22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 OCAK 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET &YFA kuhur@cumhurfyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERtDUN ANDAC Yazmın yansıttığı bilinçKazaneakıVin "EI Greco'ya Mektuplar"ını elimden düşürme- diğim günlerdi. Beni ona götüren duygunun aynmındaydım. Bir yan- da "Zorba, Kardeş Kavgası"; öte yanda ise El Greco'nun resimleri... Ilk gençliğımde birer ımgeye dönü- şen bu iki adın yansıttığı yazı ve res- min gerçekliği bir kitapta buluşu- yordu! Bir yazann dünyasına, yazarak al- dığı yolun ötesine gene yazdıklan- nın yansılanyla bakmak... Yani o- nun kendisine, yaşadığı ortama, iliş- kilerine yakın duruşunu yazdıkla- nndan okumak, etkıleyici olduğu kadar zenginleştiricidir de. Kurmaca yazının dışındaki anla- tılarda; özellikle de anı / günlük / mektup 'özyaşamsal metinlerde bir yazann /sanatçının dünyasına yakın durur, onun duygu / düşünce dünya- sını dolaysızca kavramaya çahşınz. 'Usta bir kuynmcu gibi...' Yıllar sonra, Resul Hamza- tov'un "Benim Dağıstanım" adh özyaşamsal anJatısını okurken ben- zer duygulann çok daha ötesine geçtiğimi söyleyebilirim. Hamzatov'un dile getirdiği salt bir ömrün tanıklığı değildi. Var olan bir coğrafyanın renklenni, yaşanı- lan bir kültür ortamının duygusal/ düşünsel dokusunu içli; çok etkile- yici biçimde anlatması düşündürü- cüydü benim ıçm. Şu satırlara yeni- den dönmek ısterim sizlerle: "Böy- lesi bir kitabı oluşturarak her şe- yi yere seriyorum. Usta bir ku- yumcu gibi, elimde ne varsa orta- ya koyuyorum. Ustamızın altını, gümiişü, minik çekiçleri, keskile- ri, eğeleri ve yapacağı şeyin de- senleri var önünde. Benimse ana- dilim, yaşam deneyimim, insan portrelerim, ezgilerim, tarih ve eşitlik duygum, sevgim, yaşadı- ğım doğa, babamla ilgili anılanm, halkımın geçnıişi, bugünü... var. Altın külçeleri işte elimde duru- yor. Ama ellerim de altın mı aca- ba? Yeteneğim, ustalığım yetecek mi bu işe?" Hamzatov'un anlatısından bize yansıyan; biryazann/şairin yazınsal bilincinin biçimlenmesinde yaşadı- ğı, aıt olduğu kültür ortamının yeri, anlamıdır diyebihnz. Carlos Fuentes, bunu, "Di- ana/Yalnız Avlanan Tanrıça" ro- manında, yaşanmışlığın getirdiği ta- nıklığı; içsel serüvenin "ben" (ya- zar) ıle "öteki" (âşığı) arasındakı seyri en denşik yanlanyla anlatır. Fuentes, bir başka şeyi de gerçekleş- tinr; belleğın ve arzunun yolculu- ğunda yüzünü kendı sesine döndü- ğü gibi, ülkesinin gerçekliğine de uzanır. Yazının ucu onda, yeni bilinç kapılan açacak olan aşkın aşkınlık durumu sonrasında beliren yeni bir dili kurmaya yöneltir. Sarsalayıcı aşk deneyimine doğru yol alırken şunJan söyler Fuentes: "Var olan, ama kendini göstermeyen, o kos- kocaman, o sonsuz ölçüde güçlü esrara karşı geçici bir zafer ka- zanmak amacıvla seviyorum ve yazıyorum." Onun, sözcüklerin bilincine ere- bılme yolculuğunda böylesi bir tut- kuyla baş edebılmesi ıçin; aşkın üzerine üzerine gıtmesı kaçmılmaz- dır. Gelinen noktada şunlan yazmak çok da abartılı gelmemeli: "Bir ya- radır edebiyat ve bu yaradan söz- cüklerle şeyler arasındakı gerek- li farklılık akar. Bütün kanimız o delikten akıp gidebilir." Sartre ıse yüzünü döndüğü ço- cukluğunda, bilincine ağanlann yol- culuğuna çıkar, "Sözcükler"de. Okumakla yazmak bilincini, bilgi- sini veren bir ömrün en anlamlı an'lanna dönerek yapar bunu da. Yazının yansıttığı bilinci edinme, biçimlendirme sürecidir bir bakıma dile getirdiği. Geldıği noktadaki ye- nnı de şöyle nitelendınr: "Hem alışkanlığım hem de uğraşım bu benim. Uzun zaman bir kılıç gibi gördüm kalemimi: şimdi ikimizin güçsüzlüğünü de büiyorum. Ne önemi var: kitap yazıyorum, ya- zacağım; onlar da gerekii; gene de bir işe yanyorlar." Yazının kalıcılığı Geçen yılın son demlennde karlı, yağışlı bir günde Memet Fuafı sonsuzluğun kalbine doğru yolcula- dıktan sonra; dönüp, onun 'Gölge- azınırı yansıttığı bilincin derleyip toparlayıcısı olan anlatıcı Memet Fuat; salt bir ömrün değil, bir dönemin tanıklığında birkaç kuşağın gerçekliğini sunuyor bizlere. Yaşanmışlığın derin izleri onun incelikli anlatımıyla yeniden hayat buluyor. Yazının yansıttığı bilinç de bu olsa gerek. de Kalan Yıllar'ına göz attım ye- niden. Yazının kalıcıhğına, oradan yansıyan bilincin etkileyiciliğine Memet Fuat'ın anlattıklanyla bak- tım. Yazıyı/yazısını bir "konuşma eylemi"ne dönüştürüyordu Memet Fuat. Yitip giden teni anımsatan, onu bizde, bugün yaşatıp, yanına ta- şıyan tek şey 'yazı'ydı. Birçok alan- da ürünler veren Memet Fuat'ı, biz- de daha da canlı kılıp yaşatabilecek olan anılan benzersiz bir zenginlik ıçeriyor... Yazının yansıttığı bilincin derle- yip toparlayıcısı olan anlatıcı Me- met Fuat; salt bir ömrün değıl, bir dönemin tanıklığında birkaç lcuşa- ğın gerçekliğini sunuyor bizlere. Yaşadığı ortam, insan ilişkilennin durumu, dönemler/mekânlar arasın- dakı geçışler...Yaşanmışlığın denn izleri onun incelikli anlatımıyla ye- nıden hayat buluyor. Yazının yan- sıttığı bilinç de bu olsa gerek. OKUMA ÖNERILER! *Nikos KazancaJcis, El Greco'yaMektuplar, Çev.: AhmetAngın, 1975, E Yay., 586 s. *ResulHamzatov, Benim Dağıstanım, Çev: Mazlum Beyhan, 1984, Düşün Yay., 480 s. *Carlos Fuentes, Diana/YalnızAvlanan Tanrıça, Çev.: Pınar Kür, 1996, Can Yay, 208 s. *Jean-PaulSartre, Sözcükler, Çev.: Bertan Onaran, 1989, Payel Yay., 198 s. *Memet Fuat, Gölgede Kalan Yıllar, 1997, Adam Yay., 623 s. *Jorge Luis Borges, Borges ve Ben, Çev.: Celal Üster, 1989, Afa Yay. HOs. BELLEK KUTUSU "Erenköylüler, Çamlıcalılar... O güzel insanlan gönlümce anlatabildiğimi sanmıyorunu Anlatabilmem için dinleyen de ben olmalıyım... Herkesin kendigüzel insanlan var, okurken ister istemez onları okuyacaklar... Neyse... Yapabileceğim bu kadar!.. Hoşça kalınl." Memet Fuat Unlü dansçı ve koreograf görkemli bir izlenceyle anıldı Oytun Turfanda ilebir akşam HAYATt ASDLYAZICI Geçen yıl yitirdiğimiz ünlü dansçı ve koreograf Oytun Turfanda, ilk ölüm yıldönümü olan 25 Aralık Çarşamba gü- nü saat 20.00'de AKM Büyük Salo- nu'nda, "Oytun Turfanda ile Bir Ak- şam" başlıklı görkemli bir izlenceyle anıldı. Ankara, Istanbul, Izmir, Mersin, Antalya Devlet Opera ve Balelerinin ka- tıldığı ve sanat yönetmenliğini Deniz Olgay Yamanusun yaptığı gece, her yıl bir başka kentimizde yinelenecek. îzlence, koreografisini Franz Liszt'in müziği üzerine Oytun Turfanda'mn yap- tığı, Ankara Devlet Opera ve Balesi'nin "Piano" adh yapıtıyla açıldı. Böylece, Deniz Olgay'm sahneye koyduğu "Pi- ano"nun ilk gösterimi de gerçekleşmiş oldu. Dansçılan Armağan Davran, Bahri Gürcan, Volkan Ersoy, Arzu Di- rin, Sanem Ergüler ve Almula Öziem olan Piano, Çağdaş Bale Topluluğu içüı tasarlanmış, fakat Oytun Turfanda'mn ani rahatsızlığı nedeniyle oynanamamış- tı. ADOB 'Yoz Döngfi'yle katıldı Antalya Devlet Opera ve Balesi gece- yekoreografisi Oytun Turfanda'nın, mü- ziği Göray Taptık ve Cengiz Tanç'ın olan "Yoz Döngü" balesiyle katıldı. Dansçılar Özge Başaran-Murat Özde- mir, Mine tzgi-Boğaç Özbakır, Esra Taner-Cenk Şahinalp, Derya Tokgöz- Gökçe Güngör'dü. Izmir Devlet Operave Balesi, yine Oy- tun Turfanda'mn koreografisiyle Nevit Kodallının "Hörrem Sultan" balesi- nin birinci perdesinden "Pas de de- ux"yü sergiledi. Deniz Olgay Yama- nus'un sahneye koyduğu balenin dans- çılan Kjvanç Ekin ile Burcu Sürme- Û'ydi. . nkara, Istanbul, îzmir, Mersin, Antalya Devlet Opera ve Baleleri'nin katıldı ğı, sanat yönetmenliğini Deniz Olgay Yamanus'un üstlendiği gece, her yıl bir başka kentimizde yinelenecek. Mersin Devlet Opera ve Balesi ise, ay- nı balenin birinci perde finalini sundu. Bölümün dansçılan Özge Uzun, Anna Konyar-Muradali, Yeşim Okta, Fadi- me Demirkol, Yağmur Kasa, Seda De- reli, Serbülent Biçer, Ertan Şanal, İz- zet Güllü, Görkem Cengiz, Murat Ko- man, Miray Boyacıoğlu, Hasan AkyoJ, Göksel Teker ve Tarkan Günal'dı* İDOB üç bale sahneledi Istanbul Devlet Opera ve Balesi, Ya- şar Kemal'in öyküsü üzerine, Jean Si- belius'un müziğiyle oluştunılan ve ko- reografisi Oytun Turfanda'mn olan "Be- bek" adh tek perdelik baleyi sergiledi. DansçıJar. Zuhal Balkan. Berk San- bay, Çiğdem Tezcür, Çiğdem Erkaya, Tülay Yalçınkaya, Pınar MüJdür, Fun- da Emir, Lale Sezgin, Canan Şadalak, Ayça tnal, Şeyda Sofuoğlu, Ebru Can- sız, Ipek Esen, Gamze Önal, Elif Ko- rugan, Emel Kalkan, Alper Akalın, L ğur Üter, Onur Tunay, Babadır Ova- cıklı ve Mehmet Berge'ydi. Bu göste- riyi, aynı topluluktan, Ayfer Zeren ile Arkın Zirek'in sunduğu, Oytun Turfan- da'mn Verdi'nin müziğiyle oluşturdu- ğu üç perdelik "Kameryalı Kadın" ba- lesinin birinci perdesinden "Pas de de- ux" ile yine iDOB'dan Oktay Kereste- ci ile Sibel Sürel'in sunduğu, iki perde- lik "Niçin" balesinin ikinci perdesin- den "Pas de deux" izledi. Koreografi- sini Oytun Turfanda'nın yaptığı ve De- niz Olgay Yamanus'un sahneye koydu- ğu balenin müziği Kara Karayev'in, dü- zenlemesi Elşad Bagirov'undu. Oytun Turfanda'mn îstanbul Devlet Opera ve Balesi 'nde yaptığı son koreog- rafi olan "Hayal Yolculan" ile gecenin sonuna gelinmişti. Deniz Olgay ile Ok- tay K eresteci'nin sahneye koyduğu, müziğini Levent Çoker'in yazdığı bu yapıtın ikinci perde finalini Oktay Ke- resteci, Hülya Aksular ve ÎDOB dans- çılan sundular. Îzlence, tüm dansçılann katıldığı bitiş gösterisiyle sona erdi. Yeni çalışmaları 4 Ocak'tan itibaren AKM'de. Yılmabaşar'ın 40. yıl sergisi Kültür Servisi - Tür- kiye'nın ilk seramik profesörü Jale Yılma- başar'ın, 24 Ocak'a dek sürecek olan '40. Yıl Sergisi', 4 Ocak'taAta- türk Kültür Merke- zi'nde açılıyor. Açtığı sergilerle Tür- kiye'yi uluslararası plat- formlarda temsıl eden sanatçının yapıtlarında köprü, horoz, kuş ve yı- kılmış ev figürlerini sık- ça görmek mümkün. Bunun nedeni ise 2. Bo- ğaz Köprüsü'nün yapı- mı nedeniyle sanatçının Rumelihisan'ndaki a- tölyesinin yıkılması... Yapıtlannın bir kısmı halen, Düsseldorf Het- jens, Italya Faenza, New York Vanderbild Webb Craft Museum gibi dün- yanın önemli müzele- rinde sergilenen, Fran- sızlann 'ateşin ustası' olarak adlandırdıklan Yılmabaşar'ın '40. Yıl Sergisi'nde, Otokoç için, Ford Transit-Con- net modelinin dış yüze- yi üzerine yaptığı desen- ler, sanatsal araştırmalar şeklinde sanatseverler tarafından görülebile- cek. Daha sonra Rahmi M. Koç Müzesı'nde ve Ak- merkez'de sergilenecek olan aracın bir hayırse- ver tarafından satın alın- ması sonucunda elde edilen gelir Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı'na bağışlanacak. Sanatçı- nın yapıtları, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da UNICEF Isviçre tarafın- dan tebrik kartlanna ba- sılarak, geliri muhtaç çocuklara verilecek. Sergi, pazar ve pazar- tesı harıç her gün saat 10.00 - 18.00 saatleri arasmda görülebilir. (0 212 251 56 00) ODAK NOKTASI AHMET CEMAL 'Ne Bileyim Kafam Karıştıı j Kuruluşunun on bırıncı yılında Kumpanja Ti- yatrosu'nun hazırladığı kitap yukarıdakı :aşlı- ğı taşıyor. Bir izleyici anketinden yapılanilıntı- nın tamamı şöyle: "Korktum, şaşırdım, &emi- yorum. Nasıl ortaya çıktı bunlar? Çok de&lı ve zor. Ne bileyim kafam karıştı!" Kafka, yazara düşenin yanıtlar bulmak:eğil, ortaya soruiar atmak, her yanıtı yeni so-Jİara gebe bırakmak olduğunu söylemişti. Yu»anda alıntılanan izleyici tepkisi, aslında bir basînnın göstergesi. Batı'da sanat, belki yüzyıllar :oyu, salt güzelliğin arandığı, hazzın ağır bastığ çok yanlış bir estetik anlayışı doğrultusundaeM- leştirilmeye çalışılmıştı. Bu anlayış, en gtç on dokuzuncu yüzyılın sonunda sanatın yaşam- dan iyice kopmasına yol açtı. O zamandaT gü- nümüze uzanan süreçte sanat, özellikle ie ti- yatro, izleyicisini ve alımlayıcısını rahat ettrmek değil, fakat yaşadıkları ve yaşamakta olo-kları üzerinde düşündürtmek peşinde. Başka ceyiş- le sanat, artık tümüyle sorgulamanın ve d-şün- dürtmenin etkin bir boyutuna dönüştü. "Ne Bileyim Kafam Kanştı", on bir yılınn he- sabını çok yürekli ve dürüst bir biçimde 'eren bir tiyatro topluluğunun Türk tiyatro tarihıre ek- lediği bir belge olarak düşünülmeli. Bu k'apta oynanan oyunların metinleri var, sahne ;alış- malan sırasında tutulmuş notlar var: çabalara katılmış olanların söyledikleri var: çıkan eeşti- riler var - bol görsel malzeme eşliğinde ve Bo- yut Yayın Grubu'nun titiz emekleriyle üitemi- zin sanatseverlerine armağan edilen bu telge- sel çalışma, 550 sayfalık kapsamıyla yakındyat- ro tarihimizde bir "ilk" niteliğinde. Kumpanya, yetmişli yılların, yani özeltr/atro sayısının tavana vurduğu dönemlerin ardırdan, sahne erozyonu'nun hızlanmaya başladığıdok- sanlı yılların hemen başında perdelerini açmış- tı. O günden bu yana bu topluluk, hiçbir zaman "seyircisine rahat veren " bir tiyatro olmad Sü- rekli olarak, bilinçli, başka deyişle gerekçesini salt başkalıkta değil, fakat yeni eleştirilerde bu- lan bir farklılığı amaç edindi. Değerli dostum Prof. Dr. Zehra Ipşiroğhı, ki- tabın hemen başında yer alan "özgühük Ada- cıkları" başlıklı ve sanat üzerine düşünenher- kesi yakından ılgilendirmesi gereken inceleme- sinde, önce yirminci yüzyılın başında sanatın geçirdiği köklü değişimi çıkış noktası yapmış: "Yüzyıllarboyudarbir öykünmecilikanlayışııçin- de yaşadığımızgerçeğe olabildiğince benzerbir dünya yaratmaya çalışan sanatın, yirminci yüz- yılın başında geçirdiği köktenci dönüşüm, ona o zamana değin görülmedik bir özgühük tanı- yordu. Sanat gerçeğe birebir benzer bir dünya yaratma kaygısından bir kez kurtulup da kendi bağımsızlığını kazandıktan sonra, yeni bir ger- çek, kendi gerçeğiniyaratmaya çalışıyordu. Ya- şama gönderme yapan, ama gene de ona hiç benzemeyen bir yaratıcılıktı burada sözkonusu olan..." Ipşiroğlu, yozlaşmış bir sanat ortamın- da, otoritelere sıkı sıkıya bağlı bir toplumda öz- güriük adacıklarından biri saydığı Kumpanya için de şöyle demiş: "Kumpanya Tıyatrosu'nun doğuşunu ve gelişimini bu açıdan izlediğimızde, tüm beklentileri ve koşullanmışlığı kıran bir tiyat- ro anlayışı çıkıyor ortaya. özgür düşünmeyı ka- yıtsızşartsızsavunarakher tür otoriteye karşı çı- kan oldukça radikal bir tiyatro... Bu tiyatronun en belirgin özelliği, tiyatronun oyunculuktan sah- ne tasarımına, yazarlıktan yönetmenliğe değin tüm öğelenni ve olanaklannı bütüncül bir tiyat- ro anlayışı içinde kullanması. Tek doğru benim doğrumdurdiyen görüşe hiç yer vermeden doğ- rulann olmadığı ya da her şeyin doğru olabile- ceği bir tiyatro yaratması..." Kumpanya Tiyatrosu, "Ne Bileyim Kafam Ka- nştı!" adlı kitapla, toplumsal-siyasal bağlamda türlü fırtınalarla geçmış on bir yılının hesabmı ti- yatro yaptığı topluma tüm açıklığı ile veriyor. - Yeni bir yılın eşiğınde, Kumpanya'nın sanat yaşamımızdan hiç eksik olmamasını diliyorum... e-posta: ahmetcemal(â superonline.com acem20<« hotmail.com Konya DT Ankara'da • ANKARA (ANKA) - Konya Devlet Tiyatrosu, Michael Frayn'ın duygusal komedisi 'Burada' ile bugün Altındağ Tiyatrosu'nda Ankaralı tiyatroseverlerle buluşacak. 12 Aralık günü Konya'da Türkiye prömiyerini yapan oyun, 5 Ocak'a dek Ankara'da sahnelenecek. Eleştirmenler tarafından "Son 10 yılın en iyi tiyatro şakası" olarak nitelenen 'Burada', sıradan, güncel, yalın yaşam biçimlerinin dışında yaşamı değiştırmeye, üretime ilişkin hiçbir edimı olmayan Phil ve Cath adlı evli bir çift ile benzer davranışlarda bulunmuş yaşh bir kadımn öyküsünü anlatıyor. Nurşen Girgınkoç'un yönettıği oyun, kadın-erkek arasındaki ilişİcileri, var olan birliktelıklerin de\amlıhğını, duygu dönüşümlerini, ortak paylaşımlan, kişılik çatışmalannı, birey olarak var olabilmeyi, kişisel alanlara yapılan saldınlan güldürü çerçevesınde ele alıyor. BUGUN • AKM'de İDOB'dan 20.00'de 'Ağır Roman' adlı opera. (0 212 251 56 00) M NARDİS'te 21 30 da Selim Benba, Nezih YeşUnil ikilisi konsen. (0 212 244 63 27) • AKMODA TTYATROSU'nda 20.00'de DT'den 'Özel Hayatlar' adlı oyun. (0 212 251 56 00) • AKM AZİZ NESİN SAJTVESİ nde 20.00'de DT'den 'Günebakan Cam Kınklan' adlı oyun. (0 212 251 56 00) M TARIK ZAFER TLTVAYA'da 1400, 16.30 ve 19.30'da Sergei Bodurov'un yönetmenliğini yaptığı "Kafkas Mahkûmu' adh filmin gösterimi. (0 212 293 12 70)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle