Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 2002 CUMARTESİ
8 HABERLERIN DEVAMI
GÜNCEL CU1NEYT ARCAYÛREK
• Baştarafı 1. Sayfada
Anlattığına göre, Derviş'i "\smai\Cen\in kucağın-
dan çekip alıp YTP'yiyarı yolda bıraktırıncaya kadar
çekmediği kalmamış!"
Meğer Bizim Kemal'in merkez solda ittifaktı, ilti-
haktı gibi yüksekten uçan kimi girişimlerindeki asıl
hedef; çocukluğundan beri hasretiyle yanıp tutuş-
tuğu CHP'de görev almak, ceket yakasına partinin
altı oklu amblemini takmakmış.
Ola ki Bizim Kemal şimdi için için övünüyordur.
Övünmekte elbette haklı. Zira dünden itibaren al-
tı oktaki "Devletçilik" ilkesi, yerini "Dervişçilik"e bı-
raktı.
Baykal-Derviş arasındaki 10 saatlik ikili görüşme-
yi medyamız hayranlıkla izledi. Bir parti bir kişiyle pa-
zarlığa oturdu ve sonuçta "karma ekonomiden çağ-
daş piyasa ekonomisine" geçilmesine karar verildi.
Özetlemek gerekirse; böylece, Bizim Kemal'le bir-
likte sol parti CHP de üç beş oy uğruna (düne ka-
dar eleştirdiği) IMF programlarının uygulayıcısı ola-
cağını ilan etti.
Zaten Bizim Kemal'le uzun zamanlı konuşmalara
başladığı sıralarda Baykal, "içine kapanık Türki-
ye'den küresel Türkiye'ye" geçmenin zorunlu oldu-
ğundan söz ediyordu. Örneğin Cumhuriyet'e verdi-
ği bir demeçte, "Eskiden dışa açılma temeline da-
yalı kimi ekonomi anlayışlan ANAP'ın tekelindeydi.
Bu tekeli ortadan kaldıracağız" dedi.
Bu ve benzeri demeçleriyle Baykal; (kendisine hâ-
lâ kuşkuyla bakan) iş çevrelerine, işçi sendikalarının
sermayenin temsilcisi diye andığı (3 Kasım'da yüz-
de 10 barajını aşamayacağı varsayılan) ANAP'ın ye-
rini almaya aday olduğunu duyurdu.
Baykal ile Bizim Kemal, birlikte yurt gezilerine baş-
layacaklar. CHP lideri kürsülerden IMF dayatmaları
sayesinde giderek yoksullaşan (özellikle Anadolu
kentlerinde) halka Bizim Kemal'i herhalde "İşte kur-
tancınız" diye tanıtamayacak.
Zira bir tarihte ekonomiyi kurtarmak için ithal olu-
nan Bizim Kemal, artık CHP'nin "kurtancısı".
• • •
Bugünlerin mutlu sahnelerinin, Bizim Kemal'le ba-
layı günlerinin Baykal'ın asla vazgeçemediği bencil
genel başkan kimliğiyle ne kadar süreceğini elbet-
te seçimden sonra göreceğiz.
Kemal Deniz adında adliye röportajlan yazan bir
arkadaşımız vardı. Birlikte çalıştıgımız günlerdi. Çe-
tin Altan, Kemal'i her görüşünde muzipliğini esirge-
mez ve şu dörtlüğü söylemeden edemezdi: "Deniz,
Deniz/ Karpuz keseriz/Kızlar, kızlar/Çorap öreriz."
Deniz... Çorap örmek... Bilmem neden şu sıra Bi-
zim Kemal'le Deniz Bey'den söz ederken aklıma ge-
liverdi bu anı.
• • •
Bizim Kemal giderek şirinleşiyor da. Ufku öylesi-
negeniş ki... Yüzde 21 oyu yeterli bulmuyor. Tek ba-
şına iktidar istiyor. Başüstüne! "Insan hayal ettiği
müddetçe yaşar."
Ya Bizim Kemal'in, solun parçalanmış aile görün-
tüsü verdiğini söylerken Ecevit'i "aile reisi, büyüğü"
diye tanımlamasına ne demeli?
Ama solu birleştireyim derken, Baykal'ın DSP li-
derine yakışıksız çağnsından hiç söz etmiyor. Bay-
kal'ın Ecevit'e 'Gel ömrünün kalan kısmını CHP'de
tamamla, burada öl' diyen" çağrısından söz açmı-
yor,
Baykal, 1991 'de Demirel'in, kim olursan ol yeter
ki bu seçimde bana oy ver, diyen kampanyasını sol
kesimde uyguluyor. Amacı solu bütünleştirmek de-
ğil. Yüzde 8-12 arasında gezinen CHP oylannı ola-
bildiğince arttırmak. Derviş bu planın bir parçası.
Ecevit'e çağrı ise içtenlikle bütünleşme, kaynaş-
ma çabasıyla ilgili değil.
1980 öncesi bir hizip başı olarak o zamanki ge-
nel başkanı Ecevit'in başına olmadık çoraplar ören
Baykal; DSP liderine, partinin kapısına kilit vur, gel
CHP'de öl, derken DSP oylannın mirasına konmak
istiyor.
Çünkü Baykal da biliyor ki; Ecevit'in şapkası bile
yüzde 4-5 oy eder!
MESELA DEDİK ERDAL ATABEK
Limon seçmeyi
biliyor musımuz?..
I Baştarafı Arka Sayfada
Limonun da
dlşisi makbul...
YTani şu erkeklerin limon-
L lann arasında bile itiba-
n kalmadı. Mutlaka bunu da
feministler yapmıştır diye
düşünenler olabilir ama. on-
lann bu limon işinde güna-
hı yoktur herhalde. Insanlar-
la işleri bitti de lünonlarla
mı uğraşacaklar. Efendim
bu limonun erkeği dişisi ola-
yı şöyle çıkmış: Limonun
ağacı var ya, işte bu ağacın
en baba dallannda iri limon-
lar çıkarnuş. ama bunların
kabuklan kahn olduğundan
içindeki suyu tutan zarlar da
kalm olurmuş, içinde tuttuk-
lan limon suyu miktan aza-
lırmış. Bunlar 'limonlann
erkeklerT imiş. Daha ince
dallarda ise ince kabuklu,
daha narin limonlar yetişir-
miş. bunlann zarlan da ince
olur. içlerindeki limon suyu
da bol olurmuş, limonun er-
keği dişisi buymuş.
Bunu anlatan limoncuya
"Peki," dedim. "limonun
erkeğini dişisini nasıl ayı-
nyorsunuz?" "Hafifçedo-
kunacaksın"dedi "Kabu-
ğu narin, pürüzsüz. kadın
cildi gibi ise limonun dişi-
sidir." "Bir de gövdesi yu-
muşak olacak. Avcunun
içinde bir o yana bir bu ya-
na yuvarlanacak. işte o di-
şidir." Adam öyle bir anla-
tıyor ki limondan mı söz
ediyor. tatlı bircinsi latifden
mi, belli değil. "Son bir
şey" dedi. "Buna dikkat
edeceksiniz. Eğer bakar-
ken bile ağzınız sulanıyor-
sa kesin dişidir." Artık kuş-
kum kalmadı, adam bu li-
mon satma ışini pornogra-
fiye çevirmiş. artık uzatma-
dım. Soğuk bir teşekkür
uzatıp aynldım. Meğer çi-
lem daha bitmemiş.
Yatak limonu
yatak...
n u sesleri duyup irkil-
2J dim. Limoncu gerçek-
ten de böyle söylüyor: "Ya-
tak limonu yatak. Bunları
alacaksın, bana dua ede-
ceksin." Adam limon mu
satıyor, affedersiniz. kadın
mı satıyor belli değil. Gene
de merakımı yenemeyip ya-
naştım. Artık kendime "de-
neyimli limon seçicisi" ha-
vasını vermem gerekir ya,
bilen birinin sesiyle "De-
mek yatak?" dedim. Li-
moncu "Elbette beyim"
dedi, "halriki yatak limonu
bunlar. Alacaksın, sıka-
caksın. sıkacaksın. çok
memnun kalacaksın. Sık-
makla suyu bitmez bunla-
rm." Bilirmiş gibi limonla-
n evirip çevirdim, "çok mu
yatmışlar?" dedim. Limon-
cu kuşkuyla yüzüme baktı,
"Bunlar uzun uzun yatın-
lır beyim" dedi "Bunlar
yatak limonu, biraz paha-
bdır ama değer, verdiğin
parayı helal edeceksin".
Artık kacanmız yok. limon-
lan aldık, parasını verdik.
Eve geldiğimiz zaman da
hanımdan övgü sözlerini
duyduk: "lyeyse, kedi olalı
bir fare tutmuşsun. hoş
bunları da limoncu seç-
miştir ya, sen nerden bile-
ceksin?"
Ey vatandaş, biz limon
seçmeyi bile bilemiyoruz,
sen inşallah seçmeyi ba-
şanrsın.
Ecevit, IrakTicaret Bakanı aracılığıyla Saddam Hüseyin'e mesaj gönderdi:
Gerginliği tirmandırmayınAMCARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Başbakan Bülent Ecevit.
Irak Devlet Başkanı Saddam Hü-
seyin'e "bölgede istikrarsızlığın
üst aşamada olduğu bir sırada
gerginliğin tırmandırılmaması"
mesaj ını gönderdi.
Irak Ticaret Bakanı Mehdi Sa-
lih. resmi temaslan kapsamında
dün Ankara'da Enerji ve Tabu
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan.
Devlet Bakanı Edip Safter Gay-
dalı ve Başbakan Ecevit ile bir
araya geldi. Salih. Ecevit ile gö-
rüşmesinin ardından yaptığı açık-
lamada, 2 ülke arasmda doğalgaz,
petrol ve boru hatlan, elektrik, ta-
nm, ulaştırma. telekomünikas-
yon, belediye alanlarında ortak
proje ve ortak yatınmlan da içe-
ren uzun vadeli kalıcı bir anlaşma
imzalamak istedikJerini söyledi.
Irak'ın Rusya'yla geçen günlerde
benzer bir anlaşmayı imzaladığı.
projelerin toplam büyüklüğünün
40 milyar dolar olduğunu anlatan
Salıh. Türkıye'nin kabul etmesi
durumunda bir an önce çalışma-
lann tamamlanabileceğıni bildir-
di. Salıh. Türkiye'den Suriye'ye
geçeceğini işbirliğini ve ortak ya-
tınmlan üçlü düzeyde ele alabile-
ceklerini kaydettı. Ecevit'in de
görüşme sırasında. Türkiye'nin I-
rak politikasuıı anlattığı. sorunla-
rın barışçı yöntemlerle çözülme-
sı gerektiğini ilettiği kaydedildi.
Bağdat yönetiminin BM kuralla-
nna uymasının önemine dikkat
çeken Ecevit, Saddam Hüseyin
Ecevit'le görüşen Salih,Türkiye'ye Rusya'yla imzaladığı 40 mil-
yar dolarlık anlaşmanın benzerini imzalamayı önerdi.
yönetimine "zaten istikrarsız
günler yaşayan bölgede gergin-
liği daha da tırmandırmaması"
telkinini ilettiği öğrenildi. Sa-
lih'in de buna karşı olarak ülkesi-
nin topraklannda kitle imha silah-
lan bulunmadığına ilişkin BM ra-
porlan olduğunu ancak BM"nin
de kendi sorumluluklannı yerine
getirmesi gerektiği yanıtını ver-
diği kaydedildi.
2. sınır kapısı sitemi
Salih'in temaslar sırasında Tür-
kiye ile 2 sene önce 2. sınır kapısı
konusunda uzlastıklannı. kendile-
rinin her türlü çalışmayı tamamla-
masına karşın Türkiye'nin ışi askı-
ya almasından duyduğu rahatsızlı-
ğı dile getirdiği öğrenildı. Türkiye
ve Irak. Kuzey Irak'takı Kürt grup-
Ian by-pass edecek şekilde ikinci
bir sınır kapısı üzerinde anlaşmış
ancak ABD'nin devreye girmesi
nedeniyle Ankara projeyi askıya
almıştı.
Hükümetin seçim yatmmı• Baştarafı 1. Sayfada
memurlara hoş görünmeye çalışan
hükümet, bir dizi çalışma başlattı.
Bu çerçevede Başbakanlık'ta, ma-
aş artışmın yanı sıra memurlara
sosyal haklar verilmesini de içe-
ren gizli bir çalışma da başlatıldı.
Memur maaşlarına istenilen dü-
zeyde zam yapılamaması olasılığı-
na karşı sosyal haklann kapsamı-
nı genişletmek isteyen hükümet,
bu yöndeki çalışmasını tamamla-
ma aşamasına geldi. Önümüzdeki
hafta Bakanlar Kurulu'na sunul-
ması beklenen bu çalışmaya göre;
"disiplin kurullannda sendika-
ların da temsil edilmesi. haftalık
çalışma saatlerinin 35'e indiril-
mesi, babalara da doğum izni ve-
rilmesi, annelerin doğum izninin
1 ay daha uzatıiması" gibi seçe-
nekler üzerinde duruluyor.
Maliye Bakanlığı, daha önce üst
düzey memurlarla smırlı tutulan
631 sayılı "eşit işe eşit ücret ka-
rarnamesinin" daire başkanlan
ve şube müdürlerine kadar geniş-
letilmesi yönünde bir çalışma baş-
latırken, Başbakanlık'ta oluşturu-
lan komisyon da toplu görüşme
kapsamında memurlann 2003'te
geçerli olacak zam miktan üzerin-
de yoğunlaşıyor. Hükümet, bir
yandan üst düzey memurla alt dü-
zey memur arasındaki ücret maka-
sını dengelemeye çalışırken. dığer
yandan da ışçi-memur arasındaki
maaş uçurumunu ortadan kaldır-
mayı hedefliyor. Maliye Bakanlı-
ğı, yeni karamamenin eylül ayın-
da yürürlüğe girmesini sağlayarak,
memurlann artan tepkilerini ilk
aşamada göğüslemeyi amaçlıyor.
KESK ve Kamu Sen ise memur
maaşlanna 250 milyon liralık sey-
yanen iyileştirme yapılmasında ıs-
rar ediyor. Önceki gün toplanan ve
memur maaşlanna yapılacak zam
miktannı tartışan. Devlet Bakanı
Mehmet Keçeciler başkanlığın-
Maaş zmmmıformülü aramyor
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükümetin,
2003 yılında memur maaş zamlannın yüzde 20'nin
üzerinde olabileceği açıklamalanna ekonomi yöne-
timi temkinli yaklaşıyor. 2003 yılında maaş-ücret öde-
meleri, yolluk ve hastane masraflanna aynlan öde-
neklerin toplamında yüzde 20'lik bir artış öngörüldü-
ğünü belirten ekonomi bürokratlan, "Dolayısıyla
memura yapılacak zam yüzde 20'nin altında ola-
bilir" uyansında bulundu.
Bürokratlar, yüzde 20'yi geçecek memur maaş
zammının siyasi birkararolacağına dikkat çekti. Eko-
nomi yönetimi toplu görüşme masasında, 2003 yılın-
da memur maaşlannda yüzde 100'lük bir artış iste-
yen memur sendikalannın istemlerini imkânsız ola-
rak nitelendiriyor. Hükümetin de bu konuda atabile-
ceği adımlann sınırlı olduğunu vurgulayan ekonomi
bürokratlan şu görüşleri dile getiriyor:
• IMF'ye verilen niyet mektubunda kamu çalışan-
lannın ücretlerinin gerçekleşen değil, hedeflenen enf-
lasyon doğrultusundaayarlanacağı sözü yeraldı. 2003
yılı enflasyon hedefı de yüzde 20 olarak belirlendi.
Dolayısıyla IMF"ye verilen söz gereği memur maaş
zammı. 2003 yılında en fazla yüzde 20 olabilir.
• Yüksek Planlama Kurulu'nun 2002 yılı progra-
mı ve mali yıl bütçesinin hazırlanmasına ilişkin mak-
ro çerçeve karan yayımlandı. Kararda hedeflenen enf-
lasyona bağh olarak, faiz hariç transfer ödenekleri-
nin yüzde 20 oranında arttuılarak 26.4 katrihyon lira
alacağı yer aldı. Bu miktann içerisinde maaş ve üc-
ret ödemelerinin yanı sıra yolluklar, hastane masraf-
lan gibi kalemler de yer alıyor. Dolayısıyla. memura
yapılacak zam yüzde 20'nin de altında kalabilir.
• Memura zam yapılması için bulunacak kaynak,
borçlanmayla, yeni vergilerle veya başka alanlarda
yapılacak kısmtılarla sağlanabilir. Yeni borçlanmalar
programa yönelik güveni sarsar. Ek vergilerin siyasi
maliyeti ağır olur. Mevcut koşullarda kaynak aktan-
mı yapılabilecek bir alan da gözükmüyor. Tüm bun-
lara karşın zam oranı yüzde 20'nin üzerine çıkanhr-
sa bu siyasi bir karar olur ve sonuçlanna katlanılır.
da. ekonomiden sorumlu Devlet
Bakanı Masum Türker. Maliye
Bakanı Sümer Oral. Devlet Baka-
nı Tayfun İçli ve Devlet Bakanı
Tunca Toskay'dan oluşan komis-
yon. çalışmalannı en geç haftaya
cuma gününe kadar tamamlamayı
kararlaştırdı.
Sağlık Bakanı Osman Durmuş
ise üniversitelerin harçlanna artış
yapılmasına ilişkin kararnameyi.
"memur maaşlanna zam yapıl-
dığı gün imzalayacağını" belırte-
rek seçim yatmmı yapıyor. Hükü-
met, sosyal haklannı ve maaşlan-
nı iyileştirmeyi düşündüğü me-
murlann sayısını da armrmaya ha-
_^ zırlamyor. 30 bin öğretmene ek
1
olarak müfettiş, uzman yar-
dımcısı, kaymakam, kontrolör,
mimar, mühendis, hemşire,
sağlık memuru, avukat, eczacı,
programcı. konıma ve güven-
likgörevlisi gibi 3 bin 591 me-
mur atayacak.
Diyanet işleri Başkanlı-
ğı'ndan sorumlu Devlet Baka-
nı Zeki Sezer de 1000 imam
atayacaklannı açıkJadı. Birçok
camide imam açığı olduğunu
anlatan Sezer, "Aslında 10 bin
civannda imam açığı var.An-
cak şu anda sadece 1000 i-
mam atayabileceğiz" dedi.
Sezer. bu konunun çok önem-
li olduğuna işaret ederek,
"İmam atamadığımzda
farklı dini gruplardan, cema-
at ve tarikatlardan gönüllü
imamlık için pek çok kişi
köylere geliyor. Bu da tehü-
keli bir durum yaratıyor"
— dedi.
Kapitalizıııiıı özü yolsvızlıılv
• Baştarafı 1. Sayfada
öğrenilmemiş olmasının hayret
verici olduğunu söylüyor. So-
ros'a göre bugün "piyasaların
dengeye eğilimli olduğunu. di-
ğer bir deyişle arz ve talebin bir-
birini dengeleyeceğini" sa\ıınan
egemen görüş yanlıştır. Bundan
vazgeçilmediği takdirde bu skan-
dallann, mali yolsuzluklann sonu
gelmez. Soros "Belki mal piya-
salarında bir denge eğilimi ola-
bilir ama, mali pi\ asalarda yok-
tur" dedikten sonra, mali piyasa-
lann, "günü değil geleceği" alıp
satmakta olduğunu. bunun ise bir
öngörüde bulunmayı imkânsız
kıldığım savunuyor. Üstelik mali
piyasalarda arz ve talep arasında.
mal piyasalanndan farklı olarak,
tek yönlü değil ama iki yönlü bir
hareket var: "Fiyatlar da arz ve
talebi değiştiriyorlar". bu özel-
lik istikrarsızlıklan güçlendiriyor..
Soros'a göre "refleıivity" (geri
yansıma) dediği bu gerçek kav-
ranmadan, piyasalarda gelişmeye
başlayan yanlış ka\Tayışlan fark
ehnek, mali krizlere ve skandalla-
ra karşı tedbir almak olanaksız.
Çünkü bu yanlış kavrayışlar piya-
salardaki dengesizlikleri daha da
şiddetlendiriyor.
Soros'a göre yakın zamanda ya-
şanan "boom" sırasında şirketler,
gittikçe >
r
ükselen hisse senedi fi-
yatlannı destekleyen. gittikçe ar-
tan beklentileri tatmin edebilmek
amacıyla gelirlerini sürekli arttır-
mak için yalnızca ellerindeki her
türlü aracı kullanmakla kaknadı-
lar. bu araçlar bitince yeni ve ço-
ğu zaman da yasalara aykın araç-
lar geliştirdiler. Borsalar gerile-
meye başlaymca bu şirketler çök-
meye, yolsuzluklar ortaya dökül-
meye başladı.
Bugün yaşananlar daha önce de
örneğin 1960'lardaki şirketbirleş-
meleri dalgasında da yaşanmış.
"Bugün mahkûm edilen bir sü-
rü uygulama daha dün ortalık-
ta gerçekleşiyordu. herkes, Ge-
neral Electric ve Microsoft gibi
kuruluşlann hesaplarına mak-
yaj yaptığını biliyordu.. hatta
bunları en iyi yapan yöneticile-
re ek primler veriliyordu" diyor
Soros. Bır farkla ki," 1960'lardaki
dalga piyasanın yalnızca bir kesi-
mini kapsıyordu. geneli tehdit et-
meye başlaymca. tüm yapı ona
karşı tutum aldı. Bugün yoksul-
luk. mali skandal dalgası piyasa-
lann hepsini kapsamakJa kalnu-
yor, siyasi yapıyı da içine çekmiş
dunımda. "Buyüzden 'boom'un
bu kadar uzun sürmesine izin
verildi."
Bugün yaşananlann temelinde
"Toplumsal çıkara hizmet et-
menin en iyi yolu, bireylerin
kendi dar çıkarlarının peşinde
koşmasıdır anlayişı yatıyor" de-
dikten sonra Soros hatırlatıyor.
"19.yüzyılda bunun adı 'laissez
faire' idi... Bugün ben buna pi-
yasa köktenciliği diyorum". So-
ros'a göre kökünde "Piyasaların
kendiliğinden dengeye geleceği
inancı yatan bu anlayış yanlış ve
tehlikeli bir ideolojidir". Bu
yaklaşun çok hatalı bir biçimde.
piyasa ilişkilerinde ahlaki bir bo-
yut varmış gibi davranır. Halbuki,
fiyatlann oluşmasında ahlaki de-
ğerler bir rol oynamaz. Soros, ma-
li piyasalardaki skandallarda ken-
dini gösteren bu ahlak yokluğu ve
piyasa köktenciliğinin uluslarara-
sı piyasalarda. 1980'lerdenbu ya-
na yaşadığımız krizlerde gördü-
ğümüz gibi çok daha tehlikeli bir
özellik kazandığını düşünüyor.
Örneğin bu süreçte Arjantin, Bre-
zilya, Meksika, Tayland, Endo-
nezya, Kore ve Rusya gibi birçok
ülke IMF politikalan ve kurtarma
paketlerine katılan mali kuruluş-
lann dayattıklan \iiksek risk
primleri yüzünden perişan oldu-
lar.
Soros, bugün artık piyasalann
kendiliğinden dengelenemeyece-
ğini, mali piyasalann istikrarsız-
lık eğilimini kabul ederek bunla-
n düzenlemeye başlamak gerek-
tiğini vurguladıktan sonra, yasal
değişikliklerin ancak kısmi çö-
zümler getireceğini hatırlatıyor
ve uyanyor: Birincisi, düzenle-
me mekanizmalan da eksiklikler
taşırlar, istismarayatkmdn-lar. Bu
yüzden bunlan uygulayacak hü-
kümetlerin demokratik süreçler
içinde denetlenmesi gerekir. îkin-
cisi de davranışlann değişmesi,
'
%
Kendi bencil çıkarının peşin-
de koşan insan gruplarıyla,
toplumun genel çıkarı tarafın-
dan yöniendirilen insanların
arasındaki farkın öğrenilmesi
gerekiyor."
Kıvnkoğlu: Gözüm kulağım TSK'de olacak
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - 30 Ağustos'ta emekliye
aynlacak olan Genelkurmay Baş-
kanı Orgeneral Hüseyin Kıvn-
koğJu veda ziyaretlerinde bulu-
nurken, "Her ne kadar Genel-
kurmay Başkanlığı'ndan ayn-
lıyorsam da daima gözümüz
kulağımız Silahlı KUVA etler'de
ve Savunma Bakanlığımızda
olacakhr" dedi. Kı\Tikoğlu, si-
yasete atılıp atılmayacağma iliş-
kin soruya, "Daha aynlmadı-
ğım için bu soruya cevap vere-
meyeceğim. Şu anda askerim"
yarutmı verdi.
Orgeneral Kıvnkoğlu dün ilk
olarak Kara Kuvvetleri Komuta-
nı Hilmi Özkökü ziyaret etti.
Kıvnkoğlu daha sonra Hava
Kuvvetleri Komutanhğı'na
geçerek Hava Kuvvetleri Komu-
tam Orgeneral Combur Aspa-
ruk ile bir araya geldi. Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı'nda
Oramiral Bülent Alpkaya'yı zi-
yaret eden Kıvnkoğlu, Jandarma
Genel Komutanlığı'na giderek,
Orgeneral Aytaç Yalman ile bir
süre görüştü.
Kıvnkoğlu, Milli Sa\oznma
Bakanı Sabahattin Çakmakoğ-
lu'nu ziyareti sn^sında TBMM'-
den geçirilen birçok yasanın
TSK'de reform yapılmasuıı sağ-
ladığım belirterek Çakmakoğ-
lu'na ve bakanlık personeline te-
şekkür etti. Kıvnkoğlu, "Her ne
kadar Genelkurmay Başkanlı-
ğı'ndan ayrılıyorsam da daima
gözümüz kulağımız Silahlı
Kuvvetler'de ve Sa^Tinma Ba-
kanlığımızda olacaktır. Onla-
rın güzel haberleriyle sevine-
cek, dilemiyoruz ama üzücü ta-
raflanyla biz de üzüleceğiz" di-
ye konuştu. Kıvnkoğlu son ola-
rak MGK Genel Sekreteri Orge-
neral Tiıncer Kılınç'ı ziyaret et-
ti. Kıvnkoğlu, MGK'nin ülkenin
bekası konusunda büyük hizmet-
ler verdiğini vurguladı.
GUNDEM MLSTAFA BALBAY
I Baştarafı 1. Sayfada
araya gelir, partinin genel örgütlenmesini sağlar.
örgüt sözcüğü, "ör" ve "güt" sözcüklerinin birleş-
mesinden oluşmuş ve Türkiye tipi demokrasinin
parti yönetim modeli haline gelmiştir. Genel başkan
örgütü belirler, onun belırlediği örgüt genel başka-
nı seçer.
Eşgüdüm: Özünde örgüt sözcüğüyle benzer bir
anlam içerir. Genel merkez örgütü istediği gibi örüp
güttüğü için bu anlayış çerçevesinde kararlar da eş-
güdümle alınır. Genel merkezin kararına örgüt ve il-
gili kurallar da uyar, böylece eşgüdümle çalışılmış
olur.
Yetkili kurul: Parti liderinin eli, kolu, ayağı, gözü,
kaşı, bu yetkili kurullardır. Burada görev yapacak
siyasetçiye, liderin düşünceleriyle "kurul" denir ve
kurulur. Bu kişilerin toplamından yetkili kurullarolu-
şur. Lider, dışarıdan gelen bir öneriye hayır demek
ıstıyorsa ve bunun faturasını üzerine almak istemi-
yorsa, yetkili kurul, bu yönde kurulur ve buradan çı-
kan "hayır" lideri bağlar. Bunun tersi de geçeriidir.
Taban zorlaması: Özellikle seçim dönemlerinde
çok kullanılan sözcüklerden biridir. Kişi siyasete
girmeyi çok ama çok ister, yerinde duramaz, taban-
larının üzerinde zıplar, zıplar... Lidere gider, "Benim
siyasette fazla gözüm yok ama taban zortuyor" der.
Buna taban zorlaması denir.
Sandık: Demokratik yapıyı en iyi anlatan sözcük-
lerden biridir. Siyaset, doğası gereği her ülkede
umuda dayalı olarak yapılır. Seçim sonrasında ba-
şarılı olan parti ya da partiler hükümeti kurarlar. Her
seferinde seçmende hayal kırıklığı olur, "Elim kırıl-
saydı, oy vermeseydim "feryadı başlar. Oysa iş ba-
şından bellidır. Seçmenin kullanması gereken doğ-
ru tümce şudur:
Bu kez sandıktan iyi şey çıkar sandık, utandık.
Hep sanmaktan, usandık!
Oy arım... Oyanm...
Ittifak: Son kullanma tarıhi sürekli değışen bir
sözcüktür. özünde nifak sözcüğüyle eş anlamlıdır.
Partiler nıfakla ittifak arasında gidıp gelirler. Hangi-
si işe yarıyorsa, onu kullanırlar.
Pusula: Siyasetçı halkına sürekli doğru yolda ol-
duğunu söyleyen kişidır. Yanlış yola sapsa bile,
"Ben halkım bu yoldan gitmesin diye kendimi feda
ettim" der. Elinde hep pusula olduğunu söyler. A-
ma bunu kendisi için değil rakıpleri için kullanır. Ge-
rekli gördüğü her durumda, 'pusu'lar. Pusu kur-
mak, siyasette önemli yollardan biridir. Pusulanın
bundan başka bir anlamı yoktur.
Seçim başarısı: Her partinin seçimden sonra kul-
landığı ortak sözcük budur. Türkiye tipi demokra-
side, başarısızlık diye bir şey söz konusu değildir.
Diyelim ki iktidardaki bır parti seçimi kaybetti ve 4.
oldu. Der ki: "Halkım bu seferbana 4, olma görevi
verdi, başanyla yerine getıreceğim." Parti sonuncu
bile olsa, halkı ona o görevi vermiştır, bu bir başa-
rıdır.
Aday: Siyasi bir mesleğin adıdır. Profesyonel
adaylık her seçim ortamında bir yerlere aday olma-
yı gerektirir. Kazanıp kazanmamak önemli değildir.
Parti de önemli değildir. Hangi partinin seçimi ka-
zanma şansı yüksekse oradan aday olunur. Liste-
nin en sonuna konulsa da önemli değildir. Parti se-
çimden zaferle çıkınca, "milletvekili adayı" kartı
bastırılır, bununla her kapı açılır. Aday adayı olmak
bile kartvizit bastırma ve "Bu mesleği yapıyorum"
deme hakkı verir.
Oy: İşte sistemin işlemesini sağlayan en sihirli
sözcük budur. Halka gidilip vaat karşılığı istenen
şeydir. Halkımız da sağ olsun, 4 yılda bir oy verir,
sonra koyverir. Siyasetçi de o oyu alır, kendine doğ-
ru oyar. Öy, bir toplumun tümünün birden karşılık-
sız verdiği tek şeydir, diye bir tanım yapılabilir.
Oyyyy oy... Al oyu, memleketin altını oy babam
oy... Sonra da seslen:
"Oy benim namusum, anm... Oyy anm... Oya-
nm..."
[email protected]
'4'üncü MC istemiyoruz
1
• tstanbul Haber Servisi - İstanbul
Dişhekimleri, istanbul Tabip, Veteriner Hekimler
ve istanbul Eczacı Odası'nın oluşturduğu Saghk
Meslek Odalan Koordinasyonu (SMOK), seçim
bildirgesi yayımladı. 18 bin doktor, 8 bin 900
eczacı, 5 bin 500 diş hekimi ve 2 bin 400
veteriner hekim olmak üzere toplam 34 bin
meslektaş adına yayımlanan bildirgede "4. MC
istemediklerini"' belirttiler.
• EDtRNE (AA) - Ipsala Gümrük Kapısı'nda
Makedon sürücünün kullandığı TIR'da, eroin
imalatında kullanılan 12 ton 100 kilogram asit
anhidrit ele geçirildı. Edırne Gümrükleri
Başmüdürü Ibrahim Halil Ekinci, ele geçirilen asit
anhidrit miktanmn Türkiye'de bugüne kadar ele
geçirilen en yüksek miktar olduğunu bildirdi.
Yetkililer, sürücünün gözaltına alındığını,
operasyonun istanbul'da devam ettiğini bildirdiler.
KULTUR • SANAT
PIPER PERABO • JESSICA PARE - MISCHA PARE
ve GRAHAM GREENE
KAYIP VE ÇILGIN
m IILGE FILM ISLETMEMDIS- TEl '02121252 25 25
B O Ğ L U BEYOÖLU
BAKIHKÖY IMCİRLİ
BAĞCILJVR srTE
KADIKÖY UODA
251324O 12 15-14 30-16 45-19 00-2115
572 64 39 11 OO-13 00-15 OO-I 7 00-19 O0-21 15
462 20 21 13 30-16 00-18 30-2100
337 01 28 11 15-13 30-16 00-18 30-21 15
6 E Y L Ü L D E A N K A R A M E T R O P O L S İ N E M A S I N O A