12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 AĞUSTOS 2002 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Sabahın İlk Serinliğinde... "Yazınızm ilk ve son cümlesini atın." Bir us- tanın öğüdüdür bu! Anton Çehov'un olmalı!.. Öykü, en zor sanattır, hem şiire hem ramana ya- kın... En kasa biçimde, en az sözcükleanlatmak birşeyleri... Ne olursa olsun, demeyin: Yaşam- da heranr her şey önemlidir. Go'rene, bilene, an- layana, daha da çok anlatana... Korkunç sıcaklar bitti mi? Sabahın beşinde bahçededolaştım. Biraşa- ğı biryukan... Serinliği özlemişim. Yalnızlık hiç aranırmı? Hem "Yalnızlık Bana Yasak" diye ki- tap yazmış biri!.. Aylardır çekildim bir köşeye... Zorzamanımızda, toplum dışı kalmak, bunu is- temek... Fildişi kuleler çoktan yıkıldı. Dağa, te- peye, denize, en uzak yerlere bile kaçamazsın. Dünya küçüldü. Evren de küçülüyor. Bir gün Merih'ler, Utarit'ler komşu kapısı olacak. Ama insanoğlu ne kazanacak bundan? Yine aynı in- san olarak kaldıktan sonra!.. Ay'a gidileli otuz yılı geçti. Bir adam ayağını bastı, üç beş adım attı, yerden bir şeyler topla- dı, getirdi, incelendi. Sonra hepsi unutuldu. Ay'a gitmek, yerleşim birimleri kurmak, insanlığaye- ni umut kapılan açmak, hepsi unutuldu... Yann Merih'e d e gidilse ne olacak? Boşuna masraf, boşuna ernek, boşuna çaba... İnsanoğlu, hep keşifler, buluşlaryapmak, ye- ni şeyler aramak ister. Yüzyıllardır böyle!.. Ama bir türlü "kendini" keşfedemedi! Gücünü boşa kullandı. Felsefede, edebiyatta, bifimin her da- lında... A m a kendini unuttu... "Ben böyleyim" dedi, öyle kaldı! En büyük keşif, en büyük bu- luş insanın kendini bulabilmesi, tanıyabifmesiy- di oysa... Dünyayı değiştirmek. Toplumu değiş- tirmek. Düzeni değiştirmek!.. Yüzyıllardır bu ha- yalleri gerçekleştirilmek istendi. Yanıldılar!.. ön- ce insanı değiştirmek gerekiyordu... Ama değiş- tirilecek insan böyle bir istekte miydi? Istiyormuy- du değişmeyi? Herdevrim, ileri biradımdı. Zor- la, baskıyla, adam asmayla, kesmeyle bu işi çözmekisteyenlerdeoldu. 'Erdem'adına, 'mut- luluk' adına, 'huzur' adına... Bir kez atılalım o büyük kavgaya, sonunda gerçekleştirelim de- ğişmeyi diyenler de... İnsan, insan olmadıkça, insan beynindeki, yü- reğindeki kirlerden annmadıkça hiçbir şey de- ğişmeyecek! O gitti, bu geldi, o yazıldı, bu çizil- di, yıllar, yüzyıllar, filozoflar, şairler, hatta insan- lığın yolunu çizen peygamberfer de geldi geç- ti. Ama insanoğlu bunca öğrenim, bunca bilgi, bilinç kazanımlanna karşın, yine, o ilkel, yine o bencil, yine o körleşmiş yaratık!.. Sabahın se- rinliği miydi beni bu tür iç çekişmelere iten!.. Temmuz-ağustos bunaltıcılığından kurtulma günlerinin şaşkınlığı mı? Döndüm dolaştım, bek- tedim ilk gazeteleri. Bakın, yirmi birinci yüzyıl gel- di. "Enseyi karartmayın " diyen kişiler hâlâ umut- lu gibi!.. Dün de bugün de hep, dünyada deği- şiklik, yenileşme, kurtuluş arayışları... Oysa in- san, hep aynı insan, hangi din, hangi ırk, hangi ulus, hangi renkte olsa da, olmasa da!.. Siz de okuduğunuz yazılann ilk ve son cüm- lesini atın! geriye bir şey kalıyor mu? Bakın! MİRA SUİT-BODRUM Teknoloji, nostalji ve huzur... Yepyeni Bir Bodrum Yazma kapılannı açıyor.. Bodrum'un en güzel koyu ve eşsiz denizine sahip Torba'da yer alan Mira suit 27 adet 50 metrekarelik ferah suitleriyle sizleri 22 Haziran 2002 tarihinden itibaren misafir etmeyi bekliyor. TELEFON:0252 367 22 22 F4X: 0252 367 22 20 e-mail: mirasuitto superonline.com www.mirasuit.coin u Bu arada Butik Otel anlayışınızı degiştiriyoruz" ENGLISH CENTRE Genel Ingıitzce Progrannlan Şirfcetier ve Kuruiuştar İçin Ûzel Pragramiar İş Ingıfizceei Pragramları TDEFL-lELTS-FCE Sınavlanna Haztrfck ProQramİan Çocuklara Özei Hafta lç< Gûndüz Yoz Prograrvian Bire-bir tngitece E&tımlen Ev Hanımlanna Ûzel Programlar Oğrencılenmtze Ocretsiz Aktiviteter RurrmH C*d. No:92 B022a Otmnkıy Istanbuf T*t: (0212)225 91 7Z<247 0»C3 - 241 20 M UŞAK 2. ASLİYE HUKÜK HÂKİMLİĞrNDEN Esas No: 2002/286 Davacı Giineş Sıgorta A.Ş. vekili tarafından davalı Halil Özsay aleyhine açılan alacak davasının yapılan yargılamasında verilen karar uyannca; Daha önce Ke- malöz Mahallesi Şeref Cad. No: 37 Uşak adresınde iken bu adresinden ayrıldığı bildirilen ve bütün tahki- katlarda bulunmayan davalı Halil Özbay'ın duruşma günü olan 31.10.2002 günü saat 9.00'da Uşak 2. Asli- ye Hukuk Mahkemesi salonunda bizzat hazır bulun- ması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, gelme- diği ve duruşmada kendisini temsil ettirmediği takdir- de yargılamanm yokluğunda yürütülüp bitirileceği hu- susu dava dilekçesi ve duruşma günü tebligi yerine ka- im olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 52169 Spora Felsefeyle Bakmak... ArslanKAYNARDAĞ S por toplum içinde öyle bir duruma gel- di ve öyle sorunlann konusu olmaya baş- ladı ki, ona felsefe ve etik açısından bakmanın ilgi çekeceğini düşündüm. Önce sporun tarihinden kısa- ca söz etmek istiyorum: Ilkçağın en önemli kentleş- mesi Yunanistan'da gerçekleştik- ten sonra, spor bu kentleşme içindeki yerini almış, insansal ve toplumsal yönü açıkça belli olmuştur. Daha o tarinlerde bu- günkü sporlann çoğu vardı. Bun- lann bir düzen içinde ve kural- lara uygun olarak bir arada ya- pılması düşünüldü. Böylece "olimpiyat" dediğimiz olay baş- lamış oldu. Bir yandan dünyanın ilk açık hava tiyatrolan yapılırken, bir yandan da her türlü spora elve- rişli stadyumlaryapılıyordu. Yu- nanistan yanşlar ülkesiydi. Ör- neğin maraton ve meşale koşu- lannı, başka ülkelerden önce orada görüyoruz. Yunanistanlı eski fîlozof ve ozanlann yazı ve dizeierinde sporla ilgili yerler az değildir. Filozof Platon insan ömrünü bir koşuya benzeterek şöyle der: "Dünyadan getip geçen kuşak- lar meşale taşıyan koşucular gi- bidir. Yaşamı parlak bir meşale gibi, bir kuşağin elinden yeni ge- len kuşağin eline uzaüp verir- ler." Olimpiyatlann başlamasıyla "oBmpizm" kavTamı meydana geldi ve bu kavram her şeyden önce spor yapan insanı gerekti- riyordu. Spor, tür ve etkinlik ola- rak ne kadar çoğalırsa çoğalsın, temelde olan hep insandır. Do- layısıyla bu konu hümanizmden yani insancılık felsefesinden ay- n olarak düşünülemez (1). Bu felsefeye göre, insanın eğitilerek yeni değerler, kazanması gere- kir. Başanlı olması, istencini (iradesini) iyi kullanması bu eği- time bağlıdır. Sporu insanlar yapar, insandan başka canlılar için spor yapmak söz konusu olamaz. Deve güre- şi, horoz döğüşü gibi şeylerin sporla ilgisi yokrur. Çünkü spor- da görülen her şeyden önce is- teoç olayıdır, hayvanlarda istenç bulunmaz. Her insan spor yapabilir ve kendi yeteneğine uygun bir spo- ra yönelir. Ne varki, bu onun için eziyet değil, zevk olmalıdır. Şunu iyi bihnek gerekir ki, spor yalnız bedenle yapıhnaz. Ak- lın, zekânın, duygulann, kendi- ni denetleme bilincinin de beden- le birlikte hareket etmesi çok önemlidir. Sonuçta meydana ge- len hareketler bir yandan da "gü- zeffikn kazanır. Kaba ve hoyrat hareketlere spor denemez. Spor bir uygarlık işidir, karşı- lıklı iki insan ya da taİcımlar spor yaparken her zaman evrensel kurallara göre hareket etmeli, düşmanlık gösterilerine, gergin- liğe yer verilmemelidir. Yapılan işin ortak bir uygarlık etkinliği olduğu unutulmamalıdır. Hiçbir şekilde toplum rahat- sız edilemez. Çünkü spor, ken- di kuralianna olduğu kadar uy- garlığın kurallanna da bağlıdır. BuradaJd uygaryaşam biçimi, dı- şardan uyanya gerek kabnadan kendini belli etmelidir. Zaten, "^»rabaşhyonını'' diyen bir in- san, bütün uluslan kapsayan bir toplumsal anlaşmaya girmiş sa- yılır. Spor bu bağlamda, top- lumdaki erdem bilincine de kat- kı sağlamış olacaktır. Sporun amacı yine spordur, başka bir deyişle amaçla sporu yapan insandır Bu durum onun her şeyden önce amatör bir uğ- raş olması anlamına gelir. Böy- le olmakla birlikte, hiçbir za- man profesyonel olarak yapıla- maz da denilemez. Ama ne olur- sa olsun, temelindeki amatör- lük özelliğini kesinlikle yitir- memelidir. Gençler kulüplere yönlendiri- lirken, para ya da, öteki mes- leklere göre aşın maddi değer ta- şıyan ödüller alamayacaklarını bilmelidirler. Devletin, özel gi- rişimcilerin davranışları da bu kurala uygun olmalıdır. Sporun insan onuruna yakışan eğitsel yönü, şımartıcılıktan uzak özel- liği, bu bakımdan çok önemli- dir. Istenilen şey, sürü insanı de- ğil, kişilik sahibi insanlardır. Yoksa "insancdık'', insan sevgi- si sözde kalır. Asıl amaç ticaret, reklam, politika oyunlan, bölge- cilik ve şimdilerde göriilmeye başlayan dinsel gösteriler vb. arasında yok olur gider. Saydı- ğım özelliklerin toplum koşul- lanna bağlı olduğunu biliyoruz. Kapitalizmin yapısındaki olum- suz koşulların, terk edilemeyen feodal alışkanlıklann birçok şe- yi gittikçe daha çok yozlaştırdı- ğı toplumlarda spor kavramını bütün güzelliği ile yaşatabilmek bilinçli insanlann çabalanyla gerçekleşebilecektir. ••• Spor bir çeşit "oyun" olarak da nitelendirilebilir. İnsan bu- rada tiyatrodaki aktör gibi, ken- di dışındaki bir durumu canlan- dırma çabası içine girmektedir. Yapılan hareketler, kişideki ki- mi yönlerin o anda somutlaştı- nldığı bir etkinlik halini alır. Bu- na izleyenJer de katılır ve elde edilen başan haz duyularak pay- laşılır. Böylece, filozof Arîsto- teles'ın dile getirdiği anlamda bir "armma" meydana gelmiş olur, ruhlar bu oyun sırasında temizlenip yıkanırlar. Değerli yazar Zeynep OraL kısabir süre önce yayımlanan ya- zısında (3) yaşadığı böyle bir duygudan söz ederek "yalnız maçian değil, maçlan se> reden- leri de izierken tiyatro sanaûn- daki catarsis (annma) olayma tanık olduğunu, bundan tat al- dığmı" söylüyordu. Yazıyı bitirmeden "spor ve amacı" konusuna yeniden dön- mek istiyorum. Birçok toplumda yöneticiler, sporu amacından uzaklaştırmak ve onun aracılığı ile insanlan sürüleştirmek istemektedirler. Örneğin faşist Ispanya'da dikta- tör Franko başkent Madrid'de- ki stadyum için "yüz elü bin ki- şilik uyku tulumu" diyordu ve bu tulumdan çok memnundu. Bugün Ispanya'da ve başka ülkelerde diktatörlüklerpek kal- madı ama, futbola o bakışla ba- kan zihniyet acaba ne kadar de- ğişti? Görsel medyanın gelişip para babalannın eline geçme- siyle stadyumlar evlerin, işyer- lerinin içine kadar girmeye baş- ladı. Dolayısıyla halkı uyutma alanlan alabildiğine genişlemiş oldu. Eski Yunanistan'da spor ya- nşmalannda başan kazananla- ra verilen ödül, başlara geçirilen zeytin dalı çelenkler idi. Çelenk bir simge idi kuşkusuz ve in- sanla ilgili birçok değeri birden kapsıyordu. Bu tür simgeleri bugün de olanca temizliği ile yaşatmak, sporu başta çirkin kapitalizmin etkisi olmak üzere yozlaşmışlı- ğın her türlü olumsuz etkisinden korumak gerekmektedir. 1) AtiDaErdemlL Spor,Huma- nizm ve Olimpizm. Felsefe Aı- şivi, sayı30, 1997 2) Catarsis, bu terim ilk kez Aristotales'in Pbetika adındaki kitabında yer almışrır. 3) Zeynep Oral, Tükürük Cezasının Düşündürdükleri, Cumhuriyet Gazetesi, 29 Haziran 2002 • • • Ulkesini Seven insan... YarçL Doç. Dr. Meral MADENOGLU KIVANÇ tst. Üniversitesi Bakırköy Sağlık Yüksekokulu Öğretim Üyesi H er gün aynı saatte ve aynı durakta otobüsbeklerken, Doğu'dan gelmiş; karakaş- h kara gözlü, zayıf, dina- mik görünümlü, fakat ko- nuşunca belli rahatsızlıkla- n olduğu anlaşılan genç bir kadınla tanışnm. Belli ki o da her sabah işe gidi- yordu. Eğitimci olmam onun çok ilgisini çekmiş olacak ki anlatmaya başla- dı: "Aflem beni, lozlar oku- mazaniayışryta okula gön- dermedi. (Anlaşılan aile- snden depekdeğergörme- miştL) Benizoria birfleriy- le evlendinneye kalkukla- nnda ben de kocama kaç- tım ve yaşantımız başka olurdiye Jstanbul'a geldik. Arka arkava üç çocuğum oldu. Şimdiki aknmla bu kadarnu düşünemezdim. Amaeğitiminıyoktuvehiç- bir şey bilmiyorduk. Şim- di çocuklanmı nasıl yetiş- tirecegimi düşünüyorum. Onlann geleceğini düşün- mekten kendi hayaamıya- şayanuyDnımJ" Bu örnek bana 4 Tem- muz 2002'de Cumhuri- yet'te yayımlanan "Ben de Okumak tstiyonım" baş- lıkh yazıdaki, Van'ın Bah- çesaray ilçesinde okumak isteyip okuyamayan kaz ço- cuklannı düşündürdü. Yi- ne aynı günlerde, 7 Tem- muz 2002'de Cumhuri- yet'te yayımlanan, Milli Egitim Bakanlığı'nın yap- tığı bir araştırmaya göre yaklaşık 153 bin kız çocu- ğunun tf kühürel yapı için- deki din anLjpnşı. kücükvaş- ta evlendirilme, çalışürü- ma ve ailelerin ekonomik güçlüJderi" gibi nedenler- le okula devam edemedik- leri anlaşıldı. Bahçesaray'da ve başka yerlerdeki oku- yamayan kız çocuklannın yukanda anlattığım yaşa- möyküsünde olduğu gibi kendine aynlmış yaşam- lan olmayacaktı. Kendi ya- şamlan eşlerinin ya da ço- cuklannın yaşamlanna en- dekslenecekti. Yaşamla- nndaki arzulan hep geri planda, özlem içinde kala- caktı. Düşünmek bile zor geliyor... Asıl, Bahçesaray'da oku- mak isteyen kızlar için Cumhuriyet gazetesi aracı- lığı ile çağn yapan yazı- nın sahibi Prof. Dr. Ayşe Yüksel'i kutlamak istiyo- rum ben. Ashnda bana çok uzak biri değil. Yıllar ön- ce aynı okuldan fakat fark- lı yıllarda (Istanbul Üni- versitesi Florence Nightin- gale Hemşirelik Yükseko- kulu) mezun olduk. Me- zun olunca aynı üniversi- tenin farkh alanlannda ça- lışarak deneyim kazandık. Ayşe Yüksel, önce çahşrı- ğı alanla ilgimizi çekti. Lepra Hastanesi'nde çalı- şarak leprab hastalann sev- gisini kazandı ve hastala- ra bakımınve eğitimin gü- zel örnekJerini verdi. Bu alandabilgüerini arttırmak üzere Afrika'ya gitti. Bil- gilerini devamlı meslek- taşlan ve üp öğrencileriy- le paylaştı. Lepralı hasta- larda olduğu gibi hemen hemen aynı ayak sorunu- nu yaşayan diyabetliler için de ayakkabı atölyesi kura- rak oradaki iyi durumda olan hastalarla rehaböite edidçahşmalardabulundu. Konusunda ilklerden ol- duğunu söyleyebilirim. Ayşe Yüksel halk sağh- ğı alanındaki çalışmalany- la da dikkati çekti. Çağdaş Yaşamı Destekleme Der- neği'nin proje çalışmala- nna katıldı. Özellikle kır- sal bölge çalışmalanndan sorumlu oldu. Zaman za- man Prof. Dr. Türkan Say- lanekibi üe ağırlıklı Doğu ve Güneydoğu olmak üze- re Türkiye'de tarama ça- lışmalanna katıldı. Yapı- lan çahşmalan mesleksel toplantılarda dile getirdi ya da yazdı. Geçmişte bir 12 Mayıs Hemşirelik Haf- tası toplantısını anımsıyo- rum. Yine böyle bir Doğu ziyaretini özetlerken onlar için kitap-defter yardımı çağnsında bulundu. Şim- di yaptığı gibi her zaman adeta Doğu bölgesi ile bi- zim aramızda birköprü ol- maya çahştı. Her aydın gi- bi artık meslek sorumlulu- ğunun dışında toplumsal sorumluluğunu da yerine getirmeye başladı. Hiç unutmuyorum, yine 12 Mayıs 2001 tarihinde Hem- şirelik Haftası nedeniyle bir toplantıda yaptığı ko- nuşma, beni ve orada bu- lunan meslektaşlan çok et- kilemişti. Konuşmasını Atatûrk'ün ilkelerinden yola çıkarakyapü ve özgö- revini (misyonunu) açık- ladı. Doğu bölgemizin hiz- met beklediğıni, sağuk ne- ferleri yetiştirmek üzere yakında Van'a gideceğini, oradaki topluluğa açıkladı. Aslında ülkemizde Ay- şe Yüksel gibi güzel insan örneklerini görmek olası. Doğu'da özellikle kız ço- cuklanna da olanak sağla- yıp firsatlar verildiğinde bu örnekler artacaktır. Onun için hepimize oku- mak isteyip de okuyama- yan her kız çocuğunu ku- caklamak sorumluluğu düşmektedir. Şeriatçıyı Şu Lidercikler Yükseltti HÜSejin YILDIRIM Eski Türkiye BirlikPartisi G. Sekreter Yardımcısı Ş eriatçının gelenek- çisi-yenilikçisi ol- maz. Milli Nizam'la başlayıp Saadet ve AK Parti olarak yollanna de- vam eden koktendinci şe- riatçüar, laik ve demok- ratik Türkiye Cumhuri- yeti devletini yıkarak ye- rine bir din devleti kurmak için iki cepheden, bu cum- huriyeti kuran Mustafa KemalAtatûrk'e ve onun çağdaş fikirlerine saldır- maktadırlar. Bunlar bu saldmlan- mn zeminini 1950'li yıl- larda Demokrat Parti'nin şemsiyesi altına girerek elde ettilet Arkasından Demirel'den, Özal'dan, KenanEvTen'den, Tansu ÇiDer'den, bu gün Mesut Vılmazdan, Ecevit'ten güç ve cesaret almaktadır- lar. Bu saydığım parti li- derleri, laik ve Atatürkçü olduklannı herplatform- da dile getirdikleri gibi, ik- tidarlan dönemlerinde verdikleri ödünlerle bu şeriatçı kesimim çıtası- nın yükselmesine, bu^- kın engel olmayı, göz yu- marak destek olmuşlar- dır. Bundan 33 yıl önce Er- bakan ve arkadaşlan, la- ik cumhuriyetimiz ve on kuruculan aleyhine ne söylemişlerse, kapatıldık- ça yeniden kurulan ve yol- lanna daha saldırganla- şarak devam eden SP ile AKP yöneticilerinin sar- fettikleri sözler ve inti- kam duygulan aynıdır. Bunlar laik ve demokra- rik sistemin arkasına giz- lenerek \e arkasına gizlen- dikleri sistemi yıkarak be- yinlerinin içine yerleşmiş olan din devletini kurma- ya çalışmaktaduiar. Bunlar 33 yıldan beri kaplumbağa yürüyüşüy- le ilerlemektedirler. İlk yıllarda basına kapalı me- kânlarda özellikle yoksul kesim üzerinde dinsel tel- kinlerle baskı uyguladılar, 1973 seçimlerinden son- ra Ecevit'le koalisyon ku- rarak ünam-hatip lisele- rinden mezun olan genç- lerin Tıp-Hukuk-Siyasal ve benzeri fakültelere git- mesini sağladılar. Arkasından birinci ve ikinci MC hükümetlerin- de yerlerini alarak devle- tin ana gövdesine yerleş- riler, 12 Eylül'de Kenan Evren'in desteği ile yur- tiçinde ve yurtdışında Milli Gençlik Teşkilatla- n'nı örğütlediler. Bütün bu faaliyetler sürdürülürken yukanda isimlerini saydığım söz- de laik düşünen Atarürk- çüler susarak, yapılanla- n görmemezlikten gele- rek, birlikte hükümetler kurarak, daha açık bir de- yişle bu şeriatçılan bes- leyip büyüttüler. 28 Şubat kararlan ce- surca alınmış olmasaydı ülkemiz Iran'a, Cezayir'e, Afganistan'a dönebilir- di. Ülkeyi yöneten siya- silerimk içine düştükle- ri gafletten çıkmadıkça, aydınlanmız aymazlak- lanndan vazgeçmedikçe, işi sürekli askerlerimize havale etmeye ve arka- sından da askerlerimizi siyasete müdahale etmek- le suçlamaya devam et- tikçe irticanın çıtası her geçen gün biraz daha yük- selecektir. BAYRAMİÇ ASLİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN 2001 190 Davacı Ahmet Çakır tarafından mahkememizde açılan zayi nedeniyle çek iptali davasının açık yargılaması sırasında verilen ara karan uyannca, tstanbul Yapı Kredi Bankası tstinye Şubesi nezdinde dava dışı Yusuf Yeziz keşideli ve onun hesabına ait hamiline 0180175 nolu 500. 000.000.-TL. bedelli ve 15. 12.2080 keşide tarihli çeki haklı bir nedene istinaden elinde bulunduran kimselerin ilk ilan tarihinden itibaren 6 ay içinde mahkememi- ze müracaat etmeleri, aksi halde davacmın zayi iddiasının kabulü ile özellikleri belirtilen çek yapragının iptaline karar verileceği hususu ilan olunur. 3.6.2002 Basın: 36173 PENCERE Ahmet ile YD••• Izmit, Istanbul'un burnunun dibinde; ne Diyar- bakır, ne Urfa, ne Mardin, ne de Maraş... Izmit'te bir olay yaşandı. Ahmet Karahasan (21 yaşında) YD'yi (16 yaşın- da) kaçırmaya kalkıştı... Kızın akrabalan, yakınları, erkek kardeşleri eyle- me geçtiler; babalar, amcalar emirler verdiler; aile meclisi toplanıp ateş püskürdü... Ahmet bir büfede çalışıyordu; genci kaçırdılar, bir ormanda işkence ettiler, sonra dansöz kıyafeti giy- dirip Izmit'te sokak sokak dolaştırdılar... Garip birceza!.. Diyorlarki: Büfeci Ahmet Karahasan ancak böyle kurtuldu; yoksa işini bitireceklerdi. • Gazetelerde yayımlanan fotoğraflara bakıyorum, ortada dansöz giysileriyle zavallı Ahmet, iki yanın- da cezayı uygulayan iki genç... Cezayı uygulayan iki gencin giysileri 'modern'; beyaz 'f/şört'giymişler, biçimli pantolonlan, son mo- daya uygun ayakkabıları var... Ne büyük şalvar, ne kuşak, ne kuşağin içinde cen- biye bıçak, ne piştov... Ikisi de kent insanı!.. Fotoğrafın arka planında çoluk çocuk görülü- yor; kızlı oğlanlı, şortlu; eğlenceyi gülerek izliyor- lar... Izmit'te bir ilginç gösteri!.. Içeriğine bakılırsa ortaçağ!.. Görüntüsüne bakılırsa, akıl almaz çeiişkilerin har- manlanması... • Dansözlük günümüzde gözde bir meslek!.. 'Ase- na'nın resimleri her gün medyada poz poz!.. Ortaya bir 'Nez' çıktı, gece klüplerinde boy gös- terdi; gazetelerde fotoğraflanndan geçilmiyor; ka- dın kılığında, gösterişinde, havasında erkeklerte- levizyonlarda kapışılıyor; erkeğin kadınlaşması sü- recini yaşıyoruz... Istanbul, Izmit'i kucaklayarak Anadolu'yu peşin- den sürüklüyon öyle bir çalgı, çengi, fuhuş, sefa- hat, eğlence, çılgınlık, uçukluk, rezalet geçerli ki ne Amerika'da eşi görülebilir, ne Avrupa'da ne de Uzakdoğu'nun gizemli ülkelerinde benzerine rast- lanabilir; hiçbir ölçü, endaze, kural, sınır tanıma- yan bu 'yenihayat'adına 'sosyete'denen kesimin gözdesi!.. Mankenlerin dedikodusu çok satışlı ga- zetelerimizin renkli sayfalannı dolduruyon toplumun en paralı çevrelerinin işi gücü 'kim kiminle düşüp kalkmış' üzerine çeşitlemeyi her gün izlemek... Ama Izmit'te 'töre' uğruna bir genci dansöz kı- yafetiyle kentte sokak sokak dolaştırmak, Do- ğu'nun aşiret hayatını metropole taşımanın ilginç yöntemi, değil mi?.. • Ahmet Karahasan olaydan sonra ortadan kay- boldu; 16 yaşında YD bir mektup bırakmış, kayıp- lara kanşmış, mahalleli iki gencin buluşmak için kaç- tıklarını söylüyormuş; YD'nin halası Azize Akkuş demiş ki: "- Ikisinin de cezası ölüm!.." Türkiye allak bullak.. Politikadaki kepazelikler de hızh bir geçiş süre- cinin inanılmaz göstergeleri... Çok ağnlı, sancılı, acılı, rezil ve çarpıcı bir geçiş sürecindeyiz, adeta bir 'ihtilal' yaşanıyor; her tür kuralın çiğnendiği toplumda, töreleri yaşatmak is- teyenlerin civcivli metropollerdeki hayatları bir dram... CEM YAYINEVİ Küçükparmakkapı tpek Sokağı No:10 80060 Beyoğlu-lstanbul Tel: (0212) 293 41 70 Faks: (0212) 244 15 33 Kitabın geliri NâZLm Hikmet Kûltür ve Sanat Vakfı'na bırakılacaktır. BAKIRKÖY 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2001758 Davacı Feruze Gök vekili tarafından davalı Faruk Baltacı aleyhine mahkernemize açılan nafakanın arttı- nlması davasının yapılan açık yargılaması sonnuda; Mehkememizin 1.7.2002 tarihli 2001/758 E. 2002/471 K. sayıh karan ile; Davanın kabulüne, Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mah- kemesi'nin 1995 506 E. 1996/304 K. ve 10.04.1996 günlü ilamı ile taraflann müşterek çocuklan 1990 do- ğumlu Baturalp Baltacı için takdır edilen 5.000.000.- TL. işrirak nafakasımn dava tarihi olan 3.10.2001 tari- hinden itibaren 200 milyon lıraya, aynı kararla tarafla- nn müşterek çocuklan 1986 doğumlu Ömer Mehmet Salih Baltacı için takdir edilen 5.000.000.- TL. iştirak nafakasımn da dava tarihi olan 3.10.2001 tarihinden itibaren 300.000.000.- TL.'ya çıkanlmasına, ki toplam 500.000.000.- TL. iştirak nafakasımn her ay sürekli dava tarihi olan 31.10.2001 tarihinden itibaren davalı- ~dan alınarak davacıya verilmesine, 52:920.000.- TL. karar harcından peşin alınan 13.500.000.- TL.'nın mahsubu ile bakiye 39.420.000- TL. harcın davalıdan tahsiline, 492.800.000.- TL. vekâlet ücretınin davalı- dan alınarak davacrya verilmesine. davacı tarafından karşılanan 16.740.000- TL. toplam harç giden ile top- lam 28.340.000.- TL. yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair verilen karar adresi meçhul bulunan davalı Faruk Baltacı'ya ilanen teblig olunur. Basın: 51362
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle