19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 KASIM 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR [email protected] 15 KULE CANBAZI SUNAYAKIN Mafyanın oyuncakbebeği 7 977 yılının 14 Eylül gününde Trabzonspor. Şampiyon Ku- lüpler Kupası maçı için kendi evinde sahaya çıkar. Rakip, ünlü ma- salcı Andersen'in kenti olan Kopen- hag'ın futbol takımıdır... Konuk takımın kalecisi Poulsen'in elinde oyuncak bir bebek tuttuğunu gören taraftarlar, buna bir anlam ve- remezler. Kopenhag kalecisi, uğuru olan oyuncağı maç başlamadan önce koruyacağı kalenin ağlanna takar. Poulsen. Trabzonspor ataklannı ba- şanyla durdururken her seferinde ge- riye döner ve oyuncak bebeğine gü- lümser. Bordo-mavili oyuncular, Kopen- hag kalecisini mağlup etmeyi başa- ramayınca ilkyan berabere sonuçla- nır. Ikinci yanya da Karadeniz ekibi fırtına gibi başlar. Ama sanki, Poul- sen ve oyuncak bebeği taşlardan bir duvar örmüştür kaleye. Dakikalar ilerledikçe tribünleri dolduran Trab- zonspor taraftannın, Poulsen ve be- beğinin mağlup edilebileceği inancı giderek tükenir. Maçın 73. dakikasında esmeye başlayan rüzgâr, önce iki takımın di- reğe asılı bayraklannı dalgalandınr... Aynı anda şapkalı taraftarlar ellerini başlanna getirirler. Saha kenannda- ki yedek futbol topunu yerinden oy- natan rüzgâr, Poulsen'in koruduğu kalenin ağlannı da sallamaya baş- lar... Bebek ağlardan düşünce... Danimarkalı kaleci, oyuncak be- beğin yere düştüğünü fark edince, onu yerden kaldırmak üzere kaleye yönelir... Ama birden, Trabzonspor- İu futbolculann orta sahayı geçip ata- ğa kalktığını görür. Poulsen bir an bebeğe bakar yerdeki... Bordo-ma- vili oyuncular ceza alanına daha da yaklaşmıştır, uğurunu yeniden ağla- ra asmaya zamanı yoktur. Necdet'in şutu kendine güvenini kaybetmiş Ko- penhag kalecısinin yanından geçer ve ağlarla kucaklaşır. Skor tabelasın- daki görevli, bordo-mavi rengin ya- nına " 1 " rakamını koyarken Poulsen yerden kalkarak kaleye doğru yöne- lir ve önce bebeğini ağlara yeniden asar, sonra topu kaleden çıkanr!.. •Puefalo Katçinaları' Yapma bebeklerin insanlan kötü- lüklerden koruyacağt inancı tüm kül- türlerde yaygındır. Oldukça eski olan bu inanca göre bebekler canlıdırlar ve öteki dünyadakı varlıklann birer sembolüdürler. Eskimolar, hayvan kemiklerinden yaptıklan bebekleri, devrilmesini önlemek amacıyla ka- yıklannın önlerıne koyarlar. Ameri- ka'nın güneybatısında yaşayan Pu- eblolann inanç dünyasında da yapma bebekler önemli bir yer tutar. Işin şa- şırtıcı ve bir o kadar da sevindirici ya- nı "Katçina" olarak adlandınlan bu bebekler üzerine ülkemizde yayım- lanmış bir kitabın olmasıdır. Evlen- dirme dairesinin çıkışında bir gelin arabasının önünü kesmeden önce, Engin Beksaç/ın "Kızılderili Sana- tında Pueblo Katçinaları" çalışma- suıdanbirbölümokuyalım: "Bu be- beklerin gücün sürekJi toplandığı yerler olduğu ve kontrol dışı güç- leri denetlediği inancı vardır. Kat- çina bebekleri çocuklara Katçina- ların kimliğini ve özeüiklerini ta- nıtmak için verilir. Aynca, bazı Pu- eblolarda çocuk isteyen kadınlara ve yeni evli kadınlara da verilir." Şüphesiz ki gelin arabasının önü- nü para koparmak için kesmiyoruz. Bizi ilgilendiren, arabanın önüne ko- nulan bebektir. Prof. Nuran Bilgin "Folklorik Yapma Bebekçilik" ad- lı kitabında, gelin arabasındaki bebe- ği şöyle tanıtır bizlere: "Üremenin, masumiyetin, yeni evlilerin kısa za- manda sağlıklı çocuklan olması di- leği olarak yorumladığımız bu be- bekler genellikle gelin kıyafetiyle giydirilmektedir." Ne dersiniz, düğün arabalannın önüne koyduğumuz bebeğin, Pueblo inancıyla olan benzerliğinden, Kızıl- derililerin aslının Türk olduğu sonu- cu çıkar mı?.. Yüzünüzdeki gülümsemeyi görür gibıyim! 'Turancüık" davasıyla yar- gılananlann ortaya attığı bu iddia kültürler arasındaki doğal benzerlik- lerden başka bir şey değildir. Çünkü. dediğimiz gibi doğa aynı doğa, insan aynı insandır. Kongo Nehri'nde ba- hk avlayan Afhkalı bahkçılar da dev- rilmekten koruduğuna inandıklan yapma bebekleri kayıklanna takar- lar. tıpkı Eskimolar gibi!.. "Turan" hayali içinde, insanlann milliyetçi duygulannı sömürenlerin eroin kaçakçılığında nasıl başrol oy- nadıklan Susurluk kazasında gözler önüne serilmişti. Aman!.. Yapma be- beklenn uğur getirmesinden söz ederken, tuttuk "Tehlikeli Şeyler"ın içinde bulduk kendımizi. Oyun için- de bir oyun mu var yoksa 0 Eroln kaçakçılığında bebekler "Tehlikeli Şeyler", Beyoğlunda- ki Elhamra Pasajı"nda 2002 yılında açılan bir serginin adıdır. Bu sergiye Londra'da yaşayan Denizhan Ozer "Kirli Bebekler" adlı çalışmasıyla katılır. Sanatçı, hayatındaki en tehli- keli şeyin ne olduğu sorusunu kendi- sine sorar ve yanjtı "tki çocuğunun eroin tuzağına düşmesi" olarak ve- rir. E>enizhan Özer, Ingiltere'de yaka- lanan TC vatandaşı bir eroin kaçak- çısının sorgu bantlannı, dünyada ero- in yolunu gösteren haritalan, içinde Türkiye'nin de bulunduğu ülkelerde- ki terör örgütleri, özel timler ve siya- si partilerin bu konudaki bağlantıla- nnı, polisin operasyonlannda eroin taşırken yakalanan arabalann plaka- lannı sergilediği çalışmasmda, Ingıl- tere'deki göçmenlerin vesikalık fo- toğraflanndan yaptığı bar perdeye de yer verir. Böylelikle para yüzünden kandınlıp gözlerine perde çekilen in- sanlar da sergıdekı yerlerini almış olurlar. Denizhan Özer, serginin hazırhk dönemınde, eroin kaçakçılığında oyuncak bebeklerin de kullanıldığı- nı öğrenince bundan çok etkilenir. "Eroin tüccarları çocuklarımızı kirletmek için onların bebeklerini de kirletiyorlar" diye düşünür ve çahşmasına oyuncak bebekleri de da- hıl eder. Çocuklar temiz ve saftır.. Ne gariptir ki eroinin kalitesi de saflığıyla ölçülür! 22. ÎSTANBUL TÜYAP KİTAP FUARI Doğan Hızlan ve Mahmud Derviş'e ödül Kültiir Servisi - 22. Istanbul TÜYAP Kıtap Fuarı kapsamında önceki gün iki ödül töreni düzenlendi. Çınar Yayınlan tarafından verilen 'Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi Onur Ödüiü bu yıl yazar, eleştirmen ve gazeteci Doğan Hızlan a verildi. Törende Rıfat Ilgaz'ın oğlu Aydın Ilgaz'ın yanı sıra Sunay Akın ve Feridun Andaç birer konuşma yaprı. Andaç konuşmasında Doğan Hızlan'ın denemeci ve eleştirmen kimliğinin altını çizerek özellikle güncel edebıyatın nabzını tuttuğunu belirtti. Şalrlerin panell X> u yılki 'Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi Onur Ödülü' yazar, eleştirmen ve gazeteci Doğan Hızlan'a, 'Uluslararası Nâzım Hikmet Şiir Ödülü' ise Filistinli şair Mahmud Derviş'e verildi. Nâzım Hikmet Kültür ve \ Sanat Vakfı'nca düzenlenen 'Şairlerin Dünya Sorunlanna Karşı Sorumluluğu' başlıklı paneli Zeynep Oral yönetti. Konuşmacı olarak Ataol Behramoğlu, Cevat Çapan, Mahmud Derviş veTurgay Fişekçi yer aldı. Panel sonrasında, bu yıl üçüncüsü verilen 'Uluslararası Nâzım Hikmet Şiir Ödülü'ne değer görülen Filistinli şair Mahmud Derviş'e, plaket ve 5 bin dolardan oluşan ödülü, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı Rutkay Aziz tarafından sunuldu. Nâzım Hikmet'in anısmı yaşatmak, yapıtlannın yaygınlaşmasını sağlamak ve çağdaş şairlerin sanata katkısını değerlendirmek amacıyla düzenlenen ödülün ilki, Fransa'da yaşayan Arap asılh şair Adonis'e, ikincisı ise Martınikli şau- Aime Cesaire'e verilmişti. Fuar kapsamında yazar Hıfzı Topuz yeni çıkan kitabı "Mütareke Basınından Holding Basınına" başlıklı bir konuşma yaptı. Yeni kitabımn özellikle iletişim öğrencileri için bir başvuru kitabı olacağını belirten Topuz, 30 yıl önce basınla ilgili bir kitap yazdığı, fakat o günden bugüne Türkiye'de çok şeyin değiştiğinin altını çizdi. Fuann bu yılki ana teması'Kent Kültûrü' olarak belirlendi. Bu kapsamda kent. kentlilik ve kent kültürü üzerine birçok panel ve etkinlik düzenlendi. Önceki gün Marmara Salonu'nda '(Geri) Dönüşümler - Kent Kültürü - Kültür Kentleri' panelini Deniz tncedayı yönetti. Bağlam Yayıncılık tarafından düzenlenen panelde Murat Güvenç, Oktay Ekinci. Afşar Timuçin ve Ergin Yıldızoğlu görüşlerini dile getirdiler. PEN Yazarlar Derneği'nin düzenlediği Mario Levi, Hanan Avvad ve Eren Cendey'in konuşmacı olarak katıldıklan panelin konusu ise 'Yazarlar ve Kentlerdı Reyhan Gürses, Tolga Eti Sanat Evi'ndeki 'Tamamen DuygusaF adlı sergisiyle izleyiciyi kendi duyguları üzerine düşünmeye davct ediyor. Duygular üzerine seramik çeşitleme Kültür Servisi - 1997'den bu yana hizmet sunan ve Türkiye'nin ilk sera- mik galerisı olan Tolga Eti Sanat Evi, seramik sanatına destek vermeyi sürdürüyor. Yeni sezonu seramik sa- natçısı Reyhan Gür- ses'in çalışmalanyla açan galerideki sergi 'Tamamen Duygu- sal' başlığını taşıyor. Yedi yıldır Eczacı- başı Vitra Seramik Atölyesi'ni yöneten, yapıtlarıyla çeşitli ulu- sal ve uluslararası etkin- liklerde yer alan sanatçı, genellikle 'yansımalar' admı verdıği form uygula- malannı duygulanyla iliş- kilendiriyor. İzleyiciyi kendi duygulan üzerine düşünmeye ve yeni- den keşfetmeye çağıran Gürses, bu ser- gideki çalışmalannı da 'duygu' kavra- mı üzerine oluşturmuş. Gürses'in deyimiyle "Tamamen Duygusal, duygusal ifade, duygusal ahenk ve kargaşa, duygusal alışveriş ya da bir virüs gibi birbiri- mize ulaştırabildiğimiz duygularımız üzerin- de yeniden düşünme- ye yönelik bir pay- laşım." Yeterince önem- senmeyen. yok sayı- lan ya da bastırılan duygulann, aslında toplumsal yaşamdaki etik tavrın. ilgi, sevgi ve şefkatin temeli ol- duğunu düşünen Gür- ses, izleyiciyi duygu- lar üzerine bir kez da- ha düşünmeye davet ediyor. ('Tamamen Duygusal' sergisi 8 Kasım 'a kadar Tolga Eti Sanatevi 'nde. 0 216 368 26 79) r ESÎNTİLER ZEYNEP ORAL Şairin Sorumluluğu... "Ben sizin şiirlerinizi ne çok kullandım! Söyle- mek isteyip de söylemeye korktuğum, söyle- meyi beceremediğim, söylemeye çekindiğim şeyleri hep sizin dizelerinize sığınarak söyleme- ye çalıştım" dedim ona... (Doğruydu. özellikle 80'li yıiların başında, 12 Eylül darbesinden son- ra yazılarımda, direnişin simgesine dönüşmüş Mahmud Derviş'in şiirlerinden alıntılar yapar dururdum...) O da dö'ndü bana, yüzünde koca- man bir gülümsemeyle, "Ne mutlu bana! Şiir dediğiniz, zaten yazanın elinden çıktı mı, hen\e- sin olur. Gerçekten şiirse, ne kadar çok kullanı- lırsa o kadar güçienir" deyiverdi. ("Kullanmak" sözcüğünü çok geniş bir yelpazede kullandığı- mızın, ikimiz de bilincindeydik.) TÜYAP Kitap Fuarı'nda, Nâzım Hikmet Kül- tür ve Sanat Vakfı'nın. 'Uluslararası Nâzım Hikmet Şiir Ödülü', Filistinli şair Mahmud Der- viş 'e veriliyordu. (Bu ödülün ilkinin Adonis'e ; ikincisinin Aime Cesaire'e verildiğini anımsa- tayım.) ödül töreninden önce Cevat Çapan, Ataol Behramoğlu, Turgay Fişekçi ve konuk şair Mahmud Derviş'in katıldığı bir paneli yönet- me görevi bana verilmişti. Benim mutluluğumu, keyfimi, heyecanımı düşünebiliyor musunuz! Bir yanımda ülkemin en sevdiğim, en saygın şair- leri; öteki yanımda şiirlerini yıllardır okuyup pay- laştığım, savaşın içinden çıkıp gelmiş Mahmud Derviş (üstelik kitaplardaki değil, canlısı!); ve i- ki saat için de olsa. ben onları yönetiyorum! Duyariılığı arttırmak Panelin konusu, 'Şairlerin Dünya Sorunlan Karşısında Sorumluluğu'ydu. Günümüzde açlık, yokluk, yoksulluk, baskı, şiddet, savaş ve işgalie her zamankinden daha çok kanayan, acı çeken dünyamızda şairlerin sorumluluğu ney- di? Cevat Çapan'ın, Mahmud Derviş'in' şiiryaz- maya başlarken dünyayı değiştirebileceğimi düşünüyordum, oysa şiir yazma sürecinde, dünyayı değilse de kendimi değiştirdiğimi gördüm' deyişinden yola çıkarak, insanlığın so- runlarını, acılarını bire bir yaşamış ya da yaşa- yan şairlerin (Neruda, Nâzım, Derviş ) serüve- nini izleyerek, yarartıkları kendilerine özgün dil- le, okurdan da yaratıcılık beklediklerini vurgu- laması... Turgay Fişekçi'nin, şiirin tarihe, top- lumlara, yaşananlara daha duyarlı bakmamızı sağladığını savunması ve şairlerin anadillerine olan sorumluluklannı hatırlatması... Ataol Beh- ramoğlu'nun şiirin sanatın içinden doğmasına dikkati çekmesi ve bizleri hümanizmi, insanı in- san yapan değerleri savunmaya çağırması... Bütün bunlar, şairlerin dünyaya, çağa ve in- sanlığa bakışındaki sorumluluğu ortaya koyu- yordu bence. Hayır, şairler, savaşlara, işgallere, baskılara, şiddete, açlığa, yokluğa, yoksulluğa belki engel olamazlardı ama, biz okurların bun- lara karşı duyarlılığını arttırıp, engel olmamızın yolunu açabilirlerdi. İki kez tutsak Mahmud Derviş, Israil işgalindeki topraklar- dan geliyordu. Karamsardı. Hani neredeyse umutsuzdu. Filistin halkına yaşam hakkı, dev- let olma hakkı, bağımsızlık ve özgürlük hakkı ta- nınmıyordu. Dünya, bu haksızlığı sessizce izli- yordu. Mahmud Derviş 'Ülkem özgür olma- dan, ben nasıl özgür olabilirim ki' diyordu. Şair, kendi kimliğini sorgulama hakkına, eleştir- me hakkına, muhalif olma hakkına sahip olabil- meliydi. Oysa o, bunlann hiçbirine sahip değil- di, olamazdı. Çünkü ülkesi Filistin tutsaktı. Şa- ir, tutsak olan ülkesine mahkûmdu. İki kez tut- saktı. Ancak Filistin ve Filistin halkı bağımsızlı- ğına, özgürlüğüne kavuştuktan sonra o da öz- gür olabilirdi... Şu birkaç cümlede özetlediğimi, Mahmud Derviş çok daha 'sofistike' bir biçimde dile ge- tirdi konuşmasında. Ama söyledikleri yüreğimi yangın yerine döndürmeye yetti. Nâzım Hikmet Şiir Ödülü'nü alırken sonsuz duygulandı. Mahmud Derviş'in Istanbul'ailkge- lişiydi. Ve bu kenti Nâzım'ın şiirlerinden, onun hasretinden tanımıştı. Nâzım Hikmet adını taşıyan şiir ödülünü al- mak, şiirini 'şimdi' ve 'burada' kavramlan üze- rine kuran, şiirini siyasetin üstünde değerlendi- ren şair için büyük bir kıvanç ve mutluluktu. Tıpkı Mahmud Derviş'i tanımak, onu dinle- mek, bizler için olduğu gibi... e-posta: zeynep(â zeyneporal.com Faks:(0 212)257 16 50 TVIikado'nun Çöpleri' yeniden • DİYARBAKIR (A.\) - Diyarbakır Devlet Tiyatrosu (DDT), yoğun istek üzerine bu yıl programına aldığı 'Mikadonun Çöpleri'ni sanatseverlerle yeniden buluşturacak. DDT oyunculan, geçen yıl sezonun 3. oyunu olarak sahnelenen ve provalarm sürdüğü sırada yazan Melih Cevdet Anday'ın yaşama veda ettiği 'Mikadonun Çöpleri' oyununu kaçıranlar için yeniden sergileyecek. Nermin Uğur'un yönettiği oyun, var olmaya çahşan bireylerin kendilerini-ve toplumu sorgulayışını, mutluluğa ve mutsuzluğa korkmadan bakabilmelerini konu ediyor. Nazan Kınlmış ile Tayfun Erarslan'ın rol aldıklan, dekor ve kostüm tasanmı Gül Emre'ye, ışık düzenlemesi îzzettin Biçer'e, müziği Mehmet Ergin'e ait olan iki perdelik oyun 5,7,8 Kasım günleri Orhan Asena Sahnesi'nde seyircisiyle buluşacak. Tıyatro Amargi'den ilk oyun • Kültür Servisi - Tiyatro Amargi, kurgusu ve metni topluluk tarafından oluşturulan 'Yazmadan Dökülenler' oyunuyla ilk kez seyirciyle buluşuyor. Türkiye'nin farklı yörelerinde yaşayan ya da o yörelerin izlerini göç ederek büyük şehirlere taşıyan 13 kadının öyktisünü anlatan oyun, bugün, 16 ve 20 Kasım günleri saat 16.00'da Oyuncular Tiyatro Kahvesı'nde sahnelenecek. Tiyatro Amargi 'Yazmadan Dökülenler' i 12 Kasım günü saat 20.00'de ise Ortaköy Afife Jale Sahnesi'nde oynayacak. (Bilgi için: 0 532 799 22 79) * '•-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle