Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 OCAK 2003 ÇARŞAMBA
DtZİ
AVRUPA'DAN
Uzun bir yokuluktan sonra ulaşüabilen Singapur, Avustralya ve Yeni Zelanda'nın ortak özelliği yeşil alanlann son derece bol olnıası. Kentler, çiçeklerie gü/elleştirilmiş durumda.
Singapur, Avustralya ve Yeni Zelanda'daki çevre ve uygulamalar hayranlık uyandırıyor
ÖÖzendiren ülkelerOingapur'a vardığımızda
hava limanı bir şehir gibi
genişti. Hava limanında
yeşillikler. rengârenk
çiçekler, orkidelerle
donatılmış şirin mini parklar
yer alıyordu. Şehre doğru yol
alırken sanki kilometrelerce
uzunlukta olağanüstü bakımlı
bir parkm içinden
geçiyorduk.
Ye,eni Zelanda'da da otelde,
sokakta, mağazada,
restoranda sıcak,
yardımsever, güler yüzlü
insanlarla karşvlaşıyorsunuz.
Auckland ve çevresi çok
güzel bir doğa parçası. Yeşile,
parka, çiçeğe doyuyorsunuz.
Mauriler ve hikâyeleri,
sanatı, kültürü, el ürünleri
çok yaygm.
Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR
•1-
Uzaklardan, Avustralya'dan nöro-
müsküler hastalıklarda son gelişme-
leri anlatmam istendiğinde orada kar-
şılaşacağım sürprizlere hazırhklı de-
ğildim. Singapur'dan başlayan Avus-
tralya, Yeni Zelanda ve Amerika Bir-
leşik Devletleri'ni kapsayan gezimde
Tüıklerin çektiği yurthasretini gördüm,
bu ülkelerin yaşam tarzınatanık oldum.
Orijini Meis Adası olan doktor arka-
daşım Kakulas ile eşi. tekerli sandal-
yede yaşayan Yusuf, otel resepsiyon-
unda çalışan Bülent'le görüştüm. Abo
rijinlerin gösterilerine tanık oldum,
onlann öykülerini dinledim. Ameri-
kahlann parlak yaşam tarzına tanık-
lıkettim.
Yolculuğum Singapur'a 14.5 saat
sürenbir uçuşlabaşladı. Singapur Ha-
vayollan dünyanın en iyi servisini ver-
me konusundaki iddiasını kanıtlamak
istiyordu. Her yolcunun önünde çeşit-
liprogramlardan tercihini dilediği gi-
bi yapabilsin dıye ayn ekranlar vardı.
Koltuklann rahat olmasına özen gös-
terilmişti. Singapur'a vardığımızda
hava limaru bir şehir gibi göz alabil-
diğine genişti.
Yeşllln tonları
Hava limanında yeşillikler, rengâ-
renk çiçekler, orkidelerle donatılmış
şirin mini parklar yer alıyordu ve bel-
ki yüzlerle ifade edilebilecek satış
pavyonu. Singapur Havayollan'nın
sağladığı düzenli araçlarla şehre doğ-
ru yol alırken sanki kilometrelerce
uzunlukta olağanüstü bakımlı birpar-
kın içinden geçiyorduk. Ekvator üze-
rindeki birnoktada böylesine güzel ve
böylesine çeşitli yeşil tonlan insanı
çarpıyordu.
Nüfusunun çoğunuÇinlilerin oluş-
turduğu Singapurbelli ki zengınliği ya-
kalamıştı. Malezyahlar yüzde 15-20
ile nüfus sıralamasında ikinci sırayı ah-
yor. Singapur'da Orchard otelınde kal-
dık. Ada'nın sembolü her yerde kar-
şımıza çıkan 'orkide'lerdi galiba. Ama
bundan şikâyetçi değildik.
Orkideler, öylesine çeşitli ve güzel-
dilerki bundan şikâyetçi değildik. Bo-
tanik bahçesinde demet demet, renk
renk onlardan binlercesine, on bin-
lerce orkideye rastlamak olası. Singa-
pur Türkiye'den 4 saat ilerde.
Ekvator'a yakın yerlerde yaz saati
uygulaması yok. Singapur'dan 3.5 sa-
atlik bir hava yolculuğu ile Perth'e
ulaştık. Burada saat farkı 6'ya çıktı.
Perth sadece 20 tnilyon insanı bann-
dıran bu büyük adanın -isterseniz kı-
tanın- Batı kıyısında yer alıyor. Ünlü
nöropatolog arkadaşımız Byron Ka-
kulas ve eşi bizi hava limanında kar-
şıladı.
Byron Kakulas güney kıyılanmı-
zın çok yakın komşusu Meıs Ada-
sı'ndan. Rumlar "Casteüioza" diyor-
Avustralva'daki toplanüva Japonlar, tam hareketsiz halde 5 * hasta ve balocüan üe getaüşti.
Nöropatotogaı1iadaşııııızB\TOn Kakulas \?eşiYakreb^
lar adaya. Eşi Valeri'nin babası da
Heybeliada'dan. Türkiye'ye, Türkkül-
türüne aşina dostlar.
Konferans
Avustralya'dayaşıyorlar. ANRI ün-
lü bir nöromüsküler hastalıklar araş-
tırrna enstitüsü.
Üst düzey bilimsel çahşmalannya-
pıldığı bir yer. Aynı binada kas hasta-
lıklan derneği de yer alıyor. Byron
Kakulas ikı tarafta görev yapmakta.
Bu ünlü merkezde nöromüsküler
hastalıklarda son gelişmeler ve reha-
bilitasyon konulu bir konferans ver-
mem önerildi. Konuşmama Atatürk'ün
1934 yüında Anzaklarla ilgili o yürek
titreten ve hümanist bir dünya görü-
şünün en çarpıcı öraeğini oluşturan eş-
siz hitabmı okuyarak başladım.
Anzaklar olayının ve 1915 Çanak-
kale Savaşı'nm Avustralya'da Türki-
ye'dekinden daha çok bilindiğini ve
uzun yıllara karşın azahnayan bir il-
ginin süregeldiğini söyleyebiliriz sa-
mrım. Bunabundan önceki A\aıstral-
ya seyahatimde şaşarak ve sevinerek
tanık olmuştum ve Sydney'deki Gal-
lipoli kulübünü ziyaret ederek orada
Atatürk'ün fotoğrafını görmüştüm.
Betıi dinleyenler arasında araştırma-
cılar, doktorlar, hasta ve aileler vardı.
Aralannda Türklerin de bulunduğu-
nu, konuşmamı bitirince öğrendim.
Türk ailelerle sıcak bir buluşma ger-
çekleşti. Wısuf, 20 yaşlannda ve müs-
kuler distrofi hastası. Tekerlekli san-
dalyede sürdürüyor yaşamını. Anne-
si Gülenay Hanım, yakınlan genç bir
kız Süreyya ve arkadaşı yemeğe da-
vet ediyorlar beni eşimle.
Ertesi gün Süreyya, arabası ile ge-
lip aldı bizi. Yusuf lann evine vardık.
Evde çok sayıda Türk ailesi toplanmış-
tı. Eşimle bir odaya girdiğimizde yal-
mz kadınlann orada olduğunu fark
ettik Erkekler öteki odada, dedim; ben
de oraya geçtim. Bazı yemekleri ay-
nı kaptan ohnakuzere beraberyemek
yedik. 30 yılı aşan bir süreden beri
Avustralya'da yaşayan yurttaşlanmız,
alışkanlıklarıru, geleneklerini hiç de-
ğiştirmemişleT. Kadın erkek ayn, saç-
larbaşlar örtülü...
lşslzlere para desteğl
Genç kızlar hariç... Memleket öz-
lemi devam ediyor ama Avustralya'da
yaşamaktanmemnunlar. Yusuf a elekt-
ronik sandalye sağlanıyor en iyisinden
ve iki yılda bir yeni bir bilgisayar. îş-
sizlik halinde parasal destek hiç ak-
samıyor. Özledikleri memleketlerine
kıyasla buradaki yaşam koşullarının
çok daha iyi olduğunu görüyor ve bi-
liyorlar. Yurttaşlanmızın, işsizlik öde-
neklerinden de fazlaca yararlandık-
lanm öğrendim. Daha sonra yaz sa-
ati uygulanmayan Perth'den 4.5 saat
süren bir uçak yolculuğu ile Melbo-
urn' e ulaştım. Buradayaz saati uygu-
laması nedeniyle Türkiye ile aramız-
daki zaman farkı 9'a çıktı.
Sıcak Noel
Melbourne, Tasmanya'yı saymaz-
sam büyük adanın en güney noktası.
38'inci paralel. Günler epey uzamış.
Kasım ayı bizim mayısımıza karşılık
oluyor. Aralık ve ocak aylarının sıcak
yaz günleri olması Kuzey yankürede
yaşayanlar için oldukça garip. Sıcak
birNoel ve yılbaşı düşünmektuhafolu-
yor. Kalacağımız otelde yakışıklı iki
Türk genci ile karşılaştım. Büknt ve
Kaanresepsiyonda çahşıyorlar. Bülent,
10 yü önce Boğaziçi Üniversitesi'nde-
ki konuşmamı anımsayarak beni şa-
şırttı. Bana, Oral Çalışlar'ın Melbo-
urn'e gelip dağlara ve volkan bölge-
lerine uzandığını anlattı.
Melbourn'e uluslararası ALS MND
Motor Nöron Hastalığı Kongresi'ne
katümak için gelmiştim. Kaslardahız-
la erime yapan ve birkaç yü içinde
ölüme götüren bir hastalık bu.
Büyük bilim adamı Stephan Haw-
Idng bu hastalıkla 25-30 yıldır yaşı-
yor. Önce tüm dünyadan delegelerin
katıldığı dernekler toplantısı, hastala-
nn bakımı, solunum ve beslenme so-
runlan ile nasıl baş edilebileceği gibi
konularveuluslararası işbirliği olanak-
lan tartışıldı. Japonlar bu toplantıla-
ra en büyük grup olarak katılmışlar-
dı. Tam hareketsiz hale gehniş, hiç
konuşamayan, yutamayan 5-6hasta ve
bakıcılan ile birlikte. Bizim şaşkınlı-
ğımıza karşılık Japon delegeler, kul-
landıklan yüksek teknoloji ile hasta-
larla iletişim kurduklannı ve onlann
bu seyahatten büyük memnunluk duy-
duklannı anlattılar. Tekerlekli sandal-
yede ve solunum aletleri ile uzun bir
seyahat onlara çok zahmetli gelmemiş-
ti. Dernek ve bilimsel toplantılan,
sempozyumlar izledi.
Döner egemenliğl
Bunlardan çıkan sonuç bu acıma-
sız hastalık için tedavi olanaklannın
henüz olmadığıydı. Birkaç ilaç dene-
mesinin (drug trial) sonuçlan bekle-
niyor. Bu nedenle toplantılarda ağır-
lık bakım (management) ve yaşam
kalitesi uğraşılanndaydı. Gelişmiş
zengin ülkelerde bu alanda yapılan-
lar ve kavramlar (concept) bizim için
şaşırtıcı düzeye varmıştı. Kongreye
Türkiye'den katılan iki genç arkada-
şım Tülin Tanndağ ve Seviın Erdem
ile şaşkınlığımızı paylaştık. Melbo-
urne Türklerin en yoğun bulunduğu
Avustralya şehri. Burada döner ege-
menliğini kurmuşlar. tnsanlanmız,
genel olarak buradaki yaşam koşulla-
nndan memnun. Kongre sırasında
Aborijinlerin gösterilerine tanık ol-
duk, onlara ait hikâyeler dinledik.
Amerika'daki Kızılderili ve Yeni
Zelanda'daki Mauri hikâyeleri gibi
acıklıydı. Bu yerliler, topraklann ilk
ve gerçek sahipleri, ortak kaderleri
paylaşıyorlar. Beyazlann, sözde uygar
insanlann acımasızlığına, asimilas-
yon ya da yok etme planlanrta dair hi-
kâyeler birer tarihi gerçek. Melbo-
um'den, Yeni Zelanda Auckland 3.5
saat sürdü.
Yeni Zelanda, benim uzun yıllar-
dan beri düşünü kurduğum bir banş
ve huzur ülkesi olarak tasarladığım
bir memleket. Yeni Zelanda Servet-i
Fünûn'culann 1905'lerde Abdülhamid
zulmünden kaçarak gitmek istedikle-
ri ülke ımiş. Sunav' Akuı'ın yazısında
okudum. Beni düşkınklığına uğrata-
cak hiçbir olayla \e insanla karşılaş-
madım. Otelde. sokakta, mağazada,
restoranda sıcak, yardımsever, güler
yüzlü insanlarla karşılaştım.
Sembol Mvl
Yakınan, esef eden, bela okuyan,
öfkelenen, kavga eden, yakaya yapı-
şan, yumruk atan, kütur eden kimse
yoktu. Kentte, çok sayıda Uzakdoğu-
lu vardı, çekik gözleri ile, karakteris-
tik yüz yapılan ile göze çarpıyorlar-
dı. Satış yerlerinde en çok onlar var-
dı. Orada da Türklere rastladım, en çok
döner yapan yerlerde çalışanlar ya da
döner yemeye gelenler.
Helal diye bir duyuru yazmayı da
ihmal etmemişler. Müslümanlarkuş-
ku duymasın istiyorlar domuz etin-
den. Auckland ve çevresi çokgüzel bir
doğaparçası. Yeşile, parka, çiçeğe do-
yuyorsunuz. Kivi kuşu gerçek bir sem-
bol ve her yerde kivi pastası, kivi re-
çeli, kivi gömleği, kivi çikolatası, ki-
vi çayı, kivi meyvesi; her şeyin kivi-
lisi var biz de bir kivi tabağı ve reçe-
li aldık çaresiz. Maurilerve hikâyele-
ri, sanatı, kültürü, el ürünleri çok yay-
gın. Dünün acıklı hikâyeleri bugün
turistikbir çekiciliğe ve ilgiye dönüş-
türülmüş. Bin yıl kadar önce Polinez-
ya Adalan'ndan geldiklerine inam-
lan bu insanlann tarihi, Aborijinler
ve Amerika'nın Kızılderilileri ile bir-
likte anılmah ve incelenmeli diye dü-
şünüyorum. Yeni Zelanda'da birkaç
yıldan beri yazıştığım Kas Hastalık-
lan Derneği'ni ziyaret ettim ve bu ül-
kedeki her şey gibi ona da gıpta etmek-
ten kendimi alamadım.
Yarın: Kaliforniya ve Las Vegas
GURAY OZ
Çağımmn Korsanları
Frankfurt'ta başınızı gökyüzüne her çevirdiği-
nizde mutlaka ve en az bir uçak görürsünüz. Ge-
çen pazar günü, öğleden sonra saat üç sulannda,
gökyüzü birdenbire sessizleşti ve boşaldı. Yalnız-
ca daireler çizen küçük bir uçak, uçak bile değil,
neredeyse bir planör kaldı gökyüzünde. Televiz-
yonu açtım. Ruh hastası olduğu tahmin edilen bi-
rinin kaçırdığı Dimona HK 80 TC tipi minik uçak,
gökdelenlerin üstünde dolanıyordu. Havatrafiği dur-
du, gökdelenler boşaltıldı, askeri iki jet planörün
etrafında dönmeye başladı.
• • •
Yirminci yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkan tab-
lonun emekçiler, yoksullar, azgelişmiş ya da ge-
lişmekte olan ülkeler için pek parlak olmadığı or-
tada. Sosyalist ülkeler, Üçüncü Dünya (Bağlantı-
sızlar) ve Kapitalist Batı diye tanımlanan, ama ge-
nellikle iki kutuplu dünya olarak adlandınlan den-
ge dönemi sona erdi. Küreseileşmenin hemen her
alanda geliştiği, buna uygun ekonomik düzenin ku-
rulduğu, bu düzenin araçlan olan, Dünya Banka-
sı, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Ticaret örgü-
tü'nün egemenliğinde, AE D'nin jandarmalığı altın-
da, artık hiç kimsenin itirciz edemeyeceği bir yeni
dünya düzeninin yerleşip pekiştiği söylendi hep.
Felsefe, sosyoloji ve kültür alanında postmo-
dernizmin her şeyi söküp atan, ideolojileri kovan,
sıstemli düşünceyi ve aklı pencereden fırlatan
uçuk-kaçık anti-paradiçjmasıyla da tablo tamam-
lanmış oluyordu.
Gören göz, duyan kulak, yargılayan akıl için, her
ne kadar neoliberal küreoelleşmenin alicengiz oyu-
nuysa da bu durum, aklı başından gitmiş aydınla-
nmız sayesinde oyunun fyrkına varmak her gün bi-
raz daha zorlaşıyor.
Bu yeni dönemin belirg,n bir egemen söylemi,
"ABD'nin mırtlak egemenliği"dir. Bu söylemin,
özellikle George W. Bush döneminde medya âle-
mini sanp sarmaladığı da bir gerçek. Hepimiz inan-
dık ve iman ettik ki, ABr
J bir süper süper güçtür
ve el hak kimse karşısında duramaz.
Ama şu sıralarda, ımanımızda bir sarsılma var
doğrusunu isterseniz. Baksanıza, Brezilya'nın ye-
ni lideri Lula, 760 milyon dolarlık savaş uçağı alı-
mını yoksullukla savaşa öncelik vermek için dur-
duruverdi. Kuzey Kore ise ABD'ye resmen kafatu-
tuyor. Irak, "Bende ne atom, ne biyolojik, ne
kimyasal silah var, gel ara beni" derken, Kuzey
Kore "Bende atom da var, kıtalararası füze de"
deyince ABD, "Bu işi diplomatik yoldan çöze-
riz" demedi mi?
Sakın "kâğıttan kaplan" olmasın bu ABD!
• • •
Minik uçak bir süre daha döndü Frankfurt'un üs-
tünde. Sokaklartenhalaştı. Uçağın 11 Eylül'de ol-
duğu gibi bir gökdelene çarpacağından korkan
insanlarTV kanallarından durumu kaygıyla izleme-
yi sürdürdüler. Ruh hastası olduğu belirtilen hava
korsanının böyle bir niyeti yoktu; o kimsenin ca-
nını yakmak istemiyordu. Sadece uzay yolunda can
veren Yahudi genç kızın anısını yaşatmak için yap-
mıştı bu eylemi.
Ama Frankfurtlular korktu.
Savaştan da korkuyorlar zaten.
* • •
Insanlar savaş istemiyor. Aslına bakarsanız in-
sanlar, ABD'nin öyle her istediğini yapabileceği-
ne, bugün becerse de yarın sürdürebileceğine
inanmıyorlar. Tek kutuplu bir dünya söyleminin bir
masal olduğunu, dünyaya artık çok kutuplu demek
gerekeceğıni söylüyorlar.
ABD'yi ve onun politikalarını onaylayanlann sa-
yısı da gittikçe azalıyor.
Bush'un ideolojik hasmı sayılmayacak birisini ta-
nık gösterelim. Georgetown Üniversitesi öğretim
üyelerinden Charies Kupchan da, ABD'nin öyle
sanıldığı gibi tek egemen olduğuna ve egemenli-
ğini pekiştirdiğine inanmıyor, tam tersine, iniş dö-
neminin işaretlerini görüyor ABD politikasında.
Kupchan, Avrupa Birliği'nin ABD karşısında önem-
li bir güç olarak yükseldiğine de inanıyor. Aklı ba-
şında bir emperyal stratejist olarak, Avrupa'ya
ABD karşıtı tutumunu sürdürmesini öğütlerken,
Bush'a da şöyle sesleniyor:
"Benim Başkan Bush'a verebileceğim pra-
tik öğüt şudur: Bugün ne yapryorsan tam ter-
sini yap. Geri durmayı dene ve hiçbir zaman tek
başına hareket etme. ABD'nin iyi kalpli dev de-
ğil, tam tersine soyguncu bir 'giganf olduğu iz-
lenimi güçlenirse, bize karşı direniş büyüyecek-
tir. Ve işte o zaman tehlikeli sulara gömülece-
ğiz." (Der Spiegel, 6 Ocak 2003)
• * •
Havada dönüp duran iki kişilik minik uçak Frank-
furt Havaalanı'na indi.
Macera bitti.
Korsanın terörist olmadığı, ruh hastası olduğu
anlaşıldı.
Ama şu sıralarda Irak'a saldırmaya hazırianan-
lann, terörist ya da deli olmadıklan konusunda
sağlam bir bilgi yoktur elimizde.
e-posta: guerayw gmx.net
BİSMÎLKADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
Sa>ı: 1990 61
Bismil ilçesi Kazancı Köyünde kâın 281 No'lu
parselle ilgili tespıt maliklen Hasan kızlan Meryem
ile Halime. Mehmet çocuklan Yusuf. Azız. Reşıt ve
Seyran isımlı şahıslann mahkenıemizce tüm arama-
lara rağmen adreslen tespit edılemediğmden söz ko-
nusu şahıslann 28.01.2003 tanhıne kadar bızzat ve-
ya kendılerini bir vekılle temsil ettirmelen aksi tak-
dirde dunışmaya yokluklarında devam olunacağı
ilanen teblig olûnur. 17.12.2002 Basın: 87448
ERZURUM ASLtYE 2. HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Sayı: 2002 393 Esas
Davacı ll Kültür Müdürlüğü vekılı tarafından da-
\ah Ruhi Dinler aleyhine mahkememize açılan ka-
mulaştırma bedelınin tespitı ve tescii davasının ya-
pılan yargılamasında verılen ara karan gereğince;
ll Kültür Müdürlüğü tarafından mülkiyeti davah
Ruhi Dınler'e ait Erzurum Merkez Camükebir Ma-
hallest Pafta: 42. Ada: 563, parsel: 11 No'lu taşın-
maz üzenndeki bınalann arsa bedelı 8.652.800.000
TL. bına bedeli 5.696.887.000 TL ki toplam
14.349.687.000 TL. bedelle enkaz üzennden kamu-
laştııma işlemı uygulanmış olup durum iliglilere
Kamulaştırma Kanunu'nun 10 3. maddesi gereğince
ilan olunur. 25.12.2002 Basın: 87368