25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 2002 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] EVET/HAYIR OKTAY AKBAI Bu Kadar Çelişki Olursa! Hiç düışündünüz rü? Öyle çok şey var<i? Haig i birini mi diyorsu- nuz? Dört kişilik bir aile. 300 iTİfyon lira aylıkla açlık sınınnda yaşıyor!.. BJ, masal değil ha! Ülkenin en büyük bölümii t , çizgde ya da daha altın- da... Bir milyar kazanan bieyoksulluk çizgisin- de!.. Ay başında, ortasnda, banka önlerinde kuy- ruklargörürsünüz. Sz d e çindesinizdir çokluk- la!.. Betelersiniz emekli aylığnızı.. Kimi, geceya- nsından sonra gelir, tekleşr, çömelerek, yarı uy- kulu... Işçi emeklisidir merrur emeklisidir. Yaş aît- mış, yetmiş, seksen... Birderı içlerinden biri yereyığılır. Baygındır ya da bir lcalp durması!.. Kimse kıpırdamaz, sırayı bir başkası kapmasın! Varsın ölen ölsün, biz ka- lanlar açlık parasını alalım!.. TVIende bayram var. Haziran geldi! Laila'laraçıl- dı. Kıyılar dolup taştı Kız oğlan doluştu. Sanlan- lar, sevişenler. Geçen akşarn Laila'nın ilk gece- sini seyrettik. Yüzlerbinler... En gösterişli, en açık giysiler içinde güzel kızlar. kadınlar, delikanlılar, yaşlı çapkınlar!.. Sevgili Necati Doğru ne diyon "Adı çıkmış arsız kızlar. Adı çıkmış hayta oğlan- lar. " Bir tiyatro oyununda bir kızla bir erkek öpüşür- se, bir heykelde bir çıplak kadın çizilmişse, he- men yasaklar gelir! Ahlak bozulmasın, kimsenin gözü açılmasn! öte yandan televolelerde, Laila'lar- da böyle biryasak yok! O kadar ki, devtet adına Turizm Bakanı gelir, kutlamaya katılır! Belki ya- kında Kültür Bakanı da! Devlet bir yerde ahlak- çının koyusu, öte yanda Laila'ların koruyucusu!.. "...para şımarığı, nereden bulduğu bilineme- yen azınlığın azınlığı bır kesim... "Bir çelişkiler top- lumuyuz! Bir yanda nerden nasıl kazandığı belli olmayanlar, öte yandan üç beş kuruşa ömrünü tüketenler!.. Bu aykınlık nereye kadar? Sonsuza kadar sürmez elbetL Milletin hiçbir işe yarama- yan vekiline ayda altı milyar. Belli bir kesimin emeklisine iki milyar... öte yanda yine aynı mil- letin otuz yıl emek vermiş işçisine, memuruna, görevlisine ise açlık oarası!.. Evet, değerter vardır, topluma önemli işler ka- zandıran, ülkenin gurur duyduğu bilginler, uz- manlar vardır. Bir aynm olur, bir deger farkı!.. Ama bu denli çelişki olur mu? Insanoğlu yer içer, bir konutta oturur, çoluk çocuğuna bakar. Her- kes bu dünyada az çok birbirine eş koşullarda sürdürür yaşantısını... Ama biri bilmem kaç mil- yarla, öbürü zar zorekmek peynirle... Bugün bir işçi emeklisinin eline geçen en çok dört yüz milyon!.. Devletin yüksek emeklisine bunun en az üç katı... Hele, el kaldırmaktan, par- ti patronunun sırtını sıvazlamaktan başka işi ol- mayanlara altı yedi milyar, aynca parasız konut, iki sekreter, özel çalışma yeri, her türlü olanak!.. Insanlannı açlık sınınnda bırakan bir ülkede, bu denli farklılık, bu denli körlük, acımasızlık, ada- letsizlik oldu mu, sen o ülkenin geleceğinden kork!.. Bir yerde bir şeyler ergeç patlak verecek- tir. Konuşmaya yönelik, her seviyede İTALYÂNCA xo İSPANYOLCA Kurslan / 7Ha-jran 'da başlıyor Bilgiiçin: (0212) 231 S 2 " l -M0 7"91 Cep: (0532)244 1954 ÖZEL VERDf L İTALYANCA DİL KURSU Halaskârgazı Cad, Sımşek Apı 281/2 Osmanbey-Ist. (Gazı Sinemas: K.arşısı-Metro Osmanbeyi Yeni kurulan laboratuvanmız için Tıp Fakültesi -nezumı Mikrobiyoloji Uzmanı (tam gûn), Biokimya Uzmanı (part time) aranmaktadır. Tel: © 532 595 71 01 ViiS!1 «.ULUSLARflRASI JKÜ, İŞTANBUL UAKFI TİYATRD FESTİVALİ 18 MAVB-4 HAZİRAN 2002 $Garanti +bonus card • M.LIANCE Hortumculardan 'Geri Almak' Gerek... İsmaİl DOGANAYfs/h Yargıtay On Birinci Hukuk {Ticaret) Dairesi Başkanı B ilindiği üzere, bü- tün dünyada ban- kalar birer "itibar" ve "güven" mües- seseleridir. Banka- lann bu özel durumlan ve gö- revleri gereği olarak elbette, -ola- bildiğince- ve özellikle de kamu bankalan, siyasi iktidarlann yer- li yersiz müdahale ve yönlen- dirmelerinden uzak kalabilecek yasa hükümleriyle donatılmış bulunmalan zorunludur. Oysa bizde ve özellikle de koalisyon hükümetlerinde, o hükümeti oluşturan siyasal partiler, kamu bankalannın yönetimlerini el- lerine geçirebilmek ve bu suret- le de bu bankalardan kendi "si- yasal yandaşlanna" çok düşük oranlı faizlerle, -sırursız ve hat- ta teminatsız- kredi sağTamak ya da bu bankalara aynı siyasal partiye mensup olduklan halde girdikleri "mületvekin seçimini kaybetmiş" olan eski parlamen- terleri, o bankalara "yönetim kurulu üyesi" olarak işe sokup emekli maaşından ayn ve ek bir ücret daha alabilmelerini sağla- mak için ne türlü bir "çeldşme ve pazarhğa" giriştiklerini, bü- tün Türkiye yakından bilmekte- dir. Bugün Türkiye'de Türk eko- nomisinin en büyük kamburla- rından biri olan "Kamu banka- lannın görev zararian", iktida- n elınde bulunduran sıyasilere göre son derece önemsiz sayıl- maktadır. Hatta o kadar ki aynı sıyasilere göre, banka yönetici- lerinin, vatandaşlann "mevdu- at karşıhğı" olarak bankalara yatırdıklan paralann, o banka yöneticilerince, gerek bizzat ken- dilerinin ve gerekse yakınlannın kurduklan "paravan" şirketle- re hortumlamalannın öyie büyü- tülecek bir yanı olmadığı, tutum ve kanısındalar. Bu tutum ve ka- nı, bütün çıplaklığı ile görül- mektedir. Oysa, bu mevduat pa- ralanrun tamamı, "devlet garan- tisi" ve başka bir deyışle "Mev- duat Sigorta Fonu" güvencesi ile o bankalara yatınlmış para- lardır. Mevduat Sigorta Fo- nu'ndaki paralann da vatandaş- lann ödedikleri vergilerle karşı- landığını açıklamaya gerek bu- lunmadığı kanısnıdayım. 4389 sayı ve 18.6.1999 tarih- li "Bankalar Kanunu"nun 7. maddesi hükmüne göre, Türki- ye'de banka kurmak ya da yurt- dışında kurulmuş bir bankanın Türkiye'de şube açmasına izin verme yetkisi, yalnızca "Banka- cıtak Düzenleme ve Denetkme Kuruhı"nun, en az beş üyesinin "ohımlu oyu" ile mümkün bu- lunmaktadır ve yine aynı mad- denin (m. 7/2-a) hükmüne göre de bir bankanın kurulması sade- ce "anonimşirket" türü şeklin- de ancak mümkündür. Türk Ti- caret Kanunu'nun 277. madde- si hükmüne göre. bir anonim şirketin kurulabilmesi için en az beş kurucu üyenin yan yana gel- meleri zorunludur. Türkiye'deki özel bankalann çoğunluğu, genellikle, "baba - oğul, eş - gelin - damat - amca - da>ı" gibı yakın akrabalann oluş- turduğu ve adına "aile şirketi" denilen şirketler şeklinde ticari faaliyette bulunurlar. Türkiye de "halka açık-çok ortaklı" şirket şeklinde kurulmuş bir bankaya rastlamak pek mümkün değildir. Türkiye'de kurulmuş olan özel bankalann hemen hepsi de "grup esash ve holding şirket" şeklin- dedirler. Bu tür şirketler birer "aile şirketi'' mahiyetini taşı- malanna karşın "devlet serma- yesi" ile kurulmuş "kamu ban- kalan'' gibi halktan topladıkla- n bu mevduatlar da aynen "Mev- duat Sigorta Fonu* garanti ve kapsamına ahnmış bulundukla- n için bu özel bankalann kendi yöneticileri tarafından bizzat hortumlanmaları halınde, bu hortumlanan mevduat karşıhğı paralar -vatandaşlann ödedik- leri vergilerden oluşan- "Mev- duat Sigorta Fonu" ile karşıla- nıp bu paralan hortumlayan o banka sahiplerinden "geri al- ma" yoluna gidilmemesi hali, şu anda Türkiye'nin ıçerisinde bu- lunduğu "eİionomikbunahmm" ana temelini oluşturmaktadır. Türk Ticaret Kanunu'nun "mesuüyet" kenar başlığını ta- şıyan 336b.5 hükmüne göre, anonim şirket yönetim kurulu üyeleri gerek "kasten" gerekse "ihmaDeri sonucu" meydana ge- len zararlardan. -şirket alacak- lılanna karşı- "müteselsilen" so- nımludurlar. Kanunun bu açık hükmüne karşın gerek kamu bankalannın ve gerekse özel bankalann ıçlerini boşaltan tek bir yönetici aleyhine -bu güne ka- dar- ne amme alacaklannın tah- sıline ilişkin kanuna göre ve ne de yukanda değindiğimiz Türk Ticaret Kanunu'na göre hiçbir hukuksal sorumluluk (geri al- ma) davası açılmamış bulun- maktadır. Her ne kadar, TTK'nin 341. maddesi hükmüne göre, banka yöneticileri aleyhine böy- le bir "hukukisorumluluk' 7 -ge- ri alma- davası açılabilmesi için "anonim şirket" genel kurulu tarafından bu doğrulruda bir ka- rar ahnmış olması ve o şirket denetçilerinin de bu karara da- yanarak yetkili ve görevü tica- ret mahkemesinde dava açma- lan -aile şirketlen dunununda- ki bankalar bakımından- "ak- rababkilişkisi nedeniyleolanak- sız görünmekte ise de kanımız- ca, vatandaşlann tasarruflan- nı" yani mevduatlannın güven- ce altına alınmasını temın ve bu arada "ekonomide önemli za- raıiardoğurabikcek her türlü is- lem ve uygulamalan önlemek" amacı ile 4389 sayılı "Bankalar Kanunu"nun 3. maddesi hükmü- ne göre kurulmuş olan "Ban- kacıhk Düzenleme ve Denetks me Kurulu"na, TTK'nin 341. maddesi hükmünde yer alan "hu- kuki sorumluluk - geri alma'' davası açma yetkisini aynen ta- nımak suretiyle, hortumlanan paralann o hortumculardan "ay- nen ve müteselsilen'' tahsili yo- luna gitmek artık bır zorunluluk durumuna gelmiştir. Banka iç- lerini boşaltma (hortumlama) ışleri sadece özel bankalarla sı- nırlı kalmamış, bu arada, bu özel banka yöneticilerinin kamu ban- kalanndan aldıklan -siyasi kay- naklı- kredi karşıhğı paralar da aynı yöntemle uçup gitmiştir. "Mevduat Sigorta Fonu"na dev- redilen bankalann Hazine'ye yükledıği zarar tutan -şu anda- 22 milyar dolan aşmış bulun- maktadır. Bu bankalardan, yurtdışına ne kadar para kaçınldığı yönü de bi- linmemektedır. Ilk zamanlarda banka hortumculan -yurtdışına kaçamayanlar- tutuklanmış ve bu suretle de vergi ödeyen hal- kın hortumculara karşı duyduk- lan ınfialin önlenmesine çah- şılmış ise de son zamanlarda ço- ğunun birer ikişer tahliye edil- dikleri görülmektedir. Bu aile şirketleri ve yegenler üstünde aynca durmak gerek. Çalışan Kadm Örgütlülüğü... Eski Kamu Görevlisi U lke nüfusunun yansından faz- lasını oluşturan kadınlar, ka- musal alanda ağırlıklan- nı duyuramıyorlar. Bu ağırlığın duyumsanabi- leceği ve sonuçlannın gözlenebileceği bir alan, çauşma yaşamı'dır Bu alana ilişkin göstergeler ve gelişkinuygulamalar, toplum içinde kadın et- kinliğini de beürleyen so- mut göstergelerdir. Oysa bugün, temel in- san haklan arasında sa- yılan "çalışma hakkı". özellikle kadınlar için kullanımı önünde engel- ler olan bir hak niteliğin- dedir. Iş güvencesi ile il- gili koruma içermeyen yasal düzenlemeler, doğ- nıdan iş güvencesinden söz etmeye olanak tanı- mayan düzenleme çaba- lan, çalışma hakkını ka- dın için kullanılabilir ol- maktan çıkarmaktadır. Hiç kuşkusuz emekçi er- keklerin de temel sorunu- nu oluşturan bu konu, ka- dınlar için özel bir önem taşımaktadır. Çalışan ka- dın, bu düzenlemenin ye- tersizliği nedeniyle, ço- ğu kez "anne otma hak- kı'' ile "çahşma hakkı" arasında seçim yapmaya zorlanmaktadır. Gebelik ve doğum, çalışan kadı- nın veriminin düşüşü an- lamuıda yorumlanmak- ta ve işten çıkarılması için bir neden oluştur- maktadır. Çalışma hakkı- nın güvencesi olan iş gü- vencesi ile ilgili eksik- lik, sosyal güvenlikle il- gili haklar, işsizlik sigor- tasından yararlanabilme gibi kadının çalışma ile ilgili başka temel hakla- nnı kullanmasında da en- gel oluşturmaktadır. Kadınlar bu güvence- sizlik nedeniyle, sendi- BRII VVestLB &BEYAZTT ŞİRKETLER GRUBU istantaul KültLr ve Sanat Vakfı, 13. UJ|jslarar3sı İstanbul Tiyatro Festivali'nin gerçe^eştirilmesinde destek sağlayan Göste ri Sponsorlarfna teşekkür ediyor. 1İDFestival Sponsoru Kurumsal Sponsodar KOÇBANK 3u ılan Cijmhufiyet Gazetesi'nın katkılany'ja yavınlanmıştfr. kaya üye obna, sendikal haklardan yararlanma hak ve özgürlüğünden de yeterince yararlanama- maktadırlar. Sendikaya üye ohnak, kadınlann iş- ten çıkanlmalan için özel konumlanna eklenen bir başka nedeni oluşturmak- tadır. Kadınlar; çalışma koşullannda ve ücrette toplusözleşmelerle sağ- lanmış iyileştirmelere ulaşamamaktadır. Çalışma alanında ka- dının eşit değerde iş için eşit ücrete ulaşnmasın- daki engeller varhğını korumaktadır. Yasal ola- rak belirlenmiş olan, ku- ramsal olarak var olan eşitlik kurallan, uygula- maya yansımamakta ve kadınlar, üretilen katma değerden eşit oranda pay alamamaktadır. Asgari ücret, belirlen- mesi ile ilgili yöntem ve uygulanması açısından "kadmı" görmemektedir. Asgari ücretin belirlen- mesinde, ev emekçisi olan, asgari ücretlinin "çahşmayan" eşi göze- tilmemektedir. Asgari üc- retin açlık sınınnı belir- leyen tutan, insanlık onu- nı ile bağdaşan bir ya- şam biçimi sağlamaktan çok uzaktır. Tarımda uygulanan ekonomı politikalar nede- niyle tanmda ve tanm- sal üretımde çalışan 3 milyondan fazla kadın, işsizlik ve gelir kaybı ol- gusuyla karşı karşıya ge- lecektir. Kırsal kesimde çalışan kaduılann, yeni- den bir başka üretim ala- nına yönlendirilmeleri ile ilgili koşullar sağlanma- mıştır. Ekonomik bunalım, kadınlan erkeklerden da- ha ağır biçimde etkile- mekte ve ağır hak kayıp- lanna neden olmaktadır. Bunahmda ilk işten çıka- nlanlar, kadınlardır. İlk ücretindirimi uygulanan, ilk ücretsizizneçıkarüan, ilk çahşma koşuhan ağır- laştınlan, her işkolunda kadın çahşanlardır. Kı- dem ödencesi, birçok genç kız için, gelecekte- ki yaşammı kurma umu- dudur. Çalışma yaşamı- na, ileride alacağı kıdem ödencesini "çeyizparası'' yapmak için giren birçok kadın için kıdem ödence- si sonuçta, ücretlerin bi- le ödenmediği birdönem- de göz ardı edilen, bir hak olarak istendiğinde ulaşması neredeyse ola- naksız olan, yüksek enf- lasyon koşullannda öden- mesi zamana yayılarak tüketilen bir alacağa dö- nüşmüştür. Bugün dayatan koşul- larda birçok kadın, birçok anne; ağır iş sabahlarına uyandınp çalışma yaşa- mının ağır koşullarına gönderdiği çocuklannın geliri ile geçinmek zo- rundadır. Birçok başka kadın, evinde çocuklan ile birlikte, yoksulluk üc- reti karşıhğı üretim yap- mak zorundadır. "Evde çahşma" vb. birçok ku- ralsız çalışma biçimi, "kadmlara uygun" ça- lışma olarak dayatılmak- ta, kadınlann yükleri agır- laştınhnaktadır. Aile ve ev sorumluluklan; yaşlı ve çocuk bakımı hiçbir kurumsal katkı oknaksı- zın kadınlara aktanlmak- ta, kadınlar toplumsal bir yük ve sorumluluğu da taşımaya zorlanmaktadır. Bu ekonomik ve top- lumsal koşullann belirle- diği süreç, kadınlar için bir örgütlülüğü de içer- mektedir. Kadın örgüt- lülüğü, son yıllarda sı- nıfsal bir temele dayan- madan ve üretim ilişkıle- rinin nesnel gerçekliğin- den kopuk bır süreçte ge- lişmiştir. Son yıllann yö- netim anlayışınm bir so- nucu olan "yönetişim"in bir parçasına dönüştürü- len; yönetim erkı tarafin- dan "tanmma", "destek- lenme" ile "kimlik" bu- lan, bir sivil toplum giri- şimi olarak "onaylanan" bir kadın hareketinin, be- lirlenmiş bir alanda et- kin olmasına izin veril- miştir. Tümü için genel- leme yapmak olanaklı ol- masa da, tümünü kapsa- masa da bir anlamda ev- cilleştirilmiş olan kadın hareketi, kendini sığ ve belirsiz bir eşitlik anlayı- şı ile sınırlandırmıştır. Kamusal alanda kadın- lar, "aile bütçesine kat- kı" ya da "ekonomik öz- gürlük" kavramlan ile gizlenen, çarpıtılan, ger- çekliği ohnayan bir alan- da konumlandınlmıştır. Üretim ilişkileri ve ka- dın birbirinden aynhnış, üretim ilişkileri karşısın- da kadının durumu, ka- dının emekçi kimliği, üretken kimliği, toplumu dönüştürücü gücü, tüke- tici olarak tüketimi yön- lendirme gücü, bu söyle- min belirlediği "sabun köpüğü hareket" tarafin- dan gizlenmıştir. Bir tür "soup opera" feminizmi kadının bireysel yanını, toplumdan, kadının top- lum içindeki ve üretim ilişkileri karşısındaki ko- numundan soyutlayarak öne çıkarmıştır. Gerçekte kadının bi- reysel yanının öne çıka- nldığından söz etmek de olanaklı değildir. Çünkü, birçok durum karşısında takınılan tutum, kadının metalaşması sürecine kat- kı yapmış, bu nedenle ör- neğin Yurttaşlık Yasası değişikliği gibi bir önem- li olay, düzenden pay al- ma savaşımı noktasına indirgenmiştir. 1980Tİ yıllardan bu yana yürü- tülen savaşım sonucu ge- linen nokta, sığ bir yak- laşunla tüketiüniştir. KARASU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN İLAN Vlahkememizin 08.05.2002 tanh ve 2001 267 Esas 2002114 sayılı karan ile Sakar- ya ili Karasu ilçesi Karapınar köyü nüfusuna kayıtlı Ahmet oğlu Dude'den olma 1929 doğumlu davacı Abdülkadir CAN ile avnı yerde nüfusa kayıth bulunan Alimet kızı Ze- kiye'den olma 1951 dogumlu davalı Suna CAN"ın TMK'nin 166'ncı maddesi gereğin- ce'BOŞANMALARINA. davacı tarafından yapılan 86.100.000.- TL. yargılama giden ile davacı vekili yaranna tain ve takdir olunan 175.000.000.- TL. vekâlet ücretinin da- valıdan ahnarak davacıya verilmesine. bakiye 1.720.000.- TL. harcın davalıdan tahsili ile hazıneye irad kaydına karar verilmiştir. Ilan olunur. Basın: 34528 PENCERE Medyada Soytarılığın Adı Yok... Eskiden kralın çevresinde soytarı bulunurmuş; işi gücü, işlevi, kralı eğlendirmek, hoşça vakit ge- çirtmek, güldüımek, neşelendirmek... Soytarılık kolay meslek değil; zor iş, ince zena- at!.. Kimi zalimin yamacındaki soytannın espri, nükte, yergi açısından çok yetenekli olduğu söy- lenir... Kolay mı?.. Kral ya da padişah emir veriyor: - Vurun prangaya!.. Soytan takla atıyor - Aman ne hoş, demirciye iş çıktı!.. Hemen sevinçli bir hava sanyor ortalığı, çevre- dekiler kah kah gülüyorlar... Zalim buyumyor: - Asın!.. Soytan bir takla daha atıyor: - Aman ne güzel, asın da kurusun!.. Kah kah kah.. Buyurgan emrediyor: - Sökün tırnaklannı!.. .Soytan yerde debeleniyor, kahkahadan kınlıyor, patlatıyornükteyi: - Aman ne güzel, manikür!.. Halkın tepesinde boza pişiren egemen çevrele- ri gıdıklamak için yapılan yergi, çizilmiş karikatür, yazılmış öykü, sahneye konmuş oyun da soytarı- lık türündendir... • Medyada Bülent Ecevit'siz bir bardak su yok!.. Bu arada eski defterieri açanlar da var; gazeteler neredeyse hastalık hastası oldular; varsa Ecevit, yoksa Ecevit... Birisi de yazmış: "Ecevit'in sonradan geldiği noktaya bakmayın, vaktiyle 'Toprak işleyenin, su kullananın' diyen Bülent Bey değil miydi?.." 1991 bir tür 'milat' oldu, çoğu solcumuz o ta- rihten sonra dönekleştikçe kafayı yedi; bu takıma ne sorsanız tornistan: - Toprak kimin?.. - Işlemeyenin!.. - Su kimin?.. - Kullanmayanın!.. - Ev kimin?.. - Oturmayanın!.. - Gözlük kimin?.. -Takmayanın!.. - Çakmak kimin?.. - Çakmayanın!.. Soytarılık gırla!.. Devran tersine döner gibi oldu ya, bizim entel- lerin medya maskaralığı, basının yozlaşma süre- cinde kralın soytarısının marifetlerini solladı. • Ama bu yaklaşımın bir de tersi var. - Devlet malı kimin?.. - Yiyenin!.. - Banka kredileri kimin?.. - Söğüşleyenin!.. - Devletin ihaleleri kimin?.. - MafyanınL - Yönetim kurulu üyelikleri?.. - Sahtecilerin!.. - Yeraltı servetleri?.. - Yabancıların!.. Soytarılık yaygın, geçerii, dogal meslek sayılı- yor; medyada büyük paralarla patronlara bağlan- mış tetikçiler bu mesleğin gözdeleri!.. Bu medya- törtere gazeteci demek için bin şahit yetmez. • Peki, toprak ile su ne olacak?.. Interneti paylaşan insanhğın geleceğinde top- rağın ne hükmü var ki!.. 'Bilgi' gibi toprak da her- kesin olacak, su da... ÇAĞIN MOTEL • Akvaryum gibi deniz _.. . • Her öğün balık • Kalabalık ve kabalıktan uzak sessiz tatil... • 1 Kişi tam pansiyon 30.000.000 TL (ASSOS) Bektaş Köyü - Sütlüce Koyu Tel: (0286) 723 40 42 - 43 RUHİ SU KÜLÜl^e SANATVAKFI \'âfmı:ın dkenlemiş olklu ymetti, tiâülii ıııûih M SUkıknnı ararnııâa ymhen mîMâ kj PROGRAM: Cahit BERKAY Gamze AKKUŞ Erol PARLAK Seyhan ŞAHİN Grup DEMREN Süleyman SANCAR Sunan : Gülsün GÖKALP 07 Haziran 2002 Cuma günü Saat: 19.30 Salon Semiramis Rumeli Caddesı 142 / 4 Osmanbey - şişli / IST. *Davetiyeler: Ruhi SU Kültür ve Sanat YaLjmdan temin edilebilir. RUHİ SU KÜLTÜRve ŞANATVAKFI Ayhan Işıtc Sokak 34 Özverim apt. Kat 2 Beyoğlu, İstanhut Tel : (0.212) 245 38 96 - 245 40 32 Fax:(0212)292 15 72
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle