26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HAZİRAN 2002 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA kuttur(g cumhuriyet.com.tr 15 MAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ Bir dilinkardeşi olmakMolla Camî, Sâdi'nin 'mudu ne- fes'jıe yüzünü donerek yazdığı Balıa- ristar'ı, '"hazırlarabirdestanvegaip- l^rebir armağarT olarak nıtelendixir. Olcuıunu, içınden geçirdiğı baharis- tanda. "yantaş düşünceJerin dikemle- rindcn ve kötü istekkrin süprünrüle- rinden" anndırmayı amaçlar. Aşkın sızıp geldiği yere döndürür sık sık. Bir de aşkınlık durumlanna. Bır şiır başka neyı anlatır, bir şair başka neyi yazabilir kı! O mutlu çağlann imgesi hangi bi- rimizın ilkgençliğini can hevengine çevinnemiş, sitem oklannı bağnrnı- za yöneltmemiş!? Bazen Molla Camî'ye dönmem, onda sözün sırnnı, dılın çengını biıl- mam. düşüncenın imbiğınden geç- mem bundandır belki de! O sözünü ettiğim iğde ağaçlarırun kokusunun baş döndürdüğü çocıak- luk yurdumdan bir iz, bir ses getiren sözlerine dönüyorum şımdı. Mardin- Midyat arası, Tur Abdin coğrafyasın- da ıssızlığın. hüznün \ e acının kalbi- ne doğru yol alırken; Sâdi'nin dize- lerini fısıldıyorum içimden: "Ne sel- vi, ne güneş. ne de aysın sen~ / Dile gel- tnez, bambaşka dünyasm sen... / Seni arar herkes, düşmüş bir yola~ / Yolu geçit vermeyen bir dağsın sen!" Bır ayin düşüncesi sanyor beni bu Mezopotamya coğrafyasında. Bir adım ötedeki Bâbil'ın sesine kulak veriyorum. Endamı güzel birgenç kız gibi salınarak akıp duran Dicle'nin alıp götürdüğü maviliğe takılıyor gözlerim. Bir ayin düşüncesıyle uyanıyorum güne şiirle Tur Abdi"nin sanmtırak topraklannda. Şiirsiz bir yaşam yer- siz yurtsuzluk, dılsizlik gıbi geliyor bana! Bunu düşünüyorum en çok Süryani taş ustalannın bir şiir gıbi iş- lediklen evlerin alınlıklanna bakar- ken. O adımlarla Camî'mn şiır bah- çelerinedüşüyoryolum. "ŞairKkbos- tanı"nda ettiği sözlere bir bir bakma- mak ne mümkün! Sonra, anasından kör olarak doğan Maveraünnehirli şair Rudegî'nin öy- küsünü anlatır u ._sekizyaşındabütün Kuran'ı ezbetiedi. Okuma öğrendi, şi- ir söylemeye başladı. Sesinin güzeüiği dolayısıvla çalgıcılığa heves etti. L t öğ- rendi, bu sazda üstat oldu. Samano- ğullanndan Nasr bın Ahmet onu ter- biye etti Derler Id; Rudegfnin iki >üz kölesi vardı; dört >üz deve yükünü ta- şırdı. Ondan sonra gelen şaitierin hiç- biri bu kadar servet ve kudrete sahip olmamıştır. Rivayet edenlerin sözüne 10 sanatçı katılıyor Bandırma 'da 'Göçrnen Yansımalar' Kültür Servisi - 'Göçmen Yan- sımalar' adlı çağdaş sanat sergı- si, '15. lluslararası Bandırma Kuşcenneti Kültür ve Turizm Festivali' kapsamında dün 'Eski Tekel Deposu' bınasında açıldı. 12 Haziran'a dek sürecek sergi, farklı kültürel alt yapılara sahip on sanatçınm sipesifik ve ensta- lasyon çahşmalanndan oluşuyor. Sergide, ElenaCologni,Selçuk Günşık, Michalis KokkoBadis, Charles KrieL Sohcila Namini, Denizhan Özer, Ferhat Özgür, Peter Towse, Bora Türkkan ve aynı zamanda sergının küratörlü- ğünü yapan Gülsen Bal' ın yapıt- lan yer alıyor. Festivalin temasına paralel olarak sergi, doğayı. kişi ve top- luluklann göçünü, hissedilir ve hissedilmez fiziksel ve sosyal kayıplan. yeniden şekillendiril- miş gerçek olgulan ve olası ye- niden yapılanmayı yansıtmakta. Doğduklan topraklardan periyo- dik olarak kopmalanyla birbirle- rine bağlı olan sanatçılar, sergi- de yer alan yapıtlanyla. 'Göçer, göçmeniik ve melezük' konulan- ru sorguluyorlar. Kültürel mekânsızhğın para- metrelerini 'idmSk' ve 'farkhh- ğm' sınırlannı zorlama sorunsa- lı çerçevesinde ele alırken insan- lan geçici olarak birbirinden ayı- ran kültürel değişikliklerin port- resini ortaya çıkartmaya çahşı- yorlar. 'GöçmenYansımalar', Gülsen Bal'ın benzer temalı ve üç deği- şik başkentte ve en son Nisan 2002'de Ankara'da açılan sergi- lerinin devamı niteliğinde. bakılırsa şiirleri yüz cilt rutmuşrur. Şerhi Yeminî adh eserin anlattığına göre, Rudegî'nin şiirleri bir milyon üç yüz beyite varmıştır." Dilsizliğin diline, hayatı anlamanın sırnna kapılar açar. Bir dilin kardeş- liğınden söz eder Camî. * • • Deyrulzafaran ile DeyTelumur ara- sı yol aldıkça Anadolu'nun solan renklennı düşünüyorum. Arada bir dönüp dönüp göz attığun. Seyit Alp'ın Dino ile Ceren'ı Cızre-Botan beyle- rinin şenlikli günlenne uzandınyor beni. Hasankeyf 'te binlerce yıllık tarihin diline dönüyorum yüzümü. u Mem û ZûTi, "Levla Ue Mecnun"u. "Kerem ileAslTyı, "RomeoileJuliyet w i anım- sıyorum. Bir dilin kardeşliğine bizi götüren sözlenn bugünkü anlamına baktıran bir şairle, Bejan Matur'la yol alıyorum bu coğrafyada günlerdir. Kerem'in çölünden geçmişçesine sözler ediyor Tüllere sannmış çöl- de ölümümü bekliyorum. Sakinim. / Yok bir gece bu. / Sabah uyanacak aş- kı konuşacağc Ne çok sürdü diyecek bana. Ne uzun sürdü hayat" ("Onun Çöhînde") Acının ağıda, dilsizliğin dile dö- nüştüğü yerde duruyor şair: "Keskin bir kılıçla toprağa çizümiş / Dar ve ka- vuşmasız sokaklar. / Kan izi, kaçıyor hayat / Küf. eski yurdun belleginden akarak, / Giriyor duvarlara." ("Çürü- ejan Matur'un şiirinde Doğu'nun hüznü. acının bendinden geçmenin sızısı var. Bir dil yangını üzerine kuruyor sözünü. Kardeşi oluyor saklısında taşıdığı sözcüklerin. O yoğun imgelemindeki damıtılmışlık bundan biraz da. Şiirin hayatın içinden ağıp gelen bir deyileniş olduğunun bilinciyle yazıyor. 0nun dil yurdunda gezinirken bunu daha iyi anlıyorsunuz. me, Tanndan Giztenen"). Matur'un şiirinde Doğu'nun hüz- nü, acının bendinden geçmenin sızı- sı var. Bir dil yangını üzerine kuruyor sözünü. Kardeşi oluyor saklısında ta- şıdığı sözcüklerin. O yoğun imgele- mindeki damıtılmışlık bundan biraz da. Şiirin hayatın içinden ağıp gelen bir deyileniş olduğunun bilinciyle ya- zıyor. 0nun dil yurdunda gezinirken bunu daha ıyı anlıyorsunuz. Ayin Büyüttüğü Oğullar, 0nun Çö- lünde şıirinin geldiği kavşağı anlatı- yor bize. Dilin çengine, sözün yurdu- na dönerek yazıyor. Bir arayışın, bir sürüklenişin; sesini bulmanın. yaşa- nan yangınlann dilini kurmanın yol- cusu bir şairdir o. OKUMA ÖNERILERI * Bejan Matur: Rüzgâr Dolu Konaklar, 1996; Tann Görmesin Harflerimi, 1999; Onun Çölünde; Avın Büvüttüğü Oğullar, 2002, Metis Yayınları. * Molla Camî: Baharistan, Çev: M. Nuri Gençosman, 1989, MEB Yay. * Sâdi: Ateş ve İpek, Çev.: Kenatt Sarıalioğlu, 1999, lyi Şeyler Yay. * Furûğ, Bir Başka Doğuş, Çev.: H. Gülcan Topkaya, 2002, Om Yay. * Nizar Kabbani, Hüzünlü Irmak, Çev.: Metin Fındıkçı, 2000, lyi Şeyler Yay. BELLEK KUTUSU "Bir şair hekime gitti. Kalbimde bir şey düğümleniyor, bana sıkıntı veriyor. Kalbimden bütun vücudııma bir domıkluk geliyor, tüylerim ürperiyor, dedi. Hekim ince bir adamdı. Sordu: Henüz hiç kimseye okumamış olduğun taze bir şiir var mı? Şair cevap verdi: Evet. Hekim işaret etti: o halde oku; hasta okudu, doktor tekrar okumasiM söyledi, şair bir daha okudu. Hekim, o halde kalk, dedi; artık kurtuldun! Senin kalbinde düğümlemp de kuruluğunu dışarı atmak istediğin hastalık, işte işte bu şiirdi. Onu kalbinden çıkanp atmakla sağlamlaştın." Molla Camî Günümüz şıınne getirdiği sesı önemsiyorum. Yapaylıktan, sığlıktan, söz yığınından annmış bir şiirin muş- tusunu veriyor şair. Tenin altındaki rengı göstenrken o derin sızının labi- rentlerine döndürüyor, hayatın için- den gelenın nasıl şiirsel söz olabile- ceğini de ustalıkla işliyor. Bejan Ma- tur, "yeni şiir"imizin engin sesi ol- mak yolunda. Mezopotamya coğrafyasındaki bin bir rengin, sesin, mekânın gezgini ol- duğum günlerde beni karşılayan Ayin Büvüttüğü Oğullar'ın \e Onun Çö- lünde'ki şiirlerin bana anlattığıdırbu. Bır dilin kardeşi olmanm büyüsünü getiren şairi selamlamak düşüyor bize de. 9. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali 8 Haziran'da başlıyor Açılış 'Aida' fle yapılacakNENA ÇALİDİS 9. Aspendos L luslararası Opera ve Bale Festrvali 8 Haziran-6 Temmuz tanhlen arasında .Antalya'da yapıla- cak. Devlet Opera \e Balesı Genel Müdürü Remzi Buharalı festn ali de- ğerlendirdi. - Festrvalde yer alacak eserlerin se- çimlerini neler doğrultusunda yapD- nız? REMZİ BUR\RAL1 - Etkınlıkler antık mekân ıçınde gerçekleştiği için olabildiğince seçicı davranıyoruz. Aspendos insanlan etkilıyor onun içinde izleyiciye heyecan katacak ka- litede eserler seçmeye özen gösteri- yoruz. Festnalımiz Verdi'nin .\ida operası ile açılacak. Aynca program kapsamında Ankara Devlet Opera ve Balesi 'Aida' ve 'Saray'dan Kız Ka- çurma'yı, tzmir De\ let Opera ve Ba- lesı "Norma'yı. Prag Devlet Operası 'Nabucco'yu. Antalya Devlet Opera ve Balesi 'Kamehalı Kadın'ı, İstan- bul De\let Opera ve Balesi 'IV.Mu- rad'ı. Özbekistan Ne\aı Tiyatrosu Bolşoy Balesi 'KuğuGöhTnü, Ispan- yol Ulusal Balesi •Fuenteovejuna'yı, Mersin De\ let Opera ve Balesi 'Tos- ca'yı \e Litvanya Ulusal Opera \e Bale Tiyatrosu 'Romeo ve Julief i sahneleyecek. Opera ile açılan festi- valimiz bale ile kapanacak. - Festivan" gerçekleştirirken maddi olarak karşılaşüğınız zorluklar oldu mu? BUHAR4LI - Ülkenin ıçınde bu- lunduğu finans sorunu bizi de ilgi- lendiriyor. Finans kaynaklanmız da- ha güçlü olduğu takdirde. dünyanın önde gelen opera ve bale toplulukla- nna evsahipliği yapma şansına sahip olacağız. Kültür Bakanlığımız. Dev- let Opera ve Balesi Genel Müdürlü- ğümüz ve Türk Tanıtma Fonu bütçe- leri ile gerçekleşen festivalimizde çok güç olmasına rağmen belli ve De\let Opera ve Balesi Genel Müdürü Remzi Buharalı. 10. yıhnda As- pendos Festrv ali'ni, A\rupa FestivaDer Birüği'ne üye japmaja çalışıyor. önemli isimleri getınyoruz. Bazı ku- ruluş ve kurumlarla yaptığım görüş- melerim neticesiz kaldı. Kültür Ba- kanlığı'nın ve Devlet Opera ve Ba- lesi Genel Müdürlüğü'nün değil ül- kenin festivali olan böyle bır etkinli- ğe özel sektörün kayıtsız kalmaması gerekir. Biz, kimse festivalin tüm bütçesine sponsor olsun demiyoruz. İdarecilenn kendi inisıyatıfleri doğ- rultusunda yapabilecekleri mantıklı bir katkı bize yeter. - Festrv al bu yü dokuz yaşuıa basa- cak. Bu süreç içinde nasıl bir yol kat ettiniz? BUHARALI - Bu noktaya gelınce- ye kadar çok özAerili çalıştık. Bizi en mutlu eden. festıvalin dünya tarafın- dan tanınır ve beklenir hale gelmesi. İlk yıllarda yabancı ulke toplulukla- nnı bız davet ederken artık onlar ka- tılmak içın kendılen baş\-uruyor. - Festival özellikle Türldve'nin tanı- onuna da katkı sağlıyor... BUH\R\LI - Türİdye' nin tunzm, kültür ve tanh yönünden yabancı iz- leyicileri hayrete düşüren bir diğer nokta da Türkiye'de opera-balenin yapılması ve etkinlikte Türk toplu- luklann yer alması. Bu sayede Tür- kiye'nin çağdaş imajmı ortaya çıka- nyorsunuz. t Ses 90 desibeli aşmayacak' - Antik tiyatrolann mimari yapıla- n çok hassas. Siz bu konu hakkinda ne düşünüyorsunuz? BUHARALI - Sahip olduğumuz antık tiyatrolanrmzın tüm doğa hare- ketlerine karşın ayakta durmalan bü- yük bir kazanç. Onlara sahip çıkma- lıyız. Bunun için hem arkeologlara hem de bilim adamlannın bilgilen- ne ihtiyacımız var. Bu tarz mekânlar hassas olduklan için yapılan etkinlik- lerin sadece insanın doğasındaki ses- lerle yapılması gerekir. Eğer bunla- ra amfi ve hoparlör eklenirse muhak- kak zarar verir. 90 desibeli aşan ses düzenıne izin venlmiyor, çünkü çı- kan her ses yapıya zarar v eriyor. Ai- da'nın çok görkemli olan zafer sah- nesindeki müzik zirveye ulaştığı nokta da bile verilen bu desibele ya- naşmıyor. Onun içın de bizim orada festival düzenlememize müsaade ediliyor. Aksine bize de müsaade et- memeleri gerekir. Bu mekânlara sa- dece müzik değil. on binlerce insa- nın ginp çıkması da zarar venyor. In- sanlann, o taşlar üstünde yarattıkla- n sürtünmeler zaman geçtikçe eri- melereyol açıyor.. - Onuncu yıl kudamalan için nasıl bir etkinlik düşünüyorsunuz? BUHARALI - Onuncu yılda unu- tulmayacak bir şeyler yapmak isti- yorum. Nasıl olacağını bilmiyorum ama operayı tüm dünyaya se\diren Lucciano Pa\ arorti, Placingo Domin- go ve Jose Carreras gibi isimleri fes- tivalimize davet etmek istiyorum. Özellikle de bu yüzyılın yaşayan ef- sanesi Domingo'yu. Tabii bunun bel- li bir maliyeri olduğunu da biliyoruz. Aynca ülkemizde Domingo'nun ka- şesini ödeyecek sponsorlann oldu- ğunu da düşünüyorum. Festivali onuncu yıhnda Avrupa Fesrivaller Birligi'ne üye olma noktasına getir- mek istiyorum. Bu konu hakkinda diyologlanmz devam ediyor. Avrupa Festivaller Bırliği üyesi olan İstan- bul Kültür ve Sanat Festivali ile An- kara'da bulunan Sevda Cenap And Müzik Festivali'ne Aspendos Opera ve Bale Festivali'nin müracaatını de- ğerlendiriyoruz, bu konuda sizin fık- riniz nedir diye bir görüş istediler. Bu araştırmalar neticesinde birliğin yöneticilerinı festivale davet ettik. Eğer önümüzdeki yıl, A\Tupa Festi- valler Birligi'ne girersek bu projele- rimizin gerçekleştiği anlamına gelir. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Sizin Tıyatronuza Neden Gelsinler? Bu yazıyı. ülkenin bütun tıyatrolarına aynı ya- kınlıkta ve aynı uzaklıkta bıri olarak yazıyorum. özellikle kastettiğim hiçbir tiyatro yok. Ancak, yıllardır yaptığım gibi, bugünkü tiyatromuzun belli bir türüne göndermede bulunuyorum. Amacım, onların gocunmalarını sağlamak. Ti- yatro etiklerinden, seyirciye saygılarından ya- şamları boyunca ödün vermeyenlerin önünde ise yine yıllardır yaptığım gibi, bir kez daha say- gıyla eğiliyorum. Bir tiyatro sezonu daha bitti, ve değerlendir- meler hemen başladı. Yıllardır beni çıldırtan yargı da hemen boy gösterdi: Seyirci gelmiyor! Yani top, yine karşı tarafa atıldı. "Seyirciyi ge- tiremiyoruz!" itirafını ise hemen hiçbir ağızdan duyamıyoruz. O halde hemen belirteyim: Haklısınız, seyir- ci gelmiyor, çünkü artık çoktandır onu tiyatro- \ann\zagetiremiyorsunuz. Aslındaseyirciyeal- dırdığınız da yok. Onu tanıma yolunda hiç ça- ba harcamıyorsunuz. Sizin için her seyirci, gi- şelerinize gelip biletını alacak bır kelleden baş- ka bir şey degıl, ve zaten sayımlarınızı da bu- na göre yapıyorsunuz. Kaç seyirci geldi? Buna karşılık, kimlerdir şu gelmeleri beklenenler; bı- zim sahnelerımizde neyı görmeyi beklerler; beklentileri ne zaman karşılanmamış olur- bu türden sorular, sizi hiç ilgilendirmiyor. Zamanı geldiğinde, oyununuzun provalarına başlıyorsunuz. Sahneniz dışarıya kapalı. Oyun metni ve oyuncular somut. Seyirciniz ise ola- bildiğince soyut; yani, tam anlamıyla varsayım ürünü. Ama bu, somutluk temelinden yoksun bır soyutluk, o nedenle de yanlış. Kapalı kapı- ların ve sahnelerin arkasında, kendi aranızda hazırlanıyorsunuz. Sonra perdelerinizı açıp oyununuzu oynuyorsunuz. Bundan sonrasını ise biliyoruz. "Seyircianlamadı!" ya da "Seyir- ci gelmiyor!" yakınmaları, daha doğrusu, yar- gıları! Hayır, içtenliklesöylüyorum, beklemeyin! Siz bu körleşmenizde direndiğıniz sürece, seyirci- niz olmayacak. Çünkü tiyatro seyircisı diye ni- telendirdiğıniz ama tanımadığınız kitlenın bek- lentısi, bir temsıl süresi boyunca kendisine oyun oynanması değil, içinde yaşadığı, yaban- cısı olmadığı gerçeklikten parçaların sunulma- sıdır. Böyle yapılmalıdır ki, seyirci kendini anla- madığı değil, fakat tanışı olduğu bir dünyada bulsun ve o dünyanın gerçekliğiyle, o gerçek- liğin içinde kendi konumuyla hesaplaşma ge- reksınımini duysun! Oysa sizler, yıllardır seyirciye oyun oynama- ya öylesine alışmışsınız ki, bırakın sahnelerini- ze onun dünyasını getirmeyi, artık o seyircinin diline bile yabancılaşmışsınız! Burada söyledi- ğim, yalnızca günlük konuşma dili değil. Bir halkın dili, o halkın yüzyıllardır kendi kültürün- den kaynaklanma dünyaya bakış biçimidk; ko- nuşma dilıyle, yazı diliyle, sözlü ve yazılı ede- biyat bırikimiyle, söylencelerı ve masallarıyla, atasözleriyle ve özdeyişleriyle, kendi ımgeleri- ni, düşlerini yaratma biçımıyle, içinde yüzyıllar- dır yaşadığı bütündür halkın dili. Sahneleriniz- de yeni tiyatro dillerinin yaratıcıları olabilirsiniz; ama sizin en büyükgafletiniz. yeni bir tiyatro di- lini, yukandaki anlamda halkın diline dayandır- madan yaratabileceğinizi düşünmek! Tiyatro dilınizi halkın dilini umursamadan oluşturmaya kalkıştığınızda, halk da sizin tiyatronuzu umur- samıyor! Yazdığmız oyunlara gelince; çoğu, yaşadığı- nız ortamın gerçekliğiyle ılintisiz. Kimi zaman büyük yabancı ustalardan ve akımlardan esin- leniyorsunuz; ama onların yarattııkları biçimle- ri bu ortamın içerikleriyle besleyemedığiniz için, seyircinize yabancılaşıyor, onların önüne sonuçta yalnızca bulanık hkbunalım edebiya- tı koyuyorsunuz. Sonuç olarak sizler, seyircilerimize yalnızca oyun oynuyorsunuz, ve bu oyunlannıza kan- mayıp gelmedıklerı için de onları suçluyorsu- nuz! e-posta: ahmetcemalfr/ superonline.com acem20« hotmail.com Türk resminin ustaları Bursa'da • Kültür Servisi - Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Galerisi'nde dün başlayan •Çağdaş Türk Resminden Bir Kesit' adlı sergideki 25 yağlıboya eser Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü Kültür Sanat Kurulu tarafından Kültür Bakanlığı Koleksiyonu'ndan seçildi. 18 Haziran'a kadar sürecek sergiye Cavit Arrnaca, Orhan Peker, Hasan Pekmezci, Adnan Turani, Muharrem Pire, Aydın Ayan. Vuran Yurdakul. Mehmet Güleryüz. Zafer Gençaydın, Zeki Şahin, Tunç Tanışık, Nuri Abaç, Habip Aydoğdu, Osman Zeki Oral. Kayıhan Keskinok, Nevzat Akoral, Hüsamettin Koçan, Oya Kınıklı. Devrim Erbil, Bilal Erdoğan, Kainat Berkant Pajong, Cihangir Vefa Öztürk, Dinçer Erimez ve Gencay Kasapçı katılıyor. BUGÜN • CEMİL TOPLZLU AÇHOIAVA TÎYATROSU nda 'Yapı Kredi Sanat Festhali' kapsamında 21.15 'de Azucar Moreno konseri. (0 212 252 47 00) • IŞKÜNİVERSrrESİ'nde 20.30'da 'Geleneksel Bahar Konseri'. Solistler: Dimitar Burov (keman), Nihan Yapan (piyano). (0 212 286 29 60) • ROIELtHtSARI'nda 'II. Rumelihisan lîyatro Buluşması' kapsamında 21 OO'de Ojiın Atöljesi'nden Zuhal Olca\'ın 'Siyah-Beyaz' dinletısi. (0 212 358 02 5~7) • BEKSAV'da 'Theo Angelopoulos Filmleri' kapsamında 14.30da 'Pushı Manzaralar', 17.00'de 'Kumpanyair ve 19,30'da 'Sonsuzluk ve Bir Gün' (0 216 349 91 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle