23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 OCAK 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIZI İNSANIN SERÜVENİ TURHAN SELÇUK gDÜRÜ3Î TABİATLI İSTANBUL EFESDİSÎ ABDÜLCANBAZ' HARİKULADE MACZRALAEI Zengin kaynaklannın farkına vanldığı günden beri gündemdeki yerini koruyor 114 yıllık dava: Musul-Kerkük ZAMAN TÜNELİ Mehmet Altun Bugün yine Türkiye gündemine otu- ran Musul-Kerkük sorunu, ekonomik, siyasi ve askeri alanlardaki pek çok olayın meydana getirdiği büyük bir dü- ğüm yumağını andınr. Bu yumağın gö- beğinde, Baö dünyasının petrol uğru- na Ortadoğu'da giriştiği iktidar oyun- lan vardır. Etrafinda gelişen olaylar ise cıltleri dolduracak kadar çok ve çeşit- lidir. Işte bu uzun ve karmaşık sürecin belli başlı halkalan: 1889 Sultan Abdülhamit. tstan bullu bir Ermeni tüccann oğlu olan kalusd Gül- benkyan'ı Musul bölgesinde petrol araştırması yapmakla görevlendirdi. Gülbenkyan, padişaha son derece ümit verici bir raporla döndü. Abdülhamit, ülkedeki diğer pek çok doğal kaynak gibi, Musul bölgesindeki petrol saha- lannı da Hazine-i Hassa'ya, yani özel mülkiyetine kaydettirdi. 1902-1907 Musul bölgesinin petrol zenginliği ya- bancılan imtiyaz ıçin harekete geçirdi. Bunlar arasında en avantajh olanı, Ab- dülhamit'in özel bir yakınlık duyduğu Almanlardı. Deutsche Bank, 1902'de aldığı Bağdat Demiryolu imtiyazıyla Musul'dan da geçen hattın her iki ya- nında 20'şer kilometrelik bir bölgede maden ve petrol arama izni kazandı. tn- giliz Royal Dutch-Shell ve tran'da pet- rol arama imtiyazı olan Anglo-Persian şirketleri, 1907'de Musul petrolü için sarayın kapısını aşındırmaya başladı- lar. 1908 tJdnci Meşrutiyet'in ilanı, petrol ara- ma imtiyazı için sarayla yakınlık kuran yabancı gruplann çabalannı sonuçsuz bıraktı. Çünkü padişahın özel mülkiye- tindeki tüm varlıklar Maliye Bakanlı- ğı'na devredilmiş, böylece Sultan'ın Musul petrolleri üzerindeki haklan kalkmışû. Aynı yıl rekabete ABD de ka- Musul meselesinin en kritik dönüm nokuüanndan biri de Lozan Konferansı 'ydu Türk ve İngiüz taraflan Lozan 'da anlaşma sağlayamayınca göriişmelerin ertelenmesigündemegeldL TBMM'deki bazı milletvekuTeri, Türkiye 'nin aleyhine otacağı düşüncesiyle bu ertelemeye şiddetie karşı koydular. Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey, Mustafa Kemal Paşa 'ya htiaben yapttğı konuşmada ordunun başına geçip Musul'a yürümesini istedi Kendisi de bir nefer olarak peşinden gidecektL Mustafa Kemal bu haklı heyecanı dindirmek için şu konuşmayı yapa: u Misak-ı Milli, şu hat, bu hat diye hiçbir vaJdtte hudut çizmemiştir. O hududu çiyen şey miüetin menfaaadır. ...Savaşa girmemek için, Musul sorununıın çözümiinü biryüsonraya bırakmak, ondan vazgeçmek demek değildir. Belki, onu elde etmek için dahagüçlü olabileceğimiz birzamanı beklemektir." tıldı. Bizzat Başkan Roosevefttarafin- dan desteklenen Amiral Chestertstan- bul'a geldi. tngilizler ve Almanlar bu durumdan rahatsız olarak ABD'ye kar- şı işbirliğine karar verdiler. 1912-1914 I9l2'de Istanbul'da Ingiliz banker Sir ErnestCasseTın öncülüğünde Türk Petrol Şirketi (Turkish Petroleum Com- pany) kuruldu. 19 Mart 1914'te Al- manlar ve tngilizler bu şirket etrafin- da bırleşriler. Şirket hisselerinin yüzde 50'si Anglo-Persian, yüzde 25'i De- utsche Bank, yüzde 25'i de Royal Dutch- Shell grubu tarafindan alındı. Bu ortak- hğa arabuluculuk yapan Gülbenkyan da yüzde 5 pay sahibi oldu. 1914 Sadrazam Said Haüm Paşa, 28 Ha- ziran 1914'te Musul ve Bağdat vilayet- lerinde bulunacak petrolün işletim hak- lannı Türk Petrol Şirketi'ne verdi. An- cak patlak veren I. Dünya Savaşı, pet- rol araştırmalanru sekteye ugratn. 1915-16 Savaş devam ederken Ingilizler Mu- sul petrollerini ele geçirmek için plan- lar yapıyorlardı. Başbakan Asnnth'e ve- rilen bir raporda, "Musul vflayeti pet- rolden dolayı mutiakatngüiz niifuz böl- gesinde bulunmalıdır" deniyordu. 1916'da Ingiltere ile Fransa arasında yapılan gjzli Sykes-Picot Anlaşması, Ba- tı dünyasının Ortadoğu'daki emelleri- ni açıkça ortaya koyuyordu. 1918 Savaşın sonunda, Osmanlı toprakla- n üzerindeki paylaşım senaryolan 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mü- tarekesi ileuygulamayakonuldu. Ateş- kes imzalandığı sırada, Ingiliz birlikle- ri Musul'un 30 km. güneyinde bulunu- yordu. Savaşın artık fıilen sona erme- si gerekirken, Ingilizler anlaşmanın 7. ve 16. maddelerini öne sürerek Mu- sul'a doğru ilerlemelerini sürdürdüler ve kenti savunan AB thsan Paşa'ya tes- lim olması için ültimatom verdiler. îh- san Paşa durumu Istanbul'a bildirdi. Savaşın tekrar ale\lenmesinden kor- kan Harbiye Nazın Ahmet lzzet Paşa çekilme emri verdi. Böylece Musul 10 Kasım 1918'de Ingilizlerin eline geçti. 1920 tstanbul'da toplanan son Meclis-i Mebusan, 28 Ocak 1920'de Misak-ı Milli'yi (Ulusal Ant) kabul etti. Bubil- dirinin birinci maddesi, mütarekenin imzalandığı anda Osmanlı devletinin elindeki topraklan birbütün kabul edi- yor, bu bütünün parçalanamayacağıru duyuruyordu. Musul, Misak-ı Milli sı- nırlan içindeydi. 1922 21 Kasım 1922'de başlayan Lozan Konferansı'nın en önemli maddelerin- den biri Musul'du. Türk tarafi, Ingiliz işgalinin haksızlığını öne sürerek ke- sin bir tavırla Musul \ilayetini geri is- tiyordu. İsmet Paşa'nın ortaya koydu- ğu somut etnografık, siyasi, tarihi, coğ- rafı ve ekonomik gerekçeler karşısın- da Ingiliz Dışişleri Bakaru Lord Cur- zon. "Irak haOona, Oeride Türk yöne- timindefl kurtanlacağıyönündesözvçr- dik" diyordu. tki tarafin ısrarlı tutum- lan yüzünden görüşmeler sonunda çık- maza girdi. Ingiltere, konunun bir yıl sonra yeniden ele alınmasını önerdi. 1924 Türk ve Ingiliz taraflan Musul konu- sunda görüşmelere de\'am etmek için 19 Mayıs 1924'te Istanbul'da, Haliç Konferansı'nda bir araya geldiler. Tür- kiye, halk oylamasına başvurulması da olmak üzere çeşitli çözümler öne sür- dü. Ancak zengin petrol yataklanndan vazgeçmek niyetinde olmayan Ingil- tere ayak diretmce, sorunun çözümü için Milletler Cemiyeti'ne gitmekten baş- ka çare kalmadı. 1925 Musul konusunun Milletler Cemi- yeti'nde görüşülmesine 20 Eylül 1924'te, Brüksel'de başlandı. Cemiyet, konuyu enine boyuna incelemek üze- re üç kişilik bir komisyon atadı. Ince- leme Eylül I925'te tamamlandı. So- nuç, Türkiye'nin beklediği gibi değil- di. Rapora göre Musul halkının çoğun- luğunu Kürtler oluşturduğundan böl- ge Irak'a bnakumalı ve daha önce Brük- sel'de geçici olarak belirlenen hat sınır kabul edilmeliydi. Komisyon aynca Irak'taki Ingiliz mandasının 25 yıl da- ha uzatılmasını öneriyordu. Türkiye bu sonuca şiddetie itiraz ederek görüşme- lerden çekildi, ancak Milletler Cemi- yeti raporun içeriğini 16 Arahk 1925'te karara bagladı. 1926 Türkiye uluslararası alanda yalnız kalmıştı ve çıkış noktası görünmüyor- du. Sonunda Ankara, tngilizlerle ye- niden toplanmayı kabul etti. Türkiye'nin kaybını hafıfleönek üzere anlaşmaya 25 yıl süreyle Musul'un petrol gelirle- rinin yüzde lO'unuTürkiye'ye veren bir madde eklendi ve 5 Haziran 1926'da An- kara Antlaşması imzalandı. Türkiye-Irak Dişkflerinde Musul-Kerkük Musul ve Kerkük'ün Irak'a bırakılması, Türkiye'nin bölgeye duyduğu ilgiyi hiçbir zaman azaltmamıştır. Bunun bir nedeni Ingilizlerin haksız işgali ve Milletler Cemiyeti'nin tartışmalı karannın yol açtığı rahatsızlık, diğer bir nedeni de bölgedeki Türkmen nüfusudur. Ancak bu rahatsızlıklara rağmen iki ülke arasındaki ilişkiler genellikle olumlu yönde gelişmiştir. Türkiye de, ulusal çıkarlannın zedelenmiş olmasına rağmen, Musul-Kerkük konusunu istismar etmemiştir. Ödemeler 1926'da Irak sınınyla ilgili pürüzler tamamen giderildikten sonra Irak, Ankara Antlaşması ile yükümlendiği ödemelere sadık kaldı. I955'e kadar Türkiye'nin yüzde lO'luk petrol geliri payını aralıklarla, ama düzenli olarak ödedi. Ödenen 3.5 milyon sterlin, toplam tutann yaklaşık yüzde 65"ini oluşturmaktadır. Ödemeler ilk kez I955'te kesintiye uğradı. Bunun sebebi, Başbakan Menderes'in Bağdat Paktı nedeniyle Irak'a bir iyi niyet gösterisinde bulunmak istemesiydi. Ancak I958'den sonra Irak'ın içine düştüğü kaos, yeniden talep edilen alacaklann tahsilini imkânsızlaştırdı. I986"ya kadar bütçede "alacak" olarak görünen bu bedel, nihayet Özal tarafindan Saddam'ın talebi üzerine bütçeden tamamen kaldınldı. TürKmenler Türkiye, Musul-Kerkük bölgesindeki Türkmenlerin durumunu her dönem dikkatle izletniş olsa da, Irak politikasıru belirleyen unsurlar daha çok siyasi ve ekonomik önceliklerdir. Dostluk duygulannın giderek pekiştiği ilk 30 yıllık dönemin en olumsuz yönünü, Türkmenlere uygulanan bash ve asimilasyon politikası oluşturdu. Bağdat Paktı'nın yarattığı ittifak havası bir süre için bu baskının yumuşamasına yol açtı. Ancak General Kasım'ın darbesi bu olumlu havayı yok etti. Yönetimin kışkırthğı Kürtler, Türkmenlere saldırdı. Yüzlerce kişi öldürüldü. Bu olaylar Türkiye-Irak ilişkilerine de sekte \Mida. Saddam döneminde ise Türkmenlere sağlanan haklar sadece kâğıt üzerinde kaldı. Musul'u gerl aimak Musul'u tekrar Türk topraklanna katma hayalinin devlet yönetiminde tartışıldığı iki dönemden biri Lozan Konferansı, diğeri de Körfez Savaşı'dır. Dkinde Musul'u silahla alma yönündeki eğilimler, bu yaklaşımın ülke menfaatlanna ters düşeceğini sa\T unan Mustafa Kemal tarafindan engellendi. Turgut Özal'ın Körfez Savaşı sırasında ABD'yi destekleyerek Musul-Kerkük'ü geri alma hayali ise Türkiye'nin savaşın dışında kalması nedeniyle ortam bulamadı. Paylaşılamayan Musul Zengin petrol kaynaklan, geçen yüzyıl içinde Musul'u paylaşılamayan bir yer haline getirdi. Işte Musul üzerinde hak iddia edenler: Türkiye: Musul'un Ingilizlerce haksız bir şekilde işgal edildiğini öne süren Türkiye, Misak-ı Milli sınırlan içinde kalan Musul'u ısrarla istedi. Ingiltere: Yüzyıl başından beri Ortadoğu petrollerine sahip olmanın hayallerini kuran Ingiltere, "KüıHeri Türtderden kurtanp Irak'ı bağımsızğa kaMişturmak" bahanesiyle 10 yıl örtülü bir manda rejimi kurdu. 1932'de "mecburen" bu rejime son verdi. Fransa: Sykes-Picot Anlaşması'na göre Musul'un Fransızlara verilmesi gerekiyordu. Musul'u Ingilizlerden almak için uzun süre mücadele ettiler. Osmanoğlu ADesi: Abdülhamit'in vârisleri, Musul'un padişahın özel mülkiyetinde bulunduğunu öne sürerek 1960'larda sayısız miras davası açtılar. Ancak hiçbirini kazanamadılar. GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERtNÇ Medyamn Yasaları Hafta içinde yaşanan olaylar, hem medya ile ilgili yasalann gözden geçirilmesinin hem de medyanın ken- dini irdelemesinin zorunlu duruma geldiğini gösteri- yor. • • • Dün sabah gazete dağıtıcılarının tezgâhlarında önemli bir gelişme yaşandı. Çünkü ana adlan ve bu adların yazılış biçimleri aynı olan iki "Tercüman" ga- zetesi okuriara sunulmuştu. Ancak Tercüman adlan- nın yanında yazılanlar değişikti. Biri "Halk'a ve Olay- lara Tercüman" öteki "Dünden Bugüne Tercüman" tam adını taşıyordu. Ikisi de adları genelde değişik birer gazeteydi. Bu uygulamanın niçin ve neden yaşandığı konusu beni doğrudan ilgilendirmiyor. Değinmek istediğim konu, yürürlükteki 5680 sayı- lı Basın Yasası'nın, öldürücü para cezaları öngörme- sine karşın, ekonomik ve teknolojik gelişmelere ayak uyduramayacak bir içeriğe dönüşmüş olması. Çünkü kabul edildiği dönemde, Istanbul merkezli hazırlanan ve Türkiye'ye dağıtılıp satılan yaygın ga- zete sayısı üçü beşi geçmiyordu. Ama bugün öyle değil. Yeni Tercümanlarta birtikte 39 yaygın basınımız oluşuverdi. Bunlar yaygın basın kapsamında ama, Basın Ya- sası'na göre isim haklan, beyanname verdikleri il ya da ilçe ile sınırtı. Anımsayanlar olacaktır. Ünlü bir işadamı Izmir'de yayımlanan Rapor gazetesini yıllar önce Istanbul'da yaygın biçimde yayımlamak üzere satın almış, ama projesini gerçekleştirememişti. Çünkü"Rapor" adı Is- tanbul'da iki gazeteci kardeşe aitti. Dün yayımlanan iki ve adlannın birer bölümü adaş gazetelerle ilgili hukuki durumun çözümü, yaşanan ömeklere göre zor. Çünkü adlan "marka" sayılmadı- ğı için "elatma" iddiası da havada kalabilir. Çözümü, arada bir anımsatmak zorunluğunu duy- duğum Basın Yasası Tasan Taslağı'nda yatıyor. Bu ko- nudaki yasal boşluğu gidermek amacıyla düzenlenen 11 'inci madde "Süreli Yayın Sahibinin Haklan" üst baş- lığını taşıyor ve şu hükmü getirmeyi amaçlıyor: "Süreli yayın sahibi, geçerii beyannamenin veril- diğiandan itibaren 556sayılı 'Markalann Korunma- sı Hakkında Kanun Hükmünde Karamame'n/n tanı- dığı haklardan marka sahibi gibi yararianır." • • • Yeni Iş Yasası taslağı "işçi" tanımını daha kapsam- lı bir içerikleyaptığı için 5680 sayılı Basın Iş Yasası'nda- ki "gazeteci" tanımı da çelişkili ve yetersiz kalacak. Bu nedenle yasal bir yeni tanıma gereksinim var. Iş Yasası, kıdem tazminatına hak kazanma süresini 1 yıl olarak belirlemişken gazetecilerin ancak beş yıllık meslek kıdemi sonunda kıdem tazminatına hak ka- zanmasındaki gariplik de cabası. • • • Gazi Mustafa Kemal Paşa, Istanbul'da yayımla- nan ve Kuvay-ı Milliye'den yana olan gazetelerin sa- hip ve başyazarlarını davet ederek bir basın toplan- tısı gerçekleştirmişti. 16 Ocak 1923 günü yapılan bu toplantının yıldönümünü Kocaeli Gazeteciler Cemi- yeti "Basın OnurGünü" olarak kutluyor. 13. kez dü- zenlenen kutlama törenine, Kocaeli Üniversitesi lle- tişim Fakültesi ile kimi liselerin öğrencileri de katıldı- lar. Panelistlere yöneltilen sorular arasında, "Başba- kan'ınyalanladığıgrup konuşması" da vardı. Bu ne- denle "yalan haber" kavramı yeniden gündeme gel- di. Haber, Başbakan'tn basına kapalı bölümdeki ko- nuşmasının bir bölümü olarak aktanlmıştı. Kimi çok satışlı gazetelerin yanı sıra AKP'ye yakın duran ga- zetelerde de yer almıştı. Bu konuda ne Başbakan'a, ne de haberi yazan gazetecilere "yalancı" demek mümkün değil. Ancak gazetecilere, "Haber kaynaklannızı yeniden gözden geçirin. Ola ki haberAKP içindeki birtiktelikleryüzün- den aktanlmıştır, gelecekte de benzer durumlar ya- şanabilir" demekle yetinmek gerekiyor. Çünkü elinizde teyp yok. Yıllar önce Hürriyet ga- zetesinde usta gazeteci Ali Utku, bir milletvekilinin konuşmasnı aktarmış, milletvekili yaianlayınca da, Mec- lis'teki Hürriyet Bürosu'ndan, teyp bandını herkese dinlettirmişti. Kabak bir kere daha başımıza patlamasın! oerinc@cumhuriyet.com.tr. Kalusd Gülbenkyan, Musul'dan aldığı payla dünyanın en zenginlerinden biri oldu MusuVun tek kazananı Kalusd Gülbenkyan, Istanbul asıllı petrolcü bir ailenin çocuğuydu. Eğitimini yurtdışında, Fransa'da ve Ingiltere'de yaptı. King's College'ı bitirip petrol mühendisi oldu. 1889'da Sultan Abdülhamit tarafindan Musul petrollerini araştırmakla görevlendirildi. Bu, Gülbenkyan 'ın hayatmda bir dönüm noktası oldu. Sarayla ve yabancı sermaye gruplanyla kurduğu yakınlık sayesinde, Musul petrollerini çıkarma imtiyazını elinde rutan Türk Petrol Şirketi'ni 1914te üç büyük sermaye grubuna (Anglo-Persian, Deutsche Bank ve Royal Dutch-Shell) pazarladı. Kendisi de yüzde 5'lik bir pay aldı. 1955 yılmda ölünceye kadar Musul'dan çıkanlan tüm petrolün yüzde 5'ine sahip oldu. Işin tuhafı, Gülbenkyan onu dünyamn en zengin insanlanndan biri haline getiren Musul'u bir kez olsun görmemişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle