Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 EKİM 2003 SALI
HABERLER
DUNYA3ABUGUN
ALt StRMEN
Avrupa'da 'Türban' Sorunu
MÜNİH - Hey gidi Münich Haubtbanhof hey!
Kırk bir yıl önce ilk geldi^imde burası "gastarbeiter"
(misafir işçi) denen Türk işçileri ile dolu olurdu.
Neden gurbetçiler, boş- vakitlerinde dönüp dolaşıp
merkez istasyonuna gelir lerdi?
Türkiye'den gelen ve y « n i gurbetçiler taşıyan tren-
ler onlara memleket havası mı getirirdi?
Yoksa o raylann öte ucnında Türkiye'nin olduğunu
bilmek, sıla hasretini mi a_zaltırdı?
Yugoslavya'daki savaşt-an beri Istanbul-Münih "gur-
bet treni" işlemez olmuş.
Artık "gurbetçi" olmayan Türk işçileri de uğramıyor-
lar "Haubtbahnora.
Merkez istasyon, artık alelade bir Alman garı.
Ama gelip geçici olmayan Türklerin sorunlan hâlâ
sürüyor.
Son olarak "türban" diye adlandınlan, tesettür so-
nınu yüzünden Almanya'mn gündeminde öne çıktı yi-
ne Türkler.
Gerçi, tartışma, birTürk değil, Afgan asıllı Alman va-
tandaşı Fereştah Ludin' in "türbanı" yüzünden çıktı.
Ama sorun Almanya'daki e n büyük azınlık (2.3 milyon)
olan Türkleri daha çok ilgilendiriyor.
24 Ekim Cuma tarihli CLimhuriyet'in manşetinde de
verilen olay, Ludin'in tesettürlü olarak kamu okulun-
da ders vermek istemesi, yönetimin buna karşı çık-
ması ve açılan davada Federal Anayasa Mahkeme-
si'nin "eyaletin konuyu ddzenleyici bir kararalmamış
olması dolayısıyla" sadec^e Baden VVürttenberg eya-
letindeki işyerinde türbanI a çalışmasına izin verilmesi
karan üzerine patlak verdi.
Alman Cumhurbaşkanı Rau, Federal Anayasa Mah-
kemesi'nin karan üzerine bir açıklama yaparak kamu
kurum ve kuruluşlannda, ^türban" ileçalışılmasınata-
raftar olmadığını belirtti.
GözJemciler CumhurbaşJorn'nın bu açıklamasjyia fe-
deral düzeyde bütün "lar»der"\en bağlayan bir karar
alınması sürecini başlatmayı amaçladığını söylüyorlar.
Almanya'da 16 federe devtetin 6'sı türban yasakla-
yıcı yasahazırlıklannı sürdürürken, 2'sinde türbanı ser-
best bırakma eğilimi daha ağır basıyor. Şimdi federal
düzeyde bir düzenlenme için yoğun tartışmalar ola-
cak.
Bilindiği gibi benzer ycVnde, hatta daha ağır içerikli
bir açıklamayı da yine geçen hafta, Fransız Cumhur-
başkanı Jacques Chirac yapmıştı.
Bütün bu tartışmalar, konunun Türkiye'de de rejimi
zorlayan gelişmelerin kızıştığı bir döneme rastlıyor.
Bu arada soruna açıkiık getirmek için, bir kez daha
belirtelim ki, tartışma yalnızca "kamu alanı" ile sınırlı.
Yoksa Türkiye'de olduğu gibi, Fransa ve Alman-
ya'da da insanlann özel yaşamlannda, evde ya da so-
kakta istedikleri gibi yaşamalannın önünde bir engel
yok.
*-*••
Konuya nasıl yaklaşılması gerek? Türkiye için bu yak-
laşımın anahtannı bulmak daha kolay.
Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'nin (AİHM), Tür-
kiye ile ilgili türban ve Refah Partisi konusundaki mü-
teaddid kararlannda, inssnların çoğunluğunun aynı
din ve mezhepten olmalan halinde üniversitelerde, si-
yasal bir simge olan "türban"w\ diğer öğrenciler üze-
rinde bir baskı oluşturmasını engelleyecek düzenleme-
leri yapmanın laik devletin hakkı hatta görevi olduğu
gerekçesiyle türban yasağının demokrasi ile çelişme-
yeceği söylenmişti.
Aynı şeklide Refah Partisi karanndan da, şeriatı
amaçlayan bir partinin, demokrasi için ciddi ve yakın
bir tehlike oluşturduğu ve kapatma karanna, demok-
rasi adına karşı çıkılmayacağı belirtiliyordu.
Bu yılın haziran ayında FransızTV5'te yapılan birprog-
ramda, Türkiye'deki üniversitelerdeki türban yasağını
haklı bulan kararın gerekçesinin Fransa için geçerli
olamayacağını, çünkü Fransa'da azınlıkta olan Müs-
lümanlar arasında kimilerinin türban takmalannın, ço-
ğunluk olan Hıristiyanlar üzerinde baskı oluşturama-
yacağını, bu bakımdan iki ülkenin durumlannı ayn ay-
n incelemek gerektiğini söylemiştim.
Aynı düşünce Almanya için de geçeriidir.
Almanya'da şeriatçı bir devlet kurulması, demokra-
si için ciddi ve yakın bir tehlike oluşturması düşünü-
lemez.
Unutmayalım ki "ciddi ve yakın tehlike" ölçütü çağ-
daş Avrupa ve özellikle Alman hukukunda yasaklayı-
cı hükümler getirmede mutlaka aranması gereken çok
ciddi bir unsurdur.
Olaya bu açıdan bakınca, Fransa ve Almanya'daki
okullardaki türban yasağını, çrfte standart olarak gö-
rüp onaylamamak, hatta eleştirmek mümkündür.
• • •
Ancak olayın bir de başka yönü var.
Anayasasının 2. maddesinde "laik bir Cumhuriyet
olduğunu belirten" Fransa'daki okullarda herhangi bir
dinin simgelerinin bulundurulmasına izin verilmemek-
tedir.
Yani kısıtlama yalnız Müslümanlara yönelik bir ön-
lem değildir.
Aynca pratikte tanık olunan kimi olaylar da, daha baş-
ka tehlikelerin var olduğunu göstermektedir.
Gerek Fransa, gerekseAlmanya'daki kimi tutucu çev-
relerin kendi çocuklan üzerinde zaman zaman, sonu
cinayete varan baskılar uyguladıklan biliniyor.
Nazmiye Ulupınar adlı TC yurttaşı Kürt kökenli
genç kızın aile meclisi karanyla Colmar kentinde öl-
dürülmesi, yine aynı şekilde, Irak Kürdistanı'ndan In-
giltere'ye sığınan babanın bir yıl önce kızını gırtlağını
keserek öldürmesi, münferit olaylar olarak algılanma-
malıdır.
Colmar olayı sonrasında yapılan araştırmalar, Fran-
sa'da yaşayan Müslüman kökenli nüfus içinde baskı-
cı "töre muhafızlan"nın türedikleri ve ailelere kızlannı
töreye uydurmalan yönünde yoğun baskılar uygula-
dıklan, bunlann çok etkili olduklan ve trajik sonuçlar
doğurduğu da bilinmektedir.
Laik devlet, yalnızca inanışlar karşısında tarafsız kal-
makla yetinemez. Ama aynı zamanda yurttaşlan üze-
rinde inanç ve davranış baskılannı da önlemek zorun-
dadır. Okulda türban serbestliği, bu açıdan da düşü-
nülmelidir.
öyle görünüyor ki, türban tartışması daha bir süre
yaygınlaşarak devam edecek.
Ama öyle görünüyor ki, Türkiye'de şeriat özlemle-
rini türbanla örterek simgeleştiren çevreler artık, bir sü-
redillerindendüşürmedikleri, "Avrupa'dakikadarinanç
özgürlüğünü" savlannı artık kullanmayacaklardır. Za-
ten bir süredir de bu defi'yi ağızlanna almıyoriardı.
Bu arada laik devlete karşı olan bütün girişimlerini,
"AB'ye uyum sağlama' örtüsünün altına gizlemeye ça-
lışan Tayyip Erdoğan'ın ne derecede samimi olduğu
konusunu da takdirlerinize arz ederim.
Şimdi Tayyip Erdoğan'ın arslan gibi kükreyerek, Av-
rupalılara karşı Müslümanlann inanç özgürlüklerinin sa-
vunucusu kesilip kesilmeyeceğini merak etmeyin.
Mehmetçiği, Bush nam ve hesabına, "Coniler ile
birlikte Irak'ta din kardeşlerini katletmeye gönderme-
ye amade olan ve bunun için Meclis'ten karan çıkar-
an, sonrada "geldersenizgelirim, gelmedersenizgel-
rnem" diyen tayyip mi, "Selahaddin Eyyubi" rolüne
soyunacak?
Güldürmeyin beni!
Sezer, 'eşsiz davetiye'de'kamusal alanda türbanın serbest bırahlamayacağı'görüşünü dayanaka
Tyrbandan ödünvermediJP^^^ ANKARA(CumhuriyetBün)su)- ^
V,
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezer'in. 29 Ekim resepsiyonuna
eşi türbanlı olan AKP'lileri eşsiz
davet etmesine, "kamusal alanda
türbanın serbest bırakılanıayacağT
görüşünü dayanak yaptığı belırtildi.
AKP'nin, Genelkurmay'ın 30
Ağustos resepsiyonundaki benzer
uygulamasını tartışma konusu
yapmazken, türban
konusunda asla ödün
vermeyen Sezer'i hedef
alarak gerilımi
tırmandırması ise dikkat
çekti. Cumhurbaşkanı
Sezer'in, 29 Ekim
Cumhuriyet Bayramı
nedeniyle Cankaya
Köşkü'nde yann
Cumhurbaşkanı Sezer'in bugüne dek
Çankaya Köşkü'nde yabancı devlet başkanlan
için düzenlediği yemeklerde de Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan ile eşi türbanlı olan
kabine üyeleri eşsiz yer aldı.
gerçekleştireceği resepsiyona eşi
türbanlı olan AKP'lileri eşsiz, eşi
türbansız olanlan ise eşli çağırması
nedeniyle başlayan tartışma
sürüyor.
30 Ağustos örneği
Genelkurmay Başkanlığı da 30
Ağustos'ta düzenlediği resepsiyona
AKP ve CHP aynmı yapmadan tüm
milletvekillerine eşsiz davetiye
göndermiş, buna karşın bürokratlan
eşli çağırmıştı. Ancak AKP
iktidannın benzer bir uygulama
olmasına karşın bu daveti, Sezer'in
daveti kadar tartışma konusu
yapmaması dikkat çekti.
AKP ile Sezer arasında türban
nedeniyle ilk kriz,
Cumhurbaşkanı'nın NATO
toplantısı nedeniyle Prag'a gidişi
sırasında TBMM Başkanı Bülent
Kamu Yönetimi
Yasa Tasansı
imzuya açüdı
f'Sağlık, eğitim, bayındırlık, tanm
bakanlıklannın taşra teşkilatı kaldınlarak
buradaki hizmetler il özel idarelerine
bırakılıyor
%/ Bakanlıklara bağlı teftiş kurullan
kaldınlıyor
• Mali denetim Sayıştay'a bırakılıyor
ANKARA(Cumhuriyet
Bürosu)-Türkiye Cumhu-
riyeti'nin idari yapısında
köldü değişiklikler yaparak
"üniteryapryı esneticT dü-
zenlemeler öngören Kamu
Yönetimi Temel Yasa Ta-
sansı, BakanlarKurulu'nda
imzaya açıldı. Idari yapıyı
tamamen değıştiren tasan;
bakanlıklara bağh teftiş ku-
rullarım kaldınyor, sağlık,
eğitim, bayındırlık ve tanm
bakanlıklannın taşra hiz-
metlerini il özel idareleri-
ne devrediyor.
AKP iktidan; uzun süre-
dir hazırlıklannı yürüttüğü
Kamu Yönetimi Temel Ya-
sa Tasansı'na noktayı koy-
du. Hükümet, Genelkur-
may'ın görüşleri çerçeve-
sınde Milli Savunma Ba-
kanlığı, Genelkurmay Baş-
kanlığı, MİT Müsteşarlı-
ğı, MGK Genel Sekreter-
liği ve Cumhurbaşkanlığı
Genel Sekreterliği'ni ya-
sal düzenlemenin dışına
çıkardı. Hükümet Sözcüsü
Cemil Çiçek, tasanya dün
son şeklinin verildığini,
perşembe ya da cuma gü-
nü bu konuda aynnül] açık-
lama yapacağını kaydetti.
Taslağın getirdigi bazı dü-
zenlemeler şöyle:
- Milli Eğitim, Sağlık,
Bayındırlık ve Iskân, Ener-
ji ve Tabii Kaynaklar, Çev-
re ve Orman, Kültürve Tu-
rizm bakanlıklan, Sosyal
Hizmetler ve Cocuk Esir-
geme Kurumu Genel Mü-
dürlüğü, Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğü'nün bi-
na, araç, gereç, taşınırve ta-
şınmaz mallar, alacak ve
borçlan il özel idarelerine
devrediliyor.
- Kamu yönetimindeki
denetim, "içvedış" olmak
üzere ikiye aynlıyor.
- Yüksek Denetleme Ku-
rulu; personelı, araç, ge-
reç ve taşınmaz mallan ile
birlikte Sayıştay'a devredi-
liyor.
- TlKA, Dış Ticaret
Müsteşarlığı iie Dışişleri
Bakanlığı dışındaki ku-
rumlann yurtdışı teşkilat-
lan kapahlıyor.
- Müsteşarlar ile başkan-
lık ve genel müdürlük şek-
lınde kurulan bağlı kuru-
luşlarda başkan ve genel
müdürlerin görevi ise hü-
kümetle birlikte sona ere-
cek.
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
Annç'ın kendisini türbanlı eşiyle
uğurlaması nedeniyle yaşanmıştı.
Sezer, bunun ardından 24 Kasım
2002'de yaptığı konuşmada,
devletin sosyal, ekonomik, siyasi ve
hukuksal temel düzeninin din
kurallanna dayandınlamayacağı ve
başörtüsünün yeniden sorun haline
getirilmesinin kimseye yarar
sağlamayacağını vurguladı.
Anayasa Mahkemesi'nin
kararlanna işaret eden Sezer,
kamusal alanda başörtüsünü serbest
bırakacak düzenleme
yapılamayacağını kaydetti.
Türban boykotu
Sezer, protokolde türbanlı
uğurlamaya engel olmak için de 26
Kasım'da yaptığı geziye eşini
götürmedi. Ancak kriz
bununla bitmedi.
Annç'm 23 Nisan
nedeniyle verdiği
resepsiyonda "türban
boykotu" yaşandı.
Annç'ın eşini
getirmeyeceğini
açıklamasına karşın
Cumhurbaşkanı Sezer,
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Hibni
Özkök, kuvvet
komutanlan,
CHP Genel
Başkanı Deniz Baykal
ve CHP'lı
milletvekilleri ile
bazı sivil toplum
örgütleri resepsiyona
katılmadı.
Sezer'in mayıs ayında
eşiyle birlikte Tunus'a
gerçekleştireceği
seyahat için yapılan
uğurlama törenine
Annç'ın bu kez eşini
getirmemesi dikkat
çekti.
Eşsiz daveüer
Aynca Cumhurbaşkanı
Sezer'in bugüne dek
Çankaya Köşkü'nde
yabancı devlet
başkanlan için
düzenlediği
yemeklerde de
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan ile eşi
türbanlı olan kabine
üyeleri eşsiz yer aldı.
Erdoğan'ın 'İlla gidin demem' sözlü üzerine bazı milletvekilleri Çankaya'yı boykot karan aldı
AKP gerilimi tımıanclırıyor
ANK4R\(CumhuriyetBürrjsu)-Çan-
kaya Köşkü'ndeki Cumhuriyet Resep-
siyonu'na türbanlı eşleri davet edihne-
yen AKP, Cumhurbaşkanı "na dönük tep-
kisini tırmandrnyor. Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ıntt
tDa gidin demem"
sözleri üzerine AKP'liler tepki içeren
demeçlerle "boykot" kararlannı açıkla-
maya başladı. AKP Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Yılmazcan ve
TBMM tnsan Haklanm înceleme Ko-
misyonu Başkanı MehmetElkatmış, re-
sepsiyon davetiyesini Köşk'e iade kara-
n aldıklarını açıkladılar.
AKP yönetimi Çankaya Köşkü'ne dö-
nük toplu bir "protesto" gerçekleştiril-
meyeceğini bildirmesine karşın grubun
büyük bölümünün resepsiyona katılma-
yacağı belirtiliyor. "Bu karar miDet\e-
kfli arkadaşiannuzm kendüerini ügikn-
dirir? Biz müdahil ohnayTz" diyen AKP
Grup Başkan\ ekıli SaKh Kapusuz, ken-
disinin davete katılmayacağmı söyledi.
Kapusuz, Cumhurbaşkanı 'na dönük eleş-
tirisini "Kamusal alanı tarifetme yetki-
si Sayın Sezer'e mi aittir? Cumhurbaş-
kanı, anayasanın 104. maddesindeld te-
nu, biri müstesna, soku olanlar. HerhaJ-
de bunun bir yerde yoğunlasması da bir
tercihi gösteriyor" diye konuştu.
Adalet Bakanhğı Personel Genel Mü-
dürlüğü'nü vekâleten yürüten Nesrin
Ydmazcan'ın eşi Kahramanmaraş Mil-
letvekili Mehmet Yılmazcan da daveti-
• AKP milletvekili Yılmazcan ve Mehmet Elkatmış, davetiyeyi
Köşk'e iade karan aldı. AKP Grup Başkanvekili Kapusuz,
^JlCamusal alanı tarif etme yetkisi Sezer'e mi ait? Başka bir iktidar
**~" olsa Sezer için istifa çığlıklan yükselirdi" diye konuştu.
mel göreviıü hiçbir zaman ihmal ede-
mez. Bir başka iktidar oisaydı Sayın Se-
zer için herhalde istifa çığfağı kopanrth.
Cumhurbaşkanı'nın o yüce makamı ne
kadaryaralayan eykmleriolduğunu Idm-
segöz ardı etmryor. Affettiklerinin tama-
ye gerekçesiyle Sezer'e tepki gösterdi.
Yılmazcan Cumhurbaşkanfna gönder-
diği yazıda "Aynı çau attmda buhınmak-
tan rahatsızhk duymayacağuıızı tahmin
ettiğim eşimin davet edUmediği yere gel-
meyi kendime yaJoşOramadığımdan da-
vetiyeniz ekte iade edümiştir" dedi.
TBMM Insan Haklannı tnceleme Ko-
misyonu Başkanı Mehmet Elkatmış da
Sezer'in milletvekileri arasuıda aynm
yaparak saygısızlıkta bulunduğunu ile-
ri sürerek "Herınffletvekffieşittir.Bizimil-
let secti. ama kendisini seçenler şu anda
VlecHs'te yok. Bunu iyi değeriendirsin"
dedi. Elkatmış, davetiyeyi bugün Se-
zer'e iade edeceğini söyledi.
AKP Ağn Milletvekili Mehmet Me-
Kk Ozmen düzenlediği basın toplantı-
sında örtülü istifa çağnsında bulundu. Eşi-
nin başı açık ohnasma karşm eşsiz da-
vet edildiğini belirten Özmen, kaynak-
lannın Cumhurbaşkanı'nı yanılttığmı
ileri sürdü. Özmen, "tarafsızhğı orta-
dan kalkngı gerekçesiyle Cumhurbaş-
kam'mn ülkeye son bir hizmet yapması
gerektiğini'' savundu.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
ABD'nin Türk ordusunu Irak'a iste-
medığı anlaşıldı. Bu ıstememenin arka-
sında çok çeşitli nedenler olduğunu bı-
liyoruz. Birinci neden, Irak'taki hiçbirtop-
luluk Türk ordusunu istemiyor. Bundada
gücenecek bir durum olduğunu sanmı-
yorum. Hangi ulus kendi topraklanna bir
başka ülkenin askerierinin gelmesıni ıs-
ter ki! Biz ister miyiz?
Ikinci neden ABD'nin Kürtlerle ilişki-
si. ABD'nin Irak'taki şu anda en sorun-
suz müttefiki Kürtler. Irak Kürtleri, Tür-
kiye, Iran ve Arap dünyasının orta yerin-
deki sıkıştınlmışlıktan kurtulabilmek için
ABD'yi bir tutamak olarak görüyorlar.
Bu nedenle ABD ile başından rttbaren iş-
birlıği yapmayı tercih ediyorlar.
Türkiye'nin Irak'a girmesi, hele de bu-
nun Kuzey Irak'tan yapılması, çeşitli so-
runlara neden olabilirdi. Nitekim, Genel-
kurmay Ikinci Başkanı yaptığı basın top-
lantısı sırasında, Kuzey Irak'ta Türk or-
dusuna geçiş sırasında saldın olursa ne
yapacaksınız sorusuna, "Cevaplarını
Irak'a Gidemeyeceğiz Diye Üzülenler
alıriar" karşılığını vermişti. Yani böyle bir
gerilim ve çatışma ihtimali herkesin bek-
lentisiydi.
ABD, bütün bu ihtımalleri de dikkate
alarak Türk ordusunun Irak'a gırmesinin
ışleri daha da karmaşıklaştıracağı nok-
tasına geldi. 0 andan itibaren de Türki-
ye'nin Irak'a gidişiyle ilgili bütün hazır-
lıklan askıya aldı. Buraya kadar zaten
bılinmeyen bir şey yok. Bu arada Türki-
ye'de ilginç bir hayal kınklığı yaşandı gi-
bi. Bazılan, Türk ordusunun Irak'a gide-
meyecek olmasına çok üzüldüler. Sevi-
nilecek bu olaya üzülmeleri acaba ne-
dendir diye düşünüp duruyorum.
Türk ordusu Irak'a gitseydi neler ola-
caktı da, bu kesimleri bir üzüntü sardı.
Olabılecek en net şey, Türk ordusunun
orada saldırıya uğrayacağıydı. ABD gi-
bi teknolojiküstünlüğesahip bir ülkenin
her gün birkaç askerinı yitirdiği Irak'ta,
Türk ordusu da asker yitirecekti. Yani
gençlerimizi ölüme yollayacaktık. Ülke-
mize asker tabutlan gelmeye başlaya-
caktı. Birileri böyle birtabloyu acaba ne-
den istiyoriar? Türk ordusunun Irak'ta ol-
masından nasıl bir yarar umuyorlar? Bir
anlayışa göre bu yolla bölgedeki egemen-
liğımiz artacak? Bir başka ülkenin top-
raklanna girerek sağlanacak egemenlik,
giderek bizi istilacı durumuna düşürmez
mi? ABD'nin dünyanın çeşitli yerlerine
asker göndennesini savunan yazarlar-
dan birisi, "ABD işte böyle büyük dev-
let oluyor, Askerini ölüme göndererek
büyüyor" türünden bir şeyler yazmıştı.
Yani Türkiye'nin küçükAmerika olabile-
ceğını düşünmüştü.
Bir başka kesim ise, "Bak işte para-
ları kestiler" diye tepki gösteriyordu.
Tayyip Erdoğan ise bazı çevrelerdeki ha-
yal kınklığını onarabilmekamacryla, "Ge-
rekirse Kuzey Irak'a gireriz" diyordu.
Sonuç olarak benim görebildiğim kada-
nyla Irak'a gidilemiyor diye üzülenlerin
en büyük sıkıntısı Kuzey Irak. "Oradan
gelecek tehlikeyi önleme" imkânının şu
anda askıya alınmasını bir eksiklik ola-
rak görüyorlar.
Türk ordusu, 15 yılı aşkın bir süre ora-
da hep bulundu. Çeşitli askeri operas-
yonlar yaptı. Buna rağmen Kürt sorunu
çözülemediği gibi PKK de brtırilemedi.
PKK'ye en büyük darbeyi yine ABD vur-
du. Abdullah Öcalan'ı yakalayıp Türkı-
ye'ye teslim etmesı, PKK'nin silahlı ey-
lemlerinin büyük ölçüde sonu oldu. So-
run Kuzey Irak'ta değil, VVashington'da
çözüldü. Bu nedenle Kuzey Irak'a gitmek
bu sorunun çözümünü sağlamadı. Bu-
nu hatıriamakta yarar var.
Türk ordusunun Irak'a gitmeyecek ol-
masına ancak sevinebilinz. Çünkü, baş-
ka bir ülkenin topraklanna girmenin so-
nunun nereye varacağı hiçbir zaman
belli olmaz. İşte ABD ordusunun hali.
Bundan sonra oradan nasıl çıkacaklan-
nı kendileri bile bilmiyoıiar. Belki de Bush
bu nedenle önümüzdeki yıl seçimleri yi-
tirecek.
Milyarlarca dolar askeri harcama, yüz-
lerce askerin kanı bir işe yaramadığı gi-
bi belki de tarihinin en derin ekonomik
krizine düşecekler. Türkiye'nin böyle bir
açmaza ortak olmasını neden savuna-
lım ki? Üstelik Türkiye, komşu bir ülke.
Karşılıklı açılacakyaralan onlarcayılsa-
ramayabiliriz.
Bazılannın "Irak'a gidemiyoruz" diye
üzülmesini anlamakta güçlük çekiyo-
rum. Türkiye'nin zor duruma düşmesin-
den bu ülke içinde kimin ne yaran var,
gerçekten çözebilmiş değilim. Bu
harekâtın bizim bilmediğimiz başka derin
amaçları mı olacaktı? Düşünüp
duruyorum.