Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
U TEMMUZ 2002 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kurturfa cumhuriyet.com.tr 15
HAYATIN ÖTE YAKASI FERtDUN ANDAÇ
Bozcaada'da zamanın diliPavli'nin torunu Zafiris Pav-
lis'in heyecanmı anlatamam size!
B r akşamüstü buluşmuştuk onun-
la.sevinçlerçiçeği eşi Marika'yla.
Fedeğenlerin kokusu geliyordu
biıçeden. Ada'da rüzgânn ılık
esntisi de başlamıştı.
Falan edilen, savrulan bir ömrün
eünlerinı değil; Ada'nm iki yüz yıl-
lıktarihini konuşuyorduk sanki! On
foin kütük bağ yetiştirdikleri zama-
nadönmüştük. Büyükbabası Pavlis
JCarayorgonun çamlığından, zey-
tin ağaçlanndan, Ada'nın o iyi za-
manlanndan konuştuk. 1800'ler,
t>ü/ük dede llya'nın gelip adaya
yerleşmesi: 1900'lerin başı, savaş
çağı başlamıştır. Ingilizler gelir, as-
kerler Gelibolu'ya savaşa buradan
göaderilir. Ada iyice boşalır, Mi-
dilii'ye\e diğer adalaragidilir. De-
desiyle babası 1931 "de dönerler. A-
dada bagcılığa verirler kendılerini.
Gençlik rüzgârı, düşlenyle, 23
yaşında tstanbui'a kanatlanır. Bir
fabrikada çalışmaya başlamıştır. 6-
7 Eylül olaylan gelip çatınca, yeni
evlendiği Marika'sıyla Avustral-
ya'nırı yolunu tutarlar. Gidiş o gi-
diştir. Ada hep burunlannda tüter.
"Hep Türkçe konuştuk, unut-
mak istemedik. Burayla tek bağı-
mız oydu bizim", diyordu Zafiris.
1992'de döndüklerinde ise; solu-
gu önce Ada'da alırlar. Vapurdan
inerken toprağını avuçlar, öper.
Pavli'nin Çamlığı'na geldiğinde;
çocukluğunun, ilkgençliğinin anı-
lan depreşir. Adım atmaikta ürker.
gözleri dolar. Sonra gezmeye yel-
tendiğindeyse kimlik sorulur! Ya-
nından hiç eksik etmediği kimlik-
lerini çıkanr. Gene de buruktur. Bu
yerin yabancısı olmuştur bakışlan.
Dönerler. Birkaç yıl sonra, özlem-
leri gene kabanr, gene Ada'nın yo-
lunu tutarlar. Ada'da kimse kalma-
mıştır tanıdık, ilkokul arkadaşı tb-
rahim Usta'dan başka. Dostlukla.
ilgiyle karşılandıklannı anlatıyor-
du, Zafiris. Eşi Marika ise. onu,
genç kızlık günlerine döndüren so-
kakJann hiç değişmediğini, evleri.
bahçeleri bir bir hatırladığını; insan
yüzlerini asla silemeyen o mekân-
ların diliyle konuşuyordu.
•••
Bense, bu buluşmadan önce, bi-
raz ötede, Hafız'ın Yeri'nin beri ya-
nındaki Çamlık'ta Yakar Kaptan'la
söze dalmıştım. O, Ada'nın rüzgâr-
• Bir an, yer değiştiren zamanın labirentlerinde gezer
olmuştum. Karşı kıyıyı almıştı gözlerim, Beşik Koyu'ndan
Akhalar'ın sesleri geliyordu. İzmirli Homeros'un İlyada'da
anlattığı Akhalarla Troyalıların savaşı hâlâ sürüyordu sanki.
Ama Tenedos (Bozcaada) sessiz mi sessizdi, savaşm kargı
seslerinin uğultusuna kapamıştı kapılannı!
Bozcaada'da 27 Temmuz - 18 Ağustos tarihleri arası 'Türk-Yunan Dostluk Festivali' yapılacak.
ÖKUMA ÖNERİLERİ
*Christa Wolf: Kassandra,
Çev.: İlknur Tarkan, 1990, Afa
Yay., 180 s.; Kesinti Bir Günün
Haberleri, Çev.: Turgay
Kurultay, 1992, Afa Yay., 116
s., Hiçbir Yer, Çev.: Alev
Yalmz, 1994, Can Yay., 111 s.;
MedeiaJSesler, Çev.: Turgay
Kurultay, 2000, Telos Yay,
206 s.
*Homeros: îlyada, Odysseia,
Çev.: Azra Erhat-A.Kadir,
2002, Can Yay, 1984
590+394 s.
*Haluk Şahin: Bozcaada
Kitabı, 2001, Kesişim Yav.,
158s.
*Nikos Temelis: Arayış, Çev.:
Panayot Abacı, 2002, Doğan
Kitap,277s.
BELLEK KUTUSU
"Hissediyordum. Yaşıyordum,
evet, bu kelime uygun
düşüyor; çünkü eğer
'görüyorsam': gördüysem bu
bir yasantıydı, yaşantı hâlâ: O
anda başlamış olan, bizim
yıkıntımızdı. Zamanın
durması, kimse için isteme
bunu..." Christa Wolf
lannı, Gökçeada-Geyikli-Ada ara-
sındaki seferlenni anlatıp duruyor-
du. "Ada eski ada değil, tadı tuzu
kalmadı", derken de unutulan za-
manın iyiliklerini sayıp döküyordu.
Onunla sözün beşiğini sallamayı
bırakıp, her zamanki mekânıma,
çay bahçesine dönmüş, Christa
Wolf un Kassandra sını okumaya
koyulmuşrum. Ada'da bağbozumu
mevsimi gelip çatmıştı. Anlatıla-
maz bir koku sarmıştı dört bir ya-
nı. Ne kükürt, ne şıra, ne de şarap
kokusuydu bu. Buraya ait, buranın
dilini, duygusunu veren'anlatan bir
koku. Bunu ancak Ada yerlileri an-
lardı. Zafiris ile Marika'yı buradan
koparamayan. nereye gitseler bura-
lı olduklannı hatırlatan bir kokuy-
du bu. O akşamüstü bunun ne anla-
ma geldığini de konuştuk onlarla.
• • •
Wolf'un romanının beni sarsala-
yan izlerinden kopmamıştım he-
nüz. Bir an, zamanın labirentlerin-
de gezer olmuştum. Karşı kıyıyı al-
mıştı gözlerim, Beşik Koyu'ndan
Akhalar'ın sesleri geliyordu. Te-
nedos (Bozcaada) sessiz mi sessiz,
savaşın kargı seslennin uğultusuna
kapamıştı kapılannı!
Smyrnalı (Izmirli) ozan Home-
ros'un Akhalar ile Anadolu'nun
yerlisi Troialılar arasındaki bu ya-
man savaşı dile getirdiği İlyada ve
bu savaşa katılanlann geri dönüş
seriivenini anlattığı Odysseia bir
çağ destanı olarak çıkar karşımıza.
Akhilleus'un sabrı, Agamem-
non'un öfkesi, Hektor'un ölümü,
Odysseus'un kaçışı ve sürüklenişi,
Troya kralı Priamos'un kederi, He-
lenanın ihaneti... DüşenTroya'nın
hali, kadınlan... Priamos ile Heka-
be'nin kızı Kassandra, Troyalı ka-
dınlarla tutsaktırlar. Hayatta kalan-
lann yazdığı bir zamanın diline dö-
neriz, Wolf'un romanıyla. Yazar,
burada, çağın acısını dile getirir-
ken, o yiten sese döner yüzünü: "S-
es değil, herkesin sandığı, acı çe-
ken ses değil. Tını. tlan edişin tı-
nısı yitti. Bereket versin ki yitti."
Kassandra, bağışlanan bir ömrün
acısıyla debelenir. "Görmeseydim
o acı tufanını, o ölümleri" derce-
sine dile getirir tanıklığını. Ve bir
körlüğün, elinden kayıp gidenleri
biriktiren aymazlığın diliyle konu-
şur. Ölümle yüzleşip, acıyla sarsı-
lan bedeninin parçalandığı an'ları
anlatırken, 'kendi olabilme'nin
sırnnı verir, bir yere ait olmanın an-
lamını dile getirir. Kassandra, yal-
nızca Troya'daki direnişın bir sim-
gesi değil, insani olan duygulan yü-
zeye çıkarmanın dilidir.
"Ne kadar kesin ve hızlı unutu-
yor insan."
En çok da bu sözlerine dönüyo-
rum, Wolf'un. Ve belleğime bir sö-
zünün daha kazıldığını görüyorum
Zafiris ile Marika'yla konuştuğum-
da: "...bir insanın acı karşısında-
ki tavnnın geleceği hakkında bil-
diğim diğer bütün belirtilerden
daha fazla ipucu verdiğini anla-
dım."
•••
O savrulmanın acısına düşüyor
yolum aylar sonra. Gene Ada'da-
yım. Dostluk rüzgânna yelken açı-
yor ada halkı. 27 Temmuz-18
Ağustos 2002 arası "Avrupa Bir-
liği, Türk-Yunan Dostluk Festi-
vali" ile zamanın suskun diline ka-
pı aralanıyor.
Gene o Çamlık'tayım. Pavlisler'i
anıyorum. Gözüm yollarda, Ati-
na'dan, Selanik'ten gelecek dostla-
nmda. Nikos Temelis'in Arayış ro-
manının kahramanı Nikoli Efen-
di'nin öyküsünü olcumaya koyulu-
yor, bir yandan da 'Canım Ada
Halkı' romanımın yerli yerine oru-
ran dilini kurmaya çalışıyorum.
ÇLÜNÜN ÇARKLARIÖYLEStNE OTURMUŞ Kİ, SAAT GİBİ tŞÜYORDU
Rubalcaba ile
büyülü dakikalar
MURAT BEŞER
Küba'nın uluslara-
rası caz arenasmdaki
belki de en önemli
temsilcisi olan piya-
nist Gonzalo Rubal-
caba. salı akşamı Is-
tanbul Caz Festivali'nin konuğuy-
du. Rubalcaba ve uzun süredir bir-
likte çalıştığı arkadaşlan kontrbas-
çı Carlos Henriquez ve davulcu
Ignacio Berrao, gayet ciddi bir ha-
vayla sahneye geldiler. Gonzalo
önce göz ucuyla salonun doluluğu-
nu kontrol etti; ardından konuşma-
dan enstrümanlarının başlarına
geçtiler ve büyülü dakikalar başla-
dı.
ISTMIHI 9.ULUSLARHRASI
VEUNH İSTANBUL
HIH CAZ FESTİVALİ
Her birinin solo pasajları hem tatlı, hem özgündü.
Rubalcaba gibi bir müzisyenin
işi zor, çünkü zirvede oturan bir is-
min meraklılannın beklentileri çok
yüksek. Bunun gayet farkında olan
Rubalcaba'nın tüm beklentilere
karşılık verdiğini mutlaka belirt-
mek gerek. Fakat bunun bir de mü-
zisyen cephesinde bir yansıması
var ki, aynı şekilde Gonzalo'nun
da dinleyiciden beklentileri yük-
sek. Rubalcaba'nın müziği, caza
karşı gösterilen ger-
çek sevginin turnu-
sol kâğıdı; cazla ara-
nızdaki mesafeyi
milimetrik ölçüyor.
Onun dilini çözmek
kolay değil, kendini
hemen ele vermiyor,
içine girmek emek istiyor. Her iki
taraf için de böyle konserler iyi bir
sınav niteliği taşıyor.
Rubalcaba, (Charlie Haden ile
'Nocturne' konserini saymazsak)
iki yıl önce gelmiş ve balad'lardan
oluşan bir konser vermişti; bu kez
bir öncekinden epey farklıydı. Bu
akşamki son albümü 'Superno-
va'dan parçalann da yer aldığı da-
ha hareketli bir konserdi. Salsa ri-
timli Afro-Cuban
tatlann yoğun ol-
duğu parçalar sa-
lonu ısıtırken, pi-
yanosundan nadi-
ren duyulan ro-
mantik dans me-
lodilerinin aralan
parmak ısırtan do-
ğaçlamalarla do-
luydu. Küba mü-
ziği onun elinde
modem formlarla
iç içe geçiyordu.
Dur- kalklı, yük-
sek tansiyonlu
parçalardaki üçlü-
nün mükemmel
uyumu ve kusursuz tekniği tam pu-
an aldı salondan. Rubalcaba'nın bu
üçlüsünün çarklan öylesine otur-
muş ki, gerçekten kelimenin tam
anlamıyla saat gibi işliyordu. Her
birinin solo pasajlan şurup gibi;
hem tatlı, hem özgündü.
Konserin sonunda Rubalcaba ar-
kadaşlannı tanıttı ve istek üzerine
sadece bir kez daha sahneye geldi-
ler. Eğer şanslıysak yine gelirler.
Laço Tayfa, Açıkhava Sahnesi'nde gerçekleştirilecek 'Balkan Gecesi'nin iki topluluğundan biri.
Festivalde Balkan esintisiKültür Servisi - 9. Uluslararası
Istanbul Caz Festivali'nin
bugünkü programında. saat
20.00'de Cemil Topuzlu
Açıkhava Sahnesi'nde
'Balkan Gecesi". saat
23.00'te ise Babylon'da Mari
Boine konseri yer alıyor.
'Balkan Gecesi'nde, Taraf
De Haidouks ve Laço Tayfa
izleyicisinın karşısında
olacak. Hüsnü
Şenlendirici
liderliğindeki Laço
Tayfa, Türkiye'deki
Roman Müziği
geleneklerini yepyeni
bir sentezle aktanyor
cazseverlere.
Topluluk, bölgesel
Türk folk müziği
örneklerini, çağdaş
dünya müziği formlannda
buluştururken Roman
müziğinin doğaçlamalanna
yashyor sırtını.
Taraf De Haidouks müzisyenleri ise, geleneksel
müziklerini, yıllanmış türküler, Balkanlar'dan
Türk kökenli dans parçalan ve karakteristik
vokal teknikleriyle harmanlarken, esprili,
enerjik ve coşkulu hayat tarzlannı
yansıtıyorlar eserlerine. Vokal tekniği ve
şarkılanyla dünya müziğinin en
etkileyici sanatçılanndan biri olan
Mari Boine, festival kapsamında
bugün müzikseverlerle buluşacak
diğer bir isim. 'Gula Gula' adlı
albümüyle adını duyuran,
kendini sürekli yenileyen
müziği ile dikkat çeken
Boine'ye, gitar ve vurmalı
çalgılarda Roger
Ludvigsen, basta Svein
Schulz. saksofon, flüt,
ırmalı çalgılar ve —
elektronik seslerde
Richard Thomas,
davulda Kenneth
Ekornes ile flüt
ve akustik
gitarda Carlos
eşlik ediyor.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Felsefeyle Varolmak:
İoanna Kuçuradi
Elimde, değerlı dostum Prof. Dr. Sıtkı Erinç ta-
rafından gönderilmiş bir kitap var. Harvard Üniver-
sitesi Yakındoğu Dillerı ve Medeniyetleri Bölü-
mü'nün "TürklükBilgisiAraştırmaları"n\r\ ("Journal
ofTurkish Sfud/es") 25. Cildi olan eser, Hacettepe
Üniversitesı Felsefe Bölümü Başkanı Prof. Dr. İo-
anna Kuçuradi'ye armağan olarak hazırlanmış.
Kitabın Ingılizce başlığı: "Essays in Honour of İo-
anna Kuçuradi" ("İoanna Kuçuradi Onuruna Dene-
meier").
Evet, İoanna Kuçuradi.
Felsefeye tam anlamıyla ömür ve gönül vermiş
bir insan.
Bugün bile kimı lise yönetimlerinin öğrencilerin
kendi aralanndakı felsefe seanslarına olumsuz bak-
tıkları bir ülkede, felsefeyle varolmayı seçmiş, bu
seçımin doğal sonucu olarak da ülkesinde felse-
feyi kurumlaştırabılmek hedefine neredeyse tüm
ömrünü adamış olan bir insan.
Düşünmenin değil, duşünmemenin kurala dö-
nüştüğü, Sokrates'in "Üzerinde düşünülmemiş bir
hayat, yaşanmaya değer bir hayat değildir" ilkesi-
ne inat, hayatın ancak üzerinde fazla düşünülme-
diği, salt günlük yaşandığı takdirde hayat sayılabi-
leceği ilkesinın(!) genç zıhinlere aşılanması için el-
den gelenin yapıldığı bırortamda, felsefe hocalığı-
nı seçmiş bir bilge.
İoanna Kuçuradi.
Stefan Zweig'ın dediği gibi, önce fizyonomi.
Çünku fizyonomi, görmesini bilene karakterlerin
belki de en önemli ipuçlarını sergıler.
ioanna Kuçuradi'nin bir resmine bakıyorum. Yüz
ifadesine, saçlarını tarayış biçimine, oturuşuna, gi-
yimine ve elbette hepsinden de önemlisi, zarif bir
gözlüğün ardından dünyayı hep görmeye hazır bir
çift gözden yansıyan ifadeye bakıyorum.
Bu resimden yansıyan kimlikte hiçbir fazlalıkyok.
Ama insani ancak düşündüğü ölçüde insan kılan
ne varsa, tumünü bulmak olası. Gözlerdeki ifade
olmasa, dudaklardaki belli belirsiz gülümseme,
"alaycı"dıye de nıtelendirılebilir. Üstelik, belki alay
var da. fakat bu, bıldığimiz türden, dünyayı nede-
ni üzerinde düşünme gereğıni duymaksızın hafıfe
alma tarzında bir alay değil; tam tersine, dünya ve
yaşam üzerinde düşünmenin hafiften bir mizah du-
yarlıhğına yer vermeden üstesinden gelinemeye-
cek kadar ciddi bir iş olduğunu kanrtlayan bir alay-
cılık.
Ve fotoğrafın ardındakiler.
Artık dünya düşüncesinin malı olmuş sayısız ki-
tap ve makale.
Kaç yılın yüzlerce öğrencisi.
Birbırinden önemli üyelikler, görevler ve -
1998'de, Boston'dakı 20. Dünya Felsefe Kongre-
si'nde, Uluslararası Felsefe Kuruluşları Federas-
yonu'nun başkanlığına seçilişı gibi-, başkanlıklar.
İoanna Kuçuradi.
Katıldığı bir dünya felsefe kongresinde Türkiye'yi
temsil eden bir Felsefe Kuruluşu Standı'nın bulun-
madığını görünce, uğraşı ve ülkesi adına bunu bir
onur sorunu sayan ve hemen bir yıl sonra Anka-
ra'da, sekız felsefeciyle birlikte Felsefe Kuru-
mu'nu kuran düşünür.
İoanna Kuçuradi için hazırlanan armağan, birbi-
rinden değerli araştırmalarla dolu. Ama ben bu ya-
zıyı, Kuçuradi'nin "kadim" dostlarından Prof. Dr.
Sıtkı Erinç'ten yapacağım bir alıntıyla noktalamak
istiyorum:
"İoanna Kuçuradi! Hakkında iki şey söyleyebili-
rim öncelikle: Dünyaya bakışımı etkileyen insandır.
Eğitımci olmama neden olan insandır. -Hiç para
kavramıyoktur. Bir ekmek kaça satılırbilmez. Istan-
bul'daki babadan kalma evinde birileri beş kunış
ödemeden oturur. Ama kendi dara düştüğünde
kimseden bir kuruş para isteyemez, evdeki antika-
lar yok pahasına elden çıkanlıverir. - FeylosofKuçu-
radi... Onu anlayan, ona saygı duyan insanlar için-
de olmam kendime güven duymama neden olmak-
tadır."
inanın ki, sevgili İoanna Kuçuradi, sizinle çok az
görüşmüş olmama karşın, yaşamın tenha yolların-
da aynı güvenı yıllardır bana da aşılamaktasınız!
e-posta: ahmetcemal <; superonline.com
acem20(n hotmail.com
Antalya'da sinema okulu açılıyor
• Kültür Servisi - Akdeniz Üniversitesi
bünyesınde, sahne tasanmı, dekor ve grafik
alanlannda sinema ve sahne sanatlanna
uzman eleman yetiştirecek olan Serik Meslek
Yüksekokulu'nun açılışı, 39. Altın Portakal
Film Festivali etkinlikleri arasında yer alacak.
Bir süre sonra Altın Portakal Sinema Meslek
Yüksekokulu'na dönüştürülmesi düşünülen
Serik Meslek Yüksekokulu 4 Ekim'de hizmete
girecek. Açılışta, protokol konuşmalannın
yanı sıra, konserler, film gösterimleri
gerçekleştirilecek. Okul, Altın Portakal Kültür
ve Sanat Vakfi işbirliğiyle Antalya' da
çekilecek filmler için. sinema sektörüne ara ve
ana elemanlar yetiştirecek.
BUGUN
• RUMELİHÎSARI'nda 'Rumelihisarı
Konserleri' kapsamında 21.00'de Işın
Karaca konseri. (Biletix: 0 216 454 15 55)
• BEYOĞLU SİNEMASI'nda 'Fernıh
Doğan Anısına' kapsamında 12.15, 14.30,
16.45, 19.00, 21.15'teNeil Jordan'ın
'Ağlatan Oyun' filminin gösterimi.
(0 212 251 32 40)
• İŞ SANAT'ta 'Sinema Şenliği'
kapsamında 12.00, 14.15, 16.30 ve 19.00'da
Jean-Pierre Jeunet'nin 'Amelie' filminin
gösterimi. (0 212 316 10 83)
• ENKA AÇIKHAVA TÎYATROSU'nda
21.15'te Kubat konseri. (0 212 276 22 14)
IST/ÜBÜlCAZFESTtVALrflDeBüGÜH
• CEMİL TOPUZLU AÇTKHAVA
SAHNESt'nde 20.00'de Laço Tayfa Big
Band, The Lautari of Clejani by the
Orchestra Taraf De Haidouks'un 'Balkan
Gecesi' konseri. (Biletix: 0 216 454 15 55)
• BABYLON'da 23.00'te Mari Boine
konseri. (Biletix: 0 216 454 15 55)