Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 2002 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected]
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAI
Bu Kadar
Çelişki Olursa!
Hiç düışündünüz rü?
Öyle çok şey var<i? Haig i birini mi diyorsu-
nuz?
Dört kişilik bir aile. 300 iTİfyon lira aylıkla açlık
sınınnda yaşıyor!.. BJ, masal değil ha! Ülkenin
en büyük bölümii t , çizgde ya da daha altın-
da... Bir milyar kazanan bieyoksulluk çizgisin-
de!..
Ay başında, ortasnda, banka önlerinde kuy-
ruklargörürsünüz. Sz d e çindesinizdir çokluk-
la!.. Betelersiniz emekli aylığnızı.. Kimi, geceya-
nsından sonra gelir, tekleşr, çömelerek, yarı uy-
kulu... Işçi emeklisidir merrur emeklisidir. Yaş aît-
mış, yetmiş, seksen...
Birderı içlerinden biri yereyığılır. Baygındır ya
da bir lcalp durması!.. Kimse kıpırdamaz, sırayı
bir başkası kapmasın! Varsın ölen ölsün, biz ka-
lanlar açlık parasını alalım!..
TVIende bayram var. Haziran geldi! Laila'laraçıl-
dı. Kıyılar dolup taştı Kız oğlan doluştu. Sanlan-
lar, sevişenler. Geçen akşarn Laila'nın ilk gece-
sini seyrettik. Yüzlerbinler... En gösterişli, en açık
giysiler içinde güzel kızlar. kadınlar, delikanlılar,
yaşlı çapkınlar!.. Sevgili Necati Doğru ne diyon
"Adı çıkmış arsız kızlar. Adı çıkmış hayta oğlan-
lar. "
Bir tiyatro oyununda bir kızla bir erkek öpüşür-
se, bir heykelde bir çıplak kadın çizilmişse, he-
men yasaklar gelir! Ahlak bozulmasın, kimsenin
gözü açılmasn! öte yandan televolelerde, Laila'lar-
da böyle biryasak yok! O kadar ki, devtet adına
Turizm Bakanı gelir, kutlamaya katılır! Belki ya-
kında Kültür Bakanı da! Devlet bir yerde ahlak-
çının koyusu, öte yanda Laila'ların koruyucusu!..
"...para şımarığı, nereden bulduğu bilineme-
yen azınlığın azınlığı bır kesim... "Bir çelişkiler top-
lumuyuz! Bir yanda nerden nasıl kazandığı belli
olmayanlar, öte yandan üç beş kuruşa ömrünü
tüketenler!.. Bu aykınlık nereye kadar? Sonsuza
kadar sürmez elbetL Milletin hiçbir işe yarama-
yan vekiline ayda altı milyar. Belli bir kesimin
emeklisine iki milyar... öte yanda yine aynı mil-
letin otuz yıl emek vermiş işçisine, memuruna,
görevlisine ise açlık oarası!..
Evet, değerter vardır, topluma önemli işler ka-
zandıran, ülkenin gurur duyduğu bilginler, uz-
manlar vardır. Bir aynm olur, bir deger farkı!..
Ama bu denli çelişki olur mu? Insanoğlu yer içer,
bir konutta oturur, çoluk çocuğuna bakar. Her-
kes bu dünyada az çok birbirine eş koşullarda
sürdürür yaşantısını... Ama biri bilmem kaç mil-
yarla, öbürü zar zorekmek peynirle...
Bugün bir işçi emeklisinin eline geçen en çok
dört yüz milyon!.. Devletin yüksek emeklisine
bunun en az üç katı... Hele, el kaldırmaktan, par-
ti patronunun sırtını sıvazlamaktan başka işi ol-
mayanlara altı yedi milyar, aynca parasız konut,
iki sekreter, özel çalışma yeri, her türlü olanak!..
Insanlannı açlık sınınnda bırakan bir ülkede, bu
denli farklılık, bu denli körlük, acımasızlık, ada-
letsizlik oldu mu, sen o ülkenin geleceğinden
kork!.. Bir yerde bir şeyler ergeç patlak verecek-
tir.
Konuşmaya yönelik, her seviyede
İTALYÂNCA xo
İSPANYOLCA
Kurslan
/ 7Ha-jran 'da başlıyor
Bilgiiçin: (0212) 231 S 2 " l -M0 7"91 Cep: (0532)244 1954
ÖZEL VERDf L İTALYANCA DİL KURSU
Halaskârgazı Cad, Sımşek Apı 281/2 Osmanbey-Ist.
(Gazı Sinemas: K.arşısı-Metro Osmanbeyi
Yeni kurulan laboratuvanmız için
Tıp Fakültesi -nezumı Mikrobiyoloji
Uzmanı (tam gûn), Biokimya Uzmanı
(part time) aranmaktadır.
Tel: © 532 595 71 01
ViiS!1
«.ULUSLARflRASI
JKÜ, İŞTANBUL
UAKFI TİYATRD FESTİVALİ
18 MAVB-4 HAZİRAN 2002
$Garanti
+bonus card
• M.LIANCE
Hortumculardan 'Geri Almak' Gerek...
İsmaİl DOGANAYfs/h Yargıtay On Birinci
Hukuk {Ticaret) Dairesi Başkanı
B
ilindiği üzere, bü-
tün dünyada ban-
kalar birer "itibar"
ve "güven" mües-
seseleridir. Banka-
lann bu özel durumlan ve gö-
revleri gereği olarak elbette, -ola-
bildiğince- ve özellikle de kamu
bankalan, siyasi iktidarlann yer-
li yersiz müdahale ve yönlen-
dirmelerinden uzak kalabilecek
yasa hükümleriyle donatılmış
bulunmalan zorunludur. Oysa
bizde ve özellikle de koalisyon
hükümetlerinde, o hükümeti
oluşturan siyasal partiler, kamu
bankalannın yönetimlerini el-
lerine geçirebilmek ve bu suret-
le de bu bankalardan kendi "si-
yasal yandaşlanna" çok düşük
oranlı faizlerle, -sırursız ve hat-
ta teminatsız- kredi sağTamak
ya da bu bankalara aynı siyasal
partiye mensup olduklan halde
girdikleri "mületvekin seçimini
kaybetmiş" olan eski parlamen-
terleri, o bankalara "yönetim
kurulu üyesi" olarak işe sokup
emekli maaşından ayn ve ek bir
ücret daha alabilmelerini sağla-
mak için ne türlü bir "çeldşme
ve pazarhğa" giriştiklerini, bü-
tün Türkiye yakından bilmekte-
dir.
Bugün Türkiye'de Türk eko-
nomisinin en büyük kamburla-
rından biri olan "Kamu banka-
lannın görev zararian", iktida-
n elınde bulunduran sıyasilere
göre son derece önemsiz sayıl-
maktadır. Hatta o kadar ki aynı
sıyasilere göre, banka yönetici-
lerinin, vatandaşlann "mevdu-
at karşıhğı" olarak bankalara
yatırdıklan paralann, o banka
yöneticilerince, gerek bizzat ken-
dilerinin ve gerekse yakınlannın
kurduklan "paravan" şirketle-
re hortumlamalannın öyie büyü-
tülecek bir yanı olmadığı, tutum
ve kanısındalar. Bu tutum ve ka-
nı, bütün çıplaklığı ile görül-
mektedir. Oysa, bu mevduat pa-
ralanrun tamamı, "devlet garan-
tisi" ve başka bir deyışle "Mev-
duat Sigorta Fonu" güvencesi
ile o bankalara yatınlmış para-
lardır. Mevduat Sigorta Fo-
nu'ndaki paralann da vatandaş-
lann ödedikleri vergilerle karşı-
landığını açıklamaya gerek bu-
lunmadığı kanısnıdayım.
4389 sayı ve 18.6.1999 tarih-
li "Bankalar Kanunu"nun 7.
maddesi hükmüne göre, Türki-
ye'de banka kurmak ya da yurt-
dışında kurulmuş bir bankanın
Türkiye'de şube açmasına izin
verme yetkisi, yalnızca "Banka-
cıtak Düzenleme ve Denetkme
Kuruhı"nun, en az beş üyesinin
"ohımlu oyu" ile mümkün bu-
lunmaktadır ve yine aynı mad-
denin (m. 7/2-a) hükmüne göre
de bir bankanın kurulması sade-
ce "anonimşirket" türü şeklin-
de ancak mümkündür. Türk Ti-
caret Kanunu'nun 277. madde-
si hükmüne göre. bir anonim
şirketin kurulabilmesi için en az
beş kurucu üyenin yan yana gel-
meleri zorunludur.
Türkiye'deki özel bankalann
çoğunluğu, genellikle, "baba -
oğul, eş - gelin - damat - amca -
da>ı" gibı yakın akrabalann oluş-
turduğu ve adına "aile şirketi"
denilen şirketler şeklinde ticari
faaliyette bulunurlar. Türkiye de
"halka açık-çok ortaklı" şirket
şeklinde kurulmuş bir bankaya
rastlamak pek mümkün değildir.
Türkiye'de kurulmuş olan özel
bankalann hemen hepsi de "grup
esash ve holding şirket" şeklin-
dedirler. Bu tür şirketler birer
"aile şirketi'' mahiyetini taşı-
malanna karşın "devlet serma-
yesi" ile kurulmuş "kamu ban-
kalan'' gibi halktan topladıkla-
n bu mevduatlar da aynen "Mev-
duat Sigorta Fonu* garanti ve
kapsamına ahnmış bulundukla-
n için bu özel bankalann kendi
yöneticileri tarafından bizzat
hortumlanmaları halınde, bu
hortumlanan mevduat karşıhğı
paralar -vatandaşlann ödedik-
leri vergilerden oluşan- "Mev-
duat Sigorta Fonu" ile karşıla-
nıp bu paralan hortumlayan o
banka sahiplerinden "geri al-
ma" yoluna gidilmemesi hali, şu
anda Türkiye'nin ıçerisinde bu-
lunduğu "eİionomikbunahmm"
ana temelini oluşturmaktadır.
Türk Ticaret Kanunu'nun
"mesuüyet" kenar başlığını ta-
şıyan 336b.5 hükmüne göre,
anonim şirket yönetim kurulu
üyeleri gerek "kasten" gerekse
"ihmaDeri sonucu" meydana ge-
len zararlardan. -şirket alacak-
lılanna karşı- "müteselsilen" so-
nımludurlar. Kanunun bu açık
hükmüne karşın gerek kamu
bankalannın ve gerekse özel
bankalann ıçlerini boşaltan tek
bir yönetici aleyhine -bu güne ka-
dar- ne amme alacaklannın tah-
sıline ilişkin kanuna göre ve ne
de yukanda değindiğimiz Türk
Ticaret Kanunu'na göre hiçbir
hukuksal sorumluluk (geri al-
ma) davası açılmamış bulun-
maktadır. Her ne kadar, TTK'nin
341. maddesi hükmüne göre,
banka yöneticileri aleyhine böy-
le bir "hukukisorumluluk'
7
-ge-
ri alma- davası açılabilmesi için
"anonim şirket" genel kurulu
tarafından bu doğrulruda bir ka-
rar ahnmış olması ve o şirket
denetçilerinin de bu karara da-
yanarak yetkili ve görevü tica-
ret mahkemesinde dava açma-
lan -aile şirketlen dunununda-
ki bankalar bakımından- "ak-
rababkilişkisi nedeniyleolanak-
sız görünmekte ise de kanımız-
ca, vatandaşlann tasarruflan-
nı" yani mevduatlannın güven-
ce altına alınmasını temın ve bu
arada "ekonomide önemli za-
raıiardoğurabikcek her türlü is-
lem ve uygulamalan önlemek"
amacı ile 4389 sayılı "Bankalar
Kanunu"nun 3. maddesi hükmü-
ne göre kurulmuş olan "Ban-
kacıhk Düzenleme ve Denetks
me Kurulu"na, TTK'nin 341.
maddesi hükmünde yer alan "hu-
kuki sorumluluk - geri alma''
davası açma yetkisini aynen ta-
nımak suretiyle, hortumlanan
paralann o hortumculardan "ay-
nen ve müteselsilen'' tahsili yo-
luna gitmek artık bır zorunluluk
durumuna gelmiştir. Banka iç-
lerini boşaltma (hortumlama)
ışleri sadece özel bankalarla sı-
nırlı kalmamış, bu arada, bu özel
banka yöneticilerinin kamu ban-
kalanndan aldıklan -siyasi kay-
naklı- kredi karşıhğı paralar da
aynı yöntemle uçup gitmiştir.
"Mevduat Sigorta Fonu"na dev-
redilen bankalann Hazine'ye
yükledıği zarar tutan -şu anda-
22 milyar dolan aşmış bulun-
maktadır.
Bu bankalardan, yurtdışına ne
kadar para kaçınldığı yönü de bi-
linmemektedır. Ilk zamanlarda
banka hortumculan -yurtdışına
kaçamayanlar- tutuklanmış ve
bu suretle de vergi ödeyen hal-
kın hortumculara karşı duyduk-
lan ınfialin önlenmesine çah-
şılmış ise de son zamanlarda ço-
ğunun birer ikişer tahliye edil-
dikleri görülmektedir. Bu aile
şirketleri ve yegenler üstünde
aynca durmak gerek.
Çalışan Kadm Örgütlülüğü...
Eski Kamu Görevlisi
U
lke nüfusunun
yansından faz-
lasını oluşturan
kadınlar, ka-
musal alanda ağırlıklan-
nı duyuramıyorlar. Bu
ağırlığın duyumsanabi-
leceği ve sonuçlannın
gözlenebileceği bir alan,
çauşma yaşamı'dır Bu
alana ilişkin göstergeler
ve gelişkinuygulamalar,
toplum içinde kadın et-
kinliğini de beürleyen so-
mut göstergelerdir.
Oysa bugün, temel in-
san haklan arasında sa-
yılan "çalışma hakkı".
özellikle kadınlar için
kullanımı önünde engel-
ler olan bir hak niteliğin-
dedir. Iş güvencesi ile il-
gili koruma içermeyen
yasal düzenlemeler, doğ-
nıdan iş güvencesinden
söz etmeye olanak tanı-
mayan düzenleme çaba-
lan, çalışma hakkını ka-
dın için kullanılabilir ol-
maktan çıkarmaktadır.
Hiç kuşkusuz emekçi er-
keklerin de temel sorunu-
nu oluşturan bu konu, ka-
dınlar için özel bir önem
taşımaktadır. Çalışan ka-
dın, bu düzenlemenin ye-
tersizliği nedeniyle, ço-
ğu kez "anne otma hak-
kı'' ile "çahşma hakkı"
arasında seçim yapmaya
zorlanmaktadır. Gebelik
ve doğum, çalışan kadı-
nın veriminin düşüşü an-
lamuıda yorumlanmak-
ta ve işten çıkarılması
için bir neden oluştur-
maktadır. Çalışma hakkı-
nın güvencesi olan iş gü-
vencesi ile ilgili eksik-
lik, sosyal güvenlikle il-
gili haklar, işsizlik sigor-
tasından yararlanabilme
gibi kadının çalışma ile
ilgili başka temel hakla-
nnı kullanmasında da en-
gel oluşturmaktadır.
Kadınlar bu güvence-
sizlik nedeniyle, sendi-
BRII
VVestLB
&BEYAZTT
ŞİRKETLER GRUBU
istantaul KültLr ve Sanat Vakfı,
13. UJ|jslarar3sı İstanbul Tiyatro Festivali'nin
gerçe^eştirilmesinde destek sağlayan
Göste ri Sponsorlarfna teşekkür ediyor.
1İDFestival Sponsoru Kurumsal Sponsodar
KOÇBANK
3u ılan
Cijmhufiyet Gazetesi'nın
katkılany'ja yavınlanmıştfr.
kaya üye obna, sendikal
haklardan yararlanma
hak ve özgürlüğünden de
yeterince yararlanama-
maktadırlar. Sendikaya
üye ohnak, kadınlann iş-
ten çıkanlmalan için özel
konumlanna eklenen bir
başka nedeni oluşturmak-
tadır. Kadınlar; çalışma
koşullannda ve ücrette
toplusözleşmelerle sağ-
lanmış iyileştirmelere
ulaşamamaktadır.
Çalışma alanında ka-
dının eşit değerde iş için
eşit ücrete ulaşnmasın-
daki engeller varhğını
korumaktadır. Yasal ola-
rak belirlenmiş olan, ku-
ramsal olarak var olan
eşitlik kurallan, uygula-
maya yansımamakta ve
kadınlar, üretilen katma
değerden eşit oranda pay
alamamaktadır.
Asgari ücret, belirlen-
mesi ile ilgili yöntem ve
uygulanması açısından
"kadmı" görmemektedir.
Asgari ücretin belirlen-
mesinde, ev emekçisi
olan, asgari ücretlinin
"çahşmayan" eşi göze-
tilmemektedir. Asgari üc-
retin açlık sınınnı belir-
leyen tutan, insanlık onu-
nı ile bağdaşan bir ya-
şam biçimi sağlamaktan
çok uzaktır.
Tarımda uygulanan
ekonomı politikalar nede-
niyle tanmda ve tanm-
sal üretımde çalışan 3
milyondan fazla kadın,
işsizlik ve gelir kaybı ol-
gusuyla karşı karşıya ge-
lecektir. Kırsal kesimde
çalışan kaduılann, yeni-
den bir başka üretim ala-
nına yönlendirilmeleri ile
ilgili koşullar sağlanma-
mıştır.
Ekonomik bunalım,
kadınlan erkeklerden da-
ha ağır biçimde etkile-
mekte ve ağır hak kayıp-
lanna neden olmaktadır.
Bunahmda ilk işten çıka-
nlanlar, kadınlardır. İlk
ücretindirimi uygulanan,
ilk ücretsizizneçıkarüan,
ilk çahşma koşuhan ağır-
laştınlan, her işkolunda
kadın çahşanlardır. Kı-
dem ödencesi, birçok
genç kız için, gelecekte-
ki yaşammı kurma umu-
dudur. Çalışma yaşamı-
na, ileride alacağı kıdem
ödencesini "çeyizparası''
yapmak için giren birçok
kadın için kıdem ödence-
si sonuçta, ücretlerin bi-
le ödenmediği birdönem-
de göz ardı edilen, bir
hak olarak istendiğinde
ulaşması neredeyse ola-
naksız olan, yüksek enf-
lasyon koşullannda öden-
mesi zamana yayılarak
tüketilen bir alacağa dö-
nüşmüştür.
Bugün dayatan koşul-
larda birçok kadın, birçok
anne; ağır iş sabahlarına
uyandınp çalışma yaşa-
mının ağır koşullarına
gönderdiği çocuklannın
geliri ile geçinmek zo-
rundadır. Birçok başka
kadın, evinde çocuklan
ile birlikte, yoksulluk üc-
reti karşıhğı üretim yap-
mak zorundadır. "Evde
çahşma" vb. birçok ku-
ralsız çalışma biçimi,
"kadmlara uygun" ça-
lışma olarak dayatılmak-
ta, kadınlann yükleri agır-
laştınhnaktadır. Aile ve
ev sorumluluklan; yaşlı
ve çocuk bakımı hiçbir
kurumsal katkı oknaksı-
zın kadınlara aktanlmak-
ta, kadınlar toplumsal bir
yük ve sorumluluğu da
taşımaya zorlanmaktadır.
Bu ekonomik ve top-
lumsal koşullann belirle-
diği süreç, kadınlar için
bir örgütlülüğü de içer-
mektedir. Kadın örgüt-
lülüğü, son yıllarda sı-
nıfsal bir temele dayan-
madan ve üretim ilişkıle-
rinin nesnel gerçekliğin-
den kopuk bır süreçte ge-
lişmiştir. Son yıllann yö-
netim anlayışınm bir so-
nucu olan "yönetişim"in
bir parçasına dönüştürü-
len; yönetim erkı tarafin-
dan "tanmma", "destek-
lenme" ile "kimlik" bu-
lan, bir sivil toplum giri-
şimi olarak "onaylanan"
bir kadın hareketinin, be-
lirlenmiş bir alanda et-
kin olmasına izin veril-
miştir. Tümü için genel-
leme yapmak olanaklı ol-
masa da, tümünü kapsa-
masa da bir anlamda ev-
cilleştirilmiş olan kadın
hareketi, kendini sığ ve
belirsiz bir eşitlik anlayı-
şı ile sınırlandırmıştır.
Kamusal alanda kadın-
lar, "aile bütçesine kat-
kı" ya da "ekonomik öz-
gürlük" kavramlan ile
gizlenen, çarpıtılan, ger-
çekliği ohnayan bir alan-
da konumlandınlmıştır.
Üretim ilişkileri ve ka-
dın birbirinden aynhnış,
üretim ilişkileri karşısın-
da kadının durumu, ka-
dının emekçi kimliği,
üretken kimliği, toplumu
dönüştürücü gücü, tüke-
tici olarak tüketimi yön-
lendirme gücü, bu söyle-
min belirlediği "sabun
köpüğü hareket" tarafin-
dan gizlenmıştir. Bir tür
"soup opera" feminizmi
kadının bireysel yanını,
toplumdan, kadının top-
lum içindeki ve üretim
ilişkileri karşısındaki ko-
numundan soyutlayarak
öne çıkarmıştır.
Gerçekte kadının bi-
reysel yanının öne çıka-
nldığından söz etmek de
olanaklı değildir. Çünkü,
birçok durum karşısında
takınılan tutum, kadının
metalaşması sürecine kat-
kı yapmış, bu nedenle ör-
neğin Yurttaşlık Yasası
değişikliği gibi bir önem-
li olay, düzenden pay al-
ma savaşımı noktasına
indirgenmiştir. 1980Tİ
yıllardan bu yana yürü-
tülen savaşım sonucu ge-
linen nokta, sığ bir yak-
laşunla tüketiüniştir.
KARASU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
İLAN
Vlahkememizin 08.05.2002 tanh ve 2001 267 Esas 2002114 sayılı karan ile Sakar-
ya ili Karasu ilçesi Karapınar köyü nüfusuna kayıtlı Ahmet oğlu Dude'den olma 1929
doğumlu davacı Abdülkadir CAN ile avnı yerde nüfusa kayıth bulunan Alimet kızı Ze-
kiye'den olma 1951 dogumlu davalı Suna CAN"ın TMK'nin 166'ncı maddesi gereğin-
ce'BOŞANMALARINA. davacı tarafından yapılan 86.100.000.- TL. yargılama giden
ile davacı vekili yaranna tain ve takdir olunan 175.000.000.- TL. vekâlet ücretinin da-
valıdan ahnarak davacıya verilmesine. bakiye 1.720.000.- TL. harcın davalıdan tahsili
ile hazıneye irad kaydına karar verilmiştir. Ilan olunur. Basın: 34528
PENCERE
Medyada Soytarılığın
Adı Yok...
Eskiden kralın çevresinde soytarı bulunurmuş;
işi gücü, işlevi, kralı eğlendirmek, hoşça vakit ge-
çirtmek, güldüımek, neşelendirmek...
Soytarılık kolay meslek değil; zor iş, ince zena-
at!.. Kimi zalimin yamacındaki soytannın espri,
nükte, yergi açısından çok yetenekli olduğu söy-
lenir...
Kolay mı?..
Kral ya da padişah emir veriyor:
- Vurun prangaya!..
Soytan takla atıyor
- Aman ne hoş, demirciye iş çıktı!..
Hemen sevinçli bir hava sanyor ortalığı, çevre-
dekiler kah kah gülüyorlar...
Zalim buyumyor:
- Asın!..
Soytan bir takla daha atıyor:
- Aman ne güzel, asın da kurusun!..
Kah kah kah..
Buyurgan emrediyor:
- Sökün tırnaklannı!..
.Soytan yerde debeleniyor, kahkahadan kınlıyor,
patlatıyornükteyi:
- Aman ne güzel, manikür!..
Halkın tepesinde boza pişiren egemen çevrele-
ri gıdıklamak için yapılan yergi, çizilmiş karikatür,
yazılmış öykü, sahneye konmuş oyun da soytarı-
lık türündendir...
•
Medyada Bülent Ecevit'siz bir bardak su yok!..
Bu arada eski defterieri açanlar da var; gazeteler
neredeyse hastalık hastası oldular; varsa Ecevit,
yoksa Ecevit...
Birisi de yazmış:
"Ecevit'in sonradan geldiği noktaya bakmayın,
vaktiyle 'Toprak işleyenin, su kullananın' diyen
Bülent Bey değil miydi?.."
1991 bir tür 'milat' oldu, çoğu solcumuz o ta-
rihten sonra dönekleştikçe kafayı yedi; bu takıma
ne sorsanız tornistan:
- Toprak kimin?..
- Işlemeyenin!..
- Su kimin?..
- Kullanmayanın!..
- Ev kimin?..
- Oturmayanın!..
- Gözlük kimin?..
-Takmayanın!..
- Çakmak kimin?..
- Çakmayanın!..
Soytarılık gırla!..
Devran tersine döner gibi oldu ya, bizim entel-
lerin medya maskaralığı, basının yozlaşma süre-
cinde kralın soytarısının marifetlerini solladı.
•
Ama bu yaklaşımın bir de tersi var.
- Devlet malı kimin?..
- Yiyenin!..
- Banka kredileri kimin?..
- Söğüşleyenin!..
- Devletin ihaleleri kimin?..
- MafyanınL
- Yönetim kurulu üyelikleri?..
- Sahtecilerin!..
- Yeraltı servetleri?..
- Yabancıların!..
Soytarılık yaygın, geçerii, dogal meslek sayılı-
yor; medyada büyük paralarla patronlara bağlan-
mış tetikçiler bu mesleğin gözdeleri!.. Bu medya-
törtere gazeteci demek için bin şahit yetmez.
•
Peki, toprak ile su ne olacak?..
Interneti paylaşan insanhğın geleceğinde top-
rağın ne hükmü var ki!.. 'Bilgi' gibi toprak da her-
kesin olacak, su da...
ÇAĞIN MOTEL
• Akvaryum gibi deniz _.. .
• Her öğün balık
• Kalabalık ve kabalıktan uzak
sessiz tatil...
• 1 Kişi tam pansiyon 30.000.000 TL
(ASSOS) Bektaş Köyü - Sütlüce Koyu
Tel: (0286) 723 40 42 - 43
RUHİ SU KÜLÜl^e SANATVAKFI
\'âfmı:ın dkenlemiş olklu ymetti, tiâülii ıııûih
M SUkıknnı ararnııâa ymhen mîMâ kj
PROGRAM:
Cahit BERKAY Gamze AKKUŞ
Erol PARLAK Seyhan ŞAHİN
Grup DEMREN Süleyman SANCAR
Sunan : Gülsün GÖKALP
07 Haziran 2002 Cuma günü Saat: 19.30 Salon Semiramis
Rumeli Caddesı 142 / 4 Osmanbey - şişli / IST.
*Davetiyeler: Ruhi SU Kültür ve Sanat YaLjmdan temin edilebilir.
RUHİ SU KÜLTÜRve ŞANATVAKFI
Ayhan Işıtc Sokak 34 Özverim apt.
Kat 2 Beyoğlu, İstanhut
Tel : (0.212) 245 38 96 - 245 40 32
Fax:(0212)292 15 72