Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 ŞUBAT 2003 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
EKİp v
SÖZCÜĞÜN ne anlama geldiğini her iktidar
değişiküğiyle gitgide daha iyi anlıyoruz.
AKP işbaşına gelince Türk Hava Yolları'nın
3enel Müdüni Yusuf Bolayııiı Ankara'ya çağ-
-ilmış, "Biz kendi ekibimizle çalışacağız; emek-
fliğinizi isteseniz iyi olur" demişler, o da iste-
niş. Pazartesi ayrılıyor.
Elli sekiz yaşında.
Uçak mühendisi olarak başlayıp çeşitli basa-
naklan dürüstlüğü, emeği ve alçakgönüllülüğüy-
e tüm çalışanların sevgisini kazanarak tırman-
Jıktan, son beş yılda da en yüksek sorumlulu-
ju üstlendikten sonra. Unutmayın ki, son yılla-
ın THY'si dakikliği, hizmet niteliği ve yolcu sa-
ustyla Avrupa'nın en iyi birkaç şirketinden biri
durumunayükselmiş, Svvissair'e satılmaktan ve
birliktebatmaktan kurtulmuş, büyük havayolla-
nnın iflas ettiği bir dönemde kârlılığa geçmeyi
başarmıştır. Geçen yılın net kân 108.7 milyon do-
lar.
Kamu işletmesinin de, iyi yönetilirse, kârlı ola-
tileceğini ispatlayarak.
Inşallah, yeni "ekip" de aynı ölçüde başanlı olur.
Ama, kamu yöneticiliği "ınşallah, maşallah"\a
clmaz; çünkü "âyinesi iştir kişinin". Bir kişiyi
severek yaptığı ve başanlı olduğu işten uzak-
laştırmanın, günahı biryana, kendi iktidarınızın
da hayrına olmayacağı açık değil mi?
Bu vesileyle asıl sorulması gereken soru şu-
dur: Ister klasik, ister ticari ve sınai nitelik-
te olsun bir kamu kurumunda iktidar değişikli-
ğiyle birlikte "Ben kendi ekibimle çalışınm " do-
mek ne demektir? Kadrolaşma belli bir nokta-
da durmaz ki; aşağılara, hademelere varıncaya
kadar iner. Futbol takımında bile kulüp başka-
nı veya teknik direktör değişince takım baştan
aşağı değişmez. Ancak kötüler gider, iyiler du-
rur.
Kaldı ki, iş futbol maçı da değildir; kamu hiz-
metidir. Insanlann çoğu, bu hizmet anlayışınauy-
mayı kabul ederek oraya girmişlerdir ve kamu-
ya sahip çıkmanın güvenciyle çalışıp yüksel-
meyi amaç edinirler. Onlann içinden el etek öpüp
size yakınlık gösterenleri ya da yaşama tarzla-
nnı kendinize yakın gördüklerinizi bir araya ge-
tirerek kurduğunuz "ekip", kamuya değil, size
hizmet edecektir. Oysa, siz kamuya hizmet sö-
zü ederek seçilmişsinizdir.
Böyle bir kadrolaşma anlayışı, her genel ve ye-
rel seçimden sonra kamu görevleri yandaşlar ara-
sında paylaşıldığı için vaktiyle "ganimet siste-
mi" diye anılan Amerikan sisteminde bile pek
kalmadı artık. Ingiltere gibi orada da düzenli, gü-
venceli ve sürekli "kamu hizmeti" anlayışı yer-
leşmeye başladı.
Ha, eğer THY'deki bu değişikliğin gerisinde
o kârlı kamu işletmesini satıp yine birileri-
ne peşkeş çekme niyeti yatmaktaysa, biline ki
ne orada çalışanlar bunu size yaptırır, ne de
özelleştirme denen büyük yanlışı durdurmaya
ahdetmiş olanlar. Bumunuzdan getirirler, pişman
olursunuz.
Azgelişmişlik Bir Sonuçtur...
Bugün, emperyalizmin yeni ideolojisi "Liberal Kapitalist" ideoloji ve
arkasında çokuluslu şirketler var: Sadece sermayenin hareketliliğine
dayanan, emeği aynı şekilde etkilemeyen küreselleşme kurallan, Amerika
kıtası ve AB ülkelerinin yayılmacı politikalannın temelini oluşturuyor.
Azgelişmiş ülkelerin ulusal pazarlan ortadan kaldınlıyor.
Ülgen TÜNÇOK KARIJDAĞ Eczacı CDP Kurucu Üyesi
B
ugün yeryüzünde Batı'nın sanayi
toplumlan yüksek refah düzeyi ile
gelişmiş ülkeler olarak bilinirken
Afnka'nın, Asya'nın tanm top-
lumlan, azgelişmiş, yoksul ülkeler
olarak neredeyse dünya sahnesinden silinmiş-
lerdir.
Nedir gdişmişiik, azgetişmişKk?
Dünya Bankası 2001 yıb raporlanna göre; dün-
ya nüfiısunun yüzde 10'u, yani altı yüz milyon
insan, mal ve hizmetlerin yüzde 70'ini üretip,
dünya toplam gelirinin yüzde 70'ini alırken,
dünya nüfusunun yüzde 50'sini oluşturan 3 mil-
yar insanın dünya geliri üzerindeki payı sade-
ceyüzde 6 dolayındagerçekleşiyor, günde2 do-
lardan daha az gelirle yaşıyorlar.
Altı milyar insanın yaşadığı yerkürede ülke-
ler arasındakı bu eşitsizlik neden? Hangi para-
metreler bu sonucu doğuruyor? Fark, insanla-
nn yaşadıklan coğrafyadan mı kaynaklanıyor?
Doğa koşullan, iklim, beslenme etkili mi? Ge-
lişmiş ülke insanı öbürlerinden daha mı akıllı,
biyolojik farkhlıklan mı var? Hayır, bunlann hiç-
biri gelişmişlik ya da azgelişmişliği önemli öl-
çüde etküemez. Bu sonucun nedenlerinden bi-
ri; iki grup ülkenin ürettiği mallann tür ve ni-
teliklerinin farklılık göstermesi, bir başkası ve
asıl önemlisi de ulusiararası iltşkilerde iztenen
poihikalar'dır. Bir yanda Kuzey Amerika, Ba-
tı Avrupa, Japonya gibi gelişmiş ülkeler var.
Teknolojik buluşlar yapan bu ülkeler sanayi
mallan üretiyorlar. Ancak enerji kaynaklan ye-
tersız, petrol üretimindeki paylan sadece yüz-
de 10 olmasına karşın dünya petrolünün yüz-
de 75'ini tüketiyorlar.
Öte yanda Ortadoğu, Avrasya, Afrika ülke-
leri var. Zengin petrol, kömür, maden yatakla-
nna sahipler. Yüzde 70'ini ürertikleri petrolün
yahıızca yüzde 4'ünü kullanıyorlar. Yani sana-
yileri gelişmemiş tanm ülkelen bunlar. Ekono-
mileri tanma dayanıyor. Ulusiararası ticarete ta-
nm ürünleri ile giriyorlar. Oysa ekonomideki
kurallar der ki; sanayi ürünleri (arz ve talep sün-
gen 'elastik') ile tanm ürünlerinin (tam tersi sün-
gen değil) değiştirilmesi verimlilik aröşını olum-
suz yönde etkiler. Aynca tanm ürünJeri dışsa-
tımı ile para kazanan azgelişmiş ülkeler bugün
yeni dünya düzeninde bunu bile yapamıyorlar.
Zira pazardaki sanayileşmiş tanm ürünleri ile
rekabet edebilmelen olanaksız.
Şimdi yeniden bir kez daha düşünelim: Az-
gelişmiş ülkeler, sahip olduklan zengin öz kay-
naklanna karşuı, sanayileşme bir yana, tanm
ülkesi olmada bfle zorlanıyorlar. Niçin? Neden
gelişmiş ülke ölçütlerine sahip değiller?
Bu bir sistem, tarihsel süreçte 17. yüzyılda
temelleri atılmış bir sistem. Tanm devriminin
feodal yapıs dağıldıktan sonra "ukıs-devfet* kav-
ramını ortaya çıkaran "\festfalya Banşı"nın kur-
duğu bir düzen. Önce sistemin nasıl işlediğine
bir bakalım:
Akla dayalı (rasyonel) işletilse, refah toplu-
munu, üretim, istihdam, ihracat ve teknolojiyi
yaratacak bu zengirtlikJer ulusiararası şirket-
lerce ipotek altına alımyor. O kaynaklar ulusal
kalkınma adına ulusal stratejiJerle işletilmiyor.
Çokuluslu şirketlerin yağmalama hesapla-
nnda, azgelişmiş ülkeler yönetimındeki bazı
diktatörler, Avrupacı, Amerikancı bir kısım si-
yasıler, bazı özel sermaye gruplan, kartelleşmiş
medya, bazı sivil toplum örgütleri kendi çıkar-
lan adına onlarla işbirliği içindeler. Ve, iç ve dış
güç odaklannın bu paylaşım politikalan, hiç
bitmeyen iç savaşlarla umutlannı yiormiş insan-
lara unutturuluyor. Muhalifgruplann kışkırtma-
sı sonucu etnik ve dinsel Jdmlikler öne çıkan-
lıyor. Milliyetçilik çatışmalan, din ve tarikat
kavgalan ile bilinci daha da köreltilen bu eği-
timsiz, sağlıksız topluluklar en temel insan hak-
lanndan, bannma ve beslenme hakkından da-
hi yoksun bırakıhyorlar.
Zengin olma gizilgücüne (potansiyeline) sa-
hip ülkeler daha da yoksullaşıyor.
Evet sistem böyle işliyor. Avrupa dönemi sa-
nayi devriminin bu kapitalist sisteminin tekni-
ğinın adı "emperyaliznı''.
1. Dünya Savaşı sonuna kadar süren Vestfal-
ya Banşı'nın getirdiği bu sistem eşit ve egemen
güçlerin adem-i merkezhetçi (merkez egemen-
sizliği) anlayışına dayanıyordu. Eşi görülmemiş
dünya kaynaklannın sınırsız olduğu ve bunla-
nn Avrupa devletlerince kullanılması esastı.
Vestfalya kurallan Avrupa dışı bölgeler Asya
ve Afrika için geçerlı değıldi. Bu kurallarla Av-
rupa, Asya ve Afrika kaynaklannı kendi adına
tüketti, kıtalann gerçek sahiplerini yok etti. Ye-
ni dünyaya giden Avrupalı da aynı şeyı yapma-
dı mı?'
Bugün, emperyalizmin yeni ideolojisi "Ube-
ral Kapitalist" ideoloji ve arkasında çokuluslu
şirketler var: Sadece sermayenin hareketliliği-
ne dayanan, emeği aynı şekilde etkilemeyen
küreselleşme kurallan, Amerika kıtası ve AB
ülkelerinin yayılmacı politikalannın temelini
oluşturuyor. Azgelmiş ülkelerin ulusal pazar-
lan ortadan kaldınlıyor, sömürgecilik gönüllü
sömürgecilik şekliyle geri dönüyor. Ve bu ye-
ni düzende askeri ve teknolojik üstünlüğü ile
ABD bir büyük imparatorluk olmayı hedefli-
yor. Bunun yolunun, Ortadoğu ve Avrasyaida-
ki petrol yataklannı, enerji nakil hatlannı kont-
rolünde tutmak olduğunu biliyor; îngıitere ile
birlikte demokrasi ve insan haklan adına aske-
ri güç kullanmayı planJadıkJan ilkülke Irak! Bu-
gün ABD'nin gündeminde kitle imha silahla-
nna sahip (9
) Irak var.
Rusya'nın Çeçenlerin terörist eylemlerine
son vermek amacıyla kullandığı "öldürücü
gaz'ın "uluslararası künyasal süahhn yasakla-
ma anlaşmasTna aykın olup olmadığını da gö-
receğiz! Ama dünya kamuoyu da biliyor ki
ABD bu olayı. Rusya'nın 11 Eylül'ü olarak
gösterecek ve terörle mücadele kapsamında de-
ğerlendirecektir. Öyle de oldu.
Insanlık, iki büyük dünya savaşından sonra
emperyal güçlertarafindan yeniden daha büyük
bir felakete sürüklenecek mi? Dünya devletle-
ri ABD'nin bu tavnna izin verecek mi?
Tüm bu sorulan, Türk ulusunun yurttaşlan
olarak kendimize, devletimize, parlamentomu-
za soralım. "Tam bağımsızık^, "antiempma-
Bst" ilkelerimız ışığında cesaretle, kararlılıkla
yanıtlayalım.
Unutmayalım ki azgelişmişlik bir sonuçtur.
Dünya sisteminin, azgelişmiş ülkelere dayattı-
ğı, özü ulusal ekonominin kilıt noktalannın tes-
limiyeti olan sömürgeci, emperyal politikala-
nn bir sonucudur.
PENCERE
Ozelleştirmeyin, Bağışta Bulunalım!
Lâmİa ONAT Emekli Yargıç
Hoşgeldin İLKE!
Umudu, sevinci, mutluluğu
Yaşattığın için teşekkürler.
Hoşgeldin kmnt...
Rujhat Avşar
T
ürkiyemizin etra-
finda savaş rüzgâr-
lan eserken, hızla
gündeme gelen "özelleş-
tirme" çabalanm düşünü-
yorum da, bu telaşın mi-
rasyedilik alışkanlığı mı,
servet dağıtımı mı, yöne-
timleri güçlendirme planı
mı, hangisi olduğuna bir
türlü karar veremiyorum.
Özelleştirme eylemi ile
ulusal birikim ve kaynak-
lann süratle elden çıkanl-
ması düşünüldüğüne göre
sonuçta, trilyonlan aşan
tarihsel, yapısal, alansal
zenginlikler, birtakım be-
lirsiz gruplann, yerli ve
yabancı şirketlerin tasarru-
funa terk edilecektir.
Bu durumda ise Cumhu-
riyet'in kunıluşuyla kaza-
nılan bütün bu değerlerin
-hangi amaç ve nedenle
olursa olsun- işçinin, çalı-
şanın, toplumun yararlan-
masından kopanlarak, pa-
rasal çıkarlar uğruna, he-
defİenen şahıs ve işletme-
lere devredilmesinin bir
sapkınlık, hatta Atatürk-
çülüğe ihanet sayılacağı
karusındayım.
Aynca bu uygulamalar-
la, Cumhuriyet tarihinin
hiçbir döneminde rastlan-
mamış yoğunluktaki ve
yasalanmızda "yüzkızar-
öa" fıillerden sayılan "iha-
levvfesatkanştınnak'' suç-
lannın tekrarlanmasına da
yeni firsatlar verihniş ola-
cakör.
Özelleştirme yerine,
borçtan kurtulmak için
ulusumuz bağıştan çekin-
mez.
Devletimizi, yıllardır de-
vam eden borç yükünden
kurtarmak amacıyla halkı-
mızı, Kurtuluş Savaşı'nda
olduğu gibi, bağış seferber-
liğine çağırahm. Bir ay-
lık, yeterli değilse üç ay-
lık maaşlanmızı ve vatan-
daşlann. kendilerince tak-
dir edecekleri miktarda bir
yardımı. sadece borçlann
ödenmesinde kullarulma-
sı kaydıyla Hazine'ye ba-
ğışlayalım. Kısa süreli bir
zaman için ailede de faz-
la harcamayı önlemeye ça-
hşalım. Ve öncelikle borç
zıncirini kırarak kaybolan
itibanmızı ve her şeyden
önce ulusal varlığımızdan
sökülüp alınan özgürlüğü-
müzü yeniden kazanma-
ya kendimizi adayalım.
Yeter ki Mustafa Kemal'in
Tüfkiyesi'nde bugünleri
görmekten ve yaşamak-
tan duyduğumuz utanç, in-
sanlığımızdan silinmiş ve
unutulmuş olsun ve bir da-
ha borç yüzünden yaban-
cılara boyun eğmeyelim.
Tapihimizden Hiç mi
Ibret Almadık?..
Bizim dünkü gazetede bir başlık:
"Faize saniyede 670 dolar".
Ankara Ticaret Odası bir rapor hazırfamış, son
10 yılda "Saniye SaniyeBorç Hesabı"nagöre670
dolar olan ödeme, 2003 yılında saniyede 1078 do-
lara tırmanacakmış.
ATO (Ankara Ticaret Odası) Başkanı Sinan Ay-
gün zehir zemberek konuşuyor:
"- Son 11 yılda ödenen 245 milyar dolar borç
faizi ile yeni bir ülke kurabilirdik. Bu kadar yüksek
borçlanma yapmamıza rağmen alınan borçlan ya-
tınmlarda değeriendirip ekonomiyi geliştireme-
dik. Aş ve iş yaratamadık. Alınan her borç birön-
ceki borcun faizini ödemekten başka bir işe yara-
madı."
•
Borcunu değil, faizini bile ödemek için zorlanan
bir ülke durumuna düştük!..
Bizim gazetenin yazıişlerinden dışanya bakınca
bir bahçe içindeki eski ahşap konak görünür, bir
de sokağın öte tarafındaki istanbul Lisesi...
Bahçe içindeki ahşap köşk, eskiden Ittihat veTe-
rakki Merkezi'ydi, sonra Ingiliz işgal Komutanlığı
oldu, en sonra da Cumhuriyet gazetesi Mustafa
KemalAtatürk'ün isteğiyle 1924'te buraya yerleş-
ti.
Ya İstanbul üsesi?..
"Düyunu Umumiye" binasıydı..
Koca yapı Osmanlı'nın çöküş tarihi gibi her gün
gözlerimizin önündedir.
Ingiliz İşgal Komutanlığı da Cumhuriyet'in avlu-
sunun içindedir.
Tarihle iç içe yaşıyoruz..
Tarih bugün gibi.'..
•
Osmanlı Devleti ilk dış borcu 1854'te aldı; o dö-
nemde iç borçlarda durum idare edilebiliyordu;
1875'e dek 14 tertip dış borç alındı; ama, ülke sü-
rekli ödeme yetersizliği içindeydi.
1875'te Mahmut Nedim Paşa ramazan ayında
köklü bir karar aldı; iç ve dış borçlann faiz ve ana-
para ödemeleri yanya indirildi; öteki yansının da dev-
let kâğıtlanyla ödeneceği bildirilip tahvil çıkartıldı;
halk hemen bu kâğıtlara bir ad taktı:
"- Ramazan tahvilâtıL."
Yine kâr etmedi; bu işlemler Düyunu Umumiye
yönetiminin kurulmasım hızlandırdı; 1903'e dek 9
tertip daha borç alındı...
Sonuç?..
İflas!..
1908 Meşrutiyeti bu koşullar içinde ilan edildi;
ama, elinden bir şey gelemedi.
1908-1911 arasında 7 kez daha borçlanıldı.
1912'de Balkan Harbi başladığında Osmanlı
Devleti maliyesi çoktan çökmüştü; Birinci Dünya
Savaşı devletin sonu oldu.
•
Istanbul'da Babıâli, Anadolu'da Kemalist direni-
şi durdurmak için, yine dış borca başvurdu, yaban-
cı bankalardan kredi aldı, Kuvayı Inzibatiye'ye har-
cadı...
Ankara Hükümeti dış borç almadan "Kurtuluş Sa-
vaşı"n\ sürdürdü.
Lozan'da Düyunu Umumiye'nin sonu getirildi; ye-
ni kurulan laik Türkiye Cumhuriyeti hem Osman-
lı'nın dış borçlannı 1954'e dek ödedi, hem de dı-
şa hiç borçlanmadan ülkenin kalkınmasını yürüt-
tü.
Peki, böylesine ibretlik bir borç tarihi olan Türki-
ye Cumhuriyeti'nde hiç mi ulusal bilinç kalmamış-
tı da bugünkü borç ve faiz rezilliği yaşanıyor?..
Yunus Nadi Armağanı Yarışması,
1946'da kuruldu; hem geçmişe hem gelece-
ğe dönük olan anlamı, gazetemizin kurucusu
Yunus Nadi'ye saygı ve sevgiden kaynakla-
nıyor. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil,
Türkiye Cumhuriveti 'nin kuruluşunda büyük
emeği bulunan Yunus Nadi 'nin anısım her
yıl tazelemek bizim için bir görev. Devrimci
ve demokrat Cumhuriyet 'in Ulusal Bağım-
sızlık Savaşımızla ve Türkiye Cumhuriye-
ti 'yle zamandaş ve eşanlamlı bir kuruluş ta-
rihçesi var. Yunus Nadi, gazetemizin temel
taşlarım bu doğrultuda koydu. Yunus Na-
di nin ölüm yıldönümünü geçmişe dönük bir
acı olarak değil, geleceğe yönelik bir kültür
olayına dönüştürmek amacıyla bu yarışma
düzenlendi.
Yanşmamn ilk düzenlendiği yıllarda Tür-
kiye'desanat alamnda hiçbir özel ödül yok-
tu; tek parti dönemiydi ve yalnız CHP nin
koyduğu bir şiir ödülü vardı. Aynı dönemde
bütün dünyada sanat, bilim ve edebiyat
ödülleri ün yapmışlardı. Isveç 'te Nobel,
ABD Ue Pulitzer, Sovyetler de Lenin, Fran-
sa da Goncourt ödüllerinin sonuçları Türki-
ye de de izleniyordu; ama ülkemiz bu alan-
da da geç kalmıştı. Cumhuriyet gazetesi bu
öncülüğü üstlendi, elli yedi yıl önce düzen-
lenen Yunus Nadi Armağanı 'yla sanat ve
kültür yaşamımızda bir yarışma coşkusu
oluşturdu. Daha sonraki yıllarda Türki-
ye de de yanşmaların ve ödüllerin sayısı ço-
ğaldı, yirmiyi aştı. Bugün belki ödül enflas-
yonundan söz açılabilir; eleştirel bir yakla-
şımla sakıncalan gündeme getirilebilir, ama
yine de kültür, bilim ve sanat konularında
yapılan yatınmlann çok yararh olduğu ra-
hatlıkla söylenebilir. Zamanla ödüller ara-
57. YIL
YUNUS NADİ
ÖDÜLLERİ
2003
sında aynmlar ortaya çıkar; bir yarışma ku-
rumsallaştıkça, amacı, nitelikleri, karakteri
belirginleşir. Bu arada kimi holdinglerin
kendi amaçlanna yönelik yanşmalar düzen-
lemeleri ve ödüller dağıtmaları da bu alan-
da kaçınılmaz çoğulculuğu yansıtıyor. Kimi
bankalann, şirketlerin, ticari tekellerin rek-
lam amacıyla düzenledikleri yanşmaların
ödülleri, parasal açıdan ne kadar büyük
olursa olsun; özü, maddi çerçevenin dışın-
daki anlamda odaklaşıvor.
Ödüller, Yunus Nadi Armağanı Yanşması
adıyla aralıksız olarak kırkyıh aşkın bir sü-
rede düzenli olarak gerçekleştirildi, kültür
ve sanat hayatımıza amaçlanan katkıları
yaptı ve etkilerini duyurdu. Daha önce bir
dalda yapılan ödüllendirmenin kapsamı
1990 yıhndan itibaren genişletildi ve Yunus
Nadi Ödülleri adıyla sürmeye başladı.
Ülkemizin kültür ve sanat yaşamı bütün
baltalanmalara ve olumsuz yatınmlara kar-
şın sürekli gelişiyor ve yaygınlaşıyor. Fikir
ve sanat özgürlükleri Türkiye'de tam değil;
siyasal iktidarlann baskıları hâlâ sürüyor
ve çağdaş demokratik ortamdan henüz yok-
sun sayılıyoruz. Buna karşınfikir,sanat, bi-
lim, kültürde çabalar sürüyor. Tarihsel geli-
şim sürecinde elbette aydınlanma 'nin önü-
ne hiçbir güç geçemez. Cumhuriyet, çağdaş
uygarlığa giden yolun fikir, sanat, kültür, bi-
lim yolu olduğunu kuruluşundan beri savu-
nan bir gazete. Bu yoldaki çabaları destek-
lemek ve özendirmekte Yunus Nadi Ödülle-
ri nin işlevi sürecek.
1999 yılında başlanılan iki anabaşlık al-
tında dört ödül verilmesi yöntemi, bu yıl da
sürdürülmekte. 2003 Yunus Nadi Ödülleri
Edebiyat Ana Dalı'nda; öykü, roman, şiir,
Görsel Sanatlar Ana Dalı'nda karikatür
olarak belirlendi.
Önümüzdeki yıllarda ödül ana dalları ve
dallannda gereksinimlere göre değişiklik
yapılabilecek.
Adaylara başarılar diliyoruz-
ÖYKÜ
Ödüle 1 Nisan 2002 ile 31 Mart 2003 tarih-
leri arasında yayımlanmış bir kitap ya da ya-
yına hazır bir 'kitap dosyası 'yla aday olu-
nabilir.
Yayımlanmamış yapıtlann, beyaz dosya kâ-
ğıdına makine yazısı ile çift aralıklı yazıl-
mış olması gereklidir. Adaylar yapıtlannı
altı adet olarak göndereceklerdir. Odül bir
yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve
kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçi-
ci Kurul: Mehmet Başaran, Vedat Günyol,
Selim Ileri, Tarık Dursun K., Sami Kara-
örzn.
R O M A N
Ödüle 1 Nisan 2002 ile 31 Mart 2003 tarih-
leri arasında yayımlanmış bir kitap ya da ya-
yına hazır bir 'kitap dosyasf yla aday olu-
nabilir. Yayımlanmamış yapıtlann, beyaz
dcsya kâğıdına makine yazısıyla çift aralık-
lı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıt-
lannı altı adet olarak göndereceklerdir.
Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası
arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Ahmet
Cemal, Konur Ertop, Fethi Naci, Prof. Dr.
Jale Parla, Adnan Binyazar.
$ İ İ R
Ödüle 1 Nisan 2002 ile 31 Mart 2003 tarih-
leri arasında yayımlanmış bir kitap ya da ya-
yına hazır bir 'kitap dosyası' ile aday olu-
nabilir. Yayımlanmamış yapıtlann beyaz
dosya kâğıdına makine yazısı ile çift aralık-
lı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıt-
lannı altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül
bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, ki-
tap ve kitap dosyası arasında paylaştırabi-
lir. Seçici Kurul: Ataol Behramoğlu, Prof.
Dr. Cevat Çapan, Muzaffer tlhan Erdost, Do-
ğan Hızlan, Kemal Özer.
K A R İ K A T Ü R
Karikatürlerin boyutu 30x40 cm.'yi geçme-
melidir. Her türlü teknik serbesttir. Yanşma-
ya en fazla 5 karikatürle katıhnabilir.
Seçici Kurul: Semih Balcıoğlu, Kamil Masa-
racı, Tan Oral, Ferit Öngören, Turhan Selçuk.
H E R D A L İ Ç İ N
C EÇ E R L İ
C E N E L K O Ş U L L A R
Ödüller, her dalda amatör-profesyonel her-
kese açıktır. (Cumhuriyet mensupları hiçbir
dalda ödüle aday olamazlar.) Adaylar ger-
çek ad ve adreslerini ve telefon numaralan-
nı belirtmek zorundadırlar.
Ancak adaylar ad ve adreslerinin saklı tutul-
masım isteyebilirler. Ödül koşullarma uy-
mayan yapıtlan yanşma dışında tutmak zo-
rundayız. Adaylann yapıtlanyla birlikte ad-
lannı ve soyadlannı arkasına yazacaklan iki
fotoğraflarını, açık adreslerinin de yer aldı-
ğı katılma belgesini ve yaşamöykülerini 15
Nisan 2003 Salı günü saat 17.00'ye kadar
'Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Ödülle-
ri Cağaloğlu 34334 îstanbul' adresine iade-
li taahhütlü olarak postayla ulaştırmalan ya
da elden teslim etmeleri gerekmektedir.
Yayımlanmış yapıtlann daha önce herhangi
bir ödül almamış olması şartı geçerlidir.
Zarfın ya da paketin üzerine hangi dal ile il-
gili olduğunun (şiir, roman, öykü vb.) yazıl-
ması zorunludur.
Ödül dallannda konu smırlaması yoktur. Ya-
pıtlar hiçbir şekilde iade edilmez.
Odül alan ya da herhangi bir şekilde ön ele-
meden geçirilen yapıtlar, genel yayın ilke-
lerimiz doğrultusunda gazetemizde yayım-
lanabilir.
Ödül sonuçlan 28 Haziran 2003 günü açık-
lanacaktır.
Ö D Ü L
Her dal için: 5.000.000.000 TL.
K A T I L M A B E L G E S İ
ADIM, SOYADIM:
ADRESİM:
TELEFONUM:
KATILDIĞIM DAL: