Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 ARALIK 2003 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Ikili Oyalama
SON YILLARIN Türkiyesi iki değişik oyalama
peşinde sürükleniyor.
Biri, büyük güçlüklerle kurulmuş cumhuriyetin
bütünlüğünü korumak ve o bütünlük içinde bir
ulus yaratmakla ilgili. Lozan'da çözülemeyip son-
raya kalan Musul sorunundan beri, Güneydoğu
sorunu bunun en kritik yanı. Şeyh Sait ve Der-
sim ayaklanmalannın ardından 1980'ler sonra-
sındaki PKK terörünün ülke içinde yenilmiş ol-
ması bu sorunu çözmeye yetmedi. Bölgenin eko-
nomik ve sosyal geriliği yanında, sınır ötesinin en-
dişe verici gelişmeleri de var: Amerikan şemsi-
yesi altında yeni bir devletin oluşuyor olması ve
onun içindeki PKK kalıntılannın hem o devteteege-
men olmak, hem de Türkiye'yi tehdit etmek için
hazır beklemesi. Ankara, şimdi bölgeye hükme-
den "stratejik müttefik"\n bu endişeyi giderme-
sini istiyor; yanıt, yatıştırıcı sözlerden ve "yapa-
nz, ederiz" biçiminde sonu gelmez vaatlerden iba-
rettir.
öbür oyalama, Avrupa Birliği'nin tam üyelik
konusundaki oyalamasıdır. O konuda, tam bir ka-
rarsızlık, eveleyip geveleme, erteleyip üyeliği çık-
maz ayın son çarşambasına bırakma politikası
ağır basmakta. Bununla kalsa, iyi: Ankara oya-
lanırken, bu tam üyelik beklentisini kullanıp Kıb-
ns'ıTürkiye'denkoparma konusunda açıkçagö-
rülen bir kararlılık söz konusu. Adanın kuzeyin-
deki insanların bir bölümü de bu kopuşa teşne.
Ne yapmalı?
iki konudaki su götürmez oyalamalar ayan
beyan ortadayken, seyretmek ve susup bekle-
mek mi?
Yoksa, her ikisinde de yapılacak şeyler, oyna-
nacak kartlar mı vardır?
Varsa, neler? Denenecek yeni tutumlann ne gi-
bi rizikoları olabilir?
Kuzey Irak'taki oluşumlar konusunda en so-
mut ve en az rizikolu tutum, ABD ile aramız-
daki "sözde stratejik" ortaklığı sonuna kadar
zoriamak olabilir. Bu ne biçim ortaklıktır ki, Tür-
kiye'yi yakından endişelendiren bir olumsuzluk
sürüp gidiyor? Üstelik, Incirlik üssündeki birta-
kım sınırlamaların da kaldınlması istenmekte. Bu
isteğe kesin "hayır" demenin ötesinde, Kuzey
Irak'taki Amerikan varfığının lojistik ikmal ola-
naklannı kısmak yeterli uyarı olamaz mı? Soğuk
Savaş'ın Sovyet tehdidi altındaki bir Türkiye böy-
le gerginlikleri göze alamazdı. Ama şimdi? Silah
ambargosu konsa bile Türkiye'yi pek fazla etki-
lemez.
AB'nin oyalamalarına karşı en güçlü yanıt ise,
genellikle sanılanın aksine, Kıbrıs konusunda
ödün üstüne ödün verip gerilemek değil, o so-
runun ancak Türkiye'nin de tam üye oluşuyla
köklü ve güvenli biçimde çözülebileceğini anlat-
makta ısrar etmektir. Oyalama başka türlü de
sürüp gittiğine göre, Ankara'nın böyle bir tutu-
mu benimsemesinde hiçbir riziko olamaz. Tam
tersine, bu ısrarı göstermeden, başta Kıbns so-
runu olmak üzere oyalayıcıların her istediklerini
yapmak, hem oyalayışı büsbütün körükler, hem
de adanın kesinkes elden çıkıp Yunan adası ol-
masına yol açar.
Çağdaş Yaşam Modelinden Ödün Verilemez
Y
Bugün laik Türkiye Cumhuriyeti'nde türban takılmasına karşı çıkanlar, dile
getirdiği baskıcı siyasal tercihe ve İslamcı dayatmaya karşı çıkmakta ve haklı
olarak toplumsal yaşamın din ekseninde dönmemesi gerektiğini vurgula-
maktadırlar.
Pnof.Dr.NeclaARAT
• argıtay 4. Ceza Dairesi Baş-
kanı Sayın Fadıl İnan ın tür-
banlıbır sanığı duruşmaya al-
maması ve Yargıtay Başkanı
Sayın Eraslan Özkaya'nın
"Savunma hakkına sığınarak suç işlene-
mez" ifadesi ile Yargıtay Genel Kurulu'nun
bu konudaki desteğini açıklaması, bazı Is-
lamcı yayın organJannın yazarlannı ve ki-
mi Üdnci Cumhunyetçileri çileden çıkardı.
Daha önce de 29 Ekim Cumhuriyet Bayra-
mı törençağnya (resepsiyonuna) türbanlı
eşlerin çağnlmaması "Çankaya'nın kamu-
sal alan olup olmadığT, "nerelerin kamusal
alan olduğıT ya da "kamusal alanın ne an-
lama geldiği" türünden kılı kırk yaran ama
yaşam pratiğınde çok da anlamlı olmayan
tartışmalar, gündemi iyice ısıtmıştı. Oysa,
Anayasa Mahkemesinın kamusal alanda
türbanayervermeyen karanapaçık idi. Ay-
nca yargı erkinin yürütüldüğü yer olan mah-
kemelerin kamusal alan olduğu tartışma gö-
türmeyen bir olgu olarak karşımızda durmak-
taydı. Türban tartışmasını kamusal alan
tartışmasına dönüştürmeye çalışmak, yılan
hikâyesi haline getirilmiş olan bu olayı,
farklı bir çerçeve içinde ele alıp yasallaştır-
ma (legalize etme) denemesinden başka bir
şey değildi.
Zaten İkinci Cumhuriyetçiler, kratdan faz-
la kraJcıkesilipher plafformda türbanı "İnanç
özgürlüğünün savunulmasının sembolü..
inanç özgüıiiiğünün savunulmasuu da Tür-
kiye'nin özgürleşme mücadelesinde kttıt me-
seİe"( 1) olarak sunmaya çalışıyorlardı. Ama
bu özgürleşme mücadelesinde söz konusu
olan özgürlüğün, bireyin belli bir hukuksal
çerçeve içinde eylemde bulunma özgürlüğü
olduğunu bılmezlıkten gelmekteydıler.
İslamcüar da asıl nedenlerini ve ne den-
li karşı-devrimciolduklannı şöyle açıklıyor-
lardı: Türlaye'de uygulanan kültürve me-
deniyetdeğiştirme projesi, Türlderi İsJam kül-
türünden uzaklaşürma projesidir. İslamı si-
yasi, ekonornik. tophunsal, kültüreL, sanat-
sal ve entelektüel hayattan uzaklaşürmayı
amaç edinmiştir. Ama bunu başaramamış-
ür. Başörtüsü (rürbanX bu ülkenin Müslü-
man katap kalamayacağı ile ilgihdir. tslami-
leşme sürecindeki kitlesel patlamanın en
önemU göstergesi, İslami medenhet müca-
delesinin adı ve metafonıdur." (2)
Bu alanda açıkça görüldüğü gibi, laik
Cumhuriyet'e ve yasalanna meydan okun-
makta ve Islamcılar tarafından kendi dün-
ya görüşlerine uygun bir toplum yapısına ve
bu yapıyı savunacak yeni bir kimliğe gön-
derme yapılmaktadır. Onlar. aslında türba-
nı Cumhuriyef in temel felsefesine ve ana-
yasal kurallara karşın, dinci bir dayatma
simgesi olarak kamusal alana, yanı özel ala-
nın dışında kalıp kamuya ait olan ortak kul-
lanım alanlannm tümüne sokmak ıstemek-
te; aşılmış olan dünü bugün de talep etmek-
te ve karşıdevTİmciliklerini saklamamakta-
dırlar. Bu saklama işini "saptınlmışbirdin
özgürlüğü" idesine ve inanç özgürlüğünü sa-
\Tinma maskesine sığınarak ikinci Cumhu-
nyetçıler yapmaktadır.
İkinci Cumhuriyetçiler, aynca türbanı
"Türkiye'deki genç Müslüman kadınlann
kendilerine özgü bir modernleşme biçimL
Müslüman kinıBklerini reddetmeksizin ev-
lerinden çıkarak kamu hayaüna aühnalan-
m, üretinıde, sos> al hayatta, poütikada yer
almalannı sağlayan dinsel bir tercih" ve bir
kadın hakkı olarak sunmaya çahşmakta-
dır.ar. (3) Oysa bu Islam'ın epistemolojisi-
ne aykındır. Çünkü İslamın epistemolojisi
patrryarkaldın. tslam dünyasında kadının
evlilik ve boşanmada, velayette, mirasta,
tanıklıkta sahip olduğu aşağt ikincil konum;
aynca yargıç olamaması, zorla tesettüre so-
kulması vb. özellüderunutulmamalıdır. Ca-
mide, okulda, siyasal-toplumsal yaşamda ka-
dını erkekten ayıran, kadın bedenini bir gü-
nah objesi olarak gören, açıkça cinsiyetçi-
aynmcılık yapan bir zihniyet, nasıl olur da
eşhük ve özgürlük ideleri ile kadın haklan
kavramı ile bağdaştınlabilir?
Kısacası, türban bir özgürlük ve modern-
leşme istemi (talebi) olmayıp kadınlar üze-
rinden ve kadınlar araç kılınarak oynanan,
aslında kadınlann eşitleşip özgürleşmeleri-
ni engelleyen maço bir mücadeienin simge-
sidir.
Bugün laik Türkiye Cumhuriyeti'nde tür-
ban takılmasına karşı çıkanlar, dile getirdi-
ği baskıcı siyasal tercihe ve İslamcı dayat-
maya karşı çıkmakta ve haklı olarak top-
lumsal yaşamın din ekseninde dönmemesi
gerektiğini vurgulamaktadırlar. Çünkü üze-
rinde kıyametler kopanlan türban, artık
kaskatı bir siyasal kimlik taşımakta ve Si-
yasal tslam ı kabul ettirmenin, dahası bu
uğurda mücadele etmenin simgesi olarak rol
oynamaktadır.
Ama, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir moJ-
laCumhuriyeti olmadığı asla unutulmama-
lıdır. Bu ülkede laiktik, 80 yıldır bir çağdaş
yaşam yöntemi olarak benimsenmiş ve ba-
nş içinde uygulanmıştır. Bu uygulama, her
ne kadar ülkenin şimdiki Başbakanı, "Biz
Müslümanlar için en üst betirleyici, tslam'uı
ilkekridir. Her şey ona göre belirlenir," (4)
demışse de ödünsüz devam edecektir.
(1) "Avrupa Anlamıvor", G Göktürk, Sa-
bah 10.03.2002.
(2) "Başörtüsüfenomeni bir medeniyet mü-
cadelesinin gösterenidir ", Y. Kaplan, Yeni
Şafak, 10.11.2003
(3) G. Göktürk, agy.
(4) îkinci Cumhurivet Tartışmaları, M. Se-
ver-C. Dizdar, Başak Yay. 1993
Bu Hırsla Bu Gericilikle...
Necla TÜRKEL Biyoloji Öğretmeni
Y
• eryüzünde ilk
canlı, dünyanın
oluşumundan
yaklaşık 4-4.5 milyar yıl
sonra oluşmuştur. Yani 4-
4.5 yıl canlısız geçmiştir.
Bu zaman içerisinde sağ-
nak halinde yağan yağ-
murlarla oluşan şimşek ve
yıldınmlann, gece ve gün-
düz arasındaki büyük ısı
farkının, ozon tabakası
oluşmadığı için güneşin
süzülmeden gelen doğru-
dan (direkt) ışınlannın (ult-
raviyole, x ışınlan) etidsiy-
le, o zamanki atmosferi
oluşturan metan, amon-
yak, hidrojen ve su buha-
n gibi gazlar arasında mil-
yarlarca yıl süren kimya-
sal olaylar sonucunda can-
lının yapıtaşını oluşturan
amino asitler, yağ asitle-
ri, glikoz ve azotlu bazlar
oluşmuştur. Bütün canlı-
lar aynı anda oluşmamış-
hr. İlk oluşan canlılar vi-
rüs, bakteri, amip, terlik-
si hayvan vb. bir hücreli il-
kel canlılardır. Öbür can-
lılar evrim sırasına göre
oluşmuştur. Arzın yaşı or-
talama 9 milyar yıldır. En
son oluşan canlı, insandır.
Dk üısan bundan ortala-
ma olarak 300.000 yıl ön-
ce oluşmuştur. (Bu rakam-
lar kesüı değildir.)
Görülüyor ki, ilk canlı-
nın oluşumu ile en geliş-
miş canlının, yani insanın
oluşumu arasında 4-5 mil-
yarlık bir zaman dilimi
vardır.
Bu da evrimin bir kanı-
tıdır. Evrimi yadsımak di-
yalektiğe aykındır. Bugün
en gelişmiş canlı insandır.
Ama milyonlarca ya da
milyariarca yıl sonra insan-
SeoU 5«^« ¥ 5(W 0w
Türkiye'nin geleceğine destek verin.
16 Aralık Saat: 21.30'da Mydonose'da buluşalım.
E^ltim GÖnüllüleri. gelece^in yıldızlan olan çocuklanmızın e^ıtimine
destek vererek onlan gelece^e hazırlıyor. Türkiye'nin yıldızlan da
daha fazla çocuÇumuzun bu desteÇi alabilmesi için bir kez daha
sahneye çıkıyor. 16 Aralık gecesi "Yıldızlar Smıfı" eşsiz bir gösteriyle
karşınızda olacak. Gelin siz de onlan izleyin, Türkiye'nin geleceğine
destek verin.
Her çocuk geiece$« umuria baksın
bilet/xEgıenceve 9 nş D*(eön 2
Biletler Biletix'te!
www.biletlx.com
(0216) 454 15 55
dan daha gelişmiş yepye-
ni bir canluıın oluşmaya-
cağını kimse garanti ede-
mez.
Çünkü evrim devam et-
mektedir. Evrim geriye
dönük olamaz, daima ile-
riye dönüktür. Zaten evri-
min kelime anlamı geliş-
me demektir. İnsan ilk
oluştuğu zaman bugünkü
insana göre çok ilkeldi.
Yontma taş devri, cilalı taş
devri, maden devrini ge-
çirdikten sonra ilkçağ ve
ortaçağ karanlığını geri-
de bırakarak, bugünkü
çağdaş düzeye ulaşmışnr.
Türkiye'ye gelince,
Türkler Atatürk sayesin-
de kulluktan kurtulup bi-
rey olma hakkını kazan-
mışhr. Atatürk, kısa za-
manda art arda yaptığı
de\Tİmlerle Türkleri ulus
olrna bilincine kavuştur-
muş, kimseye bağımlı ol-
mayan özgür bir Türk
Devleti oluşturmuştur.
Fakat Atatürk'ün ölü-
münden sonra, bilhassa
1950'den itibaren gerici
faaliyetlerbaşlamıştır. Hü-
kümeti kuranlann kişisel
ihtiraslan, para ve koltuk
hırslan, oy telaşlan, geri-
ci düşüncelere, hırsızlık-
lara, yolsuzluklara göz
yummalan devrimlerin ya-
vaş yavaş çiğnenmesine
ve çağdaşlıkta hızla geli-
şen Türkiye'nin gerileme-
sine neden olmuştur. Bu-
gün başta bulunan hükü-
metin dincileri kadrolaş-
tırması, hatta milli eğitimi
bile dincilere terketmesı,
Türkiye'nin karanlığa itil-
mek istenmesinin bir gös-
tergesidir. Herkesayagi-
derken, gezegenleri fet-
hetmeye çalışırken, bizim-
kilerin türbanla uğraşma-
sı, kadınlan kapatmaya
çalışması, din okullaruıı
ön plana çıkarması, açık
yerlerde toplu halde kılı-
nan namazlar, cuma na-
mazuun resmi programa
alınması, Diyanet Işleri-
ne on beş bin kişinin atan-
ması, Türkiye'yi 1923'ten
geriye, yani 80 yıl geriye
götürmek, karanlığa itmek
isteyen bir düşüncenin ürü-
nüdür.
Fakat Türkiye'yi orta-
çağ karanlığına çekmek
ve şeriatı getirmek iste-
yenler emellerine ulaşa-
mayacaklardır. Türkiye
hiçbir zaman Suudi Ara-
bistan gibi, tran gibi bir
din ve şeriat devleti ola-
maz. Evrim geçirdikten
sonra geriye dönüş olmaz.
Bu, diyalektik düşünceye
aykındır.
PENCERE
Bu Kitabı Herkes
OkumalıL
Kitabın önsözünde şu satırlar yer alıyor:
"Bugüne kadar tüm savaşlarda sadece ve sa-
dece anneler kaybetmişlerdir. Başka hiç kimseye
bir şey olmamıştır. Hiçbir sonuç, annenin mezara
kadar devam edecek olan yüreğindeki ateşe der-
man olamaz."
Geçenlerde bu köşede sözünü açtığım kitabı bir
asker yazmış:
Osman Pamukoğlu..
Kitabın adı:
"Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok"
(Harmoni Yayınlan)
1993-1995'te Hakkâri'de Dağ ve Komando Tu-
gayı ve Güvenlik Komutanlığı yapan Osman Pa-
mukoğlu, 2001 'de tümgeneral rütbesindeyken
emekliye ayrılınca, oturup görkemli bir kitap yaz-
mış...
Okunması gereken bir kitap...
•
Edebiyat değerleri açısından içerikli, anı kitabı ola-
rak paha biçilemez. Emekli tümgeneralın anlatım
biçemi insanı şaşırtıyor, yer yer devreye giren di-
yaloglardaki yazar ustalığına diyecek yok!.. Kimi say-
falara ya da bölüm başlanna serpiştirilen şiirler, öz-
deyişler, insanı düşündüren bir incelikli seçimin
eleğinden geçmiş...
Ve kitapta bunca ölüme, öldürüme, şehitliğe kar-
şın hayatın ta kendisi var.
İnsan var..
Hem dene insan?..
Sanki Nâzım'ın 'Kurtuluş Savaşı Destanı'ndan
çıkmış insan!.. Askeriyle, siviliyle, kadınıyla, erke-
ğiyle Anadolu insanı: O "topraktan öğrenip kitap-
sız bilendir".
•
Osman Paşa'nın kitabını gözyaşlanmı içime akı-
tarak okudum; 142'nci sayfasında Orhan Veli'nin
ünlü şiiri vardı:
"Neler yapmadık bu vatan için;
Kimimiz nutuk söyledik.
Kimimiz öldük"
90'lıyıllar, 80'lerdetohumlanançılgınlığıntoplum-
da ormanlaşmasıdır; tüm değerlerin çürümesi dö-
nemi!.. Bu dönemde, Güneydoğu'da, vatan için -
şehitlik bir yana- kimler nasıl yaşıyordu?..
Pamukoğlu anlatıyor:
"Sabahleyin alacakaranlıkta karakoldan çıktım.
Dördüncü Dağ ve Komando Taburu, subay, ast-
subay ve askerleri bölükler halinde, parkalan üzer-
lerinde, açıkarazideyatıyoriardı. (...)Hepsibotla-
nnı ve çoraplannı çıkarmış durumdaydı. Boydan
boya gezerek taburun askerierinin ayak tabanla-
nnı gördüm. Hep hareket halinde olduğumuzdan
epeyzamandırdOO'eyakın askerin ayaklannı ope-
rasyon sırasında görmemiştim. Neredeyse hep-
sinin ayak tabanlan, tam yerinde tabiriyle, param-
parçaydı. Bazılan kan içindeydi. Parmakaralan su
toplamış, topuklann derisi kalkmış, taban derile-
ri, bir kısmında, iki kat haline gelmişti. Beni ayak-
lanna bakım yapmaya çalışan beş altı asker fark
etti. Ayağa kalkmaya yeltendiler, işaretle mani ol-
dum.
Şu gördüğüm manzara, yeryüzünde 'Ben en ka-
tı yürekliyim' diyecek insanı bile etkileyecek ve da-
yanıklılığını hiçe indirecek ölçülerdeydi." (Sayfa
240)
•
Osman Pamukoğlu'nun kitabı çeşitli boyutlarda
değerlendirilebilir; yalnız askere değil, sivillere de
ders kitabıdır. Çürüyen bir toplumda halk çocuk-
lannın yurt sevgisiyle erdemlerini koruyabilmeleri,
geleceğe dönük inanılmaz bir umut yaratıyor.
O günlerde Ankara'dan bir politikacı ve yöneti-
ci grubu bölgeye geliyor; oturuyorfar, konuşuyor-
lar, söyleşiyorlar...
Osman Paşa'nın gözlemi:
"Sanki biz ayn bir galakside, gelenlerayn birga-
lakside yaşıyormuşuz gibiydi. İki hayat vardı, biri-
leri gerçek, diğerleri sanal bir ortamda yaşıyorlar-
dı."
PKK terörü bu ortamda nasıl bitirildi?..
Kitabı okuyan kişi, bu sorunun yanıtını öğrenmek-
le kalmıyor.
Geleceğe yönelik gerçekçi bir bakış açısını da
umutlatazeliyor..
Osman Paşa'nın yapıtı yalnız geçmişe dönük
anılar niteliğinde ve çerçevesinde değil...
Kitapta geleceğin anahtarlan da var.
CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ
ARALIK AYI ETKİNLİKLERİ (4)
Cumartesi Söyieşileri
"Cumhuriyet ve Laiklik"
Demirtaş Ceyhun
(13 Aralık 2003 Cumartesi Saat: 15.00)
Kitap İmzası: Demirtaş CEYHUN
Yer: Cumhuriyet Kitap Kulübü
İstiklal Cad. Zambak Sok. No: 4 D: 1-2
Beyoğlu/İSTANBUL
EtkinlikJer Koop-Ctarafından düzenienmektedir.
Ücretsiz ve herkese açıktır.
Kafeteryamız Pazar dahil her gün saat: 10.00 Akşam 21.00 arası açtktr.
ÇEKUL geleneksel
fidan dikim
gunu
Eski maden ocaklannı birlikte ağaçlandıralım.
S a r ı y e r - K ı s ı r k a y a M e v k i i
14 Aralık 2003 Pazar saat '0 OO'da Taksın Gezı Otelı öründer otobus kalkacaktır
Etkınlığımiz dıleyen herkese açtkür ve üaeîsızdır Lütfen rezervasyon yapbmız.
ÇEKÜL' Çevre ve Kultur Değerlenm Koruma ve Tanrtma Vakfı
0 2 1 2 2 4 9 6 4 6 4
7agacprojesi •• cekulvakfi.org.tr - www.cekulvakfi.arg.tr