11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 O EYLÜl 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA J l i J v U i l U 1 V L I [email protected] 13 Terim Telekom'u motive edecek • ANKARA (ANKA) - Telekomünikasyon Kurulu Başkanı Ömer Arasıl, kurum çaiışanlannı 'motive' etmesi için Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim'i davet edeceklerini söyledi. Arasıl, kurum çalışanlanflda takım ruhu oluşturmak, ekip çalışması yoluyla sinerji yaratmak ve iş motivasyonunu arttırmayı hedefledikJerini söyledi. Mavi AKım neiyor • ANKARA (AA)- Rusya'dan Karadeniz'in iltına döşenecek boru iatü yardınuyla Turkiye'ye doğalgaz getirilmesini öngören Mavi Akım Projesi çerçevesinde, ilk doğalgazın aralık ayında Türkiye'ye gelmesi tekleniyor. Gazprom şırketenın yönetim loıruJu, konuyla ilgili planı onayladı. Rnansçı/ar ter dofctu • ISTANBUL(AA)- Sermaye piyasalan çalışanlanna lisans belgesi almalan için zorunlu fahnan sınavlar hafta sonu yapıldı. fstanbnl ve Ankara'da yçılan sınavlarda başanlı olacak personele, sıaavın tûrüne göre Tûrkiye Sermaye Piyasası Aracı Karuluşlan Birliği tarafindan lisans belgesi verilecek. Krniıı yatiPimına krizmakası • ANKARA (AA)-Kriz, 8.3eş Yıllık Kalkınma Planı'nın yatınm hedefıni altüst etti. Planın ük iki yıhnda kamu yannmlan, hedeflerin yüzde 32.4 oranında gensinde kaldı. DPT venlerine göre, planın ilk iiyılı için (2000 yılı âyatlanyla) toplam 12 katifyon 999 trilyon lira atannda kamu yatınmı engörülürken bu tutar 8 katilyon 787 trilyon lıaia kaldı. Bniksel'den AB |BRÜKSEL(AA)- Beloka'daki Brüksel fiülümeti Dış Ticaret Bakanı Didier Gosuin, Imberindeki çok sayıda ı*ıdimıyla dün tstanbul'a elö. Gosuin, basına vapagı açıkJamada, •Yânnın Avrupası, rürkiye'siz düşûnûlemez. iîdefmaz, sizlerle aynı tapa Birliği içinde dınmaktır" dedi. ûrksat Mta pcrasyon |AVKARA(ANKA)- toromik kriz ve işletme teısizliği yüzünden reci gibi zaüanamaması ieıiyle hemen hemen n yansıOcılan boş l utan Türksat-2A'da, işıta dur demek aoyla düğmeye ıliı. Türksat-2A'yı tnek üzere kurulan oaasat'ın yönetim ııhnun Türk üyeleri îr.'le değiştirilirken TÖnetimde emekli aKurmay Albay Ziya >frak da yer aldı. IMF ve Dünya Bankası toplantılannda global ekonomide yeni dönem başlatılması karan alındı Borçlu ülkeye iflas yoluEkonomi Servisı - IMF ve Dünya Bankası'nın olağan güz dönemi toplantılannda borsalardaki çöküş, savaş korkusu ve Latin Ameri- ka'daki finansal krizin etki- siyle zayıflayan global eko- nominin, yeni ve tamamen farkh yakİaşımlara ihtiyacı olduğuna karar verildi. Uluslararası Para Fonu (TMF) üyesi ülkeJerin maliye bakanlanndan oluşan politiİca belirleme komitesi, global ekonominin içinde bulundu- ğu darboğazın aşılması ve ül- • Dış borçlan idare edilemeyecek, başa çıkılamayacak düzeylere çıkmış ülkelerin iflaslannı ilan etmeJeri, alacaklılann daha kolay geri ödeme şartlannı müzakereye zorlanmalan hedefleniyor. keleri sarsan borç krizlerinin çözümü için yepyeni, tama- men farkJı biryaJdaşımgeliş- tirilmesi talimatını verdi. Sistemde dönfim noktası Global mali sisteme çeki- diizen verilmesi açısından bir dönüm noktası olması bekle- nen bu adımla, dış borçlan idare edilemeyecek, başa çı- kılamayacak düzeylere çık- mış ülkelerin iflaslannı ilan etmeleri ve kreditörlerin (ala- caklılann) daha kolay geri ödeme şartlannı müzakereye zorlanmalan hedefleniyor. Global toparlanmanın güç- lendirilmesinin öncelikli he- def olması gerektiğini ifade eden IMF lcra Direktörü HorstKöhler. para polirtkası- nın bunu sağlamadaki önemi- ni vurguJuyor. Çok açık riskJere ve belir- sizliklere rağmen, toparlan- manın süreceğine dair umut- lann tamamen kaybolmadı- ğını söyleyen KöhJer, politi- ka belirleyicilerinin ne yapıl- ması gerektiğini bildiklerini ifade etti. Yoksula daha fazla yardun Öte yandan, zengin ülkeler- den yoksullann kalkınması için daha fazla kaynak ve dış yardım ayınlması konusun- daki taleplerin her zaman gündemde olduğunu belirten Dünya Bankasf nın politika belirleme kurulunun başkanı Trevor Manuel. "Bu kadar çene çalmadan sonra, artık, uygulamaya odaklanmaJıvızr dedi. Köhler ve Ingiltere Hazine Bakanı Gordon Brown tara- findan duyurulan bu karann, ABD ve diğer zengin ülkeler- deki büyük bankalann tepki- sini çektiği kaydediliyor. Herşeyin sorumlusu EkonomiServisi- Küreselleşme karşıtlannın Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu(IMF)poli- tikalannı protesto gösterileri de- vam ediyor. Sömürünün olmadı- ğı, uluslararası şirketlenn hükü- metleri kontrol etmediği bir dün- ya isteyen göstericiler, tepkilerini çok farklı yollarla ilgililere iletme- ye çalışıyorlar. Cuma günü 650 kişinin gözaltı- na aJındığı eylemJe protestolarma başlayan göstericiler, önceki gün polisle karşı karşıya gelmemek için daha özenJi davrandı. Göste- ride, 6 kişinin gözaltına alındığı, bunlardan dördünün üzerinde el yapımı bombalar bulunduğu açık- landı. Öte yandan göstericilerin bi- nayı işgal etme tehdidine karşı, IMF ve Dünya Bankası binalan sı- kı poüs barikatı ile korunuyor. Protestoculann bir kısmmın şe- hir merkezindeki birparkta Ame- rikan bayraklan ile IMF ve Dünya Bankasfnı temsil eden maketi yaknklan gözlenirken; kalabalığın içinde şirketlenn açgözlüğunü temsilen dev bir domuz şeklinde- ki şirketyöneticisi maketi, üzerin- de "EVIF Köpek Babgı Kredfleri- ne Son" yazıîı balon dikkat çeki- yor. VVashington Polisi'nin ABD'nin her yerinden takviye gü- venlik güçleriyle denetim altına al- maya çalıştığı protestocular, şir- ketlerin kâr, para hırslan, AIDS, savaş ve yoksullann ezilmesi gibi birçok uluslararası sorundan Dün- ya Bankası ve IMF politikalannı sorumlu tutuyorlar. The Economist'in raporuna göre serbest piyasa ekonomisinin balonu patladı Sonu gelmeyen dıırgunlıık Ekonomi Servisi - Küresel ekonomide 199O'lı yıllarla ge- len ekonomik patlama yerini "ha\aDerleşişirilen birbalonun patlamasına" bırakıyor. Geçen seneye damgasını vuran eko- nomik durgunluk "rakamsaJ dûzeyde" atlatılmış gözüküyor. Ancak, Latin Amerika ve Tür- kiye'deki krizden ABD'deki şirket skandallanna, uluslara- rası borsalann tepetaklak ol- masından Japon ekonomisin- deki durgunluğa ve Avrupa Birliği'nin küçülen ekonomik verilerine kadartüm "canhgös- tergeler'' küresel sistemde, iş- lerin öngörülenin tersine ilerle- diğini gösteriyor. Ingiliz The Economist Der- gisi, son sayısında IMF'nin Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'nu dayanak olarak kul- landığı bir "durgunluk rapo- • Geçen yıla damgasını vuran ekonomik durgunluk "rakamsal düzeyde" atlatılmış gözüküyor. Ancak, Latin Amerika ve Türkiye'deki krizden ABD ekonomisindeki durgunluğa kadar tüm "canlı göstergeler" küresel sistemde, işlerin öngörülenin tersine ilerlediğini gösteriyor. ru" yayımladı. Serbest piyasa ekonomisine olan bağlılığıyla bilinen derginin hazırladığı ra- por, sistemin miman IMF'nin ardından küresel sisteme ve rak yorumlandı. sistemin lider ekonomisi The Economist, sosyalist ABD'ye kendi içerisinden ya- blokun yıkılışıyla "krizler dev- pılanikincikaramsarbakışoia- rinin kapandığı" sanısına ka- The Fconomist «IMF'ninne yaptığuii bilip bilmediğini tekmerak eden küreselleşme karşıtlan değiT The Economistdergisi, ge- lişmekte olan ülkelerde yaşa- nan krizlerden sonra IMF po- litikalannın, sistemin kendi içerisinde de sorgulanmaya başladıgıru yazdı. Dergi, eleş- tiriler nedeniyle IMF'nin po- litika değişikliğine gitmek zo- runda kalacağını söyledi. Dergi, eleştirileri üç ayakta topladı: • Ekonomi dışı alanlardaki eksikler krize neden oluyor. IMF denetimini artttrmalı. • DB esJri başekonomisti JohnStigfitz in başını çektiği grup: IMFgelişmekte olan ül- keleri yabancı sermayeye açarak krize zemin hazırladı. • Wall Street yaönmcılan IMF ve ABD'yi politika de- ğişikliğiyle suçluyor. Clinton döneminde açılan kredi mus- luklanmn kapanmasının, ge- lişmekte olan ülkeleri zora soktuğu ifade ediliyor. pılan ülke ve ulusötesi şirket- lerce yapılan hesapsız yatınm- lar ve paradan para kazanma anlayışının, altından kalkıla- mayacak birtablo oluşturduğu- nu yazdı. IMF'nin ABD eko- nomisi için yüzde 3-3.5 olarak sunduğu ekonomik büyüme tahminini ele alan dergi, "an- cak unutulmamalıdır ki, bu tahminj yapanlar 90"lann so- nundaAmerika'da bir padama yaşandığını, geçen sene de ekonominindurgunluğa doğru gittigini goz ardı edenlerdir. O zaman >arulnuşlardu bugün de vanıüyorlar" dedi. Ekonomik durgunluğu lider üç ekonomi, Avrupa Birliği, Japonya ve ABD'deki geliş- melere bağlı olarak değerlen- diren dergi, ABD'deki durgun- luğun hâlâ dip seviyesini bul- madığım yazdı. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Uygarlık Yolu Uluslararası "Atatürk ve Çağdaş Toplum" konulu toplantı geçtiğimiz hafta Istanbul'da yapıldı. Seçim ve Irak konusundaki yoğun tartışmalar nedeniyle kamu- oyunda yeterli ilgiyi görmeyen top/antı, aslında, ge- rek zamanlaması gerekse de içeriği bakımından önemliydi. DEGEV (Demokrasi ve Gençlik Vakfı)tarafından dü- zenlenen toplantıyı, T.lş Bankası ve Boğaziçi Üniver- sitesi Atatürk Enstıtüsü destekledi. Üç gün süren top- lantıya dördü yabancı olmak üzere 30'a yakın konuş- macı ya da tartışmacı katıldı. Toplantı dört ana konu çevresinde düzenlenmişti: 1. Cumhurıyet, Laiklik, De- mokrasi, Hukuk Devleti; 2. Eğrtim, Kültür ve Sanat; 3. Ekonomi, Finansal Yapı ve Refah Toplumu ve 4. Ulu- sal Güvenlik, Dış llişkiler ve Avrupa Birliği. Toplantıya sunulan bildiriler ve yapılan tartışmalar, yakında kitap olarak yayımlanacaktır. Bu nedenle, toplantının içeri- ğıne değinilmeyecek. yalnızca, önemi nedeniyle, Dr. Andrew Mango'nun bir saptamasına yer verilecek- tir. Mango'nun tartışrnaya değer saptaması şöyleydi: Mango'ya göre, "Atatürk açısından tek bir uygarlık vardı", "o da" Avrupa odaklı "Batı uygariığıdır". Ge- rek başta Japonya olmak üzere Uzakdoğu, gerekse yine başta ABD olmak üzere Yeni Dünya, esas ola- rak, Avrupa uygarlığını kopya etmişlerdir. Daha son- ra ülkelerin toplumlannın, kopya ettiklerini kendi özel- liklerini de ekleyerek biryaşam biçimine dönüştürme- leri, işin özünü değıştirmez. Uygarlık denilince Batı uy- garlıgı anlaşılmalıdır. Mango'ya göre Atatürk için bu- nun dışında bir uygarlıktan söz edilemez. Mango, uygarlığı sözlük anlamıyla alıyor. Uygarlık, en uygun olanı yapmak ve kullanmaktır. En uygun kavramı, yaşamın tüm alanlannı kapsar. Gerçekten de sözlük anlamıyla "uygarlık, ya da medentyet, insan- lann toplu olarak daha iyi biryaşam ve doğaya ege- men olmak için gösterdikleri çabalardan çıkan sonuçların toplamıdır". Bir bütün olarak uygarlığın göstergesi toplumun"bilim ve kültür" alanındaki du- rumudur (TDK Türkçe Sözlük, Beşinci Baskı). Uygarlığın boyle tanımlanmasının önemli sonuçla- rı var. Eğer, uygarlık Mango'nun yaptığı gibi, salt Ba- tı uygarlığı olarak alınırsa, bunun doğal sonucu, son yıllann en geçerli kavramlanndan biri olan "uygartık- lann çatışması" konusundaki görüş ve tartışmaJann dayanağını ya da anlamını yitirmesidir. Gerçekten de, Batı uygarlığı ile diğer uygarlıklar arasında yaşanan çe- lişki ve uyuşmazlıklar, son iki yüzyıl boyunca tartışma konusu olagelmiştir. Bu tür tartışmalann en yoğun olarak yaşandığı bir örnek, Osmanlı'dan Cumhuri- yet'e geçiş yıllarıdır. Bu bağlamda, Ziya Gökalp'in teknolojik yenilik ya da bilimsel gelişme anlamında uy- garlık ile gelenek ve göreneklerin bileşimi, düşünce ve sanat yapıtlarının tümü anlamında kültürü ayır- maya çalıştığı anımsatılmalıdır. • • • Burada uygarlık konusundaki tartışmalara girmenin bir anlamı yoktur. Önem/ı olan, Atatürk'ün oluşturdu- ğu laik Cumhuriyet modelinin içeriği ve niteliğidir. La- ik Cumhuriyet, köklü bir dönüşüm projesidir. Bu pro- jede, tam anlamıyla bütüncüf bir yaklaşım vardır. Osmanlı'da, özellikle yargı ve eğ/timde yaşanan ya da yaşatılmaya çalışılan eski ile yeni yapılar, Cumhuri- yet ile noktalanır. Yargıdan yönetime, eğitimden bili- me, her alanda yenilik, değişim ve dönüşüm süreci- nin temelıdir. Yenilik, ikircikli biranlayışJa uygulan- maz; bütüncüldür. Cumhuriyet ılericiliğinin çok önemli bir özelliği de, devletin daha doğrusu kamusal alanın, dinin kural- lanna bağlılıktan; o kurallara göre düzenlenmiş ol- maktan, kurtanlmasıdır. Cumhuriyet, devleti, top- lumsal siyasetten ticarete, evlilik ve miras hakkından borçlanmaya ve boşanmaya, toplumsal yaşamın tüm alanlarında, dinsei etki alanının dışına çıkarma anla- mına gelir. Ek bir noktanın a/tı çizilmelidir. Toprak reformu yap- madaki başarısızlığı biryana, özellikle 1930'lu yıllann devleti, değişik toplum kesimlerine olabildiğınce eşit uzaklıkta durmayı başarmıştır, denilebilir. O yıl- larda devlet, sonraki yıllarda olduğu gibi büyük top- rak sahiplerinin, ticaret ya da basın-yayın sermayesi- nin çıkarlanna yakın durmamıştır. O yıllann devleti, göreli olarak, otonom ya da özerk bir nitelik taşımış- tır. Devletin göreli özerkliği, ekonomik vetoplumsal ge- lişmeye yön verebilmesini; orta ve uzun dönemli kal- kınma stratejileri oluşturmasını sağlar. Darçıkarağla- rına dolanan devlet, güçlü sermaye kesimlerinin gün- lük çıkarlarının oyuncağı olur; ne politika üretebilir ne de uygulayabilir. Atatürk'ün oluşturmaya çalıştığı, böy- le bir yenilik yapısıydı. 0, "Efendiler! Medeniyet yo- lunda muvaffakiyet yenileşmeye bağlıdır" diyordu. [email protected] DUNYA EKONOMÎSÎNE BAKIŞ / ERGtN YILDIZOĞLU LONDRA [email protected] Yalnızca ekonomik değil, siyasi gelişmeler de küresel toplumsal şekillenmenin nızla "bir kınlma noktasına" doğru yaklaşmakta oldu- ğunu gösteriyor. Böyle tarihsel yön değiştir- me ya da kınlma noktalan her zaman, anda- ki değişimlere biçim veren bir "olay" ile çakı- şır. ABD'nin Irak'ta bir rejim değişikliği girişi- mi böyle bir "olay" yaratmaya aday. Bellrslzlik her yertfe Geçen hafta dünya ekonomisinin bataklığa saplandığını yazmış, en temel düzenleme po- Irtikalannın (neoliberalreçetelerin)geri teperek sorunlan daha da ağıriaştırmaya başladığına değinip bir polrtik belirsizliğin, hatta yönelim- sizliğin geliştiğine dikkat çekmiştim. Yine bu bağlamda olmak üzere ABD'nin dünya eko- nomisi içindeki ağırlığı da artık bir lokomotif işlevi görmüyor, aksine, defiasyonist etkileri güçtendiren bir fasit daireyi güçlendiriyordu. Bu hafta The Economist'in dünya ekonomisi eki de aynı temayı işliyor, utana sıkıla, olduk- ça da acı çekerek Keynesgil politikalan tozlu raflardan ind/rip masaya koymaya baş/ıyordu. The Economist'e göre deflasyon (fîyatlanda eğilimsel bir düşüş) enflasyondan çok daha tehlikeliydi, bu yüzden bütçe açıklannı dısip- lin altınaalmaya yönelik sıkı maliye ve para po- litikalan "büyük çaplı bir çılgınlık" olacaktı. Ama dikkatli bir okuyuş, aslında The Econo- mist'in kendi önerilerine çok fazla inanmadı- ğını da düşündürüyordu. The Economist serbest piyasa modeline (neoliberalizme) hiçtoz kondurmaz. Hatta or- taya çıkan sorunlan görmezden gelmek için büyük çaba sarf eder -1990'lann ikincı yan- sında aşın yatınm sorununa isaret edenlerie bir sürealayetti, sonra birden, kendisi kapa- site fazlası sorununu işlemeye başladı. Bu yüzden, The Economist bir sorunun varlığını kabul ettiğinde de hemen duru- mun aslında çok daha vahim bir hale gelmiş olabileceğinden kuşkulanmak gerekiyor. IMF de aynı soydan, "aşın iyimser" birserbest pi- yasa savunucusudur. Halbuki, enson "Worid Economic Outlook" raporu oldukça karam- sardı, hatta Reuters'e göre "her an yıkılmaya hazır bir kâğıttan şato" görüntüsü çizi- yordu. The VVashington Post, Dünya Ban- kası ve IMF'in artık "serbestpiyasa dog- masını sorgulamaya başladıklanm", "kü- reselleşmeyi yeniden değerlendirmeye başladıklanm" ileri sürüyordu (27/09). The Economist'in konuya ilişkin değerlendir- mesinin baş/ığı "Barikatın iç tarafındaki kuşkular" idi. 1994-2000 arasında Inter- American Development Bank'ta, IMF programlannın uygulanması için çalışmış Prof. Ricardo Hausman da (Harvard) serbest piyasa reformlanyla ilgili olarak "O zamankı umutlu havayı tümüylepay- laşmıştım. Şimdide düşkınklığınıtümüy- le paylaşıyorum" diyor (VVashington Post). Dünya Bankasının baş ekonomis- ti Nicholas Stearn de "Biz çoktan 'VVas- hington Consensus'ü aştık" diyormuş. Kısa- cası neoliberalizmin (serbest piyasa modeli- nin) iflas ettiğine ilişkin gerçeği saklamak, ar- tık olanaklı değil. Ama hem "CÎyfeyse biz bu bokuniyeyedik?"hemde"Pekişı'mdine ola- cak" sorulannın cevabını ortada yok. ABD'nin Irak'ta rejim değişiMiği bağlamın- da Avrupa, Rusya, Çin ve Japonya gibi "bü- yükgüçler" üzerinde yaptığı baskılar da siya- si alanda bir çözümsüzlük olduğunu gösteri- 'Olay' Hcla Yaklaşırken yor: "Büyükgüçler" ABD'nin baskısını kabul ederlerse, Bush yönetim/ yeni dış politika stra- tejisinin işlediğini düşünecek, ABD'nin impa- ratorlukçu refleksi güçlenecek. Irak savaş/ ve gelecekteki "önleyiciilk vuruşlar" artık engel- lenemez olacak. "Büyükgüçler", Bush yöne- timini yokuşa sürseler. bugün (pazartesi) BM sız (The Financial Times 27/09). Yine de, BM Güvenlik Konseyi'nden, kısa dönemdedurumu idare edecek, Irak'a müdahaleyi de birsüre geciktirecek bir uzlaşmaya vanlabilir, hatta bundan sonra, za- manı geldiğinde Irak'a yapılacak saldın "6ü- yük güçleri" içerecek bir ittifakla da gerçek- leştirilebilir. Ama birkere Irak vurulduktan son- ra, sürecın hızla karmaşıklaşarak bir kınlma noktası oluşturacak bir "olay"a dönüşmesi, bana engellenemez gibi geliyor. Güvenlik Konseyi'ne sunulacak ABD-USA önerisinı reddetseler ya da Irak savaşını en- gelleyecek, hiç olmazsa erteleyecek yönde yumuşatmaya kalksalar, ABD'nin tek başına davranarak BM platformunu tümüyle anlam- sızlaştırma, "büyükgüçleri" kenara iterek tek başına davranma olasılığı yüksek. Diğertaraf- tan, içinde bulunduğu ekonomik koşullarda, ABD'nin Iraksavaşının mali yükünün altından tek başına kalkması da hemen hemen olanak- irakveötesi Irak'a vurulduğunda, nasıl, "üst üs- te küp dizseler, alttakini çekseler" de- yimini anımsatan bir göriintüyle karşı- laşacağımızı düşleyebılmek için, 1991 'de olanlan kısaca anımsamakta yarar var. Şiilen'n (ve Iran etkisinin) güç- lü olduğu güneyde, Saddam rejiminin baskısından bezmiş halk, ayaklanma- ya ve böylece Irak rejimi tarafta/iannı hedef alan bir katliam gelişmeye baş- ladı. Ancak ABD Saddam'ı yerinde bı- rakmayı seçtı. Saddam güçleri de bu ayaklanmanın intikamını çok ağırbir bi- çimde aldılar. Yeni bir katliam tehlikesi ve Iran'ın Şii bölgesinde etkisini güçlendirme- si hatta bir kukla rejim oluştunması olasılığı bu gün de geçerli. Kuzeye bakınca, yine ezilmiş bunalmış bir başka halk görüyoruz. Kürtler Irak savaşına, katılmanın, Şiitergibi ortada bırakılıp katledil- menin nskinı göze alabilmek için karşılığında önemli bir kazanç, birtür. (üstelik de Kerkük'ü içeren) devlet ıstiyoriar. Ama savaşa katılma- nın karşılığında Kerkük'ten nemalanmayı bek- leyenler sa/t Kürtler değil. Bökjedeki Türk- menleri himaye eden Türkıye'nin de bu pet- rolde gözünün olduğunu düşünmekyanlış ol- maz. Ikincisi, Türkiyeneb/çimde olursaolsun, uluslar arası alanda tanınan bir Kürt devletine karşı. Kısacası ABD'nin bökjeye, hem kuzey- de Türkiye'nin hem de güneyde Iran'ın nüfuz alanlannı genişletmesini, sürece müdahaJe et- mesini engelleyecek bir yaygınlıkta ve derin- likte yerieşmesi, buna uygun bir rejim inşa et- mesi gerekiyor. Ürdün kralı Hüseyin'in ani bir kararla kar- deşi Hasan'ı tasfiye ederek oğlunu iktidara getirmes/nden sonra, Hasan'ın, Saddam sonrası (rak rejiminin inşasında kullanılaca- ğ/na ilişkin bir senaryo vardı. Geçen hafta Stratfor'un aktardığı dedikodulara göre bu senaryo şimdi, Irak'la Ürdün'ün genişletil- miş, ama Şiiler ve Kürtler için birer otonom bölgeyi de içeren bir Haşimi Krall/ğ/ alt/nda birleştirme projesine dönüşmüş. Böylece Iran, Suriye ve Suudi Arabistan birbirlerin- den, büyük ve ABD yanlısı güçlerin kontro- lünde olan bir araziyle ayrılmış olacaklar; ABD, bu yeni devleti korumak ve Batı adı- na petrol rezervlerinin güvenliğini sağlamak amacıyla bölgeye yerleşebilecek. Kerkük yakınına yeni üstler kurarak burayı da ne Turkiye'ye ne de Kürtlere kaptırmayacak. Bölgede herhangi bir karışıklık anında her yere hızla karadan müdahale edebi/ecek bir konumda olacak. Ama eğer gerçekten var- sa bu planın, Türkiye'den Suudi Arabistan'a, Suriye'den Iran'a kadar bölgede herkesin tepkisini ekmesi, "büyük güçlerde" büyük huzursuzluk yaratması, "Pekişimdisıra kim- de?" sorusunu gündeme getirmesi de ka- çınılmaz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle