25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 ŞUBAT 2003 PAZARTESİ HABERLER Sokakta yaşayanlar özgürlük ve bağımlı olmamak için bu yolu seçtiklerini söylüyorlar ama... Duvan olmayan hapishane stanbul'un hemen hemen her gördüğumüz sokak çicuklan ve evsizler alt geçitlerde, telefon kulübelennde yaşıyor. Sokakta yaşamaya o kadar aışmışlar ki bazısı yurtlarda yapamadığını anlatıyor. Kimisi de yaşadıklannı bir sanat olarak görüyor: Kendimi bir sanatçı olarak görüyorum. Öyle olmasaydı herkes bunu başarabilirdi. ERDAL USTA Evsizler, sokaklarda yaşamanın ürlcü- tucü ve zor olduğunu söylüyor, ama özgür- lüklerinden vazgeçmeyı düşünmüyor. ts- tanbul'un hemen her yanında göze çar- pan evsizler, şiddetli soğuğa karşın sokak- larda sabahlamaya devam ediyor. Soğuk kış gecelerinde insanlar evlerinde bile ısın- ma sorunu yaşarken onlar bankamatikler- de, köprü altlannda, altgeçitlerde, telefon kulübelerinde ve kuytu köşelerde uyuyor, yoldan geçen insanlann bakışlanna aldır- madan yaşamlannı sürdürmeye çalışıyor. Tiner ve bali kullanan çocuklar, alkolik- ler ve akli dengesini yitirmiş insanlar so- kaklan ev olarak kullanıyorlar. Sokaklar- da görmeye alıştığımız insanlann hepsi- nin ayn bir öyküsü var. Karnımı doyuramazsam karıma kavuşurum Bebek sahilindeki bir bankta yatüğını an- latan AH Atmç (63), sokaklarda kendisini daha rahat hissettiğıni söylüyor. Atınç. "5 yıkür sokakta yatıyorum. Eşim ölene ka- dar hayattan zevk ahyordum. O ölünce kendimi içkiye verdim ve her şeyimi kay- bettirn. Şimdi sokaklardayun ama kimse- ye muhtaç degilim, kimseden de bir şey is- temiyorum'" dıyor. Sokakta Istedlğiml yapıyorum Kimsesizler için hazirlanan konuk evlerinin hapishaneden farksız olduğunu vıırgulayan Atınç, "Sokakta istediğimi ya- pryorum. Kimseye bağh deği- Hm. Bu yaştan sonra çoluk ço- cuğun maskarası olamam" dı- ye konuşuyor. tçki alacak para bulabilmek için sabaha kadar çöpleri kanştırdığını söyleyen Atınç, şöyle konuşuyor: "Çöp- ten kâğıt, kola kutusu ve plas- fik şişe toplayıp saüyorum. Ka- zandığım para ile hem karnımı doyuruyorum hem de şarap ab- yorum. Bunu yapmak için şim- diHk gücüm yerinde. Başaramadığım gün de karıma kavuşacağım." Istanbul'da Çocuk Esirgeme Kurumu'na bağ- lı bir yurtta büyüdüğünü anlatan Ercan Akar (28) ise, yurttan aynldıktan sonra sokaklarda BJRKAÇ CÜN İYİ, SONRA SIKILIYORUM îstanbul'da özellikle geceleri önemli bir tehlike olarak görülen tiner ve bali kullanan çocuklar ise kendilerini kentin ve toplumun birer parçası olarak görüyor. îlkokul 3. sınıfta evden kaçarak sokaklarda yaşamaya başladığını anlatan H.C. (16), "Babam beni sörekö dövüvordu. Karnemde zayıflanm ohınca korktum ve evden kaçüm. Arük benim evim sokaklar. Yapüğımdan pişman değOinr diyor. Beyoğlu'nda terk edilmiş bir binada kaldığını belirten H., "Benim yaşlarunda 10- 15 Idşi boş bir handa yatıyoruz. Tophım bizi djşlanuş. Ben ya da bir arkadaşım suç işleyince, bundan toplum zarar görüyor. Biz de bu toplumun üyesiyiz" diye konuşuyor. Alkol ve tiner alabilmek için hırsızlık yapan çocuklar olduğunu belirten H., şûndiye kadar hırsızlık yapmadığını, çok zor durumda kalırsa yapabileceğini belirtiyor. Evsizler için hazırlanan misafirhanelerde, çocuklann kişiliklerini değiştirmeye zorlandığını ileri süren H. şunlan söylüyor: "Bazı abüer arada sn-ada geHp bizi görürüyorlar. Gfttiğüniz yer birkaç gün için çok iyi ama sonra sıkıhyonım. Bir yolunu bulup tekrar sokaklara dönüyorum. Hem insan gibi yaşamak hem de özgür olmak istiyorum. Sıcak bir yatak için kişiliğimden vazgeçemem." Tüm dün\ ada egemen olan sistemin bir sonucu olarak gelirdeki makasın açılmasryla sokaktaki insanlann sayısının hızla artöğına dikkat çeken uzmanlar, sistemdeki sorunlann çözülememesi durumunda büyûk kenrkrde önemli giivcnük sorunlan yaşanabileccği konusunda uyanyor. (Fotoğraf: COŞKUN AŞAR) yaşamaya başladığını söyleyerek "18 yaşımı doMurunca yurttan aynlmak zorunda kaldım. Ogüne kadar her şeyin hazır olarak önümegel- mesine ahşüğım için hayatm zoriuklaruu dışa- nda öğrendim. İlkgünlerde sokaklarda boş boş dolaşıyordum. Zamanla sokakta yaşamaya ahş- öm. Şimdi bunun bir sanat olduğunu düşünü- yorunı. Kendimi de bir sanatçı olarak görüyo- rum. Öyle olmasaydı herkes bunu başarabilir- di" dıye konuşuyor. Gündüz dilencilik yapan, evi olmadığı için gece sokakta kalan Yasemin Akarsu (53). Beşıktaş'ta terk edibniş bir evde ya- şadığını, soğuktan korunmak için de evin tahta döşemelerini yaktığını söylüyor. Evin kapısı camı olmadığı için sokakta yatan herkesin rahatça gırebildiğini söy- leyen Akarsu, "Misalîrlerie evi paylaşma konusunda sorun yaşanuyonım. Zaten ge- lenler hep ayıutinerci çocuklar. Onlan ken- di oğhım olarak görüyorum. Gündüz dile- nerek kazandığun paralarm içinden yiye- cek parasını ayınp kalanını bu çocuklara veriyorum. Onlara rvilik mi yoksa kötülük mü yapüğımı bihnrvorum. Ama onlan kar- şımda görünce dayanamryorum. Herkesin söylediği gibi kötü vezararfa değüler. Bir bil- seniz ne kadar lyfler" diye konuşuyor. Konuyla ılgili konuşan uzmanlar, so- kaktaki insanlann dramtna son vermek için ilgililere görev düştüğünü vurgulu- yor. Kimsesiz çocuklar ve evsizlerle il- gili çalışmalar yapan gönüllü kuruluşla- nn ve belediyelerin tüm çabalanna kar- şın, konuk evlerinin yeterli olmadığını söyleyen uzmanlar, sokaktaki insanlan kurtarmak için Türkiye ve dünyadaki koşullann bir arada değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyor. Kurtarmak yerlne kaçıyorlar Tüm dünyada egemen olan sistemin bir sonucu olarak gelirdeki makasın açılma- sıyla sokaktaki insanlann sayısının hızla arttığına dikkat çeken uzmanlar, sistemde- ki sorunlann çözülememesi durumunda büyük kentlerde önemli güvenlik sorun- lan yaşanabileceğı konusunda uyanyor. Sokak çocuklan konusunda konuşan Pe- dagog AyşenOy, bu sonınun 10 yıldır gün- demde olduğunu, sivil toplum örgütlerine gereken önem verilmediği için sorunun çözümsüz kaldığını söylüyor. Oy, "Halkımız sokak çocuklannm kur- tanlması gerektiğüıe değQ, onlardan kor- kulması ve kaçılması gerektigine üıanıyor. \led\a ve yerel yönetimkr toplumu bu ko- nuda bilinçlendirmeli. Bu sorun birkaç i>i niyetti insanın çözebileceği kadar basit de- ğü" diyerek sorunun tüm toplum kesim- leri tarafindan ele alınması gerektiğini söy- lüyor. Yasalar çıkmalı Çocuğun gehşiminde toplumun önem- li bir rolü olduğunu vurgulayan Oy, "Ço- cuk, model olarak neyi görürse onu doğnı kabul eder. îyiyi görürse iyiyi, kötüyü gö- rürse kötüyü öğrenir" şeklinde konuşu- yor. Sokak çocuklanna yardım eli uzatıl- dığında önemli sonuçlar elde edildiğine dik- kat çeken Oy şunlan söylüyor: "Çocuğu koruma alüna alan yasalann en kisa zamanda çıkanlması çok önemli. Gerek çahşan çocuklar, gerekse sokak ço- cuklannm istihdamı konusunun Mecüste gündeme gelmesini istiyoruz. Bunun yanında, bir insanın temel ihtiyaçlan karşdanmadan psi- kotojik sonınlannı çözmeye çahşmakyanhş bir yoL OnceHkle bu çocuklann bannma, yiyecek ve giyecek gibi ihtiyaçlan giderilmen." Türkiye'de kadınlar hâlâ dayak yiyor, cinsel ilişkiye zorlanıyor, psikolojik olarak ezilmeye çalışılıyor Evdeld işkence bitmek bilmiyorÖZGÜRERBAŞ A\Tupa Birliği'ne aday olan ye Kadrna Karşı Her Türlü Aynmcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ni onaylayan Türkiye'de "Ev- deki Terör" sürüyor. Son dönemde Der- ya Tuna ve Asena takma adını kullanan or- yantal Onur Çakmak' ın benzer biçimler- de vurulmalanyla da gündeme gelen ka- dına yönelik şiddet ailelerde sessizce sü- rüyor. 1990 yılındakurulanve şiddete uğ- rayan kadnılara hizmet ve- ren Mor Çatı Kadın Sığı- nağı Vakfi yayıru olan "Ev- dekiTerör"kitabı "buses- sizHğuı sese dönüşmesi ve şjddete uğravanuı değfl şid- deri uygulayamn utanma- sı gerektiğini gözler önüne sermekiçmn yazılmış. Ki- tapta \-akfa başvuran bin kadınla yapılan görüşme- lerde tutulan notlara yer veriliyor. Kadınlar, uğradıklan şid- deti, "Evcehennemden be- ter" sözleriyle anlatıyor- lar. Okuyanda işkence anı- lan okuyor duygusu yara- tan hikâyeler şiddetin bo- yutunu gözler önüne seri- * ~ -~ — yor. Kocasının, ağabeyinin, kaympederi- nin hatta oğlunun uyguladığı şiddete ma- ruz kalan kadınlann hikâyeleri Türki- ye'nin gelişmişlik düzeyine dair ipuçlan veriyor. Kitaptaki anılara birkaç örnek ise şöyle: • Her gece eve geç ve içküi geh\or. Be- ni ite kaka, hakaret ederek uyandınp se- vişmek istediğini söylüyor. Karşı koyunca davaga başlr-or. Daha sonra zoıia ilişkiye Jvadınlann ne eğitimli ne tanuımış ne de zengin olmalan onlan şiddetten korumaya yetiyor. Toplumda yerleşik olan görüşün aksine, sadece alt gelir düzeyinde, eğitimsiz, işsiz erkekler şiddet uygulamıyor. fyi eğitim görmüş, üst gelir düzeyinde, "saygın" erkekler de şiddete başvunıyor. girip işi bitince üzerime kusuyor." • Başımı ayaklannın altına alıp tekmeliyor, eziyor. • Bayıhnca yüzüme su döküyor, tekrar dö>Tneye başbyor. t/ En büyük çocuğum 5 yaşmda. Kocam demir iskemleyle kolumu kır- dı. Alçıya aldılar.. aynı yerden bir kez dahakırdı. • Vlillervekili olduğunda ilk işi be- nidövmekoklaGerekçesüse "Do- kunuhnazlığım var. istediğimi ya- parun"dı. • Almanya'da yaşayan ağabe- yinin arkada- şıyla severek evlendi ve Al- manya'yayerleş- ti. Çalışıyordu ve iki çocuklan olmuştu. Kayınvalidesi yanma taşındıktan sonra evde gerginlikler başladı. Türkiye'deki tanıdık- lara haber yollasa geç kalacaktı. Ağabeyini aradı. Telefona çıkan yengesinin cevabı, u So- oldu. İki gün sonra ağabey, kafasına aldı- ğı sekiz çekiç darbesi sonucu yaşamını yi- tiren kız kardeşinin tabutunu Türkiye'ye getirmek zorunda kaldı. • Kıskançhğı bahane ederek beni sü- rekH dövüyor ve eve IdKttiyordu. Bir hur- dacrya gidip üzerinde adırun baş harfle- ri buhınan demirden bir damga yapür- dL Önce beni dövdü sonra sobada kızdır dığı demirle bedenimi dağladL Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi SİNEMA KEYFİ İLE REHABİLİTASYON tstanbul Haber Servisi - Bakırköy Ruh ve Sınır Hastalıklan Hastanesi"nde hastalar sinema ile rehabilite ediliyor. 2000 yılında en iyi yabancı film _ _ dalında Oscar ödülü kazanan Güzekür"den Kemal Sunal fihnlerine kadar pek çok fılmin izletildiği rehabilitasyon bölümünde hastalar en çok aşkı konu alan Türk fılmlennden hoşlanıyor. Bakırköy Ruh ve Sinir Cösterlmdekl fllmier Yabancı: Birkaç îyi Adam, VayAnam Vay, Mesajmız Var, Hayat Güzeldir, tyilik Yap lyilik Bul, Dartagnan 'ın Kızı, En îyi Arkadaşım Evleniyor, Bizim Kamp, Asterix ve Osburvc Türte Sevgili Halam, Hababam Sınıfı, Vuruldum Bir Kıza, Güler misin Ağlar mısın, Kart Horoz. Gazino Bülbülü, Hayat Bayram Olsa, 100 Lira ile Evlenilmez, Baba Bizi Eversene. Güliü Geliyor Güllü. Hastalıklan Hastanesi'nde hastalann rehabilitasyonu çerçevesınde düzenlenen sinema, haftanın 4 günü hastalann sinema keyfine kahlmasını sağlıyor. Hastanedeki sinema izlenen salona gittiğimizde hastalar yerlerini almış heyecanla bekliyorlardı. Gösterimdeki film ise başrollerinde Robert De Niro'nun oynadığı "Anlat Bakalım'Mı Her gün farklı gruplann sinema izlediği bu salonda cuma günü „„.„ _ kronik hastalara aynlmıştı. 4-5 yıldır hastanede yattığını söyleyen şizofreni hastası, en çok Türk filmi izlemekten hoşlandığını belirterek hastalanmadan önce 2 kez sinemaya gittiğini söylüyor. Bir diğeri ise ençokEdizHun'u sevdiğini dile getırerek komedi ve aşk fümleri izlemek istediğini anlatıyor ve sinema izlemenin bilgilerini arttırdığına ifade ediyor. Rehabilitasyon sorumlusu uzman psikiyatri hemşiresı Sibel Coşkun, sınemanın hastalann tomlumdan, gerçeklerden kopmaması. duygusal yetilerini kaybetmemesi konusunda yarar sağladığını belirterek "Hastalar film izlerken eğlenmelerinin yanında, filmin konusuyla ilgili olarak gerçeklerle yüz yüze geliyorlar. Konsantrasyon yetenekleri arüyor" diyor. GÖRÜŞ MERİÇ VELİDEDEOĞLU Ödünsüz Devrimci'... On biryıl önce bugün Hrfzı Veldet Velidedeoğ- lu'nu kaybetmiştik. Başlık, değerli hukukçu Şera- fettin Canpotat'ın, Velidedeoğlu'nun ölümünün bi- rinci yılında Cumhuriyet'te yayımlanan anma ya- zısından alınma. Sayın Canpolat yazısının bir yerinde Velidede- oğlu için: "Nezaman devrim ilkelerinden ödün ve- rilmeye kalkışılsa karşı çıkmış, öncesinde ve son- rasında uyarılarda bulunarak olabilecek tehlikele- h sergilemiş. (...) Nezaman üzerine titrediği laik- lik ilkesine aykırı olay, davranış ya da bir girişim ortaya çıksa bağnazlıklan, aymazlıklan 'bilimsel gerçekler'/e ortaya koymuş, 'laikliğin, insanlığın gerçek özgürlük koşulu' olduğunu anlatıp kit- leleri aydınlatmaya çalışmıştır" diyerek, "ödünsüz" niteminin "donmuşluk" anlamınagelemeyeceği- ni de vurgulamıştır. ödünsüz devrimcilik, 1923 Aydınlanması ile bü- yüyen, yetişen, başka biranlatımla, devrimin ilk ku- şağı diyebileceğimiz ve Velidedeoğlu'nun da için- de yer aldığı bir kesimin adeta ortak yapısıdır. On- lar şu veya bu yoldan devrimin havasını solumuş- lar, kokusunu içlerine çekmişlerdır; onlar Atatürk ve arkadaşlannın Anadolu topraklanna attıklan to- humlann yeşermesi, ektikleri fidanlann kök sal- ması için gerekli suyu verenlerdir; onlar devrimin karşılaştığı engelleri, zorluklan hiç unutmayan ve devrimden verilecek ödünlerin nelere yol açaca- ğını kestirebilenlerdir. Devrimin daha ilk günlerinde, ilk hükümetin prog- ramına "dil konusunu" koymak için çırpınan Kü- tahya milletvekili Besim Atalay; bütün konulara toplumsal ağırlıklı bir görüşle yaklaşan Bolu mil- letvekili Tunalı Hilmi; ilk Meclis'in genel yazman- lığını yüklenen Recep Peker; görüşlerini hiç çe- kinmeden aynca coşkulu biçimde açıklayan Ham- dullah Suphi; devrimi bütün boyutlanylatüm ben- liğinde duyan, duyumsatan Saruhan milletvekili Refik Şevket Ince; düşman Polatlı'ya dayandığın- da Meclisi'i Kayseri'ye taşımak isteyenlere tarih- sel yanıtı veren, Mustafa Kemal'in verdiği önerge- lere hep olumlu oy kullanarak yanında olduğunu belirten Dersim milletvekili Diyab Ağa; gün geç- tikçe devrimi daha iyi anlayan ve şapka devrimi- ne karşı çıkan Nurertin Paşa ya hak ettiği yanıtı veren Antalya milletvekili Rasih Hoca; islam şe- riatını yürüten bakanlığın kaldırılması için 3 Mart 1924'teverilen Meclis önergesinin başını çeken ve öteki devrim yasalannda da imzası olan Siirtli din adamı Halil Hulki Hoca; devrimin temeli olan Yurt- taşlarYasası'nı hazıriayan, o unutulmaztarihsel ge- rekçeyi yazan Mahmırt Esat Bozkurt, sözü edi- len o ilk kuşağın yetişmesinde, devrimi anlama- sında katkılan olanlardan ilk akla gelenlerdir. Nitekim, H.V. Velidedeoğlu bu kişilerie 16yaşın- da buluşmuş, sekiz yıl süreyle onlarla birlikte ol- muştu; bu durum onu bu kuşağın -bir bakıma- ay- rıcalıklı üyesi yapmıştı. Gerçekten Velidedeoğ- lu'nun yetişme dönemi devrimin yüreğini oluştu- ran TBMM'de biçimlenecek, devrimin anlamını dakikası dakikasına yaşayarak öğrenecektı. Daha sonra da aldığı eğitimin ona kazandırdığı bilim adamı kimliğiyle devrimin yapı taşlannı "bilimsel verilerle" ortaya koyup anlatacak, çağdaş yo- rumlaria da devrimin süreklıliğinı toplumun anla- yacağı bir biçemle dile getirecekti; bu uğraşı ya- şamının son gününe dek sürecektir. Ne var ki, Velidedeoğlu sözü edilen kuşağın he- men hemen son üyelerinden biriydi; onun da ara- mızdan aynlmasıyla bu kuşağın oluşturduğu ve devrimi günümüze bağlayan temel halka koptu, ko- partıldı. "Kopartıldı" diyoruz. çünkü bu kuşak "Kla- sik Kemalistler" değeriendirilmesiyle, son yıllann "Liberal ya da Post-Modern Kemalistler"i ta- rafindan ve bilinen karşıdevnmcilerce birlikte yok sayılmaya başlandı. Yazının başında adları geçen devrimcilerden -son günlerde YurttaşlarYasası dolayısıylaadı öne çıkan M. E. Bozkurt dışında- bir veya ikisini anım- sayacakyaşlı, genç kaç kişi çıkabilirtoplumumuz- dan. Kuşkusuz ödünsüz Atatürkçüler bu tutuma kar- şı çıkıyortar, ama en önemli dayanaklarından, bes- lenme kaynaklanndan olan o halkayı oluşturanla- ra ait bilgiler, belgeler, her türiü birikim artık bütü- nüyle yok olma noktasına geldi. Öysa bütün bunlann dağılmadan bir araya ge- tirilip korunması, dahası yalnızca korunması de- ğil, canlı tutulması, çağdaş veriler ışığında değer- lendirilerek gündeme getirilmesı, bu yollagelecek kuşaklara aktarılması gerekir. Bunun Türkiye için ne denli yaşamsal konular- dan biri olduğunu, bugün içinde bulunduğumuz durum somut biçimde ortaya koymaktadır. Velidedeoğlu'nun her ölüm yıldönümünde, ka- rınca kararınca bu konuyu ele almaya çalışıyo- rum; bu devrimcilerin yaşatılmasını, onlara ait bel- gelerin korunmasını iktidarlardan beklemek bo- şuna; iktidariann kimisi, örneğin günümüzün AKP iktidan onlan yaşatmayı değil, Halil Hulki Hoca gi- bi devrimci din adamlanndan hesap sormayı dü- şünür. Recep Tayyip Erdoğan'ın belediye başka- nı olarak ilk işi, Velidedeoğlu adını cadde tabela- sından sildirmekti... Bu konuyu "devlef'in ele alması gerektiğini, yurtdışında bu amaçla tarihi bir binada kurulmuş bir enstitüyü gezerken bir kez daha anladım. Böy- le bir enstitü kurulması TC Devleti için çok zor mu olur acaba? Sayın Cumhurbaşkanı A.N. Sezer onca uğraşı içinde bu konuyla da ilgilenir mi? di- ye düşünmekten kendimi alamıyorum... Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nu on birinci yılında aramızda olmayan tüm devrimcilerie birlikte anı- yor, onlara gereken kalıcı ilginin daha çok gecik- meden gösterilmesini diliyorum. BORNOVA 2. ÎCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN DÜZELTMEtLAMDIR 2001 5497 Talimat Yukanda numarası yazılı takipte, satışa çıkanlmış bulunan gayrimenkule ait Cumhuriyet gazetesinın 2301 '2003 günlü nüshasında yayımlanan Basm: 1788 nolu gayrimenkul satış ılanında: "Dosya No: 2002'5497 Tal." yazılmıştır. Doğrusu: "Dosya No: 200T5497 Tal." olacaktır. Satış şartlan bölümünün 1 bendınde; "...Bornova I. tcra..." yazılmıştır. Doğrusu: "...Bornova 2. tcra..." olacaktır. Satış şartlan bölümünün 6. bendinde; 2001 '5497 Esas..." yazılmıştır. Doğrusu: 2001/5497 Tal." olacaktır Düzeltılerek ilan olunur. Basın: 8599
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle