. Bunun yanında,
bir insanın temel ihtiyaçlan karşdanmadan psi-
kotojik sonınlannı çözmeye çahşmakyanhş bir
yoL OnceHkle bu çocuklann bannma, yiyecek
ve giyecek gibi ihtiyaçlan giderilmen."
Türkiye'de kadınlar hâlâ dayak yiyor, cinsel ilişkiye zorlanıyor, psikolojik olarak ezilmeye çalışılıyor
Evdeld işkence bitmek bilmiyorÖZGÜRERBAŞ
A\Tupa Birliği'ne aday olan ye Kadrna
Karşı Her Türlü Aynmcılığın Önlenmesi
Sözleşmesi'ni onaylayan Türkiye'de "Ev-
deki Terör" sürüyor. Son dönemde Der-
ya Tuna ve Asena takma adını kullanan or-
yantal Onur Çakmak' ın benzer biçimler-
de vurulmalanyla da gündeme gelen ka-
dına yönelik şiddet ailelerde sessizce sü-
rüyor. 1990 yılındakurulanve şiddete uğ-
rayan kadnılara hizmet ve-
ren Mor Çatı Kadın Sığı-
nağı Vakfi yayıru olan "Ev-
dekiTerör"kitabı "buses-
sizHğuı sese dönüşmesi ve
şjddete uğravanuı değfl şid-
deri uygulayamn utanma-
sı gerektiğini gözler önüne
sermekiçmn
yazılmış. Ki-
tapta \-akfa başvuran bin
kadınla yapılan görüşme-
lerde tutulan notlara yer
veriliyor.
Kadınlar, uğradıklan şid-
deti, "Evcehennemden be-
ter" sözleriyle anlatıyor-
lar. Okuyanda işkence anı-
lan okuyor duygusu yara-
tan hikâyeler şiddetin bo-
yutunu gözler önüne seri- * ~ -~ —
yor. Kocasının, ağabeyinin, kaympederi-
nin hatta oğlunun uyguladığı şiddete ma-
ruz kalan kadınlann hikâyeleri Türki-
ye'nin gelişmişlik düzeyine dair ipuçlan
veriyor. Kitaptaki anılara birkaç örnek ise
şöyle:
• Her gece eve geç ve içküi geh\or. Be-
ni ite kaka, hakaret ederek uyandınp se-
vişmek istediğini söylüyor. Karşı koyunca
davaga başlr-or. Daha sonra zoıia ilişkiye
Jvadınlann ne eğitimli
ne tanuımış ne de
zengin olmalan onlan
şiddetten korumaya
yetiyor. Toplumda
yerleşik olan görüşün
aksine, sadece alt gelir
düzeyinde, eğitimsiz,
işsiz erkekler şiddet
uygulamıyor. fyi
eğitim görmüş, üst
gelir düzeyinde,
"saygın" erkekler de
şiddete başvunıyor.
girip işi bitince üzerime kusuyor."
• Başımı ayaklannın altına alıp
tekmeliyor, eziyor.
• Bayıhnca yüzüme su döküyor,
tekrar dö>Tneye başbyor.
t/ En büyük çocuğum 5 yaşmda.
Kocam demir iskemleyle kolumu kır-
dı. Alçıya aldılar.. aynı yerden bir kez
dahakırdı.
• Vlillervekili olduğunda ilk işi be-
nidövmekoklaGerekçesüse "Do-
kunuhnazlığım
var. istediğimi ya-
parun"dı.
• Almanya'da
yaşayan ağabe-
yinin arkada-
şıyla severek
evlendi ve Al-
manya'yayerleş-
ti. Çalışıyordu ve
iki çocuklan olmuştu.
Kayınvalidesi yanma
taşındıktan sonra evde
gerginlikler başladı.
Türkiye'deki tanıdık-
lara haber yollasa geç
kalacaktı. Ağabeyini
aradı. Telefona çıkan
yengesinin cevabı, u
So-
oldu. İki gün sonra ağabey, kafasına aldı-
ğı sekiz çekiç darbesi sonucu yaşamını yi-
tiren kız kardeşinin tabutunu Türkiye'ye
getirmek zorunda kaldı.
• Kıskançhğı bahane ederek beni sü-
rekH dövüyor ve eve IdKttiyordu. Bir hur-
dacrya gidip üzerinde adırun baş harfle-
ri buhınan demirden bir damga yapür-
dL Önce beni dövdü sonra sobada kızdır
dığı demirle bedenimi dağladL
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi
SİNEMA KEYFİ İLE REHABİLİTASYON
tstanbul Haber Servisi - Bakırköy Ruh
ve Sınır Hastalıklan Hastanesi"nde
hastalar sinema ile rehabilite
ediliyor. 2000 yılında en iyi
yabancı film _ _
dalında Oscar
ödülü
kazanan
Güzekür"den
Kemal Sunal
fihnlerine kadar
pek çok fılmin
izletildiği
rehabilitasyon
bölümünde
hastalar en çok
aşkı konu alan
Türk
fılmlennden
hoşlanıyor.
Bakırköy Ruh
ve Sinir
Cösterlmdekl fllmier
Yabancı:
Birkaç îyi Adam, VayAnam
Vay, Mesajmız Var, Hayat
Güzeldir, tyilik Yap lyilik Bul,
Dartagnan 'ın Kızı, En îyi
Arkadaşım Evleniyor, Bizim
Kamp, Asterix ve Osburvc
Türte
Sevgili Halam, Hababam
Sınıfı, Vuruldum Bir Kıza,
Güler misin Ağlar mısın,
Kart Horoz. Gazino Bülbülü,
Hayat Bayram Olsa, 100
Lira ile Evlenilmez, Baba
Bizi Eversene. Güliü
Geliyor Güllü.
Hastalıklan
Hastanesi'nde hastalann
rehabilitasyonu çerçevesınde
düzenlenen sinema, haftanın
4 günü hastalann sinema
keyfine kahlmasını sağlıyor.
Hastanedeki sinema izlenen
salona gittiğimizde
hastalar yerlerini almış
heyecanla bekliyorlardı.
Gösterimdeki film ise başrollerinde
Robert De Niro'nun oynadığı "Anlat
Bakalım'Mı Her gün farklı gruplann
sinema izlediği bu salonda cuma günü
„„.„ _ kronik hastalara
aynlmıştı. 4-5 yıldır
hastanede yattığını
söyleyen şizofreni
hastası, en çok Türk
filmi izlemekten
hoşlandığını belirterek
hastalanmadan önce 2
kez sinemaya gittiğini
söylüyor. Bir diğeri ise
ençokEdizHun'u
sevdiğini dile getırerek
komedi ve aşk fümleri
izlemek istediğini
anlatıyor ve sinema
izlemenin bilgilerini
arttırdığına ifade ediyor.
Rehabilitasyon
sorumlusu uzman
psikiyatri
hemşiresı Sibel Coşkun, sınemanın
hastalann tomlumdan, gerçeklerden
kopmaması. duygusal yetilerini
kaybetmemesi konusunda yarar
sağladığını belirterek "Hastalar film
izlerken eğlenmelerinin yanında, filmin
konusuyla ilgili olarak gerçeklerle yüz
yüze geliyorlar. Konsantrasyon
yetenekleri arüyor" diyor.
GÖRÜŞ
MERİÇ VELİDEDEOĞLU
Ödünsüz Devrimci'...
On biryıl önce bugün Hrfzı Veldet Velidedeoğ-
lu'nu kaybetmiştik. Başlık, değerli hukukçu Şera-
fettin Canpotat'ın, Velidedeoğlu'nun ölümünün bi-
rinci yılında Cumhuriyet'te yayımlanan anma ya-
zısından alınma.
Sayın Canpolat yazısının bir yerinde Velidede-
oğlu için: "Nezaman devrim ilkelerinden ödün ve-
rilmeye kalkışılsa karşı çıkmış, öncesinde ve son-
rasında uyarılarda bulunarak olabilecek tehlikele-
h sergilemiş. (...) Nezaman üzerine titrediği laik-
lik ilkesine aykırı olay, davranış ya da bir girişim
ortaya çıksa bağnazlıklan, aymazlıklan 'bilimsel
gerçekler'/e ortaya koymuş, 'laikliğin, insanlığın
gerçek özgürlük koşulu' olduğunu anlatıp kit-
leleri aydınlatmaya çalışmıştır" diyerek, "ödünsüz"
niteminin "donmuşluk" anlamınagelemeyeceği-
ni de vurgulamıştır.
ödünsüz devrimcilik, 1923 Aydınlanması ile bü-
yüyen, yetişen, başka biranlatımla, devrimin ilk ku-
şağı diyebileceğimiz ve Velidedeoğlu'nun da için-
de yer aldığı bir kesimin adeta ortak yapısıdır. On-
lar şu veya bu yoldan devrimin havasını solumuş-
lar, kokusunu içlerine çekmişlerdır; onlar Atatürk
ve arkadaşlannın Anadolu topraklanna attıklan to-
humlann yeşermesi, ektikleri fidanlann kök sal-
ması için gerekli suyu verenlerdir; onlar devrimin
karşılaştığı engelleri, zorluklan hiç unutmayan ve
devrimden verilecek ödünlerin nelere yol açaca-
ğını kestirebilenlerdir.
Devrimin daha ilk günlerinde, ilk hükümetin prog-
ramına "dil konusunu" koymak için çırpınan Kü-
tahya milletvekili Besim Atalay; bütün konulara
toplumsal ağırlıklı bir görüşle yaklaşan Bolu mil-
letvekili Tunalı Hilmi; ilk Meclis'in genel yazman-
lığını yüklenen Recep Peker; görüşlerini hiç çe-
kinmeden aynca coşkulu biçimde açıklayan Ham-
dullah Suphi; devrimi bütün boyutlanylatüm ben-
liğinde duyan, duyumsatan Saruhan milletvekili
Refik Şevket Ince; düşman Polatlı'ya dayandığın-
da Meclisi'i Kayseri'ye taşımak isteyenlere tarih-
sel yanıtı veren, Mustafa Kemal'in verdiği önerge-
lere hep olumlu oy kullanarak yanında olduğunu
belirten Dersim milletvekili Diyab Ağa; gün geç-
tikçe devrimi daha iyi anlayan ve şapka devrimi-
ne karşı çıkan Nurertin Paşa ya hak ettiği yanıtı
veren Antalya milletvekili Rasih Hoca; islam şe-
riatını yürüten bakanlığın kaldırılması için 3 Mart
1924'teverilen Meclis önergesinin başını çeken ve
öteki devrim yasalannda da imzası olan Siirtli din
adamı Halil Hulki Hoca; devrimin temeli olan Yurt-
taşlarYasası'nı hazıriayan, o unutulmaztarihsel ge-
rekçeyi yazan Mahmırt Esat Bozkurt, sözü edi-
len o ilk kuşağın yetişmesinde, devrimi anlama-
sında katkılan olanlardan ilk akla gelenlerdir.
Nitekim, H.V. Velidedeoğlu bu kişilerie 16yaşın-
da buluşmuş, sekiz yıl süreyle onlarla birlikte ol-
muştu; bu durum onu bu kuşağın -bir bakıma- ay-
rıcalıklı üyesi yapmıştı. Gerçekten Velidedeoğ-
lu'nun yetişme dönemi devrimin yüreğini oluştu-
ran TBMM'de biçimlenecek, devrimin anlamını
dakikası dakikasına yaşayarak öğrenecektı. Daha
sonra da aldığı eğitimin ona kazandırdığı bilim
adamı kimliğiyle devrimin yapı taşlannı "bilimsel
verilerle" ortaya koyup anlatacak, çağdaş yo-
rumlaria da devrimin süreklıliğinı toplumun anla-
yacağı bir biçemle dile getirecekti; bu uğraşı ya-
şamının son gününe dek sürecektir.
Ne var ki, Velidedeoğlu sözü edilen kuşağın he-
men hemen son üyelerinden biriydi; onun da ara-
mızdan aynlmasıyla bu kuşağın oluşturduğu ve
devrimi günümüze bağlayan temel halka koptu, ko-
partıldı. "Kopartıldı" diyoruz. çünkü bu kuşak "Kla-
sik Kemalistler" değeriendirilmesiyle, son yıllann
"Liberal ya da Post-Modern Kemalistler"i ta-
rafindan ve bilinen karşıdevnmcilerce birlikte yok
sayılmaya başlandı.
Yazının başında adları geçen devrimcilerden
-son günlerde YurttaşlarYasası dolayısıylaadı öne
çıkan M. E. Bozkurt dışında- bir veya ikisini anım-
sayacakyaşlı, genç kaç kişi çıkabilirtoplumumuz-
dan.
Kuşkusuz ödünsüz Atatürkçüler bu tutuma kar-
şı çıkıyortar, ama en önemli dayanaklarından, bes-
lenme kaynaklanndan olan o halkayı oluşturanla-
ra ait bilgiler, belgeler, her türiü birikim artık bütü-
nüyle yok olma noktasına geldi.
Öysa bütün bunlann dağılmadan bir araya ge-
tirilip korunması, dahası yalnızca korunması de-
ğil, canlı tutulması, çağdaş veriler ışığında değer-
lendirilerek gündeme getirilmesı, bu yollagelecek
kuşaklara aktarılması gerekir.
Bunun Türkiye için ne denli yaşamsal konular-
dan biri olduğunu, bugün içinde bulunduğumuz
durum somut biçimde ortaya koymaktadır.
Velidedeoğlu'nun her ölüm yıldönümünde, ka-
rınca kararınca bu konuyu ele almaya çalışıyo-
rum; bu devrimcilerin yaşatılmasını, onlara ait bel-
gelerin korunmasını iktidarlardan beklemek bo-
şuna; iktidariann kimisi, örneğin günümüzün AKP
iktidan onlan yaşatmayı değil, Halil Hulki Hoca gi-
bi devrimci din adamlanndan hesap sormayı dü-
şünür. Recep Tayyip Erdoğan'ın belediye başka-
nı olarak ilk işi, Velidedeoğlu adını cadde tabela-
sından sildirmekti...
Bu konuyu "devlef'in ele alması gerektiğini,
yurtdışında bu amaçla tarihi bir binada kurulmuş
bir enstitüyü gezerken bir kez daha anladım. Böy-
le bir enstitü kurulması TC Devleti için çok zor mu
olur acaba? Sayın Cumhurbaşkanı A.N. Sezer
onca uğraşı içinde bu konuyla da ilgilenir mi? di-
ye düşünmekten kendimi alamıyorum...
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nu on birinci yılında
aramızda olmayan tüm devrimcilerie birlikte anı-
yor, onlara gereken kalıcı ilginin daha çok gecik-
meden gösterilmesini diliyorum.
BORNOVA 2. ÎCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
DÜZELTMEtLAMDIR
2001 5497 Talimat
Yukanda numarası yazılı takipte, satışa çıkanlmış
bulunan gayrimenkule ait Cumhuriyet gazetesinın
2301 '2003 günlü nüshasında yayımlanan Basm: 1788
nolu gayrimenkul satış ılanında:
"Dosya No: 2002'5497 Tal." yazılmıştır.
Doğrusu: "Dosya No: 200T5497 Tal." olacaktır.
Satış şartlan bölümünün 1 bendınde;
"...Bornova I. tcra..." yazılmıştır.
Doğrusu: "...Bornova 2. tcra..." olacaktır.
Satış şartlan bölümünün 6. bendinde;
2001 '5497 Esas..." yazılmıştır.
Doğrusu: 2001/5497 Tal." olacaktır
Düzeltılerek ilan olunur.
Basın: 8599