19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2003 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Valery Larbaud, Pierre Re- verdy, Guillaume Apolinaire... Şiirter, şıirter!.. Haçık'tetüneryük- sek ıskemleye, bır bıra, bır daha... Kanepe, domates salatası, bır ıkı dost. özellıkleyabancılaıi Hollan- datbirdenızci, Fransa'dan gelmış bır sanatsever... Sıkıntıyı dağıtır bıralar, şiirter, dostluklar. Bitiptü- kenmeyen bır bunalım! Kabına sığma- yan bir insan. Hep kaçıp gitmek bir yer- lere. Kendınden, çevreden kopmak... Sanat, bır kaçış kaptsı. Şıırdi müzikti re- simdi... Şiirlennin ustüne hep yağmur yağardı. "sıkıntı sıfenû sıkınb" bir di zey- di alıp götüren... Lütfi Özköke bakıyorum. Saçları ağarmış. daimış gitmiş. Karşıdaki filmı mi seyediyor? Başka şeyleri mi? Bunca yıl geçmış aradan. Sabahattin Kudret, Sa- lâh Birsel, Sart Faik, Nahit Ulvi, Naim Tirafi... Bol bol kahkaha atıyor. Hete tav- lada düşeş gelınce! Sankı zaman geç- rnemiş. 40'lardan bugüne. Altmış yıl mı? Kalkıp Paris'e. Orda Anrte Marie ite aşk. Derken Isveç'e gidiş. Türlü işlerie ya- şam kavgası. Sonra, o eski fotoğraf ma- kinesıyle bırbınnden guzel resımler. Ya- zar portrelen. Kısa sürede dünya ölçü- sundebırun... "Yolunaçtkoisagöçmenkuşlargıbi/Gh debılsın fethinebılınmeyenin/Kulaklann- dasonsuztukdenen o uğuftu/Önünde öz- gürtukle sevinin birteştığı ufuk." EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Dostum Lütfi Özkök.. Şıırlerinde Rıga'dan soz ederdi. Bır düş kentiydi orası. Belkı özgüriükle se- vinin birteştığı yer. Hani bır Mavi Kuş vardır ya, öyle bır şey... "Yakabilsen umudun tüm ateşleri- nı/Eritsen yanağmdan tuzlaşan geçmişı" Gozyaşı olur geçmiş, gulüş olur, ba- kış olur, sesolur, dize olur. öyku, roman olur, sessizlikte duyulan bır turku olur!.. Karanlık odadayız. Eskı resımlerın banyosunu yapıyoruz. özkök 1956'da Türkıye'ye döndü. Kaç yıl sonra? On yıl mı? Eski dostlar bir araya gelmışiz! Bur- sagezısi, Erenköy Kız üsesi, Sirkeci Gar Meyhanesi. Hepsi resimlerde yaşıyor. Gençliğimız onun fotoğraflannda. Der- ken yaşlılığımız. Ölumsuzlüğü hıç değil- se onun portrelerinde yakalamak. Yal- nız bızler değıl, dünyanın en büyuk ozan- lan, yazarian... Ama yeri farklı ozanlann! Olsun, Isveçlı, Fransız, Ingiliz olsun. Şi- ir her şeyın üstündedir! Kendı de yazsa, başkalan da.. Muhsin Ertuğrul'la bir konuşmamda Lütfi'nin şaır olduğunu söylemıştım! "Şımdi anladım niye o kadar başa- nlı fotoğraflannda" demişti. Isveçlı bır şair de "özkök tarafından resmı çekilmek, bır rütbeye enşmek" dı- yordu. Herkes değıl, krallar, prens- ler değil, tüccartar, zenginler değil, yalnız şaırler, sanatçılar girer onun • • objektifinden ıçeri... "Koşun benım yellerim, günah- lanm, düşlenm/Koşun yenı köpûklere ve sıslenen yemınlere/Acı hep sonra gelir, hüzün hep sonra/f Bulutgeçtıkten son- ra, meyva düştûkten sonra'" Bir bakmışın altmış yıl gende kalmış. Artık öyle uzak bır yerdeyız ki.. yetişe- mez sana, anılar bile!.. "Bir tanyen fışkınrken ayçıçeğı tarta- sından/ellenmiz aynı kökten bJrieşen dal- larolsun/Bak, şaşırarakgeçen zaman/0 bırtozdur, yanlıştır, kanatbr artık" Işte Lütfi Özkök, işte dostlan şaırler, yazarlar, ışte zamana meydan okuyan ya- şanmış anlar, geçmişın tozu ıçınden ko- panlmış güzellıkler... Riga'yı arayıp bulamadı belkı, ama ele geçmez nıce anlamlar, dostluklar buldu. Durmaksızın araya araya!.. • • • Not Lütfi özkök'ün yazarportrelennı ıçeren 'Portreler' krtabı Dûnya Yayınla- n'ndan çıktı. özkök ıçın, 28 Ekım günü TÜYAP Fuan'nda "Lütfi özkök Aramız- da" toplantısıyapıldı. Konuyta ilgılenen- lere anımsatmak için... BANKACSLİK İŞLEMIERJND İş'te Üniversiteli, tş Bankası'ndan gençlere özel hizmet paketi. Kredi kartmla sevdiğin markalardan taksitli ve indirimli alışveriş imkanı... Internet ve telefon bankacıiığı, harçlıklannı değeriendirmek için yaünm hesabL.. Faturalann için otomatik ödeme... İş'te Oniversiteli ile en yatan İş Bankası şubesinde... Hemen harekete geç, sen de ekonomik özgürlüğünü ilan eL TURKIYE^k BANKASI <f Türkiye'nin Bankasıwww.isbank.com.tr | www.istegenc.com.tr | 444 02 02 'Korkma' Prof. Dr. Mahir AYDIN U lusal fiıtbol maçlan oynanma- dan önce ulusal marşlar ça- lınır. Kendı ulusal marşımı- zı coşkuyla söyleriz de, kar- şı takım için aynı şeyi düşü- nür müyüz? Yoksa onlannkini, bir senfo- nik eser gibı mi görürüz? Sözlerini bilme- dığimız, du>r umsamadığınıız ve belki de ilk kez işittiğimız o marş, bizde ne çağrışnnr? Günümüzdeki pek az ulus, uzun tarihsel süreçte hep var olmuştur. Ve içlerinden ki- mi adını ülkesinden almış; kimi de ülkesi- ne ad vermiştir. Italya = ttalyan ve Türk = Türkiye gibı. Uygarlığımızm bugünkü aşamasına ko- lay gelmedik, toplumsal kazanımlanmızı kolay elde etmedik. Her bınnin ayn bir sa- vaşı. başka bir bedeli oldu. Ortaçağda din. en belirgin ve tek ktmlık- ti. Ulus ve birey kavTamlan gönüldeydi. Kurulan dev letler dinsel özellik taşır. savaş- lar dın uğruna yapılırdı. İster "Haçh Sefe- ri" olsun, ısterse "Cihat". Hmstiyan Dün- yası, eserine dinsel motif koymayan sanat- çıyı cezalandınr; tslam Dünyası'nda bilgin, ulusal kimliğini söylemeyi "ayıp" sayardı. Bu yaklaşun Batfda Rönesans sonrasında değışım sürecıne girdı. Ulus kavramı öne çıktı, ulusal devletler kurulmaya başlandı. Bır süre önce Berlın"de "ulusa) kimlik*' üzerine konuşurken, söz ulusal marşlara geldi. îlginçti ve sonrasında, onlan yan ya- na getirmek istedım. Her bın. kendine öz- gü önem, konum ve amacı yansıüyordu. Pay- laşmak istiyorum: Fransız marşı "Hay di vatan e%laüan, za- fer günü gekii/Kanh yöaetim bize karşı" dıye başlar Fransız Devrımi"nın ruhunu yansıtır. Onun derdi, kendı yönetımuıı de- ğıştirmeküzennedir: "\iırttaşlarbirleşin"' diyordu. Ingiliz marşı ise savaş zamanlannda söy- lenen, anonım bır halk şarkısıymış. Kralı- çe'ye odaklıdır. Çok beğenilınce, ulusal marş olmuştur: "Tann görkemü kraHçe- mizi korusun/Asil kraliçemiz çok \asasui' Tann kraüçeyi konısun" der. Alman marşı da şöyle başlar: "Alman- ya, Almaırva, dünyada/Her şeyin üstün- de/Daima koruma ve savunma>i/Kardeşçe beraber tutun/ Hollanda'dan Litvan- ya'ya/Adriyatik'ten Boğazlara kadar." Bu konuda yorum yapmıyorum. Avusturya marşına gelince: "Dağtonn ülkesl nehirierin ülkesiy Tarialann ülkesi, küiseterin ülkesi'" dızeleriyle başlar. Ve ilk bölümü "Çok övülen A\ııstur\WÇok övü- len Avusturya" diyerek biter. Amenkan marşının ilk dızeleri: "Söyle görüyor musun/Tarrv erinin ilk ışıklannı/Bi- n çağınyor gururia/Alacakaranlışn son panlülan" dizelerinden oluşur. "Ozgür- lükterüIkes^\ecesurlann>Tirdu'' tanımı ile sona erer. Istiklal Marşı mı? Bu konuda, onun 10 dörtlük ve 41 dizesini bir yana bırakıp, ilk sözcüğü ile yetineceğim: "Korkma!" Ha- ni bir şey yapacak olur da. "Yapma!" uya- nsı ile ırkiliriz ya, tıpkı onun gibi. "Korkma!" uyarısına genellıkle: "Ne- den korkayım ki, yanlış bir şey mi yapüm? " yanıtı verilir. Ve Türkiye"de yaşamak, bir korku nedeni midir? Evet! Ulusal marşımız diyor ki: Öneminden dolayu bu ülkenin is- teşeni çoktur. Dikkatü olunmazsa. bu top- rakiarda >aşamak bir korku nedenktir. Ama ona sahip olmanın geregini yerine getirir- sen,'korkma!'. Bugün dış borcumuz 200 milyar dolar. ama ayçiçeğinin kilosu 400 bin lıra. Fın- dık, çay, tütün ve değerli madenlerimiz "OTdanucuz" Ordumuz, ülkemizin tekve en büyük güvencesL Bağışlayın ama, ulu- sal kazanç sağlamak ıçın ülke ürünlenni yurtdışına göndereceğimiz yerde, asker gönderiyoruz. Atatûrk'ün"Enbü)ükeserimdir'' de- diği Cumhunyetın 80. Yılı'nı 28 Ekim'den ben kutluyoruz. 29 Ekim Cumhuriyet Bay- ramı'ndaİa coşku her zamankınden gör- kemliydi.. Bu konuda yapılan her türlü ça- lışmayı saygı, beğeni ve teşekkürle karşı- lıyorum. Ama 80 yılda ne yaptıgımızı da sorgulamak istiyorum. Onuncu YılMarşı'nı lütfen anımsayın. Ne büyük özlemlenmiz vardı. coşkuyla başarmak ıstedığımiz... Bugünkü tablo karşısında. umutsuz de- ğil ama üzgünüm. Ulusça, dışımizle tırna- ğımızla eriştiğımiz düzeyin gensine düş- tük. Cumhuriyetin temel kazanımlanndan gittikçe uzaklaşıyoruz. Oysa Atatürk îlke ve Devrimleri, Türkiye'de yaşamanın "em- niyet kemeri"dir. Dünyanın uygarlık sürecinde dinsel öl- çüt. artık çok gerilerde kaldı. Ulusal yak- laşunlar bile. yerini; çağdaş, kışilikli ve duyarlı bireyselliğe bırakmak üzere. "Es- ki harmardan saMiranlar n ın bilgisizliği bana. kl Cahil cesur ohır" atasözünü anun- satıyor. Gücünü, beklentısıni, ugraşı ve öz- lemini, TürkAta Yurdu'na ve Türkiye Cum- huriyeti'ne bağlamış olan aydın yurttaşla- nmıza diyorum kı: "Korkma!" Kadınlar, Banş ve Güvenlik,. Av. Ayşen ÖNEN Uluslamrası Hukukçu Kadınlar Fed. Başk. Yardımcısı Uluslararası Hukukçu Kadınlar Federas- yonu'nun(TIFCJ). "Kadınlar,Banş veGü- vaıük" konulu toplantısı Cabo Verde'nın baş- şehri Praıa'da 6-10 Eylül 2003 'te gerçekleş- tirilmişti. Atlas Okyanusu'nda, Aihka'ya 455 km. uzaklıkta. eski bir Portekiz sömürgesi olan Cabo Verde (Yeşil Buran Adalan), 1975 yı- lında bağımsızhğını elde etmiş. 10 adadan oluşan bir devlet. Toplantıya Avrupa, Asya, Amerika ve Arrika'dan yirmiden fazla ülkenin hukuk- çu kadınlan, Uluslararası Ceza Mahkeme- si, Rwanda Ceza Mahkemesi kadın yargıç- lan, Avrupa Hukukçu Kadınlar Birliği Baş- kanı kaüldılar. Özellikle birçok ülkesınde si- lahlı çahşmalann ya da sıyasal bunalımla- nn yaşandığı Aftika kıtasından hukukçu kadınlann katılımı yoğundu. Cabo Verde Cumhurbaşkanı'nın açılış konuşmasıyla başlayan toplantılar, bir hu- kukçu kadın olan Cabo Verde Adalet Ba- kanı'nın da hazır bulunmasıyla devam etti. Katılmış olduğum toplantılarda sa\aşın ka- dın ve çocuklar üzerindeki yıkıcı etkileri, sa- \ i aşın önlenmesinde ve uyuşmazlıklann çö- zümünde kadınlann rolü, sa\'aş durumun- da devletlerin sorumluluğu tartışıldı. Türk Hukukçu Kadınlar Derneği'nın de üyesi bulunduğû FIFCJ, BM'nin ECOSOC. FAO, UNESCO, UNICEF, UNÎFEM. CSW gibi kuruluşlanrun çalışmalanna danışman- lık statüsü ile ya da gözlemci sıfatıyla ka- tılmaktadır. CSW'nin Mart 2004'te New York'ta gerçekleştireceği toplantıda ele ala- cağı" Kadınlar,Banşve Güvenlik" konusu- nu, Praia'da hukukçu kadınlar görüşmüş ve kabul edilen "Sonuç Bildirgesi"nı gerek bu örgütlere, gerek kamuo> r una duyurmaya ka- rar vermiştir. Genel olarak savaş, kadınlan ve çocuk- lan acımasızca aşağıdaki durumlarda etki- lemektedir: - Seksüel şiddet, tecavüz, zorla hamile- lik, bulaşıcı hastalıklar, - Ailedeki erkeklerin, özellikle küçük ço- cuklann askere alınması, - Ailedeki erkeklerin çatışmalara katıl- ması sonucu, aılenin geçim yükünün tü- müyle kadınlann üzennde kahnası. - Cahşmalara öz kendilerinin manız kal- malan, sakat ya da mayın kurbanı olmala- n. yaşamlannı yitirmeleri. - Yaşadıklan yerlerden göç etmek zorun- da bu^ıkılmalan, - Çocuklann savaşta ailelerini yitirmele- ri, eğitimsiz, aç ve psikolojik travma için- de olmalan, - Sağlık hizmetlerinin yetersiz ohnası so- nucu. kadınlann ve çocuklann hastalık teh- likesi altında kalmalan. - Savaşbitsebile, psikolojiksonuçlannın ömürboyu sürüp gitmesi... Bütün bu etkilen ortadan kaldırabilmek için çeşitli çalışmalar yapılagelmiştir. "Ka- dm 2000: 21. yüzyıl için toplumsal cinsiyet eşitiiğL kalkınma \t banş" konulu BM Ge- nel Kurul Özel Oturumu'nda kabul edilen sonuç belgesinde de. silahlı çatışmalann kadınlann ilerlemesi önündeki ana engel- lerden biri olduğu vurgulanmıştu 1 . Sivillerin korunmasına ilişkin kurallar CenevTe Konvansiyonlan. Saint-Petersbo- urg Bildirgesı, Lahey Konvansiyonlan, Nü- renberg Mahkemesi Statüsü, Cenevre Pro- tokollen, BM Şartı, Güvenlik Konseyi Ka- rarlan. Rvvanda, Yugoslavya ve Uluslarara- sı Ceza Mahkemeleri statülerinde öngörül- mektedir. Silahlı Catışmalar Hukuku'na gö- re tecavüz ve her türlü seksüel şiddet ağır bir savaş suçu sayılmaktadır. Bütün yasal dü- zenlemelere ve çalışmalara karşm savaş. dünyada birçok yerde devam etmekte ve kadınlann bu uluslararası suçlarla karşılaş- ması engellenememektedir. Praia toplantı- sında bu konuda çok çarpıcı örnekler veri- lerek bu acı gerçek vurgulanmıştır. Lıber- yalı 10 yaşuıdaki bir kız çocugunun, anne- sinin önünde tecavüz edilip öldürülmesi, Sierra-Leone'deki, Afganıstan'daki, Kongo ya da Bosna-Hersek'teki kadın ve çocukla- nn manız kaldıklan cnisel şiddet gibi... Ay- nca bu tecavüz olaylan sistematik, organi- ze bır şekilde gerçekleşmiştir. İnsan onuru- nu ağır bir şekilde zedeleyen ve insan hak- lannı yok eden bu savaş suçlanna karşı ka- bul edilen Sonuç Bildirgesi'nde özetle: - Her türlü silahlı çatışma ve savaşın, u>Tişmazlıklann çözümünde bir yarar sağ- lamadığı ve kabul edilemez olduğu vurgu- lanmıştır. Silah endüstrisinin tehlikeli bir yanş içinde olduğu, çahşmalann çözümü için daha etkin uluslararası araçlann varlığınm gerekliliği öngöriilmüştür. Uluslararası ant- laşma ve konvansiyonlara katılan devletle- rin bunlan uygulama derecesinin yeterli ol- madığı, saldın suçu kavramırun objektif ve net bir tanrmının yapılmasının uygun olacağı belirtilmiştir. Devletlerin savaşı engelleme ve anlaşmazlıklan banşçı >ollarla sonuca bağ- lama >'ükümlülükleri vardir. Eğer her şeye karşın çatışma obnuşsa. uluslararası ilkeler gereği sivillenn, özellikle kadın ve çocuk- lannkorunması. mağduriyetlerirun gideril- mesi ve suçlulann cezalandınlması sonım- luluğu vardır. Devletlerin bu yükümlülük- lerinı yerine getirmesi istenmiştir. Kadınlann kalıcı banşın sağlanması için karar mekaniz- malannda yer almalanndaki öneme dikkat çekılmıştır. Küçük çocuklann askere alın- masının kesin olarak engellenmesi, savaş- ta ailelerini kaybeden çocuklara yardım- lann arttınlması öngöriilmüştür. Biitün bu çahşmalann amacı, BM Şarn'nın öngördüğü uluslararası banş ve gü\'enliğin sağlanmasına, banş kültürünün gerçekleş- mesine yönelık olmaktadır. Banş ve güven- lik, bireylerin gelişimi ve mutluluğu için olduğu kadar devletlenn ilerlemesi için de kaçınılmazdır. PENCERE Paşalar.. Paşalar.. Paşalar... Paşa sozcüğünün kökeni 13'üncü yüzyıla dek uza- nryor; çeşitli anlamlan var sivil paşalann daOsman- lı tarihinde haddi hesabı yok... 1906'da Osmanlı'da sivil ve asker 400'ü aşkın paşavarmış... Günümüzde sivil paşa yok; Ordu'daalbaydan yu- kan olana da general denir... Ama 'paşam' deyişi ortadan kalkmadı; dilimiz- deki kullanımı da pekzengindir... • Tanzimat deyince aklınıza kim gelir?.. Mustafa Reşit Paşa!.. Sivildir, Osmanlı'da '8atı///aşma'nın evriminde bir köşetaşı sayılan 'Tanzimat Fermanı' Mustafa Re- şit Paşa'nın marifetidir; hukuk devletine doğru bir önemli adım sayılmalıdır. Osmanh'da Batı'ya yönelik reformlar, sivil ve as- ker paşalann eylemleriyle gerçekleşti... Azımsanmasın!.. • Batı'dademokrasinin attyapısı olan 'Aydınlanma'y gerçekleştıren güç, ne asker paşa, ne sivil paşa... Çünkü tanm toplumunu gende bırakan 'fabrika' Avrupa'da iki yeni toplumsal sınıf üretti; 'burjuva' ile 'proletarya' köylüye dayanan aristokrasinin ki- lisesiyle bırtikte icabına bakınca Fransız devrimiy- le bir sürü yeni kavram -ve de sözcük- gündeme girdi: Laiklik, cumhuriyet, demokrasi, yurtfaş (Va- tandaş), ulus, insan hakları, vesaire fabrikanın ba- casından tütmeye başladı... Osmanlı'da fabrika yoktu.. Sanayi burjuvazisi yoktu.. Proletarya yoktu.. Batılılaşma, hukuk devleti, insan haklan gibi ye- nilikleri ülkeye kim getirecekti?.. Paşa!.. Sivil paşa.. Asker paşa.. Ülke fabrikalaria donanmış olsaydı, bu işi burju- va sınıfı yapacaktı... Cumhuriyet devriminin önderi Mustafa Kemal Paşa'dır; yani Atatürk... Islam dünyasında ilk kez, Türkiye, emperyaliz- me karşı Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı gerçekleştir- dikten sonra 'Aydınlanma' Devrimini devreye sok- tu... Bu işi yapan burjuva sınıfı değil... Ne yapalım ki tarih böyie!.. • Aydınlanma, Avrupa'da laikliği gerçekleştirirken kilisenin ümmetçi siyasetini de tarihe gömerek, demokrasiyi bir yaşam biçimine dönüştürdü. Ümmet yerine ulus geçti.. Tebaa yerine yurttaş (vatandaş).. Türkiye'de ise karşıdevrimin bugünkü ideolojisi buram buram ümmetçilik kokuyor. Ulusalcılığa karşı ümmetçilik iç politikada ağır ba- sıyor. Ümmetçilik, dincilik demektir; toplum bu süreç- te tarikatlaria örgütlenir. Tarikatdini bir örgüttür; kendi içinde mertebele- ri, rütbeleri, hiyerarşisi olup şeyhinin kerametinde tıkır tıkır işleyen bir yapısı vardır. • Türkiye'de imam okullarıyla palazlanan tarikat- çılık çoktan Devlet bürokrasisine el attı; bir de Or- du'ya girerse, yandı gülüm keten helva... Çünkü tarikat hiyerarşisinde üst olan yüzbaşı, tarikatta ast olan albaya gizlice hükmedecektir... Güncel politikada asker paşalann adlannın çok geçmesi bu yüzden... Ordu'da hiyerarşi gizli tarikatların elinde bozu- lursa, Türkiye allak bullak olarak iç savaşa sürük- lenir; bu böyle biline!.. r* Cumhurtyel ^ k i t a p kulübü IMZA VE KONFERANS TÜYAP FUAR VE KONGRE MERKEZİ 2 Kasım Pazar (Bugün) ERDOĞAN AYDIN Saat: 13:00-14:30 MUSTAFA BALBAY Saat: 15:00-17:00 Konferans: Mustafa Balbay : Dialar Eşliğinde Doraştığım ŞehırlerdenKonu Saat Yer Kent ve İnsan Manzaraları 13 00-14:30 lnterexpo Salonu T ü y a p Fuar v e K o n g r e M e r k e z i BEV L İ K D Ü Z Ü / İ S T . İMZA CÜNÜ 2 Kasım Pazar (Bugün) Saat 15.00-18.00 DEIMİZ S O M GÜNİZİ YAYINCILIK STANDI 4. Salon C-509 TÜYAP KİTAP FUARI BEYLİKDUZU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle