Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 3 AĞUSTOS 2O02CUMA CUMHURİYET SAYFA
kulturcacumhurryet.com.tr 15
Sonistanbu]IFflmFestivali'ndenkalmaKanadayaplmi
'Kayıp veÇ.lgın' bugüngöstenmegiriyor
Kaybetmiş ve çılgm kolejli kızlarAnnesini kaybetmenin acısını içi-
n e gömmüş, üvey annesüıin yönlen-
drrmesiyle babası tanfından taze bir
s ü t kuzusu gibi, yeni bir okula yatılı
ya-zdınJan, sessiz saJdn, içe kapanılc
Ntary (Mischa Barton), bırbirleriy-
le sıkı fikı 2 oda arkadaşının, güzel
ve çekicı Victoria'ylaf JessicaPare)
heyecanlı, coşkulu ve ıtak Paulie'nin
(Piper Perabo) desteği sayesınde ye-
ni çevresine uyum sağlamakta zor-
lanmaz. Bir başka arkadaşı da oku-
lun Kızılderili bilge bahçıvanı (Gra-
h a m Greene) olur. Aileleriyle so-
nınJu, yeniyetme döneminın yoğun
karmakanşıklığını yaşayan üçlünün
en *cikcik' üyesi, saf Mary, çok geç-
meden canciğer kuzu sannası Pa-
ulie'yle Victoria'nın yakınlıklannı
tutlculu sevişmelerle katmerleyip ge-
celeri de aynı yatağı paylaştıkJanna
tanık olunca şaşkınlığa düşer. aynı
odauıın içinde kaçınıimaz bıçimde
'röntgenci' durumurda kalmanın
utaxıcıyla.
Gemi azıya alan bu rutkulu lezbi-
yen ilişkiyi, geleneksel ahlaki önyar-
gılann ve çevre baskısjıın dayatma-
sıyla, tutucu ailesinin tepkisınden de
çok çekinen Victoria anında nokta-
layıp bitirince, zaten ainesi tarafin-
dan dogar doğmaz evlatlık venlme-
nın kırgınlığını, öfkesini üstünden
hıç atamamış Paulie'nin dünyası iyi-
ce karanr. Ormanda bulup iyileştir-
diği bir atmacanın yırtıcılığuıa, zor-
bahgına bürünen Paulie'nin yeniden
Victoria'nın gönlünü kazanma çaba-
lan, akıntıya kürek çekmekten öteye
giönez, çünkü dılber Victona, ona
asılan Jake'le (Luke Kirby) çoktan
kmştırmaya başlamıştır bıle. Sinir
krizi geçiren, sürücüsü olmayan ara-
badan ya da sersen bir mayından
farksız Paulie'nin, dama çıkarak kuş
gibi uçma denemesiyle sona erecek
dramatik bir finale bağianan, 2001
Sundance festivalinin açılış filmi
Kayıp ve Çügın, son Istanbul festi-
SUNGU ÇAPAN
Lost And Delirious /
Yönetmen: Lea Pool /
Senaryo: Judith
Thompson, Susan Swan'ın
The VVives of Bath adlı
romanından / Kamera:
Pierre Gill / Müzik: Yves
Chamberland / Oyuncular:
Piper Perabo, Jessica
Pare, Mischa Barton,
Graham Greene, Jackie
Burroughs, Mimi Kuzyk,
Luke Kirby, Amy Stevvart /
Kanada 2001 (Belge Film)
valinin Edebiyattan Beyazperdeye
bölümünde gösterildikien sonra bu-
gün ticari dagıtıma çıkan yeni bir Ka-
nada yapımı.
Seyirciyi, 'kaybetmiş ve çılgın'
kolejli zamane kızlannın aşk acılan-
na, sorunlu ergenlik çağı arayışlan-
na gark ederek bildik yatılı okul mu-
habbetine daldıran bu filmin yönet-
men koltugunda. Anne Tris-
ter( 1986), A Corps Perdu-Tepeden
Tırnağa (1988) gıbı ilginç filmle-
riyle eski Sinema Günleri'nden tanı-
dık Lea Pool oturuyor.
Özellikle biri genç, öteki yetiş-
kin iki kadınla, 10 yaşmdaki sorun-
lu birkız çocuğunun giderek birbir-
lerini tamamlayan üçlü ilişkileri ek-
seninde geçen, sevme yetenegine
ve sevgi aranışına ilişkin Anne
Trister'iyle hatırladığımız, 25 ya-
şında Kanada'ya göç etmiş, 1950
Isviçre dogumlu, Quebec'li iddialı
kadın sinemacı Lea Pool,Susan
Swan'ın The VVives of Bath adlı
romanından uyarlamış, çevre dedi-
kodusunun ve ahlaki baskıların
ayırdığı, seviciliğe yelken açan
genç kızlar hakkındakı yasak iliş-
kiyi anlattıgı bu son filmini.
Derinliksiz ama beylik deyışle eli
yüzü düzgün çekilmiş filmin iç par-
çalama ve duygusallık katsayısırun
giderek arttığı ikinci yansı, meraklı-
smı yer yer bayıyor. Filmden geriye
kalansa başroldeki gencecik oyun-
culannın çabalan oluyor. Bir de ıki
genç kızın birbirlenni yalayıp sev-
dıkleri, memelerin fora edildiği ama
porno bayağılığına düşmeyen o ero-
tik sekans.
Sürprizlere yer vermeyen, bildik,
düz bır çizgide gelişen Kayıp ve Çıl-
gın, şımdiye dek tutku üstûne seyret-
tiğimiz nice başanlı filmden sonra
biraz yavan kaçsa da yaz mevsimini
istila edip piyasayı sarmış, birbirinin
aynı nitelikteki, vurdulu-kırdılı ak-
siyon ve macera yapunlannın yanın-
da yine de yeğlenebilir bır seçim ola-
bilir. En azından klasik anlatımı, gör-
sel düzeyı ve çekici, gayretli genç
oyuncu performanslannın yüzü suyu
hürmetine.
B, Büyuk Ey
B,'un
yenide. pa™oy l s m ı p a r a y l ç e v i r m e y i h e d e f l e y e n M
, fi
,n
Nukleer felaket her an kapımızda!
The Sum OfAİI Fears/ Yönetmen:
Phil Alden Robinson / Senaryo: Paul
Attanasio, Daniel Pyne / Kamera:
John Lindley/ Müzik: JerryGoldsmith
/Oyuncular: Ben Affleck, Morgan Fre-
eman, James Cromvvell, Bridget
Moynahan, Liev Screiber, Alan Ba-
tes, Ciaran Hinds / 2002 ABD (UIP)
20. yüzyılın ikinci yarısı bo-
yunca sürerek dünyayı batı-doğu
diye iki kampa ayıran soğuk sa-
vaşa, insanlığın sonunu getirecek
birnukleer felakete (unıktaki ola-
sı bir 3. dünya savaşına) ve kah-
raman casuslara dair yıllardır
seyrettiğimiz. çoğu kenef gibi
ABD propagandası kokan,
Hollywood üstün yapımlannın
şimdilik sonuncusu En Biiyük
Korku. best seller yazarı Tom
Clancy romanından zengin bir
kadroyla ve büyük stüdyo ola-
naklanyla perdeye uyarlanmış,
ancak kof olmaktan sıynlamayan
bir başka politik gerilim kurma-
cası.
ABD'de 11 Eylül'ün yeniden
hortlattıgı, malum savaş parano-
yasını gişede paraya çevirmeyi
hedefleyen film, öteden beri
CIA'run danışmanlığmda, ABD
halkına moral verici mutlu son-
lara bağlanan, birtakım bol efekt-
li, aksiyonlu, teknolojik cilah po-
püler ajan seriivenleri üreten
Hollywood'dan gelen yeni bir ör-
nek. ABD dış politikasının yıl-
lardır şakşakçısı olagelen 'Holly-
vvood İmparatorluğu'na da tam
yakışan 2 saatlik bir 'klişeler
çorbası"
Donuk bir Ben Affleck
Tom Clancy'nin 007 James
Bond'a rakip olarak yarattığı.
'dünyayı kurtaran ajan' Jack
Ryan'ın serüvenlerini, daha ön-
ce de Kızıl Ekim, Tehükeli
Oyunlar. Açık Tehlike gibi
filmlerde de izlemiştik 1990'h
İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK
Korku... Köpehler... Eğlence...Tom Clancy, hakkında çıkan 'O
bir CIA ajanıydı' sözlerini doğ-
rular derecede başanh ajan roman-
lannın yazan. Onun romanından
yola çıkarak yapılan En Büyük
Korku-Sum Of All Fears, başanlı
bir aksiyon filmi. Morgan Fre-
eman ile Ben Affleck gibi iki
oyuncunun önemli rollerini pay-
laştığı film, Arap ülkeleri ile Isra-
il arasında yapılan eski bir savaş-
ta düşürülen Israil uçağında bulu-
nan bir nukleer bombanın terörist
bir grubun eline geçmesinin öy-
küsü. Bu terör grubu, bombayı
kullanarak Amerika ile Rusya ara-
sında büyük birnukleer savaş baş-
latmayı hedefliyor. Amerika ile
Rusya arasında başkanlar düze-
yindeki gerilim de fibnin ana te-
ması. CIA başkanı (Morgan Fre-
eman) ile genç ajan (Ben Affleck)
olayın iç yüzünü ortaya çıkarmak
için çalışıyorlar.
Bir aksiyon filminin bütün özel-
liklerini taşımasının yanmda fil-
min görüntüleri dikkat çekiyor.
Büyük planlarda Amerikan kent-
lerinin göz alıcı otoyollan, gökde-
lenleri, kalabahğı, otomobil dizi-
leri gelişmiş bir teknoloji uygarlı-
ğını anlatırken Rusya'nın geniş,
karlı ropraklan, bu topraklar üze-
rinde yaşayan insanlann sabırü he-
yecanian göriintülerle çok güzel
anlatılmış. Filmi izlerken görün-
tülere de özellikle dikkat etmek
gerekiyor.
Aksiyon filmi sevenler için iz-
lenmesi zevkli bir çalışma.
Morgan Freeman ile Ben Affleck'in önemli rollerini paylaştığı film, konusu basit bir aksiyon filmi.
Kar Köpeklerl...
Film olarak basit konulu ama
Alaska'nuı engin kar görüntüleri
ve kızak köpeklerinin görülmeye
değer çekimleri çok güzel. Sibir-
ya kurt köpeklerinin seyrine do-
yum olmayan görüntüleri için gö-
rülmeye değer. Bu arada Ameri-
kan ailesinin birbirinden kopuk
yapısına da değinilmiş oluyor. Ku-
ba Goding Jr., gene her zamanki
abartılı oyununu oynuyor. Kendi-
sine kalan mirası almak için Alas-
ka'ya güç koşullarda gittiği zaman
mirasın 'kar köpekleri' olduğunu
anlıyor. Kendisini hiç de ilgilen-
dirmeyen bu mirasla birlikte geç-
mişinin gızlenni öğrenme fırsatı
doğuyor. Yaşadığı kalabalık kent-
lerle bu doğa zenginliği arasında
kıyaslama fırsatını buluyor, falan
filan. Görüntüleri dışında tam bir
pembe dizi öyküsü. Bundan sıkıl-
mamaya çalışırsanız karlı dağ gö-
rünrüleriyle köpeklerİD sevji ger-
çekten güzel.
Tatlı ve Sevimll...
Yapacak işiniz yoksa, leblebi çe-
kirdek yemek için de paranız varsa
göreceğiniz uyduruk bir fibn. Ama
günümüz gençliğinin içi boş zev-
zekliklerine bir örnek görmek isti-
yorsanız bu film neredeyse 'de-
nıonsratif-gösterici bir kalıp'.
Birlikte yaşayan üç kız arkadaşın
akıllannı nelerle bozduklannı anla-
tıyor. Kimi bulacaklan, buldukla-
nyla neler yapacaklan, yapacakla-
nnı nasıl yapacaklan hayatlannın
tek derdi, tek tasası. Onun dışında
düşündükleri bir şey yok. Seks ko-
nusu, ilgilerini çeken -neredeyse-
tek şey. Bu arada romantizme de
şöyle bir teğet geçilmiş. Belki de
bu geyik muhabbetleri nasıl oluyor-
muş diyenlerin görmesi gerekiyor.
yıllarda. îlkınde Alec Bald-
win'in, sonraki iki filmde Har-
rison Ford'un canlandırdığı Jack
Ryan'ı bu kez ruhsuz, tutuk, do-
nuk bir Ben Affleck'in oynadığı
En Büyük Tehlike, Ryan'ın genç-
liğinde geçen ve büyük ölçüde
(Ruslann Çeçenistan'da attüdan
kimyasal bombalar gibi), dünya-
nın son dönemdeki hal ve gidi-
şiyle kurmacayı harmanlayan, ki-
mi mantık hatalan da içeren, ya-
lapşap bır senaryoya dayanıyor.
(1973 Arap-Israil savaşında ha-
vada infilak eden uçaktan düşen
bomba nasıl patlamaz? Baltimo-
re'da patlayıp CIA başkanını -
Morgan Freeman- da (artık hep
aynı babacan bilge haliyle çıkı-
yor karşımıza) öldüren nükleer
bombanın tahribatı o kadarcık
mı olur?) 'Aptal' Adolf gibi dav-
ranmayarak, yanlış anlaşılma so-
nucu ABD ile Rusya'yı karşı
karşıya getirip kapıştırmayı
amaçlayan, Viyanalı Neonazi bir
işadamının (Bates ne hallerde)
'kötü'yü oynadığı filmde, dün-
yayı felaketimiz olacak, büyük
bir savaşın eşiğinden döndürü-
yor 'Rusya analisti' kahramanı-
mız, beklendiği gibi.
Bulanık bir öykü
Tıkabasa dolu Baltimore sta-
dında patlayan bombadan kurtu-
lan ABD Başkanı'nı (James
Cronmell) Rusya'nın masumi-
yetine inandınp bilgilendirerek
fevri kararlarla savaşın patlak
vermesini engelliyor, vs. vs...
Bir zamanlar, Kevin Cost-
ner'ın da en iyi filmlerinden bi-
ri olan, güzelim Dtişler Tarla-
sı'ıyla sevdiğimiz, 1992 yapımı
Sneakers'mdan beri kayıp yö-
netmen Phil AJden Robin-
son'un imzasını taşıyan ve ro-
mandaki Müslüman teröristlerin
de yine 11 Eylül kaygısıyla Ne-
onazilere dönüştürüldüğü En
Büyük Korku, ne anlattığıyla ne
de sinemasıyla, kesinlüde önem-
senecek bir film değil özetle.
Siyasal komplo ve entrikalara
dayalı, bulanıİc öyküsü, ruhsuz
sinematografisi ve propagan-
damsı yaklaşımıyla çabucak
unuruluvermeye mahkûm bu
beylik siyasal serüven ve aksi-
yon yapımından aklımızda Ja-
mes Cromwell, Ciaran Hinds
ve Liev Schreiber gibi oyuncu-
lar kaldı sadece.
KEDİ GÖZÜ
VECDt SAYAR
Şenlik Var... Şenlik Van...
Dilerseniz bu haftalık siyasete ara verip sanat
şenliklerıne doğru yelken açalım. Istanbul'da Ni-
san ayının ikinci yarısından başlayıp Temmuz ayı-
nın ortalarına dek süren festivaller mevsimi geri-
lerde kaldı. Istanbullular, Açıkhava ve Hısar kon-
serleri ile avuna dursun, Ege kıyılarında yaz şen-
liklerinin coşkusu sürüyor.
Ülkemizdeki şenlıklerin sayısı yüzlerle ifade
ediliyor; ne var ki ciddiye alınabilecek olanların
sayısı o kadar fazla değil. Anadolu'daki pek çok
kentin 'geleneksel festival'l, yörenin en ünlü mey-
vasının adıyla anılıyor. Içerikleri ise birbirinden
pek farklı değil. İki türkücü, bir arabeskçi halkı-
mızın 'sanat' ihtiyacını tatmin etmeye yetiyor da
artıyor bile.
• • •
Bu durum, son yıllarda değişmeye başladı. Ül-
kenin batısından doğusuna küçüklü büyüklü
kentlerimizde düzenlenen şenlikler, kentlerin kül-
tür ve turizm potansiyeline ciddi katkılar sağla-
yabilecek boyutlar kazanmaya başladı. Ama, ge-
ne de yerel birikimin yeterince değerlendirileme-
diği, uzmanlaşmaya gereken önemin verilmedi-
ği görülüyor. Yerel yöneticilerin çok azı, bu türet-
kinliklerin, kentlerinin kültürel gelişimi açısından
taşıdığı önemin farkında. Çoğunluk için, tek bir
kaygı var: Popüler birkaç sanatçı getirerek, oy
potansiyellerıni arttırmak.
Sorunun çözümü, bu alanda dünyada neler
yapıldığını bilen belediye başkanlarının sayısının
artmasında ve Kültür Bakanlığı'nın bu alana iliş-
kin tavrını değiştirmesinde yatıyor. Yani, Kültür
Bakanlığı'nın, kültür ve sanat şenliklerıne destek
verirken siyasal ölçütlerle ve popülist kaygılarla
değil, nesnel ölçütlerie hareket etmesi gerekiyor
(gördünüz mü, gene politikanın uzağında kala-
madık...) Iktidardaki partinin 'adamı' olan bele-
diye başkanlarının istediği desteği alabildiği, ol-
mayanlarınsa sembolik katkılarla baştan savul-
duğu, Tanıtma Fonu'nun tümüyle siyasal yön-
lendirmelerle kullanıldığı bir düzende, ciddi kül-
tür ve sanat etkinliklerinin yaşama şansı sıfıra ya-
kındır. Eğer yaşıyorsa, birkaç inatçı sanat milita-
nının (isteyen enayi diye okuyabilir) sayesindedir.
Belediye başkanlarının tavrı da en az kültür ba-
kanları kadar önemli demiştik. Kentlerinin kültü-
rel değerlerini tanıtmak ve hemşehrilerinin kültü-
rel düzeylerini yükseltmek, bir belediye başkanı-
nın teme\ işlevleri arasında değil midir? Kültürel
anlamda gelişmemış bır kentin, ekonomik geli-
şiminden söz edilebilir mi ? Ne yazık ki, bu soru-
ların anlamını kavrayabilen çok az belediye baş-
kanı var ülkemizde (kentlerimizi sarıp sarmalayan
pleksiglas tabela felaketine karşı bir şeyler yap-
maya çalışanlarm sayısı kaç tanedir?). Bu yüz-
den, popülizmin tuzağına düşmeden, kentinin
kültürel gelişimine katkı sağlamaya çalışan bir
avuç başkanın çabaları çok önemli. Değerleri bu-
gün fark edılmıyorsa, yarın mutlak fark edilecek-
tir.
Büyük sermaye gruplannın yaklaşımı da aynt
derecede önemli. Onlann desteği olmasaydı Is-
tanbul Kültür ve Sanat Vakfi'nın festivalleri ger-
çekleşebilir miydi? Ama, ne yazık ki, özel girişim-
cilerimiz, 'nitelik' yerine 'nicelik'i yeğliyor çoğu
kez. Pek çok şirket, popüler müzik gruplannın
Anadolu konserlerine sponsor olarak, kültür-sa-
nat alanında bir işlev gördüğünü zannediyor. Oy-
sa, sanat alanına aktardıkları -ve zaten çok sınır-
lı olan- desteği daha kahcı etkinliklere yönlendir-
melerinde yarar var. Herhalde hedeflerı, tüketici-
lerin mevcut beğenı düzeylerine teslim olmak
değil, onları dönüştürmek, daha nitelikli sanat
tüketicileri yaratmak olmalı diye düşünüyorum.
Bilmem yanılıyor muyum?
Şenliklerimizi bir gösteriş (ya da propaganda)
aracı olmaktan çıkarıp birer üretim ortamına dö-
nüştürmenin, uluslararası alanda sözü edilen öz-
gün etkinlikler yaratmanın zamanıdır. Pek çok
şenliğimizde bunun ıpuçlarını görmek mümkün,
ama bir türlü sonuca ulaşılmıyor; iplerin uçlan
birbirine kanşıveriyor. Farklı şehirlerde birbirinin
tıpkısı, hiçbir özgün yan barındırmayan festival-
ler yapmanın ne yararı var anlamış değilim... Şu
sıralarda iki kentimizde Türk film festivalleri ya-
pıbyor. Ne ışe yarıyor bu festivaller? O kentlere
sahiden bir katkısı oluyor mu? Ya da niçin o kent-
te bir film festivali yapılıyor da, yerel kültürel bi-
rikimi yansıtan, yani bir işlevi olan bir etkinlik dü-
zenlenmiyor?
Oysa, pek çok kentimizde müthiş bir potansi-
yel var. Hacıbektaş'ın uluslararası bir Halk Sa-
natlan Şenliği'ne evsahipliği yaptığını, Akşehir'in,
Nasreddin Hoca'nın adına layık uluslararası bir
'Gülmece Şenliği'ne dönüştüğünü düşünebiliyor
musunuz? Biz, çabalanmızı bu amaç doğrultu-
sunda yoğunlaştırdık. Bu gün, Datça'da 'Can
Şenliği', ülkemizi ve şiirimizi dünya şiir platform-
larına taşıyan özgün bir şiir festivali olma yolun-
da bir adım daha atıyor. Can baba'nın aydınlat-
tığı yolda...
vecdisayarlyahoo.com
Cengiz Aytmatov Gökçeada'da
• Kültür Servisi - 5. Gökçeada Film
Festivali kapsamında, 24 Ağustos Cumartesi
yeni bir kapalı sinema salonu açılacak. Yeni
sinema salonunda, saat 17.00'de 'Cengiz
Aytmatov ile Edebiyat ve Sinema' başlıklı bir
panel düzenlenecek. Panele, ünlü Kırgız yazar
Aytmatov'un yani sıra Burçak Evren, Atilla
Birkiye, Mehmet Özgür ve Tevfik Ismailov
katılacak. Panelin ardından, Atıf Yılmaz'm
Aytmatov'un yaşam hikâyesinden
beyazperdeye uyarladığı 'Selvi Boylum A]
Yazmalım' adlı film gösterilecek.
BUGÜN
• NÂZIM KÜLTÜREVİ'nde 19 30da
Aydemir Güler'in kahlacağı 'tşçi Sınıfı
Siyasete Dönüyor' başhklı konferans. (0 212
345 04 81J==^==s=^^^=^^^-==
MİŞ SANAT'da 'Sinema Şenliği'
kapsamında 12.00, 14.15. 16.30 ve 19.00'da
Michael VVinterbottom'ın yönetmenliğini
yaptığı Ihtirasın Bedeli'. (0 212 31610 83)
• BEKSAV'da 15.00'te 'Şölen', 17.00'de
'Öykü Anlatımı' ve 19.00'da 'Otomatik
Portakal'. (0 216 349 91 55)