19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 TEMMUZ 2002 CUMA CUMHURİYET SAY/ J V U . L J - 1 U J K kultur(gcumhuriyet.com.tr Beylik Hollywood yapımlanndan aynlan usta işi bir yapım: Orada OlmayanAdant zCoen damgası SUNGU ÇAPAN 1949'da Kaliforniya'nın küçük bir taşra kentinde, geveze kayınbi- raderinin (Michael Badalucco) dükkânmda berberlik yapan Ed Crane (BiJJy Bob Thornton), gö- rünürde fazlasıyla sakin ama ala- bildigıne sıradan, yavan ve tekdü- ze bir hayat sürer. Ağzında emzik gibi sürekli yanan sigarası. sabit ve boş bakışlanyla biitün gün makas sallayan Ed, yaşama coşkusu sön- müş, beklentisiz, umarsız, tatsız tuzsuz bindir. Cstelik kansı Do- ris'in (Frances McDormand), ev- Ii patronu Dave'le (James Gandol- fini) kaçamaklar yapışını da gör- mezden gelir. Günün bırinde keJini düzelttiği, dolandıncıhğı yüzüne vurmuş, eş- cirısel tavırlı, peruklu bir müşteri- nin, üçkâğitçı Creighton ToJliver'in (Jan PoJito) önerisiyle, donuk. sı- kıcı hayatına bir çekidüzen verme fırsatını yakaladığmı zanneder, Bezgin Bekir kıhklı Ed. Pişkin ve ağzı laf yapan Tolliver, "Bre ber- ber gel seninle beraber bir kuru temizlenıe işine girelim, köşeyi dönelim" diyerek dönemin gözde mesleklerinden kuru temizlemeci- liğe atılmaya ikna eder Ed'i, yan yanya ortaklık önererek. Ancak ön- celikle nakit bir on bin dolar gerek- mektedir. Kansının, evli arkadaşı Dave'le ilişkisini bilen Ed'in Da- ve'e bir şantaj mektubu yazarak sız- dırdığı on bin doian kapan Tolliver kayıplara kanşırken "boynuzlu ko- ca" Ed'in sessiz, sakin hayatı, elektrikJi sandalyede noktalanacak rrajik bir sona dogru, kâbus gibi karmakanşık bir hal alacaktır... 1984'te "Blood Simple'Ma bom- ba gibi düştükleri Amerikan sine- masında, genelde iki yılda bir ve bağımsız tavırlannı koruyarak çek- tikleri "Arizona Junior" (1987), "Miller's Crossing" (1990), "Barton Fink" (1991), "Fargo" (1995), "The Big Lebowski" (1997), "O Brother Where Art Thou-Nerdesin Be Birader" (1999) gibi özgün ve ilginç filmle- riyle özel bir yer edinen Coen Kar- deşler, her yaptıklannı merakla beklediğimiz ve önemsediğimiz, sı- radışı sinemacılardan. Şantaj, ihanet, cinayet sarmalı Zevkli görsel üslubu ve keskin ironisinin yanı sıra çeşitli klasikle- regöndermelerde bulunan, kara mi- zahla şiddet öğesinin öne çıktıgı ve 1990'lardan itibaren, yüz akı ola- geldiği bağımsız sinemanın da öte- sine geçen Coen filmlerinden her- hangi birini görmemiş ve gönül dü- şûrmemiş bir sinemasever olabilir mı günümüzde? Eğer hâlâ varsa bu- gûn gösterime giren (şimdilik) son Joel-Ethan Coen yapıtı "The Man VVbo VVasn't There-Orada Olma- yan Adam", Coen sinemasını ye- tennce tanımak için harika bir fir- sat Son yıllarda, Minnesotalı ezik, siinepe bir oto satıcısmın yüzüne Filmde umarsız berberi oynayan 'dört kol çengi' Billy Bob Thornton son dönemin sivrilen isimlerinden. The Man Who VVasn't There / Yönetmen: Joel Coen / Senaryo: Joel, Ethan Coen / Kamera: Roger Oeakins / Müzik: Carter Bunvell / Oyuncular: Billy Bob Thornton, Frances McDormand, James Gandoffini, Michael Badalucco, Jan Polrto, Scarlett Johansson, Katherine Borovvrtz, Richard Jenkins / ABD 2000 (Medyavizyon) gözüne bulaştırdığı, zengin, aksi ka- yınpederini sövüşleme girişimini Orta Batı melankolisiyle bezeyerek nakJeden "Fargo"da taşra hayatını, Bowling rutkunu, birtakım gırgır, acayip, ruhaftipleri eksen alan "Le- bowski"de günümüzün renkli Los Angeles'ını, country müziğini ve hapisten kaçan 3 arkadaşın yükse- liş öyküsünü "O Brother"da an- lattıktan sonra; 2. Dünya Sava^ı'nı bitiren atom bombasının dehşetiyle Soğuk Savaş gerginliğinin damga- ladığı 1940'İann Amerikasfna da- hyorlar şimdi de. Hem de tutkunu olduklan kara film türüne dönerek. "Blood Simple"dan beri kara fil- me yeni bir soluk getiren Coen'ler, polisiye edebiyatın tanınmış yazar- İanndan Dashiell Hammett'e ve Raymond Chandler'e saygı niteli- ğindeki "Miller's Crossing" ve "The Big Lebowski"den sonra, tü- rün bir başka demirbaş romancısı James M. Cain'e adanmış "Ora- da Olmayan Adam"Ia saf, katıksız bir stii alıştırması daha imzalamış- lar. Cain'in romanlanndan perdeye uyarlanmış, "Mildred Pierce'in Romanı" (Michael Curtiz, 1945), "Ölüm Sigortası" (Billy Wilder, 1944), "Postacı Kapıyı tki Kez Çalar" (Tay Garnett, 1946) gibi 1940'Iann kafa film klasiklerinden yola çıkan yönetmen Joel'le yapım- cı Ethan Coen'in, senaryosunu bir- likte yazdıklan "Orada Olmayan Adam", aynntılann da hakkını ve- ren, yalın. akıcı ve ironik anlatımm- dan siyah-beyaz görüntülerine, ba- şanlı oyunculuğundan Beethoven- Patetik sanat destekli müziğine ka- dar, özellikJe merakhsının ağzına parmak parmak bal çalarak 2 saat- İik, keyifli bir seyir sunan, usta işi, YENİ BASLA YANLAR... YENİ BASLAYANLAR Benlm Adım Sam /1 Am Sam Yönetmenliğini Jessie Nelson'ın yaptığı film, bugün gösterime giriyor. Senaryosunu ise yine Nelson ve Kristine Johnson'ın gerçekleştirdiği filmde başrolleri Sean Penn. Michele Pfeiffer, Oianne VVest, Dakota Fanning, Richard SchifT.Loretta Devineve ve Laura Dern paylaşıyorlar. Zihinsel özürlü Sam Dawson (Sean Penn), sıra dışı kişiler olan dostlannjn yardımlanyla küçük yaştaki kızı Lucy'yi (Dakota Fanning) yetiştirmeye çahşmaktadır. Lucy yedi yaşını doldurmasıyla zekâ açısuıdan babasından ileri duruma geçer. Baba ile kızın arasındaki bu yakın ve farklı ilişki, bir devlet memurunun dikkatini çeker ve Lucy'nin çocuk yetiştirme kurumunda bakılması için girişimde bulunur. Sam, kızını kaybetmemek için savaşmaya karar verir. Kanunlara ve sisteme karşı olan savaşında, çok başanlı bir avukat olan Rita Harrison (Michele Pfeiffer), Sam'in yanında yer alacaktır. Fihnin yönetmenliği ve senaristliğinin yanı sıra, yapımcılan arasında da yer alan Jessie Nelson, sinemadaki kariyerine. 'Corrina' adh yapıtla başladj. 'Stepmom' ve 'The Story of Us', Nelson'ın yönetmen olarak imza attığı yapımlardan. Nelson, 'Obie Ödfilü'nü alan 'Maboa Mines' ve 'The Tempest' adh tiyatro oyunlanyla bu alanda da başansını kanıtlamış bir isim. Film, zihinsel özürlü baba ile küçük kjzının ara- sındald yakın ve farklı ilişkiyi konu alıyor. yaman bir "neo-noir" tadı verdi bi- ze, tam ve tipik Coen'van. îçinde bulunduğu durum gitgide kontrolden çıkmış, aidafılmış ve do- landınlmış, sıradan taşra berberinin ağzmdan anlarılan şantaj, ihanet, ci- nayet sarmahna dolanmış öyküsü; aşınlıkla ölçüfülük, güldürüyle dram arasında salınan, alaycı ve ok- kah bir suç ve ceza çeşitlemesine dönüşüyor. Coen'lerin gövde gösterısi Sonuç "damardan kara film" isteyenleri mest edebılir. Çok iyi ku- rulmuş, çekilmiş ve oynanmış bu umarsız berberin ikilemi deneme- sinde, yönetmenliğiyle senaristliği- nin yanı sıra oyunculuğuyla da son dönemin sivrilen isimlerinden, "dört kol çengi" BillyBob Thorn- ton, bakışlan ve sigara içişiyle Bo- gart'la aşık atan birperformans çı- kanyor. Fihnin rollerine cuk otur- muş öteki oyunculanndan da çok iyi verim almasını bilmiş yönetmen Joel Coen. Başta gözdesi ve kansı Frances McDormand olmak üzere. Piyanodan çok saksofon çalmaya yatkın "Lolita" Birdy'yi oynayan Scarlett Johansson la. kocasını kaybedince Roswell'e düşen U- FO'yu görecek kadar kafayı üşüten Dave'in kansı Ann'i canlandıran Katherine Borowitz de kısa rolle- rinde çok iyiler. Ortalığı kaplamış beylik Holly- wood yapımlanndan aynlan "Ora- da Olmayan Adam", büyük bütçe- Ii, yıldızkadrolu "zihniyetlere", ti- cari klişelere ve günün modalanna meyletmeden, stüdyolann ağız ko- kusunu çekmeden, yıllardır aynı ekiple ödün vermeksizin çahşarak kara film türünün ıcığını cıcığını çı- karan Coen Kardeşlerin, kesinlikle ilgisiz kalınamayacak, yeni, gör- kemli gövde gösterisi. Zaman için- de klasikleşecek bir "neo-noir" do- ruğu ve yaz rehavetine bürürunüş piyasada son haftalann kuşkusuz en iyisi. İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK Kusıırsuz cînayet îşlemeniıı psikolojisi "Adun Adım Cinayet"filmindebilüıen bir tera değişik versiyonuyla ele alınmış. "Ze- kâ resfi olarak cinayet" diyebileceğimiz bu tera bir cinayetin kusursuz işlenebileceği, bö;ieceherkesten daha zeki ohnanın karutlan- m&ma dayanır. Öyle bir cinayet işlenecektir ki ys olayı araştıranlar bilerek bırakjlmış iz- lerccinayeti planlayanın istediği sonuca ula- şacakJardır. Bu tema kusursuz cinayet olarak biljr ve genelde zekânın sınanmasıdır. BJ fiimde, iki kolej öğrencsi, Richard ile Josn, birbirlerine karakter ve kişilik olarak liç ^enzemeyen iki arkadaş, böyle bir olayın caiamanlan olurlar. Justin, felsefe ve edebi- fafcmeraklıdır, şairleri ve filozoflan inceler. 'SK özgürlûktür, suç işlemek kurulu dü- eiK başkaldırmaktır" düşüncesini olumla- naradır. "Eğer suç işler ve pişman olmaz- anE hayatınızı tam anlamıyla özgür ola- a^ aşamış sa\ilırsınız." Böyle düşünür, a- ıa ronu yaşama geçirecek gücü yoktur. Ar- ıdö olduğu Richard ise zengin bir babanın Şlılur. her şeyi vardır, çevresini etkileyen ;e_Jclere sahiptir, küstah, pervasız ve ken- neıjûven sahibidir. V;bu iki zeki arkadaş bir "kusursuz cina- t"?lanı yaparlar. Hiçbir nedene baglanama- ca,araştınldığı zaman sonuç ahnamayacak bir kurban seçerler, istedikleri ipuçlannı ha- zırlarlar, öyle ki olay yeri çok dikkatle araştı- nldığı zaman düşülecek ruzak da hazırdır. Üzerinde bütün aynntılann hesap edildiği bir cinayet planı bu iki arkadaşın polislerden ve cinayeti araştıraü dedektiflerden daha zeki ol- dugunu ortaya koyacaktır. "Bir suç işleyecek ve pişman olmayarak özgürleşeceklerdir." Ve bir gün, Kaliforniya'da bir sahil kasaba- sında deniz kenannda bir genç kadının cese- di bulunur. Polislerin ve dedektiflerin araştır- malan ipuçlannı değerlendirerek çözüme gi- den bir yol çizmektedir. Bu yol olası bir kati- li işaret eönektedir. Ama bir kadın dedektif, Cassie, bu yolun dışında bir başka yolun var- lığını sezmektedir. Kimi zaman ipuçlannın dı- şında sezgilere de güvenmek gerekir. Cassie, kendi başından geçmiş bir olayın güdüleme- siyle başİca bir yola yönelir, ama başta ortağı Sam olmak üzere kendi şefinin bile karşı çık- masıyla çatışmak zorunda kalır. Ortada birka- til varken genç bir öğrenciden kuşkulanıp nü- fuzlu babasıyla başım derde sokmak da ner- den çıkmıştır? Olayın gerilimini yaratan çatış- manın bir yanım da bu oluşturur. Sonrasını filmde görmek gerekiyor. Yönetmen Barlet Schroeder, alalhca dü- Barlet Schroeder'in gerilim filminde Ryan Gosling ve Michael Pitt oldukça başanlı. zenlenmiş bir senaryodan yola çıkarak birbi- rinden farkJı karakterlerden oluşan birgerilim filmi yapmayı başarmış. îki öğrencinin birbı- rine zıt karakterleri, polis içindeki çatışmalar, hafifçe sezdirilen smıf farklılıklan, sonuçta ilgiyle izlenen bir filme ulaşmış. Casssie ro- lünde Sandra Bullock iyi. Richard ve Justin rollerinde Ryan Gosling ve Michael Pitt da- ha başanlı. Zevkle izlenebilir, hele salon kli- malı olursa... KEDİ GOZU VECDİSAYAR Tcyon'ıJaVeniBipŞeyyok Bu filmi daha önce de görmüştük. Ne konusu, ne de kahramanlan yabancı bize. Ama, gene de herseferinde aynı heyecanla oturuyoruz başına: "Bakalım şimdi ne olacak?" Hiç bıkmıyoruz bu "eski vizyon" filmlerden. Ay- nı filmi defalarca izlemekten hoşlanan çocuklar gibi naralar at/yoruz: "Vay canına, adama bak, nasıl da çabuk çekti silahını", "Göz/ere bak göz- lere, nasıl da intikam fışkırıyor". Son günlerin en başanlı filminin "birHollywo- odyapımı" olması şaşırtıcı değil elbet. Konusu Avrupa'da geçiyor, kahramanlar safkan Türk, a- ma bütün bunlar filmin Amerikan yapım/ olması- na engel değil elbette. Şu Amerikalılara hayranım; nasıl da biliyorlar "g/£e"sı garantili film yapmayı. Hiçbir şey yapa- mazlarsa, eski malları makyajlayıp yeni film diye sürüyorlar piyasaya. Sen, filmin "eski vizyon" ol- duğunu aniayana kadar, atı alan Üsküdar'ı geçi- yor. Sağdan, soldan, yandan, kenardan devşiril- miş aktörferfe Öyle bir "casf" geliyor ki karşına, eh bu kadar "star"\ olan film, mutlak "iyi bir film" olmalıdiyorsun. Yani, şöyle insanı dertlerinden, tasalarından kurtaracak, tatlı hayaller yaşatacak cinsten... Fi/min başındaki "kötüadam"\n, filmin sonunda "kurtarıcı"olarak ortaya çıkması da, fil- min en heyecanlı yeri elbette. Aksiyon film/erınin yanı sıra, komedilerde çok moda şu günlerde. Hele, şu yakışıklı kovboyun "Bu memleketin bir kurtancıya ihtiyacı var. O da benim!" nutkunu çektiği yeni film var ya, işte ona bayılıyonjm. Yalnızca bir konudaki merakımı gıderemedim: Filmin asıl oğlanı parti kuruyor ya, o partiye gir- mek için kaç kupon toplamak gerekiyor, onu öğ- renemedim. Bir de oy verenlere ikramiye olarak bardak çanak verilip verilmeyeceğini... "Peki, seyircinin heyecanını anladık - zekâ ya- şını da zaten biliyorduk; sen asıl kedilerden ha- ber ver. Kediler ne diyor bu işe" diye soracak olursanız... Kediler, şu sıralar pek bir sessizler. Yatırımcısından işletmecısine herkes bir şeyler söylüyorbu "yenisinema"ak\m\ üstune; bizim- kilerden tıs yok. Herhalde, bu filmlerin ne anlat- tığını anlamaya çalışıyorlar hâlâ. Biliyorsunuz, bu yeni akım filmlerin, eskilerden en büyük farkı, kolayanlaşılmamalan. Nostaljiy- le teknolojiyi bir güzel harmanlayıp, bir de filmi sondan başa doğru sardırdın mı, eski maldan, yeni başyapıt çıkartırsın ki, değme eleştirmenin dudağı uçuklar. Ne sandınız? Postmodern çağ- da yaşıyoruz... Sağı, solu belli filmi babam da ya- par. Esas ustalık, sol gösterip sağ vurmakta de- ğil mi? Neyse ki bu ambalajı yeni kendısi eski film/eri seyretmekten sıkılan ve özüyle sözü bir, herke- sin anlayabileceği gerçekçi bir film yaratmak için çırpınanlar da var... ••• Pek çok kedinin göremediğini gören Eşber Yağmurdereli bakın ne diyor: "En azyarımyüz- yıllık soğuk savaş ortam/nda biçimlenen ve önü açılan Türkiye sağı, demokratik geleneklerden yoksun olduğu için, bütün aksiiddialanna karsın, kendisini yenileme yeteneğine sahip görünmü- yor" ... "Böylesi kritik biranda Türkiye solu on- larcayıldırmaruzkaldığıbilinçliyıkımarağmen ül- kenin geleceğinde ve yazgısında önemli bir rol oynama olanağına sahip tek güçtür. Artık Türki- ye solunun önünde üstüne düşen tarihsel so- rumluluğu yerine getirmemesi için kendiyaratîı- ğı engeller dışında hiçbir bahanesi olamaz"... Yağmurdereli'nin çığlığı ("Solda Birlik" çağnsı) duyulmasın diye ellerinden geleni yaptılar, ya- pacaklar... Bunda şaşılacak bir şey yok. Şaşırtı- cı olan, kedilerin suskunluğu... vecdisayarm yahoo.com Kadın gözüyle 11 Eylül M Kültür Servisi - Enka Açıkhava Tiyatrosu yann saat 21.15'te ABD Michigan'dan gelecek bir tiyatro topluluguna ev sahipliği yapacak. Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi'nin davetiyle Türkiye'ye gelecek olan grubun Prof. Glenda Dickerson yönetimindeki 'Kitchen Prayers' adh çalışması ücretsiz olarak izlenebilecek. Center for World Performance Srudies ve The Project for Transforming Thru Perfortning kapsamında gerçekleştirilen çalışma, dramatize bir sunumla temel olarak dünyada yaşanan terör olaylannın, özellikJe 11 Eylül saldınsının kadmlar ve çocuklar üzerindeki etkisini 'kadın' gözüyle anlarmayı hedefliyor. Yönetmen Dickerson'ın bir amacı da Türkiye'deki kadınlar ve akademisyenlerle bir araya gelerek onlann izlenimlerini de oyuna aktarmak. (Enka Vakfi: 0 212 276 22 14 -15) BUGUN • BAŞKA KÜLTÜREVt'nde 19.30'da Michael Coconnis'in yönetmenliğini yaptığı 'Zorba'. (0 212 249 12 84) • BEYOĞLU SİNEMASI nda 'Yaz Şenliği '02 -1' kapsarrunda Guy Ritchie'nin yönetmenliğini yaptığı 'Ateşten Kalbe AkJİdan Dumana' (0 212 25132 40) İS7W«ÜI CAZreSTttülÜTİIEBUGÜN • CEMTL TOPÜZLU AÇIK HAVA SAHNESt'nde 20.00'de Erik Truffaz Ladyland Quartet ve Billy Cobham'ın katılacağı 'Caz - Fusion' gecesi. (0216454 15 55) • MASLAK VENUE'de 22.00'de Stereo MC's.Mat Cantor&Aston Harvey ve Dj Style-ist konseri. (0 212 328 05 00) • BABYLON'da 23.00'te Antibalas konseri. (0 212 293 73 68) • ROXY'de 23.00'te Marrin Reiter Trio konseri. (0 212 245 66 81)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle