25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 ŞUBAT 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA J v U J L J . L J j i . kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 I Kültür Senisi - Haluk Bilgıner'in yönettiği Dolu Düşün Boş Konuş' adh iki perdelik komedi bugün ve yann saat 20.30'da Ankara 100. Yd Kültür Merkezi'nde sahnelenecek. BerkofFun yazdığı oyunda aile ve iş yaşamının, dostluk ilişkjlerinin açmazlan, korkulan, endişeleri anlatüjyor. MüzikJeri Selim Atakan'a, dekor tasanmı Ferhan Şensoy'a ve ışık düzeni Irfan Varlı'ya ait olan oyunda Bilginer'in yanı sıra Zuhal Olcay, Bûlent Emin Yarar, Şenay Gürler, Senniyan Midyat rol alıyorlar. (0 216345 39 39) CezaevüyatPostrndanmüzM • ÇANAKKALE (AA) - Çanakkale Açık Cezaevi'nde kunılan ve oyunculan hükümKHerden oiuşan Açık Cezaevi Tiyatrosu, Orhan Kemal'in 'Bekçi Murtaza' adlı yapıhnı, müzikal olarak sahneleyecek. Oyunda Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara'nın da küçük bir rol alacağını söyleyen Açık Cezaevi Müdûrü Sedat Karaca, Orhan Kemal'in '72. Koğuş' oyununu, tstanbul Devlet Tiyatrolarfnda sahnelediklenni hatırlatarak şimdı de Ankara'ya turne düzenlemeyi düşündüklerini kaydettı. Ferzan Özpetek'in son filmi • ROMA (AA) - Ferzan Özpetek, Italya'da 28 Şubat'ta gösterimi başlayacak olan son fiJmi 'Karşıdaki Pencere'nin Roma'dalri tanıtımına katıldı. Italyan sinema eleştirmenlerinın beğenisini kazanan ve 200 sinemada gösterilecek olan filmin başrollerini Giovanna Mezzogiorno, Raoul Bova, Filippo Nigro, Massımo Girotti ve Serra Yılmaz paylaşıyor. 'Karşıdaki Pencere'nin öyküsü, 1943'lüyılJarda Roma'daki Yahudı mahallesinde geçiyor. "Halen Roma'da Yahudı mahallesinde, 16 Ekim 1943 tarihinde Nazılerin yüzlerine çevirdiğı silahlann sogukluğunu hısseden Yahudiler var" diyen Ozpetek, fılminde politik bir mesaj vermeyi asla dûşünmediğini, söyledi. Filmin t müziklennden arasında Sezen Aksu'nun öze) olarak hazırladığı bir şarkı da bulunuyor. • Kültür Servisi - Paul McCartaey, 'Back In The World' turnesi kapsammda konser vermek için biri 'double' albüm, diğeri DVD olmak üzere iki önemli proje ile 10 yıllık bir aradan sonra Avrupa'ya gidiyor. Amerika, Kanada, Japonya ve Meksika ayağı geçen yıl tamamlanan turne, '2002'nin en büyük turnesi' rekorunu kırmıştı. 25 Mart'ta Paris'te başlayacak olan turnenin Avrupa ayağı nisan ve mayıs aylan boyunca sürecek. Türkiye'de nisan başı yayımlanacak 'Back In The World' albümünde, 37 şarkıdan oiuşan konser kayıtlan, daha önce yayımlanmamış dört şarkı ve pek çok Beatles klasiği yer alryor. (wwH\paulmccartney. com) • BUDAPEŞTE (AFP) - 5 Mart 1953'te ölen Joseph Stafin'in ölümünün 50. yılında verilmek üzere sponsorluğunu Macar asıllı Amerikah George Soros'un üstlendiği, Budapeşte Açık TopJum Enstitüsü'nün düzenlediği 'Müzik ve Diktatörlük: Stalin Rusyası' başlıklı konser için Macaristan'da mekân bulunamıyor. Macar dyatrolannın ve konser salonlannın etkinliği kabul etmeme gerekçesi ise 'Stalin'in tıpkı Hıtler gibi tarihin karanlık ve kanlı bir figürü olması'. Mekân bulunduğu takdirde konserde Stalin'in baskılarla dolu rejiminden payını fazlasıyla almış dünyaca ünlü besteciler Prokofief, Haçaturyan ve Şostakoviç'in eserleri sunulacak. Ifçan Süpüpge'de ön eleme • ANKARA (AJNKA) - Uçan Süpürge Kaduı Filmleri Festivali "Kısa Film Öyküsü" yanşmasına katılan 160 eserin 10'u, ön elemeyi geçti. Ön elemeyi geçen eser sahipleri, festival kapsamında Ankara'da ağırlanarak Işıl Özgentürk yönetiminde 3 günlük bir senaryo yazun atölyesine katılacaklar. Uçan Süpürge Kadın FiJmleri Festivali'nin 6'ncısı bu yıl 8-15 Mayıs günleri arasında Ankara'da gerçekleşecek. "W" f IştiÖzgentürkbilgi ve deneyimlerini 'SinemaAtötyesi'ndeki öğrencileriylepaylaşıyor iaratmanınbüyük keyfiSELCEN AKSEL Yaygın eğitim kurumlannın toplum için ta- şıdığı önem çok büyük. Bu kurumlara geliş- me sürecini tamamlamamış ülkelerde ise çok daha fazla görev düşüyor...Öte yandan ülke- mizde temel eğitımde bile birçok sorun aşıla- madığından, ne yazık ki halen ikincil gerek- sinimlerden kabul edilen sanat eğitimindeki boşluklar fazla göze çarpmıyor. Bu alanda eğitim almanın parasa] yönden de güç olma- sı; yeteneğin ortaya çıkmasını, gelişmesini- olanaksız kılıyor, başka bir deyişle, e\Tensel bir dil olan sanat, insanda karşıhğını bulamı- yor. Sinemacı Işıl Özgentürk işte tam bu nok- tada somut bir çabayla karşımıza çıkıyor... Kadıköy Belediyesi tarafmdan iki yıldır dü- zenlenen ve desteklenen 'Sinema Atolye- si'nde, bilgi, deneyim ve sözlerini öğrencile- riyle paylaşıyor ... - Sinema atölyesinin bir eğitim kurumu olarak önemi nedir sizce? IŞIL ÖZGENTÜRK - Türkiye'de 1930 - 40'h yıllarda Köy Enstitüleri kadar tutarlı olan halkevleri geleneği yaşıyordu. Insanlann öğ- renme, merak etme, birlikte yaratma duygu- lannın oluşabildiği, yaşama geçtiği yerlerdi. Halkevleri, ışlevlerinı yavaş yavaş yıtirdiler.. 'Sanat, fildişi kulelere sakJannnyor' N - Bazı şeyler karşıhğını bulmamaya baş- ladı, bu sanat için de geçerli... ÖZGENTÜRK - Tabii, bütün dünyada, ye- rel yönetimJerin açtığı kurslar ve atölyeler var. Türkiye'de insanlaruı boş vakıtlerini değer- Iendirme terbiyesi yok. Okul ve işiyle smırlı- yor insanlar kendinı. Türkıye'de ilk defa ge- çen yıl Kadıköy Belediyesi, Selami Oz- türk'ün desteğiyle bir sinema kursu düzenle- di. Biz o bünyenin içindeyiz. - Sinemacı olarak daha önce böyle bir yaklaşımınız ve çalışmanız olmuş nıuydu? ' ÖZGENTÜRK - Uçan Süpürge festivalin- de 15 günlük bir senaryo yazım vvorkshopu... O sırada, Vecdi Sayar Hakkan'de ve Diyar- bakır'da iki festival düzenleme çalışması için- deydi. Orada çok sevgilı öğrencilerim oldu. Hızlandınlmış, altüst edici, coşkulu çalışma- lar. Önemli olan, ınsanlann yapabilecekleri- ni görmesi... Sanat, çok demokrat bir şey ba- na göre, fildişi kulelerde saklanmıyor. u - Atölyeni/de gerçekleştirdikJeriniz... ÖZGENTÜRK - Geçen yıl başlayan öğ- rencilerimın 17'si devam edıyor. Bu yıl bınn- ci sınıfta 38 kişı var. Haftada dört saat, teorik ve uygulamalı dersler... Sanat öğretıminin ku- ramla çok bağlantılı olmadığını düşünüyo- rum O kadar kişi bir araya gelince müthiş bir enerji oluşmakta. Herkes kendi hayatını, baş- kalannınkini sorguluyor ve yaratmanın bü- yük keyfı başlıyor. Senaryo yazımına yoğun- laşanlar da var. Bir öğrencim uzun metrajlı ilk senaryosunu yazdı. İki öğrencim Kuşadası Se- sınırlannı zorluyorlar burada. Inat etmeyi öğrendiler, merak etmeyi de.. burası bir atölye... Devamlı bir hareketin olduğu çok az sanat okulu var. Ben gereksiz teori öğretmemeye çalışıyorum. Özgün duyumu, özgün davranış biçimini vermezseniz boşa gider bütün bunİar. Teknik, fetiş haline getiriliyor sinema okullannda... Dünya'da ve Avrupa'da, dijital kameranla sözün varsa söyle diyorlar. Bu atölyenin sloganı da 'benim sözüm var ve söyleyeceğim'." naryo Yanşması'nda derece aldı. - Bilgi ve deneyiminizi paylaşıyorsunuz. Az rastlanan bir değer... ÖZGENTÜRK - Deneyimlerimı ve ılişki- lerımı çok rahat paylaşan bir insan olduğum ve bundan gerçekten mutluluk duyduğum için. Çok heyecanlıyım ..Herdurumdayanla- nndayım... - Bugüne dek gerçekleştirdiğiniz projeler neler oldu?.. ÖZGENTÜRK - Öğrencılenmın Nâzım Hikmet'in 'Cenaze Merasimim' adlı şiirin- den esinlenerek yazdığı 32 senaryo, belediye- nın bir yayını olarak çıkacak. Gelecek yıl, sponsorbulursak, üç öykü Datça'da filme çe- kilecek. Birinci sınıflardan birekip, ıkinci sı- nıflardan da yardımcılar alarak beş gün süre- cek bir çekim yaptılar. - Gerçekleşrirme aşamasında oldukları- nız... ÖZGENTÜRK - Birinci ve ikinci sımflar kendi '11 Eylül' filmlerimizi hazırlıyoruz, çünkü, savas ve terör günlennı yaşıyoruz, dı- şında kalmamız mümkün değıl. tki arkadaşın yarattığı, bir kadın pazanndan göriintüler ko- medi tarzında çekilecek. - tnsanlar kalıplarla sindiriliyor... ÖZGENTÜRK - Öğretılmişle'r bir kere. Bu kahplann dışında düşünmeye çalışmak, yani herşeyın olabilırliğıni görmek. Tabii ki benım öğrencilerim ilk başta harika sonuç alamaya- caldannı biliyorlar Hıçbirşeyin kolay olmadı- ğını öğrendiler Sinemada usta-çırak ılijkisi - Destekleyjci çalışmalar var mı? ÖZGENTÜRK - Her ayın üçüncü cumarte- sı günü, beledıyenin brifing salonunda çeşitli sanat dısiplinlennden kişiler gelıyorlar, ögren- cılere hem yapıtlannı gösteriyorlar hem soru- lannı yanıtlıyorlar. tsa Çelik, Handan İpekçi gelenJer arasında. - Sinemada usta-çırak ilişkisinin önemi... ÖZGENTÜRK - Türk sınemasında usta-çı- rak ilışkısı vardır. Yeşilçamın bir geleneğidir Zaten öyle olması gerek, Türkiye'de sinema bir sanayi değıl, bu bir ihtıyaca dönüşüyor bu ne- denle. Öğrencıler, hıçbır şey bilmiyordu sade- ce izleyıciydiler. Sınırlannı zorluyorlar. tnat etmeyi öğrendiler, merak etmeyi de..burası bir atölye... Devamlı bir hareketin olduğu çok az sanat okulu var. Ben gereksiz kuram öğretme- meye çalışıyorum. Özgün duyumu, özgün dav- ranış biçimini vermezseniz boşa gider bütün bunlar. Teknik, fetiş haline getiriliyor sinema okullannda...Teknik, paran varsa ele geçırebi- lecek bir şeydır. Dünyada ve Avrupa'da, dijital kameranla sözün varsa söyle dıyorlar. Bu atöl- yenin sloganı da 'benim sözüm var ve söyle- yeceğim'. Tıpkı yüzmeyı öğrenenler gibi, se- naryolannı yazdılar ve onlan suya attım. (Şaşkınbakkal Kadıköy Beledivesı Aıle Da- mşma Birimi Tel: 0 216 368 60 89) Orkestra barış için çaliyor Arthur Miller'ın oyununun ilk gösterimi 11 Mart'ta Bursa Devlet Tiyatrosu 'nda yapüacak AYŞE EMEL MESCİ Buradan gidilir acdar kentine Buradan gidilir bitmek bilmeyen acıya Buradan gidiliryitmis insanlar arasına DANTE - ILAHİ KOMEDİ. Uzun, kahverengi, kütlesel biryapı, boş- luğun ortasında bir leke gibi çökmüş kal- mış. Tam ortasmdaki sivn kulenin üstün- deki gözetleme bölümünün boş camlann- da geçmişın lanetlı hayaletleri gözlerinı üstümüze dikmiş sankı. Bu kulenuı altm- dakı, ortaçağ şatolannın cümle kapılannı andıran girişe doğru yönelen raylar hiçlı- ğe uzanıyor. Bundan yaklaşık 60 yıl önce insanlığm tüm acılannı Polonya'nın gü- neyindeki bir kasabaya, onun yakınındaki bir Nazi toplama ve ımha kampına sürük- leyen ölüm trenlerinin o bitmek tükenmek bilmeyen sarsıntılannı ve çığlıklannı taşı- yan raylann üzerinde bugün otlar bitmiş, ölüm raylannın üzerine ölümün sessızlıği çökmüş. Burası Auschvvitz-Birkenau. Al- tı hanelı sayılarla ıfade edilen kurbanlany- la ünlü, uğursuz Auschwitz'in kadın tutuk- lular bölümü. Hayatta kalmalarının tek koşulu Auschwitz-Bu"kenau, bir kadınlar or- kestrasına sahip tek toplama kampı. Fran- sa'dan, Belçika'dan, Romanya'dan, Al- manya'dan, Hollanda'dan, Macaristan'dan, Polonya'dan, Rusya'dan Avrupa'nm Nazi çizmeleri altında kalmış her yerinden top- lanıp getirihniş, Yahudi Komünıst, dıreniş hareketleriyle doğrudan ya da dolaylı bağ- lantılı kadınlar. Alman tanklanyla küre- selleştirilmeye çalışılan bir düzenin mik- rokosmosu konumundaki bir toplama kampmın içinde, alt bir mikrokosmos ola- rak yaşam kavgası veriyor. Hayatta kal- malannın bir tek koşulu var. lyi bir orkest- ra olmak ve kendileriyle aynı yazgıyı pay- laşan tutuklulann işe gidişlerine. gaz oda- sına gönderilmelenne müzikleriyle eşlik etmek, hem de verdikleri konserlerle kla- sik müzik düşkünü cellatlannı memnun etmek. Arthur Miller'm "Orkestra" ad- lı oyunu, işte bu kadınlar orkestrasının ya- şamını anlatıyor bize. Ayncahkh tutuklu- lar olarak, kurbanlarla cellatlan hem ayı- ran, hem de birleştiren "gri bölge"de y- er alan bir avuç kadının mücadelesi her şeye rağmen ınsanlığını yitırmemek için direnenlerin, asla suçlanamayacak hayat- ta kalma güdüsü içinde cellatlanndan ön- ce kendi safindakiİere karşı düşmanlaşan- lann ya da kendi ezilmışliğini, daha zayıf- lan "öteldleştirerek" telafi etmeye çalı- şanlann öyküsü. Auschwitz kampmda uzunca bir süre kalan Primo Levi'nin de- diği gibi, onlann içinde fırlatıldıklan dün- ya "son derece korkunçtu, ancak aynı zamanda da çözülmesi olanaksız bir dünyaydı. Hiçbir modele uymuyordu, düşman çevremizde ve içimizdeydi. 'Biz'in sınırları titriyordu, mücadele e- den taraf sayısı iki değildi. Tek bir sınır değil, çok sayıda ve karışık sınırlar, bel- kj de her kimseyle başkası arasında bir sınır olmak üzere sayısız sınır söz konu- suydu." Bu dünya, ölümü göze alabile- cek kertede fedakârlık isteyen dayanışma- larla bir lokma ekmeği veya bir yudum su- yu yanuıda ötmek üzere olan arkadaşmdan esirgeyebilecek kertede korkulann (kimı zaman aynı kişilerde) iç içe geçtiği, bir sı- nır dünyasıdır. Orkestra"nuı piyanisti ve : uschwitz-Birkenau, bir kadınJar orkestrasma sahip tek toplama kampı. Arthur Miller'ın 'Orkestra' adlı oyunu, işte bu kadınlar orkestrasının yaşamını anlatıyor bize. şarkıcı Fania Fenelon'un (Arthur Mil- ler'in oyunu onun anılanndan uyarlana- rak yazıhnıştu-) "Hayvanlaşmaya karşı direnişi" de anlammı, insanhğı yitirmek- le yitirmemek arasındaki bu sınırda bul- maktadır. iktldar ve güç... Pekı "Orkestra" günümüz için ne ifa- de ediyor? Insan ilişkilerinin, insana dair en karan- lık ve en aydınlık yönlenn yoğunlaşmış bir biçimde kendini gösterdiği bu müzik mikrokosmosu bugün neyı çağınyor? In- sanlık tarihinin gerçekten eşine benzerine rastlanmayan ve şiddeti açısından başka bir olguyla kolay kolay kıyaslanmayacak bu kara sayfanın sahneye taşınması, sade- ce geçmişte yaşananların unutulmaması açısından bir bellek tazeleme niteliğı mi taşıyor? Anti-semitizmin iğrençliği ile, Nazilerin akıl dışı vahşetıyle mi sınırlı her şey? Hayır. Çünkü toplama kamplan o kampın içinden sahneye taşıdığımız orkestra alt-dünyası, çok genel bir zeminde yükselıyor. Sa- vaş. Ve ınsan ilişkileri çok temel bir etken ve bu ek- sen etrafında örülüyor. Iktidar ve güç. Dünyaya kendi iktıdannı sağlam- laştıracak yeni bir dü- zen vermek ıçın ölüm- cül savaş aygıtlanm ha- rekete geçırmekte bir sakınca görmeyen güçler, bu dehşet kaosunu uluslara- rası siyaset düzleminde her an hortlatabilecek bir potansiyel ta- şıyor. Vietnam'dan Irak'a, Halep- çe'den Bosna'ya bunun sayısız ör- neklenni gördü yakm tarih. Kuşkusuz bu konunun en trajik ve parodoksal örneğini Filistin oluşturuyor. Tari- hin en büyük ve acımasız soykı- * nmı ile karşı karşıya kalmış bir halkın mirasçılan, baştan başa tel örgüler, karakollar, yasadı- şı Yahudi yerleşimleri. ordu / birlıklen ile kuşattıklan Fi- listin topraklannı dev bir toplama kampına dönüştür- müş durumda. ABD yöne- tımının "Bizden olmayan bize karşıdır" sloganıyla dünyaya dayatmaya çalış- tığı "yeni düzen", petrol kavgasının yanı sıra Naziz- min temel unsurlanndan biri sayılabilecek akıldışı bir ideolojik kibirın de ür- küntü venci görüntülerini sergilerken geçmişte o reji- min acısım çekenlerin kur- duğu devleti Filistin'de "ta- rihi tekerrür ettirme"ye çahşıyor sanki. Hafıza-i be- şer nisyanla mı malul gerçek- ten9 "Orkestra"nm notaları ve Fanıa Fenelon'un sesi bu bellek- sizliğe karşı yükseliyor işte: On- lar ve Auschwitz'in duvarlann- da asıh yüzlerce, binlerce resim "SAVAŞA HAYIR" diye fısıl- dıyor, "BİZİ UNUTMAYIIV" diye haykınyor sessiz çığlıklar- la... (11 Mart 'ta Bursa Devlet Ti- yatrosu 'nda Arthur Miller 'ın 'Orkestra' oyununun prömiye- ri yapüacak.) 4*6- ArtharMiIM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle