02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 OCAK 2003 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA İNCELEME Bugünün dünya geometrisini anlamak için Girit'in kaybına, Irak cephesine ve Kore Savaşı'na bakalım Türkiye tarihtenders almalı• Geçmişimize baktığımızda, irdelemeye çalıştığım her olguda bugünümüze ışık tutan mevcut durumumuzu düşünmeye sevk eden durumlar mevcuttur: Girit'in elimizden kayıp gidişi bugün Avrupa Birliği üyesi ülkeler başta olmak üzere yaygm bir kamuoyu baskısı ile karşı karşıya kalan ülkemizin Kuzey Kıbns'taki tüm hayati çıkarlanndan vazgeçmeye zorlanışını hatırlatıyor ne yazık ki. PROF. DR. CENGİZ KUDAY Her biri yakın tarihimizin farklı dönemleri- ne dair önemli olgular olan Girit'in kaybı, I. Dün- ya Savaşı'nda Irak Cephesi ve Kunuri Sava- şı'nın kısa analizlerini yapmaktaki amacım bu konulan yeniden gündeme taşımak ve tartışma- ya açmak değildir. Ancak yakın tarihimizde her biri özel konuma sahip olan bu olgulann objek- tif bir sebep-sonuç ilişkisi içinde irdelenmesi- nin muhtemel bir savaşın eşiğindeki bugünler- de yaşamakta olduğumuz belirsizlik ve kaygı dolu ortama ışık tutacağı düşüncesindeyim. ClrlfIn kavbı... Girit'in Rum asıllı halkı ilk olarak 1821 'de Os- manh yönetimine başkaldırdı, bu ayaklanma Mısır Valisi Mehmet AB Paşa tarafından bastı- nldı. Osmanlı-Rus savaşının sonunda, 1830 yı- lında imzalanan Londra Protokolü ile Yunanis- tan'ın Osmanlı devletinden aynlarak bağımsız bir krallık oluşundan hemen sonra Girit'te baş- latılan ikinci bir ayaklanmayı da Mehmet Ali Paşa bastırdı. Ancak, adadaki milliyetçilik akı- mının gelişmesi ve Yunaninstan' ın giriştiği yo- ğun propaganda sebebiyle Girit'te huzur bir türlü sağlanamadı. 1840 Londra Antlaşma- sı'ndan sonra burasının yönetimi Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'dan alındı. 1841 'de Yunan mültecileri tarafından çıkartılan bir isyan da Mustafa Naiü Paşa tarafından bastınldı. En önemli ayaklanma 1866'da oldu. Osman- lı devletinin, isyanı bastırmasına rağmen baş- ta Fransa olmak üzere Batılı devletlerin baskı- lanna boyun eğerek katılmayı kabul ettiği Pa- ris Konferansı'nın 18 Şubat 1869'da aldığı ka- rarlara göre Girit'e verilen muhtariyet biraz da- ha genişletildi. Ancak Batı'nın baskı lan bitme- mişti, bu kez muhtar idarenin başına bir Rum'un getirilmesini istemekteydiler ve Ekım 1878'de vanlan bir anlaşmaya göre adanın valisinin bir Rum olması kabul edildi, vali muavini de bir Türk olacaktı. Batı'nın baskısı ile getirilen bu düzen ancak 10 yıl yaşayabildi, ayaklanmalar yeniden baş- lamıştı. Osmanlı devletinin ayaklanmayı bas- tırmak üzere olduğunu gören Batılı devletler ola- ya müdahale ederek, Girit içın bir reform pa- keti hazırladılar. Baskılara karşı daha fazla di- renemeyen Osmanlı, Batı tarafından hazırla- nan önerileri 4 Eylül 1896'da kabul etti. Bu ara- da Girit'e tam bir muhtariyet verilmesi için pa- dişaha baskı yapılırken, buna karşıhk adanın hiç- bir zaman Yunanistan'a bağlanmayacağına da- ır güvence verdiler. Girit'e özerklik verildi ve böylece Osmanlı, 1897 savaşında Yunanhlara karşı kazandığı askeri zafere rağmen Girit'i kaybetti. 1909'da Avusrurya'nın Bosna-Hersek'i ilhak ettiğini açıklamasını fırsat bilen ada Rumları, Girit'in de Yunanistan'a ilhak edildiğini açık- ladılar. Osmanlı devleti, muhtar Girit yönetimi- nin bu karannı protesto ederken Istanbul'da da büyük protesto gösterileri yapıldı ama sonuç de- ğişmedi. 13 Ekim 1912 'de Balkan savaşının başlaması ile birlikte, Ege'de adalan bir bir ele geçiren Yunanistan, Girit'e de asker çıkararak ilhak karannı hayata geçirdi. Balkan savaşın- dan sonra Londra ve Bükreş antlaşmalanyla Girit'in Yunanistan'a ilhakı Osmanlı devleti ta- rafından resmen kabul edildi, böylece Girit so- runu kapandı. I. Pünva Savası. Irak cephesl... Birinci Dünya Savaşı'nda. tngilizlenn petrol sahalannı ele geçirmek amacıyla, 15 Ekim 1914'te Bahreyn'ı ve 23 Kasım 1914te Basra'yı işgali üzerine Irak cephesi acıldı. Yerli askerler ve Osmanlı kuvetleri işgale karşı koyamayın- ca tngilizler, Iran'da Ahvaz'ı ele geçirdiler. 20 Aralık 1914'te, Basra'yı geri almak ama- cıyla cephe komutanhğına atanan Yüzbaşı Sü- leyman Bey, askeri aşiretlerden ve gönüllüler- den yararlanarak topladığı kuvvetle, 12 Nisan 1915'te taarruz etti ancak başanlı olamadı ve Kutülamare'ye çekildi. Ingilizler burayı da ele geçirip Bağdat'ı almak için, General Tovvns- hend komutasında saldırdılar. Türk Kuvvetleri, Ingilizleri Selmanpak'ta durdurdu. Kanlı çarpışmalardaan sonra Ingiliz- ler, 26 Kasım 1915 'te çekildiler. Kutülamare'de 8 Aralık 1915 'te kuşatılan tngiliz birlikleri, beş ay süren bir direnişten sonra 28 Nisan 1916'da teslim oldu. General Townshend dahil 13.399 esir alındı. 1916 yılı başmda bir kısım îngiliz birlikleri General Tovvnshend'in yardımına geldiyse de Iran'da Hamedan'a kadar sürüldüler. îngiliz bir- likleri 1917 yılı başında bekledikleri güce ulaş- tıklannda yeniden taarruza geçtiler. 11 Mart 1917 'de General Maude yönetimindeki îngiliz Geçmiş günümüze ışık tutuyor B ugün ülkemizin içinde bulunduğu durumu dünya genelindeki koşullar zemininde değerlendirdiğimizde, uzun yıllar süren bir soğuk savaş döneminden sonra ekonomik ve politik bakımdan yeniden şekillenen ve dengeleri kurulan bir dünya içinde olduğumuzu biliyoruz. içinde yaşadığımız topraklan özel kılan durum ise yeniden kurulan bu dengelerin daha doğrusu ağırlık merkezlerinin kavşak noktasında konumlanmış olması. Konuya Huntington'un "Medeniyeöer Çaöşmas" teorisinde soğuk savaşın ardından ortadan kalkan demir perdenin yerine geleceğini öngördüğü medeniyetler perdesi açısından bakacak olursak, bu kez de çatışacağı varsayılan odaklann kınlma noktasında bulunuyoruz. Ister kavşak noktası olarak adlandırahm, ister kınhna noktası diyelim, gerçek olan bu pozisyonların hassaslığı, kınlganhğı ve travmaya açık oluşlandır. Geçmişimize baktığımızda, yukanda irdelemeye çalıştığım her olguda bugünümüze ışık tutan mevcut durumumuzu düşünmeye sevk eden durumlar mevcuttur: Girit'in elimizden kayıp gidişi bugün Avrupa Birliği üyesi ülkeler başta olmak üzere yaygın bir kamuoyu baskısı ile karşı karşıya kalan ülkemizin Kuzey Kıbns'taki tüm hayati çıkarlanndan vazgeçmeye zorlanışını hatırlatıyor ne yazık ki. ABD'nin artık an meselesi haline gelen Irak müdahalesinde NATO'nun desteğini almakta bu denli ısrarlı oluşu, Irak'a karşı olası bir saldında esasen NATO'nun desteğine güvendiğini göstermektedir. ABD ortak tehditler ekseninde bu desteği sağladığında Irak'a müdahaleye sıcak bakmayan diğer NATO ülkeleri ile birlikte Türkiye'nin de bu savaşın dışında kalabilmesi pek olası görünmemektedir. Dünün acılannı yeniden yaşamamak için, dünün analizini dürüst ve şeffaflıkla yapmak zorundayız. Bugünün dünya geometrisini çok iyi algılamak ve bu geometride bulunduğumuz yeri çok iyi hesaplamak zorundayız. Neden? Çünkü bulunmayı hayal ettiğimiz bir yer var ve bu yer için toprağımızı, insanımızın hayatını feda etmekten daha çağdaş ve akılcı çözümler aramak ve bulmak zorundayız. Bunun için tarihi yalnızca "bömek" yetmiyor. Tarihten "ders ahnak" da gerekiyor... birlikleri Bağdat'a girerken HaHl Paşa'nm ko- mutasındaki Osmanlı askerleri Bağdat'ı boşal- tıyordu. Türk kuvvetlerinin Bağdat'ı geri alma teşeb- büsü başanlı olamamış, Ing\liz ordusu. Mu- sul'a doğru ilerlemeye başlamıştı. Bağdat'ı ge- ri almak için 6. orduyla Halep'te kurulan 7. or- du birleştirilerek General Falkenhayn komuta- sında Yıldınm Ordular Grubu kuruldu. Ha- lep'te hazırlıklar sürerken Ingilizler Tikrit'e ka- dar ilerlediler. Zamanın Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü. çağ- rının yapıldığı 28 Haziran günü United Press mu- habirinin sorusuna, "Türkiye, BM çerçevesi içinde kendi hissesine düşen bürün sorumluhık- lan yerine getirmekle yükümlüdür" demekte- dir. Kore savaşından bir ay önce seçimle ikti- dara gelen DP hükümeti. 18 Temmuz'da Yalo- va'da bir toplantı yaptı ve 25 Temmuz'da Ko- re'ye 4500 kişilik askeri tugay gönderme kara- n aldı. Türkiye, Amerika'dan sonra Kore'ye kara kuv- n yeterliydi. Kısa zamanda harekete geçilmiş ve Genelkurmay'ın 3 Ağustos 1950 tarihli emriy- le Kore'ye gidecek tugayın kurulmasına baş- lanmıştı. Hareket günü olan 18 Eylül 1950'ye gelindiğinde eğitim görmüş 259 subay, 22 sivil ve askeri memur, 395 astsubay, 4414 er olmak üzere 5090 kişiden oluşan tugay hazırdı... 20-21 Eylül'de Iskenderun'da toplanan tugay, 29 Eylül'de limana gelen Amerikan gemileri- ne binmeye başladı ve ilk gemi 24 Eylül'de, 2. gemi 29 Eylül'de hareket etti. içinde er ve su- 1918 'de aldıklan takviyelerle iyice güçlenen îngiliz birlikleri, petrol yataklannın bulundu- ğu Musul'a giremediler. Ancak, ne yazık ki, Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından üç gün sonra 3 Kasım 1918'de, mütarekeye aykı- n şekilde burayı işgal ettiler. veti göndermeye karar veren ilk devlettir ve o tarihte, 1949'dakurulmuş olan NATO'nun üye- si değildir. Türkiye. Kore'ye asker gönderme- sinden yaklaşık 3 yıl sonra, 1952 'de NATO üye- si olacaktır. Denizaşın bir savaşa asker gönde- rilmesi gibi önemli bir karann, Meclis'e danı- Kunurl Savası... 1950 yazının 25 Hazi- ran günü Kuzey Kore, Güney Kore'ye saldırdı- ğmda tüm dünyada göz- ler bu bölgeye çevrilmiş- ti. Olayın hemen ardından harekete geçen ABD, Bir- leşmiş Milletler (BM) ör- gütünü de harekete geçı- rerek savası başlatan Ku- zey Kore'nin cezalandı- nlması yolunda önlem- ler almaya başlamış ve sonuçta BM ordusu ku- rulmuştu. BM, kendisine üye 56 D| ünün acılannı yeniden yaşamamak için, dünün analizini dürüst ve şeffaflıkla yapmak zorundayız. Bulunmayı hayal ettiğimiz bir yer var ve bu yer için toprağımızı, insanımızın hayatını feda etmekten daha çağdaş ve akılcı çözümler aramak ve bulmak zorundayız. Bunun için tarihi yalnızca "bilmek" yetmiyor. Tarihten "ders almak" da gerekiyor... Fuat Köprülü 'nün dışişleri bakanı, Adnan Menderes 'in başbakan olduğu hükümet Kore 'ye kara ku\Teti gönderme kararı aldı. Bövle önemli bir karann Meclis 'e danışılmadan sadece hükümet devlete yaptığı Güney j tarafından alınması muhalefeti üzdü. Kore'ye yardım çağnsı- j _ na Sovyet Rusya, Çe- koslovakaya ve Polonya dışında aralannda Tür- kiye'nin de bulunduğu 53 devletten prensip olarak olumlu yanıt almıştı. Sonunda Kore Sa- vaşı kısa zamanda bir BM savası haline gelmiş ve 18 Batılı milletin askeri Kore'de Güney Or- dusu'nun yanında yerini almıştı. şılmadan sadece hükümet tarafından alınmış ol- ması muhalefeti üzmüştü. Fakat Adnan Mende- res'in başbakanlığını yaptığı hükümet ve Mec- lis'te büyük çoğunluğa sahıp DP, muhalefetin gö- rüşünü dikkate almadı. Onlara göre bu bir harp ilanı değildi ve Meclis yerine hükümetin kara- Dünya kamuoyunda her an Irak'a yönelik askeri müdahale tarüşıhrken ABD Körfez Bölgesi'ne asker yığmaya devam ediyor. Kuveyt'in kuzeyindeki çölde konuşlanan ve tatbikat yapan piyade aiayı da ülkeye gönderilen 12 bin askere dahil (üstte). Askerierin bu görüntüsünün belirgin göstergelerinden olduğu savaşın eşiğinde bulunduğumuz bugün için ders çıkarmak amacıyla geçmişe baktığımızda ilk akla gelen tarihi döniim noktalanndan biri Osmanlı"nın Girit'i kaybetmesi. 1974'teki Banş Harekân'nda savaşan Türk askerinin Lefkoşa'da olası bir saldınya hazırhk yaparkenki fotoğran (yanda) arşivlerde tozlanmaya devam ederken Girit'in kaybını irdelemek günümüzde Türkiye'nin Kuzey Kıbnstaki tüm ha\ati çıkarlanndan vazgeçmeye zorlanışını anımsaüyor insana. baylara her türlü eğitimin sürdürüldüğü 21 gün- lük bir deniz yolculuğu sonrası gemiler 15 bin km. yol aşmış ve 16 Ekim günü Kore Pusan Li- manı'na varmıştı. Tugay daha sonra trenlerle Ko- re'nin başka bir şehri Ta Eyu'ya getirilecek ve burada 20 günlük ikinci bir eğıtimden sonra 8 Kasım'da 2. Ameri- kan tümeninin em- rinde Munsun böl- gesindeki cephede yerini alacaktı. Tu- gayın görevi devral- dığı 15-19 Kasım 1950 tarihlerinde cephede dikkate alı- nacak ciddi bir olay olmadı, 18 Kasım akşamı Tugay Ko- mutanlığı'na 9. Amerikan Kolordu- su'nun ihtiyatını oluşturmak üzere Kunuri bölgesine in- tikalı ve bu intikalin 25 Kasım'da bitiril- mesi emri geldi. Tu- gay Komutan Yar- dımcısı Albay Celal Dora komutasındaki tugayın 22 Kasım akşamı Kunuri'ye doğru hareketi, iki defa gerilla taar- ruzuna uğrayacak ve iki erimiz yaralanacaktı ve bu zorunlu gece yürüyüşü bir yerde ucuz atla- tılmış olacaktı...23 Kasım günü tugayımız Ku- nuri mevzilerindeydi... Ancak, 26 Kasım akşa- mı en az 300 bini bulan Kuzey Ordusu gece yü- rüyüşleri ile cepheye yaklaşmış ve daha ilk harnlede 2. Güney Kore Kolordusu'nu param- parça ederek ilk günün sonunda BM kuvvetle- rini yarmayı başarmıştı. Böyle bir taarruzu bek- lemeyen BM ordusunda panik başlamıştı; cep- heyi yaran düşman durdurulmalıydı ve bunun için hazır kuvvet olarak 9. Amerikan Kolordu- su'nun ihtiyatında Türk tugayı ile 8. ordunun ihtiyatındaki 1. Amerikan süvari rümeni ve 38. îngiliz rugayından başka kuvvet yoktu. Hemen harekete geçebilen yahıızca Türk tugayı olacak, 38. îngiliz ve Amerikan tümeni ise ancak bir gün sonra harekete geçebilecekti. Anlaşılaca- ğı üzere Türk tugayı en az 1.5 gün "tek" başı- naydı ve sel gibi akan Çin ordusunun üzerine "yalnız" yürüyecekti... Ne sağında ve solunda- ki dost kuvvetlerin nerede olduğunun ve ne de düşmanın ne kadar kuvvetle nereden geldiği- nin bilinmediği, yani dostla düşmanının seçi- lemediği bir kör yolculuk... Işte bu bilinmezlik içinde yanlan bölgeyi tı- kama görevi alan tugay hızla yürüyüşe devam etti. Sonradan anlaşılacaktı ki bu ani karar ve hızlı uygulama 8. orduyu bir kuşatmadan kur- taracak, dolayısıyla BM ordusunun yok ohna- sını önleyecekti. Çünkü 8. ordu, BM ordusunun en büyük ve asıl gücünü oluşturmaktaydı. Bü- tün gün ve geceyi kuzeye yürüyerek geçiren tugay, 27 Kasım sabahı sağ ve solunda dost bir- likler olmaksızın yalnız başına meçhuller için- de biryürüyüş içindeydi. BM ordusunun 26-27 Kasım günlerinde ne derece güç bir durumda olduğu, birlikler arasında irtibatın kopuk, ha- berleşmenin gayet düzensiz olduğu ve Türk tu- gayının da bu mevkide, dipsiz bir karanlık ve bilinmezlik içinde yalruz başına kaldığı daha son- raki günlerde anlaşılacaktı... Tugav Imhadan kurtuldu Tugay komutanı, daha ileri gitmenin tehlike- li olacağını düşünerek geriye dönerek boğaz- dan sıynlmanın daha uygun olacağına karar verecektir. Ve yine sonradan anlaşılacaktır ki ve- rilen bu karar tugayı imhadan kurtaracaktır... 28 Kasım gecesi 04'te başlayan geri dönüş yü- rüyüşü sonlandığında, Türk tugayı tekrar eski yerine döndüğünde, "Buhınduğunuz yerde du- run ve savunun" diyen 9. Amerikan Kolordu- su'ndan tek kişi yoktur. Ve Türk tugayı doğa- sını, yaşantısını, dilini hiç bilmediği Kuzey Ko- re'nin bu dağ köyünde kendini kaderiyle baş ba- şa bırakılmış bulur. 28 Kasım günü saat 03'te tugayın artçı bı- raktığı yerlerden giderek artan silah sesleri gelmeye başlar, saat 04'te tugay keşif takım komutanı yanmda bir subay ve 4 erle perişan bir şekilde çıkagelir; bulunduklan vasıta an- zalanmış, tamir sırasında düşmanm baskını- na uğramışlardır. iki subay ve birkaç er dışın- da kurtulan olmamış, yaralılar ve sağ kalan- lar düşmana esir düşmüşlerdir. Kanlı bir sa- vaşın henüz ilk zamanlanydı ve uzaklardaki, Kore'deki ilk kayıplanmız... 28-29 Kasım günleri tarifsiz zorluklar ve acı- larla süren kanlı savaşın sonunda, 30 Kasım sa- bahı Türk tugayı ölüm tuzağı haline gelen Ku- nun Boğazı'nı aşıp düzlüğe çıkmıştır. Evet... tugay kendi başına savaşmıştır ama neyi ne kadar yapabildiğini o kavga dövüş sı- rasında anlayabilmesi de mümkün olmamıştır. Hiçbir dost kuvvetle bağlantı sağlayamadığı ve etrafında olup bitenleri bilmediği bir ortamda kendi pozisyonunu da değerlendirebilmesi zor- dur. Ancak sonradan anlaşılacaktır ki, tugay kendini kurtanrken 8. orduyu da kurtarmışx... Ne var ki Türk tugayının kayıplan da çok ağır olmuştur. 26 Kasım - 1 Aralık 1950 tarihleri ara- sında büyük kısmı 28-29 Kasım Kunuri Sava- şı'nda olmak üzere 12 subay, 7 astsubay, 199 er, toplam 218 şehit; 5 subay, 10 astsubay, ^40 er, toplam 455 yaralı ve 7 subay, 2 astsubay,85 er, toplam 94 kayıp... ABD Türklerden özür dlledl Daha sonralan Amerikalı bir harp muhabiri şöyle yazacaktır: "Güne> Kore Kolordusu dağıhnca 9. Kobr- du Komutanı, kendi yanını korumak üzere Ko- re'ye yeni gelmiş T ü r k tugayım Kunuri yoluile Tükcon'a se\ketti. Türkler Kore'de ilk defa nu- habere ediyorlardı ve ne tarafin aşağı ne tardiıı yukarı olduğunu dahi bilmeden savaşa giıdi- İer... Kunuri'de T ü r k tuga\ı düşmanla nu- harebeje girişti. Çin biıükleri Türklerin üzıri- ne yüklendiler. Uzun boylu, soluk benizü esner Türkler geri çekilmediler. Düşmanla çe\Tİkik- leri halde ölünceje kadar mücadele verdiler. lir- çogu her şe>in bittigi anda süngü ile düşmîna saldırdı.. çok kayıp verdiler... Türk tugayum fazla kayfoa uğraması >üzünden Türk halkmın üzüntülerini hesaba katan Amerikan hükûne- ti sessiz sedasız Türk makamlaruıdan özürli- kmek zorunda kaldı, ancak Türkler, Anıeria- hlann ne demek istediğini pek anlayamadılr; oraya vuruşmak için gitmişlerdi ve vuruşnş- lardL.." 1950'ye kadar çok uzaklarda, dünyanın dter ucunda bir ülke olan Güney Kore, topraklam- da bıraktığımız şehitlerle o zamandan beriü- zısı hiç dinmeyen bir yara oldu bağnmızda Kaynaklar. 1- Kore Savaşlannda Mehmetçık, îbrahim Artuç, 199. 2- This Kind ofWar (Into the Valley ofDeath) Cktp- ter20, T.R. Fehrenbach, 1998. 3- \ww turk-y-unan.gen. tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle