05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 2 OCAK 2003 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞ[email protected] aVET/HAYIR OKTAY AKBAL HumeyriRepmineDoğnjmu? Kimileri diyor ki: "Sizler daha düne kadar 81 Anayasa'sına, Yüksek öğretim Kurulu'na karşıy- dınız, 12 Eylül anısı olan tüm kararlara, yasalara, davranışlara en ağıreleştihleri yapmıştınız. Şimdi ne oldu?" Doğrudur. Kendimden söz edeyim, ben 12 Ey- lül'de askerin yönetime el koyuşunu ilk günlerde doğru bulanlardanım. Evren Paşa hep bunu yaz- dı, söyledi... Evet, çaresiz bir durumdu o. Ama uy- gulama, ama tutum, yanlış mı yanlış bir Atatürk- çülük görüşü!.. Kısa sürede yanıldığımızı anladık, Danışma Meclisi'nin, Milli Güvenlik Konseyi'nin kararlarına karşı çıkmak bir görevdi. onu yaptık. Şimdi niye 12 Eylül Anayasası'nı, YÖK'ü savu- nuyoruz? . Yeni iktidar açık açık söylüyor... Yalnız söylemi- /or, uygulamaya da kalkıyor. Bir tek adamı kurtar- nak, ardından da milletvekili, daha sonra da TC sbâkanı yapmak amacıyla anayasanın madde- inioyçokluğuyladeğiştiriyor... Irtica kalkışmala- "nnı önleyen maddeleri anayasadan ayıklamak he- vesinde. Yetmiyor, kendi anlayışına göre yeni bir anayasa yapmak istiyor... YOK çok eleştirildi. Ama Atatürk devriminin te- mel ilkelerini savunan bir kuruluş yine de... Oysa yeni AKP iktidarı üniversiteleri mollacı medresele- reçevirmeyekalkışıyor... Bilim özgürlüğü, çağdaş- lık, uygarlık anlayışına ters düşen kararlarla, dav- ranışlarla ülke üniversiteleri, gerici bir baskı altın- da tutulmak yolunda!.. O zaman bu anayasayı korumak, YÖK'ü gerçek kişiliğiyle savunmak bir görev oluyor.... Ben 81 Anayasası'na oy verilmesin diye yazılar yazmış, bu yüzden hapiste yatmış bir yazar, şimdi anaya- sayı savunuyorsam düştüğüm umutsuzluğu anla- mak gerekmez mi? 81 Anayasası'nı savunmam AKP'nin getireceği anayasa düzeninin ülkeyi han- giilkellikçizgisinegetireceğinidüşündüğümden... Bugün ülkede iki başlı bir yönetim var. Biri Baş- bakan; öteki ise Başbakanın üstünde, bir çeşit Iran'daki Humeyni gibi biri!.. Seçilmemiş, yasak- lanmış, ardında birçok yolsuzluk davalan olan bi- ri!.. O, yol gösteriyor, o öğüt veriyor, sorumlu biriy- miş gibi halk karşısında nutuklar atıyor, sözler ve- riyor. Verdiği sözü unutuyor, kısa sürede yurdu cen- nete çevireceğini söylerken, bir de bakıyoruz "üç yıl daha acılar çekeceksiniz" deyiveriyor.. Yaban- cılarla gizli toplantılar yapıp, sözler verip, ülkeyi kanlı bir savaşın eşiğine getiriyor.. Sekiz yıllık te- mel eğitimi yeniden molla okullarına çevirmeye kalkışıyor... Geçmişi anımsayalım; birTürk Başbakanı poli- tikada sıkıştığı birgün: Meclis'teki çoğunluğunagü- venerek ne demişti: 'Siz Hilafeti bile geri getirebi- lirsiniz' Sonra ne oldu? Birkaç yıl sonra böyle bir söz söylemeye kalkışan kişinin idam sehpasında sallandığını görmedik mi? Atatürk Cumhuriyeti'nin temel ilkelerine karşı çıkanların sonu hiç de iyi olmaz. Bugün Meclis'te önemli sayıda üyesi olan Atatürk Partisi bugünü ya- rını iyi bilen bir topluluktur. CHP niye yanlış yolla- ra sapanları uyamnaz, üstelik de desteklemeye kal- kışır? Türk adaletinin unutulmaz Bakanlarından Mah- mut Esat Bozkurt'un 16 Mart 1932'deki gençle- re seslenişini bir kez daha okurtarıma sunmak is- terinv. "Büyük Türk genci, Türk ihtilali, yobazların d'ın- sizlik dediği laikliği, maskaralıkların önüne geç- mek için ileri sürdü. Laiklik, dini din soyguncula- rının elinden alarak, en temiz yere, Türklerin vic- danlarına koydu... Allahın dinini soyguncuların elinde, millet ve memleket aleyhine kullanılan alet olmaktan kurtardı. Sen, laikliği can pahasına mü- dafaa ederken, bileceksin ki, vicdanlan koruyor, din soygucularını yok ediyorsun." AKATLAR KULTUR MERKEZI 0212 351 93 84 I I Dilek Türker... Tiyatro Ayna Vera Tulyakova'nm anılanndan Oyunlaştıran: Ataol Behramogiu Yönetcn: Mahmut Gökgöz Müzik: Nurettin Özşuca A J Dekor Osman Şengeıer Kostüm: Günnur Çaras Işık Tasanm: Yüksel Aymaz MUTLU OL Cuma 21.15 Cumartesi 15.30 /^YtÇK HASTANBI Samtm tanında Hocam Fuat Aziz Göksel... Değerli hekim ve yazar ağabeyiniz Prof. Dr. Hüsnü A. Göksel'den beş ay kadar sonra sizi de yitirmiş olmak, inanın bize çok ağır geldi. Hepimizin başı sağolsun. Prof. Dr. BERNA ÂRDA Ankara Üm. T\p Fak. Deontoloji AD nimizde bulunmayan Fuat Ho- ca'dan bize ikinci kez yemin et- tirmesini istemiştik. Dolayısıy- la Fuat Hoca'nm Ankara Tıp'- ın 87'lileri açısından özel bir konumu vardı. Aynı yıl bu ülke- de ilk kez tıpta Uzmanlık Sı- navlan yapılmıştı ve ben de De- ontoloji ve Tıp Tarihi bölümü- ne girmeye hak kazanmıştım. Fuat Hoca'nın kapısını çalıp, "ben sizin yeni asistanınızım" diye kendimi tanıttığımda çok mutlu olduğunu anımsıyorum. Adım attığım bu alan hem tıb- bın içinde, hem de ona dışandan bakabilen, gelişmeleri sorgula- yabilen, disiplinlerarası çalış- maya açık bir nitelikteydi. Hekim olduğumuzu (hisset- tiren) beyaz önlüklerimiz, stetes- koplanmız, hatta en önemlisı hastalanmız yoktu bu bölüm- de. Ama hekim olarak birileri- nin bu mesleğin nereden gelip nereye gittiğine, bu mesleği bu meslek yapan değerlerin ne ol- duğuna, her gün sıkıntı ile bu mesleği yürütmeye ilişkin çaba harcayanlann haklanna ilişkin bir şeyler yapması; yazması, okuması ve görüşler oluşturma- sı da gerekliydi. Bu gerekliliklerin farkına var- mamı sağladı Fuat Hoca ve sa- runm onun kişiliği bölümde kal- ma karanmı vermeme neden olan, beni yeniden TUS'lara gir- mekten alıkoyan başlıca etken- lerdenbiriydi. Böylece asıstanlığım ve ar- dından uzmanlık ve yardımcı doçentlik dönemlerimde birlik- te çalıştık. Psikiyatri'den sonra Deonto- B irpanelyadakon- feransta Fuat Ho- ca'nın ardısırako- nuşmak zordu. Çünkü son derece yetkin bir hatipti. Akademis- yenliğim boyuncu bu sıkmtryı za- man zaman duymuşumdur, emi- nim bu salonda bu duygumu paylaşacak pek çok meslekta- şım da vardır. Ama hiç bir za- man şimdiki ölçüde ve farklı sı- kıntılandığımı hatırlamıyorum. Fuat Hoca'mn önce sayısız öğrencilerinden birisiydim, son- ra 1987'den bugüne kadar yakın çahşma arkadaşı oldum. tlk ta- nışmamız, bu fakültenin 81 gi- rişli öğrencilerinden birisi ola- rak, intibak dönemi adı verilen 1982-83 döneminde, bu salon- da aldığımız Deontoloji-Tıp Ta- rihi dersleri sırasında olmuştu. Bize tıbbın tarihsel gelişimin- den, tıbbi metodolojiden ve he- kimlik için geçerli iletişim ka- lıplanndan söz etmişti. Özellik- le bu bağlamda anlattığı "he- kim - hasta iletişüni" konulu son dersinden o kadar etkilenmiştik ki, kaçıran arkadaşlanmız da ol- duğundan o dersi bir kez daha anlatmasını rica etmiştik. Ve böylece, bu fakültede sadece öğrenciler istediği için, bir ders, belki de ilk kez, tekrarlanmıştı. Fuat Hoca sahneye (bis) için ikinci kez çağınlan bir sanatçı gjbiydi. Daha sonra Mediko Sos- yal'in öğrenciler için düzenle- diği bir-iki konferansına gitti- ğimi anımsıyorum. Aklımda ka- lan iz "Türkçe'ye ne kadar ege- men" olduğu idi. 87 yılında me- zun olurken de, mezuniyet töre- loji ve Tıp Tarihi alanında çalış- maya başlaması; çok sayıda aka- demisyenin bulunmadığı ve tek tek kişiliklerin son derece belir- gin kaldığı bizim gibi bir alan- da son derece önemli bir katkı getirmişti. Toparlayıcıydı, yol göstericiydi Fuat Hoca, tartışma- lan çözümleyiciydi. Onda, gü- nümüzün değil düşmeye, tökez- lemeye bile tahammülü olmayan ve kimsenin gözünün yaşına bakmayan acımasız ve hoyrat dünyasında yeri bulunmayan yanlar bulurdum. Belki de Fu- at Hoca'nın aslında bu çağın in- sanı olmadığını düşünürdüm. O, sanki Antikite Çağı düşünür- leri gibi, harmaniyesine sannmış, çevresinde öğrencileri ile Sok- rat'ın, Aristo'nun bir benzeri gibi derin tartışmalar yapmalıy- dı. Sözel kişiliği o denli belirgin- di ki. önemli bir ön hazırlık ge- rektiren bir konuda bile, hemen konuşabilecek donanımdayken; iş yazmaya gelince çok zarla- nırdı. Onun danışmanlığında hem uzmanlık, hem de doktora tezi hazırladığım için, sözel dü- zeyde dile getirdiğimiz ve ol- gunlaşhrdığımız tartışmalan ya- zıya dökmekte neredeyse bir di- renç yaşadığını çok iyi bilirim. Fuat Hoca'nın iki özelliğinden söz etmek istiyorum, belki de iki çok duyarlı (hassas) noktasın- dan... Bunlardan birisi; Türk- çe'ye sevdalılığı idi. Gerçekten her sözcüğün yerli yerinde kul- lanılmasına, sözcüklerin doğru okunmasına gösterdiği özen idi. Konuşmalanna bir kuyumcu ti- tizliği gösterdiğini bilirdim. 11- kokul sıralannda filiz veren bir hitabet yeteneği vardı, dolayı- sıyla onu Ankara Radyosu'nun çocuk saatlerinden başlayan, sonra Kadırga öğrenci yurdun- da kalan bir tıbbiyeliyken mü- nazaralann tartışmasız pınlnlı ki- şiliği haline getiren bu yetenek zaman içinde alabildiğine ge- lişme fırsatı bulmuştu. Sınır ta- nımaz geniş bir bilgi alanıyla okuduğu sayısız çeşitlilikteki kitaplarla beslenen bu yetenek, son günlerinde hep yanında ol- duğu Dr. Adnan Adn'ar'a şun- lan kaydetmişti: "Buyaşmıa ka- dar çok hatip gördünı, ama en seçkinlerinin başında Mustafa Kemal gelir, ikincisi de sensin." Ödnci duyarlık noktası da Tür- kiye Cumhuriyeti'nin durumu ve gidişiydi. Atatürk'e ve yap- tıklanna duyduğu hayranlık, bel- ki de yirmili yıllarda bu ülkede doğmuş ve vatanseverlikle bes- lenmiş birçok insandaki gibi be- lirgindi. Kendine inanç duyan bir ulu- sun bireyleri olduklan \Torgula- nan bir dönemde kişilikleri be- lirlenmişti. Belki de o nedenle annesinin işgal dönemi Istan- bulu'na Silivri'den gidebilmek için resimli bir belge çıkartmak zorunda kalışım, sanki bizzat yaşadığı bir burun sızısıyla an- larırdı. Belki de o nedenle, Tür- kiye'nin sanki bir müstemleke muamelesi görmesini bir türlü hazmedemezdi. Mustafa Kemal ve silah arkadaşlanna belki de tüm bu gerekçelerle gönülden bağlıydı. Sevgili Hocam, müsterih olu- nuz. Biliniz ki, bu büyük ülke- de hastalanna insanca yaklaşan, onlan dinleyen, vizitlerde elini hastalannın omzuna dostça ko- yan ne çok öğrenciniz var. Bu mesleği mekanik ve hatta meta- lik bir hale dönüştürmeden uy- gulayan her bir öğrenciniz, bu mesleğin yazısız bir çok kura- lını bizzat sizden gördüler. Değerli hekim ve yazar ağa- beyiniz Prof. Dr. Hüsnü A. Gök- sel'den beş ay kadar sonra sizi de yitinniş olmak, inanın bize çok ağır geldi. Hepimizin başı sa- ğolsun. Kim Demiş Ata'yı Sevmiyoruz Diye... Yrd. Doç. Dr. Üksen TUNCAY Tmkya üni. 1 6 Kasım 2002 tarih- natsaliçerikii\'azdaraağır- li Cumhuriyet gaze- tesinin birinci sayfa- sında, Trakya Üniversite- si Eğjtim Fakültesi (TÜEF) öğrencileri üzerinde yapı- lan araştırmanın sonuçla- nna dayanılarak "Oğret- men adavian Ata'yı unut- tu" başlığı alhnda bir ha- beryer aldı. Benzerbir ha- ber de yukanda belirtilen tarihin öncesinde ve son- rasında, iki kez Milliyet gazetesinde yayımlandı. Başka bir açıdan bakıl- dığında, Trakya Üniversi- tesi Eğitim Fakültesi'nde Ata'yı sevmeyen, bu ne- denle de laik. demokratik cumhuriyete karşı öğret- menler yetiştiriliyor anla- mına gelen bu haber, kuş- kusuz tüm Cumhuriyet okurian gibi, okulumuzda- ki çok sayıda öğrenci ve öğreticiyi de derinden sars- ü, çok üzdü. Atamızı çok seven öğ- rencilerim, benden bu üzüntülerini kamuya du- yurmamı ıstediler. Ata- türkçü ilkelere bağlılıkla- nnı düe getırdiler. ÖnceUkle, bir durumu okurtann bflgisine sunmak istiyorum: Laik, demok- ratik, bağımsı/ cumhuri- yettenyana sa\'aşun veren, ilketi, uürüst yavıncılığını bugüne dek sürdüren, bi- Kmsel, kültürel, eğhsel, sa- hk tamyan, bu nedenle de bflgiveküftürkaynağıolan Cumhuriyet gazetesi, öğ- rencilerimiz istediği için, okulumuzun kitaplığına her gün gelmektedir. Söz konusu araştirmanın üzerinde biraz düşünüldü- ğünde, belli bir eğitim ku- rumunun işlevine ilişkin bir yargıda bulunma açı- sından, araştırma verileri- nin iki noktada eksiklik taşıdığı görülmektedir. Birincisi, ilgili araştır- mada, Trakya Üniversite- si Eğitim Fakültesi 'ndeki öğretmen adaylarının, "Ata'yı unutma" davranış ya da tutumlarının, bu okulda ortaya çıkıp çık- madığına ilişkin veri yok- tur. Bu konuda veri/veri- ler elde etmek için, son sı- nıf öğrencilerine uygula- nan anketin, bu öğrencile- re bu okula girdiklerinde de uygulanıp, aradaki far- ka bakılması gerekirdi. Belli bir konuya ya da nesneye yönelik tutum, ahşkanlık, eğilim, yakla- şım ya da dünya görüşü gibi özellikleri kapsayan, eğitimbflim açısından, "du- şıışsalda\ranışlar" denen insan nıteliklerinin çok uzun bir zaman diliminde oluşturulabileceğini ya da değiştinlebilecegini bilim- sel kaynaklar açıklıkla or- Eğitim Fak. •»••-•••^•- • taya koymaktadır. (1) Ay- nca, duyuşsal davranışla- nn oluşumunda, bireyleri okuldan çok okukhşı çev- renin etkilediği de göz ar- dı edilmemesi gereken bir gerçektir. Ankette öğren- cilerin özgeçmişini yok- layan sorulara yer veril- mesi, bu noktadaki eksik- liği bir ölçüde giderebilir- di. Ne yazık ki bu yapıl- mamış! Son 50 yıldır, Türk-ts- lam sentezinin dayatılma- sı sonucunda, toplumumu- zun, özellikle gençlerimi- zin üstünde oynanan oyun- lartüm çıplaklığıyla orta- dayken tek bir eğitim ku- rumunun, yok yere, aydın kamuoyunca hiç hoş kar- şılanmayacak bir konuma taşınmak istenmesinin ge- rekçesi ne olabilir diye dü- şünmeden edemiyor in- san. Yorumlara dayanak oluşturan veri toplamada- ki ikinci eksik nokta ise anketin tek bir eğitim fa- kültesinde uygulanmış ol- masıdır. Ülkemizdeyakla- şık 60 eğitim fakültesi var- dır; yalnızca birinde yapı- lan bir araştırmanın so- nuçlannın tüm öğretmen adaylanna genellenmesi ne derece sağlıklı biryak- laşımdır. Kısa bir süre ön- ce TÜEF'den aynlıp şu an- da bir başka eğitim fakül- tesinde görev yapmakta olan Prof. Dr. CevatCdep, bu araştırmayı, hiç değil- se, yeni okulundaki öğ- renciler üzerinde de ger- çekleştirdikten sonra, so- nuçlan basına verme ince- liğinde bulunsaydı, topla- nan \eriler, ulaşılan yargı- lar (yorumlar) açısından, söz konusu araştırmanın geçerlilik ve güvenirlili- ği, kuşkusuz daha bir yük- sek olurdu. Aynca kamu- oyu da TÜEF konusunda yanılgıya düşürülmezdi. Söz konusu habere da- yanak olan araştırmayla ilgili olarak fakültemiz de- kanhğınca gerçekleştiri- len incelemenin sonuçla- nndan birkaçı şöyledir: • Anket TÜEF'in yal- nızca sınıf öğretmenliği bölümü öğrencilerine uy- gulanmıştır. Oysa, okulu- muzda 4 bölüm daha var- dır. Tek bir bölüm üzerin- den bir okulun tümüne ge- nelleme yapılamayacağı açıktır. • Anket sınıf öğretmen- liği bölümünün yalnızca 4. (son) suufindaki 228 ki- şiye uygulanmış, çeşitli nedenlerden ötürü, bun- lardan 176'sı geçerli sa- yılmıştır. Bu noktada an- ketin güvenirliliği tartış- malıdır. • Gazete haberine konu olan yorumlar, "aşın din- ci ve milliyetçi tutumlan yoklayan maddelere da- yanmaktadır", öteki dün- ya görüşlerini (sosyal de- mokrat, Kemalist, sosya- list vb.) yoklayan madde- lerin sonuçlannın yorum- lanmasından kaçınılmış- tır. Özellikle sonuncu so- nuç, habere başlık yapı- lan yorumun TÜEF'deki tüm öğrencileri değil, yal- nızca bir grup öğrenciyi kapsadığını ortaya koy- maktadır. Son söz: TÜEF olarak, tümümüz olmasa da (ne yazık!), bü- yük çoğunluğumuz Ata'yı çok seviyoruz, çünkü bu ülkede, aydınlanmanın, ay- dınlığın, insan gibi insan olmanın ilk adı Mustafa Kemal Atatürk tür Irfanı hür, vicdanı hür nesiller, çağdaş bilgilerle donanık, aydınlık düşünceli, ilerici öğretmenler, eğitimciler yetiştirme ilkemizden hiç ödün vermedik, vereme- yiz, çünkü bu gezegende, insanlık var oldukça, onur- lu bir toplumun onurlu bi- reyleri olarak yaşamak is- tiyoruz. Kuruluşundan bu yana, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü sacayağı olduğumuzu hiç unutmadık, unutmuyoruz, unutmayacağız! (1) Durmuş Ali Özçelik, Eğitim Programlan ve Öğ- retim, ÖSYMEğitim Yayın- lan (DördüncüBasım, An- kara: 1998-7), s. 29. , Cumhuriyet I t I t a p 1 a r ı 2003 THE GREEN PARK HOTELS Merter «Taksim* Bostancı • * • * • MUTLU YILLAR MERTER Tel: 0212.507 73 73 (Pbx) Fax: 0212.642 44 44 TAKSİM Tel: 0212.238 05 05 (Pbx) Fax: 0212.237 76 46 \ BOSTANCI \JTel: 0216.573 30 30 (Pbx) Fax: 0216.573 60 60 Erdoğan Aydın NASIL MÜSLÜMAN OLDUK 16.BASKI Cumhuriyet«t ı t a p 1 a r ı » Çoşkun Ozdemir ÜNÎVERStTE'DEN TOPLUMSAL SORUNLARA BAKIŞ -^ ' ' ' 't = . âk# i | YENİ 1 ÇIKTI Bugünü anlamak ve demokratik bir Türkiye yaratabılmek için doğru bir tarih bilincine sahıp olmamız gerektiğinden hareketle Erdoğan Aydın, bu kitabında. Türkienn Müslümanlaştınlmasının dramatık öyküsünü ve bunun toplumumuza etkilennı gün ışığına çıkanyor. T Cumhuriyet Çag Pazarlama A.Ş Turkocağı Cad. No:39 41 ^ kitap kulübü (34334) Cağaloglu-IstanbulTel:(0212) 514 01 96 Ya>ımlanan yazılanmı başbca üç bölûme a\irmayı uygun bulduk- SağUk sonıntan, ünı\ers\te sorunlan \e sıyaset îlk ıkısı bir ünıversue öğretim üyesı ve bir helom için çok anlaşılır konular .\ma Cumhunyet'uı kunıluş feîsefesını ve ılketennı yürekten benımsemış. Atarürk'ün mııai bıraktığı aklın \ e bılımm onculuğune ınanmış bır insan olarak polıtikaya daıma çok ılgı duydum ve bu konuda yazılar, eleştmler yayımladım C oşkun ÖZDEMÎR f' Cumhurtyet Ça| Pazarlama A.Ş. Tûrkocağı Cad. No.39 41 K. kitap kulûbû '[ (34334) Cagaloglu-lstanbul Tel:(0212) 514 01 96 • PENCERE Bak Sen Şu Sözümona Müslümanlara... Çokönceleri bu köşedebirkezdahayazmıştım; kitaplığımın bir gözünde çeşitli boylarda dört Ku- ranıkerim durur; babamdan kalmış anılardır bun- lar... Zaman dördünün de rengini dönüştürmüş, yap- raklarını sarartmıştır. Nefti bez ciltli bir tanesinin iç kapağına babam eski yazıyla şöyle yazmış: "Birinci Cihan Harbi'nde Cebellübnan ve hava- lisi 43'üncü Fırka Erkân-ı Harbiye Reisi (Kurmay Başkanı) Kıdemli Erkân-ı Harp Yüzbaşısı olup 1333 (1917) senesi Arabistan ricatında Baalbek şima- linde (kuzeyinde) bir gece yürüyüşü çekilişi sıra- sında benimle helâllaştıktan sonra şakağına da- yadığı tabancasıyla intihareden merhum Bahaet- tin Efendi'ye ait olup tarafımdan muhafaza edil- miştir." Imza: Kasım Selçuk. Ricatın kahrına mı dayanamamıştı Erkân-ı Harp Yüzbaşısı Bahaettin Efendi?.. Babam Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Kuva- yı Miliiye'ye katılmış, Kurtuluş Savaşı'nda çarpış- mıştı; kendi kuşağından tüm subaylar gibi Arapla- rı pek sevmezdi; nedeni sorulunca, yanıtı hazırdı: "- Bizi arkadan vurdular!.." • 21 'inci yüzyılın üçüncü yılına girdik; Müslüman- da değişmiş bir şey yok... Frengin paryası durumundadır bizim sözümona Müslüman kardeşimiz... Türkiye'nin Aydınlanma Devrimi'yle gözü açılıyor- du; islamcı, kapamaya çalışıyor... Kanıt meydanda: AKP, hükümetini kurar kurmaz, iki kuruma kar- şıtlığının altını acele çizdi: Biri üniversite.. Öteki ordu!.. Üniversite "nakli bilgi"y\ değil, "akli bilimi" yeğ- ledikçe "dinci"ye ters düşer... Ordu "Aydınlanmacı"ü\r.. "Atatürkçü"üüT. Bizim asker de -Müslümana değil- dinciye, da- ha başka deyişle Islamcıya ters düşer... Islamcının amacı Müslümanlıkdeğildir!.. "Dindariık" başka.. "D/nc/"lik başka.. Dindariık, Müslüman için, MüslümanlıktırL Dincilik Islamcılıktır. Daha açık deyişle, politikacılıktır!.. Kutsal dinimizi iktidar koltuğu için kullanmanın öteki adı üçkâğıtçılıktır. • Zavallı Müslüman, dünyanın her yanında Islam- cıların elinden daha çok çekecek... Müslüman, Islamcıdan çektiğini göğsü istavroz- lu papazdan bile görmemiştir... 1917'de Ingiliz'in hizmetindeTürk'ü arkadan vu- ran Arap kimdi, neydi? Müslüman mı?.. Peki, bugün Amerikah ile Ingiliz'in yanında Arap'ı vuranın adı ne olacak?.. El Tayyip mi?.. Türkiye "İslamcı"nın, yani "d/nc;"nin gerçek yü- zünü önümüzdeki günlerde daha açık seçik göre- cek; bunlar Müslümanlığa gereken saygıyı gös- termeyen iktidar düşkünü politikacılardır. Müslümanı Müslümana kırdıracak savaşa "ha- yır" diyecek yürekleri bile yok... Yazma Seminerleri'ne çagrı • Vazma Semineri • Felsefe\e Giriş - Felsefe Vazın Ilişkisi Semineri • Sinema Tarihi Semineri ile ya^amınızdakı sıradanlıktan srynlıp kendinızi geliştirmek, u>gulamalı çalışmalarla, duygu ve düşüncelerinizi güzel bir dille yazıya aktarabilmfk istiyorsanız; F.min Ozdemir Mehmet Eroğlu Ahmet İnam Ali (engi/kan Yıldırım Doğan Oğuz Onaran ile bırlikte edebiyat \ e s>inema dünyasında coşkuu serüvenlere hazırsanız, 8 Ocak 2003'te başlayacak yeni dönen seminerlerimize beklivorgz. { Avrıntılı bilgiyi vakfımızdan edinebilirsiniz. Son başvuru tarihi 7 Ocak 2003'lür. | G A Z E T E C l L l K Par s Caaaesı No Kavakloets Teı IO3'2-41 7 " 20 pBx Faks (0312ı «17 57 16 e-posta umagOürr<ag o^g 1' ZEYTİNBURNU SLTH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2002 1490 Karar No: 2002 1596 Hâkım: Kemal Güzel 20998 Kâtip: Nuran Taşkını Mahkememize ait 2002 1490 Esas 2002 1596 Ksar sayılı 23.12.2002 tarihli ilam ile muris Gülsen Şere- kin'in ortağı bulunduğu Ist. Laleli Gençtürk Cd. Ağayokuşu Sok. No: 12'de tican faaliyet gjsteın A.G.N. Turizm Otelcilik ve Seyahat Tic. Ltd. Şti. e. Ankara Çankaya Strazburg Cad. No: 80 14 adresimie faaliyet gösteren EMG Mühendislik Ltd. Şti. de mis yoluyla hissedar duruma düşen mirasçı 1988 doguıru küçük Sinem Şentekin"e babası 1957 d.lu Meh^t Nazmi oglu Hasan Akgün Şentekin kayyım ta>in e*i- miştir. 23.12.2002 " Basın: 86808"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle