Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 O EYLÜl 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
J l i J v U i l U 1 V L I ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13
Terim Telekom'u
motive edecek
• ANKARA (ANKA) -
Telekomünikasyon
Kurulu Başkanı Ömer
Arasıl, kurum
çaiışanlannı 'motive'
etmesi için Galatasaray
Teknik Direktörü Fatih
Terim'i davet
edeceklerini söyledi.
Arasıl, kurum
çalışanlanflda takım ruhu
oluşturmak, ekip
çalışması yoluyla sinerji
yaratmak ve iş
motivasyonunu arttırmayı
hedefledikJerini söyledi.
Mavi AKım
neiyor
• ANKARA (AA)-
Rusya'dan Karadeniz'in
iltına döşenecek boru
iatü yardınuyla
Turkiye'ye doğalgaz
getirilmesini öngören
Mavi Akım Projesi
çerçevesinde, ilk
doğalgazın aralık ayında
Türkiye'ye gelmesi
tekleniyor. Gazprom
şırketenın yönetim
loıruJu, konuyla ilgili
planı onayladı.
Rnansçı/ar ter
dofctu
• ISTANBUL(AA)-
Sermaye piyasalan
çalışanlanna lisans
belgesi almalan için
zorunlu fahnan sınavlar
hafta sonu yapıldı.
fstanbnl ve Ankara'da
yçılan sınavlarda
başanlı olacak personele,
sıaavın tûrüne göre
Tûrkiye Sermaye
Piyasası Aracı
Karuluşlan Birliği
tarafindan lisans belgesi
verilecek.
Krniıı yatiPimına
krizmakası
• ANKARA (AA)-Kriz,
8.3eş Yıllık Kalkınma
Planı'nın yatınm
hedefıni altüst etti. Planın
ük iki yıhnda kamu
yannmlan, hedeflerin
yüzde 32.4 oranında
gensinde kaldı. DPT
venlerine göre, planın ilk
iiyılı için (2000 yılı
âyatlanyla) toplam 12
katifyon 999 trilyon lira
atannda kamu yatınmı
engörülürken bu tutar 8
katilyon 787 trilyon
lıaia kaldı.
Bniksel'den AB
|BRÜKSEL(AA)-
Beloka'daki Brüksel
fiülümeti Dış Ticaret
Bakanı Didier Gosuin,
Imberindeki çok sayıda
ı*ıdimıyla dün tstanbul'a
elö. Gosuin, basına
vapagı açıkJamada,
•Yânnın Avrupası,
rürkiye'siz düşûnûlemez.
iîdefmaz, sizlerle aynı
tapa Birliği içinde
dınmaktır" dedi.
ûrksat Mta
pcrasyon
|AVKARA(ANKA)-
toromik kriz ve işletme
teısizliği yüzünden
reci gibi
zaüanamaması
ieıiyle hemen hemen
n yansıOcılan boş
l
utan Türksat-2A'da,
işıta dur demek
aoyla düğmeye
ıliı. Türksat-2A'yı
tnek üzere kurulan
oaasat'ın yönetim
ııhnun Türk üyeleri
îr.'le değiştirilirken
TÖnetimde emekli
aKurmay Albay Ziya
>frak da yer aldı.
IMF ve Dünya Bankası toplantılannda global ekonomide yeni dönem başlatılması karan alındı
Borçlu ülkeye iflas yoluEkonomi Servisı - IMF ve
Dünya Bankası'nın olağan
güz dönemi toplantılannda
borsalardaki çöküş, savaş
korkusu ve Latin Ameri-
ka'daki finansal krizin etki-
siyle zayıflayan global eko-
nominin, yeni ve tamamen
farkh yakİaşımlara ihtiyacı
olduğuna karar verildi.
Uluslararası Para Fonu
(TMF) üyesi ülkeJerin maliye
bakanlanndan oluşan politiİca
belirleme komitesi, global
ekonominin içinde bulundu-
ğu darboğazın aşılması ve ül-
• Dış borçlan idare edilemeyecek, başa çıkılamayacak düzeylere çıkmış
ülkelerin iflaslannı ilan etmeJeri, alacaklılann daha kolay geri ödeme
şartlannı müzakereye zorlanmalan hedefleniyor.
keleri sarsan borç krizlerinin
çözümü için yepyeni, tama-
men farkJı biryaJdaşımgeliş-
tirilmesi talimatını verdi.
Sistemde dönfim noktası
Global mali sisteme çeki-
diizen verilmesi açısından bir
dönüm noktası olması bekle-
nen bu adımla, dış borçlan
idare edilemeyecek, başa çı-
kılamayacak düzeylere çık-
mış ülkelerin iflaslannı ilan
etmeleri ve kreditörlerin (ala-
caklılann) daha kolay geri
ödeme şartlannı müzakereye
zorlanmalan hedefleniyor.
Global toparlanmanın güç-
lendirilmesinin öncelikli he-
def olması gerektiğini ifade
eden IMF lcra Direktörü
HorstKöhler. para polirtkası-
nın bunu sağlamadaki önemi-
ni vurguJuyor.
Çok açık riskJere ve belir-
sizliklere rağmen, toparlan-
manın süreceğine dair umut-
lann tamamen kaybolmadı-
ğını söyleyen KöhJer, politi-
ka belirleyicilerinin ne yapıl-
ması gerektiğini bildiklerini
ifade etti.
Yoksula daha fazla yardun
Öte yandan, zengin ülkeler-
den yoksullann kalkınması
için daha fazla kaynak ve dış
yardım ayınlması konusun-
daki taleplerin her zaman
gündemde olduğunu belirten
Dünya Bankasf nın politika
belirleme kurulunun başkanı
Trevor Manuel. "Bu kadar
çene çalmadan sonra, artık,
uygulamaya odaklanmaJıvızr
dedi.
Köhler ve Ingiltere Hazine
Bakanı Gordon Brown tara-
findan duyurulan bu karann,
ABD ve diğer zengin ülkeler-
deki büyük bankalann tepki-
sini çektiği kaydediliyor.
Herşeyin
sorumlusu
EkonomiServisi- Küreselleşme
karşıtlannın Dünya Bankası ve
Uluslararası Para Fonu(IMF)poli-
tikalannı protesto gösterileri de-
vam ediyor. Sömürünün olmadı-
ğı, uluslararası şirketlenn hükü-
metleri kontrol etmediği bir dün-
ya isteyen göstericiler, tepkilerini
çok farklı yollarla ilgililere iletme-
ye çalışıyorlar.
Cuma günü 650 kişinin gözaltı-
na aJındığı eylemJe protestolarma
başlayan göstericiler, önceki gün
polisle karşı karşıya gelmemek
için daha özenJi davrandı. Göste-
ride, 6 kişinin gözaltına alındığı,
bunlardan dördünün üzerinde el
yapımı bombalar bulunduğu açık-
landı. Öte yandan göstericilerin bi-
nayı işgal etme tehdidine karşı,
IMF ve Dünya Bankası binalan sı-
kı poüs barikatı ile korunuyor.
Protestoculann bir kısmmın şe-
hir merkezindeki birparkta Ame-
rikan bayraklan ile IMF ve Dünya
Bankasfnı temsil eden maketi
yaknklan gözlenirken; kalabalığın
içinde şirketlenn açgözlüğunü
temsilen dev bir domuz şeklinde-
ki şirketyöneticisi maketi, üzerin-
de "EVIF Köpek Babgı Kredfleri-
ne Son" yazıîı balon dikkat çeki-
yor. VVashington Polisi'nin
ABD'nin her yerinden takviye gü-
venlik güçleriyle denetim altına al-
maya çalıştığı protestocular, şir-
ketlerin kâr, para hırslan, AIDS,
savaş ve yoksullann ezilmesi gibi
birçok uluslararası sorundan Dün-
ya Bankası ve IMF politikalannı
sorumlu tutuyorlar.
The Economist'in raporuna göre serbest piyasa ekonomisinin balonu patladı
Sonu gelmeyen dıırgunlıık
Ekonomi Servisi - Küresel
ekonomide 199O'lı yıllarla ge-
len ekonomik patlama yerini
"ha\aDerleşişirilen birbalonun
patlamasına" bırakıyor. Geçen
seneye damgasını vuran eko-
nomik durgunluk "rakamsaJ
dûzeyde" atlatılmış gözüküyor.
Ancak, Latin Amerika ve Tür-
kiye'deki krizden ABD'deki
şirket skandallanna, uluslara-
rası borsalann tepetaklak ol-
masından Japon ekonomisin-
deki durgunluğa ve Avrupa
Birliği'nin küçülen ekonomik
verilerine kadartüm "canhgös-
tergeler'' küresel sistemde, iş-
lerin öngörülenin tersine ilerle-
diğini gösteriyor.
Ingiliz The Economist Der-
gisi, son sayısında IMF'nin
Dünya Ekonomik Görünüm
Raporu'nu dayanak olarak kul-
landığı bir "durgunluk rapo-
• Geçen yıla damgasını vuran ekonomik durgunluk "rakamsal düzeyde"
atlatılmış gözüküyor. Ancak, Latin Amerika ve Türkiye'deki krizden
ABD ekonomisindeki durgunluğa kadar tüm "canlı göstergeler" küresel
sistemde, işlerin öngörülenin tersine ilerlediğini gösteriyor.
ru" yayımladı. Serbest piyasa
ekonomisine olan bağlılığıyla
bilinen derginin hazırladığı ra-
por, sistemin miman IMF'nin
ardından küresel sisteme ve rak yorumlandı.
sistemin lider ekonomisi The Economist, sosyalist
ABD'ye kendi içerisinden ya- blokun yıkılışıyla "krizler dev-
pılanikincikaramsarbakışoia- rinin kapandığı" sanısına ka-
The
Fconomist
«IMF'ninne
yaptığuii
bilip bilmediğini
tekmerak
eden
küreselleşme
karşıtlan değiT
The Economistdergisi, ge-
lişmekte olan ülkelerde yaşa-
nan krizlerden sonra IMF po-
litikalannın, sistemin kendi
içerisinde de sorgulanmaya
başladıgıru yazdı. Dergi, eleş-
tiriler nedeniyle IMF'nin po-
litika değişikliğine gitmek zo-
runda kalacağını söyledi.
Dergi, eleştirileri üç ayakta
topladı:
• Ekonomi dışı alanlardaki
eksikler krize neden oluyor.
IMF denetimini artttrmalı.
• DB esJri başekonomisti
JohnStigfitz in başını çektiği
grup: IMFgelişmekte olan ül-
keleri yabancı sermayeye
açarak krize zemin hazırladı.
• Wall Street yaönmcılan
IMF ve ABD'yi politika de-
ğişikliğiyle suçluyor. Clinton
döneminde açılan kredi mus-
luklanmn kapanmasının, ge-
lişmekte olan ülkeleri zora
soktuğu ifade ediliyor.
pılan ülke ve ulusötesi şirket-
lerce yapılan hesapsız yatınm-
lar ve paradan para kazanma
anlayışının, altından kalkıla-
mayacak birtablo oluşturduğu-
nu yazdı. IMF'nin ABD eko-
nomisi için yüzde 3-3.5 olarak
sunduğu ekonomik büyüme
tahminini ele alan dergi, "an-
cak unutulmamalıdır ki, bu
tahminj yapanlar 90"lann so-
nundaAmerika'da bir padama
yaşandığını, geçen sene de
ekonominindurgunluğa doğru
gittigini goz ardı edenlerdir. O
zaman >arulnuşlardu bugün de
vanıüyorlar" dedi.
Ekonomik durgunluğu lider
üç ekonomi, Avrupa Birliği,
Japonya ve ABD'deki geliş-
melere bağlı olarak değerlen-
diren dergi, ABD'deki durgun-
luğun hâlâ dip seviyesini bul-
madığım yazdı.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Uygarlık Yolu
Uluslararası "Atatürk ve Çağdaş Toplum" konulu
toplantı geçtiğimiz hafta Istanbul'da yapıldı. Seçim ve
Irak konusundaki yoğun tartışmalar nedeniyle kamu-
oyunda yeterli ilgiyi görmeyen top/antı, aslında, ge-
rek zamanlaması gerekse de içeriği bakımından
önemliydi.
DEGEV (Demokrasi ve Gençlik Vakfı)tarafından dü-
zenlenen toplantıyı, T.lş Bankası ve Boğaziçi Üniver-
sitesi Atatürk Enstıtüsü destekledi. Üç gün süren top-
lantıya dördü yabancı olmak üzere 30'a yakın konuş-
macı ya da tartışmacı katıldı. Toplantı dört ana konu
çevresinde düzenlenmişti: 1. Cumhurıyet, Laiklik, De-
mokrasi, Hukuk Devleti; 2. Eğrtim, Kültür ve Sanat; 3.
Ekonomi, Finansal Yapı ve Refah Toplumu ve 4. Ulu-
sal Güvenlik, Dış llişkiler ve Avrupa Birliği. Toplantıya
sunulan bildiriler ve yapılan tartışmalar, yakında kitap
olarak yayımlanacaktır. Bu nedenle, toplantının içeri-
ğıne değinilmeyecek. yalnızca, önemi nedeniyle, Dr.
Andrew Mango'nun bir saptamasına yer verilecek-
tir.
Mango'nun tartışrnaya değer saptaması şöyleydi:
Mango'ya göre, "Atatürk açısından tek bir uygarlık
vardı", "o da" Avrupa odaklı "Batı uygariığıdır". Ge-
rek başta Japonya olmak üzere Uzakdoğu, gerekse
yine başta ABD olmak üzere Yeni Dünya, esas ola-
rak, Avrupa uygarlığını kopya etmişlerdir. Daha son-
ra ülkelerin toplumlannın, kopya ettiklerini kendi özel-
liklerini de ekleyerek biryaşam biçimine dönüştürme-
leri, işin özünü değıştirmez. Uygarlık denilince Batı uy-
garlıgı anlaşılmalıdır. Mango'ya göre Atatürk için bu-
nun dışında bir uygarlıktan söz edilemez.
Mango, uygarlığı sözlük anlamıyla alıyor. Uygarlık,
en uygun olanı yapmak ve kullanmaktır. En uygun
kavramı, yaşamın tüm alanlannı kapsar. Gerçekten de
sözlük anlamıyla "uygarlık, ya da medentyet, insan-
lann toplu olarak daha iyi biryaşam ve doğaya ege-
men olmak için gösterdikleri çabalardan çıkan
sonuçların toplamıdır". Bir bütün olarak uygarlığın
göstergesi toplumun"bilim ve kültür" alanındaki du-
rumudur (TDK Türkçe Sözlük, Beşinci Baskı).
Uygarlığın boyle tanımlanmasının önemli sonuçla-
rı var. Eğer, uygarlık Mango'nun yaptığı gibi, salt Ba-
tı uygarlığı olarak alınırsa, bunun doğal sonucu, son
yıllann en geçerli kavramlanndan biri olan "uygartık-
lann çatışması" konusundaki görüş ve tartışmaJann
dayanağını ya da anlamını yitirmesidir. Gerçekten de,
Batı uygarlığı ile diğer uygarlıklar arasında yaşanan çe-
lişki ve uyuşmazlıklar, son iki yüzyıl boyunca tartışma
konusu olagelmiştir. Bu tür tartışmalann en yoğun
olarak yaşandığı bir örnek, Osmanlı'dan Cumhuri-
yet'e geçiş yıllarıdır. Bu bağlamda, Ziya Gökalp'in
teknolojik yenilik ya da bilimsel gelişme anlamında uy-
garlık ile gelenek ve göreneklerin bileşimi, düşünce
ve sanat yapıtlarının tümü anlamında kültürü ayır-
maya çalıştığı anımsatılmalıdır.
• • •
Burada uygarlık konusundaki tartışmalara girmenin
bir anlamı yoktur. Önem/ı olan, Atatürk'ün oluşturdu-
ğu laik Cumhuriyet modelinin içeriği ve niteliğidir. La-
ik Cumhuriyet, köklü bir dönüşüm projesidir. Bu pro-
jede, tam anlamıyla bütüncüf bir yaklaşım vardır.
Osmanlı'da, özellikle yargı ve eğ/timde yaşanan ya da
yaşatılmaya çalışılan eski ile yeni yapılar, Cumhuri-
yet ile noktalanır. Yargıdan yönetime, eğitimden bili-
me, her alanda yenilik, değişim ve dönüşüm süreci-
nin temelıdir. Yenilik, ikircikli biranlayışJa uygulan-
maz; bütüncüldür.
Cumhuriyet ılericiliğinin çok önemli bir özelliği de,
devletin daha doğrusu kamusal alanın, dinin kural-
lanna bağlılıktan; o kurallara göre düzenlenmiş ol-
maktan, kurtanlmasıdır. Cumhuriyet, devleti, top-
lumsal siyasetten ticarete, evlilik ve miras hakkından
borçlanmaya ve boşanmaya, toplumsal yaşamın tüm
alanlarında, dinsei etki alanının dışına çıkarma anla-
mına gelir.
Ek bir noktanın a/tı çizilmelidir. Toprak reformu yap-
madaki başarısızlığı biryana, özellikle 1930'lu yıllann
devleti, değişik toplum kesimlerine olabildiğınce
eşit uzaklıkta durmayı başarmıştır, denilebilir. O yıl-
larda devlet, sonraki yıllarda olduğu gibi büyük top-
rak sahiplerinin, ticaret ya da basın-yayın sermayesi-
nin çıkarlanna yakın durmamıştır. O yıllann devleti,
göreli olarak, otonom ya da özerk bir nitelik taşımış-
tır. Devletin göreli özerkliği, ekonomik vetoplumsal ge-
lişmeye yön verebilmesini; orta ve uzun dönemli kal-
kınma stratejileri oluşturmasını sağlar. Darçıkarağla-
rına dolanan devlet, güçlü sermaye kesimlerinin gün-
lük çıkarlarının oyuncağı olur; ne politika üretebilir ne
de uygulayabilir. Atatürk'ün oluşturmaya çalıştığı, böy-
le bir yenilik yapısıydı. 0, "Efendiler! Medeniyet yo-
lunda muvaffakiyet yenileşmeye bağlıdır" diyordu.
yakup@metu.edu.tr
DUNYA EKONOMÎSÎNE BAKIŞ / ERGtN YILDIZOĞLU LONDRA erginy@tr.net
Yalnızca ekonomik değil, siyasi gelişmeler
de küresel toplumsal şekillenmenin nızla "bir
kınlma noktasına" doğru yaklaşmakta oldu-
ğunu gösteriyor. Böyle tarihsel yön değiştir-
me ya da kınlma noktalan her zaman, anda-
ki değişimlere biçim veren bir "olay" ile çakı-
şır. ABD'nin Irak'ta bir rejim değişikliği girişi-
mi böyle bir "olay" yaratmaya aday.
Bellrslzlik her yertfe
Geçen hafta dünya ekonomisinin bataklığa
saplandığını yazmış, en temel düzenleme po-
Irtikalannın (neoliberalreçetelerin)geri teperek
sorunlan daha da ağıriaştırmaya başladığına
değinip bir polrtik belirsizliğin, hatta yönelim-
sizliğin geliştiğine dikkat çekmiştim. Yine bu
bağlamda olmak üzere ABD'nin dünya eko-
nomisi içindeki ağırlığı da artık bir lokomotif
işlevi görmüyor, aksine, defiasyonist etkileri
güçtendiren bir fasit daireyi güçlendiriyordu.
Bu hafta The Economist'in dünya ekonomisi
eki de aynı temayı işliyor, utana sıkıla, olduk-
ça da acı çekerek Keynesgil politikalan tozlu
raflardan ind/rip masaya koymaya baş/ıyordu.
The Economist'e göre deflasyon (fîyatlanda
eğilimsel bir düşüş) enflasyondan çok daha
tehlikeliydi, bu yüzden bütçe açıklannı dısip-
lin altınaalmaya yönelik sıkı maliye ve para po-
litikalan "büyük çaplı bir çılgınlık" olacaktı.
Ama dikkatli bir okuyuş, aslında The Econo-
mist'in kendi önerilerine çok fazla inanmadı-
ğını da düşündürüyordu.
The Economist serbest piyasa modeline
(neoliberalizme) hiçtoz kondurmaz. Hatta or-
taya çıkan sorunlan görmezden gelmek için
büyük çaba sarf eder -1990'lann ikincı yan-
sında aşın yatınm sorununa isaret edenlerie bir
sürealayetti, sonra birden, kendisi kapa-
site fazlası sorununu işlemeye başladı.
Bu yüzden, The Economist bir sorunun
varlığını kabul ettiğinde de hemen duru-
mun aslında çok daha vahim bir hale gelmiş
olabileceğinden kuşkulanmak gerekiyor. IMF
de aynı soydan, "aşın iyimser" birserbest pi-
yasa savunucusudur. Halbuki, enson "Worid
Economic Outlook" raporu oldukça karam-
sardı, hatta Reuters'e göre "her an yıkılmaya
hazır bir kâğıttan şato" görüntüsü çizi-
yordu. The VVashington Post, Dünya Ban-
kası ve IMF'in artık "serbestpiyasa dog-
masını sorgulamaya başladıklanm", "kü-
reselleşmeyi yeniden değerlendirmeye
başladıklanm" ileri sürüyordu (27/09). The
Economist'in konuya ilişkin değerlendir-
mesinin baş/ığı "Barikatın iç tarafındaki
kuşkular" idi. 1994-2000 arasında Inter-
American Development Bank'ta, IMF
programlannın uygulanması için çalışmış
Prof. Ricardo Hausman da (Harvard)
serbest piyasa reformlanyla ilgili olarak
"O zamankı umutlu havayı tümüylepay-
laşmıştım. Şimdide düşkınklığınıtümüy-
le paylaşıyorum" diyor (VVashington
Post). Dünya Bankasının baş ekonomis-
ti Nicholas Stearn de "Biz çoktan 'VVas-
hington Consensus'ü aştık" diyormuş. Kısa-
cası neoliberalizmin (serbest piyasa modeli-
nin) iflas ettiğine ilişkin gerçeği saklamak, ar-
tık olanaklı değil. Ama hem "CÎyfeyse biz bu
bokuniyeyedik?"hemde"Pekişı'mdine ola-
cak" sorulannın cevabını ortada yok.
ABD'nin Irak'ta rejim değişiMiği bağlamın-
da Avrupa, Rusya, Çin ve Japonya gibi "bü-
yükgüçler" üzerinde yaptığı baskılar da siya-
si alanda bir çözümsüzlük olduğunu gösteri-
'Olay' Hcla Yaklaşırken
yor: "Büyükgüçler" ABD'nin baskısını kabul
ederlerse, Bush yönetim/ yeni dış politika stra-
tejisinin işlediğini düşünecek, ABD'nin impa-
ratorlukçu refleksi güçlenecek. Irak savaş/ ve
gelecekteki "önleyiciilk vuruşlar" artık engel-
lenemez olacak. "Büyükgüçler", Bush yöne-
timini yokuşa sürseler. bugün (pazartesi) BM
sız (The Financial Times 27/09). Yine
de, BM Güvenlik Konseyi'nden, kısa
dönemdedurumu idare edecek, Irak'a
müdahaleyi de birsüre geciktirecek bir
uzlaşmaya vanlabilir, hatta bundan sonra, za-
manı geldiğinde Irak'a yapılacak saldın "6ü-
yük güçleri" içerecek bir ittifakla da gerçek-
leştirilebilir. Ama birkere Irak vurulduktan son-
ra, sürecın hızla karmaşıklaşarak bir kınlma
noktası oluşturacak bir "olay"a dönüşmesi,
bana engellenemez gibi geliyor.
Güvenlik Konseyi'ne sunulacak ABD-USA
önerisinı reddetseler ya da Irak savaşını en-
gelleyecek, hiç olmazsa erteleyecek yönde
yumuşatmaya kalksalar, ABD'nin tek başına
davranarak BM platformunu tümüyle anlam-
sızlaştırma, "büyükgüçleri" kenara iterek tek
başına davranma olasılığı yüksek. Diğertaraf-
tan, içinde bulunduğu ekonomik koşullarda,
ABD'nin Iraksavaşının mali yükünün altından
tek başına kalkması da hemen hemen olanak-
irakveötesi
Irak'a vurulduğunda, nasıl, "üst üs-
te küp dizseler, alttakini çekseler" de-
yimini anımsatan bir göriintüyle karşı-
laşacağımızı düşleyebılmek için,
1991 'de olanlan kısaca anımsamakta
yarar var. Şiilen'n (ve Iran etkisinin) güç-
lü olduğu güneyde, Saddam rejiminin
baskısından bezmiş halk, ayaklanma-
ya ve böylece Irak rejimi tarafta/iannı
hedef alan bir katliam gelişmeye baş-
ladı. Ancak ABD Saddam'ı yerinde bı-
rakmayı seçtı. Saddam güçleri de bu
ayaklanmanın intikamını çok ağırbir bi-
çimde aldılar. Yeni bir katliam tehlikesi
ve Iran'ın Şii bölgesinde etkisini güçlendirme-
si hatta bir kukla rejim oluştunması olasılığı bu
gün de geçerli.
Kuzeye bakınca, yine ezilmiş bunalmış bir
başka halk görüyoruz. Kürtler Irak savaşına,
katılmanın, Şiitergibi ortada bırakılıp katledil-
menin nskinı göze alabilmek için karşılığında
önemli bir kazanç, birtür. (üstelik de Kerkük'ü
içeren) devlet ıstiyoriar. Ama savaşa katılma-
nın karşılığında Kerkük'ten nemalanmayı bek-
leyenler sa/t Kürtler değil. Bökjedeki Türk-
menleri himaye eden Türkıye'nin de bu pet-
rolde gözünün olduğunu düşünmekyanlış ol-
maz. Ikincisi, Türkiyeneb/çimde olursaolsun,
uluslar arası alanda tanınan bir Kürt devletine
karşı. Kısacası ABD'nin bökjeye, hem kuzey-
de Türkiye'nin hem de güneyde Iran'ın nüfuz
alanlannı genişletmesini, sürece müdahaJe et-
mesini engelleyecek bir yaygınlıkta ve derin-
likte yerieşmesi, buna uygun bir rejim inşa et-
mesi gerekiyor.
Ürdün kralı Hüseyin'in ani bir kararla kar-
deşi Hasan'ı tasfiye ederek oğlunu iktidara
getirmes/nden sonra, Hasan'ın, Saddam
sonrası (rak rejiminin inşasında kullanılaca-
ğ/na ilişkin bir senaryo vardı. Geçen hafta
Stratfor'un aktardığı dedikodulara göre bu
senaryo şimdi, Irak'la Ürdün'ün genişletil-
miş, ama Şiiler ve Kürtler için birer otonom
bölgeyi de içeren bir Haşimi Krall/ğ/ alt/nda
birleştirme projesine dönüşmüş. Böylece
Iran, Suriye ve Suudi Arabistan birbirlerin-
den, büyük ve ABD yanlısı güçlerin kontro-
lünde olan bir araziyle ayrılmış olacaklar;
ABD, bu yeni devleti korumak ve Batı adı-
na petrol rezervlerinin güvenliğini sağlamak
amacıyla bölgeye yerleşebilecek. Kerkük
yakınına yeni üstler kurarak burayı da ne
Turkiye'ye ne de Kürtlere kaptırmayacak.
Bölgede herhangi bir karışıklık anında her
yere hızla karadan müdahale edebi/ecek bir
konumda olacak. Ama eğer gerçekten var-
sa bu planın, Türkiye'den Suudi Arabistan'a,
Suriye'den Iran'a kadar bölgede herkesin
tepkisini ekmesi, "büyük güçlerde" büyük
huzursuzluk yaratması, "Pekişimdisıra kim-
de?" sorusunu gündeme getirmesi de ka-
çınılmaz.