18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9- HAZİ3AN 2002 C UMARTES) CUMHURİYET SAYI kultur(g cumhuriyet.com.tr "X" TF" Sunay Akın\n gecesinde İstanbul, NâzımHikmet'le özlem giderdi iıireğimizHisar'da attıOI^TAYEKİNCİ O gecenin bir başka olacağı "göndüninden" belliydi... istanbul, günlerce ilkyaz sıcağı- nı yaşadıktan sonra, kıştan arta ka- lan yağmurlannı dökmeye başla- mıştı... Sankı }ine günlerdir o gün için, Nâzam'ın ölüm yıldönümü için sakladığı yağmurlannı, gün boyu bir o semtine, bir bu semtine serpiş- tirerek akşamı karşılamıştı... Aynı akşam Rumelihisan'nda söze "Kız KuJesi'nin Torunu Nâ- zun Hikmefle başlayan Sunay Akın, yıllardır istanbul ıçın "hisle- rivar"derdidekimse inanmazdı... Kendisıne sevdalı bir şainn ölüm yıldönümünde, böylesine günboyu durup durup ağlayan başka bir kent var mıydı0 .. Üstelik aradan 39 yıl geçen bir 3 Haziran 'ın yıldönü- münde... Bunca yıl sonra?.. İstanbulıın 'his sepetferi'... Ya yine o günün akşamı, hem de tam göstennin başlayacağı saatler- de, İstanbul 'un yağmurunu kesme- sine ve bu gözyaşlannı "davetw ka- bul edip tarihi anıtındaki "açıkha- va" buluşmasına koşup gelenlere gökyüzündeki "yıldjzlannT gös- termesine ne demeli?.. Nâzım "inanan" mıydı ki, yara- tan da sevgili kulunun hatınna bu mucizeyi gerekleştirmiş olsun... Sunay, tarihin tanıklığını üstlen- miş 550 yıllık sur duvarlannın or- tasında toplanan "yağmur sevdab- lanna" bakarak dedi ki: "Sizter,İs- tanbul'un hissesenetlerinideğiLhis senetterini paylaşan gençek dostla- nsnuz..." Diyelün ki dofruydu... Ama. bu İSTANBUL'UN GERÇEK DOSTLARI - Sunay Akın, tarihin tanıklığını üstienmiş 550 yıllık sur duvariannın ortasında toplanan "yağmursevdalılanna" bakarak dedi ki: "Sizler. İstanbul'un hisse senederini değıl his senetlerini paylaşan gerçek dosrlansınız..." his senetlenni yaratan insanlan ve anılan Sunay tutup o duygusuzla- nn çıkar ve entrikalarla dolu siya- sal tarihinden "anndırarak" terte- miz ve yurtsever yürekleriyle orta- ya çıkarmasaydı, örneğin kim diye- bilirdi Eyüp'teki bir minarenin kii- lahına ta 1500'lü yıllarda "hflal" yerine konan "mürekkep hokkası ve kaJemin" 1990 'lara kadar yerin- de durduğunu?.. Hangisi daha uygarcaydı; o çağ- da yaptırdıgı camisini "yazı araçla- nyİa" kutsayan "Osmanlı defter- dannın" anısını yüzlerce yıl yaşa- tan tstanbullular mı; yoksa şu son 10 yıida aynı nur yüzlü defterdann yazı hokkasına bile tahammül ede- meyen "bilgisayarn Osmanbcılar" mı.'. Ortak yüreğimiz». Sunay Akın'ın 2. Rumehhisan Tiyatro Buluşması kapsamında, Nâzım'ın da bir ölüm yıldönümün- de ve yağmura, serine rağmen sur- lann ve burçlann ortasındaki taş basamaklara saygıyla oturan izleyi- ci toplulugunu yaklaşık 3 saat ku- caklayarak gerçekleştirdiği "anla- ösı", bir daha bu güzellikte ve bu duygu yoğunluğu içinde yinelene- bilir mi, bilemem... Ancak, artık kesin olarak bildı- ğim şu ki Sunay, bu kentin ve bu ül- kenin "yüreği''dir... Dahası, bu kente ve bu ülkeye sevdalı herkesın, hepimizin, hatta artık aramızda olmayanlanmızın da ortak yüreğidır... Bunu fark edebilmek için Su- nay'ı dinlemek. okumak, şiirleriy- le ve anlattıklarıyla sabahlamak belki yetebilirdi... Ama. o günün akşamı istan- bul'un yağmurunu keserek yıldız- larını Sunay'a ve izkyenlerine ar- mağan etmesı, Sunay'ın da aynı ak- şam KızKulesi'ndeki lokantada ye- mek yedikten sonra "hesapisteyen- leri" anımsayıvermesi, işte o gide- rek unuttuğumuz "sevdahyürekle- rimizuT kanıtı değil miydi? "Onlar" dedi Sunay Akın, başı- nı çevirip Fatih'in imzasını taşıyan Rumelihisan'nın burçlanna baka- rak, "şimdi orada yediklerinin he- sabını garsondan soradursunlar; yeter ki bizler de bu ülkenin ve he- pimizin kültür ve anı değerlerini kirietenierden hesap sormasını M- Jelim verantm değiL, vüregimidn se- sini dinleyefim...'' Kız Kulesı, İstanbul ve güzel ül- kemiz başka nasıl kurtulabilirki şu sözde çağdaş ya da dindar kılıklı "kravatn ve takkeli soyguncularaı" elınden?.. İstanbul MüziR Festivali Bugün <30. Yıl Konseri 'yle başlıyor Kültür Servisi - 30. Uluslararası istanbul Müzik Festivali, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın bugün saat 19.00'da Aya Irinı'de vereceği '30. Yıl Konseri'yle başlıyor. Şef Rengim Gökmen'in yöneteceği orkestra, bu konserde, ülkemizden değerli virtüözlere eşlik edecek. Konsere solist olarak katılan keman sanatçısı Ayla Erduran ve piyano sanatçısı Ayşegül Sanca Chausson'un 'Piyano, keman ve yaylı çalgılar için konçerto, Re Majör' adlı eserini, flüt sanatçısı Bülent Evcil Briccialdi'nin 'Venedik Karnavab'nı. soprano Yelda KodaJfa, Puccini'nin 'Gianni Scichi Operası'ndan 'O mio babbino caro' ve Strauss'un 'llkbahar Sesleri' adlı eserini seslendırecek. Konserde, piyano sanatçısı Ferhan Önder ve Ferzan Önder kardeşler VTvaldi'nin 'MevsimJer' adlı eserinden bölümler, piyano sanatçısı GüJsin Onay ve Hüseyin Sermet, Mozart'ın "Iki piyano için konçerto'sunu, flüt sanatçısı Şefika Kutluer, Borne'nin 'Carmen Üzerine Pariak Fantezi' adlı eserini, viyolonsel sanatçısı Efe Baltacıgü, keman sanatçısı Suna Kan ve piyano sanatçısı Muhiddin D. Demiriz ise Beethoven'in 'Üçlü Konçerto'sunu seslendirecek. Usta yazar Vedat Günyol, öğrencileri ve dostlanyla 39. kez bir araya geldi Kalpazankaya'daanlamlıbuluşma l LYİYE ALPAY Atatürk'ünTürkgençliğinearmağanı I9 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nda, dost- luğun, ancak gerçek dostluğun sıkı sıkıya pekıştiği çok hoş bir gün yaşadım. Benim için ilk olan bu birliktelik, Vedat Günyol ve dostlannın otuz dokuz yıldır Burgaz Ada- sı, Kalpazankaya'daki anJamlı buluşmala- nydı. Altmış sekiz kuşağının delikanlılan, bu- gün çoluk çocuğa kanşsalar da dillerinde- ki esprilerle, türkülerle o günlerden aynm- sızdı kuşkusuz. Saçlanna düşen aklar. yüz- lerinde beliren birkaç çizgi coşkulanndan da, sevinçlerinden de hıçbir şey altp götür- memişti. Sanınm yüz elli kişi kadardık. Uzayıp gi- den masanın üstü herkesin evinden getırdi- ği yemeklerle, içkilerle varsıllaşmıştı. Bir kuş sütü eksikti. Ama asıl varsıllık: Kadın erkek, çoluk çocuk yüreklerindeydi. Bir ev sıcaklığı kadar bir kır güzelliği, hoşluğu yaşanıyordu Kalpazankaya'da. Sevgili Vedat Günyol, oruz dokuz yıl ön- ce. ilk gençlik dönemindeki öğrencileriyle geldiği Kalpazankaya'da, bugün öğrenci- lerinin yanında eşıni ve çocuklannı gör- mekten duyduğu olağanüstü mutlulukla gü- lümsedidurdu. Yıllann deneyim ve biriki- mini taşıyan yüzündeki çizgilerin dili yoktu a- ma Günyol'un >oireğinden geçenleri orada bu- lunan dostlannın çok iyi anladığını duyumsa- dım. Çünkü anlamlı, hoş bir güzelliğin paylaşı- mıydı yaşanılanlar. Pir Sultan AbdaJ'daa Âfik Veysel'den, Âşık Mahzuni Şerif ten bağlama eşliğinde bir ağız- dan okundu türkülerimiz. Öyle ki her bir tını, Se^gili Vedat Gümol, 39 yıl önce, ilk gençlik dönemin- deki öğrencileri>le geldiği Kalpazankaya"da. bugün öğ- rencüerinin\anındaeşiniveçocuklannıgörmekten duy- duğu olağanüstü mutlulukla gülümsedidurdu. dostluğu voırgulayıp birkez daha perçinledi. Se- vinç vekahkahalar içinde "Yeniunıklarbirder- gâhö"denildi. Adımlar ahenklı. kollaruyumlu yukanya kalktı. parmaklar zevkle şıkladı. Yaşanılan bu anlamlı birlikteliği kutsarcasına gökyüzü ve deniz, pınltısını rüm konuklann üzerine saçtı. Çocuğun deniz kenanndan topladığı çakıl taş- lannı inciye kesen; yürekten duyumsanan se\inçti. Günyol ve dostlannın buluşma günüydü Gençlik Bayramı. Dostluğun kavTamını anlamayanlara inat; bu anlamlı gün için yurdun çeşitli yerlerin- den ve yurtdışından çıkıp gelen dostlan da vardı Günyol'un. Yine birlikte özlemle bek- Iedikleri, ama gelmeyeceğini sandıklan - ikı yıl önce tanıma mutluluğuna erdiğim- arkadaşlan Hüsejin Erden Almanya Köln'den çıkıp gelmiş, herkesi şaşırtmıştı. Baştan beri bizlen izleyen Sait Faik bu duygu seli karşısında nasıl da içten gülüm- sedi. Hiç yabancı degildi bu insanlara. O- ruz dokuz yıl önce daha ilk gençlik dönem- lerinden tanıyordu onlan. Işte o anda "Hır- bolar" diye seslenen Sait Faik miydi, yok- sa Günyol mu? Ya da başka biri mi? Açık- çası kestiremedim. Ama şunu çok iyi aynm- sıyorum: Pınl pınl maviliğin içinde çimen- lerin üzerine uzanmış elindedefteri kalemi; aydmlık yüzündeki gülümsemeyle insanla- n ve doğayı gözlemleyen kumral saçh bir delikanlı vardı. Yine bütün bu güzellikler yaşanırken Günyol'un kucağına çıkıp öpücük veren i- ki buçuk yaşındaki torunu, biryandan Gün- yol'un saçlannı okşuyor bir yandan da cı- vıldıyordu. Günyol'lar, Vedat'lar. Gül- su'Iar... Ogrencileri, dostlan... Yine dostlan... Günyol'u tanıdıgun için onurluyum. Günyol'un dostlanyla birlikte oldugum için onurluyum. Hümanist düşüncenin capcanlı örneğiydi tüm bu yaşadıklanm. Daha nice yıllar, Vedat Günyol ve dostlan şenlendirsin Kalpazankaya'yı. EminGüvenYaşlıçamCSO'yuyönetecek i A l l l l a r a VOİCUİllk##» '<•—llı S F ^ ^ O H H H B i k'ülfıir ^nrici. l"lnlı"ı rvı{İ7İl' oAom, ,-fl » pn gerçekleşecek konserde Emüı Gfrven Yaşfaçam yöneti- ıde Uhi Cemal Erküı'üı 'Köçekçe' yapıö seslendirilecek. Kültür Servisi - Ünlü müzik adamı orkestra şefi Emin Güven Yaşbçanı, 'Jandarmanm 100. Koruluş Yıb Kutlamalan' nedeniyle bugün düzenlenecek konserde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasf nı yönetecek. Tenor thsan Ikber'in solist olarak katılacağı konserde orkestra, Uhi Cemal Erkin'ın 'Köçekçe' adlı yapıtını seslendirecek. ÂveOino Senfoni Orkestrası ve Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası daimi şefi ve sanat yönetmeni olan sanatçı, 1997 yılmdan beri Amerika, Mexico, Kahıre, Arjantin, Brezilya Senfoni Orkestralan'nın daimi misafir şefiiğini yapıyor. Yaşlıçam, Temmuz ayında Bari Senfoni, 19-27 Ağustos tarihleri arasında Buenos Aires Senfoni kasımda ise Pittsburg Senfoni orkestralarını yönetecek. (0212 231 54 97/22) Kültür Servisi - IşıkKansu nun Bılgi Yayıne\d'nden çıkan 'Çocukluğa Yolcuhık' ve Necati Güngörün Literatür Yayınlan'ndan çıkan 'Son Kadınlar' adlı kitaplan, yeni yayımlanan anı kitaplan arasında. Kansu, 'Çocukluğa Vbkuluk'ta ülkemizde farklı farklı özelliklerle tanınmış 24 kişinin çocukluklannın yaşamöykülerine olan izdüşümlerini ele alıyor. Ulusal kimliğin ana çekırdeğini, tanhsel, külrürel ve dönemsel çizgileriyle betimleyen bir belgesel nitelikte olan kitap, enşkin sahiplennin ağzmdan aktanlan öykülerle, çocukluk yaşantılanndan bugüne taşınan yoksulluğun, direncin, aklın, sevginin ve onurun ulusal bir kimlik tarihçesine dönüşümünü örnekliyor. Güngör'ün 'Son Kaduüar' adlı kitabında ise Osmanlı'dan Cumhuriyete geçiş döneminde, toplumsal değişime ve bu uğurda verilen mücadeleye tanıklık etmiş kadınlarla 2000 yılında yapılmış söyleşiler yer alıyor. Belge ruteliğindeki kitapta, GünerErgen, Nahit Hanım. Cahit Uçuk, Leyla Pamir, Münevver Ayaşh, Paldze Tarzi ve Hadiye Gântekin'in anılan anlatılıyor. ESINTILER ZE1TVEP ORAL Uluslararası İstanbul Müzik Festivali Bir Mucizedir! İstanbul kenti, kendi başına bir mucizedir. Doğa- nın, tarihin, coğrafyanın bıçimlendirdıği bir mucize. Bu mucize kentin, dünyanın sayılı metropollerin- den birine dönüşmesinde İstanbul Sanat ve Kültür Vakffnın çok önemli bir rol oynadığına ınanıyorum. Bundan 30 yıl önce bir avuç insanın düş kurması ve azmetmesiyle başlayan bir etkinlık gerçekleştırdi bu vakrf. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali. Son- ra bu festivalden beş yeni festıval üretti ve onlan ya- şamımıza kattı. Artık Istanbul'un Uluslararası Sine- ma Festivali (nisan) Uluslararası Tiyatro Festivali (ma- yıs) Uluslararası Müzik Festivali (haziran), Uluslara- rası Caz Festivali (temmuz) ve Uluslararası İstanbul Plastık Sanatlar Bienali (eylül) var. Bu yıl otuzuncusu gerçekleştirilen Uluslararası İs- tanbul Müzik Festivali'nin belli başlı özelliklerini. sa- tır başlarıyla şöyle sıralayabilirim. Çağdaş evrensel kültürün, geniş bir yelpazedeki en özgün ürünlerini sunar... Nıteliğinden asla ve asla ödün vermez... Başka ulusların, toplumlann kü/tür birikimi ve de- ğerleriyle, bizim kültürümüzü aynı potada bir araya getırerek uygarlık bilincimizi ge/iştirir... Geçmişten damıttığı birikimi geleceğe yönelik umudadönüştürür... Tüketici değil, üretkendir; yaratıcılığı ve yaşamı savunur... Insanı insan yapan değerferi yüceltir... Bütün bu özellikleri göz önünde tutunca ben bu festivale de "mucize" demekten kendımi alamıyo- rum. Istanbul'a damgasını vuran, Istanbul'un kimli- ğinı yücelten, kendi kimliğimizi yücelten, bizı çoğal- tan bir mucize... Bir öykü Bu akşam "30 Yıl Konsen"nde Rengim Gök- men'in yönettiği İstanbul Devlet Senfoni Orkestra- sı'nı ve ülkemizin müzik dünyasına kazandırdığı on ikı ünlü solisti dinleyeceğiz. Bu akşamı beklerken 30 yıl öncesınden bir öykü takıldı aklıma. Sene 1973. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali, ilk kez gerçek/eştiriliyor. Program olağanüstü zengin. Programın "sfar"larından biri 2 resital, bir konser ve- recek olan Yehudi Menuhin. Birincı resital Aya Irını'deydi. Yalnız Bach'ın eser- lerinden oluşan bir programdı... Ikınci resital Darüş- şafaka Konser Salonu'ndaydı... Idil Biret le biriıkte Beethoven'in piyano ve keman için besteledıği en ünlu sonatlan yorumladılar... Gelelim üçüncüsüne... Menuhin, Ayla Erduran ve Suna Kan, İstanbul Senfoni Orkestrası'yla birlikte Vivaldi'nm üçlü keman konçertosunu çalacaklardı. Ancak konser günü, müthiş bir panik! Korkunç bir şey oldu! Orkestra par- tısyonunun notalarının kayıp olduğu ortaya çıktı. (Üs- telik bu ıkınci kayboluşuydu!) Konserin başlaması- na birkaç saat vardı ve orkestranın çalacağı notalar ortada yoktu! Aydın Gün birkaç kez öldü dirildi, a- ma hâlâ notalar ortada yoktu. Sonunda birınin aklı- na pariak bir fikir geldi: Idil Biret'ten yardım istendi. Yine "Üç Keman Konçertosu" çalınacak, ancak or- kestra partisyonunu Idil Biret piyanoda çalacaktı. Sanatçı seve seve yardıma koştu. Bütün bu hengâ- mede Menuhin hep çok sakin, çok anlayışlı, çok gü- ler yüzlüydü. Bu plan gerçekleşmedi. Son anda notalar bulun- du ve orkestra çaldı. Idil Biret de büyük bir alçak gö- nüllülükle orkestra arasında yerini aldı. Üç "keman- cı" bırbirlerinin gozlerinin içine bakarak, bırbirlerine gülerek bırbirlerine sevgiyle, saygıyla, hayranlıkla ve aşkla bağlanarak ölümsüz yapıtı, bu barok mücev- heri seslendirdi. Üçlü konçerto sona erdiğinde, so- nu gelmeyen bir alkış koptu. Işte o zaman Menuhin, bütün akıllarda ve yüreklerde yer edecek inceliği gösterdı. Konsere solist olarak katılmadığı için geri- lerde kalmaya çaiışan Idil Bıret'i elinden tutup iki ke- man virtüözümüzün, Ayla Erduran ve Suna Kan'ın yanına getırdi. Kendı iyice kenara çekilıp bu üç genç kadının önünde yerlere dek eğildi. Salon ayağa kalk- tı. Üç sanatçım/zı ilk kez bırarada alkışlıyorduk... 30 yıl önceydi... Uluslararası İstanbul Müzik Festivali'ne daha nice 30 yıllar dilıyorum. e-posta: zeynep 'zeyneporal.com Faks:(0 212)25716 50 Hasan Başkıran'ın başarısı • ESKİŞEHfR (AA) - Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü araştırma göre\ lisi Hasan Başkıran, Mısır'da düzenlenen '6. Kahire Uluslararası Seramik Bienali Seramik Yanşması'nda 'Bienal Gençlik Ödülü'nü kazandı. Başkıran. akademik anlamda yüksek lisans tez konusu olan ve kapalı seramik kutular içinde redüksiyonlu özel bir pişirim tekniği olan 'sagar pişirimi'yle gerçekleştirdiği yapıtıyla ödül aldı. 43 ülkeden sanatçılann 252 yapıtla katıldığı bienalde beş gençlik ödülü veriliyor. ÇEVRE FİLMLERİ FESTtVALİ'NDE BUGÜN • BEYOĞLU StVEMASI'nda 14 30 da 'Sil Baştan'. 16.30'da 'İngiltere', 19.00'da 'Biz Bize' ve 21.00'de 'îkûıgut'. (0 212 25132 40) • SİNEMATÜRSAK'ta 14 30 da 'Samsara'. 16.30'da 'Köpeğin Günü', 19.00'da 'Samsara' ve 21.00'de 'Köpeğin Günü'. (0 212 325 43 41) M FRANSIZ KÜLTÜR ıMERKEZÎ nde I2.00'de 'Çügm Haj-vanlar' ve 'Yaşajan Hazine', 14.30'da 'Çöldeki Yüzücüler', 16 30da 'ÇandakiKuşlar','DeliDolu', 'Bir Dagm Ağnsı' ve 19.15'te 'KÖye Dönüş'. (0212244 44 95) • ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde 12 OO'de 'Öldüren Duman', 'Uzak Diyariann Kokusu', 'tşteHajat', 14.30'da 'Yürü-me', 'Ne Harika Dünya.'', Tarlada tsj^n', 16.30'da 'Çiçekçi Dükkânı', Çöldeki Yüzücufer' ve 19.15'te 'G-8'. (021224912 80) • İSTANBUL BÎLGÎ ÜNtVERSİTESİ'nde 12.00'de 'Reims'de Yaşam', 'Avrupa'ya Yolculuk, Salikvan Ya>la Şenlikleri, Bir Dağın Anılan', 14.30'da 'LureDagı', 'Bir Yanardağm Esran', 'Antola Kömürcüleri', 16.30'da 'Bulutlar', 'Macahel' ve 19.15'te 'Yürü-me'. (0212 2162222)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle